Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/337 E. 2022/477 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2019
NUMARASI :….
DAVA TARİHİ : 19/12/2016
KARAR TARİHİ : 14/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/04/2022

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında işletme hakkı devir sözleşmesi imzalandığını, dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde meydana gelen elektrik çarpması nedeniyle üçüncü kişi tarafından uğranılan zararın tazmini talebi ile açılan tazminat davasının kabulüne ilişkin verilen kararın icra takibine konulması sonucu müvekkilinin ödeme yaptığını belirterek şimdilik 1.520.539,40 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, devre esas bilanço düzenlemesi ile geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, dava konusu edilen rücu talebine konu ödemelerin 2005, 2006, 2007 yıllarında yapılarak gerek davacı şirketin gerekse müvekkilinin bilançosuna yansımış olmasına bağlı olarak müvekkili tarafından yapılmış bir ödeme anlamına geleceğini, rücu talebinin kabulü halinde müvekkilinin mükerrer ödeme yapmasının söz konusu olacağını, müvekkilinden talepte bulunulmasının, ihale şartnamesi, hisse satış sözleşmesine aykırı olduğunu, hisse devir tarihi öncesinde tamamlanan dosyaların bu kapsamda değerlendirilemeyeceğini, hisse devri yapılmadan ödeme yapıldığından hisse devir tarihi itibarıyla ortada üçüncü kişi alacağıyla ilgili bir uyuşmazlık kalmadığını, ihale şartnamesi, hisse satış sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkiline ihbarda bulunulmadığını, müvekkilinin davaya ve icra takibine ilişkin masraflar, giderler, vekalet ücreti ve faizden sorumlu olmadığını, ödeme tarihinden itibaren faiz işletilemeyeceğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davaya dayanak kesinleşmiş ilama konu maddi ve manevi tazminat talebine esas olan elektrik çarpması nedeniyle cismani zararın gerçekleştiği 22/03/1998 tarihi ve 20/02/2001 dava tarihinin taraflar arasındaki işletme hakkı devir sözleşmesi tarihinden önce olduğu, sözleşme hükümleri gereğince davacının somut olayın özelliğine göre davalıya ihbar yükümlülüğünün bulunmadığı, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7. maddesi uyarınca dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğunun davalıya ait olduğu, bilirkişi ek raporu ile davacının yaptığı 1.519.224,58 TL ödemeden davalının sorumlu olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1.519.224,58 TL’nin 13/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, ihale şartnamesi, hisse satış sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, devre esas bilanço düzenlemesi ile geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin hazırlanan listelerde rücu davasına konu dosyanın yer almadığını, rücu davasına konu kararda geçen alacak türünün müvekkiline bırakılan alacaklardan olmadığını, somut olayda sözleşmede belirtilen üçüncü kişi koşulunun gerçekleşmediğini, ödeme tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesinin İHDS hükümlerine aykırı olduğunu, davacının ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, aksi durumda dahi müvekkilinin sadece mahkeme kararında yer alan miktardan sorumlu olacağını, rücuya dayanak ilamın takibe konulmasında davacının kusurunun bulunduğunu, borcu gecikmeksizin ödemediğini, talebe dayanak davada alacağın yasal faiz ile birlikte hüküm altına alındığını, müvekkili aleyhine hükmedilen harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinde de hata bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir.

6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 13/05/2010 tarih 2005/393 Esas 2010/445 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacılar … vs., davalısı …, … Genel Müdürlüğü, … Belediye Başkanlığı olup, 22/03/1998 tarihinde binanın çok yakınından geçen yüksek gerilimden çarpılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebiyle 20/02/2021 tarihinde açılan davada yapılan yargılama sonunda davalı … hakkındaki davanın kabulüne, 239.363,37 TL maddi tazminat, 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, diğer davalılar hakkında açılan dava atiye bırakıldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Anılan karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin incelemesinden geçerek, vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmıştır.
Sultabyeli 2. İcra Müdürlüğünün 2010/3049 sayılı icra takip dosyası ile, yukarıda anılan mahkeme ilamına dayanılarak alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine toplam 1.423.680,44 TL’nin tahsili talebiyle icra takibi başlatıldığı, davacının icra dosyasına 13/12/2010 tarihinde 1.520.539,40 TL yatırdığı görülmüştür.
Sözleşme hükümleri ile birlikte somut olay ve davalı vekilinin istinaf itirazları birlikte incelendiğinde; dava dışı … tarafından 22/03/1998 tarihinde binanın çok yakınından geçen yüksek gerilimden çarpılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebi ile davacı … aleyhine açılan davada yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği, bu kararın icra takibine konulması nedeniyle davacının icra dosyasına 13/12/2010 tarihinde 1.520.539,40 TL ödediği dosya içeriğiyle sabittir.
Taraflar arasında akdedildiği hususunda her hangi bir ihtilaf bulunmayan 24/07/2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.1 maddesinde; sözleşmenin imza tarihinden önce başlamış idari ve hukuki ihtilafların takip edilmesi, çözüme kavuşturulması ve bundan kaynaklanan her türlü sorumluluğun …’a ait olduğu, 7.4 ve 7.6 maddesinde de; dağıtım faaliyetinin … tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin muhatabının … olduğu hükme bağlanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta davacı tarafından yapılan ödeme İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin imzalandığı tarihten önceki döneme isabet eden olaya dayanmaktadır. Rücuen alacağa dayanak olan … Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki davanın davacısı olan … bu sözleşme çerçevesinde üçüncü kişi konumunda olup İHDS’nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince davacının ödediği bedeli davalıdan rücuen talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Rücuen alacağa dayanak davadaki uyuşmazlığın dağıtım tesislerinin mülkiyetine ilişkin olmaması karşısında sözleşmenin 7.2 maddesi uyarınca davacının ihbar yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı icra dosyasına ödediği tüm bedelin rücuen tahsilini davalıdan talep edebileceğinden davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23/03/2016 tarih 2015/13510 esas 2016/3219 karar sayılı emsal içtihadı).
Davalı vekilinin zamanaşımına ilişkin istinaf itirazının incelenmesinde; alacak taraflar arasında imzalanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’ne dayandığından bu davada uygulanması gerekli olan zamanaşımı süresi Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi uyarınca 10 yıl olup davanın da bu süre içerisinde açıldığı anlaşıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Rücuen alacağa dayanak dava … Genel Müdürlüğü aleyhine açılmadığından somut uyuşmazlıkta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde zaman aşımı itirazının değerlendirilmesi yoluna gidilmemiştir.
Öte yandan, Hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.4. maddesinde “…İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla”, 22. maddesinin f bendinde “Alıcı ihale konusu hisseleri devir aldığı tarihten önceki döneme ilişkin olarak İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla…” hükümleri yer almaktadır. Anılan hükümler gözetildiğinde Hisse Satış Sözleşmesi karşısında İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin öncelikle uygulanacağı anlaşıldığından davalı vekilinin bu hususa yönelik itirazlarına Dairemizce itibar edilmemiştir.
Davalı vekilinin açılan davada ödeme tarihinden itibaren avans faizi uygulanamayacağına yönelik itirazına gelindiğinde, rücuen tazminat talebi, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelik tazminat niteliğinde olup, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren her iki tarafta tacir olduğundan avans faizi talep edebilir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13/04/2016 tarih ve 2016/2239-2016/4044 E.-K. Sayılı emsal kararı). Buna göre ilk derece mahkemesinin kararında ödeme tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan harç ve vekalet ücretinde herhangi bir hata bulunmadığı gibi davacı tarafından yapılan ve dosya içerisinde belgeli olan giderler gözetilerek hüküm altına alınan yargılama gideri miktarında da herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 103.778,23 TL istinaf karar harcından peşin alınan 25.944,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 77.833,68 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/04/2022
….

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.