Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/421 E. 2023/1568 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/421 Esas 2023/1568 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/421
KARAR NO : 2023/1568

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2016
NUMARASI : 2016/365 Esas -2019/481 Karar
DAVACI / KARŞI DAVALI
VEKİLLERİ :
DAVALI / KARŞI DAVACI
KARŞI DAVA : Limited Şirket Ortaklığından çıkarılma.
DAVA TARİHİ : 11/04/2016
KARŞI DAVA TARİHİ :12/05/2016
KARAR TARİHİ : 15/05/2019
KARAR TARİHİ : 08/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/11/2023

Taraflar arasındaki limited şirketin feshi, mümkün olmadığı takdirde çıkmaya izin verilmesi ve çıkma payının ödenmesi ile kar payı alacağının ödenmesi istemlerine ilişkin dava ile limited şirket ortaklığından çıkarılma istemine ilişkin karşı davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle asıl davada limited şirket ortaklığından bedelsiz olarak çıkmasına, karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı dava ve karşı davada davacı/karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin halen ortağı bulunduğu üç ortaklı davalı … San ve Tic. Ltd. Şirketinin ortaklar kurulunun en son 04/06/2008 tarihinde toplandıklarını bu toplantıda sadece adres değişikliğine ilişkin karar alındığını, …’ün 10 yıl süreyle davalı şirketi temsile yetkili müdür olduğunu, …’ün şirketi yönetme temsil yetkisinin diğer ortakların muvafakati bulunmadığı ve bu konuda bir genel kurul kararı alınmadığı halde oğlu …’e devrettiğini, şirket ortağı …’ün ve yetkisiz temsilci …’ün yaptıkları işlemlerle şirketi borçlandırdıklarını, bu borçlardan dolayı şirket aleyhine ve müvekkili ortak aleyhine başlatılmış icra takiplerinin bulunduğunu,müvekkilinin mal varlığı üzerine de hacizler konulduğunu ve müvekkilinin bu nedenle sürekli haciz tehdidi altında kaldığını, şirketin demirbaşlarını da genel kurul kararı almadan sattıklarını, yerine yeni demirbaş alınması veya satılan demirbaşların parasının dağıtılması hususunda karar alınmadığını, yine şirket merkezinin de genel kurul kararı alınmadan değiştirildiğini, müvekkilinin talebi doğrultusunda şirkete ait tüm ticari defter ve kayıtlarını incelenmek üzere taraflarına verilmesini talep ettiklerini, ancak karşı tarafın kötü niyetli olarak şirket kayıtlarının incelenmesini şirketin faaliyetleri hakkında bilgi alınmasını engellediklerini, kar eden davalı şirketin kurulduğundan beri kar payı dağıtmadığını, şirketin tasfiyesi hususunun da sürüncemede kalmasına neden olduklarından Eskişehir C.B.Savcılığının 2015/2918 sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunduklarını ileri sürerek davalı şirketin feshine bunun mümkün olmaması halinde ise müvekkilinin haklı nedenle şirketten çıkmasına izin verilmesini ve çıkma payının gerçek değeri üzerinden faizi ile birlikte müvekkile ödenmesi ile fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL kar payının müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şirketin fesih ve tasfiye davasında tüm ortakların davaya dahil edilmesi gerektiğini, davanın usulüne uygun açılmadığını, davacı/karşı davalının şirketle ilgili her türlü işlemlerden haberdar olduğunu, şirketin kiraladığı taşınmaza ilişkin kira sözleşmesinde davacının da imzasının yer aldığını, taraflar arasında 15/08/2008 tarihinde yapılan ek sözleşme gereği şirketin ortaklık yapısının belirlenip şirket işleyişinin ve hisse devrinin düzenlendiğini, bu sözleşme gereğince davacı/karşı davalının ortaklar kurulu kararı alınmadan yetkisiz temsille işlem yapmasının söz konusu olmadığını, ortak …’ün diğer ortakların bilgi, rıza ve talebiyle … ve davacıyı yetkili kıldığını, son bir yıldır davacının İzmir’e yerleşip şirket işleriyle ilgilenmediğini, şirkete ait demirbaş niteliğindeki aracı şirket bilgisi ve rızası dışında kullanıp geri vermediğini, şirketin zarar ettiğini, şirket temsilcisinin vekalet verdiği …’ün şirketi zarara uğratmadığını savunarak davacının hiçbir doğru dayanağı olmayan tamamen gerçek dışı suçlamalarını ihtiva eden müvekkilleri hakkındaki davasını kabul etmemekle birlikte fesih için müvekkilinin sebebiyet verdiği herhangi bir kusurlu yahut ihmali davranışı olmadığından davacının bu gerekçeyle şirketin tasfiyesine ilişkin talebinin reddi ile,
KARŞI DAVA
Tamamen kendi kusur ve ihmaliyle bir tacir ve ortak olarak kendisine yüklenen hiçbir sorumluluğu yerine getirmeyen davacının şirket ortaklığından bedelsiz olarak çıkarılmasına ve karar defterinde faize ilişkin veya kar payına ilişkin herhangi bir kayıt ve kar da olmadığından bu taleplerinin de reddine ve bilirkişi incelemesi sonucunda çıkacak neticelerde alacaklarının olması durumunda bunu ayrıca talep ve dava etme hakları saklı kalmak kaydıyla karar verilmesini istemiştir.
Karşı davaları ile kendisine yüklenen hiçbir sorumluluğu yerine getirmeyerek şirketi zarara uğratan, şirket hesaplarından kendi şahsi ödemelerini yaparak rant elde eden ve ortak olmasına rağmen hiçbir işleyişle ilgilenmeyerek sonra kimseye haber vermeden giden ve devlet memuru olmasına rağmen şirkette aktif rol alan karşı davalının şirket ortaklığından bedelsiz son verilmesine karar verilmesini istemiştir.
KARŞI DAVAYA CEVAP
Davacı/karşı davalı vekili karşı dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; davanın davalı limited şirkete yöneltilmesinin usule uygun olduğunu, şirket merkezinin değiştiğini haricen öğrendiklerini, genel kurulların usulüne uygun yapılmadığını, şirket merkezinin değiştirilmesine ilişkin karar alınmadığını, karşı tarafın dayandığı 15/08/2008 tarihli sözleşmenin şirket müdürü …’ün usule aykırı hareket ettiğini gösterdiğini, müvekkilinin temsil yetkisinin …’e verildiğinden haberdar olmadığını, bunun ticaret sicil gazetesinde de yayımlanmadığını, müvekkilinin şirket hesabından para kullanmadığını, aksine …’ün şirket hesabından kendi hesabına para kullandığını, şirket temsilci … ile …’ün özen yükümlülüğüne uymadığını, şirket demirbaşlarını genel kurul kararı olmadan elden çıkardıklarını, …’ün … tarafından kanuna aykırı şekilde şirketi temsile yetkili kılındığını, bu kişilerin şirketin borç altına soktuklarını, şirket temsilcilerinin müvekkillerinin şirket hesaplarını incelemesine izin vermediğini savunarak karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince dava ve karşı davada iddia, savunma, bilirkişi raporlarına ve toplanan tüm delillere göre; limited şirketin feshi, olmadığı takdirde şirket ortaklığından çıkmaya izin, ayrılma bedelinin ve kar payının ödenmesi istemleriyle açılan dava ile şirket ortaklığından çıkarma istemiyle açılan karşı davada, davacı … %35, dava dışı …’ün %35 ve … %30 oranında davalı şirkette pay sahibi oldukları, dava dosyasına getirtilen savcılık soruşturma evrakı ile tanık ifadelerine göre davacı ile şirketin diğer ortakları arasında anlaşmazlık bulunduğu, davalı şirket temsilcisi …’ün yasaya aykırı olarak oğlu …’ü ve davacıyı şirket işleri için vekil tayin ettiği, davalı şirketin 2012 ile 2016 yılları arasında olağan genel kurullarının yapılmadığı, tüm bu olaylar itibariyle davalının kusurlu olduğu, asıl olanın şirketin yaşatılması olduğu, davacı-karşı davalı açısından haklı nedenlerle şirket ortaklığından ayrılma koşullarının oluştuğu, ancak şirketin zarar etmesi nedeniyle herhangi bir çıkma payı bedelinin olmadığı, yine şirketin olan ve dağıtılmasına karar verilen herhangi bir kar payının bulunmadığı, karşı dava açısından yapılan değerlendirme de ise, davacı-karşı davalının haklı nedenlerle şirket ortaklığından çıkarılması koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından davacının davalı şirketin feshine ilişkin istemi yerinde olmadığından terditli talebi olan davacının davalı şirket ortaklığından bedelsiz olarak çıkmasına, çıkma yapı bedeli ve kar payı talebinin reddine, karşı davanın da reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyadaki iddiaları ve delillerle değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, 6762 sayılı TTK’nın 538. Maddesine göre genel kurulun her yıl toplanmasında zorunluluk bulunduğunu, bu nedenle de 2012 yılından önce de genel kurul toplantısı yapılmadığını, 16.12.2018 tarihli bilirkişi raporundaki aksi yöndeki tespitin doğru olmadığını, müvekkilinin ortağı olduğu limited şirketin 20 ortaktan az olduğu gözetildiğinde 2012 yılından önce TTK’nın 536/2. Maddesi gereği ortakların yazılı reyleri ile alınmış bir kararının da bulunmadığını, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere şirket ana sözleşmesinde karın dağıtılabilmesi için şirket sermayesinin en az %51 ini temsil eden hissedarların bu yönde bir karar alması gerektiğini, davalı şirketin 2008 yılından beri genel kurul toplantısı yapmamış olduğu gözetildiğinde şirketle ilgili mali tabloların ve diğer verilerin ortakların incelemesine sunulmuş olmasının dolayısıyla şirket ana sözleşmesinde kar dağılımı için öngörülen nisabın sağlanması konusunda direngen hale geldiğini gösterdiğini, şirket ortaklarının dolayısıyla müvekkili şirket ile ilgili kararların alınmasına katılamadığını, şirketin içinde bulunduğu durum ile ilgili bilgilendirilmediğini, müvekkilinin gönderdiği ihtarnameye cevaben gönderilen 04.05.2015 tarihli ihtarnamede şirketin olağanüstü genel kurul toplantısına müvekkili davet edilmiş ise de toplantının ne zaman nerede yapılacağını ve gündem maddelerinin de bildirilmesi gerektiğini, 04.06.2008 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilen şirket merkezine toplantı tarihi 21.07.2015 tarihinde gidildiğinde şirket merkezinin değiştirildiğinin öğrenildiğini, şirketin haricen Teksan’da faaliyet gösterdiğinin öğrenildiğini, şirket merkezinin genel kurul kararı alınmaksızın değiştirildiğini, şirket kayıtlarını inceleme ve bilgi alma hakkı ile kar payı alma hakkının davalı şirket ortağı … tarafından hukuka aykırı olarak engellendiğini, şirket ortaklığının sonlandırılması ve şirketin tasfiyesi için karar alınmak üzere 27.02.2016 tarihinde yapılacağı bildirilen olağanüstü genel kurul toplantısında şirkete ait tüm ticari defter ve kayıtların incelenmesi için alınacak kararın 07.03.2016 tarihine kadar taraflarına bildirileceği beyan edildiği halde hala bu konuda bir kararın kendilerine bildirilmediğini, kar payı dağıtmama konusunda şirketin direngen hale geldiğine dair iddiaları dikkate alınmaksızın bilirkişi raporunda davalı şirketin bu yönde bir kararı olmadığından kar dağıtımı tespiti yapılamadığı yönündeki tespitinin hukuka aykırı olduğunu, 01.11.2017 tarihli celsede ve 16.12.2018 tarihli celselerde alınan ara kararlara rağmen davalı tarafça dava tarihinden önceki döneme ait evrakın sunulmasından imtina edildiğinden bilirkişilerce yapılan tespitlerin doğru olmadığını, ekli belgede 2011-2014 yılları arasında alınan kağıtlara ilişkin sunulan tabloların, bilirkişi raporunda belirtilen bilançolarda gösterilmediğini, ayrıca bu alımlara ilişkin gümrük beyannameleri, faturalar ile ödeme belgeleri, gümrükte ödenen KDV ye ve diğer vergilere ilişkin evraklar da davalı tarafça dosyaya sunulmadığını, Eskişehir Vergi dairesi’ ne ve T.C. Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak söz konusu evrakın celbi talep edildiği halde ilk derece mahkemesince bu hususun karara bağlanmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, yine … A.Ş. aracılığıyla Makine 84 adlı firmadan “Avro” üzerinden 4 bardak makinası (200.000 Euro civarında maliyeti vardır.), bir baskı makinası (90.000 Euro civarında maliyeti vardır) ve başkaca makineler alındığını, bu makinelerin ve alınan diğer makinelerin ne kadar bedelle, kime satıldığına, kaç liralık borç ödendiğine ilişkin hiçbir belgenin davalı tarafça dosyaya sunulmadığını, bilirkişiler tarafından 2017 yılı bilançosundan 300.000 TL borç karşılığında makinelerin karşılığı olamayacak derecede düşük bir bedelle elden çıkarılmış gösterilmesinin göz ardı edildiğini, dayanak belgelerin yokluğunun raporda belirtilmediğini, … A.Ş. ye müzekkere yazılarak müvekkil tarafından alınan makinalara ilişkin tüm evrakın celbi talep edildiği halde mahkemece talepleri yerine getirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, müvekkil tarafından tespit edilebildiği kadarıyla, davalı şirket tarafından 5 yılda 600.000 TL civarında çek alınarak faktöring firmalarına kırdırıldığını, yine sadece …’e kırdırılan çek bedelleri toplamının 400.000 TL civarında olduğunu, bu çeklerin faktoring firmasına kırdırılması halinde gerçek alacak ile tahsil edilen miktar arasında doğan farkın bilançoya yansıtılması gerektiğini, davalı şirket tarafından alınan çeklere ilişkin bilgiler dosyaya sunulmadığı gibi, faktoring firmasına kırdırılan çeklere ilişkin de herhangi bir bilgi, belge sunulmadığını, bilirkişi raporunda belirtilen bilançolarda alınan çekler karşılığının görülmediğini, başta … A.Ş. olmak üzere listede sunulan bankalara yazı yazılarak müvekkil şirkete ait çeklerin, kırdırılan çeklerin ve bedellerinin sorulmasının talep edildiğini, mahkemece bu talepleri hakkında karar verilmediğini, davalı tarafın ticari defterleri, mali tabloları ve dayanak belgeleri sunmaktan haklı bir neden olmaksızın imtina ettiğini, Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı’na müzekkere yazılarak kuruluşundan bugüne kadar, davalı şirkete ait tüm kayıtların ve dayanaklarının celbinin talep edildiğini, ancak yerine getirilmediğini, davalı şirket yetkilisi …’ün sunduğu 14.02.2018 tarihli dilekçesinde 2008-2016 yılı yevmiye, envanter ve defter-i kebir ile 2008 yılından 2016 yılına kadar olan masraf ve satış faturalarını, 2008 yılından fatura koçanlarını sunmuş olduğunu beyan ettiği halde 16.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirket yetkilisi tarafından sunulduğu iddia edilen belgelere ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadığını, hatta sadece 2016-2017 yılı defterlerinin sunulduğunun belirtildiğini, 2008 yılından itibaren genel kurul toplantısı yapılmadığı gözetildiğinde kar payı hususunda karar alınmadığının sabit olduğunu, 13.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda, davalı şirket yetkili müdürü …’ün müvekkile, davalı şirket hakkında işlem yapma yetkisini içerir vekaletname verdiğinin; bu vekaletnamenin azline ilişkin bir belgenin dosyada mevcut olmadığının belirtildiğini, müvekkil hakkında, Eskişehir Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğü tarafından fiilen doktorluk yaptığı dönemde davalı şirketi kurduğu ve şirketin yetkili müdürü tarafından şirket işlerini yürütmesi için müvekkile yetki verildiği, şirket işlerinde yetkili olarak imza attığı ve para hareketlerine katıldığı gerekçesiyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması için başlatılan idari soruşturmada Eskişehir Valili İl Disiplin Kurulu’nun 15.11.2016 tarih ve 2016/15 numaralı kararı ile müvekkilin iddia konusu faaliyetleri gerçekleştirmediği tespit edilmek suretiyle, müvekkile ceza verilmediğini, dolayısıyla müvekkilinin, davalı şirket adına şirket işlerinde imza atmadığının ve para hareketlerine katılmadığı idari soruşturma neticesinde sabit hale geldiğini, davalı şirketin zarara uğramasına sebep olan işlemlerin … ve … tarafından gerçekleştirildiğini, …’ün herhangi bir yetkisi olmadan davalı şirkete ait demirbaşları elden çıkardığını, davalı şirketin gelirlerini kafasına göre (genel kurul kararı olmaksızın) kullandığını, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının tamamı incelendiğinde şirketin kar eden bir şirket olduğunun anlaşılacağını, elde edilen kârı ve şirket demirbaşlarının satılmasından elde edilen kazancı diğer ortakların kendi uhdelerinde tuttuklarını, 16.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda şirkete ait makinelerin satışından elde edilen gelirlerin bilançoya yansıtılmadığını, bu nedenle bilirkişi tarafından incelenen kayıtlarda belirtilen miktarların gerçek durumu yansıtmadığını, şirket faaliyetlerine ilişkin hiçbir kaydın (stok kayıtları, bilançolar, alınan malların ve satılan mallara ilişkin faturaların elden çıkarılan demirbaşlara ilişkin faturaların vb) tutulmadığının ya da yok edildiğinin sabit olduğunu, müvekkili tarafından Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/29218 numaralı soruşturma dosyası üzerinden suç duyurusunda bulunulduktan sonra kötü niyetli olarak bazı kayıtların tutulmaya başlandığını, davalı şirketin yetkili müdürü … ve …’ün şirket kayıtlarından elde edilen gelirleri kendi uhdelerinde bulundurduklarını, stoklardaki malları, demirbaşları usulüne aykırı elden çıkardıklarını ve elde edilen geliri şirket kayıtlarına geçirmediklerini, davalı şirket tarafından, bardakların üretilmesinde kullanılan kartonların tamamı faturalı olup 5,2 ton kartondan ortalama 1.000,000 bardak üretildiğini, (bu husus bilirkişi incelemesi ile de ortaya konabilir.), üretilen bardaklar ile çıkışı yapılan bardaklar arasında bariz farklar bulunduğunu, bilirkişi raporunda bu hususun ancak fiili stok sayımı ile tespit edilebileceğinin belirtildiğini, dosyada mevcut daha önceki beyanlarında belirtildiği üzere Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/29218 Sor. Numaralı dosyası içerisinde USB bellek içerisinde bulunan sevk ve üretime ilişkin evraklar ile 2012-2013 senelerine ilişkin kasa defter örnekleri incelendiğinde alınan kağıt, üretilen bardak ve çıkışı yapılan bardak sayısındaki ve elde edilen gelirdeki farklılıkların tespit edilebileceğini, üretilen bardaklar ile çıkan bardaklar arasında 2.000 koli yaklaşık 6.000.000 bardak kaydının bulunmadığını görüleceğini, satılan bardaklardan faturası olanların birçoğunun bedeli elden …’e ödenmesine rağmen … tarafından ödemeye ilişkin ne şirkete ne de ortaklara bilgi verildiğini, hatta bazı ödemelerin …’ün kendi şahsi banka hesabına yapıldığını, bunun haricinde …’ün faturasız şekilde de bardak satımı yaptığını, alınan faturalı kartondan yapılan bardak sayısı ile faturalı olarak satılan bardak sayısı karşılaştırıldığında aradaki farkın ne kadar büyük olduğunun görüleceğini, bu konuda 16.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda herhangi bir inceleme yapılmadığını, davalı şirkete, dava dışı … ile …’e ait banka hesap dökümleri ile mal varlıklarının dava konusu dönemlerdeki değişimlerinin incelenmediğini, aynı şekilde dava dışı … ve …’ün davalı şirkete ilişkin kayıtları sunmaktan imtina ettiklerinin de Bilirkişi Heyeti tarafından dikkate alınmadığını, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karar duruşmalı olarak yapılacak istinaf incelemesi sonrasında kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı limited şirketin TTK’nın 636. Maddesi gereği haklı nedenle feshi, olmadığı takdirde şirket ortaklığından çıkma payı ödenerek çıkmasına izin verilmesi ve kar payı alacağının ödenmesi, karşı dava ise davalı ortağın limited şirket ortaklığından çıkarılmasına izin verilmesi istemlerine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davalı limited şirketin feshi isteminin reddine, davacı ortağın ortaklıktan bedelsiz olarak çıkmasına izin verilmesine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Eskişehir C.B.Savcılığının 2015/29218 sayılı dosyasının incelenmesinden; Şüphelisinin … , müşteki şüphelilerinin … ile … olduğu, suçun Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye kullanma, Tacir veya şirket yöneticileri ile Kooperatif Yöneticilerinin Dolandırıcılığı suçu olduğu, 08/04/2016 tarihinde 2016/7617 karar sayısı ile şüpheli ve müşteki şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında davalı şirketin tüm ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişi …tarafından düzenlenen 13/07/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı karşı davacı … Ltd.Şti’nin görülen ticari 2016-2017 defterlerinin, genel olarak, muhasebenin temel kavram ve genel kabul görmüş ilkeleri ile yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun olarak tutulduğu birbirlerini teyit ettiği, 2016 yılı yevmiye defterinin kapanış tastiğinin süresinde yapıldığı, 2017 defterlerinde dönemin devam ettiği, yapılan mali analizlerde şirketin net çalışma sermayesinin 59.151,71 TL’ye düştüğü şirketin günlük faaliyetlerini sürdürebilmesi için eksik olan net çalışma sermayesinin tamamlanması gerektiği, 6102 Sayılı T.T.K’nın limited şirketlerin her hesap döneminin sonunda genel kurulun yapılması gerektiği, ancak şirketin uzun süreden beri genel kurulunun yapılmadığı, ortaklar arasındaki uyumsuzluğun %35 paya sahip olan davacı … olduğu, toplam %65 pay sahibi olan diğer ortaklar %35 pay sahibi … ile %30 paya sahip … arasında herhangi bir uyumsuzluk tespit edilemediği, 18/10/2017 tarih ve 3 sayılı kararı ile …’ün 18/10/2007-18/10/2017 tarihleri arasında 10 yıl süresince şirket müdürü olarak münferiden atacağı imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı ve tescil ettirildiği, bu temsil yetkisinin hala devam ettiği, 22/08/2008 tarihinde … Ltd. Şti adına Eskişehir 8. Noterliğinden temsil ve ilzama yetkili şirket müdürü … tarafından (tüm bankalarda, resmi darilerde verigi dairelerinde, işlemleri yürütmeye, beyan ve belgeleri vermeye ve imzalamaya…)denilerek davacı …’a vekaletname verildiği ve bu vekaletin azliyle ilgili dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığı, verilen bu vekaletname ile davacı …’ın davalı şirket adına bir çok işlemi yapma yetkisine haiz olduğu, şirketin feshinden çok yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağı, 2016 yılında elde edilen 11.389,99 TL karın gçmiş yıllarda oluşan 308.316,22 TL’lik zararlardan mahsup edilmesi gerektiği, bu nedenle davacının talep ettiği kar payının ının hesaplanmadığı, şirket ana sözleşmesi gereği kar dağılımı ile ilgili 11. Madde de (..kar’dan bir kısmının hissedarlara dağıtılması veya şirket adına işletilmesi veya memurlara, hizmetlilere ikramiye olarak verilmesi gibi kararlar şirket sermayesinin en az %51’ini temsil eden hissedarların kararına bağlıdır) denildiği, ilgili belge ve dava dosya içeriğinden böyle bir kararın olmadığı, daha önceki yıllara ait oluşan karların o yılın bilançosunun onaylandığı yıl içerisinde davacı tarafça istemde bulunulması gerektiği, davacı tarafça o yıllarda böyle bir talebin bulunmadığı, dolayısıyla bilanço onay döneminden sonra yapılan kar payı dağıtımlarının direnme sayılamayacağı, işletme özvarlığının 34.082,00 TL olduğu şirketin özvarlığının bir kısmını yitirdiği, dolayısıyla ortakların çıkma payının 34.082,63/8.000=4,26 olduğu, …’ın %35 pay (2.800 hisse)-11928,92 TL, …’ün %35 pay (2.800 hisse)-11.928,92 TL, …’in %30 pay (2.400 hisse)-10.224,79 TL olduğu, davacının ortaklıktan çıkma payı (şirket yitirilmiş özvarlığı)-11.928,92 TL şirkete ödenerek ayrılabileceği yönünde görüş bildirmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine talimat yolu ile Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince alınan Mali Müşavir …, Mali Müşavir … ile Yeminli Mali Müşavir …’den oluşan 3 kişilik bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 18/12/2018 tarihli raporlarında özetle; kar dağıtım kararı almanın şirket müdürü tarafından hesap dönemi sonundan itibaren 3 ay içinde önceki yıla ait bilanço ve gelir tablosu düzenlenmesi gerektiği, yine ticari, mali ekonomik durumu yapılan işler ve ileriye yönelik yapılacak temenniler için rapor düzenlenmesi gerektiği, müdürün genel kurulu hesap yılının bitmesinden itibaren 3 ay içerisinde toplantıya çağırması gerektiği, tüm bu aşamalardan sonra karın dağıtılmaya hazır hale geleceği, davalı şirketin ilgili dönemlerde kar dağıtımına ilişkin bir kararının olmadığı, ilgili dönemlerde oluşan karların geçmiş yıllar zararlarından mahsup edildiğini, 13/07/2017 tarihli kök raporda da belirtildiği üzere yeni TTK’nın gerekleri olan 2012,2013,2014,2015 ve 2016 yıllarına ait şirket Olağan Genel Kurul Toplantıları ile ana sözleşmesinin tadili ve tescilinin de yapılmadığı, 2017 yılı net işletme sermayesinin 102.360,80 TL-162.772,35 TL=60.411,55 TL olduğu, kök raporda belirtilen 22/08/2008 tarihinde şirket adına şirket müdürü … tarafından ortak …’a verilen vekaletnamenin azli ile ilgili evrakın olmadığı, TTK’nun 636. Maddesi uyarınca haklı sebeplerin varlığında her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebileceğini, mahkeme istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüme hükmedebilir şeklindeki maddesi dikkate alınarak davacı ortak çıkma bedelini ödeyerek şirketten ayrılması, şirketin feshinden daha doğru olacağı, şirket sermayesinin yitirmiş olduğu 34.701,28 TL nin /800 paya bölünmesi gerektiği çıkan değerin ortaklara paylaştırılması gerektiği ve davacı ortağın bu şekilde şirketten ayrılabileceği buna göre ortakların çıkma bedelinin … %35 pay=(-)12.145,45 TL, … %35 pay=(-)12.145,45 TL, … %30 pay=(-)10.410,38 TL olacağı belirtilmiştir.
Dosya kapsamından; 24.08.2007 tarihinde … Ltd. Şti. Unvanıyla kurulan davalı şirkete 18.10.2007 tarihinde 4000 pay karşılığı 100.000,00 TL sermaye ödeyerek davacının şirket ortağı sıfatını kazandığı, 25.10.2007 tarihli Eskişehir 4. Noterliği’nce tasdik olunan 19.10.2007 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirketin unvanı ve iştigal alanının değiştirildiği, şirketin … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. Unvanını aldığı, şirketin 4000 pay sahibi diğer ortağı olan …’ün 18.10.2007-18.10.2017 tarihleri arasında 10 yıl süre ile münferiden şirketin müdürü olarak atandığı, 22.01.2008 tarihli ortaklar kurulu kararına göre şirketin 2400 payını devralan … ile birlikte davalı şirketin üç ortaklı hale geldiği, davacının ve dava dışı …’ün 70.000,00’er TL karşılığımda 2.800’er payının, dava dışı …’in ise 60.000,00 TL karşılığı 2.400 payının bulunduğu, 04.06.2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanan Eskişehir 4. Noterliği’nin 23.05.2008 tarihinde tasdik olunan şirket merkezi değişikliğine dair alınan karar dışında, şirketin ortaklar kurulunun toplanarak herhangi bir karar almadığı, anlaşılmıştır.
TTK’nın sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçları başlıklı 636/3.maddesinde “haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme istem yerine davacı ortağı payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” hükmüne göre şirketin fesih ve tasfiyesine karar verebilmek için haklı sebeplerin varlığının ispat edilmesi gerekir.
Bununla birlikte haklı sebep, kanunda tanımlanmamıştır. Somut olayın özelliğine göre hakim haklı sebebin varlığını takdir edecektir. Haklı sebep, şirketin devam etmesini çekilmez bir hale getiren veya şirket ilişkisini sona erdirmeyi gerektiren herhangi bir olgudur. Objektif veya subjektif bir neden olabilir. Bir ortağın haklı sebeplerle şirketin fesih ve tasfiyesini isteyebilmesi için fesih ve tasfiyeyi gerektiren olaylarda kendi kusurunun bulunmaması gerekmektedir.
Yine aynı Yasa’nın 638. Maddesine göre şirket sözleşmesinin, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabileceği, bu hakkın kullanılmasının belirli şartlara bağlayabileceği, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceği düzenlenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili, müvekkilinin %35 ortağı bulunduğu davalı şirketin 2008 yılında almış olduğu adres değişikliğine ilişkin karar dışında ortakların bir araya gelerek karar almadığını, şirketin genel kurul toplantılarının uzun süredir yapılmadığını, ortakların muvafakati bulunmaksızın ve bu konuda alınmış bir genel kurul kararı olmaksızın şirketi temsile yetkili müdür ve şirket ortağı …’ün şirketin temsilini oğlu …’e bıraktığını, kuruluşundan beri kar eden şirketin kar payı dağıtmadığını, şirketin demirbaşları satıldığı halde kazancın ortaklar arasında dağıtılmadığını ve nereye harcandığının açıklanmadığını, şirketin borçlandırıldığını ve davacının mal varlığının üzerine de hacizler konulduğunu, şirketin olağanüstü genel kurul toplantısına çağrılan müvekkilinin toplantı tarihinde şirketin merkezinin değiştirildiğini öğrendiğini, bu konuda alınmış bir genel kurul kararının da bulunmadığını, şirketin ticari defter ve kayıtlarını incelemesine izin verilmediğini ve şirketin faaliyetleri hakkında bilgi verilmediğini ileri sürerek limited şirketin feshine, mümkün olmaması halinde şirket ortaklığından çıkma payı ödenmek suretiyle çıkmasına izin verilmesine ve kar payı alacağının ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı şirket vekili ise savunmasında, şirketin işleriyle ilgilenmeyen davacının şirketin aracını aldığını ve İzmir’e taşınıp yerleştiğini, davacının bilgisi dahilinde imzalanan 05.08.2008 tarihli ek sözleşme ile şirketin temsilinin şirketin yetkili müdürü …’ün oğluna bırakıldığını, tüm ortakların bu durumdan haberdar olduğunu, şirketin dağıtılacak bir karının bulunmadığını, şirket merkezinin değiştiğini davacının da bildiğini, zira yeni merkezin kira sözleşmesini davacının kefil sıfatıyla imzaladığını savunarak şirketin faaliyetleriyle ilgilenmeyen davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına izin verilmesini karşı dava yolu ile istemiştir.
Uyuşmazlık, davalı limited şirketin feshini gerektirir haklı bir nedenin bulunup bulunmadığı, haklı nedenin varlığı halinde davalı limited şirketin feshine mi yoksa davacının ortaklıktan çıkmasına mı karar verilmesinin daha doğru olacağı, davacının karar tarihi itibarıyla çıkma payı alacağının ve dava tarihi itibarıyla kar payı alacağının bulunup bulunmadığı, noktalarında toplanmaktadır.
Davacı şirket kurulduğundan beri 2008 yılında şirket adresinin değişikliğine dair alınan karar dışında genel kurulun toplanarak karar alınmadığını ileri sürmüştür. Gerçekten de dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporlarıyla da belirlendiği üzere davacının hisselerini devralarak ortak sıfatını kazandığı 18.10.2007 tarihinden beri 23.05.2008 tarihinde noterce tasdik olunan şirket adres değişikliğine ilişkin karar dışında davalı limited şirketin olağan veya olağanüstü genel kurul toplantıları yapılmamıştır. Şu halde 2012 yılından itibaren yasal zorunluluk haline geldiği halde 2012 ila 2016 yılları arasında olağan genel kurul toplantılarının yapılmamış olmasında davalı limited şirket kusurlu olduğu gibi, davalı şirketin münferiden yetkili müdürü olan ve aynı zamanda ortağı bulunan …’ün, TTK’nın 616/b maddesinde limited şirketin genel kurulunun devredilemez yetkilerinden biri olarak sayılan şirketin temsilini, davalı şirketin de kabulünde olduğu üzere, oğlu …’e bırakması da hukuka aykırıdır.
Davacı ayrıca, davalı şirketin kuruldan beri kar dağıtmadığını da ileri sürmüştür. 6102 Sayılı TTK’nın 608. maddesinde de, limited şirketlerde kar payı dağıtımına ilişkin esaslar belirtilmiş olup, 616/1-e maddesinde de kar payı hakkında karar verilmesinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında bulunduğu belirtilmiştir.
Dosya kapsamında yer alan 03/07/2007 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi örneğine göre; şirketin ana sözleşmesinin karın dağılımının düzenlendiği 11. Maddesinde; “şirketin safi karı yapılmış her türlü masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Safi kardan her sene evvela 45 ihtiyat akçesi ayrılır kalan miktardan hissedarlara ödenmiş sermaye üzerinden hisseleri oranında dağıtılır. Kara iştirak edenlerle hissedarlara dağıtılması kararlaştırılan miktardan TTK’ nun 66 madde 2. fıkra 3 numaralı bendi gereğince %10 ayrılarak umumi yedek akçeye eklenir. Kardan bir kısmın hissedarlara dağıtılması veya şirket adına işletilmesi veya memurlarla hizmetlilere ikramiye olarak verilmesi gibi kararlar şirket sermayesinin en az %51′ ini temsil eden hissedarların kararına bağlıdır” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacı davalı üç ortaklı limited şirkette şirketin kuruluşundan bu yana %35 pay sahibidir. Davacının kar dağıtılmayan bu süreç içerisinde ortaklar genel kurulunda kar payının dağıtılmasını talep etme ve bu talebin reddine karar verilmesi halinde de bu karara karşı iptal davası açması mümkün iken, bu yola başvurmadan uzun süre bekleyerek ve ihtilaf çıkarmadan davalı şirketin uzun süredir kar payı dağıtmadığını ileri sürmesi dinlenemez. Bir başka anlatımla, uzun süredir kar payı dağıtılmaması davacı tarafından haklı sebep olarak ileri sürülemeyecektir. Eldeki davada davalı şirket tarafından kar payı dağıtımına yönelik alınan herhangi bir karar bulunmamaktadır. Davacı yanda genel kurulda kar payı dağıtılmasını talep ettiği, bu talebinin genel kurul tarafından reddedildiğine ilişkin bir delil de ibraz etmemiştir. Nitekim ilk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan ve birbirini teyid eden davalı şirketin 2016 ve 2017 yılı ticari defter ve kayıtları ile birlikte 20089-2017 yılları arası kurumlar beyannamesi bilanço verilerinin karşılaştırılması sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarına göre; davalı şirketin kuruluşundan bu yana kar dağılımına ilişkin alınmış bir kararı bulunmadığı gibi davalı şirketin yerinde incelenen ticari defter ve kayıtları esas alınarak düzenlenen 13.07.2017 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere davalı şirket esasen sadece 2016 yılında 11.389,99 TL kar elde etmiş olup bu karın da geçmiş yıllarda oluşan 308.316,22 TL’lik zarardan mahsup edilmesi gerekmektedir. Şu halde davacı ortağın iddiasının aksine davalı şirketin dağıtılacak bir kar payı da bulunmamaktadır.
Diğer taraftan dosya kapsamında yer alan gerek Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yukarıda yer verilen soruşturma dosyasının içeriğinden gerekse davacı ortağın sanık sıfatıyla dava dışı …’ün ise müşteki sıfatıyla yer aldığı ceza davasında davalı şirketin aracının davacı-sanık ortak tarafından iade edilmemiş olması sebebiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan yapılan yargılamada Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22.12.2016 tarihli ve 2016/732 Esas-1542 beraat kararı içeriğinden davacı ortak ile dava dışı ortak arasında ciddi husumetin bulunduğu anlaşılmaktadır. Ortaklar arasındaki şahsi ilişkilerin önem arz ettiği limited şirketlerde ortaklar arasındaki güven ve iş birliği ilişkisi olmadan ortaklığın devamı ve faaliyetlerini yürütebilmesi mümkün değildir. O halde somut olayda davalı limited şirketin üç ortaklı oluşu, ortaklar arasındaki şahsi ilişkinin yoğun ve önemli olması, taraflar arasında yukarıda belirtilen hazırlık soruşturması ve kamu davası nedeniyle ticari ilişkilerini sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyecek derecede ciddi ihtilafların bulunması, bu bağlamda davacı ortak ile davalı şirketin diğer ortağı … arasındaki husumetin yoğunluğu gözetildiğinde ortakların karşılıklı güven ve işbirliği duygusunu yitirmeleri nedeniyle bir araya gelerek davalı şirketi idare etmelerinin güçleşeceğinin sabit olması ve eldeki davada davacı ortağa açılan ortaklıktan çıkarılmaya izin verilmesine ilişkin karşı dava da dikkate alındığında tarafların ortaklığı devam ettirme yönünde beklentilerinin kalmadığının kabulü ile ilk derece mahkemesince yazılı şekilde, davalı şirketin feshinden çok yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına ilişkin bilirkişi raporlarındaki tespit de gözetilerek, davacı ortağın ortaklıktan çıkmasına izin verilmesi yerindedir. Bu bağlamda davacı vekili, yargılama sırasında delilleri toplanmadan, şirketin tüm ticari kayıtları incelenmeden şirketin mal varlığına ilişkin raporların hazırlandığını iddia etmiştir. Dosya kapsamında davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu yerde yerinde inceleme yapılmak suretiyle 2016 ve 2017 yıllarına ait ticari defter ve kayıtları ile 2008 ila 2017 yılları arasındaki kurumlar vergisi beyannameleri ile bilançoları incelenmek suretiyle düzenlenen gerek 13.07.2017 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda gerekse 18.12.2018 tarihli üçü kişilik bilirkişi heyetinden alınan raporda davalı limited şirketin 34.082,00 TL olduğu belirlenen işletme özvarlığının bir kısmını yitirdiği, dolayısıyla ortakların çıkma payının 34.082,63/8.000=4,26 olduğu, davacı …’ın %35 pay (2.800 hisse)-11928,92 TL, …’ün %35 pay (2.800 hisse)-11.928,92 TL, …’in %30 pay (2.400 hisse)-10.224,79 TL olduğu, davacının ortaklıktan çıkma payı (şirket yitirilmiş özvarlığı)-11.928,92 TL şirkete ödenerek ayrılabileceği belirlenmiştir. Bu durumda birbirini teyit eden bilirkişi raporlarına göre zarar ettiği açık olan davalı limited şirketten davacıya ödenebilecek çıkma payı bulunmadığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri de yersizdir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı taraftan alınması gereken 269,85 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 215,45 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/11/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.