Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/192 E. 2022/114 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2019
NUMARASI ….
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10 /02/2022

Taraflar arasındaki ticaret unvanına tecavüzün durdurulması istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin 30.07.2002’de kurulduğunu ve02.08.2002 tarihinde ticaret siciline tescilin ilan edildiğini, müvekkil şirket ana sözleşmesinin amaç ve konu başlıklı 3. maddesinde şirketin temel amaç ve konusunun “Şirket insan sağlığı ile ilgili olarak özel hastane, Tıbbi görüntüleme ve teşhis Laboratuvarı, Radyoloji Laboratuvarı, Elektrikle tedavi ve diğer fizyoterapi Laboratuvarları, Biokimya Laboratuvarları, Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Patoloji Laboratuvarları açabilir, işletebilir, kiraya verebilir olduğunu, bunlarla ilgili olarak ecza depoları, kozmetik ve ortopedik eşya alım satımını yapan mağazalar açmak işletmek kiralamak kiraya vermek satın almak ve satmak” olarak belirlendiğini, 2002 yılından beri bu alanda hizmet göstermekte olduğunu, bu alanlarda tanınmış bir firma haline geldiğini, tek sahibinin … olduğunu, …’nın ortağı olduğu … …. ve Sağ. Hiz. A.Ş. Tarafından … markasının 04.11.1999 tarihinden beri marka olarak korunmakta olduğunu, davalı şirketin haksız rekabete neden olacak şekilde … … … Sağ. San. ve Tic. Ltd. Şti. unvanı ile kurulduğunu, müvekkille aynı faaliyet konularında iştigal ettiğini, ileri sürerek müvekkili şirketin ticaret unvanına tecavüzün durdurulmasını ve davalı ticaret unvanının sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin unvanının vurgu kelimesinden sonrasının yeterince ayırt edici olduğunu, tarafların çalışma alanlarının farklı olduğunu, müvekkilin … … … … … hastanesini, davacının ise laboratuvar işletmekte olduğunu, ticari işletmelerin isimlerinin de farklı olduğunu, müvekkilin … ibaresini marka olarak kullanmadığını, unvanların iltibasa yol açmayacağını, davacının ekonomik menfaatlerinin zarar görmediğini, davacı beyanlarının ispatlanmadığını, müvekkil şirketin aldatıcı davranarak davacı şirketin hedef kitlesini kendi işletmesine çekmesinin söz konusu olmadığını, davacının ekonomik menfaatinin zarar gördüğünü ispat edemediğini, haksız rekabetin mevcut olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; Ticaret unvanına yapılan tecevüzün önlenmesi ve davalının ticaret unvanının sicilden terkini talebiyle açılan davada, davacı ve davalının tescilli bir marka hakkının bulunmadığı, her iki tarafında tescilli marka iddialarının uyuşmazlık konusu … ibaresi ve dava konusu hizmetler yönünden ispat edilmediği, dosya kapsamında yer alan deliller ışığında tarafların bu ibare yönünden tescilli marka hakkı bulunmadığının açıkça görüldüğü, ticaret unvanlarında kullanılan bu ibare dışında, markasal kullanıma ilişkin bir delil de sunulmadığı, davacının … firmasına ait markayla ilgili iddialarının bulunduğu, davacı, şirket ortağı olan …’nın anılan firmanın da ortağı olduğunu, anılan firmanın … ibareli markası bulunduğunu ve bundan dolayı marka hakkı bulunduğunu, 04.11.1999’dan beri marka koruması olduğunu iddia etmekte ise de adı geçe kişinin veya şirketin huzurdaki davanın tarafı olmadığı görüldüğünden, söz konusu markanın davacıya hak sağlamasının mümkün olmadığı görülmekteyse de, zaten anılan markanın da geçerliliği olmadığından dikkate alınmadığı, anılan markanın koruma tarihi 04.11.1999 olmayıp başvuru tarihi 10.12.1997 olduğu, süresinde yenilenmemiş olup davanın açıldığı tarihten 2 yıl önce süresinin dolduğu ve hükümden düştüğü, ilk yenilemesi 2007 yılının sonuna kadar yapılması gerekirken cezalı 6 aylık sürede (22.07.2008) yapıldığı, 10.12.2017 tarihine kadar yapılması gereken sonraki yenilemenin yapılmadığı, cezalı sürede de marka yenilenmediğinden 10.12.2017’de markanın koruma süresinin dolduğu, bu davanın tarihi olan 25.01.2019’da markanın ölü olduğu, … veri girişinde güncelleme yapılmamış olduğundan henüz MÜDDET durumu çevrimiçi işlemlerden görülmemekteyse de, markanın koruma tarihinin 10.12.2007’de kaldığı … kayıtlarından görüldüğü ve anılan markanın MÜDDET olduğunun anlaşıldığı, davalı marka başvurusunun tıbbi hizmetleri de içeren 44. sınıftaki çeşitli hizmetler yönünden reddedilmiş olduğu, davalının bu karara itiraz etmediği, zaten markasının … ibaresini içermediği, bu yönüyle huzurdaki davada dava konusu hizmetler veya dava konusu … ibaresi yönünden davalıya herhangi bir hak sağlamasının mümkün olmadığı, davacı ticaret unvanının 30.07.2002’de, davalı ticaret unvanının 07.12.2018’de tescil edildiği, tarafların tescilli markaları bulunmadığı, markasal kullanıma ilişkin delil sunulmadığı, marka hakkı iddiaları ispatlanmadığından markaya tecavüzün söz konusu olmadığı, ancak taraf ticaret unvanlarında yer alan … ibaresinin aynı olduğu, ek unsurların markasal ayırt ediciliği bulunmadığı, tarafların … ibaresinin markasal kullanımına ilişkin delil sunmadığı ancak ticaret unvanında yer alan … ibarelerinin ticaret unvanlarında marka algısı yaratacak tek unsur olduğu, tarafların … sektöründe hizmet vermeleri nedeniyle, hizmet alanları aynı olmasa bile işletmeler arasına ilişki kurulabileceği, bu nedenle bu ibareler yönünden karıştırılma olasılığı bulunduğu, davacının ticaret unvanı yönünden öncelik hakkı bulunduğu, tescilli ticaret unvanınının kullanımı zorunluğu olduğundan, ticaret unvanına tarafların tescilli ticaret unvanlarını kullanmaları tecavüz konusu olmayacaksa da, ayırt edici ibarelerin karıştırılma olasılığına neden olmayacak şekilde eklenmesi gerektiği, buna göre, karıştırılma olasılığı bulunan bir ibarenin tescili halinde, sonradan tescil edilen ticaret unvanının terkini mümkün olduğu dikkate alındığında, huzurdaki davada, davacının ticaret unvanı yönünden öncelik hakkı bulunduğu, ticaret unvanının ayırt edici unsurlarının ayniyet içerdiği, dolayısıyla, somut olayda davalının ticaret unvanından … ibaresinin terkini koşullarının mevcut olduğu kanaatine ulaşıldığı gerekçeesiyle davacının davasının kabulüne, davalı şirket tarafından davacı …nin ticaret unvanına yapılan tecavüzün önlenmesine, davalı …nin ticaret unvanından … ibaresinin terkinine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Her ne kadar davanın her iki tarafı da … sektöründe olsa da müvekkil şirket, ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, sadece “… … … … …” adındaki hastaneyi işlettiğinin görüleceğini, davacının ise … sektöründe Laboratuvar işlettiğini, kaldı ki müvekkil şirketin işlettiği hastaneyi devrettiğini, müvekkil şirketin hali hazırda ticari işletmesinin bulunmadığını, tarafların kullandıkları ticari işletmelerinin isimleri de birbirinden farklı olduğunu, müvekkil şirketin “…” ismini marka olarak kullanmadığını, ticaret unvanı ise vurgu kelimesinden sonraki kısım, benzer diğer şirketlerden yeterince farklı ve diğer şirketlerden ayırt edici kelimelerin ticaret unvanında bulunduğunu, davaya taraf şirketlerin çalışma alanları da birbirinden farklı olduğundan unvanların iltibasa yol açmayacağını, davacı tarafın ekonomik faaliyetlerinin zarar görmediğini, davacı tarafın, müvekkil şirketin aldatıcı ve dürüstlük kurallarına aykırı davrandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı gibi davacı tarafından ispat da edilemediğini, davanın taraflarının çalışma alanlarının birbirinden farklı olduğunu ve çalıştıkları alanlarda kullandıkları işletme isimlerinin de birbirinden farklı olduğunu, bu sebeple, müvekkil şirketin aldatıcı davranarak davacı şirketin hedef kitlesini kendi işletmesine çekmesinin söz konusu olmadığını, taraflar farklı tüketici sınıflarına hitap ettiklerini, bu durumun haksız rekabete yol açmadığını, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının ticaret unvanına tecavüzün önlenmesi ve davalının ticaret unvanının ticaret sicilinden terkini istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava, 6102 sayılı TTK’nın 52. maddesine dayalı ticaret unvanının terkinine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 52. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre, ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Yine TTK’nın 45. maddesi uyarınca, bir ticaret unvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır.
Dosya kapsamında yer alan …’nın ticaret sicil kayıtlarına göre, davacı şirketin unvanının tescil tarihinin 30.07.2002, faaliyet konusunun ise;Meslek Grubu 56. … Hizmetleri Meslek Komitesi, Nace kodu 86.90.90-Bys. diğer paramedikal insan sağlığı hizmetleri (tıp doktorları dışında yetkili kişilerce sağlanan mesleki terapi, aroma terapi, konuşma terapisi, homeopati, besin tedavisi, ayak bakımı, diş hijyeni vb. hizmetler) (hastane dışı) olarak kayıtlı bulunduğu, davalı şirketin unvanının tescil tarihi 07.12.2018 olup Meslek Grubu 56. … Hizmetleri Meslek Komitesi, …-Özel … kurumları tarafından verilen insan sağlığına yönelik yataklı hastane hizmetleri (özel veya vakıf üniversite hastaneleri dahil, dişçilik, ambulansla taşıma, tıbbi laboratuvar testleri faaliyetleri hariç) kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda, davacı her ne kadar müvekkili şirketin unvanında yer alan “…” ibaresinin marka koruması altında olduğunu, müvekkili şirketin de sahibi olan …’nın sahibi olduğu … …. Ve Sağ. Hiz. AŞ tarafından 04.11.1999 tarihinden itibaren marka koruması altında olduğunu iddia etmiş ise de işbu davanın davacısı …AŞ olmayıp … … Ltd. Şti. Olduğu gibi dosya kapsamında … Kurumun’ndan alınan 08.02.2019 tarihli yazı cevabı ile de davacının marka başvurusunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Diğer taraftan aynı tarihli yazı ile davalı … Tıp Tekn. … … San. Tic. Ltd. Şti. Adına 2019/02136 kod numarasıyla yapılan başvuru bulunduğu bildirilerek söz konusu başvuruya ait gönderilen belgelerden davalı şirketin “… … … … t …” ibareli başvurusu … tarafından kısmen reddedilmiştir. Şu halde gerek davacının gerekse tescilli bir marka hakkı bulunmadığı, her iki tarafın da tescilli marka iddialarının uyuşmazlık konusu “…” ibaresi ve dava konusu hizmetler yönünden dosya kapsamı itibarıyla ispat edilmediği gibi söz konusu ibarenin markasal kullanımına ilişkin bir delil de sunulmamıştır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında marka hukuku uzmanı bilirkişi … tarafından düzenlenen 17.06.2019 tarihli raporda özetle; Davacı ticaret unvanının 30.07.2002’de, davalı ticaret unvanının 07.12.2018’de tescil edildiği, tarafların tescilli markaları bulunmadığı, markasal kullanıma ilişkin delil sunulmadığı, marka hakkı iddiaları ispatlanmadığından markaya tecavüzün söz konusu olmadığı, ancak taraf ticaret unvanlarında yer alan … ibaresinin aynı olduğu, ek unsurların markasal ayırt ediciliği bulunmadığı, tarafların … ibaresinin markasal kullanımına ilişkin delil sunmadığı ancak ticaret unvanında yer alan … ibarelerinin ticaret unvanlarında marka algısı yaratacak tek unsur olduğu, tarafların … sektöründe hizmet vermeleri nedeniyle, hizmet alanları aynı olmasa bile işletmeler arasına ilişki kurulabileceği, bu nedenle bu ibareler yönünden karıştırılma olasılığı bulunduğu, davacının ticaret unvanı yönünden öncelik hakkı bulunduğu belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirilecek olduğunda, tarafların uyuşmazlık konusu “…” ibaresi ve ilgili hizmetler yönünden tescilli marka hakkı bulunmadığı, markasal kullanıma ilişkin delil sunulmadığı, bu durumda marka hakkına tecavüzün söz konusu olmadığı tüm dosya kapsamıyla sabittir. Bununla birlikte her iki şirketin ticaret unvanında ayırt edici unsur “…” ibaresi olup davacının bu ibare ve ticaret unvanı yönünden öncelik öncelik hakkı bulunduğu gibi davalının ticaret unvanında yer alan ayırt edici unsur olan “…” ibaresinin bu haliyle kullanımının tüketici nezdinde karışıklığa yol açacağı, bu durumda davalının ticaret unvanından söz konusu ibarenin TTK’nın 52. Maddesi gereği terkini koşullarının oluştuğu anlaşılmış olmakla ilk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile “…” ibaresinin davalı şirketin ticaret unvanından terkinine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı vekili ayrıca, müvekkili şirketin işlettiği “… … … … …” isimli hastaneyi devrettiğini, halihazırda bir ticari işletmesinin bulunmadığını iddia etmiş ise de ticaret unvanına tecavüzün önlenmesi ve terkini istemiyle açılan davada, esasen davalı şirketin ticaret unvanı içerisinde yer alan ve ticaret unvanının ayırt edici unsuru olan “…” ibaresi davacının öncelik hakkı bulunan ve ayırt edici unsuru aynı ibare olan ticaret unvanına tecavüz teşkil etmektedir. Davalı şirketin işlettiği hastanenin isminin tecavüzü söz konusu değildir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davalı taraftan alınması 80,70 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,3 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan incelemede, HMK’nın 362/1-a. maddesine göre kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtay’ın ilgili Dairesinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 10/02/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.