Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/208 E. 2023/603 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/208 Esas 2023/603 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/208
KARAR NO : 2023/603

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/07/2019
NUMARASI : 2015/209 Esas 2019/530 Karar
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 09/03/2015
KARAR TARİHİ : 11/07/2019
KARAR TARİHİ : 26/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/04/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin asıl ve birleşen davaların yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların reddine yönelik olarak verilen hükme karşı asıl ve birleşen davada davacılar vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVADA DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeleri olduğunu, şirketin halka açık olup hisse senetlerinin…Borsasında alım ve satımının yapıldığını, davacının … A.Ş.’ye ait…. muhtelif tarihlerde 1750 Lot hisse senedi satın aldığını, davacının hisse senetlerini satın aldıktan sonra davalıların şirket bünyesindeki şirkete ait malları kendi uhdelerine geçirmek için çeşitli eylem ve işlemler yaptığını, Sermaye Piyasası Kanuna açıkça aykırı işlemler gerçekleştirdiğini, şirketin yasal defter ve belgelerini düzenli olarak tutmadıklarını, yine yasa gereği 3’er aylık dönemler halinde bilançolarını düzenleyip gerekli beyannameleri gerek vergi dairesine, gerekse Sermaye Piyasası Kuruluna ibraz etmeyerek hisse senetlerini borsada işlem görmesini engel olacak şekilde şirket tahtasının kapatılmasına sebep olduklarını, böylelikle hisse senetlerinin tedavül kabiliyetini kaybettiğini, davacının doğrudan zarara uğramasına neden olduklarını, zararın icra dosyasında istenilen miktar kadar olduğunu, çünkü …’ün SPK’ya gönderdiği yazıda hisse senetlerinin 3,10 TL’den geri alacağını açıkça zikrettiğini, bu beyanına rağmen hisse senetlerini almayarak takip dosyasındaki miktar kadar zararın oluşmasına neden olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin eylem ve işlemleri ile doğrudan bir zarar oluşmuş ise bu zararın oluşumunda kendilerinin kusuru bulunmadığını ispatlamadıkça zarardan sorumlu olduklarını belirterek Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2014/26031 Esas sayılı takibe itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA DAVA
Birleşen Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/213 Esas sayılı davasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıların … AŞ nin yönetim kurulu üyesi olduklarını müvekkilinin muhtelif tarihlerde…. 64.996,00 Lot hisse senedi satın aldığını müvekkilinin hisse senedi satın aldıktan sonra davalıların şirkete ait malları kendi uhdelerine geçirmek için eylem ve işlem yaptıklarını şirketin yasal ve defter ve belgelerini düzenli tutmadıklarını yasa gereği üçer aylık dönemler halinde bilanço düzenleyip gerekli beyannameleri vergi dairesi ve sermaye piyasası kuruluna ibraz etmeyerek hisse senetlerinin borsada işlem görmesine engel olacak şekilde şirket tahtasının kapatılmasına neden oldukları bu şekilde müvekkillerinin doğrudan zarara uğradığını, zararın icra dosyasında istenilen miktar kadar olduğunu, çünkü …’ün SPK’ya gönderdiği yazıda hisse senetlerinin 3,10 TL’den geri alacağını açıkça zikrettiğini, bu beyanına rağmen hisse senetlerini almayarak takip dosyasındaki miktar kadar zararın oluşmasına neden olduğunu, davalıların haksız eylem ve işlemlerinin Sermaye Piyasası Kurulunun denetim raporları ile sabit olduğundan davalıların zararı giderme zorunluluğunun bulunduğunu buna rağmen Ankara 14. İcra Dairesinin 2014/26033 Sayılı takibe haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek davalıların takibe itirazlarının iptaline %20 den aşağı olmamak üzere aleyhlerine icra inkar tazminatlarına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA DAVA
Birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/210 Esas sayılı davasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olduklarını, müvekkilinin muhtelif tarihlerde…. 9.550 Lot hisse senedi satın aldığını müvekkilinin hisse senedi satın aldıktan sonra davalıların şirkete ait malları kendi uhdelerine geçirmek için eylem ve işlem yaptıklarını, şirketin yasal ve defter ve belgelerini düzenli tutmadıklarını, yasa gereği üçer aylık dönemler halinde bilanço düzenleyip gerekli beyannameleri vergi dairesi ve sermaye piyasası kuruluna ibraz etmeyerek hisse senetlerinin borsada işlem görmesine engel olacak şekilde şirket tahtasının kapatılmasına neden oldukları bu şekilde müvekkillerinin doğrudan zarara uğradığını, zararın icra dosyasında istenilen miktar kadar olduğunu, çünkü …’ün SPK’ya gönderdiği yazıda hisse senetlerinin 3,10 TL’den geri alacağını açıkça zikrettiğini, bu beyanına rağmen hisse senetlerini almayarak takip dosyasındaki miktar kadar zararın oluşmasına neden olduğunu, davalıların haksız eylem ve işlemlerinin Sermaye Piyasası Kurulunun denetim raporları ile sabit olduğundan davalıların zararı giderme zorunluluğunun bulunduğunu, buna rağmen Ankara 14.İcra Müdürlüğünün 2014/26032 sayılı takibe haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek davalıların takibe itirazlarının iptaline, %20’den aşağı olmamak üzere aleyhlerine icra inkar tazminatlarına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVALARDA CEVAPLAR
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davalının bahsi geçen şirketin ne ortağı ne de yönetim kurulu üyesi olduğunu, SGK kayıtlarından anlaşılacağı üzere davacının 18.02.2013 – 06.05.2014 tarihleri arasında SGK’lı bir çalışanı olup şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığını, davacının 18.02.2013’de kurumsal yönetim ve iç denetim koordinatörü ünvanı ile çalışmaya başladığını, görevi yatırım ilişkisi sorumlusu olan davalının SPK tebliğinde belirlenen görevlerini yönetim kurulu kararları çerçevesinde yerine getirdiğini, TTK 336/2 maddesinde belirtildiği gibi şirkette bir yönetim kurulu üyesi iki bağımsız yönetim kurulu üyesi ile birlikte davalının da yer aldığı kurumsal yönetim komitesi kurulmuş olduğunu, ancak bu komitenin fiilen hiç toplanmadığını, davalının şirket ve şirket hissesini satın alan yatırımcıyı zarara uğratacak herhangi bir fiilinin bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davalının … A.Ş.’nin 01.06.2012-03.02.2014 tarihleri arasında görev yapmış imza yetkisi olmayan yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalının istifasının 27.01.2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile kabul edildiğini, yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde şirketin yönetimi dahilinde kusuru olabilecek herhangi bir işlem ifa etmediğini, şirket zarar etmiş ise şirketin doğrudan zararının yatırımcı pay sahibinin ise dolaylı zararının oluşturduğunu, bu durumun tazminatın davacının bizzat kendisine verilmesini talep ettiğinden dava ehliyeti bulunmadığını, davacının iddia ettiği zararının somutlaştırarak açıklamak ve ispat etmek zorunda olduğunu, zamanaşımı definde bulunduklarını, pay sahibinin yalnız kendisinin doğrudan zararı bakımından dava ehliyeti bulunduğunu belirterek davanın aktif ve pasif dava ehliyeti bulunmadığından, hukuki yarar bulunmadığından zamanaşımına uğradığından usulden, iddia edilen zarar ile kusur arasında illiyet bağı kurulamadığından ve davalıya sorumluluk yüklenemeyeceğinden davanın esastan reddini istemiştir.
Davalı …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davalı …’ın … A.Ş.’de sahibi bulunduğu hisselerini 25.01.2014 tarihli KAP açıklaması dahilinde devredildiğini, ayrıca şirket hisselerinin bu kapsamda … hesabına virman edildiğini, 28.01.2014 tarihli KAP açıklamasında her üç davalının yönetim kurulu üyeliklerinden istifa etmesi ve yeni yönetim kurulu seçimine ilişkin kararın KAP’da yayınlandığını, davacı …’nın en son 09.05.2014 tarihinde … hissesinde işlem yaptığını, son işlem dikkate alındığında davalıların yönetim kurulu üyesi olmasına güvenerek ve inanarak değil, şirket satın alan kişilerin bilgi birikimlerine şirketi iyi idare edeceği inancı dahilinde borsada işlem yaptığının görüldüğünü, davacı …’ın … Hisselerini alış yaptığı tarihe dair net bilginin bulunmadığını, davacının SPK denetleme raporuna dayanarak şirketin zarar ettiğini ve şirket zarar ettiği için hisselerin düştüğünü bu kapsamda yatırım yapmış oldukları borsa hisselerinden zarar etmiş olduklarını iddia ettiğinden şirket zarar etmiş ise şirketin doğrudan zararının yatırımcı pay sahibinin ise dolaylı zararını oluşturduğunu, bu durumda tazminatı davacı bizzat kendisine verilmesini talep ettiğinden dava ehliyeti bulunmadığını, dava dilekçesinde ikrar edildiği üzere yeni yönetim kurulu başkanı …’ün çağrı taahhüdünü yerine getirmediğinden yatırımcının zarar ettiği iddiasında davalılara atfı kabil bir kusuru bulunmadığını, yönetim kurulu üyesi davalıların 27.01.2014’de yönetim kurulundan istifa etmiş olduklarından davalı sıfatlarının bulunmadığını şirket mal varlığının azalmasının şirketi ilgilendiren konulardan olduğunu ve dolaylı bir zarar türü olduğunu, bu iddia bakımından davacının hukuki yararı bulunmadığını, SPK Kanununun 32. Maddesinde düzenlenen tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, her üç davacının … A.Ş. Hisselerini …’a devir ettiğini, devir işleminin …’den devir edilmek suretiyle gerçekleştiğini, nakden devir bedellerinin hissedarlar arasında paylaştırıldığını, SPK Denetleme Raporunun gerçeği yansıtmayan hatasız ve özensiz olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davalının … A.Ş.’nin 01.06.2012-03.02.2014 tarihleri arasında görev yapmış imza yetkisi olmayan yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalının istifasının 27.01.2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile kabul edildiğini, davacının izah ettiği çeşitli taşınır ve taşınmazların devri tarihinde şirkette yönetim kurulu üyesi olmayıp 3 Şubat 2014 tarihinde istifa etmiş olduğunu, yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde şirketin yönetimi dahilinde kusuru olabilecek herhangi bir işlem ifa etmemiş olduğunu, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, ayrıca pasif ehliyetinin de olmadığını, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, zamanaşımı definde bulunduklarını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacının iddia ettiği zararın meydana gelmesinde davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını, davalının şirketi temsil ve ilzam yetkisi bulunmadığını, görev ve yetkilerini yönetim kurulu başkanı olan …’a devir ettiğini, davalının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde bu yetki devri nedeni ile kendisine atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı gibi davacının iddia ettiği gibi bir zararın da söz konusu olmadığını, davacının zararın doğumuna kendi kusurlu davranışları ile neden olduğunu, davalının yönetim kurulu üyeliğinin 3 Şubat’ta bittiğini, davalının …’da icracı olmayıp muhasebe defter ve işlemlerinin tutulmasında sorumlu ve görevli bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, … A.Ş. yönetim kurulu tarafından 03.02.2014 tarihinde atandığı şirket yönetim kurulu bağımsız üyeliği görevinden 14.04.2014 tarihinde şirketin yönetim kurulu başkanlığını …’ün getirilmesi ile birlikte kaybettiğini, 15.04.2014 tarihinde istifa dilekçesini yönetim kuruluna sunduğunu, şirket bünyesindeki varlıklardan hiçbirinin kendisi veya diğer bir üçüncü kişinin uhdesinde geçirilmesine dönük eylem ve işleminin olmadığını, şirket varlıklarının devrinin imza yetkilisi olan icracı yönetim kurulu başkan ve üyelerinde olduğunu, hiçbir zaman yetkisinin bulunmadığını, …’ün kamuyu aydınlatma platformunda yaptığı duyurularla şirket hisse senetlerinin 3,10 TL’den satın alacağını taahhüt ettiğini, fakat taahhütlerini yerine getirmediğini, böylece yatırımların mağdur olmasına doğrudan neden olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, serbest piyasada değeri belirtilen hisselerin değerinin davacının sahibi olduğu süreçte hiçbir zaman 3,10 TL olmadığını, bugün gelinin noktada ise değerinin 0 TL olmadığını, sadece hisselerin işleme kapatıldığını, kendisinin …’da icracı olmayan bir yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketi temsil ve ilzam yetkisi bulunmadığını, şirket ile alakalı hiçbir karar verme işleminde bulunulmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalılar … ve …’a dava dilekçesinin tebliğ edildiği, davaya karşı cevap vermedikleri görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; İstanbul Borsasında işlem gören halka açık … A.Ş.’de asıl davada davacı …’ın 02.12.2013 itibari ile 1.750 lot, birleşen dava da davacı … Paçacının 09.05.2014 itibari ile 64.996 lot ve birleşen davacı …’ın 22.04.2014 tarihi itibari ile 9.550 lot şirket hissesinin bulunduğu, şirketin hakim hisselerinin devri ve şirket yönetiminin değişmesi ile birlikte Sermaye Piyasası Kanununa tabi şirketin temsil ve ilzama yetkili dava dışı yönetim kurulu başkanı …’ün davacılar ve diğer pay sahiplerine zorunlu çağrı yükümlülüğü gereği pay alım teklifini yerine getirmediği ve şirketin bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarının kamuya duyurulmamış olması nedeni ile şirket paylarının borsada işlem görmekten men edildiği bu suretle davacılara ait şirket paylarının tedavül kabiliyetinin kalmadığı ve bu nedenle davacıların doğrudan zarara uğramış oldukları yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen kök ve ek raporların içeriğinden anlaşılmakta olup, şirket hissedarları olan davacıların doğrudan zararlarına ilişkin tazminat talepleri yönünden ilamsız takip yoluyla zararlarının tahsilini talep edebilme hakları bulunmakla birlikte bu zarardan asıl ve birleşen davalarda takip borçlusu gösterilen ve itiraz eden davalıların zararın gerçekleşme şekli ve meydana geldiği dönem itibari ile herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığı, icracı olmayan yönetim kurulu üyeleri bakımından kusurlarından ve gözetim yükümlülüğünün ihlalinden bahsetmenin mümkün olmadığı,
Her ne kadar asıl ve birleşen davalarda davacı yan şirket mal varlığının usulsüz devri, şirket defterlerinin usulüne uygun tutulmaması SPK’na aykırı işlemler nedeniyle davalı yönetim kurulu üyelerinin davacıların zararlarından sorumlu olduklarını iddia etmiş ise de; ceza davalarına ve Savcılık soruşturmasına da konu olan yönetici sorumluluğu kapsamındaki bu zararların pay sahibi davacılar yönünden doğrudan zarar niteliğinde olmayıp şirket zararı olduğu ve TTK’nun 555 maddesi uyarınca pay sahibi yönünden yansıma zarar niteliğindeki şirketin uğradığı zararın tazmininin şirket ve her bir pay sahibi tarafından şirkete ödenmesinin talep edilmesi gerektiğinden pay sahibi davacıların alacaklı sıfatı ile yapmış oldukları ilamsız takip yoluyla şirket zararlarının kendilerine ödenmesini talep edemeyeceklerinden bu yönü ile dolaylı zarar niteliğindeki davacı iddialarına dayalı itirazın iptali taleplerinin yerinde görülmediği,
Bu nedenlerle açılan asıl dava ve birleşen davalara esas takip dosyalarının tetkikinde ve Ankara 14. İcra Müdürlüğüne yazılan yazı cevapları uyarınca; asıl davaya esas 2014/26031 esas sayılı takip dosyasında takip borçlusu davalı … ve …’e ödeme emrinin tebliğ edilmediği ve bu davalıların borca itiraz dilekçelerinin bulunmadığı anlaşılmakla bu davalılar hakkında açılan davanın HMK’nun 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine, aynı takip dosyasında takip borçlusu davalı …’in borca itiraz dilekçesinin bulunmadığı adı geçen davalıya verilen kesin süreye rağmen borca itiraz edildiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmakla bu davalı hakkında açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine keza birleşen mahkemelerinin 2015/213 Esas sayılı davasına konu Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2014/26033 esas sayılı dosyasında ve birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/210 esas sayılı davaya konu Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2014/26032 esas sayılı takip dosyasında davalı …’e ödeme emri tebliğ edilmediği ve borca itiraz dilekçesi bulunmadığından hakkında açılan davaların dava şartı yokluğundan usulden reddine aynı takip dosyalarında davalılar … ve …’in borca itiraz dilekçeleri bulunmadığından ve adı geçen davalılara verilen kesin süreye rağmen borcu itiraz ettikleri kanıtlamadığından haklarında açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile reddine, asıl dava ve birleşen 2015/213 esas sayılı davada davalı gösterilen … ve … hakkında açılan davanın bu davalıların açık adreslerinin verilen kesin süreye rağmen bildirilmemesi nedeni ile HMK’nun 119/2 maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına asıl ve birleşen davalarda diğer davalılar yönünden ise yukarıda açıklandığı üzere yönetici sorumluluğuna dayalı zararın tahsiline teminen yapılan ilamsız takibe itirazın iptali talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davalarda davacılar …, … Ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davalılar hakkında şirket defterini usulüne uygun tutmamaları, 3’er aylık dönemler halinde bilançoları SPK’ya ve ilgili Vergi Dairesine vermemeleri, şirketin tüm aktifindeki malları davalı … ve akrabalarına devretmeleri nedeniyle Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/226 Esas sayılı dava dosyası üzerinden dava açıldığını,
Dosya kapsamında bilirkişi raporu alındığını, bilirkişi heyetinin taraflı ve eksik inceleme neticesinde rapor ve ek rapor hazırladığını, mahkemenin de davalıların doğrudan zarara sebebiyet vermelerine rağmen bu rapora itibar ederek davanın reddine karar verdiğini, davalı yönetim kurulu üyelerinin el birliği içerisinde şirketim mal varlığının boşaltılması bunu gizlemek amacıyla defterlerin tutulmaması, böylelikle tahtanın kapanma sürecini oluşturmak suretiyle müvekkillerinin doğrudan zararına neden olduklarını,
Mahkemece alınan bilirkişi raporu gereğince icracı yönetim kurulu ve icracı olmayan yönetim kurulu gibi bir ayrım yapılmak suretiyle değerlendirme yapılmış olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, getirtilen sicil dosyalarında yönetim kurulu başkanlarının münferiden, diğer yönetim kurulu üyelerinin ise üyelerden herhangi ikisinin müşterek imzası ile şirketi temsil ve ilzam edeceğinin belirlendiğini, davalıların şirketi temsil yetkilerinin bulunduğunu, mahkemenin ayrım yapmasının hatalı olduğunu,
Şirketin halka açılması döneminde yönetim kurulu başkanı olan … ve diğer ortakların şirkete önce gayrimenkul, alet, makine ve teçhizat koyarak bu konulan varlıklar üzerinden şirket hisse bedellerine kıymet takdiri yaptıklarını, bu değerlerin şirketin sermayesi olarak değerlendirildiğini, halka arzdan sonra şirketin içerisindeki varlıkların da kendi yakınlarının uhdesine geçirilmek suretiyle şirketin içinin boşaltıldığını, … ve diğer hisse alıcılarının şirket hisseleri devredilerek hisse satış bedeli olarak şirket varlıklarının … ve akrabalarının üzerine geçirilmesi suretiyle sözleşme yapıldığını, şirketin bu şekilde içinin boşaltıldığını, şirketin halka arz edilmesi ile de küçük yatırımcının ödediği hisse bedellerinin de cebe atıldığını, şirketin ismi dışında hiçbir varlığı kalmadığını,
Borsada işlem gören hisselerin tedavül kabiliyeti olduğu dikkate alındığında tedavül kabiliyetindeki değer azalmasına neden olacak her türlü eylem ve işlemin doğrudan zarar sayılacağını, şirket varlıklarının karşılıksız olarak şirket dışına çıkarılması ve de bu çıkartılmada yer almış olan tüm yönetim kurulu üyelerinin, şirket kayıtlarının düzenli tutulmamasından sorumlu yönetim kurulu üyelerinin ve şirketin önemli gelişmeleri hakkında Kamu Aydınlatma Platformuna zamanında bilgi vermeyen yönetim kurulu üyelerinin bu doğrudan zarardan doğmasından ötürü kusurlu ve kasıtları bulunduğundan sorumlu olacakken davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadıklarını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu olacaklarını, dosya kapsamında da davacıların zarara uğradığının açıkça tespit edildiğini, bu nedenle davanın kabulü yerine yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalılar …, …, … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının vekalet ücreti ve kötü niyet tazminatı yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu,
AAÜT’nin 3.maddesi gereğince dosyada gösterilen emek ve mesai dikkate alınarak takdir edilen ücretin 3 katına kadar verilmesi gerektiğini, ayrıca ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri gerektiğini, davanın itirazın iptali davası olup, nispi vekalet ücreti verilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu,
Ayrıca kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talebin de reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve ayrıca davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Muris … mirasçısı … vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl Ve Birleşen Davalar; Anonim Şirket yönetim kurulu üyeleri olan davalıların sorumluluğundan kaynaklanan zararın tahsili yönünde yapılan ilamsız takiplere itirazın iptali istemlerine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Sermaye Piyasası Kurulunun 14.05.2014 tarihli denetleme raporu örneği, Borsa…cevabi yazısı, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/770 Esas 2015/544 Karar sayılı gerekçeli karar örneği, Ankara 1. İdare Mahkemesinin 2015/209 Esas sayılı dosya örneği, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/559 Esas sayılı dosya örneği, Ankara 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/12021 Esas, 2014/12023 Esas ve 2014/12024 Esas sayılı dosyalarına ilişkin gerekçeli karar ve Yargıtay kararı örnekleri, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1021 Esas sayılı dosya örneği, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/279 Esas sayılı dosya örneği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/81603 nolu ve bu soruşturma dosyası ile birleşen 2014/170991 nolu soruşturma dosyası örneği celp olunarak dosya kapsamına alınmış … A.Ş.’nin sicil özeti ile sicil dosyası örneği dosyaya kazandırıldığı,
Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2014/26031 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının …, borçlularının …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … olup, şirkette yapılan usulsüzlük sebebi ile uğranılan zarara dayalı 5.425,00 TL alacak talebi ile ilamsız takip yapıldığı, davalı olan borçluların itirazı üzerine takibin davalılar yönünden durdurulduğu,
Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2014/26032 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının …, borçlularının …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında şirkette yapılan usulsüzlük sebebi ile uğranılan zarara dayalı 29.605,00 TL alacak talebi ile ilamsız takip yapıldığı, davalı olan borçluların itirazı üzerine takibin davalılar yönünden durdurulduğu,
Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2014/26033 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının …, borçlularının …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … olup, şirkette yapılan usulsüzlük sebebi ile uğranılan zarara dayalı 201.487,60 TL alacak talebi ile ilamsız takip yapıldığı, davalı olan borçluların itirazı üzerine takibin davalılar yönünden durdurulduğu,
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/226 Esas sayılı dosya örneğinin incelenmesinde; katılanlarının … ve müşterekleri, sanıklarının …, …, …,… olup, sanıklar hakkında niteliklikli dolandırıcılıktan ötürü kamu davası açıldığı, 18/01/2021 tarihinde sanıkların ayrı ayrı beraatlarına karar verildiği, kararın katılanlar tarafından istinaf edildiği, halen derdest olduğu anlaşılmıştır.
Öğretim Görevlisi Prof. Dr. …’dan oluşan heyetten alınan rapor ve ek raporlarda özetle; davacı yatırımcı … tarafından 02.12.2013 itibari ile 1.750 lot, davacı … tarafından 09.05.2014 tarihi itibari ile 64.996 lot, davacı …’ın 22.04.2014 tarihi itibari ile 9.550 lot … payı sahibi olduğunu, … A.Ş.’nin 15.03.2012-27.01.2014 tarihleri arasında yönetim kurulu başkanı ve genel müdür …’ın münferiden atacağı tek imza ile yada yönetim kurulu üyeleri … veya … ile birlikte müştereken atacakları imza ile temsil ve ilzam ettiği, 27.01.2014-14.04.2014 tarihleri arasında yönetim kurulu başkanı …’in münferiden tek imza ile temsil ve ilzam ettiği, … ile …’ın müştereken atacakları çift imza ile temsil ve ilzam ettiği, 14.04.2014-11.03.2015 tarihleri arasında yönetim kurulu başkanı …’ün münferiden atacağı tek imzayla temsil ve ilzam ettiği, 11.03.2015 tarihinden sonra iki dönemde yönetim kurulu başkanı 10.05.2016 tarihinden sonra ise yönetim kurulu başkan yardımcısı …’ün münferiden atacağı tek imzayla temsil ve ilzam ettiğinin tespit edildiği, 23.05.2012 tarihinde …’ın yönetimde halka açılarak payları borsanın ikinci ulusal pazarında … pay koduyla işlem görmeye başlayan … A.Ş.’nin 2013 yılında ve Ocak 2014 ayı sonuna kadar borsadan pay satın alan 3 davacının Ocak 2014 ayı sonuna kadar olan dönemde şirketten veya şirketin yöneticilerinden kaynaklı bir işlem veya bir eylem sebebi ile zarara uğramadıkları 24.01.2014’de … Ailesinin sahibi olduğu … paylarının …’in sahibi ve yöneticisi olduğu …’ün kontrolündeki … A.Ş.’ne devir edilmesine dair hisse devir sözleşmesi imzalandığı, 27.01.2014 ve 03.02.2014 tarihlerinde yeni yönetim kurulu başkanı … imzalı özel durum açıklamaları ile yeni ortak ve alıcının diğer … ortaklarına zorunlu çağrı yükümlülüğünün doğduğu, Şubat, Mart, Nisan aylarında şirketin mal varlığının …, … ve … uhdesine geçirildiği, ancak bu aktarımların geçirildiği zaman kamuya açıklanmadığı, pay devri anlaşması yapıldığı tarihte pay bedeli olarak şirket aktifindeki mal varlığının …’a aktarılmasından dolayı Nisan 2014 itibari ile aktifi ve faaliyeti kalmayan şirket yönünden yeni yöneticiler asıl sorumlu olmakla beraber eski yetkilinin de sorumluluğunun bulunduğu şirket aktifindeki varlıkların şirket dışına karşılıksız şekilde çıkarılmasıyla şirketin zarara uğradığı, borsada pay alan davacılar dahil yatırımcıların paylarından dolayı … paylarının borsada tedavül ettiği sürece doğrudan bir zararından bahsedilemeyeceği, davacıların iddia ettikleri zararlarının şirket mal varlığı devirlerinden kaynaklanmadığı 24.03.2014-25.03.2014’de … A.Ş.’ye ait … paylarının beher hisse 3.10 TL’den … ve ailesine devir edildiği, …’ün de diğer ortaklara 3,10 TL’den çağrı da bulunmak üzere 6 iş günü içinde SPK’na başvuru yapılacağının açıklandığı, 17.07.2014’de SPK’nun …’ün pay alım teklifini fiyat güncellemesi yaparak kabul ettiği, 21.08.2014 tarihinde borsadan KAP’a gönderilen yazıya göre … paylarının sırasının 30.06.2014 dönemine ait bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarının kamuya duyurulmamış olması nedeni ile 21.08.2014 tarihinde geçici olarak işleme kapatıldığı, 24.10.2014 tarihli borsa kararı ile halen finansal tabloları yayınlanmamış olan şirket paylarının kapalılık halinin devam ettiği, borsanın 27.11.2014 tarihli kararı ile şirket paylarının işlem görmekten men edildiği, 21.08.2014 tarih ve izleyen tarihlerde şirket paylarının borsada işlem görmemesinin ve tedavül kabiliyetini kaybetmesinin sebebi olan bağımsız denetimden geçmiş finansal tabloların KAP’a gönderilmemesinin tek sorumlusunun bu dönemde şirketi tek imzayla münferiden temsil ve ilzam eden yönetim kurulu başkanı … olduğu, şirketin aynı dönemdeki diğer yönetim kurulu üyelerinin … paylarının borsadaki işlem sırasının kapatılmasına herhangi bir haksız hukuka aykırı ve kusurlu davranış ve işleminin tespit edilememesi nedeni ile sorumluluklarına başvurulamayacağı, davacıların sahibi oldukları … paylarından dolayı doğrudan zarar gördükleri, … paylarının 27.08.2014 tarihi en son kapanış fiyatı olan 1,04 TL üzerinden değeri kadar miktardan fiilen mahrum kaldıkları, ayrıca alış fiyatı ile 1,04 TL kapanış fiyatı arasındaki fark kadar zararın fiilen realize olduğu, böylece davacı …’ın 1.820,00 TL, …’nın 67.595,84 TL, …’ın ise 9.932,00 TL miktarlardan mahrum kaldığı, … tarafından 24.03.2014 tarihinden itibaren 3,10 TL üzerinden … pay sahibi yatırımcılara çağrı yapılacağı açıklamalarına rağmen çağrının gerçekleştirilmemesi üzerine SPK tarafından … ve … hakkında suç duyurusunda bulunulma kararının alındığı, 16.12.2014’de davacıların zararlarının kesinleştiği, beher pay için 3,10 TL’den yapılmayan çağrıdan dolayı davacıların zarar miktarının … için 1.750 lot x 3,10 = 5.425,00 TL, … için 64.996 lot x 3,10 = 201.487,60 TL, … için ise 9.550 x 3,10 = 29.605,00 TL olduğu, zararın meydana geldiği tarihi de içine alan 14.04.2014-11.03.2015 döneminde şirketin yönetim kurulu başkanı dava dışı …’ün münferiden tek imza ile temsil ve ilzama yetkili olduğu bu dönemde yönetim kurulundaki icracı tek üye ve yetkili olduğu, davalı …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …’ün zararın meydana geldiği tarih itibari ile sorumlulukları bulunmadığı, … ve …’ın yönetim kurulu üyeleri arasında yer almadıkları belirtilmiştir.
… A.Ş. ‘nin sicil özetine göre, 15.03.2012-27.01.2014 tarihleri arasında yönetim kurulu başkanı ve genel müdür …’ın münferiden atacağı tek imza ile yada yönetim kurulu üyeleri … veya … ile birlikte müştereken atacakları imza ile temsil ve ilzam edeceği, 27.01.2014-14.04.2014 tarihleri arasında yönetim kurulu başkanı …’in münferiden tek imza ile temsil ve ilzam edeceği … ile …’ın müştereken atacakları çift imza ile temsil ve ilzam ettiği, 14.04.2014-11.03.2015 tarihleri arasında yönetim kurulu başkanı …’ün münferiden atacağı tek imzayla temsil ve ilzam edeceği, 11.03.2015 tarihinden sonra iki dönemde yönetim kurulu başkanının 10.05.2016 tarihinden sonra ise yönetim kurulu başkan yardımcısı …’ün münferiden atacağı tek imzayla temsil ve ilzam edeceği anlaşılmıştır.
TTK’nın 553. maddesinde; kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticiler ve tasfiye memurlarının, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacakları, kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişilerin, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmayacakları, hiç kimsenin kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamayacığını; bu sorumlu olmama durumunun gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamayacağı,
TTK’nın 555/(1). maddesinde; şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebileceği, pay sahiplerinin tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilecekleri, düzenlenmiştir.
Düzenlemeler ile birlikte somut olaya gelince; dava ve birleşen davalarda; yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu nedeni ile gerçekleşen zararın tahsili yönünde yapılan ilamsız takibe itirazın iptali talebine ilişkin işbu davalar açılmıştır.
Bilindiği üzere Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu olacaktır. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, ancak zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik göstermektedir. Yöneticinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açmaktadır. Bu nedenle bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkilemektedir. Başka bir deyişle, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğuracaktır. Ancak TTK’nın 555. maddesi gereğince ortak, dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatın kendisine değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilecektir.
Somut olayda ise, asıl ve birleşen davalarda davacı yan, davalıların yöneticisi oldukları dava dışı … A.Ş.’nin şirket defter ve belgelerini düzenli tutmamaları, şirkete ait malları kendi uhdelerine geçirmeleri, 3’er aylık dönemler halinde bilançolarını düzenleyip Sermaye Piyasası Kuruluna ibraz etmemeleri ve Sermaye Piyasası Kanuna aykırı işlemleri nedeniyle … paylarının işlem görmekten men edilmesinden dolayı davacılara ait hisse senetlerinin tedavül kabiliyetini kaybettiğini, bu suretle davacıların zarara uğradıklarını iddia edilmiştir. Asıl ve birleşen davalarda davacıların ileri sürdükleri zarar kalemlerinin ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere doğrudan zararları olmayıp, dolaylı zararları olduğu anlaşılmaktadır. Asıl dava ve birleşen davalarda davacılar böyle bir davayı açabilirse de hükmedilecek tazminatın kendilerine değil ancak şirkete verilmesini talep edebileceklerinden ve asıl dava ve birleşen davalarda davacıların tazminatın şirkete verilmesi yönünde bir istemleri de olmadığından ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davada bu talepler yönünden açılan davaların reddine yönelik karar usul ve yasaya uygundur (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 29/05/2017 tarih 2016/432 esas 2017/3156 karar sayılı emsal içtihatı).
Öte yandan, dosya kapsamına uygun gerekçeli denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda belirtildiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, dava dışı … A.Ş.’nin…Borsasında işlem gören halka açık bir şirket olduğu, asıl davada davacı …’ın 02.12.2013 itibari ile 1.750 lot, birleşen dava da davacı …’nın 09.05.2014 itibari ile 64.996 lot ve birleşen davacı …’ın ise 22.04.2014 tarihi itibari ile 9.550 lot şirket hissesinin bulunduğu dosya kapsamıyla sabit olup, özellikle birleşen dosya davacılarından …’nın … tarafından … AŞ’nin 18/04/2014 tarihinde yapmış olduğu çağrı sürecinin devam ettiği ve 10 iş günü içerisinde çağrının başlamaması halinde … olarak gayri kabili rücu şekilde gönüllü pay alım teklifinde bulunacağının açıklanması üzerine 08/04/2014- 09/05/2014 tarihleri arasında 2,20 TL, 1,86 TL, 1,98 TL ve 1,81 TL üzerinden toplam 34.996 lot, davacılardan …’ın da 22/04/2014 tarihinde 1,98 TL’den 1.850 lot yeni … hissesi satın aldığı, hissenin alınma sebebinin Mart / 2014 ayı sonunda ve Nisan / 2014 ayında …’in 2,94 TL üzerinden, …’ün de 3,10 TL üzerinden diğer ortaklara çağrı yapacağına dair açıklamaları ve taahhütleri ile SPK’nın da çağrının 10 iş günü içerisinde başlaması gerektiğinin bu kişilere bildirmesine dair kararının etkili olduğu, 29-30/05/2014 tarihleri arasında …’ün 3,10 TL’den çağrı yapmak suretiyle SPK’ya başvuru yapacağını açıkladığı, borsanın ise … paylarının İkinci Ulusal Pazar kaydından çıkartılarak 02/06/2014 tarihinden itibaren Gözaltı Pazarında işlem görmeye başlamasına karar verildiği, 04-10-13/06/2014 tarihleri arasında …’ün diğer ortaklara 3,10 TL üzerinden çağrı yapmak üzere 04/06/2014 tarihinde SPK’ya başvuracağını açıkladığı, SPK’nın da 09/06/2014 tarihli yazı ile çağrı için gerekli belgeleri …’e bildirdiği, 17/07/2014 tarihi itibariyle SPK’nın …’ün pay alım teklifine ilişkin talebini fiyat güncellemesi yapmak suretiyle kabul ettiği, 21/08/2014 tarihinde … paylarının borsada ki sırasının 30/06/2014 dönemine ait bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarının kamuya duyurmamış olması nedeniyle seans öncesinde geçici olarak işlemin kapatıldığı, 24/10/2014 tarihli borsa kararıyla halen finansal tabloların yayınlanmamış olmasından ötürü şirket paylarının kapalılık hallerinin devam ettiği ve 27/11/2014 tarihli borsa kararıyla da finansal tabloların 26/10/2014 tarihine kadar KAP’a gönderilmediğinden şirket paylarının kotasyon kuralları gereğince Gözaltı Pazarından çıkartılarak geçici olarak işlem görmekten men edildiği, bu hale göre şirketin hakim hisselerinin devri ve şirket yönetiminin değişmesi ile birlikte Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi şirketin temsil ve ilzama yetkili dava dışı yönetim kurulu başkanı …’ün davacılar ve diğer pay sahiplerine zorunlu çağrı yükümlülüğü gereği pay alım teklifini yerine getirmediği ve şirketin bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarının kamuya duyurulmamış olması nedeni ile şirket paylarının borsada işlem görmekten men edildiği, bu suretle davacılara ait şirket paylarının tedavül kabiliyetinin kalmadığı ve bu nedenle davacıların doğrudan zarara uğramış oldukları anlaşılmış ise de, dava dışı şirket hissedarları olan davacıların doğrudan zararlarına ilişkin tazminat talepleri yönünden ilamsız takip yoluyla zararlarının tahsilini talep edebilme hakları bulunmakla birlikte bu zararı asıl ve birleşen davalarda takip borçlusu gösterilen ve takiplere itiraz eden davalıların zararın gerçekleşme şekli ve meydana geldiği dönem itibari ile herhangi bir kusurları ve sorumlulukları bulunmadığından doğrudan zararın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Diğer yandan, asıl dava ve birleşen davalara esas takip dosyalarında takip borçlusu davalı … ve bir kısım dosyada …’e ödeme emrinin tebliğ edilmediği ve bu davalıların borca itiraz dilekçelerinin bulunmadığı anlaşılmakla bu davalılar yönünden açılan davaların HMK’nun 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine, bir kısım takip dosyalarında takip borçlusu davalılar … ve …’in borca itiraz dilekçesinin bulunmaması ve adı geçen davalılara verilen kesin süreye rağmen borca itiraz edildiğinin kanıtlanamaması sebebiyle bu davalılar yönünden açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine, asıl dava ve birleşen 2015/213 esas sayılı davada davalı gösterilen … ve … hakkında açılan davanın bu davalıların açık adreslerinin verilen kesin süreye rağmen bildirilmemesi nedeni ile HMK’nun 119/2. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına yönelik ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için borçlu aleyhine başlatılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra kötü niyetli olarak başlatılması gerekir. Bir başka anlatımla alacaklının alacaklı olmadığını bilerek borçlular aleyhine icra takibi başlatması gerekir. Somut olayda ise, davacıların davalılar aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de, kötü niyetli olduklarına ilişkin davalı tarafça herhangi bir iddia ve delil sunulmadığından davalıların kötü niyet tazminatı talebinin reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı da usul ve yasaya uygundur.
Ayrıca, davalılar vekilince açılan davanın itirazın iptali davası olduğu, davaların reddedilmesi nedeniyle dosyada gösterilen emek ve çaba karşılığı AAÜT’nin 3.maddesi gereğince 3 katı ve nispi vekalet ücretine hükmedilmesi iddia edilmiş ise de, eldeki davanın anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklı oluşan zararın tahsiline yönelik tazminat istemine ilişkin bulunduğu, AAÜT’nin 13/4.maddesi gereğince maddi tazminat istemi tamamen reddedildiğinden Avukatlık Ücreti Tarifenin 2.kısmının 2.bölümüne göre hükmedilmesi gerekmektedir. Somut olayda da ilk derece mahkemesince de dosya kapsamına göre taraf vekillerinin sarf ettiği emek ve çaba da gözetilerek ve AAÜT’nin 13/4.maddesi gözetilerek vekalet ücreti takdir edilmiş olmakla buna yönelik davalılar vekilin istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir.
AAÜT’nin 3/2.maddesi gereğince, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolacağı düzenlenmiş olup, düzenleme ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince bir kısım davalılar yönünden usulden ret, bir kısım davalılar yönünden ise esastan ret kararı verildiği, istinaf gelen davalılar …, …, … ve … yönünden açılan davanın esastan reddine karar verildiği, bu davalılar yönünden verilen vekalet ücretinde usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı, davanın usulden reddine karar verilen ve istinaf başvurusunda bulunmayan diğer davalılar yönünden ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması eleştirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davaların reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacılar …, … ve … vekilinin ve davalılar …, …, … ve … istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı …, … ve … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılar …, …, … ve … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-Davacıdan alınması gerekli olan 539,70 TL harçtan peşin alınan 133,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar …, …, … ve … alınması gerekli olan 719,60 TL harçtan peşin alınan 133,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 586,4‬0 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.26/04/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.