Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/34 E. 2022/750 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/34 Esas 2022/750 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/34
KARAR NO : 2022/750

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2019
NUMARASI : 2014/804 Esas 2019/569 Karar
DAVACILAR :
:
DAVALI :
:
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 14/03/2013
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/06/2022

Taraflar arasındaki anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacılar vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; her biri davalı şirkette %25’şer pay sahibi olan müvekkillerinin, kurucu ortak … … ileride kendilerine iade edileceği sözü üzerine, şirkete alınan borç paraya karşılık %5 hisseyi dava dışı … … devrettiklerini, müvekkillerinin halen sermayenin %45’ine sahip olduklarını, alınan borç ödenmesine rağmen %5 hissenin davacılara iade edilmediğini, davalı şirket yönetici ve denetçilerin şirkete verdikleri zararların tespiti, zararın bunlardan tazmini ve şirketin feshi talebi ile davalı şirket yöneticileri aleyhine Ankara16.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/28 esas sayılı dosyasında sorumluluk davası açtıklarını, denetim kurulu üyesi tarafından olağanüstü genel kurul çağrısı yapıldığını, anılan çağrı üzerine 23.07.2012 tarihinde toplanan davalı şirket genel kurulunda yönetim ve denetim kurulu üyesi seçimi yapıldığını, olağanüstü genel kurulda görüşülmesi gereken ve herhangi bir aciliyeti bulunmayan hususların olağanüstü genel kurul kararına konu edilemeyeceğini, davaya konu toplantının şirket yönetici ve deneticilerine karşı açılan sorumluluk davasındaki iddiaların tartışılmasına engel olmak, yönetim faaliyetlerinin görüşülmesine engel olmak amacıyla yapıldığını, haklarında sorumluluk davası açılan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin davaya konu toplantıda yeniden seçildiklerini ileri sürerek toplantıda alınan 1,4 ve 5 no’lu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 23.07.2012 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurulunda; gündemin 4 ve 5. maddelerinde yönetim ve denetim kurulları seçimi yapıldığını, bunun haricinde bir karar alınmadığını, davaya konu olağanüstü genel kuruldan önce, şirket yönetim kurulunun olağan genel kurulun 09.06.2012 tarihinde toplanması için karar almak istediğini ancak yönetim kurulu üyeleri olan davacıların karara imza atmadıklarından karar alınamadığını, bu nedenle ve şirket yönetim kurulu toplanamadığı için olağanüstü genel kurul toplantısı yapılma kararı alındığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; davalı şirketin 23.07.2012 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul toplantısında alınan gündemin 1, 4 ve 5. maddelerinde alınan kararların iptali istemiyle açılan davada, 6762 sayılı TTK’nın 365. maddesi uyarınca genel kurulu olağan toplantıya davet, yönetim kuruluna, olağanüstü toplantıya davet hem yönetim kuruluna hem de TTK 355. Maddedeki zaruri ve müstacel sebeplerin varlığı halinde denetçilere ait bulunduğu, dosyaya sunulan davalı şirket yönetim kurulunun 15.05.2012 tarih ve 89 nolu kararında; 2011 yılı Genel Kurulunun 09.06.2012 tarihinde belirlenen gündemle toplanmasının görüşüldüğü, 5 üyeden oluşan yönetim kurulunun üç üyesinin bahse konu kararı imzaladığı ancak davacı olan iki üyenin ise bu kararı imzalamadığı, davacılar vekilinin ise söz konusu yönetim kurulu toplantısından ve alınan karardan müvekkillerinin hiçbir şekilde haberi olmadığını bildirdiği, 6762 sayılı TTK’nın 330.maddesi uyarınca, ana sözleşmede aksine hüküm bulunmadığından, 5 üyeden oluşan davalı şirketin yönetim kurulunun toplanıp karar alabilmesi için en az 4 üyenin toplantıda hazır bulunmasının zorunlu olduğu, ancak yönetim kurulu üyelerinden 2’si davacı konumunda olup, diğer yönetim kurulu üyeleriyle çekişme yaşadıkları aralarında devam eden davalar olduğu, bu şekilde yönetim kurulunun toplanıp karar alabilmesinin de mümkün olmadığı, nitekim alınan karar icra edilemeyip genel kurul toplantısının yapılamadığı, mevcut yönetim kurulunun görev süresi 04.06.2012 tarihinde sona erdiği, görev süresi dolan yönetim kurulunun Genel Kurulu toplantıya çağırmak ve şirkete ait günlük işleri yürütmek konularındaki yetki ve görevleri devam ediyor ise de yönetim kurulu üyeleri arasındaki çekişmenin şirket faaliyetlerini olumsuz etkilediği, Genel Kurul denetçi tarafından 25.06.2012 tarihinde toplantıya çağrılmış olup denetçi tarafından yapılan çağrının somut olayın özelliklerine göre zorunlu ve acele sebeplerden kaynaklandığı aksi durumun şirket işlerini akamete uğratabileceği bu yönü ile denetçi tarafından çağrı yapılmasında usulsüzlük bulunmadığı kanaatine ulaşıldığı, nitekim denetçinin çağrısı ile yapılan olağanüstü toplantıda sadece acele işlerden olan yönetim ve denetim kurulu üyeliklerinin seçimi yapılmış olup bilanço ve faaliyet raporlarının okunup oylanması ve ibraların yapılacak ilk olağan genel kurul toplantısına bırakıldığı, gündemin 4. ve 5. maddelerinin yeni yönetim ve denetim kurulu seçimine ilişkin olduğu, davacılar vekilinin dava dilekçesinde; aleyhine sorumluluk ve azil davası ikame etikleri kimselerin Yönetim Kuruluna seçilmelerinin kanun, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu iddia ettiği, yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılmış ve devam eden sorumluluk davaları nedeniyle bu kişilerin dava devam ettiği sürece yeniden yönetim ve denetim kuruluna seçilmelerini engelleyen yasal bir düzenleme bulunmadığı, bu kişiler hakkında kesinleşmiş bir karar olmadığı nazara alınarak yeniden seçilmelerinin ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına da aykırı olduğunun da öne sürülemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin ana sözleşmesinin genel kurul toplantılarıyla ilgili 10. Maddesi gözetildiğinde yönetim kurulunun 3 kişi ile toplanabileceği ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar alınabileceği açık olduğuna göre, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısına gerekçe olarak gösterilen 15.05.2012 tarih ve 89 sayılı yönetim kurulu kararındaki üç imzanın olağan genel kurul toplantısı için yeterli olduğunu, dolayısıyla yeterli imza nedeniyle dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısının yasal gerekçesi bulunmadığını, kaldı ki 15.05.2012 tarihli ve 89 sayılı yönetim kurulu kararından müvekkillerinin haberdar olmadığını, söz konusu yönetim kurulu kararını da, yıllık bilanço, kar ve zarar cetvelleri ile yönetim ve denetim kurulu raporlarınin görüşülmeden yeni yönetim ve denetim kurulu üyelerinin belirlenmesi için yapılan dava konusu olağanüstü genel kurul çağrısına dayanak olması amacıyla gerçeğe aykırı olarak hazırlandığını, kaldı ki bir an için davalı şirketin 3 kişi ile toplanıp karar alamayacağı düşünülse dahi, mahkeme kararında 6762 sayılı TTK’nun 330. maddesiyle ilgili hukuki nitelendirmenin de doğru yapılmadığını, zira, 6762 sayılı TTK’nun 330. maddesindeki ” idare meclisinin bir karar verebilmesi için, azaların en az yarısından bir fazlasının hazır olması şarttır. Kararlar, mevcut azaların ekseriyetiyle alınır” şeklindeki düzenlemeyi, “yönetim kurulunun tam üye sayısının çoğunluğu ile toplanabileceğine ve kararların toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alınabileceği” şeklinde anlamak gerektiğini, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun konu ile ilgili 390/1. Maddesindeki “Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı taktirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır…” şeklindeki düzenlemeden de kolaylıkla anlaşıldığını, diğer taraftan denetçinin olağanüstü genel kurul toplantısı çağırısında bulunabilmesi için “acil ve ivedi bir| durumun” bulunması gerekli olup, halbuki Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında “görev süreleri dolan yönetim kurulu üyelerinin yenileri seçilene kadar tüm olağan ve olağanüstü işlerde görevlerine devam edeceği” yönünde olduğunu, dolayısıyla sadece bu ayrıntıdan da davaya konu olağanüstü toplantı çağrısına dayanak gösterilen gerekçenin aslında olağanüstü toplantı çağrısına gerekçe olamayacağını, somut uyuşmazlıkta da; yönetim kurulu üyelerinin görev süresinin bitmesine yaklaşık 1 yıllık süre varken, olağanüstü genel kurul çağrısı yapılmış olup, halbuki yönetim kurulu üyelerinin süresinin az kalmış olması veya yönetim kurulu üyelerinin görev yapamayacak hale gelmesi nedeni ile olağanüstü genel kurul toplantısı yaparak görev sürelerini ve görevlerinin yeniden oluşturulmasına acil ve ivedi bir neden de bulunmadığını, çünkü yönetim kurulu üyeleri yeni olağan genel kurul toplantısına kadar görevlerini yapacaklarını ve şirketin yönetimini akim bırakabilecek hallerde kayyım atanabilmesi imkanının bulunmasının, acil ve olağanüstü toplântı yapılmasına gerek olmadığını gösterdiğini, TTK’nın 355. Maddesindeki koşulun ise planlanan bir olağan genel kurul toplantısı bulunduğu halde, bazı yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin dolması ve yerlerine yenilerinin seçilmesine gerek duyulmasının olağanüstü genel kurul yapılması açısından bir zaruri ve müstacel sebep olarak ileri sürülemeyeceğini, mahkeme kararındaki gerekçenin aksine kendileri tarafından hiçbir zaman “aleyhine tazminat ve azil istemli dava açılan ortakların yönetim kurulu üyeliğine seçilemeyeceği” iddia edilmediğini; sadece olağanüstü genel kurul toplantısına gerekçe olarak gösterilen sebebin doğru olmadığının, davalı şirket ortaklarından …, … ve … ile … … aleyhine Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/713 E. sayılı dosyası ile açılan sorumluluk ve azil davasında ileri sürülen yolsuzluk iddialarının tartışılmasına engel olunması amacıyla olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığını, bu açıdan da yolsuzluk yapan aynı kişilerin yönetim ve denetim kurulu üyesi seçimiyle ilgili gündem maddesıne istinaden yeniden seçilmelerinin sağlandığının iddia edildiğini, bu bağlamda somut dava ile bağlantılı olarak yine kendileri tarafından davalı şirketin yönetim ve denetim kurulu üyeleri aleyhine Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/713 E. sayılı dosyası ile açılan tazminat davasında alınan ve farklı bilirkişiler tarafından düzenlenmiş ekte örnekleri sunulan 19.02.2016 ile 19.01.2019 tarihli bilirkişi raporlarıyla da iddialarının ispatlandığını, anılan bilirkişi raporlarında;
a.) … Kızılay Şubesinden 06.03.2007 tarihinde davalı şirkete alınan l.800.000,00 TL kredinin kullanımından kaynaklı …, … ve …’nun davalı şirkete 870.937,23 TL borçlu olduğunu,
|b.) Davalı şirketin ismi geçen yönetim kurulu üyeleri tarafından … Kızılay Şubesinden 24.10.2007 tarihinde kullanılarak davalı şirkete ait TL hesabına yatırılan 240.000.00 TL krediden alınarak USD hesabına aktarılan ve peyder pey çekilen 199.775 USD’nin nerelere harcandığının/kullanıldığının belirsiz olduğunu,
c.) Davalı şirketin hesaplarından …’na yapılan 327.340,33 TL fazla ödemenin bulunduğu, davalı şirketin ticari vekili durumundaki …’nun kendisine nakit veya havale ile yapılan ödemelerin ne kadarını şirket için kullandığının veya ne kadarının maaş ödemesi için…vs olduğunun tam olarak tespit edilemediği, ödenen tutarlar içerisinde şahsi harcamalarının ağırlıkta olduğu, bu bağlamda şirket hesaplarından …’nun eşi olduğu anlaşılan …’na yapılan ödemeler bulunduğu, …’ na ait kredi kartı ödemelerinin bulunduğu, davalı şirketin … Aydınlıkevler şubesindeki 30346 nolu vadesiz TL hesabı incelendiğinde 27.04.2009-29.06.2011 tarihleri arasında “…” açıklaması ile ödemeler yapıldığı, “…” açıklamasıyla yapılan bahse konu ödemelerin …’na banka kredisiyle satın alınan konutun geri ödemesi olabileceği, bu ödemelerin davanın açıldığı tarihten sonraki 29.06.2011 tarihinden sonra yapılmadığı,
ç.) Davalı şirket hesaplarından …A.Ş.’ye 33.500,00 TL ödeme yapıldığı, ancak bu ödemenin ne için yapıldığının belli olmadığı,
d.) Davalı şirkete ait olmayan … plakalı aracın düzenli olarak 19.12.2008-19.06.2013 tarihleri arasında davalı şirkete ait taşıtmatikle yakıt alması nedeniyle şirketin zarar etmesine neden olunduğu, bahse konu aracın davalı şirkete hangi kararla ve hangi amaçla ve hani şartlarla tahsis edildiğinin belirsiz olduğu, söz konusu işlemin dava şirketin ticari vekili durumundaki …’nun keyfi bir uygulaması olarak değerlendirilmesi gerektiği,
e.)…’e ev alınmasının şirketin cari işlemlerinden olmadığı, ancak bu kişiye banka hesaplarından yapıldığı tespit edilen 92.722,63 TL ödemenin ne kadarının bu kapsamda olduğunun hesaplanamadığı, dolayısıyla maaş…vs haricinde yapılan ödemelerden kaynaklı olarak şirketin zarara uğratıldığı, bu bağlamda davalı şirket hesaplarından… isimli şahsa yapılan ödemelerin, şirketi temsil ve ilzama yetkili olan kişilerin münferit bir işlemi olarak değerlendirilmesi gerektiği, şirketin fiilen davacılardan bağımsız şekilde yönetildiğinin anlaşıldığı,
f.) Davalı şirkete ait hesaplardan … A.Ş.’ye 876.642,00 TL fazla ödeme yapılması nedeniyle şirketin zarara uğratıldığı,
k.) Davalı şirkete … Kızılay Şubesinden alınan 2.000.000,00 TL kredinin 435.200,00 TL haricinde kalan kısmının ne şekilde kullanıldığının açık olmadığı, geriye kalan kısmın 13.10.2011 tarihinde 145.000,00 TL ve 25.10.2011 tarihinde 1.150.000,00 TL tutarındaki kısmının ise şirkete ait “283 nolu hesaptan 282 nolu hesaba” açıklaması ile 282 nolu hesaba aktarıldığı, ancak 282 nolu banka hesabının 11.02.2010-10.11.2011 tarihleri arasındaki hesap dökümünün ilgili banka tarafından dosyaya sunulmadığı,
1.) Dosya kapsamında davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olan … …’nın davalı şirket hesabına 280.000,00 EURO ödemesini ğösteren …Bankası dekontlarının yer aldığı, ancak davalı şirketin …Bankasındaki hesabıyla ilgili hesap ekstrelerinin dosyada bulunmamas nedeni ile bu tutarların ödendiğinin teyit edilemediği,
m.) Davalı şirketin banka hesap ekstrelerinden denetim kurulu üyesi … … 125.000,00 TL + 125.000,00 EURO ödemelerinin yapıldığı, ancak bu ödemelerin hangi amaçla yapıldığının belirlenemediği,
n.) … … yapılan 21.480,00 TL tutarındaki ödemenin maddi ve hukuki dayanağı bulunmadığı, dolayısıyla davalı şirketin banka hesabından ismi geçen şahsa yapılan bu ödemenin yönetim kurulu üyelerinin şirketi zarara uğratan bir eylemi olarak değerlendirilmesi gerektiği,
O.) Davalı şirketin yönetim kurulu başkanı … … şahsi harcamaları için yapılan 32.246,00 TL tutarındaki ödemenin “ortaklardan alacaklar-ortaklara borçlar” hesaplarının yasal ticari defterlerde tam olarak tespit edilemediği, mevcut bilgilerin açıklayıcı olmadığı, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin bu konuyla ilgili savunmalarının yasal ve sözleşmesel bir dayanağının bulunmadığı, söz konusu harcamaların otelin cari harcamalarından olmadığı,
ö.) Davalı şirkete 31.10.2008 tarihinde alınan 35.000,00 TL kredinin 282 nolu hesaba yatırıldığı, aynı tarihte “… EFT Aydınlıkevler(850116991) …” açıklaması ile 35.000,00 TL’nin hesaptan çıktığı, aradan yaklaşık 5 yıl sonraki(davanın açıldığı tarihten sonraki) 04.03.2013 tarihinde de “… … teslimatı” açıklamasıyla hesaba 28.000,00 TL yatırıldığı,
p.) Davacılar tarafından davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olan … … hayali olarak 75.000,00TL tutarında Şemsiye alımı yapmak suretiyle şirketi zarara uğrattığı iddia edilmekte ise de; ticari defterlerde yer alan kayıtlar incelendiğinde 139 yevmiye numaralı kayıt ile “…(İthal Mobilya) Hesabına 14.08.2007” açıklaması ile 31.868 USD(61.539,35 TL) tutarında kayıt yapıldığının görüldüğü, dolayısıyla bu kayıttan dğvacılann yurt dışından alınan şemsiyelerin hayali olduğu yönündeki iddialarını dayanaksız hale getirdiği, ancak anılan dönemde … … davalı şirketi temsil ve ilzama … ile birlikte müşterek imzaları ile yetkili olduğu dikkate alındığında, bu konuda yönetim kurulu Kararı bulunmadığından ve ismi geçen iki yönetim kurulu üyesi birlikte hareket etmediğinden … … yetkisiz yaptığı bu işlem nedeniyle şirketin uğradığı zararı tazmin etmesi gerektiği,
r.) Davalı şirket adına …eşrutiyet Şubesinden 20.02.2004 tarihinde genel kredi sözleşmesi ile 200.000,00 TL limitli kredi kullanıldığı ve yine davalı şirkete adına aynı bankadan 10.06.2005 tarihli genel kredi sözleşmesiyle 600.000,00 TL limitli finansal destek kredisi kullanıldığı,
s.) Davalı şirket hesabından … …’a 6.778,22 TL, …’a 21.619,00 TL,…’a 1.500,00 TL, …139.600,00 TL ödeme yapıldığı,
ş.) Davalı şirket adına kayıtlı …plakalı araç ve …plakalı araç ile… plakalı aracın dava dışı … A.Ş.’ye devir edildiği,
t.) Masrafları davalı şirket tarafından yapıldığı tespit edilen jeotermal ruhsatlarının davalı şirket adına alınması gerektiği, suyun şirkete kullahdırılması amacıyla ruhsatların davalı şirketin ticari vekili durumundaki … adına çıkarılmasının bir yandan rekabet yasağının ihlali ve diğer yandan da görevi kötüye kullanma niteliğinde bulunduğu, bu bağlamda davalı şirket ile … arasında akdedilen sözleşme kapsamında davalı şirket hesabından Maden Teknik Arama Genel Müdürlüğü’ne “Etüt Bedeli” açıklaması ile 28.500,00 TL ödeme yapıldığı gibi, yine davalı şirketin … Aydınlıkevler Şubesindeki 30346 nolu vadesiz TL hesabından MTA Genel Müdürlüğü hesabına 540,00 TL, davalı şirketin … Aydınlıkevler Şubesindeki 40411 nolu vadesiz USD hesabından Ankara Valiliği hesabına “Ruhsat Teminat Mektubu” açıklaması ile 15.600,00 USD, davalı şirketin … Aydınlıkevler Şubesindeki 30346 nolu vadesiz TL hesabından 17.11.2009-28.03.2013 tarihleri arasında fenni mesul … … 38.580,00 TL, davalı şirketin … Aydınlıkevler Şubesindeki 30346 nolu vadesiz TL hesabından 26.10.2011-31.01.2012 tarihleri arasında “… …” açıklaması ile 127.000,00 TL ödemeler yapıldığı, bu harcamaların jeotermal sondaj çalışmaları için ödendiğinin anlaşıldığı,
v.) Yukarıda yapılan tespitlerle birlikte, dosya kapsamından ortakların kendi aralarındaki borç alacak ilişkileri ile yine ortakların şirketle olan alacak ve borç ilişkilerinin tam olarak anlaşılamaması ve ayrıca banka hesapları üzerinden yapılah tespitlerin davalı şirketin yasal ticari kayıtlarıyla örtüşmemesi nedeni ile yönetim kurulu üyelerinin şirkete karşı yapılan tespitler doğrultusunda sorumluluklarının bulunduğu, |
w.) Davacı tarafından davalı şirkete ait gayri resmi hesaplardan yönetim ve denetim kurulu üyeleri adına oluşturulan hesaplara para aktarı ığının iddia edildiği, ancak bu konuya ilişkin olarak tam bir tespit yapılamadığı, çünkü dosya kaps da yönetim ve denetim kurulu üyelerine ait bahse konu şahsi hesaplarıyla ilgili hiçbir bilgi ve belge bulunmadığı,
y.) Davalı şirkete ait hesapların son derece dağınık olmasına rağmen, raporun çeşitli kısımlarında açıklandığı üzere; yönetim kurulu üyelerinin şirket kaynaklarını kendi menfaatlerine kullandıklarının sabit görüldüğü, Anonim Şirketlerde yönetim kurulu üyeliğinin her şeyden önce bir güven pozisyonu olduğu, yönetim kurulu ve her bir yönetim kurulu üyesinin kendi mal varlığı ile şirket mal varlığını karıştırmaması, şirketi ve pay sahiplerini zarara sokacak işlemlerden kaçınması gerektiği, dolayısıyla defter ve kayıtların usulüne uygun bir şekilde tutulmasında zorunluluk bulunduğu, buna rağmen şirket kayıtlarının bilinerek ve istenerek oluşturulan bir düzensizlik içinde tutulması suretiyle şirketin ve ortakların zararına hareket edildiği, şirkette çoğunluğu elinde bulunduran yönetim ve denetim kurulu üyelerinin blok halinde hareket etmeleri nedeniyle normal işleyiş içinde şirketin yönetim ve denetim kurulu üyelerinin değişmesinin mümkün görünmediği, şirket için hayati öneme haiz jeotermal ruhsatının şirket adına değil, bir yönetim kurulu üyesi adına çıkarılmasının bile yönetim ve denetim kurulu üyelerinin davacıları zarara uğratmak ve şirketin içini boşaltmak konusunda ne ölçüde rahat hareket ettiklerini gösterdiği, dolayısıyla davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin azledilerek şirkete yönetim kayyımı atanmasının uygun olacağı, davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri ile birlikte hareket ederek hukuk ve maddi herhangi bir denetim yapmaktan uzak olan denetçi için de aynı sonucun gerekli olduğu, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin şirketi zarara uğratan davranışlarının münferit olmayıp süreklilik arz etmesi nedeniyle yönetim yetkilerini kullanmalarının tedbiren de olsa engellenebileceği, bu konuda Mahkemenin 2014/804 E. sayılı dava kapsamında dava konusu edilen yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin olağanüstü genel kurul kararının iptalini gerektiren şartların mevcudiyetini de dikkate alması gerektiğini,
z.) Davalı şirketin yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ortaklık anlayışına aykırı davranarak yaptıkları işlem ve eylemlerin ortaklık amacının gerçekleşmesini imkansız kılacak nitelikte olduğu, zira yönetim ve denetim kurulu üyelerini şahsi çıkarlarını ortaklık çıkarlarının önünde tuttukları, şirkete ait olması gereken değerleri kendi üzerlerine geçirmeye, şirket kasasını kendi mal varlıkları gibi kullanmaya devam ettikleri, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin ve özellikle de … … yönetim yetkisini ihlal ederek şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkiliymiş gibi hareket ettiği ve bağımsız şekilde münferit kararlar aldığı, davalı şirket ile … A.Ş. ve davalıların sair ticari ilişkilerini girift hale getirdiği, dolayısıyla ilerleyen süreçte taraflar arasındaki şirket ilişkilerinin çekilmez hale geldiği, bu nedenle şirketin haklı sebeple feshinin değerlendirilmesi gerektiği…vs şeklinde somut tespit ve değerlendimelerğie bulunulduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı anonim şirketin 13.07.2012 tarihinde yapılan olağan üstü genel kurul toplantısında alınan 1, 4 ve 5 no’lu kararların iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği TTK’nın 445.maddesi hükmünde belirtildiği üzere; kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olup genel kurul kararlarına karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açılabilir. TTK’nın 446. Maddesinin 1. Fıkrasının “a” bendinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahibinin genel kurul kararının iptali istemiyle dava açabilecektir.
Öncelikle, dava konusu genel kurul toplantısının yapıldığı 13/07/2012 tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü sürede, 13/08/2012 tarihinde açılmış, TTK’nın 446/1. Maddesi gereği davacı ortaklar adına toplantıya katılan vekilleri … ve … … iptalini talep ettikleri dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 1, 4 ve 5 no’lu kararlara karşı olumsuz oy kullanarak usulüne uygun olarak TTK’nın 446/1/a maddesi uyarınca muhalefet şerhlerini sunmuştur.
Davalı anonim şirketin dokuz ortağı bulunmakta olup toplantıya davacı ortaklar vekaleten katılmıştır. Davalı şirketin 1750.000,00 TL sermaye karşılığı 70.000 adet payı bulunmakta olup davacı ortakların her biri 15.750’şer adet dava dışı ortaklar … … 7280 adet, … ve … … 7000’er adet, … … ve … … … ise 5460’şar, … 3.850 adet ve … 2.450 adet hisse sahibidir. Toplantıda 29.190 adet hisse asaleten, 40.810 adet hisse vekaleten temsil edilmiştir.
Dosyada yer alan davalı anonim şirketin 5 kişiden oluşan yönetim kurulunun 15.05.2012 tarihinde alınan 89 no’lu kararla, davalı şirketin 2011 yılı olağan genel kurul toplantısının 09.06.2012 tarihinde yapılması yönünden yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulunun diğer iki üyesi… ve …’nun katılımıyla karar alınmış olup, yönetim kurulunun diğer üyeleri olan davacılar ise bu toplantıya katılmamışlardır. 25.06.2012 tarihinde davalı anonim şirketin denetçisi … … tarafından alınan kararla şirketin yönetim kurulunun tam olduğu halde toplanamaması ve şirket aktif sistemlerinin çalışamadığı hususunun ortaya çıkması sebebiyle TTK’nın 355. Maddesi uyarınca yönetim ve denetim kurulunun ibrası, yeni yönetim kurulu üyelerini seçilmesi, yeni denetim kurulu üyelerinin seçimi konularının görüşülmesi için 23.07.2012 tarihinde dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısının yapılması kararlaştırılmıştır. 24.09.2012 tarihinde dava konusu olağanüstü genel kurulda seçilen yeni yönetim kurulu başkan ve üyelerinin katılımıyla 2011 yılı olağan genel kurul toplantısı yapılmıştır.
Dosya kapsamında; ilk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan 1. Bilirkişi heyet raporunda (Ticaret Hukuku Öğretim Üyes…i ve Mali Müşavir…arafından düzenlenen 28.10.2013 havale tarihli kök ve 10.03.2014 havale tarihli ek raporda sonuç olarak; 2011 yılına ait Olağan Genel Kurul Taplantısı yapılmasına dair yönetim kurulunun toplantı ve karar nisaplarını sağlayamaması, organlara seçilenlerin görev sürelerinin sona ermesi nedeniyle davalı şirketin organsız kalmasının söz konusu olacağı dikkate alındığında, denetçinin TTK m. 355’e göre çağrı yapmasının yasaya uygun olduğu; (2) İptali talep edilen Gündemin 4 ve 5. maddeleri kapsamında alınan kararların iptal edilebilmelerinin talep edilebilmesi için gerekli koşulların mevcut olduğu, ancak iptal gerekçelerinin huzurdaki dosyadan tefrik edilen derdest olan davalardaki iddialara dayandırıldıklarından iddiaların ispatlanmamış olduğu, bu nedenle iptali koşullarının oluştuğunun somut olarak ispatlanamamış olduğu, belirtilmiştir.
İlk derece mahkemesince bu defa yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak bu defa… tarafından düzenlenen 22.02.2016 tarihli ikinci bilirkişi heyet raporunda; TTK m.355 gereği denetçilerin Genel Kurulu olağanüstü toplantıya davet mecburiyeti zaruri ve müstacel sebeplerin ortaya çıkmasına bağlı olduğu, davalı şirketin 4.6.2011 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısında Yönetim Kurulu üyeliklerine 1 yıl süre ile …, …,…, … ve…’in seçildikleri, adı geçen üyelerin görev süreleri bundan bir yıl sonra dolduğu, şirketin 15.5.2012 tarihinde yapılan Yönetim Kurulu’nda 2011 yılı olağan Genel Kurul’un 09.6.2012 tarihinde toplanmasının planlandığı, alınan karara bu tarih itibariyle Yönetim Kurulu üyesi olan davacı ortakların katılmadıkları, ancak Yönetim Kurulu, bu karara dayanarak Genel Kurul’u toplantıya çağırmadığı, dava konusu olan olağanüstü toplantı çağrısı murakıp tarafından yapıldığı, planlanan bir olağan Genel Kurul toplantısı bulunduğu halde, bazı Yönetim Kurulu üyelerinin görev sürelerinin dolması ve yerlerine yenilerinin seçilmesi amacıyla olağanüstü Genel Kurul’un toplantıya çağrılması açısından bir zaruri ve müstacel sebep olarak görülmediği, bazı Yönetim Kurulu üyelerinin münferit bir toplantıya iştirak etmemiş veya edememiş olmasının aksini kabul etmeyi gerektirmediği ve kanuna aykırılık nedeniyle söz konusu 1 nolu kararın iptali için yeterli sebebin bulunduğunun değerlendirildiği, gündemin 4. ve 5. maddeleri yeni yönetim ve denetim kurulu seçimine ilişkindir. Toplantıda …, …, … …, … … ve … … bir yıllığına Yönetim Kurulu üyeliğine ve … …’nın denetçiliğe seçildikleri, davacılar vekilleri, aleyhlerine sorumluluk ve azil davası ikame ettikleri kimselerin Yönetim Kurulu üyeliğine seçilemeyeceğini ileri sürdükleri, kural olarak Yönetim Kurulu üyeliğine seçilme ile sorumluluk konusunun birbirinden bağımsız nitelikte olduğu, bir veya birden fazla Yönetim Kurulu üyesi aleyhine sorumluluk davası açılması veya bunların azlinin talep edilmesi söz konusu kimselerin yeniden Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmesine engel oluşturmadığı, bu nedenle 4 ve 5. nolu kararların iptali için de geçerli bir sebebin bulunmadığı belirtilmiştir.
1. Ve 1. Bilirkişi heyeti raporları arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla ilk derece mahkemesince alınan Bankacı- mali müşavir…, Dr…. ve bankacı …an oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 9.01.2019 tarihli raporda; olağanüstü genel kurulun 1. maddesi iptal edilmediği sürece, 4 ve 5. maddelerin geçerli olacağı, 28.10.2013 havale tarihli Bilirkişi Raporunda bu maddelerin iptal edilebilmelerinin talep edilebilmesi için gerekli koşulların mevcut olduğu, ancak iptal gerekçeleri derdest olan davalardaki iddialara dayandırıldıklarından, iptali koşullarının oluştuğunun somut olarak ispatlanmamış olduğu belirtilmiş ise de, olağanüstü genel kurulun 1. maddesi iptal edilmeden, seçilen üyeler hakkında kesinleşmiş bir karar olmadığı da dikkate alındığında 4 ve 5. Maddelerin geçerli olacağı kanaatine varıldığı, 22.02.2016 tarihli Bilirkişi Raporundaki görüşe ise katılınmadığı, belirtilmiştir.
Dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısında iptaline karar verilmesi istenilen 1 no’lu karar ile toplantıya başkanlık edecek divanın seçimi oylanmış, 4 no’lu karar ile 1 yıl süreyle yeni yönetim kurulu üyeleri, 5 no’lu karar ile de yeni denetçi oylanmış, davacı ortakların olumsuz oylarına rağmen oy çokluğu ile yeni yönetim kurulu üyeleri ve denetçi seçilmiştir.
Uyuşmazlık, somut olayda denetçi tarafından genel kurula çağrı tarihinde yürürlükte bulunan ve 6103 sayılı TTK’nun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu’nun 2. Maddesi gereğince uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca davalı şirketin denetçisi tarafından olağanüstü genel kurul toplantısı yapılması yönünden karar alınma koşulunun bulunup bulunmadığı, işbu toplantıda alınan ve iptali istenilen 1, 4 ve 5 no’lu kararların 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi uyarınca iptaline ve/veya 447. maddesi gereği butlanına ilişkin sebeplerin oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
6762 sayılı TTK’nın 330. maddesi gereğince anasözleşmede aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde üyelerin en az yarıdan bir fazlasının hazır olduğu toplantıda ekseriyetle karar verilmesi mümkündür. Davalı anonim şirketin ana sözleşmesinde genel kurulu düzenleyen 10. Maddesinde ” a) davet şekli; genel kurullar olağan veya olağanüstü olarak toplanırlar. Bu toplantılara davet de TTK’nın 355., 365. Ve 368. Maddeleri hükümleri uygulanır. ..d) Müzakerelerin yapılması ve karar nisabı; Şirket genel kurul toplantılarında TTK’nın 369. Maddesinde yazılı hususlar müzakere edilerek gerekli kararlar alınır. Genel kurul toplantıları ve bu toplantılardaki karar nisabı TTK hükümlerine tabidir” düzenlemesine yer verilmek suretiyle TTK hükümlerine atıfta bulunulmuştur. Davalı anonim şirketin yönetim kurulu üye tam sayısının beş kişiden ibaret olduğu tartışmasızdır. Bu durumda yukarıda sayılan yasa hükmü uyarınca yönetim kurulunun toplantı nisabının dört üyeyle karar nisabının üç üyeyle gerçekleşeceği de aşikardır. Somut olayda 15.05.2012 tarihli şirketi 09.06.2012 tarihinde 2011 yılı olağan genel kurula çağıran yönetim kurulu kararının üç kişiyle toplanılıp alındığının anlaşılması karşısında anılan yasa hükmünde aranan toplantı ve karar nisabı sağlanamadığından yok hükmünde olan yönetim kurulu kararına dayanılarak olağan genel kurul toplantısı yapılamaz.
6762 sayılı TTK’nın 355. maddesi gereğince denetçiler, zaruri ve müstacel sebepler çıktığı takdirde umumi heyeti fevkalade toplantıya davete mecburdurlar. Bu sebepleri kendiliğinden veya azınlığın ya da ortakların gerekçeli başvuruları üzerine takdir ederler. Dolayısıyla, ortakların başvurusu üzerine denetçinin genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırma yetkisi bulunmaktadır. Somut olayda davalı şirketin 04.06.2011 tarihinde yapılan 2010 yılı genel kurulunda yönetim kurulu üyeliklerine 1 yıl süre ile …,…, …n, … ve… … miştir. Söz konusu üyelerin görev süreleri bundan 1 yıl sonra dolmaktadır. Şirketin 15.05.2012 tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısında 2011 yılı olağan genel kurulunun 09.06.2012 tarihinde toplanması planlanmış olup, alınan kararda davacılar … ve …ın imzaları bulunmamaktadır.
Eldeki davada, önce 15.05.2012 tarihli 2012/89 karar sayılı davacı ortakların katılmadıkları yönetim kurulu kararı alınmış, bu karar örneği dava dilekçesi ekinde ibraz edilmiş, davacılar 21.11.2013 ilk bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bu yönetim kurulundan haberdar olmadıklarını denetçi tarafından olağanüstü genel kurul çağrısı yapılabilmesi için yönetim kurulu üyeleri ile işbirliği içerisinde oluşturulduğunu iddia etmişlerdir. 10.03.2014 tarihli birinci rapora ek raporda; davacıların 15.05.2012 tarih ve 89 sayılı yönetim kurulu kararından haberdar olmadıkları ileri sürülmekte ise de davacılar yönetim kurulu üyeleri ve hissedarlar olup tutulmasından sorumlu oldukları karar defterindeki karardan habersiz oldukları iddia edilmesine rağmen haberdar olunmamasından sonra gerekli yasal yollara başvurulmuş olduğu ispatlanmamış olduğundan işbu iddianın bu aşamada uyuşmazlığın çözümünde dikkate alınması artık mümkün değildir. Daha sonra TK’nın 355. Maddesi gereği denetçi tarafından dava konusu 23.07.2012 tarihli 2011 yılına ait olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmış ve bu toplantıya davacı yönetim kurulu üyeleri ve ortakların vekilleri katılmış, bu toplantıda 2011 tarihinde seçilen 1 yıllık görev süreleri dolmakta olan 5 kişilik yeni yönetim kurulu üyeleri ve denetçi belirlenmiş, davacılar vekillerine davacıların yönetim kurulunda yer almalarına ilişkin teklif toplantıda reddedilmiş, ve bu seçilen yönetim kurulu ve denetçi ile 24.09.2012 tarihinde 2011 yılı olağan genel kurul toplantısı yapılmıştır. Şu halde dosyadaki dava konusu 23.07.2012 tarihli genel kurul toplantı tutanağının içeriğinden, gerek davacı ortakların gerekse diğer ortakların tamamı işbu genel kurul toplantısına katıldıkları gözetildiğinde davacılar vekilinin usulsüz çağrı ile toplantının yapıldığı iddiasına itibar edilmemiş, 4. ve 5. maddelerindeki kararlarda da iyiniyet kurallarına, ana sözleşmeye ve yasaya aykırı bir hal bulunmadığına dair ilk derece mahkemesi karar gerekçesi gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karara karşı davacılar vekilinin tüm istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/06/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.