Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1491 E. 2022/1077 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1491 Esas 2022/1077 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1491
KARAR NO : 2022/1077

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2020
NUMARASI : 2018/165 Esas 2020/488 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan Rücuen Alacak)
DAVA TARİHİ : 28/02/2018
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/10/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı ile dava dışı banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde kefil olduğunu, taşınmazı üzerinde ipotek tesis edildiğini, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle müvekkilinin ipoteğin paraya çevrilmesinin önlenmesi için bankaya 172.400,00 TL ödeme yaptığını, ödenen bedelin rücuen tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği ödemelerin dava dışı şahıs tarafından yapıldığını, ödeme dekontlarında ödemelerin davalı şirkete borç olarak yatırıldığı ya da rücu edileceğine dair bir açıklama bulunmadığını, davacının yaptığı iddia edilen ödemelerin kendilerine ya da müvekkiline kredinin muacceliyetine ilişkin herhangi bir ihtar yapılmadan önce yapıldığını, davacının aynı banka şubesinden kredi çekmek istediğini, bankanın ret kararı üzerine müvekkili şirket yetkilisinden rica ettiğini, müvekkilinin açık bulunan kredi hesabından davacı şirket için kredi çektiğini, davacının kredi taksitlerini ödeyememesi halinde teminat olmak üzere davacının taşınmazı üzerinde ipotek tesis edildiğini, ipotek alınan gayri menkul sahibinin kefil olması gerektiğinden davacının krediye kefil olarak imza attığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dava konusu krediye davacının kefil olduğu, davacının maliki olduğu taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, dava dışı …’ın davalı şirket hesaplarına gönderdiği 110.000,00 TL’nin bu kredinin ödenmesinde kullanıldığı, 10.000,00 TL’lik ödemenin ise nerede kullanıldığının anlaşılamadığı, davacı hesabına yapılan 52.400,00 TL ödeme ile kredinin kapatıldığı, ödemelerin yapıldığında ipoteklerin henüz paraya çevrilme riskinin olmadığı, ödemelerin seyrinden bu kredinin hatır kredisi olabileceği tespitinin bilirkişi raporunda bildirildiği, davacının ipoteklerin paraya çevrilmesi riski nedeniyle kredinin kefili olan davacı tarafından kapatıldığını iddia etmişse de kredinin kapatılma tarihinde böyle bir riskin bulunmadığı, bu nedenle kredinin davacı yararına davalı hesapları üzerinden kullanıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafından dava dışı bankadan kullanılan krediye müvekkilinin kefil olduğunu, taşınmazı üzerinde ipotek tesis edildiğini, davalının kredi borcunu ödememesi nedeniyle müvekkilinin ipoteğinin paraya çevrilmemesi için kredi borcuna istinaden 172.400,00 TL’yi bankaya ödediğini, krediyi kapattığını, kefil olan müvekkilinin rücu hakkı bulunduğunu, alınan bilirkişi raporunda 62.400,00 TL’lik ödemelerin kredi için yapıldığının belirtildiğini, diğer ödemenin ne için yapıldığı tespit edilememişse de raporun bu kısmının hatalı olduğunu, dosyada kredinin müvekkili lehine davalı hesapları üzerinden kullanıldığına ilişkin hiçbir yazılı delil bulunmadığını, ispat yükü davalıda olan hususun davalı tarafından ispatlanamadığını, müvekkilinin krediyi çekmediğini, kredinin kat edilmesi halinde yüklü miktardaki kredinin tek seferde ödenmesi zor olacağından kredinin kat edilmemesi için ödeme yapıldığını, davalının kredi borcunu ödemediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yargılama aşamasında bankacı ve mali müşavir bilirkişi heyetinden alınan 11/06/2020 tarihli bilirkişi raporu, Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2017/23373 sayılı takip dosyası, genel kredi sözleşmesi sureti, davacı ticaret sicil kaydı, SGK Rüzgarlı Sosyal Güvenlik Merkezi yazı cevabı, davalı şirket banka müşteri ödeme planı izleme ekstresi, ipotek resmi senedi, ipotek fek talebi, davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarname sureti, …Ankara şubesi müzekkere cevabı, dava dışı bankaya yatırılan paralara ilişkin banka dekontları dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2017/23373 sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 172.932,45 TL alacağın tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 10/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 7 günlük itiraz süresi içerisinde 11/01/2018 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin alacaklı/vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davalı ile dava dışı …Bankası A.Ş. arasında 11/09/2015 tarihli, 500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davacının aynı limit ile sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, kefaletin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu görülmüştür. İpotek resmi senedi incelendiğinde, davacının taşınmazı üzerinde davalı şirketin kredi borçlarının teminatına teşkil etmek üzere dava dışı …Bankası A.Ş. Lehine 18/09/2015 tarihinde 400.000,00 TL limit ile ikinci derece üst sınır ipoteği tesis edildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından dava dışı …Bankası A.Ş. Subayevleri şubesine 20/03/2019 tarihinde verilen dilekçe ile davalı şirketin kredi borcunun tamamının ödenmiş olması nedeniyle teminat gösterilen şirkete ait tapu kaydı üzerindeki rehnin kaldırılması talep edilmiş, dilekçe üzerine dava dışı banka tarafından fek işleminin gerçekleştirilerek fek harcının hesaptan tahsilinin şube tarafından uygun bulunduğu şerh verilmiştir.
Davacının delil olarak dayandığı ödeme dekontlarından, 08/03/2017 tarihli dekont ile dava dışı … tarafından davalı hesabına “…. Ltd. Şti. adına dükkan ipotek fekki için yatırılan tutar” açıklamasıyla 110.000,00 TL, 23/06/2017 tarihli dekont ile dava dışı … tarafından davalı hesabına “… Turizm adına” açıklamasıyla 10.000,00 TL, 20/12/2017 tarihli dekont ile “Kefil … firması tarafından yatırılan tutar” açıklamasıyla davalı hesabına 52.400,00 TL yatırıldığı görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti raporunda; dava dışı banka nezdindeki davalı hesabına mobil bankacılık üzerinden davalı şirket adına yapılan havalelerin üçüncü kişi … tarafından davacı şirket ricası sonucu yapıldığı, davacı adına yapılan 110.000,00 TL havalenin davalının kullandığı kredinin ilk iki taksit ödemesinde kullanıldığı, davacı hesabına yapılan 52.400,00 TL teslimat ile davalı tarafından kullanılan kredinin son taksitinin ödenmemesi sonucunda yapılandırılan kredinin kapatıldığı, davacı adına yapılan 10.000,00 TL havalenin ne amaçla yapıldığının tespit edilemediği, dava konusu alacakla ilişkilendirilen kredinin davacı için davalı hesabı üzerinden çekildiğine dair dava dosyasında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, olayların seyrinden taraflar arasında dava dışı banka üzerinden kullandırılan hatır kredisi ilişkisi olabileceği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu, tarafların defter kayıtlarında dava konusu krediyle ilgili olarak herhangi bir muhasebe kayıtların bulunmadığı, dava dışı bankanın davalıya kullandırdığı krediler nedeniyle lehine ikinci derece tesis edilen ipoteği paraya çevirme riskinin bu aşamada mevcut olmadığı tespit edilmiştir.
…Bankası A.Ş….şubesine yazılan müzekkereye verilen cevapta, davacının 2015 yılına ait şubede herhangi bir kredi başvurusuna rastlanmadığı bildirilmiştir.
Davacı yan, davalı ile dava dışı banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde kefil olduğunu, taşınmazı üzerinde ipotek tesis edildiğini, davalının kredi borcunu ödemediğini, hesapların kat edilmemesi için kredi borcunu ödediğini, kefil olarak ödediği borcun rücuen tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda kredinin davacı yararına davalı hesapları üzerinden kullanıldığı kanaatine ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının, dava dışı banka ile davalı arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olduğu, taşınmazı üzerinde ipotek tesis edildiği, kredi hesabı kat edilmeden krediye yönelik bankaya ödemeler yapıldığı, davacının kefil sıfatıyla ödediğini bildirdiği miktarların tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının kefil sıfatıyla dava dışı kredi alacaklısı bankaya herhangi bir ödeme yapıp yapmadığı, ödeme yapmış ise miktarı, ödediği rakamın davalıdan rücuen tahsilinin talep edilip edilemeyeceği, davacının ödediği kredi borcunun hatır kredisi olup olmadığı, davacı tarafından bankadan kullanılan kredinin hatır nedeniyle davacı tarafından davalıya verilip verilmediği, takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan rücuen tahsilini talep edebileceği alacak bulunup bulunmadığı, var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarına gelindiğinde, mahkeme karar gerekçesinde yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda dava konusu kredinin hatır kredisi olabileceğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporunda ise kredinin hatır kredisi olduğuna ilişkin bir tespite yer verilmemiş, aksine dava konusu alacakla ilişkilendirilen kredinin davacı için davalı hesabı üzerinden çekildiğine dair dava dosyasında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı belirtildikten sonra olayların seyrinden taraflar arasında dava dışı banka üzerinden kullandırılan hatır kredisi ilişkisi olabileceği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle mahkemenin yukarıda yer alan tespiti dosya içeriğine aykırıdır.
Öte yandan davalı yan aşamalarda davacının kredi için bankaya başvurduğunu, kredi başvurusunun reddedildiğini, davacı yetkilisinin ricası üzerine bankadan dava konusu kredinin çekildiğini, kredinin davacıya kullandırıldığını savunmuştur. Yargılama aşamasında anılan savunma doğrultusunda bankaya yazılan müzekkere cevabından davacının dava konusu kredinin kullandırıldığı 2015 yılında herhangi bir kredi başvurusuna rastlanmadığı anlaşılmıştır.
Dosya içerisinde dava konusu kredinin davalı tarafından bankadan çekilerek davacıya kullandırıldığı, kredinin hatır kredisi olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Davacının ödeme yaptığını bildirdiği tarihlerde kredi hesabının henüz kat edilmemiş olması, ipoteğin paraya çevrilme riskinin bulunmaması kefil sıfatıyla ödeme yaptığını ispatlaması halinde davacının ödediği bedeli asıl borçlu olan davalıdan rücuen tahsilini talep etmesine engel teşkil etmeyecektir.
Hal böyle olunca, mahkemece davalının dava konusu kredinin hatır kredisi olduğunu usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı, davalının yemin deliline açıkça dayanmadığı gözetilerek davacının delil olarak dayandığı ödeme dekontlarının değerlendirilmesi gerekirken yanılgılı ve dosya içeriğine aykırı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere davacı davalı ile dava dışı banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olduğu gibi, taşınmazı üzerinde de davalının kredi borcunun teminatını oluşturmak üzere dava dışı banka lehine ipotek tesis edilmiştir.
Davacının delil olarak dayandığı 08/03/2017 tarihli 110.000,00 TL’lik ödeme ile 23/06/2017 tarihli 10.000,00 TL’lik ödemenin açıklama kısmında davacı şirket adına ödendiği belirtilmiş ise de, ödemeler dava dışı … tarafından yapılmıştır.
Davacının dosya içerisinde yer alan ticaret sicil kaydından davacı şirketin ödeme tarihlerindeki şirket yetkilisi dava dışı …’dir.
Dekontlarda adı geçen …’ın davacı şirket vekili, çalışanı olarak hareket ettiğine yönelik dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi, … tarafından yatırılan paralara yönelik davacıya yapılan temlike ilişkin herhangi bir alacak temlik sözleşmesi de bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla, davacının delil olarak dayandığı 08/03/2017 tarihli 110.000,00 TL’lik ödeme ile 23/06/2017 tarihli 10.000,00 TL ödeme doğrudan, temsilen veya vekaleten davacı tarafından yapılmadığından davacının toplam 120.000,00 TL’lik ödeme yönünden aktif husumet ehliyeti bulunmamaktadır.
Davacının delil olarak dayandığı 20/12/2017 tarihli 52.400,00 TL bedelli ödeme dekontuna gelindiğinde ise, anılan bedel davalı hesabına davacı tarafından yatırılmıştır. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile de yatırılan bu bedelin davalı tarafından kullanılan kredinin son taksitinin ödenmemesi sonucunda yapılandırılan kredinin kapatılmasında kullanıldığı tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca, davalının hatır kredisi savunmasını usulüne uygun delillerle ispatlamayamadığı, genel kredi sözleşmesinde kefil olan davacının kredi hesabı kat edilmeden önce ödediği kredi borcunu davalıdan rücuen tahsilini talep edebileceği, 08/03/2017 tarihli 110.000,00 TL’lik ödeme ile 23/06/2017 tarihli 10.000,00 TL ödemenin doğrudan, temsilen veya vekaleten davacı tarafından yapılmadığından toplam 120.000,00 TL yönünden davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı, 20/12/2017 tarihli 52.400,00 TL bedelli ödemenin ise davacı tarafından yapıldığının ispatlandığı, davacının 52.400,00 TL’nin rücuen tahsilini davalıdan talep edebileceği, davalının anılan miktara yönelik icra takibine itirazının haksız olduğu gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
İşbu dava konusu icra takibinde tahsili talep edilen bir diğer alacak kalemi 532,45 TL ihtiyati haciz tutarıdır. Anılan alacak kalemine dayanak olan Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/349 D. İş Esas 2017/351 Karar sayılı ihtiyati haciz kararı itiraz üzerine kaldırılmıştır. Bu durumda davacının ihtiyati haciz kararı nedeniyle anılan alacak kaleminin dayanağı da ortadan kalkmış olup, davalının anılan kaleme yönelik icra takibine itirazı da haklı hale gelmiştir.
Davalının 52.400,00 TL alacağın tahsiline yönelik icra takibine itirazının haksız olduğu anlaşılmıştır. Davacının anılan miktara yönelik rücuen alacağı banka dekontuna dayalıdır. Davacının alacağı likit, bir başka anlatımla bilinebilir ve hesaplanabilir niteliktedir. Bu durumda hüküm altına alınan 52.400,00 TL üzerinden davacı yararına İİK’nun 67. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Reddedilen kısma yönelik davalı vekilinin kötüniyet tazminatına gelindiğinde; davacı reddedilen kısım yönünden icra takibi başlatmakta haksız ise de kötüniyetli olduğuna ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi bu yönde herhangi bir iddia da olmadığından davalı yanın kötüniyet tazminatı talebi reddedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine, davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin kısmın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacı yararına hüküm altına alınan miktar üzerinden icra inkar tazminatına, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2020 tarih ve 2018/165 Esas 2020/488 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KISMEN KABULÜNE, davalının Ankara 25. İcra Müdürlüğü’nün 2017/23373 sayılı takip dosyasında 52.400,00 TL asıl alacağa yönelik itirazının iptaline, takibin anılan miktar üzerinden, takip tarihinden itibaren yıllık %9,75 oranını aşmamak üzere değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle devamına,
2-Hüküm altına alınan 52.400,00 TL üzerinden %20 oranında hesaplanan 10.480,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-Fazlaya ilişkin istemin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
4-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
5-Alınması gerekli 3.579,44 TL harçtan 2.079,53 TL peşin harç ile 864,64 TL icra peşin harcının mahsubu ile kalan 635,27 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacının ödediği 35,90 TL başvurma harcı, 2.079,53 TL peşin harç, 864,64 TL icra peşin harcı olmak üzere toplam 2.980,07 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 262,00 TL posta ve tebligat gideri, 1.300,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.562,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve reddi oranı gözetilerek hesaplanan 473,30 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir ve tespit edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davanın reddedilen bölümü için kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir ve tespit edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında posta ve tebligat gideri olarak yapılan 45,50 TL yargılama masrafının davadaki haklılık durumu gözetilerek 13,79 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/09/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.