Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1475 E. 2022/1198 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1475 Esas 2022/1198 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1475
KARAR NO : 2022/1198

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2020
NUMARASI : 2016/65 Esas 2020/154 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 27/01/2016

BİRLEŞEN ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2016/699 ESAS 2016/519
KARAR SAYILI DOSYASI
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 09/08/2016

BİRLEŞEN ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2018/962 ESAS 2019/14
KARAR SAYILI DOSYASI
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 31/12/2018
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2022

Taraflar arasındaki alacak ve tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen (Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/962 Esas) davaların kısmen kabulüne, birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/699 Esas sayılı dosyası yönünden davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşme ile davalıya ait hastanede bulunan ortopedi ve travmatoloji kliniğinin işletme hakkının müvekkiline verildiğini, sözleşmeye göre müvekkilinin vermesi gereken hizmeti tam ve eksiksiz olarak sunduğunu, edimlerini ifa ettiğini, davalının ise ödemeleri türlü bahanelerle geciktirdiğini, sözleşmenin devamı amacıyla müvekkilinin şifahi olarak davalıyı sürekli ihtar ettiğini, herhangi bir düzelme olmaması üzerine davalıya bildirim mektubu gönderildiğini, bunun da sonuç vermemesi üzerine gönderilen ihtarname ile gecikmelerin düzeltilmesi, aksi takdirde sözleşmenin haklı nedenle feshedileceğinin davalıya bildirildiğini, bu durumunda sonuç vermediğini, müvekkilinin haklı nedenle sözleşmeyi tek taraflı olarak ihtarname göndererek feshettiğini, davalının sözleşmenin feshine kusuruyla sebep olduğunu, sözleşmede ihlal tarihinin öğrenildiği güne kadar kendisine ödenen işletme bedelinin %10’u cezai şart olarak hastanenin şirkete ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalıdan sözleşmeden kaynaklanan alacak ve cezai şart alacağı bulunduğun belirterek sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği 21/10/2015 tarihine kadar hesaplanacak olan alacaktan şimdilik 10.000,00 TL’nin faiz talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan tahsiline, ticari işlere uygulanacak olan gecikme faizi oranından en az %18 fazla faiz uygulanmasına, sözleşmede kararlaştırılan %10 oranında cezai şarta ihlal tarihinin öğrenildiği tarihten itibaren faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında talebini toplam 169.938,85 TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili olarak ıslah etmiştir.
Birleşen 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/699 Esas 2016/519 Karar sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında işletme hakkı devir sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşme öncesi iş teklifinde minimum ciro taahhüt ettiğini, sözleşmenin iş teklifine uygun olarak yapıldığını, müvekkilinin sözleşmeyi ihlal etmediğini, davalının sözleşmeye aykırı olarak sözleşmeyi, süresinden önce tek taraflı feshettiğini, ortopedi servisinin feshinden sonra tekrar faaliyete başlamasına kadar geçen süre zarfında müvekkilinin kardan yoksun kaldığını, davalının ani feshi ile birlikte kliniği, doktoru, hemşiresi ve tıbbı personeli ile birlikte terk ettiğini, bu tutum ve davranışın yatan hastaların kontrolü, randevuların, hastaların muayenesi gibi işlemler yapılamadığından hastaların mağdur olmasına ve hastanenin zarar görmesine neden olduğunu, sözleşmenin süresinden önce haksız feshi nedeniyle ortopedi servisinin yeniden işletilmeye başlandığı tarihe kadar geçen süre için taahhüt edilen cironun kar yoksunluğu zararı olarak davalıdan tazmini için davanın açıldığını belirterek şimdilik 1.000,00 TL kar kaybı ile şimdilik 30.000,00 TL manevi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/962 esas 2019/14 Karar sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; asıl davadaki iddialarını tekrar ederek asıl davada yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu doğrultusunda müvekkilinin davalıdan 342.935,43 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini belirterek 172.996,58 TL asıl alacağın muacceliyet tarihi olan 07/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının ihtarname tarihi itibarıyla tahakkuk etmiş bu miktar bir alacağı bulunmadığını, davacının başka bir hastane ile anlaştığını, sözleşmenin feshi için bahane yaratma gayreti içine girdiğini, davacının sözleşmeyi sözleşme hükmüne aykırı olarak feshettiğini, sözleşmedeki ciro taahhüdü nedeniyle müvekkilinin davacıdan alacağı bulunduğunu, bu alacakların mahsubundan sonra davacının dava tarihi itibarıyla 245.244,59 TL bakiye alacağı bulunduğunu, davacının işbu kısmi davada 10.000,00 TL alacağı bulunduğunu kabul ettiklerini bildirerek cari hesap uyarınca yapılan mahsuplaşmadan sonra bakiye kalan alacaktan talep edilen 10.000,00 TL’nin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda asıl dava yönünden davacının fesih tarihi itibarıyla davalıdan talep edeceği alacağın davalının takas mahsubu uygulandıktan sonra 169.938,85 TL olduğu, birleşen dava yönünden davacının lehine hesaplanabilecek bir maddi tazminat alacağı bulunmadığı, manevi tazminatın takdirinin mahkemeye ait olduğunun bildirildiği, TBK’nun 182. maddesi uyarınca tarafların cezanın miktarı ve cezaya ilişkin edimi serbestçe belirleyebilecekleri, cezayı aşan zararın tazmini için alacaklının borçlunun kusurunu ispatlaması gerektiği, davada davalının davacının kusurunu ispatlayamadığı, cezai şart miktarının kesin bir şekilde belirlenmediği, dosyada bulunan davacıya hitaben yazılan teklif mektubunda ilgili oranlarda kesinti yapılmasını taahhüt ettiğinin anlaşıldığını, davacının bu teklifi sözleşmenin bir parçası kabul ederek sözleşmedik oranlarda davacı tarafından kesinti yapılmasının mahkemece kabul edildiği, davalı tarafından 170.000,00 TL daha istenilmiş ise de, TBK’nun 182/3 maddesi kapsamında mahkemece kabulünün mümkün olmadığı, dosyada alınan kök ve ek raporların davayı aydınlatmaya elverişli bulunduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL’nin 21/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/962 Esas yönünden davanın kısmen kabulüne, 159.938,85 TL’nin 21/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/699 Esas sayılı dosyası yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı aleyhine açılan alacak davasında yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporlarında mahsup işlemleri uygulandıktan sonra fesih tarihi itibarıyla 169.938,85 TL, dava tarihi itibarıyla 342.935,43 TL alacaklı olunduğunun belirtildiğini, asıl davada dava değerinin ıslah ile 169.938,85 TL’ye artırıldığını, dava tarihi itibarıyla alacaklı oldukları miktar tespit edildiğinden Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/962 Esas sayılı davasının açıldığını, mahkemece ise müvekkili yalnızca 169.938,85 TL alacaklıymış gibi her iki davanın da kısmen kabulüne karar verdiğini, kısmen reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmettiğini, kabul etmemekle birlikte davalı vekilinin 08/08/2016 tarihli dilekçesinde dahi 245.244,59 TL bedeli kabul ettiğinin mahkemece dikkate alınmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının asıl dava ve birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/962 Esas sayılı dava dosyası yönünden kaldırılmasına, asıl ve birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/962 Esas sayılı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı, birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının başka bir hastane ile anlaşma yaptığından alacağını bahane edip, müvekkiliyle arasındaki sözleşmeyi feshettiğini, kliniği doktoru ve hemşiresiyle birlikte terk ettiğini, müvekkilinin mağdur olduğunu, bilirkişi raporuyla tespit edilen davacının fesih tarihi itibarıyla bulunan alacağı toplam çalışılan ciro ile karşılaştırıldığında sözleşmenin devamını imkansız ve feshini haklı kılacak bir miktar olmadığını, ödemelerin peyder pey yapıldığını, fesihden sonra bile ödeme yapıldığını, davacının sözleşme gereğince ciro taahhüdünden kaynaklanan eksiklik ve SGK kesintilerini mahsup işlemi yapmak üzere davet edildiği halde bu davete uymayarak sözleşmeyi kendisinin ihlal ettiğini, sözleşmede fesih sebeplerinin belirtildiği hükümde alacağın ödenmemesinin açık bir fesih nedeni olarak kararlaştırılmadığını, sözleşmenin süresinden önce feshedildiğini, sözleşme ilişkisi, işletme hakkı, hak ediş ve ödemeler devam ederken davacının alacaklı durumda olmasının gayet doğal olduğunu, süre bitmeden sözleşmenin haksız fesih nedeniyle müvekkilinin hastanede ortopedi kliniğinin yeniden işletilmeye başlandığı tarihe kadar geçen sürede davacı tarafından taahhüt edilen aylık ciro kaybına ilişkin maddi tazminat ile hastaların mağdur edildiğini, hastanenin itibar kaybına uğradığını, manevi tazminat hakkında birleşen davadaki deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden birleşen davanın reddine karar verildiğini, sözleşmede açıkça sözleşmenin gerçekleşmesi süresince ciro taahhüdünde bulunulduğunun görüldüğünü, ilk yıl minimum ciro taahhüdünde bulunulup, sonraki yıllar bulunulmamasının sözleşmenin amacına aykırı bulunduğunu, 2015 yılında da sözleşme gerçekleştiğinden bu yıla ilişkin gerçekleşmiş her ay ciro taahhüt eksikliğinin de hesaplanarak mahsubu gerekirken sadece 2014 yılının ciro taahhüt eksikliğinin mahsubunun doğru olmadığını, sözleşme gerçekleşmeleri tablosunda 2015 yılı ciro taahhüt eksikliğinin 33.367,54 TL olarak görüldüğünü, 2014 yılı ciro taahhüt eksikliğinin hatalı hesaplandığını, dosyaya sunulan tabloda bazı aylarda aylık ciro taahhüt tutarının aşılıp fark oluşmadığı, dolayısıyla hesaplamanın ay bazında yapılması gerektiğini, ciro taahhüdünün her ay için olduğunu, yıllık ciro taahhüdü olsaydı her ay için bir miktar taahhüt edildiğinin belirtilmeyeceğini, 2014 yılı için ay bazında her ay ciro eksik tutarları toplandığında 299.122,07 TL olacağını, davacının alacağının fazla hesaplandığını, haksız fesih nedeniyle maddi zararla ilgili bilirkişi hesap raporu alınarak maddi ve manevi tazminat alacağının hüküm altına alınması gerekirken birleşen dava ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl ve birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/962 Esas sayılı davanın reddine, birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/699 Esas sayılı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl ve birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/962 Esas sayılı dava; … Hastanesi ortopedi ve travmatoloji servisinin boş olan bir adet ortopedi hekimi kadrosunun yanı sıra tüm istihdam masrafları işletmeci tarafından karşılanacak olan 3 adet servis hemşiresi, 1 adet ameliyathane hemşiresi, 1 adet teknisyen, 1 adet sekreter ile birlikte işletme hakkının verilmesine konu olan sözleşmeden kaynaklanan alacak ve cezai şart alacağı, birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/699 Esas sayılı dava ise anılan sözleşmeden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Hükmün kapsamı başlıklı HMK’nun 297/2 maddesi; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.
Davacı yan asıl davada, dayanaklarını ileri sürerek işletme hakkı devir sözleşmesi nedeniyle fesih tarihi olan 21/10/2015 tarihine kadar hesaplanacak alacağından şimdilik 10.000,00 TL alacak ile sözleşmede kararlaştırılan cezai şart alacağının tahsilini talep etmiş, yargılama aşamasında alacağını toplam 169.938,85 TL olarak ıslah etmiştir. Cezai şart alacağının miktarına yönelik herhangi bir harca esas değer bildirilmediği gibi anılan kalem alacak yönünden herhangi bir harçta yatırılmamıştır.
Davacı yan, asıl davada yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporunda fesih tarihi itibarıyla davacı alacağının 169.938,85 TL, dava tarihi itibarıyla ise 342.935,43 TL olduğunun tespit edilmesi üzerine, fesih tarihinden sonra dava tarihine kadar olan bakiye 172.996,58 TL alacağın tahsili talebi ile bu kez birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/962 Esas sayılı davasını açmıştır.
Mahkemece, davacı yanın asıl dava dilekçesinde yer alan, cezai şart alacağına ilişkin olarak anılan kalem alacağın değerinin davacı yana açıklatılarak cezai şart alacağına yönelik harç eksikliği giderilmediği gibi, gerekçede TBK’da cezai şarta ilişkin hüküm yazılıp cezai şarta ilişkin genel açıklamalar yapılmış ise de, cezai şart alacağının neden reddedildiğine yönelik herhangi bir gerekçeye de yer verilmemiştir.
Öte yandan, yukarıda açıklandığı üzere bilirkişi raporu ile davacının fesih tarihi ve dava tarihi itibarıyla davacının davalıdan sözleşme nedeniyle talep edebileceği alacak miktarı tespit edilmiş, mahkemece de bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilmesine rağmen asıl davanın 10.000,00 TL üzerinden, birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/962 Esas sayılı dava dosyasının da 159.938,85 TL üzerinden kabul edilmesine yönelik herhangi bir gerekçe yazılmamıştır.
Birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/699 Esas sayılı dava dosyasında davacı yan davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, itibar kaybı olduğunu, sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi nedeniyle taahhüt edilen ciroya ilişkin kar kaybı bulunduğunu iddia ederek maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Mahkemece karar gerekçesinde bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporda birleşen davada davacı lehine hesaplanabilecek herhangi bir tazminat alacağı bulunmadığı, manevi tazminatın takdirinin mahkemeye ait olduğunun belirtildiği özetlendikten sonra raporun hükme esas alındığı belirtilmekle yetinilmiştir. Karar gerekçesinde anılan birleşen davada davacının maddi ve manevi tazminat talebinin neden reddedildiğine ilişkin gerekçe bulunmamaktadır. Bu durum ise adil yargılanma hakkının ihlali olup, aynı zamanda HMK’nun 297/2 maddesine de aykırılık teşkil etmektedir.
Tüm bu nedenlerle kararın gerekçesiz olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nun 355. maddesi gereğince kamu düzenine aykırılık gözetilerek, diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nun 353/1-a.6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve taktiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;

1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek 6100 Sayılı HMK’nun 355. maddesi gereğince KABULÜNE, sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/02/2020 tarih ve 2016/65 Esas 2020/154 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talebi halinde davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yatırılan toplam 2.902,14 TL nispi istinaf karar harcı ile 54,40 TL maktu istinaf karar harcının talebi halinde davalıya verilmesine,
6-Taraflar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonunda dikkate alınmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/10/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.