Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/399 E. 2022/366 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2019
NUMARASI …..
DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 05/04/2019
KARAR TARİHİ : 23/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2022

Taraflar arasındaki ticari şirkete kayyım atanmasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Ankara 58. Noterliği 14.04.2018 tarih ve …. yevmiye numarası ile düzenlenen Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile davalılardan …’ın davalı … Ltd. Şti.’ne ait 50 adet payını devraldığını, pay devrinin … … kayıtlarına tescil edilmediğini, bunun üzerine davacının Ankara 11. Noterliği 14.12.2018 tarih ve …. yevmiye ile şirket müdürü … ve şirket muhasebecisi …’e, şirkete ait defter, kayıt ve belgelerin tarafına iade edilmesi için bir ihtarname keşide ettiğini, davalı … tarafından Ankara 2. Noterliği 19.12.2018 tarih ve 28267 yevmiye ile karşı ihtarname keşide edilerek “şirket kayıtlarının tetkikinde şahsınızın şirkete herhangi bir ortaklığı olmadığı gibi temsil sıfatının da olmadığı anlaşılmıştır.” denilerek talebin reddedildiğini, davacının Ankara 58. Noterliği 31.12.2018 tarih ve 58137 yevmiye, Ankara 16 Noterliği 01.02.2019 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile talebini yinelediğini, davalı …’ın, davacıya şirketin % 50 hissesini devrettiği tarihten sonraki bir tarihte, dava dışı …’e de şirketin kalan % 50 hissesini devrettiğini, bu devir işleminin tescil ve ilanının yapıldığını, davacıya devrin tescil ve ilanının tescil işleminden kaçınmış olmasının …’ın kötü niyetli olduğuna delil teşkil edeceğini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2017/186415 soruşturma numaralı dosyası ile … hakkında soruşturma başlatıldığını iddia ederek davalılardan … adına kayıtlı şirket hisselerinin iptaline, davacının şirket ortağı olduğunun tespiti ile tesciline, bu hususların … … Gazetesinde tescil ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 12.04.2018 tarihli şirket hisse devrinin geçersiz olduğunu, taraflar arasında hisse devri konusunda harici bir anlaşma yapıldığını, bu sözleşmeye göre hisselerin bedelinin 1.250.000 TL olduğu ve bu meblağın 15.04.2018 tarihine kadar ödenecek olmasına rağmen, davacının bu edimini yerine getirmediğini, limited şirket hisse devrinde temel kurucu unsurlarının, genel kurul kararı, hisse devrinin tescil ve ilanı olduğunu, hisse bedelinin ödenmesi gerçekleşmediğinden bu hali ile TTK gereği limited şirket hisse devrinin gerçekleşmesinin kanuna aykırı olduğunu, davacının haksız hisse devri talebinin şirket genel kurulu kararı ile reddedildiğini, davalı hakkında başlatılmış bulunan Savcılık soruşturmalarının tamamının davacı, vekili ve akrabaları tarafından başlatılmış iftiralardan kaynaklı olduğunu, şirketin usulüne aykırı hiçbir işlemi olmadığını, ihtiyati tedbir kararında alınacak teminatın çok düşük olduğunu, teminat miktarının yükseltilmesi taleplerinin olduğunu, davacı vekilinin şirketin eski ortağı olduğunu, davacı vekilinin, bir zamanlar ortak olduğu şirkete ait ticari sırları aleyhte kullanma çabasında olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının yapılan hisse devir sözleşmesi çerçevesinde davalı şirketten talepte bulunduğu, ortaklar tarafından alınan 24.04.2018 tarih ve 2018/02-b nolu kararı ile edim yükümlülüklerinin ifa edilmemesi gerekçesiyle yükümlülükler yerine getirilinceye kadar durdurulduğu, bilahare 19.12.2018 tarihli 2018/03 nolu genel kurul toplantı tutanağı ve müzakere defteri kaydına göre davacının talebinin uygun bulunmaması ve reddine karar verildiği, ayrıca 26.12.2018 tarihli 2018/04 sayılı kararı ile bu talebin reddedildiği, TTK.nun 595 maddesi çerçevesinde davalı şirketin hisse devrine kabule zorlanamayacağı, ortaklık devrinin genel kurul kararına bağlı olması şartı nedeniyle limited şirket hisse devrine ilişkin yasal şartların oluşmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığını, davalı …’ın hisse devri yapan kişi olup, ortaklar kurulundan karar alan kişinin de … olduğunu ve ortaklar kurulunun da tek kişiden oluştuğunu, davalı …’ın hukukun kendisine tanıdığı hakları Medeni Kanunun 2.maddesine aykırı olarak kullandığını ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı hareket ettiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, hisse devri anlaşmasının geçerli olduğunun tespiti ile sicile tescili talebine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
12/04/2018 tarihli hisse devir sözleşmesi, taraflar arasındaki noter ihtarnameleri, … … kayıtları, bilirkişi raporu, davalı şirketin ortaklar kurulu kararları ve diğer kayıtları vs. deliller dosya arasında mevcuttur.
Dosya kapsamından, davalı şirketin 10.12.2017 tarihinde Ankara … … Müdürlüğüne …. numara ile tescil edildiği, şirket ortaklarının 1/2 oranında pay ile … ve davalı … iken …’in 03.04.2018 tarihli Ankara 58. Noterliğinin 10911 yevmiye numaralı Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile davalı şirketteki paylarını davalı …’a devrettiği, devir işleminin 03.04.2018 tarih ve ../02 numarası ile karar defterine geçirilerek devrin kabul edildiği, tescil işleminin de 09.04.2018 tarihinde yapıldığı, daha sonra davalı …’ın şirketin tek ortağı olarak sahip olduğu 100 adet hissenin 50 adetini Ankara 58. Noterliğinin 12.04.2018 tarihli … yevmiye numaralı Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile davacı …’a devrettiği, ancak bu devir işleminin ortaklar kurulunda kabul ve pay defterine kaydı ile … sicile tescil ve ilanının gerçekleşmediği ve davacının kayıt ve tescile ilişkin talebinin kayden şirketin tek ortağı olarak görünen davalı …’ın tek başına aldığı 24.04.2018 tarih 2018/2 karar ve 26.12.2018 ve 2018/04 karar sayılı ortaklar kurulu kararlarıyla reddedildiği, davalı …’nın dava konusu 50 adet hisseyi bu defa Ankara 2. Noterliğinin 26/12/2018 tarihli 30065 yevmiye no’lu Hisse Devir Ve Temlik Sözleşmesi ile dava dışı …’e devrettiği, aynı tarihli 2008/05 no’lu karar ile söz konusu devir işlemini ortaklar kurulunda kabul ve pay defterine kaydı ile … sicilinde tescil işlemlerinin gerçekleştiği, daha sonra davalı … ile diğer ortak …’in katıldığı 05/02/2019 tarihli 2018/06 sayılı karar ile davacı talebinin TTK’nın 595/2 ve 595/3 maddeleri uyarınca uygun bulunmayarak onaylanmamasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece TTK’nın 595.maddesi gereğince davalı şirketin hisse devrini kabule zorlanamayacağı, ortaklık devrinin genel kurul kararına bağlı olması şartı nedeniyle limited şirket hisse devrine ilişkin yasal şartların oluşmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı vekilinin istinaf itirazı, davalı …’ın dava konusu hisse devrinin tescil ve ilanının reddine ilişkin tek başına aldığı kararlar ile davacının davalı şirket ortağı olduğunun pay defterine kayıt ve tesciline ilişkin talebinin reddinin Medeni Kanun 2. maddesine aykırı olduğuna ilişkindir.
6102 sayılı Türk … Kanunu 595. maddesinde “(1)Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.
(2)Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.
(3)Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir.
(4)Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir.
(5)Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.
(6)Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.
(7)Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.” hükmü düzenlenmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Dürüst Davranma” başlıklı 2. maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (DURAL, M./SARI, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı, İstanbul 2011, s. 226-227).
Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, namuslu, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır. TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir.
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2/I. maddesi herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Bu gerçeği göz önünde bulunduran 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK), 2. maddede herkesin “haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda” olduğu belirtilmiş, söz konusu davranış kurallarını, dürüstlük kuralı kavramı ile ifade etmiştir. Dürüstlük kuralı temelinde namuslu, doğru ve dürüst davranma kuralı yer alır.
Objektif iyi niyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen TMK’nın 2. maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını Kanun’un korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hâkime özel ve istisnai hâllerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır.
Dürüstlük kuralı, bir kimseden dürüst bir insan olarak beklenen davranışı ifade eder. Bir davranışın bu nitelikte olup olmadığı, toplumda geçerli ahlâk ölçülerine gelenek ve göreneklere, karşılıklı uygulana gelen teamüllere ve hakları sağlayan ilişkilerin amacına göre tayin edilir.
Diğer yandan, hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken; o kişinin hakkın kullanılmasında geçerli ve haklı bir yararının varlığı, hakkın kullanılmasının sağlayacağı yarar ile başkalarına vereceği zarar arasında aşırı oransızlığın olmaması, bir kimsenin kendi ahlâka aykırı davranışına dayanmaması ve uyandırılan güvene aykırı davranışta bulunmaması gibi ölçütler hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını belirler
Bütün hakların kullanılmasında ve borçların ifasında uyulması gereken dürüstlük kuralı ve hakların genel sınırlarını oluşturan hakkın kötüye kullanılması yasağı, kamu düzeni ihtiyaç ve gerekleri nedeniyle konulmuş kurallardır. Bu nedenle, Medeni Kanun’un 2. maddesinin her iki fıkrası da emredici niteliktedir. Tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralının ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağının kararlaştırmaları mümkün değildir. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa, ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, kendiliğinden (resen) bunu dikkate almalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.09.2019 tarih ve 2016/21-1788 Esas 2019/941 Karar sayılı içtihatı)
Somut uyuşmazlıkta, davalı şirketin 10/02/2017 tarihinde … siciline 2 ortaklı olarak tescil edildiği, ortaklardan …’in kuruluşta sahip olduğu 50 adet hisse karşılığı 5.000,00 TL sermaye payına isabet eden hissesini davalı …’a devrettiği, devir işleminin pay defterine kaydedildiği, böylelikle davalı …’ın 100 adet hisseye karşılık 10.000,00 TL sermaye payına sahip olduğu ve davalı şirketin tek ortaklı limited şirket halini aldığı, davalı …’ın davalı şirketin 100 hissesinin tamamına sahip iken 12/04/2018 tarihli hisse devir sözleşmesi çerçevesinde davalı şirketteki 100 hissesinden 50 adetine davacıya devrettiği, devir bedeli olan 5.000,00 TL’nin davacı tarafından davalı …’ya tamamen ve nakden ödendiğinin hisse devri sözleşmesinde yazılı olduğu, böylelikle davacının sözleşmeden kaynaklanan edim yükümlülüğünü yerine getirdiği, ancak devir işleminin ortaklar kurulunda kabulü ve pay defterine kaydı ile … siciline tescil ve ilanının gerçekleşmediği, davacının vaki taleplerinin 24.04.2018 tarih ve 2018/02-B, 19.12.2018 tarih ve 2018/03 no’lu, 26.12.2018 tarih ve 2018/04 nolu karar ile reddedildiği, her üç ortaklar kurulu kararında toplantıya yalnızca davalı …’ın katıldığı, toplantı nisabının % 100 olduğu, şirket ana sözleşmesinde ortaklık payının devrine ilişkin her hangi bir özel hüküm bulunmadığı, esas sözleşmenin 13’üncü maddesinin, “bu ana sözleşmede bulunmayan hususlar hakkında Türk … Kanununun hükümleri uygulanır.” şeklinde olduğu, davalı …’ın sahibi bulunduğu 100 adet payın 50 adedini Ankara 2. Noterliği 26.12.2018 tarih ve … yevmiye numarası ile düzenlenen Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile şirket dışı …’e devretmiş olduğu, devir işleminin 26.12.2018 tarih ve 2018/05 numarası ile karar defterine geçirilerek devrin kabul işlemi yapıldığı ve … sicilde ilan edildiği, davacının hisse devrinin pay defterine kaydı ile tescil ve ilan ettirilmesine ilişkin davalı …’a hitaplı 31.12.2018 tarihli ve 01.02.2019 tarihli ihtarnamelere rağmen hisse devrinin pay defterine kaydı ile tescil ve ilanının yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı … vekilince cevap dilekçesinde 12.04.2018 tarihli Hisse Devir Sözleşmesinde 50 adet hisse bedeli 5.000,00 TL olarak yazılı ise de, taraflar arasındaki harici anlaşma gereğince hisse bedelinin 1.250.000,00 TL olduğu, bu meblağın 15.04.2018 tarihine kadar ödenecek olmasına rağmen davacının edimini yerine getirmemiş olduğu savunulmuş ise de; dava konusu 12.04.2018 tarihli Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesinde davalı … tarafından davacıya devredilen 50 adet hisse bedelinin 5.000,00 TL olduğu, ve bedelin nakden ve defaaten ödendiği yazılı olup, söz konusu sözleşmede yaklaşık 9 ay sonra davalı … ile dava dışı … arasında düzenlenen 26.12.2018 tarihli Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesinde de 50 adet hisse bedelinin 5.000,00 TL olduğu, davalı … vekilince gerek ilk derece yargılaması sırasında gerekse Dairemizce verilen kesin süre içerisinde dava konusu hisselerin bedelinin 1.250.000,00 TL olduğuna dair herhangi bir delil sunulmadığından davalı … vekilinin bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir. Diğer yandan, hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken; o kişinin hakkın kullanılmasında geçerli ve haklı bir yararının varlığı, hakkın kullanılmasının sağlayacağı yarar ile başkalarına vereceği zarar arasında aşırı oransızlığın olmaması, bir kimsenin kendi ahlâka aykırı davranışına dayanmaması ve uyandırılan güvene aykırı davranışta bulunmaması gibi ölçütler hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını belirler. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa, ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, kendiliğinden (resen) bunu dikkate almalıdır. Somut olayda davalı …, davacı ile arasındaki 12.04.2018 tarihli Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile davalı şirketteki 50 adet hissesini davacıya devretmeyi noter huzurunda kabul ve beyan ederek, ayrıca sözleşmede açıkça hisse bedeli olan 5.000,00 TL’yi nakden ve defaaten aldığına dair açıklamaya itiraz etmeyerek davacıda dava konusu 50 adet hissenin kendisine devredildiğine ve söz konusu devir nedeniyle sözleşmede belirtilen miktardan başka ödeme yapmayacağı, davalı şirketin % 50 oranında ortağı olduğu yönünde güven uyandırmasına ve devir tarihinde davalı şirketin tek ortağı olmasına rağmen, dava konusu hisselerin davacıya geçişi için TTK’nın 595/2. maddesinde aranan ortaklar genel kurulu onayına ilişkin gerekliliği yerine getirmemesi, davacıya noter huzurunda devrettiği ve fakat TTK’nın 595/2. maddesindeki şart yerine getirilmediğinden davacının davalı şirketteki hak ve yetkilerini kullanmasını engellemesi, davacının zararına hareket etmesi Medeni Kanunun 2.maddesi gereğince dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılma yasağına aykırılık teşkil ettiğinden ilk derece mahkemesince bu husus gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 12. Asliye … Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih ve 2019/157 Esas 2019/1338 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE,
2-Davacının tespit talebinin KABULÜ ile Ankara … … Müdürlüğünün …. numaralı sicile kayıtlı davalı … Ltd. Şti’nin davalı … adına kayıtlı olan %50 hissesinin davacıya ait olduğunun TESPİTİNE,
3-Bu hususun Ankara … … Müdürlüğünde TESCİLİNE ve … … Gazetesinde İLANINA,
4-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 45,30 TL’ nin davalı şirket ve davalı …’dan alınarak davacıya ödenmesine, alınarak hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olarak 44,40 TL başvurma harcı, 44,40 TL peşin harç, 6,40 TL vekalet harcı, 187,90 TL tebligat ve posta gideri, 1.500,00 TL bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 1.783,10 TL’nin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalılar kendini vekil ile temsil ettirdiklerinden AAÜT gereğince 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
8-Davacı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalı şirket ve davalı …’dan alınarak davacıya ödenmesine,
9-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,

C)1-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 32,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 181,10 TL yargılama masrafının davalı şirket ve davalı …’dan alınarak davacıya ödenmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/03/2022

…..
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.