Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/441 E. 2022/429 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/441 Esas 2022/429 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/441
KARAR NO : 2022/429

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2020
NUMARASI : 2018/522 Esas 2020/43Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : Tazminat (Bankacılık işlemlerinden kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/05/2018
KARAR TARİHİ : 07/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/04/2022

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı maddi ve manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 12.06.2015 tarihinde davalı banka ile genel kredi sözleşmesi imzalayarak bu sözleşmeye istinaden kullandığı 4.000.000,00.-TL sabit taksitli nakdi kredi borcunu düzenli olarak ödediğini, ancak, müvekkilinin 23.02.2018 tarihinde de her ay olduğu gibi kredi ödeme açıklaması ile davalı bankada bulunan hesabına yatırdığı 101.250,00.-TL’nin davalı banka tarafından müvekkilinin hesabından kredi borcu ödemesi olarak çekilmediğini, dolayısıyla kredi borcu ödenmemiş olarak gözüktüğünü, davalı banka tarafından kredi ödeme işleminin geç olarak 08.03.2018 tarihinde gerçekleştirildiğini, müvekkilinin davalı banka yetkilileri ile görüştüğünde banka personelinin hasta olduğunu bu nedenle hesaptaki parayı kredi borcuna mahsup işlemini unuttuğunu beyan ettiklerini, davalı bankanın bahsi geçen eylemi sonucunda müvekkili hakkında Merkez Bankası kayıtlarına negatif kayıt olarak işlem yapıldığını ve müvekkili şirketin ödenmemiş kredi borcu varmış gibi göründüğünden diğer bankalar tarafından müvekkili şirket aleyhine tüm kredi, kredi kartlarını dondurduğunu ve/veya geri çağırdığını ve müvekkili şirket merkezi kayıt kuruluşunda kredi borcunu ödeyemeyen firma olarak görünmesi nedeniyle zarara uğradığını, bu durumun müvekkilinin ticari itibarının zedelenmesine yol açtığını, müvekkilinin 09.04.2018 tarihinde 6.000.000,00.-TL kredi ihtiyacı için … İstasyon Caddesi Şubesine başvurduğunda bu banka yetkililerinin davacının ödenmemiş kredi borcu olduğu için kredi kullanmasının mümkün olmadığını söylemeleri üzerine müvekkilinin davalı bankanın işlemini öğrendiğini, kredi için başvurduğu tarihte faiz oranı 1,35 civarında iken şu an 1,65 -1,70 civarına yükseldiğini, bu faiz oranı artışı yüzünden müvekkilinin zarara uğradığını, davalının TBK’nın 112.maddesi gereğince müspet zararlarından sorumlu olduğunu, davalı bankanın borcunu gereği gibi yerine getirmediğini, ihtiyacı olduğu halde kredi kullanamadığını ve tüzel kişiliğinin manevi zarara uğramasına neden olduğunu ileri sürerek fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere 1.000,00.-TL maddi ve 1.000.000,00.-TL manevi tazminatın haksız işlem tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 09.12.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; talep ettikleri 1.000,00.-TL maddi tazminat taleplerini fazlaya dair talep hakları saklı kalması kaydı ile 133.331,77.-TL daha arttırarak 134.331,77.-TL maddi tazminat alacaklarını haksız işlem tarihi olan 23.02.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili bankanın kredi borcu mahsup işlemini 08.03.2018 tarihinde gerçekleştirdiğini, bu nedenle zarara uğradığını iddia etmişse de bu iddianın kabulünün mümkün olmadığını, davacının internet bankacılığı uygulamasını aktif olarak kullandığını, internet bankacılığı üzerinden hesap hareketlerini görebilme imkanının bulunduğunu, kredi ödemesi olarak hesabına yatırdığı paranın akıbetini takip etmesi gerektiğini ve kredi borcu mahsup işleminin gerçekleşmediğinden habersiz olduğundan bahsedilemeyeceğini, zira davacı firmanın hesabına yatırdığı tutarların kredi ödemesi olarak işleme alınmasına dair bir talimatının bulunmadığını, davaya konu kredinin nakit krediler faslından kullandırılmış olup bu kredilerin ödeme planları ekrandan otomatik oluşturulmadığını, davacının kullandığı kredi ile ilgili olarak özel ödeme planı oluşturulduğundan ve bahse konu ödeme planı manuel olarak takip edildiğinden davacının genel kredi sözleşmesi uyarınca hesabına yapmış olduğu ödemelerin kredi borcundan mahsup edilmesi için müvekkili bankaya yazılı talimat vermesi gerektiğini, ancak davacının 23.02.2018 tarihinde 101.250,00.-TL’ye kredi ödeme açıklaması ile müvekkili bankada bulunan hesabına yatırdığını iddia etmişse de, hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek kaydıyla müvekkili bankaya iddia edilen kredi ödemesinin yapılması ve bu ödemenin kredi borcundan mahsup edilmesi yönünde yazılı bir talimat iletmediğini, bu nedenlerle yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmeyen davacının davasının haksız olduğunu, davaya konu olayda davacının tam kusurlu olduğunu, davalının taraflar arasında yapılan sözleşme hükümlerine uygun davrandığını, davacının zararı ile müvekkili bankanın işlemleri arasında illiyet bağı olmadığını, uyuşmazlığa konu kredi borcuna ilişkin hesap hareketleri incelendiğinde davacının kredi borcu ödemelerini düzenli olarak yapmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna, dinlenen tanık beyanlarına ve toplanan tüm delillere göre; davacı şirketin davalı bankadan 4.000.000,00.-TL tutarlı taksitli kredi kullandığı, davacı şirketin bankaya olan taksit ödemelerini kendi mevduat hesabına EFT şeklinde yaptığı, 30. takside kadar da vadesiz mevduat hesabından davacının kredi hesabına yapılan virman şeklinde kredi ödemelerinin davalı bankaca gerçekleştirildiği, davacının ödeme planına uygun şekilde taksit ödemelerini yaparak sorumluluğu yerine getirdiği, ancak 31. taksidin davacı tarafından vadesiz hesabına yatırılmasına rağmen davalı bankanın daha önceki taksitlerde vadesinde yaptığı kredi hesabına virman işlemini yapmadığı ve bu işlemi 13 gün gecikmeli yaptığı ve Merkez Bankasına da kredi borcunu geç ödediği yönünde olumsuz bildirimde bulunduğu, bu nedenle davacı şirketin yakın izlemeye düşmesine neden olduğu, yapılan bu işlemde davalı bankanın tamamen kusurlu olduğu, davacıya atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı, bu arada davacının daha düşük faizli kredi kullanabilecekken yukarıda belirtilen işlem nedeniyle kullanamadığı, bilahare dava dışı Türkiye … Bankasından 06.06.2018 tarihinde 2.500.000,00.-TL’lik kredi kullandığı, kullandığı bu kredinin faiz oranının yüksek olduğu ve davalının davacının zarara uğramasına neden olduğu, bilirkişi 2.ek raporunda yapılan hesaba göre de davacının … Bankasından kullandığı krediyi davalı bankanın işlemi olmasaydı …’tan daha önce daha düşük faizle kullanacağının anlaşıldığı, dava dışı … tarafından bildirilen taban ve tavan faiz oranlarının ortalaması dikkate alındığında davacının davalının kusurlu eylemi nedeniyle dava dışı … Bankasına 134.331,00.-TL fazla faiz ödemesinde bulunacağı ve bu miktar davalının davacının maddi zarara uğramasına neden olduğu anlaşıldığından, bu bedelin davacının … Bankasından çektiği kredi tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği, manevi tazminat yönünden yapılan değerlendirmede ise, yukarıda ayrıntılı belirtilen davalı bankanın eylemi nedeniyle bir süre de olsa davacının riskli müşteri kapsamında göründüğü, bu durumun tüm bankalar tarafından göründüğü, bu nedenle davacının ticari itibarının davalı eylemi nedeniyle zedelendiği ve kişilik haklarının zarar gördüğü, yapılan işlemin niteliği, davalı bankanın yaptığı işlemi bir süre sonra düzeltmesi hususu ile tarafların sosyal ekonomik durumları dikkate alınarak takdiren 10.000,00.-TL manevi tazminat takdirine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, 134.331,77.-TL maddi, 10.000,00.-TL manevi olmak üzere toplam 144.331,77.-TL tazminatın davacının dava dışı bankadan kredi çektiği tarih olan 06.06.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince maddi tazminat miktarı bakımından müvekkilinin 06.06.2018 tarihinde … Bankasından kullanmış olduğu 2.500,000,00 TL kredi nedeniyle fazla ödemek zorunda kalacağı miktar bakımından hesaplama yapıldığını, oysa müvekkili tarafından 09.04.2018 tarihinde …’tan kullanmak istediği ancak davalı bankanın eylemi yüzünden kullanamadığı 6.000,000,00 TL kredi miktarı üzerinden maddi tazminat hesabının yapılması gerektiğini, müvekkilinin faiz oranlarındaki artış sebebiyle sadece 2.500.000,00 TL lik kredi kullanabildiğini, TBK’nın 112. Maddesi uyarınca hesaplamanın 6.000,000,00 TL kredi miktarı üzerinden yapılması gerektiğini, ilk derece mahkemesince takdir olunan manevi tazminat miktarının da düşük olduğunu, müvekkilinin Türkiye’de 44 adet şubesi bulunduğunu, müvekkilinin Türkiye çapında tanınan saygın bir şirket olduğunu, diğer bankalar tarafından müvekkili şirket aleyhine tüm kredi, kredi kartlarını dondurduğunu ve/veya geri çağırdığını, şirkete ait kredi kartlarından 1 TL’lik bile alışveriş yapılmasına izin verilmediğini, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece 06.11.2019 tarihli celsede yeni bir bilirkişi raporu alınmasına yönelik taleplerinin reddine karar verilmesinden sonra faiz oranı yönünden dosyanın ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdiine karar verildiğini, kendileri tarafından verilen 07.11.2019 tarihli dilekçe ile ilk derece mahkemesince 06.11.2019 tarihli celsede verilen 1 nolu ara karardan rücu edilmesinin talep edildiği halde bu konudaki talepleri hakkında bir değerlendirme yapılmadığını, bilirkişi raporlarının eksik incelemeye dayalı olduğunu, bilirkişi kök ve ek raporlarında sadece davacının talepleri doğrultusunda ve davacı lehine değerlendirme yapıldığını, itirazlarının ve beyanlarının dikkate alınmadığını, bilirkişi kök ve ek raporlarında kusur durumuna ve kusur oranlarına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını, müvekkili bankaya atfedilen sözleşmeye aykırılık/kusur ile gerçekleştiği iddia olunan zarar arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususunun da incelenmediğini, davacının uğradığını iddia ettiği zararın ortaya konulmadığını, dava dışı … … tarafından davacı tarafından sözlü kredi talebinde bulunulduğunu, davacının ise anılan bankaya yazılı olarak başvurulduğunu iddia ettiğini, ne adı geçen dava dışı bankanın yazı cevabının ne de davacının sözde yazılı kredi başvurusuna ilişkin yazının hukuki bir geçerlilikleri bulunmadığını ve delil olarak değerlendirilemeyecekleri hususlarına ilişkin itirazlarının mahkemece incelenmediğini, kök bilirkişi raporunda TCMB memzuç kredi kayıtlarının incelenmesi neticesinde Ocak-Temmuz 2018 dönemlerine ilişkin davacı şirketin herhangi bir gecikmiş anapara ve faiz borcuna ilişkin temerrüt durumu bulunmadığı hususu sabit hale gelmiş olmasına ve müvekkili banka tarafından da davacı şirketin 2018-Şubat dönemine ilişkin kredi taksitini ödemediğine ilişkin bir bildirimde de bulunulmamış olmasına rağmen bilirkişi tarafından bu yöndeki itiraz ve delillerinin yok sayıldığını, dava dışı … … Genel Müdürlüğünün 17.12.2018 tarihli yazsının iddia edilen kredi talebinin olduğu dönemde tanzim edilmiş (kaşe, imza ve tarihi olan) bir yazıya dahi dayanmadığını, bu durumda bu yazının ne iddia edilen kredi talebi ile ilgili olarak ne de iddia olunan dönemde uygulandığı ileri sürülen taban ve tavan faiz oranları yönünden delil olarak değerlendirilebileceğini, kaldı ki … Bankası’ndan kullanılan kredinin kullanım tarihi olan 06.06.2018 tarihinde sistemde göründüğü ileri sürülen gecikme kaydının kredi alınmasına engel olmadığının da açıkça anlaşıldığını, internet bankacılığını aktif olarak kullanan davacının hesap hareketlerini görebilme imkanının bulunduğu gözetildiğinde davacının yatırdığını iddia ettiği paranın akıbetini takip etmesi gerektiğini, davacı firmanın hesabına yatırdığı tutarların kredi ödemesi olarak işleme alınmasına dair bir talimatının bulunmadığını, davaya konu kredinin nakit krediler faslından kullandırılmış olup bu kredilerin ödeme planları ekrandan otomatik oluşturulmadığını, davacının kullandığı kredi ile ilgili olarak özel ödeme planı oluşturulduğundan ve bahse konu ödeme planı manuel olarak takip edildiğinden davacının genel kredi sözleşmesi uyarınca hesabına yapmış olduğu ödemelerin kredi borcundan mahsup edilmesi için müvekkili bankaya yazılı talimat vermesi gerektiğini, ancak davacının 23.02.2018 tarihinde 101.250,00.-TL’ye kredi ödeme açıklaması ile müvekkili bankada bulunan hesabına yatırdığını iddia etmişse de, hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek kaydıyla müvekkili bankaya iddia edilen kredi ödemesinin yapılması ve bu ödemenin kredi borcundan mahsup edilmesi yönünde yazılı bir talimat iletmediğini, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 7.11., 6.12., 6.1, 6.3., 6.4, 5.17.19/c hükümleri gereği davacının müvekkili bankaya talimat verme yükümlülüğünün bulunduğunu ve davacının bu yükümlülüğünü ihlal ettiğini, davacının tek, tam ve ağır kusurlu olduğunu, tacir olan davacının basiretli tacir gibi davranmadığını, manevi tazminat yasal koşullarının da oluşmadığını, kişilik haklarına saldırıyı düzenleyen TBK’nın 58. Maddesi koşullarının oluşmadığını, davacı lehine müvekkili aleyhine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama harç ve giderleri yönünden de hükmün hatalı olduğunu, zira maddi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddi ile müvekkili lehine de ayrı ayrı nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı bankanın, davacının genel kredi sözleşmesine istinaden kullanmış olduğu taksitli ticari kredinin kredi taksiti geri ödemesini ödenmemiş olarak kayıtlarında göstererek TCMB’na bildirmiş olması sebebiyle maddi ve manevi zarara uğranıldığı iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle maddi ve manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı tanığı … “ben halen davacı şirkette finans sorumlusu olarak çalışmaktayım, dava konusu olayların gerçekleştiği tarihte bizim dava dışı …’tan kredi talebimiz olmuştu, kredi kullanmak istemiştik, kredi işlemleri yapılmaya başlandı, buna müteakip ben telefonla banka görevlilerini aradım, kredi için geleceğimi şubede işlem yapacağımı söylediğimde bana telefonda kredi verilmesinde sorun olduğunu, banka ekranlarında sakıncalı firma olarak gözüktüğümüzü bildirmeleri üzerine şubeye gittim, şubede bana merkez bankasından banka ekranlarına kayıt düştüğünü, ödenmemiş kredi borcumuzun bulunduğunu söylemeleri üzerine ben durumu araştırdığımda ve sadece de davalı banka ile kredi ilişkimiz olduğundan bu davalı bankayla görüştüm, bana kredinin 30. taksidinin yatırılmadığı için sisteme bu şekilde düştüğünü söylediler, oysa ki bizim bu kredi borcunun ödenmesi konusunda davalı bankaya verdiğimiz otomatik ödeme talimatımız vardı, bu talimatımız gereğince daha önceki taksitleri de davalı banka vadesiz hesabımızdan kredi hesabına tahsilat yaparak taksitleri ödüyordu, 30. Taksidi banka bu şekilde otomatik hesabından almadığından çalıştığım davacı firma sakıncalı şirket durumunda gözükmüştür, davalı bankaya görevlilerine niye bu aksaklığın olduğunu sorduğumda bu işle ilgilenen personelin yıllık izinde olması nedeniyle bu durumun meydana geldiğini söylediler, Akbanktan kullanacağımız kredinin aylık faiz oranı %1,35’di bu şekilde bankayla anlaşmıştık, benim çalıştığım dönemde davacı şirketin bu olaydan önce herhangi bir ödenmeyen çeki veya kredisi olmamıştır , bu krediye acil ihtiyacımız olduğu için …’tan krediyi kullanamamız nedeniyle başka bankalarla ilişkiye geçtik, 1-2 aylık süre sonunda … bankasından %1,80 aylık faiz oranıyla kredi kullanmak durumunda kaldık” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Bankacı bilirkişi … 02.07.2019 tarihli raporunda özetle ; davacı şirketin bankadan kullanmış olduğu kredi yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacı şirket tarafından 31.taksit tutarını 101.250.-TL olarak kredi taksit gününde vadesiz mevduat hesabına yatırmış olduğunu, ancak 30.taksite kadar tüm kredi taksitlerini vadesiz mevduat hesabından mahsup eden bankanın bu kez kredi taksidini , vadesiz mevduat hesaptan 13 gün gecikmeli olarak 08.03.2018 tarihinde tahsil ettiğini, bu bağlamda da davalı bankanın üzerine düşen sorumluluğunu yerine getirmediğinin değerlendirildiğini, yakın izleme nedeniyle kredi limitlerine bloke konulmadığını, … bankasından kullanılan kredinin …’tan kullanıldığını ve … tarafından belirtilen faiz oranlarının geçerli olduğu varsayımlarından hareketle, davacı şirketin olası taban faiz oranından 98.622.-TL olası tavan faiz oranında da 169.694.-TL daha yüksek maliyete katlanmak suretiyle zarar ettiği yönünde görüş bildirmiştir.
Taraf vekillerinin itirazı üzerine aynı bilirkişiden alınan 30.09.2019 tarihli ek raporda özetle, taraf vekillerinin rapora itirazlarının yerinde olmadığını, kök rapordaki tespit ve değerlendirmelerinin geçerli olduğunu, davalı bankanın davacı şirketin kredi taksiti olarak vadesiz mevduat hesabına yatırdığı tutarı kredi hesabına virman yapmadığının sabit olduğunu bu konudaki sorumluluğunun … bu neden ve gerekçe ile davacıya yüklenemeyeceğini, davacının Şubat 2018 dönemine ilişkin ödenmemiş kredi taksidi olduğuna ilişkin Merkez Bankasına bildirimde bulunmak suretiyle davalının davacı şirketin kredi değerliliğinin düşmesine neden olduğunu bildirmiştir.
Dava dışı … şubesince davacıya aylık %1,33’lük taban faiz ile aylık %1,55 tavan faiz arasında kredi kullandırılabileceği bildirildiğinden bu kredi oranlarının ortalaması üzerinden hesap yapması konusunda ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdii edilmiş, bilirkişi 18.11.2019 tarihli 2. ek raporunda özetle ; davacı şirketin … Bankasından kullandığı kredinin 696.134,83.-TL fiili maliyeti olduğunu, bu kredinin …’tan aylık 1,33 tavan faiz oranından kullanması durumunda kredi maliyetinin 526.449,93.-TL, aylık %1,5 tavan faiz oranında kullanması durumunda kredinin maliyetinin 597.803,06.-TL, kredinin dava dışı …’tan taban/tavan ortalaması olan aylık 1,416 faiz oranından kullanması durumunda kredi maliyetinin ise 561.803,06.-TL olduğunu ve bu bağlamda da kredinin … bankasından kullanılan krediye göre kredi maliyetinin 134.331.-TL daha az olacağı yönünde görüş bildirmiş, taraf vekillerince yukarıda özetlenen rapor ve ek raporlara itiraz edilmişse de, söz konusu rapor ve ek raporlar dosya kapsamına uygun biçimde taraf iddia ve savunmaları değerlendirilip taraflar arasında yapılan sözleşme ve mevzuat hükümleri gözetilerek düzenlendiğinden, söz konusu raporlar hükümde esas alınmıştır.
Taraflar arasında 12.06.2015 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden davacı şirkete 15.07.2015 tarihinde 4.000,000,00 TL meblağlı 60 ay vadeli %12 faiz oranı üzerinden taksitli nakdi kredi kullandırıldığı ve davacının işbu kredi taksitlerinden 31. Taksit olan 23.02.2018 vade tarihli 101.249,74 TL miktarındaki taksiti, ödeme planındaki taksit tarihi olan 23.02.2018 tarihinde davalı bankanın Eskişehir Şubesi’ndeki … nolu vadesiz hesabına yatırdığı uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan taksitli ticari kredi ödemelerinin davacı tarafından davalı bankaya zamanında ödenip ödenmediği, kredi sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği, bu bağlamda davacının kredi ödemelerinde yazılı talimat aranıp aranmayacağı, davalı bankanın kredi taksitinin geri ödemesini vadesinde mahsup edip etmediği, etmemesi halinde davacının maddi zararının doğup doğmadığı, şayet herhangi bir maddi zararı doğmuşsa davalı bankanın bu maddi zarardan sorumlu tutulup tutulamayacağı, davacı şirketin geç mahsup sebebiyle izlemeye alınmasının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığı, davacının manevi zararının bulunup bulunmadığı ve davalı bankanın manevi zarar sebebiyle sorumlu tutulup tutulamayacağı noktalarında bulunmaktadır.
Somut olayda davacı tarafından davalı bankanın 23.02.2018 tarihli kredi taksitini zamanında davalı bankadaki vadesiz kredi hesabına EFT şeklinde yatırdığı halde davalı bankaca 13 gün sonra 08.03.2018 tarihinde geç mahsup edilmiş olması sebebiyle davalı bankaca TCMB’na müvekkili şirketin riskli olduğunu bildirmesi sebebiyle negatif kayıt düzenlendiğini, müvekkilinin 06.04.2018 tarihinde dava dışı …’a aylık 1,35 faiz oranı üzerinden 6.000,000,00 TL kredi çekmek üzere başvuru talebinin, ödenmemiş kredi borcunun bulunduğu bildirilerek reddedildiğini, müvekkilinin daha sonra kredi çekmek istediğinde faiz oranının 1,65-1,70 olduğunu ileri sürerek müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararın giderilmesini talep etmiştir.
Davalı banka, internet bankacılığı hesabı bulunan ve aktif olarak bu hesabı kullanan davacı şirketin hesabına EFT ile yatırdığı paranın kredi ödemesine mahsup edilip edilmediğini takip etmekle yükümlü olduğunu, genel kredi sözleşmesinin ilgili hükümlerine göre davacının kredi geri ödemelerinin müvekkili banka hesaplarından mahsup edilebilmesi için yazılı talimatının bulunması gerektiğini, dolayısıyla davacının kusurlu olduğunu iddia etmiştir. Dosya kapsamında davalı bankanın dava konusu krediyi kullandıran Eskişehir şubesi kayıtları üzerinde konusunda uzman bilirkişi vasıtasıyla yapılan inceleme sonucu düzenlenen kök raporda belirlendiği üzere dava konusu taksitli ticari kredinin uyuşmazlık konusu 31. Taksitinden önceki 30 taksitinin de yine davacının davalı banka nezdindeki … no’lu vadesiz hesabına yatırmış olduğu kredi taksitlerinin davalı bankaca mahsup edilerek geri ödendiği, yazılı bir talimatın aranmadığı belirlenmiş olduğuna göre, internet bankacılığı hesabı bulunsa ve bu hesabını aktif olarak kullansa bile davacı şirkete hesabına yatırdığı kredi taksitinin mahsup edilip edilmediğini takip etme yükümlülüğü yüklenemeyeceği gibi esasen daha önceki kredi taksit ödemelerini de aynı şekilde davacının söz konusu vadesiz hesabına yatırdığı paradan tahsil ederek gerçekleştiren davalı bankanın yaratmış olduğu güven ilişkisine aykırı bir şekilde şimdi yazılı talimat koşulu araması kabul edilemez. Kaldı ki taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde kredi taksitlerinin geri ödenmesinde davacının hesabına yatırdığı paranın davalı bankaca tahsil edilebileceği hususunda yazılı talimat aranacağına dair herhangi bir koşul öngörülmediği gibi böyle bir düzenleme bulunsa bile bu koşulun yerine getirilmesini sağlama yükümlülüğü de bankacılık uygulamalarına göre davalı bankaya düşmektedir. Davacının dava konusu maddi zararının doğup doğmadığının belirlenebilmesi için dava dışı …’a ilk derece mahkemesince yazılan yazı üzerine anılan bankadan alınan 17.12.2018 tarihli cevabi yazıda; davacı firmanın ilgili dönemde bankadan sözlü kredi talebinde bulunduğu, kendisine diğer bankada kredi gecikmesi olduğundan dolayı kredi verilemeyeceği bilgisinin verilmiş olduğu ve bankanın blokeli ön izleme kaydının oluşturulduğu, ilgili tarihte kredi talep tutarı hatırlanamamakla birlikte faiz oranının yıllık %16-%18 +BSMV olduğunun İstasyon Caddesi Eskişehir Şubesinden öğrenildiği bildirilmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan kök ve ek raporlarda dava dışı … İstasyon Caddesi Eskişehir Şubesinin 06.04.2018 tarihi itibarıyla ekran kayıtlarına göre davacı şirketin yakın izlemede bulunan şirketler arasında yer aldığı ayrıca, Bankalar Birliği Risk Merkezinin verilerine göre de … Bankası tarafından Şubat/2018 dönemi itibarıyla davacı şirketin 74.012 TL tutarında 6 günlük geç ödemesi bildiriminin bulunduğu, bu duruma, daha açık bir anlatımla, davacı şirketin yakın izlemeye düşmesine neden olarak davalı banka tarafından Şubat/2018 dönemi itibarıyla kredi geç ödeme bildiriminin neden olduğu belirtilmiştir. O halde davalı bankanın dava dışı … Genel Müdürlüğü’nden alınan 17.12.2018 tarihli yazısının somut delil olarak kabul edilemeyeceği yönündeki savunmasına itibar edilmemiştir. Zira, anılan banka kayıtlarına göre düzenlenen raporda davacının kredi için başvurduğu 06.04.2018 tarihinde davalı bankaca söz konusu kredi taksitinin geç ödendiğine dair TC Merkez Bankası’na bildirimde bulunulmuş olması sebebiyle davacı şirketin yakın ve/veya ön izlemede olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, söz konusu raporda, davalı banka tarafından Şirket ile ilgili Şubat/2018 dönemine ilişkin TCMB’na, kredi geç bildiriminde bulunduğu ve Merkez Bankası kayıtlarının 2 ay gecikmeli olarak bankaların sistemine girdiği dikkate alındığında yakın izleme bilgisinin Nisan/2018 döneminden önce de öğrenilmesinin mümkün olmayacağı belirtilmiştir.
Diğer taraftan davalı tarafından dosyaya sunulan Merkez Bankasının 2018 yılının Ocak, Şubat, Mart ve Nisan dönemlerine ilişkin Aylık Memzuç Kredi ve Risk Kayıtlarına göre herhangi bir gecikmiş faiz, anapara ve komisyon gibi temerrüdünün bulunmadığı, dolayısıyla davacının iddia ettiği gibi somut maddi bir zararının doğmadığı savunulmuş ise de yine raporda, Bankalar Birliği’nden temin edilen yazıya göre davalı banka tarafından davacı şirket ile ilgili olarak Şubat/2018 döneminde 74.012 TL tutarında geç ödeme bildiriminde bulunulduğu görüldüğüne göre, davalı bankanın Merkez Bankasına daha sonra bu bildiriminin kendi hatasından kaynaklanması nedeniyle bu olumsuz geç ödeme bildiriminin sisteminden silinmesinin talep edildiği sonucuna varıldığı, bankaların kendi hatalarından kaynaklanması durumunda bu kayıtların silinebildiği belirlenmiş olmakla davalı bankanın bu yöndeki savunması da yerinde değildir.
Öte yandan davacı kredi taksitinin ödemesinin geç bildirimi sebebiyle yakın izlemeye alınan davacı şirketin davalı bankanın söz konusu eylemi sebebiyle dava dışı …’a kredi başvuru tarihinde anılan bankaca uygulandığı bildirilen faiz oranları ile davacının dava dışı … Bankası’ndan kredi kullandığı tarihte adı geçen bankaca uygulanan faiz oranları arasındaki faiz oranlarının karşılaştırılarak davacının kullanmış olduğu kredi maliyetinin yüksek olup olmadığı, eş deyişle, davalı bankanın kredi ödemesini geç bildirimi sebebiyle davacının yüksek oranda faizli kredi kullanmış olması sebebiyle maddi zararının doğup doğmadığının belirlenebilmesi için ilk derece mahkemesince alınan 18.11.2019 tarihli 2. Ek raporda; dava dışı … tarafından davacının kredi için başvurduğu 06.04.2018 tarihinde geçerli olduğunu bildirdiği 1,35 taban ve 1,55 tavan faiz oranlarının ortalaması olan yıllık %17, aylık 1,416 faiz oranı üzerinden 561.803,06 TL hesaplanan 2.500,000,00 TL tutarında kredinin maliyetinin, davacının fiilen … Bankası AŞ’den aylık 1,8 faiz oranı üzerinden kullanmış olduğu kredinin maliyeti 696.134,83 TL’den mahsubu ile bulunan 134.331,00 TL kadar kredi maliyetinin daha düşük olacağı belirlenmiştir. Şu halde dava dışı …’ın ilgili şubesi kayıtlarına göre başvuru tarihinde davalı bankanın kredi taksit ödemesinin geç bildirimi sebebiyle izlemeye alınmış olması sebebiyle o tarihte anılan bankaca uygulanan aylık 1,35 taban ve 1,55 tavan faiz oranları üzerinden kredi başvurusunun reddedilmiş olması üzerine davacı şirketin daha sonra dava dışı … Bankası’ndan 06.06.2018 tarihinde aylık 1,8 faiz oranı üzerinden 2.500,000 TL kredi kullanan davacı şirketin daha yüksek faiz oranı üzerinden kredi maliyetine maruz kalmasında, bir kredi ve güven kurumu olan, dolayısıyla yaptığı işin niteliğine göre diğer tacirlerden daha dikkatli ve basiretli davranması gereken davalı bankanın ağır kusurlu olduğu, davacının maddi zararının doğmasında yukarıda açıklanan nedenlerle davacıya TBK’nın 114/2. Maddesinde yapılan atıfla aynı Yasa’nın 52. Maddesi anlamında müterafik kusur atfedilemeyeceği kabul edilmiştir. Bu bağlamda davacı şirket tarafından her ne kadar dava dışı …’a 6.000,000,00 TL kredi için başvuruda bulunulduğunu ileri sürerek maddi zararın bu miktar üzerinden hesaplanması gerektiğine yönelik iddiası da Dairemizce isabetli görülmemiştir. Şöyle ki; davacının anılan bankadan iddia ettiği tutarda kredi başvurusunda bulunduğuna dair anılan Bankaca somut bir bilgi ve belge sunulmayıp davacının soyut iddiası dışında dosya kapsamında somut delil yer almadığından ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda davacının 06.06.2018 tarihinde başvurduğu … Bankası’ndan fiilen kullandığı 2.500.000,00 TL tutar üzerinden kredi maliyetinin dolayısıyla davacının maddi zararının hesaplanarak hüküm altına alınması da yerindedir.
Ayrıca, davacı şirketin kredi taksitinin ödemesinin geç bildirimi sebebiyle diğer bankalarca yakın izlemeye alınmasına yol açmak suretiyle gerçekleşen davalı banka eylemi sonucunda davacı şirketin kredi başvurusunun reddedildiği, kredibilitesinin zarar gördüğü tüm dosya kapsamıyla sabit olduğundan TBK’nın 114/2. Maddesindeki atıfla aynı Yasa’nın 58. Maddesi uyarınca davacı şirketin kişilik haklarına saldırının söz konusu olduğunun kabulü ile ilk derece mahkemesince yazılı şekilde, tarafların sosyo ekonomik durumları, davalı bankanın eyleminin ağırlığı ve manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmaması gözetilerek davacı yararına 10.000,00 TL manevi zarara hükmedilmiş olması pek düşük bulunmuş, makul ve hakkaniyete uygun görülmemiş, bu sebeplerle davalı vekilinin istinaf sebeplerinin reddine, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin kısmen kabulü ile manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacı yararına 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. Maddesi gereği esastan reddine, davacı vekilinin öteki istinaf sebeplerinin reddi ile manevi tazminat davasında ilk derece mahkemesince verilen kararın duruşma açılmasına gerek görülmeksizin HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılarak manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 100.000,00 TL manevi tazminatın davacının dava dışı bankadan kredi çektiği tarih olan 06.06.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalı vekilinin manevi tazminat davasında hüküm altına alınan yargılama giderlerine ilişkin istinaf sebebinin incelenmesine yer olmadığına dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A) 1-Davalı vekilinin istinaf sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği maddi tazminat davasında alınması gereken 9.176,20 TL, manevi tazminat davasında alınması gereken 683,1 TL olmak üzere toplam 9.859,3 TL nispi karar harcından başlangıçta alınan 2.464,82 TL’nin mahsubu ile bakiye 7.394,48 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davacı vekilinin öteki istinaf sebeplerinin esastan reddine, davacı vekilinin manevi tazminat davası yönünden istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/01/2020 tarih ve 2018/522 Esas 2020/43 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Maddi tazminat davasının KABULÜ ile, 134.331,77.-TL maddi tazminatın; Davacının dava dışı bankadan kredi çektiği tarih olan 06.06.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
Manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile 100.000,00.-TL manevi tazminatın; Davacının dava dışı bankadan kredi çektiği tarih olan 06.06.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
Manevi tazminat davasından fazla istemin reddine,
3-Kaldırma Kararının sebep ve şekline göre davalı vekilinin manevi tazminat davasında hüküm altına alınan yargılama giderlerine ilişkin istinaf sebepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği maddi tazminat davasında kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 9.176,20 ile manevi tazminat davasında kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 6.831,00 TL olmak üzere toplam 16.007,2 TL’nin başlangıçta peşin alınan 17.094,58.-TL ile 2.276,97.-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 19.371,55.-TL’den mahsubu ile fazla alınan 3.364,35-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından maddi ve manevi tazminat davasında yatırılan toplam 16.007,2 TL nispi karar harcı ile 35,90 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 16.043,1 -TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına kabul edilen maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 16.711,52.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Yargılamada vekili ile temsil olunan davacı yararına kabul edilen manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 13.450,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı yararına manevi tazminat yönünden reddolunan kısım üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/2. Ve 10/4. Maddeleri gereğince gereğince belirlenen 13.450,00 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 35,90.-TL başvuru harcı, 5,20.-TL vekalet harcı, 48,20.-TL müzekkere gideri, 160,50.-TL tebligat gideri, 750,00.-TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 999,80.-TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre 127,21.-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılmış olan 54,40 TL istinaf karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvurma harcı, 54,50 TL dosya gönderme ücreti, toplam 203,10 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-İstinafa başvuran davacı tarafından peşin yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/04/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.