Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1453 E. 2022/1090 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1453 Esas 2022/1090 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1453
KARAR NO : 2022/1090

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2020
NUMARASI : 2019/190 Esas 2020/570 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/04/2019
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/10/2022

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’un asıl borçlu müvekkilinin müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçluya kredi kullandırıldığını, söz konusu kredi borcunun ödenmemesi üzerine müvekkili aleyhine dava konusu ilamsız icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin söz konusu kredi sözleşmesine kefil olduğu tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 584. Maddesi uyarınca eş rızası alınmadığından kefaletin geçersiz olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkilinin kefalet limitinin azami 20.000,00 TL olduğu gözetilerek taelp olunan borç miktarının bu miktarla sınırlandırılması gerektiğini, müvekkilinin icra dosyası kapsamında borçlu olmadığının tespitine, % 20 kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı … arasında 04.12.2015 tarihinde imzalanan Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçluya 200.000,00 TL Çek Kredisi kullandırıldığını, anılan krediye 26.07.2016 tarihinde davacı …’nun kefil olduğunu, söz konusu kredinin yapılandırıldığını, 23.08.2017 tarihinde dava dışı …’un da anılan krediye kefil olduğunu, dava dışı asıl borçlu … ve müteselsil kefiller dava dışı … ile davacı …’nun ödeme planında görülen ödemeleri yerine getirmemeleri üzerine müvekkili bankanın, davacı … ile dava dışı … hakkında dava konusu icra takibini başlattığını, başlatılan icra takibine dava dışı borçlu … ile davavacı …’nun itirazı üzerine, Ankara 26. İcra Müdürlüğünün kararı ile icra takibinin durdurulduğunu, borçluların üzerine müvekkili banka tarafından itirazın iptali davası ikame edilmediğini, davaya dayanak gösterilen icra takibi devam etmediğinden işbu davanın konusuz kaldığını, davacı yanın TBK uyarınca geçerlilik koşullarını taşıyan kefalet akdi doğrultusunda müvekkili bankaya borçlu olduğunu, kendi el yazısı ile doldurulmuş ve imzalanmış kefalet sözleşmesinde bulunan borcu ve kefaleti şu aşamada reddetmesinin, Medeni Kanun m.2 “Dürüstlük Kuralı” ve “Hiç Kimsenin Kendi Kusurundan Faydalanamayacağı’ ilkelerine aykırı olduğunu, davacı yanın, müvekkili bankaya karşı müteselsil kefalet borcu olduğu hususunun sabit olduğunu, müvekkili tarafından henüz itiraz iptal davası açılmadığını, davacı yanın talep ettiği kötü niyet tazminatına yer olmadığını, davacının kefaletini bizzat ikrar ettiği halde açmış olduğu davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, savunarak davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredi alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibinden dolayı davacının borçlu olup olmadığının tespiti istemiyle açılan davada, dava dışı asıl borçlu … ile davalı banka arasında akdedilen sözleşmede, davacının 20.000.00 TL limitli müteselsil kefil olarak imzasının yer aldığı, dava dışı asıl borçlu …’un davalı bankadan kullandığı Taksitli Ticari Kredilere ait ödeme planlarında davacının kefil sıfatı ile imzasının bulunduğu, davacının kefalet tarihi (26.07.2016) itibarıyla evli olduğu, sözleşmede davacının eş rızası bulunmadığı gibi davacının Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğine kaydının 20/01/2020 tarihinde yapıldığı, diğer yandan davalının sunduğu belgeye göre davacının … adresindeki vergi levhasında da işe başlama tarihinin 04/12/2018 olduğu, bu suretle davacının oda kaydı ve hatta işe başlama tarihinin kefalet tarihinden sonra olduğu, bu nedenle davacı kefilin dava dışı … adına davalı bankadan çekilecek ticari kredilere kefaletinde eş rızasının aranması gerektiği, TBK m. 584/3’te belirtilen istisna kapsamında olmadığı anlaşıldığından davacının icra takip dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerektiği, davacı tarafın kötüniyet tazminatı talebine gelindiğinde, davacı tarafından imzalanan kefalet sözleşmesi karşısında buna dayalı olarak davalı tarafından başlatılan takipte kötüniyetli olunduğunun kabul edileyemeceği, zira yukarıda da belirtildiği gibi davalı tarafından aldırılan kefalet sözleşmesinin yasada belirtilen gereklilikler yerine getirilmeden akdedildiği anlaşıldığından davacı tarafın talep ettiği kötü niyet tazminatı şartları oluşmadığından feri nitelikteki talebin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacının Ankara 26. İcra Müdürlüğünün 2018/15298 takip sayılı dosyası kapsamında davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafın talep ettiği kötü niyet tazminatı şartları oluşmadığından bu yöndeki talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK’nın 18/2 maddesi gereği tacir olan davalı bankanın basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğunu, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak müvekkili aleyhine takibe geçilmesinde kötü niyet görülmemesinin doğru olmadığını, dava açmadan önce başvurulan arabuluculuk alternatif çözüm yolunda davalı tarafa sözleşmeye kefaletin geçersiz olduğu, yapılan takibin ortadan kaldırılması gerektiği bildirildiği halde davalı bankanın müvekkili aleyhine takipçi olacağını ve borçtan sorumlu olduğunu ısrarlı bir şekilde arabuluculuk görüşmelerinde de vurguladığını, müvekkilini menfi tespit davası açmaya zorladığını, davalı banka tarafından hem müvekkili yönünden geçersiz bir kefalet sözleşmesine dayanarak icra takibi başlatıldığını hem de müvekkilinin borcun tamamından sorumlu tutulduğunu, bu durumun davalı bankanın kötü niyetini gösterdiğini ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kötü niyet tazminatı isteminin reddine ilişkin kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacı hakkında, ödenmeyen kredi borcunun tahsili için başlatılan ilamsız icra takibinden dolayı İİK’nın 72/3. Maddesi uyarınca borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacı vekilinin istinaf başvurusu dava dilekçesinde talep olunan ancak ilk derece mahkemesince reddolunan kötü niyet tazminatına ilişkindir.
Uyuşmazlık dava konusu genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacının kefalet akdinde eş rızasının bulunmaması dolayısıyla kefalet akdinin TBK’nın 584. Maddesi gereği geçersiz olması ve kefalet miktarının üzerinde borcun tamamı üzerinden davacı kefil aleyhine dava konusu ilamsız icra takibinin yapılmış olması sebepleriyle davacı lehine kötü niyet tazminatına karar verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Gerçekten de dava konusu ilamsız icra takibine dayanak genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesini davacının 20.000,00 TL kefalet limitiyle sorumlu olarak müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı 26.07.2016 tarihinde evli olduğu, emredici nitelikteki TBK’nın 584. Maddesi gereğince eş rızasının alınmadığı, söz konusu kredinin davacının kendi ticari işletmesi sebebiyle kullandığı bir kredi niteliğinde olmadığı gibi işbu kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten sonra Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’ne 20.01.2020 tarihinde kaydolduğu anlaşılan davacının söz konusu krediye mesleki faaliyeti sebebiyle de kefil olmadığı, bu durumda eş rızasının aranmadığı TBK’nın 584/3. Maddesinde düzenlenen istisna kapsamında da kalmadığı anlaşılmış olmakla, ilk derece mahkemesince davacının söz konusu genel kredi sözleşmesine kefaletinin TBK’nın 583. Maddesi uyarınca eş rızası bulunmadığından geçersizliğinin kabulü ile davacı hakkında başlatılan ilamsız icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile İİK’nın 72/4. Maddesi uyarınca takibin haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığı ispatlanmadığından kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ne var ki davacı aynı zamanda hakkında başlatılan ilamsız icra takibinde, kefalet limitini aşar şekilde borcun tamamından sorumlu tutulduğunu da ileri sürmüştür. Dosyada bir örneği yer alan dayanak kredi sözleşmesine davacının kefaleti 20.000,00 TL limitle sınırlıdır. Buna rağmen davacı hakkında başlatılan Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/15298 Esas sayılı icra takip dosyasında; davalı banka tarafından davacı kefil hakkında düzenlenen takip talebinde ve ödeme emrinde borcun tamamı olan 108.415,62-TL talep edilmiştir. Esasen tacir olan davalı bankanın TTK’nın 18/2 maddesi gereği basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğu, icra takibine dayanak bir tek genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinin varlığı, dayanak kredi sözleşmesinin aslı elinde bulunan davalı bankanın kayıtlarını ve sözleşmeyi incelemeden davacının kredi sözleşmesine kefaletindeki kefalet limitini aşar şekilde borcun tamamından sorumlu tutacak şekilde davacı hakkında dava konusu ilamsız icra takibini başlatmış olduğu ve söz konusu takipten vazgeçmediği gözetildiğinde, İİK’nın 72/5. Maddesi uyarınca davacıyı eldeki menfi tespit davasını açmaya zorlayan davalı bankanın icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunun kabulü ile davacı lehine %20 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde bu yöndeki istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeple kabulü gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesince kötü niyet tazminatı isteminin reddine dair verilen karar kaldırılarak davacı vekilinin kötü niyet tazminatı isteminin kabulü ile davacının kefalet miktarı olan 20.000,00 TL’nin toplam takip tutarı olan 108.415,62 TL’den mahsubu ile davacı hakkında kefalet miktarını aşan miktar olan 88.415,62 TL üzerinden %20 oranı karşılığında 17.683,12 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
A) 1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.10.2020 tarihli ve 2019/190 Esas-2020/570 Karar sayılı Kararının kötü niyet tazminatı yönünden HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B) 1-Davanın KABULÜ ile,
Davacının Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/15298 takip dosyasında borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2-İİK’nın 72/5 maddesindeki koşullar oluştuğundan davacı lehine belirlenen %20 oranı karşılığında 17.683,12 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 7.405,87-TL.harçtan peşin alınan 1.851,47-TL.peşin harcın mahsubu ile bakiye 5.554,40-TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AÜTT’nin 13/1 maddesi gereğince 17.262,34-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olarak 44,40-TL başvurma harcı, 1.851,47-TL. peşin harç, 6,40-TL vekalet harcı, posta masraf gideri 116,50-TL, bilirkişi ücreti 500,00-TL olmak üzere toplam 2.518,77-TL.nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen iki saatlik ücret tutarı karşılığı 1.320,00-TL ticari arabulucu ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf maktu karar harcının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru gideri ile 32,50 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 181,10 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesinde duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan incelemede, HMK’nın 362/1-a. maddesine göre kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtay’ın ilgili Dairesinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/09/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.