Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/29 E. 2021/1515 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2019
NUMARASI :….
KARAR TARİHİ : 09/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/01/2022

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka tarafından müvekkili aleyhine genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin sözleşmede müteselsil kefil olarak gösterildiğini, müvekkilinin kefil olma iradesi bulunmadığını, kefalet sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu miktarın yer almadığını, müteselsil kefaletin müvekkilinin kendi el yazısıyla imza altına alınmadığını belirterek müvekkilinin icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı süresinin geçtiğini, davacının kefaletinin geçerli olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 484. Maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerliliğinin yazılı olmasına ve kefilin sorumlu olacağı miktarın sözleşmede belirlenmiş olması koşuluna bağlı olduğu, sözleşmede yer alan kredi limitinin kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın mevcudiyetinin var olduğu sonucunu doğuracağı, davacının kefalet limiti dahilinde ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarından sorumlu olacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı sözleşmede imzasının bulunduğu yerde kefalet limitinin gösterilmediğini, davaya konu genel kredi sözleşmesinin banka kayıtlarında bulunamadığını, dosyaya sunulan sözleşmenin ilk sayfasının sonradan doldurulduğunu, borçlulara ve kefillere paraflatılmadığını, yazı yaşı tespitinin yapılmadığını, bilirkişi incelemesi yapılmadan dosyanın karara çıkarıldığını, sözleşme tarihinde müvekkilinin tacir olmadığını, basiretli tacir gibi davranmasının kendisinden beklenilmeyeceğini, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinde yer alan kefalet geçersiz olduğundan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dava Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda 2017/406 Esas 2018/121 Karar sayılı karar ile asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, anılan kararın kesinleşmesi ve davacı vekilinin süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi üzerine dosya Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2012/12368 (Eski 2005/16040) sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmesi, alacağın temliki sözleşmesi, … …. müzekkere cevabı dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2012/12368 (Eski 2005/16040) sayılı icra takip dosyası ile temlik eden … …. tarafından davacı borçlu aleyhine toplam 15.445,02 TL alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip sırasında … …. tarafından takibe konu alacağın … A.Ş.’ye temlik edildiği, ödeme emrinin davalı borçluya tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine itiraz etmediği, davacı borçlu yönünden icra takibinin kesinleştiği dosya içeriği ile sabittir.
Davacı yan davalı tarafından aleyhine başlatılan icra takibine dayanak genel kredi sözleşmesinde yer alan kefaletinin geçersiz olduğunu, borçtan sorumlu olmadığını iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda genel kredi sözleşmesinde yer alan kefaletin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu icra takip dayanağı olan ve temlik eden … …. ile dava dışı … … Ltd. Şti. arasında akdedilen, 22/10/2004 tarihli, 137.000.000.000 TL limitli genel kredi sözleşmesinde davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu görülmüştür.
Taraflar arasında icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil imzasının davalıya ait olduğu, kredi borcunun ödenmediği iddiası ile alacağı temlik eden … …. tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalının dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesinde yer alan kefaletinin geçerli olup olmadığı, kefalet geçerli ise dava tarihi itibarıyla alacağı temlik eden … ….’nin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı ve bu alacağın davalıdan talep edilip edilemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarına gelindiğinde; dava konusu icra takip dayanağı 22/10/2004 tarihli genel kredi sözleşmesi 818 sayılı BK’nun yürürlükte olduğu dönemde imzalanmıştır.
Bilindiği üzere 6101 sayılı TBK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. maddesine göre TBK’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Kefalet sözleşmesi 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte iken akdedildiğinden 6098 sayılı TBK’nun 583. maddesindeki düzenlemeden dolayı geçersiz kabul edilemez. 6101 sayılı TBK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 7. maddesinde 6098 sayılı TBK’nun derdest davalara uygulanması ile ilgili düzenleme yapılmışsa da bu hüküm 818 sayılı Borçlar Kanununa uygun olarak kurulan kefaletin kamu düzenine aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağından somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Takip dayanağı 22/10/2004 tarihli genel kredi sözleşmesinin 1. sayfasında kredi limitinin 137.000.000.000 TL olduğu belirtilmiş, davacının kefalet imzasının yer aldığı 27. sayfada ise davacının kefalet limitine ilişkin bir belirleme yapılmamıştır. Davacı yan kredi sözleşmesinin limitinin sonradan ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ileri sürmüş, yargılama aşamasında ise anılan iddiaya ilişkin yeterli ve denetime açık bir şekilde inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, banka kayıtları üzerinde yerinde bankacı bilirkişiye inceleme yaptırılarak, asıl borçluyla imzalanan genel kredi sözleşmesinin hangi limit üzerinden banka kayıtlarına işlendiği, kredinin hangi miktardan açıldığı, genel kredi sözleşmesi sebebiyle ilgili kurumlara vergi ve bu gibi adlar altında yapılan ödemelerin hangi limit üzerinden yapıldığı hususlarının tespit edilmesi ve bu suretle genel kredi sözleşmesinin hangi limit üzerinden tanzim edildiği belirlenerek sözleşme limitinin sonradan ve anlaşmaya aykırı doldurulup doldurulmadığı da tartışılmak suretiyle dava konusu icra takibi nedeniyle, dava tarihi itibarıyla davacının var ise davalıya borçlu olmadığı miktarın tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07/06/2021 tarih ve 2020/6182 Esas 2021/4784 Karar sayılı ilamı).
İstinaf incelemesi sırasında yürürlüğe giren 22/07/2020 tarih ve 7251 Sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 35.maddesi ile yapılan değişik HMK’nun 353/1.a-6 maddesi “Mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” hükmünü içermektedir.
Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine dayanak sözleşmedeki kefaletin, kefalet limitinin sonradan ve anlaşmaya aykırı doldurulması nedeniyle geçersiz olduğu iddiasıyla açılan işbu menfi tespit davasında bankacı bilirkişiden banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle asıl borçluyla imzalanan genel kredi sözleşmesinin hangi limit üzerinden banka kayıtlarına işlendiği, kredinin hangi miktardan açıldığı, genel kredi sözleşmesi sebebiyle ilgili kurumlara vergi ve bu gibi adlar altında yapılan ödemelerin hangi limit üzerinden yapıldığı hususlarının tespit edilmesi ve bu suretle genel kredi sözleşmesinin hangi limit üzerinden tanzim edildiği belirlenerek sözleşme limitinin sonradan ve anlaşmaya aykırı doldurulup doldurulmadığı da tartışılmak suretiyle dava konusu icra takibi nedeniyle, dava tarihi itibarıyla davacının var ise davalıya borçlu olmadığı miktarın tespitine yönelik rapor alınması, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delil niteliğindedir. Mahkemece ise bu delil toplanmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece bankacı bilirkişiden banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yaptırılmak suretiyle asıl borçluyla imzalanan genel kredi sözleşmesinin hangi limit üzerinden banka kayıtlarına işlendiği, kredinin hangi miktardan açıldığı, genel kredi sözleşmesi sebebiyle ilgili kurumlara vergi ve bu gibi adlar altında yapılan ödemelerin hangi limit üzerinden yapıldığı hususlarının tespit edilmesi ve bu suretle genel kredi sözleşmesinin hangi limit üzerinden tanzim edildiği belirlenerek sözleşme limitinin sonradan ve anlaşmaya aykırı doldurulup doldurulmadığı, bunun kefaletin geçerliliğine etkisi de tartışılmak suretiyle dava konusu icra takibi nedeniyle, dava tarihi itibarıyla davacının var ise davalıya borçlu olmadığı miktarın tespitine yönelik rapor alınıp sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli niteliğe sahip delil toplanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;

1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2019 tarih ve 2018/686 Esas 2019/824 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacının yatırmış olduğu 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacının istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonunda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/12/2021
….

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.