Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/217 E. 2023/314 K. 07.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/217 Esas 2023/314 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/217
KARAR NO : 2023/314

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2019
NUMARASI :2019/438 Esas 2019/897 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 06/02/2018
KARAR TARİHİ :07/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :07/03/2022

Taraflar arasındaki itirazı iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete sigortalı … plaka sayılı aracın 10/06/2017 tarihinde davalı … sorumluluğunda bulunan yolda sağ ön tekerin rögar kapağının üzerinden geçtiği sırada rögar kapağının açılması ile tekerin rögara düşmesi sonucu trafik kazasının meydana geldiğini, araçta oluşan hasarların müvekkili şirket tarafından ödendiğini, söz konusu ödemenin kazada sorumluluğu bulunan davalıdan tahsili amacıyla Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2018/77 sayılı dosyası üzerinden takip başlattıklarını, davalının takibe haksız itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, aracın hızının yasal limetlere uygun olmadığını, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; kazaya neden olan rögar kapağı üstünden araçların geçmesi ile kapağın yerinden çıkabileceği ve buna bağlı olarak üzerinde bulunduğu taşıt yolundan geçen taşıt trafiğini tehlikeye düşürebileceği, taşıtlara zarar verecek kadar uygun monte edilmemekle, dava konusu rögarın ve kapağının bakımı ile kontrolünün sürekliliğini sağlamakla görevli olan davalı … olayda tamamen kusurlu olduğu, davacı şirkete sigortalı aracın sürücüsü … yönetimindeki araç ile olay yerinde seyri sırasında, üzerinden geçtiği esnada açılan rögar kapağı nedeniyle kazayı önleyebilecek herhangi bir tedbir bulunmamakla olayda kusursuz olduğu, her ne kadar … kaza da sorumluluğunun bulunmadığını beyan etmiş ise de rögor kapağında …’nin ablemi bulunmakla birlikte , kanalizasyon işlerinden …’nin sorumlu olduğunun açık olduğu, dava konusu … plaka sayılı aracın ağır hasarından dolayı pert total işlemine tabi tutulması gerektiği, aracın kaza öncesi ikinci el değeri 61.000,00 TL olduğu, kazadan sonra sovtaj değerinin 20.200,00 TL’ olduğu, aradaki fark kadar hasarın meydana geldiği, söz konusu hasar miktarı 40.800,00 TL olduğu, davacı sigortalısına yapmış olduğu ödeme nedeniyle söz konusu bedeli tam kusurlu olan davalıdan rücu’en tahsil edebileceği, davalının söz konusu miktara yapmış olduğu itirazın haksız olduğu, davacının ödeme tarihinden itibaren yasal faiz talep edebileceği, alacak likit bulunmadığından ve alacağın miktarı yargılamayı gerektirdiğinden tazminat talep edemeyeceği gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile davalı borçlunun Ankara 23. İcra Dairesi’nin 2018/77 esas sayılı dosyasındaki itirazının iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; işbu dava belediyenin hizmet kusurundan kaynaklandığını ve tam yargı davasının konusunu oluşturduğundan görevli yargı yerinin İdare Mahkemeleri olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla yol üzerindeki rögar kapaklarının bakımından sorumlu kuruluş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı olduğunu, bilirkşi raporunun hatalı olduğunu, müvekkiline yüklenen görev ve sorumlulukları yerine getirdiğini, kusursuz sorumluluğunu gerektiren bir durumun bulunmadığın bildirerek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, trafik kazası nedeniyle araçta oluşan hasarın davacı tarafından sigortalısına ödenmesi nedeniyle söz konusu bedelin sorumluluğu bulunan davalıdan TTK.nun 1472.maddesi gereğince rücu’en tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Kasko sigorta poliçesi, ödeme dekontu, ekspertiz raporu, araca ait fotoğraflar, kaza tespit tutanağı vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Ankara 23. İcra Dairesi’nin 2018/77 sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı-alacaklı tarafından davalı-borçlu hakkında tazminatın rücuen tazminine dayalı olarak 42.439,82 TL’nin tahsili isteği ile 04/01/2018 tarihinde takibe geçildiği, ödeme emrinin tebliğ üzerine yasal süresinde sunulan dilekçe ile borcun tamamına, işlemiş faize, faiz oranına ve tüm ferilere itiraz edildiği, eldeki davanın İİK.nun 67.maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Davacı vekili, müvekkili şirkete sigortalı aracın davalının sorumluluğunda bulunan rögar kapağına çarpması neticesinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle oluşan hasar nedeniyle sigortalısına ödeme yaptığını, yolun bakım ve yapımından sorumlu olan davalı idarenin kazanın oluşumunda kusurunun ve ödenen miktardan sorumluluğunun bulunduğunu bildirerek maddi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece davanın esası hakkında değerlendirme yapılarak kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davalının istinaf itirazları da gözetildiğinde somut uyuşmazlıkta öncelikle davanın hangi yargı yolunda görüleceği hususunun belirlenmesi gereklidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1.maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır. Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan mahkeme, düzenlemeyi şu gerekçelerle Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini reddetmiştir. (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı): “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.
İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.”
Ayrıca, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. UYM, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir. (UYM’nin 11/04/2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları)
2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin yukarıda yer verilen kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153. maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları gözetildiğinde somut olayda uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 24/02/2021 tarih 2020/3951 Esas 2021/790 Karar sayılı ve 18/03/2021 tarih 2019/1107 Esas 2021/1167 Karar sayılı emsal ilamları) gözetilerek mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davalının bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Dosya kapsamından, 10/06/2017 günü saat 17:15 sıralarında sürücü … yönetimindeki davacı şirkete sigortalı … plaka sayılı kamyonet ile 1071 Malazgirt bulvarını takiben seyirle 1. Kılıçarslan köprüsüne otuz metre kala rögar kapağının üzerinden geçtiği esnada kapağın açılması ile aracının sağ ön teker kısmının rögara düşmesi sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek önce kaldırım taşlarına, devamında köprünün set duvarına ve demir yaya merdivenlerine çarpması sonucunda dava konusu trafik kazasının meydana geldiği, dava konusu rögarın ve kapağının bakımı ile kontrolünün sürekliliğini sağlamakla görevli olan davalı …’nin sorumlu olduğu ve bu nedenle …’ye husumet yöneltilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, yine kazaya neden olan rögar kapağı üstünden araçların geçmesi ile kapağın yerinden çıkabileceği ve buna bağlı olarak üzerinde bulunduğu taşıt yolundan geçen taşıt trafiğini tehlikeye düşürebileceği, taşıtlara zarar verecek kadar uygun monte edilmemekle davalının olayda tamamen kusurlu olduğu, davacı şirkete sigortalı aracın sürücüsü … yönetimindeki araç ile olay yerinde seyri sırasında, üzerinden geçtiği esnada açılan rögar kapağı nedeniyle kazayı önleyebilecek herhangi bir tedbir bulunmamakla kusurunun bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir.
Ancak, her ne kadar ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda dava konusu … plaka sayılı aracın ağır hasarından dolayı pert total işlemine tabi tutulması gerektiği, aracın kaza öncesi ikinci el değerinin 61.000,00 TL ve kazadan sonra sovtaj değeri 20.200,00 TL olduğu, böylelikle aradaki fark olan 40.800,00 TL hasarın bulunduğu belirtilmiş ve ilk derece mahkemesince de bu tespitlere itibar edilerek hüküm kurulmuş ise de; Dairemizce sigortalı araca ait renkli fotoğraflar da getirtilmek suretiyle alınan 16/01/2023 tarihli bilirkişi raporunda, davacı tarafından ibraz edilen 28 adet fotoğrafın içinde davacı tarafça hasarlandığı iddia edilen parçalara ilişkin fotoğrafların bulunmadığı, hasarın farklı olduğu, bazı hasarlı olduğu belirtilen parça ve aksanların hasarlı olmadığı gibi, hasarlanmalarının da teknik yönden mümkün olmadığı, fotoğraflar incelendiğinde aracın komple kompresör, komple su radyatörü, komple direksiyon kutusu, komple sağ ve sol amortisör, ön sağ teker poryası, ön sol fren diski, komple yakıt enjeksiyon pompası, alternatör, yedek su deposu, komple motor servis, jant 3 adet, tekerlek poryası, sağ ve sol ön tekerlek mafsalları, sağ ön emniyet kemeri, komple kondansatör ve ön aks şaftının teknik bakımdan hasarlı olamayacakları gibi, hasarlı durumlarını da gösteren fotoğrafların da olmadığı, bu nedenle işçilik bedellerinin de farklı olacağı, hasarlanmayan parça bedellerinin ekspertiz raporunda belirtildiği miktarlar tenzil edilerek yeniden yapılan hesaplamada hasar +işçilik bedelinin KDV hariç toplam 21.091,36 TL olduğu bildirilmiş, söz konusu rapor dairemizce de denetime elverişli görülerek hükme esas alınmış, raporda belirtilen miktar KDV eklenmek suretiyle toplam hasar miktarının 24.887,80 TL olduğu, söz konusu miktara ödeme tarihi olan 25/07/2017 tarihi ile takip tarihi olan 04/01/2018 tarihi arasındaki dönem için 994,14 TL yasal faizi tahakkuk ettiği hesaplanmış ve takibin bu miktarlar üzerinden devamına, alacak likit olmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
Ankara 8. Asliye Ticaret. Mahkemesinin .24/10/2019 tarih 2019/438 esas 2019/897 karar sayılı kararının kaldırılmasına,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalının Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2018/77 takip sayılı dosyasının vaki itirazının 24.887,80 TL asıl alacak 994,14 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 25.881,94 TL üzerinden iptaline asıl alacak tutarı olan 24.887,80 TL’ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda yasal faiz yürütülmek suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
4-Alınması gereken 1.768,00 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 724,77 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.043,23 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 724,77 nispi harç, ile 35,90 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 760,77 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 172,90 TL tebligat ve posta, 400,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 572,90 TL yargılama giderinin davanın red/kabul oranına göre 349,38 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 249,90 TL yargılama giderinin davanın red/kabul oranına göre 97,50 TL’lik kısmının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davanın kabul edilen kısmı yönünden, istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre takdir ve tayin olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davanın reddedilen kısmı yönünden, istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre takdir ve tayin olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve istekleri halinde davacıya iadesine,
C)1-Davalı taraftan istinaf karar harcı olarak alınan 3.484,28 TL harcın talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan 242,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim giderinin 29,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 271,60 TL’nin davanın red/kabul oranına göre 105,69 TL’lik kısmının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açılmış olması nedeniyle 11.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı davacı vekilinin yokluğunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca uyuşmazlık konusu miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/03/2023

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.