Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1466 E. 2022/1062 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1466 Esas 2022/1062 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1466
KARAR NO : 2022/1062

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2020
NUMARASI : 2013/748 Esas 2020/437 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :

DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 30/01/2013

BİRLEŞTİRİLEN ANKARA 4.ASLİYE TİCARET MAHKAMASİNİN 2013/ 638 ESAS SAYILI DAVASINDA
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :

DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 30/01/2013
KARAR TARİHİ : 22/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :22/09/2022

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVADA DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ölen dayısı …’ın isteği üzerine davacıların 1997 yılında … bayisinin servis kısmında çalışmaya başladığını, başarılı çalışması nedeni ile ölen dayıları tarafından … ile birlikte … Tic. A.Ş’yi kurup davacıları bu şirkete ortak yaptıklarını, başarılı çalışmaları nedeniyle davacı payının % 40′ a çıkarıldığını, buna rağmen dayısı tarafından müvekkillerinin devre dışı bırakıldığını, şirket gelirlerinden kar payı ödemediği gibi çalışması karşılığı ücret ödemesi dahi yapmadığını, dayısının zorlamaları sonucu 08/02/2007 tarihinde şirketteki tüm payların …’a devretmek zorunda kaldıklarını, devir dolayısı ile hiçbir ödeme yapılmadığını, dayısı öldükten sonra da davalı mirasçıların kendileri ile ilgilenmediğini iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bedelsiz devredilen şirket paylarının devir günündeki değerinin belirlenip şimdilik 100.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞTİRİLEN ANKARA 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2013/ 638 ESAS SAYILI DAVASINDA DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; otomobil bayiliği işi ile uğraşan dayısı …’ın yönlendirmesi sonucu gıda işinde ticari faaliyette bulunmak üzere …. Kolektif Şirketi’ni kurduklarını, baskılar sonucu bu şirketteki paylarını 2006 yılı içerisinde dayısına devretmek zorunda kaldıklarını, hisse devri karşılığı hiçbir bedel ödenmediğini, davacıya verdiği emek karşılığı ödeme yapılmadığı gibi kar payı ödemesi de yapılmadığını iddia ederek devredilen hisselerin değeri belirlenip şimdilik 50.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Asıl ve birleşen davalarda davalılar vekili ; davalılardan …’ın davalı sıfatı olmadığını, Kastamonu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2013/64 esas sayılı davasının konusunun da aynı olduğu için derdestlik halinin gerçekleştiğini, davacının pay devri nedeniyle düzenlenen sözleşmede hisse bedelini peşin ve nakit olarak aldığının yazılı olduğunu, iradeyi sakatladığı söylenen durumun ortadan kalmasını takip eden bir yıl içerisinde bu davanın açılması gerektiğini bildirerek husumet, süre ve derdestlik itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; asıl davada … AŞ’ye ait her iki davacının ortaklık payları 08/02/2007 tarihinde devredildiği, bu şirkete ait pay bedelinin davalılardan tahsilini konu alan davanın ise 30/01/2013 tarihinde ve devir işlemi üzerinden 5 yıl 11 ay 22 gün geçtikten sonra, birleşen davada ise … Kolektif Şirketindeki davacıya ait pay 18/08/2006 tarihinde devredildiği, bu şirkete ait pay bedelinin davalılardan tahsilini konu alan davanın 30/01/2013 tarihinde ve devir işleminin üzerinden 6 yıl 5 ay 12 gün geçtikten sonra açıldığı, şirket ortakları arasındaki pay devrinden kaynaklanan alacak talepleri 5 yıllık süre içerisinde talep edilmesi gerekirken, her iki davanın da devir işleminin üzerinden sırası ile 5 yıl 11 ay 22 gün ve 6 yıl 5 ay 12 gün geçtikten sonra açıldığı için ortada süresinde açılmış dava bulunmadığının kabul edildiği, davacıların paylarını devrettikleri …’ın kendilerini devir konusunda zorlaması sonucu pay devrini yapmak zorunda kaldıklarını ileri sürmüş iseler de; iradeyi sakatlayan durumun ortadan kalkmasından itibaren bir yıllık süre içerisinde dava açılmasının zorunlu olup 2006 ve 2007 yıllarında devir işlemi yapıldıktan sonra 5 yılı aşkın süre sonunda davaların açıldığı, bu durumun bir yıllık dava açma süresine de uyulmadığının kabul edildiği, her iki dava ile noterde devir edilen ve aynı belgede bedeli belirlenip davacılara ödenmediği ileri sürülen hisse devir bedellerinin davalılardan tahsilinin talep edildiği, bilirkişi … ‘ dan alınan 27/03/2018 tarihli asıl ve 19/06/2020 tarihli ek raporlar ile devir edilen ve bedelleri talep edilen payların güncel değerleri belirlendikten sonra davacılar vekili davayı tam ıslah ettiklerini belirtip, raporlar ile belirlenen güncel hisse bedellerinin ödenmesini talep etmiş ise de, asıl davalardaki talebin devir edilen hisselerin devir belgelerinde belirtilen ve ödenmeği ileri sürülen değerlerinin tahsili iken, tam ıslah dilekçesi olduğu ileri sürülen talep ise devir edilen hisselerin güncel bedellerinin tahsili istemine ilişkin olup, her iki talebin de aynı olduğu, ilk davalarda devir sözleşmelerindeki bedelin, sonradan hazırlanan dilekçede ise aynı hisselerin güncel değerlerinin talep edilmesi neden ile ortada tam ıslah sayılması gereken bir durumun olmadığı, davacılara ait her iki şirketteki payların devrine ilişkin sözleşmeler noterde düzenlenmiş olup, sahtecilikleri ispat edilinceye kadar geçerli belge niteliğindeki noter belgelerinde davacıların pay devir bedellerini nakden ve peşin aldıklarının belirtildiği, devir bedelinin nakden ve peşin ödendiğine ilişkin bu kayıtların aynı güçteki yazılı belge ya da noterde düzenlenen pay devri sözleşmelerinin sahte olduklarına ilişkin mahkeme kararı ile ispat edilmesi gerektiği, davalıların miras bırakanı …’ın davacıların iradelerini cebir, şiddet veya tehdit yolu ile ortadan kaldırıp onları kandırmak suretiyle hisse devirlerini gerçekleştirdiği konusunda davacıların iddiaları dışındaki hiçbir delil sunulmadığı gerekçeleriyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince davanın zamanaşımından reddine karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, davalı tarafın zamanaşımı def’i bulunmadığını, davaların devredilen hisse bedellerinin ödenmemesi ile alacak davası olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporlarında da davacıların devrettikleri paylarının güncel değerlerinin devir miktarlarının üstünde olduğunu, bireşen dosyada … kollektif şirketinden pay devrini davacı asılın değil vekaleten …’in yapması ile pay alacağının bulunduğunun belirtildiğini, davacı asılların akrabası olan davalıların murisi …’a hisselerini hiçbir bedel almadan devrettklerini, ancak akraba olan müteveffanın pay bedellerini hiç bir zaman ödemediğini, hazırlanan bilirkişi raporunda pay bedellerinin gerçek, güncel değeri üzerinden yapılan hesaplamada da vaki olan alacağın ortaya çıktığını, davalı yanın ödeme yaptıklarına dair hiçbir belge sunamadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl ve birleşen davanın kabul edilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davacılara ait şirket paylarının davalıların miras bırakanlarının zorlanması nedeniyle bedel ödemeksizin davalılara devredildiği iddiasına dayalı hisse bedellerinin davalılardan tahsili istemine ilişkindir
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Kastamonu 1. Noterliğinin 08/02/2007 tarihli… yevmiye no’lu hisse devir sözleşmeleri, ticaret sicil kayıtları, tapu kayıtları, vekaletname, ek sözleşme, veraset ilamı, hesap ekstreleri, vergi kayıtları vs. deliller dosya arasında mevcuttur.
Dosya kapsamından, asıl davada davacı … Kastamonu 1. Noterliği’nin 08/02/2007 Tarih ve … yevmiye numaralı işlemi ile … AŞ’deki 20 hissesinin tamamını 1.000,00 TL bedelle davalıların miras bırakanı …’a, yine davacı … aynı şirketteki 160 payından 150 tanesini …’a kalan 10 payını ise …’a 75.000,00 TL ve 5.000,00 TL bedelli olmak üzere Kastamonu 1. Noterliği’nin 08/02/2007 tarihli işlemi ile devrettiği, birleşen davada, davacı …’in … kollektif şirketteki paylarının devri için Kastamonu 1. Noterliği’nin 17/06/2006 Tarih … yevmiye numaralı işlemi ile …’i vekil olarak tayin ettiği, vekilin bu yetki belgesi ile Tokat 1. Noterliği’nin 18/08/2006 Tarih ve … yevmiye numaralı işlemi ile davacıya ait tüm payların 62.500,00 TL bedelle …’a devrettiği, hisse devirlerinin noterde düzenlenen işlemler ile gerçekleştiği ve dayanak belgelerde devir bedellerinin nakden ve peşin olarak devreden davacılara ödendiğinin yazılı olduğu anlaşılmaktadır.
Asıl ve birleşen davada, davacılar paylarını devrettikleri muris …’ın kendilerini devir konusunda zorlaması sonucu pay devrini yapmak zorunda kaldıklarını ileri sürmüş iseler de; davacıların iddia ettiği mobbing eyleminin 6098 sayılı TBK’nın 30-39.maddeleri arasında düzenlenen irade bozuklukları hallerinden olmadığı gibi davacıların murisin iddia edilen eylemleri gerçekleştirdiğini ispatlayamadıkları, aksi kabul edilse dahi murisin 09/05/2007 tarihinde vefat ettiği, bu durumda iradeyi sakatlayan durumun murisin vefat tarihi olan 09/05/2007 tarihinde ortadan kalktığı, davacıların Türk Borçlar Kanunu’nun 39.maddesi gereğince iradeyi sakatlayan sebeplerin ortadan kalktığı andan başlayarak 1 yıl içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmeyen veya verdikleri şeyi geri istememeleri nedeniyle ilk derece mahkemesince eldeki asıl ve birleşen davaların bir yıllık dava açma süre içerisinde açılmadığına ilişkin kabulünün yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Öte yandan, davacılara ait her iki şirketteki payların devrine ilişkin sözleşmeler noterde düzenlenmiş olup, sahtecilikleri ispat edilinceye kadar geçerli belge niteliğindeki noter belgelerinde davacıların pay devir bedellerini nakden ve peşin aldıklarının belirtildiği, devir bedelinin nakden ve peşin ödendiğine ilişkin bu kayıtların aynı güçteki yazılı belge ya da noterde düzenlenen pay devri sözleşmelerinin sahte olduklarına ilişkin mahkeme kararı ile ispat edilmesi gerektiği, davacı yanca hisse devirlerine ilişkin olarak noterde düzenlenen belgelerin aksini ispatlayacak güçte delil ibraz edilmediği anlaşılmakla ilk derece mahkemesince TBK’nun 39/2 maddesini gözeterek gerekçelendirmek suretiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/09/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…