Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1456 E. 2022/1125 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1456 Esas 2022/1125 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1456
KARAR NO : 2022/1125

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/09/2020
NUMARASI : 2018/840 Esas 2020/453 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/11/2017
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/10/2022
Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin aracının davalı tarafından kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alındığını, aracın trafikte seyir halinde iken karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, hasar bedelinin davalı kasko sigorta şirketi tarafından ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 5.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza ve hasarın davacının iddia edildiği şekilde meydana gelmediğini, davacının doğru veya yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini, teminat dışı bir halde meydana gelen kazayı olduğundan farklı şekilde ihbar ettiğini, kaza ile hasarın birbiriyle uyumsuz olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalının kaza tespit tutanağının içeriğinin aksini ispata yarar somut delil ileri sürmediği, kazanın teminat dışı olan bir yerde farklı olarak gerçekleştiğini ispat edemediği, davacının talebi ile bağlı kalınacağı, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile hasar miktarının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 5.000,00 TL’nin 09/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taleplerinin belirsiz alacak davası olarak yöneltilmesine rağmen mahkemece taraflarına bedel artırımı için süre verilmediğini, geçici talep sonucu olan 5.000,00 TL üzerinden davanın kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK’nun 107/2. maddesi uyarınca belirsiz alacak davası açan davacıya alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için tahkikatın sonuna doğru hakim tarafından iki haftalık kesin süre verilmesi, bu süre içinde talebini artırmazsa talep sonucuna göre davanın karara bağlanması esasının kabul edildiğini, mahkemece maddede anılan iki haftalık kesin sürenin verilmediğini, yasa hükmüne aykırı davranıldığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda hasarın meydana gelmesinde %100 oranında sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, aksi durumda dahi tazminattan indirim yapılması gerektiğini, alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını, dosya kapsamına uygun bulunmadığını, kendileri tarafından sunulan uzman görüşünün aksini ispat edecek nitelikte olmadığını, hasarın teminat kapsamı dışında kaldığını, kaza ile hasarın uyumsuz olduğunu, davacının doğru beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, taraflarınca sunulan uzman raporunun HMK hükümleri gereğince taraf bilirkişi raporu niteliğinde olduğunu, kaza tespit tutanağında kaza saati 19:20 olarak görülmesine rağmen kazanın 19:10’da ihbar edildiğini, sağ taraftan darbe alan araç için yolcu hava yastığının açılmasının mümkün olmadığını, direksiyon airbaginin açılması neticesinde sürücüde buna bağlı yanma izlerinin oluşması gerektiğini, sürücüde ise yanma izlerinin olmadığını, reeskont faizine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, faiz başlangıç tarihi açıkça belirtilmediğinden dava tarihinden itibaren faiz işletilebileceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek, eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Sigortalı aracın hasarlı fotoğrafları, kasko sigorta poliçesi, ekspertiz raporu, hasar faturaları, kaza tespit tutanağı, Sigorta Bilgi Gözetim Merkezine yazılan müzekkere cevabı, olay yeri fotoğrafları, SGK Kayseri İl Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabı, Kayseri Emniyet Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabı, sigortalı araç ruhsatı, yargılama aşamasında mahallinde yapılan keşif ile alınan makine mühendisi, hukukçu, trafik uzmanı bilirkişi heyetinin 21/01/2020 tarihli raporu, İTÜ trafik kürsüsünden seçilen 3 kişilik bilirkişi heyetinden alınan 01/07/2020 tarihli rapor, uzman görüşü dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış olup, anılan mahkemenin 2017/410 Esas 2018/293 Karar sayılı görevsizlik kararının istinaf edilmeksizin kesinleşmesi ve davacı vekilinin süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi üzerine Kayseri 3. Tüketici Mahkemesine tevzi edilmiş, anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda 2018/199 Esas 2018/135 Karar sayılı kararıyla görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Bu kararın tarafların kararı istinaf etmemesi üzerine kesinleşmesi ile dosya merci tayini için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesine gönderilmiş, anılan dairenin 2018/1282 Esas 2018/1171 Karar sayılı kararı ile Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi yargı yeri olarak belirlenmiştir.
Davacı yan kasko sigortalı aracın trafikte seyir halinde iken tek taraflı karıştığı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, hasar bedelinden davalının sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı yan ise kaza ile hasarın uyumsuz olduğunu, sigortalının doğru ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, hasarın teminat kapsamı dışında bulunduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalının hasarın teminat kapsamı dışında bulunduğunu ispatlayamadığı, alınan bilirkişi raporlarının denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazı kapsamında uyuşmazlık, işbu davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğu, dava belirsiz alacak davası ise, HMK’nun 107/2. maddesine aykırı işlem yapılıp yapılmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2. fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı üç bin Türk Lirasıdır. 01/01/2020 tarihinden itibaren ise bu sınır 5.390,00 TL’dir. Davalı vekilinin istinafa konu ettiği miktarın 5.000,00 TL’ye yönelik olması nedeniyle 07/09/2020 tarihli karar kesin niteliktedir. Kesin olan kararlara karşı HMK’nun m. 346/1 hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nun 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme neticesinde Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai bir karardır. (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf sayfa 176)
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, davacı yan dava dilekçesinde kasko sigortalı araçta meydana gelen hasarın kasko poliçesi teminatı kapsamında bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalının hasarın kasko teminatı kapsamı dışında kaldığının usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle bilirkişi raporu hükme esas alınmak ve taleple bağlı kalınmak suretiyle 5.000,00 TL’nin 09/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili açılan davanın belirsiz alacak davası olduğu, mahkemece talebin tam ve kesin olarak belirlenmesi yönünde taraflarına HMK’nun 107/2. maddesinde düzenlenen iki haftalık kesin sürenin verilmediği iddiası ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf itirazı kapsamında tartışılması gereken husus açılan işbu tazminat davasının belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğudur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
HMK’nun 107. maddesi, yargılama aşamasında 28/07/2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 7. maddesi ile 2. fıkrası değiştirilip 3. Fıkrası yürürlükten kaldırıldıktan sonra; “(1)Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2)Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
(3)(Mülga:22/07/2020-7251/7 md.)
şeklinde düzenlenmiştir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde; “Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukuki korumanın ötesine geçilerek etkin hukuki korumanın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukuki ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgari olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının, hukuki ilişki ile asgari bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkansız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hale gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir.” şeklindeki açıklamayla alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir.
Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin; davacının kendisinden beklenememesi, bunun olanaksız olması, açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.
Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır (Emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14/01/2020 tarih 2016/(7)22-1107 Esas 2020/16 Karar, 28/06/2022 tarih 2021/9-774 Esas 2022/1053 Karar sayılı ilamları).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. Maddesinde de kısmi dava düzenlenmiştir. Anılan madde; “(1)Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.
(2)(Mülga:1/4/2015-6644/4 md.)
(3)Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal hükümler karşısında somut olaya gelindiğinde, davacı yan dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı tutmuş ise de açılan davanın belirsiz alacak davası olduğunu açıkça belirtmediğinden davanın kısmi dava olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda davanın belirsiz alacak davası nitelemesi ile açılmadığı, HMK’nun 107/2. maddesinin somut olayda uygulanamayacağı gözetilerek mahkemece yazılı şekilde tahkikat tamamlanarak hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise usulden reddine, ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-İlk derece mahkemesi hükmü HMK’nun 341/2. maddesi gereğince kesin olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun USULDEN REDDİNE,
2-Davalı tarafından yatırılan 85,39 TL istinaf karar harcı ve 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 233,99‬ TL’nin talep halinde davalıya iadesine,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/09/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –