Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1481 E. 2023/467 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1481 Esas 2023/467 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1481
KARAR NO : 2023/467

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2020
NUMARASI : 2019/123 Esas 2020/294 Karar
DAVACI : … -UETS
VEKİLİ : Av. … -UETS-
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit/İstirdat
DAVA TARİHİ : 30/05/2019
KARAR TARİHİ : 29/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/03/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali ve menfi tespit istemine ilişkin davaların yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVADA DAVA
Davacı banka vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … Şubesi ile dava dışı …Şirketi arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, dava dışı şirkete kredi kullandırıldığını, davalının sözleşmenin aynı limitle kefili olduğu, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini, kat ihtarına rağmen borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsiline yönelik olarak Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/9152 esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, ayrıca Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2014/4033 esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi takip yapıldığını, taşınmazın yapılan ihale sonucunda borçlu firma riskine mahsup edildiğini ileri sürerek davalının takibe karşı yaptığı haksız itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, dava dışı şirket ile banka arasında imzalanan sözleşmeden kaynaklanacak her türlü alacağı karşılamak üzere müvekkilinin gayrimenkulü bankaya ipotek verdiğini, davacı banka tarafından ipotek işleminin geçerli olması için genel kredi sözleşmesinin de kefil olarak imzalanması gerektiğini söylemesi üzerine 250.000 TL tutarlı genel kredi sözleşmesinin de imzalandığını, ipotek verilen gayrimenkulün bankaya devredildiğini, müvekkili tarafından ödemeler yapıldığını, bu şekilde banka alacağının ödendiğini, başlatılan takibe de bu nedenle itiraz olunduğunu, imzalanan genel kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olunmadığına yönelik Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/272 esas sayılı dosyasında açılan davanın derdest olduğunu, ipotek verilen taşınmazın müvekkilinin müzayaka durumundan faydalanılarak bankaca el konulduğunu belirterek haksız davanın reddini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA DAVA
Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı kredi borçlusu arasında imzalanan 13/08/2010 tarihli 250.000,00 TL limitli sözleşmenin kefil olarak imzalandığını, ancak eş muvafakati alınmadığından kefaletin geçersiz olduğunu, bankanın daha önce şirketin kullandırdığı kredilerin teminatı olarak müvekkiline ait taşınmazın ipotek olarak alındığını, imzalanan sözleşmelere istinaden verilen kredilerin yapılan ödemelerle kapatıldığını, borç kalmadığını, kredi alan şirketin bankadan başka krediler de kullandığını, ipotekli taşınmazın 90.000,00 TL borca mahsuben bankaya devrinin yapıldığını, daha sonra kredi limitinin arttırıldığını, arttırılan limite göre dava dışı şirkete krediler kullandırıldığını, bu sözleşmelerde müvekkilinin imzasının olmadığını belirterek Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/9152 esas sayılı dosyasında başlatılan takiple ilgili bankaya borçlu olunmadığının tespitine, 20/06/2013 tarihinde 90.000,00 TL bedelle borca mahsuben bankaya verilen taşınmazın güncel değerinin ve bankaya ödenen nakit bedelin yasal faizi ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, birleşen dosyanın davacısının kefil olarak genel kredi sözleşmelerini imzaladığını, sözleşmeye istinaden dava dışı şirkete kredi kullandırıldığını, davacının aynı zamanda kullanılan kredilerde ipotek borçlusu olduğunu, açılan davanın yerinde olmadığını, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; asıl davada icra takibine konu edilen alacağın davalının kefil olarak imzaladığı sözleşmeden kaynaklanmadığından asıl davanın reddine, asıl davada davacı banka takip başlatmakta haksız ve kötüniyetli olduğundan kötüniyet tazminatından sorumlu tutulmasına, birleşen davada ise menfi tespite konu talep itirazın iptali davasında çözüme kavuşturulacağından bu taleple ilgili dava açmakta davacının hukuki menfaati olmadığından, ipotekli taşınmazın devir bedelinin iadesine yönelik talep yerinde görülmediğinden menfi tespit talebi ve devir bedelinin iadesine yönelik talebin reddine, icra dosyasında takibe konu edilen alacakla ilgili birleşen dosyanın davacısının herhangi bir borcu olmamasına rağmen ödeme yaptığından birleşen davanın kısmen kabulü ile Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/9152 esas sayılı dosya ile ilgili menfi tespit isteminde hukuki menfaat olmadığından reddine, belirtilen icra dosyasında ödenen 3.900,00 TL’nin 27/07/2013, 1.500,00 TL’nin 05/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, gayrimenkulün güncel değerinin tahsiline yönelik talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl davada davacı birleşen davada davalı banka vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Asıl davada genel kredi sözleşmesi kapsamında kat ihtarının davalıya usulüne uygun tebliğ edildiğini davalının ihtarnameye hiçbir itirazı bulunmadığını, müvekkili bankaya şifaen ve 23/06/2014 tarihinde yazılı olarak müracaatta bulunduğunu, 100.000,00 TL ödeme talebiyle kefaletten ibra edilmesini istediğini, dolayısıyla sözleşme kapsamında kefil olduğunu,
Davalı tarafından cevap dilekçesinin süresinde verilmediğini, süresi geçtikten sonra verilen cevap dilekçesinde talep edilen kötü niyet tazminatına hükmedilmiş olmasının savunmayı genişletme yasağı kapsamında kaldığını, bu nedenle kötü niyet tazminatı kapsamında hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Birleşen davada ise, aleyhlerine kurulan 3.900,00 TL’nin ve 1.500,00 TL’nin istirdadına ilişkin kararın hatalı olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla açılacak istirdat davasının ön şartının arubuluculuğa başvurma şartının yerine getirilmediğini, arabuluculuk tutanağı incelendiğinde, arabuluculuk görüşmelerinin konusunun menfi tespitten kaynaklanan uyuşmazlık olarak belirlendiğini, tutarın iadesine yönelik herhangi bir açıklama bulunmadığını, bu nedenle dava şartı yokluğundan istirdat isteminin reddi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl dava, dava dışı şirkete kullandırılan krediden kaynaklı borcun tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın haksızlığı iddiasıyla açılan itirazın iptaline, birleşen dava ise, başlatılan takipte istenilen kredi borcundan dolayı borçlu olunmadığının tespiti, kredinin teminatı olarak verilen taşınmazın bankaya devrinden dolayı taşınmaz değerinin ve ödenenin bankadan tahsiline istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 14. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9152 esas sayılı dosyanın incelenmesinde; alacaklısının …, borçlularının …Şirketi, … ve … olup, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla 199.086,20 TL asıl alacak, 98.115,90 TL işlemiş faiz, 4.905,78 TL BSMV ve 237,33 TL masraf olmak üzere toplam 302.405,21 TL’nin kefillerden, borçlu şirketten ise ipotek bedeli olan 210.000 TL’nin düşümü ile 92.405,21 TL’nin faizi ile birlikte tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, …’in takibe itirazı üzerine takibin durdurulduğu görülmüştür.
Bankacı bilirkişiden alınan rapor ve ek raporda özetle; asıl davada davacı birleşen davada davalı banka ile dava dışı …Şirketi arasında 13/08/2010 tarihli 250.00,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, … ve davalı …’in aynı limitle sözleşmenin müteselsil kefili olduğunu, banka şubesinde yerinde yapılan incelemeye göre davacı banka ve dava dışı …Şirketi arasında 10/02/2011 tarihli 750.000,00 TL limitli ayrı bir genel kredi sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmede davalı …’in imzasının bulunmadığını, dava ve takibe konu borçlu cari hesap kredisinin 20/12/2011 tarihinde kullandırıldığını, 200.000,00 TL bedelli taksitli ticari kredinin 24/05/2011 tarihinde, yine 50.000,00 TL bedelli taksitli ticari kredinin 14/10/2011 tarihinde, kredi kartının ise 25/02/2011 tarihinden itibaren kullanılmaya başlandığını, kredili mevduat hesabının ise 13/01/2013 tarihinde hesaptan yapılan ödemeden sonra krediye dönüşen bakiyeden kaynaklandığının görüldüğünü, takibe konu çeklerin ise 28/06/2011 tarihinde dava dışı şirkete verilen çeklerden kaynaklandığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatları gereğince icra takibine konu kredinin hangi sözleşme kapsamında kullandırıldığının tespiti gerektiğini, dava ve takibe konu kredilerin davalı …’in imzası bulunmayan 10/02/2011 tarihli sözleşme kapsamında kullandırıldığını, bu nedenle davalı …’in sorumluluğunun bulunmadığını, mahkemece aksi yönde düşünülmesi halinde takip tarihi itibariyle 169.620,69 TL asıl alacak, 39.872,17 TL işlemiş faiz, 1.985,27 TL BSMV, 297,33 TL masraf olmak üzere toplam 211.775,46 TL borçlu olduğu, asıl alacağın 8.350,00 TL’lik kısmı kredi kartı alacağı olduğu için takip tarihi itibariyle %30,24, kalan 161.270,69 TL’lik kısmına ise %39 temerrüt faizi uygulanması gerektiği,
Birleşen dosya yönünden ise, Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/9152 esas sayılı takip dosyasında birleşen davacı … tarafından 5.400,00 TL ödeme yapıldığı, bu ödemelerden 3.900,00 TL’nin 27/07/2013, 1.500,00 TL’sinin 05/09/2013 tarihinde işleyecek faizle iadesinin gerektiği belirtilmiştir.
Davalılar vekilince birleşen dava yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de, ilk derece mahkemesince istinaf harcının yatırılması için 22/10/2020 tarihinde muhtıra çıkartıldığı, çıkartılan muhtırada istinaf yoluna başvurma harcı 148,60 TL, istinaf maktu harcı 54,40 TL’nin bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması, aksi halde istinaf isteminden vazgeçmiş sayılacaklarının ihtar edildiği, ihtarın 27/10/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı birleşen dosya davacısı vekili tarafından dosyaya yalnızca 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı yatırıldığından ilk derece mahkemesince 18/11/2020 tarihinde 54,40 TL istinaf karar harcı yatırılmadığından HMK’nun 344.maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna başvurulmamış sayılmasına karar verildiği, ek kararın 28/11/2020 tarihinde asıl davada davalı birleşen davada davacı … vekiline tebliğ edildiği anlaşılmakla asıl davada davalı birleşen davada davacı … yönünden istinaf değerlendirilmesi yapılamamıştır.
Asıl davada davacı birleşen davada davalı banka vekilinin istinaf başvurusuna gelince; dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bankacı bilirkişinin rapor ve ek raporunda belirttiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere davacı banka ile dava dışı …Şirketi arasında 13/08/2010 tarihli 250.00,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede davalı …’in aynı limitle kefaletinin bulunduğu, davacı banka ile dava dışı şirket arasında 10/02/2011 tarihli 750.000,00 TL limitli ikinci bir genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı …’in bu sözleşmede kefaletinin bulunmadığı, dava ve takibe konu kredilerin tamamının davalı …’in imzası bulunmayan 10/02/2011 tarihli 750.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığından davalı …’in kendi kefaleti bulunmayan sözleşme kapsamında kullandırılan krediden ötürü sorumlu tutulamayacağından açılan davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, birleşen davada asıl davanın davalısı birleşen dosyanın davacısı …’in dava ve takibe konu kredilerin kullandırıldığı genel kredi sözleşmesinde kefalet imzası bulunmadığı halde takip dosyasına bankacı bilirkişinin tespitine göre Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/9152 esas sayılı takip dosyasında birleşen davacı … tarafından 5.400,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmakla yapılan ödemenin asıl dava dosyasının davacısına iadesi gerektiği, her ne kadar davalı bankaca açılan davada menfi tespite yönelik arabuluculuk başvurusu yapılmasına rağmen istirdat istemine ilişkin olarak arabuluculuk başvurusu bulunmadığı iddia edilmiş ise de, dosya kapsamına göre davacı yanın takip dosyasından ötürü borçlu bulunmadığının tespiti ile bu dosyaya ödemiş olduğu miktarın tahsiline yönelik olarak birleşen dava açılmıştır. Bilindiği üzere menfi tespit davasında borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmakta, menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmekte olduğundan talebin zorunlu arabulucuğa tabi olmadığından davalı bankanın buna yönelik istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29.11.2022 tarih ve 2021/4837 Esas 2022/8477 Karar sayılı içtihatı).
Öte yandan, kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için borçlu aleyhine başlatılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra kötü niyetli olarak başlatılması gerekir. Bir başka anlatımla alacaklının alacaklı olmadığını bilerek borçlular aleyhine icra takibi başlatması gerekir. Somut olayda ise, davacı banka ile dava dışı şirket arasında birden fazla genel kredi sözleşmesi imzalandığı, dava dışı şirketin kullanmış olduğu krediyi ödememesi üzerine alacağın tahsiline yönelik olarak icra takibinin yapıldığı gibi davacının davalı aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de, kötü niyetli olduğuna ilişkin davalı tarafça herhangi bir iddia ve delil sunulmadığından davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şeklide hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bu yönüyle kaldırılması gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle asıl davada davacı birleşen davada davalı banka vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kötü niyet tazminatı yönünden kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Asıl davada davacı birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile,
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/07/2020 tarih ve 2019/123 Esas 2020/294 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B)1-Asıl davanın REDDİNE,
2-Kötü niyet tazminat isteminin REDDİNE,
3-Davacı harçtan muaf olduğundan harç tahsiline yer olmadığına,
4-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 29.618,36 TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça yapılan 51,60 TL posta gideri ile 500,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 561,60 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
C)1-Birleşen davanın kısmen kabulü ile Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/9152 esas sayılı dosya ile ilgili menfi tespit isteminde hukuki menfaat olmadığından reddine, belirtilen icra dosyasında ödenen 3.900,00 TL’nin 27/07/2013, 1.500,00 TL’nin 05/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, gayrimenkulün güncel değerinin tahsiline yönelik talebin reddine,
2-Davalı harçtan muaf olduğundan davacı tarafça yatırılan 44,40 TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen menfi tespit talebi yönünden hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücreti ile bankaya devri yapılan taşınmaz devri bedeli olarak istenen miktar üzerinden hesaplanan 12.500,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan ayrı ayrı tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
C)1-Asıl davada davacı birleşen davada davalı taraftan istinaf karar harcı olarak alınan 54,40 TL harcın talep halinde asıl davada davacı birleşen davada davalıya iadesine,
2-Asıl davada davacı birleşen davada davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/03/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.