Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/232 E. 2022/201 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2019
NUMARASI …
DAVA TARİHİ : 29/01/2018
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2022

Taraflar arasındaki muarazanın giderilmesine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın müvekkili şirketin 13000 adet paylı ortağı olduğunu, davalı …’ın …’a ait payları devraldığını ileri sürerek müvekkil şirkete başvurduğunu, ancak bu talebinin reddedildiğini, diğer davalı …’in ise …’ın bu devir haklarına vekâleten hareket eden şahıs olduğunu, davalılardan …’ın şirketin bilgi ve kabulü dışında, şirketteki hissesini davalı …’a devretmek istediğini, davalı … vekili tarafından çekilen Ankara 36. Noterliğinin 17.05.2017 gün ve …. Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile yöneltilen pay devri yoluyla ortak olma isteğinin şirket Yönetim Kurulu’nun 31.05.2017 gün ve 2017/2 numaralı kararıyla reddedildiğini, hal böyle iken, davalı … vekili olduğunu ileri süren davalı …’in 20.11.2017 günü şirketin sahibi ve işleticisi olduğu … Otel lobisine gelerek, bağırıp çağırarak şirket defterlerini istediğini, tabiri caizse rezalet çıkardığını, şirket çalışanlarını ve müşterilerini çıkardığı bağırtı ve tehditkar konuşmalarla taciz ettiğini, bu hususta şikayet üzerine Ankara Savcılığı tarafından soruşturma açıldığını, davalı … vekilinin, müvekkili talimatıyla gerçekleştirdiği bu çirkin olaydan sonra bu kez davalı … tarafından devri şirket tarafından kabul edilmeyen hissenin, sanki otel satışıymış gibi gösterilerek “sahibinden.com” sitesi üzerinden satışa çıkarıldığının, otele gelen alıcılardan anlaşıldığını, bunun üzerine gerek davalı …’a gerekse birlikte hareket ettiğini düşündükleri davalı …’a Ankara 44. Noterliği’nin 30.10.2017 gün ve …. Yevmiye sayılı ihtarı çekilerek, şirkete zarar veren, şirketi kötüleyen ve haksız fiil ile haksız rekabet teşkil eden bu fiillerin durdurulması istendiğini, bütün bunlardan sonra dahi davalıların durmadığını, şirketin 04.12.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısının davalı … tarafından, diğer davalı …’ın talimatıyla adeta basıldığını ve genel kurul toplantısına katılma isteği kabul görmemesine rağmen, şirketin otel kapısı önünde yine bağırılıp çağrılarak, rezalet çıkartılarak, müşterilerin önünde şirketin kötülenmesine yol açan olaylar çıkarıldığını, birlikte hareket davalıların, müvekkili şirketi küçük düşürücü ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde olan eylemleriyle, şirkete zarar verdiklerini ve halen de müdahale ve muarazalarını devam ettirerek zarar vermeye devam ettiklerini, bütün bu fiillerin haksız eylem ve haksız rekabet oluşturacağını, şirketin tek işletmesi olan otel faaliyetlerini etkileyeceğinin açık olduğunu iddia ederek davalıların ortaklık payı devri ve payın şirkette temsiline dair çıkardıkları muarazaların menine; 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket % 13 hissedarı olan müvekkilinin ve % 36 hissedar olan ailesinin şirketten tamamen uzaklaştırılmış ve davacı şirket yönetim kurulu başkanı … tarafından otel mülkiyetinin müvekkil ve ailesine ait kısmının da şirket adına tescili için davalar açılmış olduğunu, bu kadar sorunlu işlerden bunalan ve sürekli zarar ettiği öne sürülen şirket hissesinden satarak kurtulmak isteyen müvekkilinin, önce şirket hakim ortağı olan …’a teklifte bulunduğunu, çok düşük bir meblağ önerilince müvekkilinin gerçek değerini veren bir alıcı bulduğunda yasal prosedür içerisinde şirket hisse devir sözleşmesi düzenleyerek noter yoluyla satışı gerçekleştirdiğini, satış sonrası devir alan diğer davalı tarafından davacı şirkete bildirim yapıldığını pay defterine ve karar defterine gerekli kayıtların yapılması istendiğini, ancak tüm yönetimi elinde bulunduran … ailesi tarafından talebin reddedildiğini, bütün bunların haksız olarak müvekkiline sıkıntılar yaratırken bir de bir türlü kurtulamadığı şirket payı nedeniyle tazminat davasında şirket tarafından davalı olarak tazminat yükü altına sokulmaya çalışıldığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; ….nin hissedarlarından …’ın şirkette mevcut 13.000 adet paya karşılık sermaye payının tamamını tüm hak ve borçları ile birlikte devraldığını, devir işlemi Ankara 36. Noterliğinin 27 Ocak 2017 tarih ve …. yevmiye no işlemi ile gerçekleştirilmiş olduğunu, devir işleminin yapılmasının ardından müvekkil tarafından, Ankara 36. Noterliğinin 17 Mayıs 2017 tarih ve ….. yevmiye no ile davacı şirkete bir ihbar keşide edilerek Anonim Şirket Pay Devrinin Ortaklar Pay Defterine Kaydedilmesi talep edildiğini, ancak 31. Mayıs 2017 tarihinde şirketin %51 payına sahip olan hakim ortak ve çocuklarından oluşan yönetim kurulu tarafından karar alınarak hukuki olmayan bazı gerekçeler gösterilerek talebin reddedildiğini, pay devri yapan diğer davalı …’ın durumdan haberdar edildiğini, Genel Kurul Toplantısında bu durumun ele alınarak çözüleceğinin söylendiğini, 04.12.2017 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısına müvekkilini temsilen vekili …’in katılmak istediğini ancak çoğunluk hissesine sahip hakim ortak … tarafından otelin lobisine dahi sokulmadığını, gerilim yaratılmaya çalışılarak kolluk kuvvetleri tarafından müvekkil ve temsilcisinin nahoş olaylara maruz bırakıldığını, hukuken geçerli bir devir işlemi olmasına ve hukuksal tüm şartlar yerine getirilmesine rağmen sadece %49 hisseye sahip … ailesi ile bir kısım husumetler nedeniyle yapılan pay devrini kişisel davranarak pay defterine kaydetmeyen şirketin hakim ortağının maddi ve manevi olarak müvekkili mağdur ettiğini ancak herhangi bir zarara görmemesine karşın huzurdaki davayı açmış olduğunu, asıl olarak maddi ve manevi anlamda zor duruma düşürülen müvekkilinin tazminat hakkı doğduğunu, manevi tazminat şartlarının kanunda açıkça belirtildiğini, müvekkil açısından söz konusu şartların ihlali yönünde bir tavır ve davranış mevcut olmadığını, huzurdaki davada talep edilen tazminat konusunda, hiçbir haksız ve yaşa dışı hareketi olmayan müvekkile karşı açılan davanın hukuki mevzuata aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … usulüne uygun tebliğe rağmen cevap dilekçesi sunmamış duruşmalara da katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; şirket ana sözleşmesinin 7.maddesi uyarınca; şirket hisselerinin devri için yönetim kurulunun kabul kararı vermesinin zorunlu olduğu, sebep göstermeksizin dahi şirket hisselerinin devrine dair talebin reddi ve pay defterine kaydı konusunda tam yetkili olduğu hususunun hüküm altına alınmış olduğu, nitekim dava dilekçesinde de belirtildiği üzere, davalı … vekili tarafından çekilen Ankara 36. Noterliğinin 17.05.2017 gün ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile yöneltilen pay devri yoluyla ortak olma isteğinin şirket Yönetim Kurulu’nun 31.05.2017 gün ve 2017/2 numaralı kararıyla reddedilmiş olduğu, davacı şirket yönetim kurulunun şirket ana sözleşmesinin 7.maddesi uyarınca tam yetkili olduğu bir hususta oluşmuş bir muarazadan bahsedilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davacı şirket vekilinin bu yöndeki talebinin reddine, manevi tazminat bakımından; manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilme olup, duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkabildiği, acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu tüzel kişileri, bilinçsizleri ve acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek olguları sınırladığı, bunlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi (TMK 24), isme saldırı (TMK 26), nişan bozulması (TMK 121), evlenmenin feshi (TMK 158), bedensel zarar ve ölüme neden olma (TBK 56) durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi olduğu (TBK 58), bunlardan TMK’nın 24. maddesi ile TBK.58 maddesi ise daha kapsamlı olup, TMK’nın 24. maddesinin kanuni atıf yapması nedeniyle böyle bir durumun bulunduğu yerde, onu düzenleyen kurallar (örneğin; TMK 26, 174, 287); bunların dışında ise genel hükün niteliğindeki TBK.58 maddesi uygulama alanı bulacağı, TMK’nın 24. ve TBK.58 maddesinde belirlenen kişisel çıkarlar, kişilik hakları olduğu, kişilik hakları ise, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgili olduğu, kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki yönlü olduğu, Türk hukuk uygulaması, yerleşik yargısal kararlar nazara alındığında, kişilik haklarından yararlandıkları ölçüde tüzel kişilerin de TBK’nın 58. maddesindeki koşulların gerçekleştiği durumlarda manevi tazminat isteme hakkına sahipti olduğunun kabul edildiği, diğer bir anlatımla tüzel kişiler de, nitelikçe gerçek kişilerin kişiliklerine özge olanların dışında kişilik haklarına sahip olup, bunlara saldırı durumunda manevi tazminat istemeleri olanaklı olduğu, ne var ki, davalı …’ın kendisine ait şirket hisselerini diğer davalı …’a satmak için girişimde bulunmasının, bu yönde devir sözleşmesi yapmasının, davacı şirketin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı gibi, davalıların birlikte hareket etmek suretiyle davacı şirketi küçük düşürücü ve şirketin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olan eylemlerinin de kanıtlanamadığı, davalı … hakkında Ankara 42.Asliye Ceza Mahkemesine ait 2018/557 E.sayılı dosyasında görülmekte olan davada ise, suçun gerçek kişiye karşı işlendiği iddia olunan ”Sair Tehdit” suçu olup, müştekinin ise şirket hissedarı olduğu anlaşılan … olduğu, buna göre, şirketin tüzel kişiliğine yönelmiş /yöneltilmiş bir eylemden bahsedilemeyeceği, aksi kabul edilse dahi bu fiilin manevi zararın koşullarını düzenleyen BK’nun 49. (TBK 58) maddesine göre kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle davanın (muarazanın giderilmesi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı) reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince bağlama tabi basılı olmayan nama yazılı hisselerin devrinin yönetim kurulu kararı ile reddedilmesi sebebiyle, devralanlar ile şirket arasında muaraza olamayacağı gerekçesiyle muarazanın meni isteminin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, muaraza olması için tarafların yasal haklara sahip olarak karşı karşıya gelmeleri gerekmediğini, taraflardan birinin hakkı olmadığı halde bunun varlığını ileri sürmesinin çekişme olduğunu, çekişmenin giderilmesi için de mahkemeye başvurulacağını, somut olayda davalı yan şirket ortaklığının devri konusunda yönetim kurulu kararını tanımaz şekilde davrandıklarını, devralan şahıs temsilcisini zorla genel kurula sokmak istediklerini, devralan hakkına dayanarak zorla şirket defterlerini istediklerini, güç bela polisiye tedbirlerle durdurulduğunu, devralan hakkının şirkete karşı hüküm ifade etmediği devir alanca kabul edilmezken, ortada muaraza yoktur denilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, şirket hisselerinin devrine dair muarazaanın giderilmesi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları, davacı şirket nam sözleşmesi, davalılar arasındaki 27/01/2017 tarihli anonim şirket pay devri sözleşmesi, genel kurul toplantı tutanakları, Ankara 42. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/557 Esas sayılı dosyası, 17/05/2017 tarihli, 02/06/2017 tarihli ve 30/10/2017 tarihli ihtarnameler, 31/05/2017 tarihli yönetim kurulu kararı vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
Davacı vekilince, davalı …’ın, diğer davalı …’a ait payları devraldığını ileri sürerek müvekkili şirkete başvurduğu, ancak bu talebinin reddedildiği, diğer davalı …’in ise …’ın bu devir haklarına vekâleten davalı …’in 20.11.2017 günü şirketin sahibi ve işleticisi olduğu … Otel lobisine gelerek, bağırıp çağırarak şirket defterlerini istediği, rezalet çıkardığı, bu hususta şikayet üzerine Ankara Savcılığı tarafından soruşturma açıldığı, davalıların birlikte hareket etmek suretiyle müvekkil şirketi küçük düşürücü ve şirketin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olan eylemlerinden nedeni ile davalıların ortaklık payı devri ve payın şirkette temsiline dair çıkardıkları muarazaların men’ine, 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmektedir.
Şirket ana sözleşmesinin 7.maddesinde “ayni sermaye karşılık ihraç olunacak hisseleri de ihtiva eden nama yazılı hisse senetleri şirketin tescil ve ilan edildiği tarihten itibaren 2 yıl geçmedikçe devredilemez. …. yazılı hisse senetleri için bir pay defteri tutulur. Bu hisselerin ( yukarıda belirtilen 2 yıllık süreden sonra) devri ancak yönetim kurulunun izin ve kararına dayanılarak pay defterine işlenmekle şirkete karşı geçerli olur. Yönetim kurulu her türlü devirleri kabul ve kaydedip etmemekte serbest olup sebep göstermeksizin dahi kabul ve kayıt etmeyebilir…” düzenlemesi mevcuttur.
Buna göre, şirket hisselerinin devri için yönetim kurulunun kabul kararı vermesinin zorunlu olup, yönetim kurulu sebep göstermeksizin dahi şirket hisselerinin devrine dair talebin reddi ve pay defterine kaydı konusunda tam yetkilidir. Nitekim, davalı … vekili tarafından davacıya hitaplı Ankara 36. Noterliğinin 17.05.2017 gün ve 06886 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı şirkete yöneltilen pay devri yoluyla ortak olma isteğinin şirket Yönetim Kurulu’nun 31.05.2017 gün ve 2017/2 numaralı kararıyla reddedilmiştir. Bu durumda, davacı şirket yönetim kurulunun şirket ana sözleşmesinin 7.maddesi uyarınca tam yetkili olduğu bir hususta oluşmuş bir muarazadan bahsedilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince davacının bu yöne ilişkin talebinin reddinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 58.maddesinde ” Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Buna göre manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilme olup, duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilmektedir. Kişilik hakları ise, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Türk hukuk uygulaması, yerleşik yargısal kararlar nazara alındığında, kişilik haklarından yararlandıkları ölçüde tüzel kişilerin de TBK’nın 58. maddesindeki koşulların gerçekleştiği durumlarda manevi tazminat isteme hakkına sahipti olduğu kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla tüzel kişiler de, nitelikçe gerçek kişilerin kişiliklerine özge olanların dışında kişilik haklarına sahip olup, bunlara saldırı durumunda manevi tazminat istemeleri olanaklıdır.
Somut olayda ise, davalı …’ın kendisine ait şirket hisselerini diğer davalı …’a satmak için girişimde bulunmasının, bu yönde devir sözleşmesi yapmasının, davacı şirketin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı gibi, davalıların birlikte hareket etmek suretiyle davacı şirketi küçük düşürücü ve şirketin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olan eylemlerinin de kanıtlanamadığı, davalı … hakkında Ankara 42.Asliye Ceza Mahkemesine ait 2018/557 E.sayılı dosyasında görülmekte olan davada ise, suçun gerçek kişiye karşı işlendiği iddia olunan ”Sair Tehdit” suçu olup, müştekinin ise şirket hissedarı olduğu anlaşılan … olduğu, buna göre, şirketin tüzel kişiliğine yönelmiş /yöneltilmiş bir eylemden bahsedilemeyeceği, aksi kabul edilse dahi bu fiilin manevi zararın koşullarını düzenleyen TBK’nın 58. maddesi kapsamında davacı şirketin kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bulunmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince manevi tazminat davasının reddine karar verilmesi de usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/02/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.