Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/143 E. 2021/1283 K. 08.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi…
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

.
.

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/11/2016
NUMARASI ….
ASIL DAVA TARİHİ : 29/01/2013
BİRLEŞTİRİLEN
DAVA TARİHİ : 31/03/2013
KARAR TARİHİ : 08/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/11/2021

Taraflar arasındaki davalı şirketlerin haklı nedenle feshi ve tasfiyesine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davaların reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacılar vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması ve Dairemizce verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesince bozulması üzerine duruşma açılarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Asıl davada davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … Tic. Ltd. Şti.’ne % 30 oranında paydaşı bulunduğunu, davalı ortaklığın diğer ortakları … ve … olduğunu, bu ortaklığın aynı zamanda müvekkilinin damatları olan … ve … isimli müdürler tarafından yönetildiğini, bu ortaklık dışında müvekkilin % 35 oranında paydaşı olduğu … … …. ve müvekkilinin eşi …’ün % 25 oranında paydaşı olduğu … … … Tic. Ltd. Şti., müveklinin eşi …’ün % 5 oranında paydaşı olduğu … …. Tic. Ltd. Şti. ve yine müvekkilinin eşi …’ün % 20 oranında paydaşı olduğu … …. Tic. Ltd. Şti. isimli ortaklıklarda paylarının bulunduğunu, bu şirketlerin müdürlerinin de … ve … olduğunu, müvekkilinin haricen aldığı bilgilere göre müdür konumundaki ortakların davalı ortaklığın yönetimi sırasında şirketi zarara sokacak ve kişisel çıkar elde edecek eylem ve işlemlerde bulunduğunu, şirket amacına zarar veren ve yasalardan kaynaklanan rekabet etmeme gibi TTK’nın 613. maddesini ihlal ettiğini, şirketin kuruluşundan bu yana müvekkilinin hiç bir genel kurula çağrılmadığını, şirket işleri hakkında bilgilendirilmediğini, şirketin her yıl kâr ettiği halde her hangi bir kâr payı dağıtılmadığını, …. arsanın bedeli şirket tarafından ödendiği halde müdür … adına tahsis edildiğini, şirkete ait hesaplardan şirketin zararına olacak şekilde şirket yetkililerin hesaplarına transferler yapıldığını, davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin fesih ve tasfiyesine, yargılama boyunca ortaklık faaliyetlerinin devamı için şirket müdürü olarak tarafsız bir kayyımın, şirketin feshi için de tasfiye memurlarının davalı ortaklığa tayinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin % 30 oranında payı bulunduğunu, davalı şirketin ortaklarının nüfus kayıtları incelendiğinde aile şirketi vasfında olup davacının anılan şirketin kurulması ve devamı müddetince fiilen hiçbir surette maddi bir katkısı bulunmadığı gibi fiilen yürütülmesinde de şahsi emeğinin bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde beyan ettiği çıkma iradesi ve davalı tarafında da bu yöndeki iradesinin örtüşmesi karşısında, davacının çıkma – çıkartılma payının adaletli, gerçek, şirketi ve diğer ortakların da hak ve menfaaatini ihlal etmeden belge ve bilgiye dayalı olarak tespitiyle TTK’nın 636/3. maddesinde ifadesini bulan “Mahkeme istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilir” hükmünün uygulanmasına, davacının fesih ve tasfiye istemli davasının reddine karar verilmesini talep etmiş; davalılar vekilinin cevaba cevap dilekçesinde de, cevap dilekçesinde belirtilen nedenlerle davanın reddini istemiştir.
BİRLEŞTİRİLEN DAVADA
DAVA
Birleştirilen davada davacısı … vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … … … Tic. Ltd. Şti.’ne % 25 oranında paydaş bulunduğunu, aynı zamanda müvekkilinin damatları olan … ve … isimli müdürler tarafından yönetildiğini, bunların dışında müvekkilinin % 5 oranında paydaşı olduğu … …. Tic. Ltd. Şti. ve yine müvekkilinin % 20 oranında paydaşı olduğu … … Tic. Ltd. Şti. ile müvekkilinin eşi Hatice’nin % 35 oranında paydaşı olduğu … … … ….. isimli ortaklıklarda paylarının bulunduğunu, bu şirketlerin müdürlerinin de … ve … olduğunu, haricen alınan bilgelere göre müdür konumundaki kişilerin davalı ortaklığın yönetimi sırasında şirketi zarara sokacak ve kişisel çıkar elde edecek eylem ve işlemlerde bulunduklarını, şirket amacına zarar veren ve yasalardan kaynaklanan rekabet etmeme gibi TTK’nın 613. maddesini ihlal ettiklerini, şirketin kuruluşundan bu yana müvekkilinin hiç bir genel kurula çağrılmadığını, şirket işleri hakkında bilgilendirilmediğini, şirketin her yıl kâr ettiği halde her hangi bir kâr payı dağıtılmadığını, şirkete ait hesaplardan şirketin zararına olacak şekilde şirket yetkililerin hesaplarına transferler yapıldığını, bu nedenlerle davalı … … … Tic. Ltd. Şti.’nin fesih ve tasfiyesine, yargılama boyunca ortaklık faaliyetlerinin devamı için şirket müdürü olarak tarafsız bir kayyımın, şirketin feshi için de tasfiye memurlarının davalı ortaklığa tayinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … … … Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince; davacıların TTK’nın 614/3. maddesine göre bilgi alma ve inceleme hakkının mahkeme kanalıyla da talep edilmesi mümkün olup bu konuda hukuki yollara başvurmaları mümkün iken bu yol tüketilmeden şirketin feshini istemelerinin yerinde olmadığı gibi bu durumun da şirketin feshi için kabul edilen haklı sebeplerden olmadığı, bilirkişi heyetince yapılan tespitlere göre ortaklardan alacaklar hesabında herhangi bir bakiyenin bulunmadığı tespit edildiğinden TTK’nın 358. maddesinin de ihlal edilmediği, şirketin kâr dağıtımı yapmadığı belirlenmiş ise de bu hususun yasaca şirketin haklı sebeple feshini gerektirir sebep teşkil etmediği, şirketin mal varlıklarının şirket dışına aktarıldığına ve başka şirketlerin ödemeleri için kullanıldığına, müdürlerin şirket kaynaklarını kendi şahsi işleri için kullandıklarına dair iddialarının yeterli kayıt ve belgelerle ispatlanmadığından bu hususun şirketin feshi için yerinde görülmediği, davacıların genel kurullarda kendilerinin değil adlarına başkaları tarafından imzaların atıldığına dayalı iddialarına gelince bu hususa ilişkin de kesin ve yeterli ispatlayıcı kanıtların ileri sürülmediği, davacı tarafın alınan kararların zamanı açısından bakıldığında bu şekilde imza atıldığını bilmesine rağmen bugüne kadar bir itirazda bulunmamış olması nedeniyle sonradan bunların işbu nedenle şirketin haklı feshi talebine dayanak teşkil edemeyeceği, bu iddialarının MK’nın 2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğundan bu durumun da davalı şirketlerin feshi ve tasfiyesine dair talebin yerinde görülmediği, TTK’nın 636/3 maddesine göre fesih yerine alternatif çözüme mahkemece karar verilebilmesi için öncelikle şirketin feshine dair haklı sebeplerin bulunması ve oluşmasının gerekmesi, fesih için haklı sebeplerin oluşmaması halinde TTK’nın 636/3. maddesine binaen mahkemece kabul edilebilir bir çözüme de karar verilemeyeceğinden mahkemece TTK’nın 636/3. maddesi gereğince kabul edilebilir alternatif bir çözüme de gerek görülmediği gerekçesiyle davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekilleri istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı şirketlerin kâr payı dağıtmadığını, şirketlerin müdürlerinin haksız rekabet kurallarını ihlal ettiğini, şirketlerin gelirlerinin şirket müdürleri tarafından kişisel ihtiyaçları için harcandığı ve kişisel çıkar sağlandığını, davalı şirketlerden kısa adı … olan …. arsasına usulsüz, yasaya ve ilgili yönetmeliğe aykırı devrinden dolayı müdürün 838.225,00 TL’lik bir kısmını zimmetine geçirdiğini, genel kurullara çağrılmadıkları gibi şirket işlerinden ortakların bilgilendirmediğini, bilgilendirilmekten kaçınıldığını, davacıların şirketlerden dışlandığını, ortakların çekilemez hale geldiğini, bu sebeplerle vs. nedenlerle fesih ve tasfiye davası açıldığını, delillerin tam olarak toplanmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, tanık deliline dayandıkları halde tanıkların dinlenmediğini, bilirkişilerin sadece şirket merkezince kendilerine verilen bilançolar göz önüne alınarak rapor hazırladıklarını, yeminli mali müşavirin rapor ve belgeleri incelenmediğini, şirket parasıyla alınıp müdür …’ın mesken olarak kullanımına sunulan lüks villa ile ilgili iddialarının davalının cevap dilekçesinde ikrar edildiğini, davacıların şirketten ayrılma şartlarının bulunup bulunmadığı var ise miktarının tespit konusunda aydınlatıcı bir inceleme yapılmadığını, Kayseri …’nin cevabi yazısına verdikleri cevapta devir işlemindeki imzanın müvekkilleri …’e ait olmadığını belirterek bu konuda elektronik imza incelemesi talep ettiklerini, ancak bu konuda delillerin toplanmadığını, delillerin taktirinde açık bir yanılgıya düşüldüğünü, şirketler ana sözleşmesinde yer almadığı, diğer ortakların muvafakati bulunmadığı, genel kurul kararı da bulunmadığı halde şirket müdürlerinin haksız rekabet kurallarını ihlal ettiğini, müvekkillerinin ortağı olmadığı, davalı şirketlerin müdürlerin ortağı bulunduğu “… … ve … Ltd. Şti.”nin ana sözleşmesinde amaç ve konu başlıklı 17. maddesinde ” … kara, deniz, hava, tren yolu ile lojistik ve … yapmak…” ibaresinin yer aldığını, davalı şirketlerin asıl konusu kara yoluyla … olduğuna göre bu ana sözleşmeye göre de haksız rekabetin kanıtlandığını, dava dışı … … ve … Ltd. Şti.’nin çalışanlarının maaşlarının davalı şirketin … hesabından ödendiğini, kâr payının dağıtılmadığını, şirket müdürü …’ın berber ücreti, çocuğu …’ın servis ücreti, Kuğu Sitesi aidatı, çocuğu …’ın pasaport, fotoğraf, yol ücretinin ödendiğini, …’a ödemeler yapıldığını, bu işlemlerin şirketin diğer ortaklarına zarar verici nitelikte olduğunu, ….arsanın usulsüz şekilde kısa adı … olan şirkete tahsis edildiğini, ancak tahsisin amacına uygun yapılmadığından kısa adı … olan şirkete devredildiğini, … adlı şirketin mahkemeye sunduğu cevap yazısıyla davacı tarafından dosyaya sunulan hesap ekstresi arasında 838.225,00 TL büyüklüğünde bir tutarsızlık olduğunu, şirketlerine hiçbir zaman mecburi ya da zaruri olarak yedek akçe ayırmadığını belirterek bu nedenlerle ve inceleme sonunda çıkacak diğer sebeplerle yasalara ve Yargıtay kararlarına aykırı olan ilk derece mahkemesinin kararının istinafen bozulmasını talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl ve Birleşen dava, haklı nedene davalı şirketlerin feshi ve tasfiyesi istemlerine ilişkindir.
Dosya içerisindeki bilgilerden davalı … Tic. Ltd. Şti’nin merkezinin Kayseri ili, davacı …’ün bu şirkette 3.000/10.000 = (% 30) oranında hissedar olduğu, diğer ortakların … ve … olduğu,
Davalı … … … Tic. Ltd. Şti’nin merkezinin Kayseri ili, davacı …’ün bu şirkette 6.720/26.880 = (% 25) oranında hissedar olduğu, diğer ortakların … ve … olduğu anlaşılmıştır.
Muhasebeci ve … hukukçusundan alınan kök rapor ve ek raporda özetle; davacının bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edilmesi iddiası bakımından TTK’nın 614/3. maddesi hükmünün bilgi alma ve inceleme hakkının mahkeme kanalıyla da talep edilmesini mümkün kılarken bu durumu haklı fesih sebebi olarak göstermenin mümkün olmadığı, pay sahiplerinin şirkete borçlanma yasağı ile ilgili TTK’nın 358. maddesinin ihlal edilmediği, bu sebeple şirketin haklı sebeple feshinin istenemeyeceği, davalı şirketin geçmiş yıllara ilişkin dağıtılmamış kârlarının bulunduğu, bunun dağıtılmamasının şirketin feshini gerektirmediği, ayrıca davacının şirketten çıkmasına neden olmayacağı, ancak bu durumun pay sahibini kâr alma hakkının sürekli ihlali anlamına geldiği, bu nedenle TTK’nın 636/3. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir çözüm kapsamında takdir mahkemede olmak üzere kâr dağıtım kararı verilebileceği, şirket malvarlıklarının şirket dışına aktarıldığı, başka şirketlerin ödemeleri için kullanıldığı, müdürlerin şirket kaynaklarını kendi şahsi işleri için kullandıkları iddiası bakımından herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı, bunun ispatlanması gerektiği, genel kurullarda davacının kendisinin değil kendi adına başkaları tarafından imza atılması iddiası bakımından, dosyada buna ilişkin bir inceleme bir belge veya bilirkişi raporu olmadığından bir kanaate ulaşılamadığı, bu hususlar söz konusu olsa bile hangi genel kurullarda hangi kararlar bakımından sözkonusu olduğunun bilinmesinin fesih talebine etki edeceği, aynı zamanda bu genel kurulların süresine bağlı olarak uzun süre susulması sonrası bu durumu ileri sürmenin de hakkın kötüye kullanılması olabileceği, şirket parasıyla şirket müdürlerine taşınmaz alınması, …’deki taşınmazın devrinde bir usulsüzlük yapıldığı iddiasının ispatlanması gerektiği, davacının dava dosyasına sunmuş olduğu tediye fişlerindeki tutarların ilgili tarihlerde …’ın hesabında yer almadığı, bu anlamda davalı şirkette gayri resmi işlemler yapılmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğu, bu ihlallerin şirket yöneticilerin sorumluluğunu doğuracağı, aynı zamanda bunların … şirketlerde pay sahibi kişilerin öne çıkması özelliği gereğince şirketin feshi açısından haklı sebep oluşturabileceği, fakat feshin son çare olması nedeniyle davacının çıkma hakkını kullanabileceği, birleştirilen dosya yönünden yapılan açıklamalar dahilinde davalı şirketin kâr payı dağıtmadığı sonucuna varıldığı, bunun şirketin feshine sebep olmayacağı, fakat kabul edilebilir bir çözüm bakımından davalının kâr dağıtması kararı verilebileceği, diğer iddialar yönünden gerek asıl dosya gerek birleştirilen dosya için şirketin feshini gerektirir haklı bir sebep oluşmadığı bildirilmiştir.
Dairemizin talebi üzerine mali müşavir …, makina mühendisi … ve gayri menkul değerlendirme uzmanı … tarafından düzenlenen 15/03/2018 tarihli kök raporda özetle; davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin özvarlığının 7.424.438,84 TL olduğu, davacı …’ün % 30 hissesine isabet eden çıkma payının ise 2.227.331,65 TL olduğu, kâr dağıtımına tabi tutulacak 841.420,07 TL’nin …’ün % 30 hissesine isabet eden miktarın da 252.426,02 TL belirlendiği, dava tarihinden sonra davalı şirketin 321.976,76 TL zarar ettiği, bu zararın kötü yönetim olarak nitelendirilmesi ve değerlendirilmesinin mahkemeye ait olduğu; davalı … … … Tic. Ltd. Şti.’nin özvarlığının 7.130.473,43 TL, davacı …’ün % 25 hissesine isabet eden çıkma payının ise 1.782.618,36 olduğu, kâr dağıtımına tabi tutulacak 832.562,06 TL’nin…’ün % 25 hissesine isabet eden miktarın da 208.140,52 TL belirlendiği, dava tarihinden sonra davalı şirketin 790.827,73 TL zarar ettiği, bu zararın kötü yönetim olarak nitelendirilmesi ve değerlendirilmesinin mahkemeye ait olduğu;
Yine Dairemizin talebi üzerine mali müşavir …, makina mühendisi … ve gayri menkul değerlendirme uzmanı … tarafından düzenlenen 31/08/2018 tarihli ek raporda özetle; dava dışı … A.Ş.’ye ait 01/01/2012 tarih aralığına ait ekstrede 500.000,00 TL’nin 08/05/2012 tarihinde nakit alındığı, 14/05/2012 tarihinde 338.225,00 TL’nin …’ın … Bankası hesabına yattığı, bu tespitle toplam 838.225,00 TL’nin davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin hesabına girmediği, 03/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 5.445,00 TL, 31/12/2010 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 100,00 TL, 10/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 1.000,00 Euro, 24/12/2010 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 100,00 TL, 19/01/2011 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 1.500,00 Euro, 26/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 810,00 TL, 02/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 4.807,80 TL, 10/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 500,00 TL, 01/02/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 2.380,00 TL, 02/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 100,00 TL, 02/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 1.190,70 TL, 03/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 108,00 TL, 02/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 1.056,50 TL, 26/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 567,00 TL, 03/01/2012 tarihli tediye fişinde …’a yapılan 7.000,00 TL ödemenin dava dışı “…’ın davalı şirkette 331 10 0001-…” kod ve adlı hesaba kaydedilmediğinden bu ödemelerin …’ın şirkette olan alacağından düşüldüğünün tespit edildiği; ancak davacının kök rapordan sonra sunmuş olduğu belgelerin incelenmesi neticesinde yukarıda yapılan tespitlerin dışında kök rapordaki görüş ve kanaatlerinde bir değişiklik olmadığı bildirilmiştir.
Davacılar vekili 19/11/2018 tarihli duruşmada ortaklıktan çıkma talebinde bulunmuş, karar duruşmasında da fesih ve tasfiye şartları oluşmasına rağmen TTK’nın 636/(3) maddesi uyarınca mahkemenin uygun bulacağı çözüme razı olduklarını belirtmiştir.
Dairemizin 17/12/2018 tarih ve…. Karar sayılı kararı ile; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, Kayseri 1.Asliye … Mahkemesi’nin 21/11/2016 tarih ve….karar sayılı kararının kaldırılmasına, asıl davada; davanın alternatif çözüm yöntemi olarak davacının ortaklıktan çıkarılması ve kâr payına hükmedilerek kabulüne, davacı …’ün davalı … … … Şirketi ortaklığından çıkarılmasına, çıkma bedeli olarak 2.227.331,65 TL çıkma payının davalı … … … Şirketi’nden tahsili ile davacı …’e verilmesine, ayrıca 252.426,02 TL kâr payının davalı … … … Şirketi’nden tahsil ile davacı …’e verilmesine, birleştirilen davada; davanın alternatif çözüm yöntemi olarak davacının ortaklıktan çıkarılması ve kâr payına hükmedilerek kabulüne, davacı …’ün davalı … … … … Şirketi ortaklığından çıkarılmasına, 1.782.618,36 TL çıkma payının davalı … … … … Şirketi’nden tahsil ile davacı …’e verilmesine, ayrıca 208.140,52 TL kâr payının davalı … … … … Şirketi’nden tahsili ile davacı …’e verilmesine ilişkin karar davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2019 tarih ve…. Karar sayılı kararı ile;
“….1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Asıl ve birleşen dava, … şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince, davalı şirketlerin fesih ve tasfiyesine yönelik haklı sebeplerin var olmadığı ve bu nedenle alternatif bir çözüme de karar verilemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine dair verilen karar, davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmekle, Bölge Adliye Mahkemesince, davacılar tarafından ileri sürülen hususların, her iki davacı yönünden de davalı şirketlerin feshi için haklı neden oluşturduğu, ancak ortakların denkleştirilmiş menfaati, ortaklığın mali yapısı ve şirketin faaliyetine devam etmesinin 3. kişiler yönünden etkisi nazara alındığında, alternatif çözüm olarak davacıların ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesinin yerinde olacağı gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, asıl ve birleşen davanın kabulüne, alternatif çözüm yöntemi olarak davacıların davalı şirketlerin ortaklığından çıkarılmasına ve davacıların pay bedellerinin yanında, kâr payı alacaklarının da davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 636/3. maddesinde haklı sebeplerin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, ancak aynı maddede belirtildiği üzere mahkemece, fesih yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına veya kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebileceği ifade edilmektedir. Mahkemece fesih yerine çıkma karşılığında pay bedelinin tahsiline karar verilmesi kararı isabetli ise de, 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi uyarınca talepten başkasına veya fazlasına hükmedilemeyeceği ve davacıların dilekçe sonuç ve istem kısmında bir kar payı alacağına yönelik herhangi bir talepleri olmadığı halde kâr payı alacağına hükmedilmiş olması doğru olmamıştır. Şirket bilançosunda geçmiş yıllarda dağıtılmasına karar verilmemiş kâr paylarının bulunması halinde bu miktarın şirket aktifi içerisinde kabul edilerek pay bedelinin buna göre belirlenmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince bu kısmın ayrı bir alacak kalemi olarak değerlendirilerek davalı şirketlerden tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden davalılar yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…” gerekçesi ile bozulmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda Dairemizce mali müşavirden alınan raporda özete; davalı … … … … Şirketi’nin sunulan defter ve kayıtlarının açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun yapıldığını, davalı … … … Şirketi’nin ise 2010 yılı yevmiye defterinin açılış tasdikinin bulunduğunu, kapanış tasdikinin bulunmadığını, 2012 ve 2013 yılı yevmiye defteri kapanış tasdiklerinin bulunduğunu, davalı … … … … Şirketi’nin ticari defter ve kayıtlarına göre dosyaya sunulan diğer bilirkişi raporlarının aksine 841.473,36 TL’lik tutarın borç ödemede kullanılabilme kapasitesinin bulunmadığını, bu yüzden varlık olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, bir önceki bilirkişi raporda hesaplanan öz varlık tutarı olan 7.130.473,43 TL’den 841.473,36 TL’nin düşülmesi sonucu öz varlık tutarının 6.289.000,07 TL olacağını, davacı …’ün de çıkma payının 6.289.000,07 TL x %25 / 100 = 1.572.250,01 TL olacağını, davalı … … … Şirketi’nin öz sermayesinde ise 685.480,65 TL gelecek yıllara ait gider tutarının varlık olarak hesaplamaya dahil edildiğini, bunun varlık olarak kabul edilmesinin mümkün olamayacağını, ayrıca 13.338,00 TL’nin haklar hesabının tutarı olduğunu, 35.907,43 TL’nin de şirketin kullanmakta olduğu muhasebe kuralına aykırı olduğunu, bu miktarlarında duran varlıklar içerisinde gösterilemeyeceğini, bu nedenle toplam 734.726,08 TL’nin raporda hesaplanan öz varlık tutarı olan 7.424.438,84 TL’den düşülmesi sonucu davalı şirketin öz varlık tutarının 6.689.712,76 TL olacağını, davacı …’ün çıkma payının da 6.689.712,76 TL x %30 /100 = 2.006.913,83 TL olacağını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporundan şirketin ortaklarına dağıtılacak çıkma payları, şirket varlıklarından şirket borçları çıkartılarak hesaplanmış tutardan (öz sermaye) ortağın payına düşen kısmın, sermaye payına göre tespit edildiğini, yani şirketin ödenmiş sermayesi ve elde edilmiş kârlar ile sağlanmış toplam varlıklardan borçları çıkartıldıktan sonra kalan tutar, öz sermaye olarak hesaplandığını ve bu tutarın ortaklara hisseleri nispetinde dağıtıldığını, bu sebeple zaten kâr yolu ile sağlanmış kaynaklardan edinilmiş varlıklardan davacıların payına düşen tutar öz sermayenin içinde hesaplanmış iken, bir de dağıtılmamış kârdan pay verilmesinin uygun olmadığını, davacılara mükerrer ödeme yapılmasına sebebiyet verdiğini, bu nedenle öz sermaye hesabı ile çıkma payı hesabında ayrıca dağıtılmamış kârların hesaba katılamayacağını, dağıtılmamış kârın varlık ediminin de kullanıldığından ayrıca dağıtılmasının da söz konusu olamayacağını belirtmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 636/(3) maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemede şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağı payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağı şirketten çıkartılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
TTK’ununda … şirkette haklı sebebin tanımı yapılmadığı gibi haklı sebeplere de örnek madde metninde yer verilmemiştir. Ancak Anonim Şirkete ilişkin TTK 531. Maddesine ait gerekçede tasarıda İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalmasının haklı sebep sayıldiği ifade edilmiştir.
Doktrinde ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması,” “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkânsız olması,” “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi,” “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması,” “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması, şirketin feshi açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmıştır.
Hakim her somut olayda haklı sebep bunup bulunmadığını durumun özelliğine göre ortaklığın yapısını gözeterek takdir edecektir.
Çamoğlu’na göre haklı sebep; hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
… şirket, anonim şirkete nazaran kişisel niteliklerin de gözetildiği bir özelliğe de sahiptir. Bu anlamda ortaklar arasındaki uyumsuzluk gibi şahsi sebeplerde haklı sebep olarak ileri sürülebilir.
Haklı sebep kavramı kanunda çoğul olarak belirtilmiş ise de tek bir sebep bile niteği ve ortaya çıkardığı soncular gözetildiğinde fesih için yeterli haklı sebep oluşturabilir.
Somut dosyalardaki iki ayrı şirket hakkındaki iddiaların değerlendirilmesine gelince;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden bilirkişi raporlarından, gayri resmi işlemlerinin yapılmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğunun belirtilmesi, öte yandan davalı şirket müdürlerinin …. ünvanlı ve davalı şirketleri iştigal konusunda şirket kurmak sureti ile ortak oldukları şirket aleyhine … yapmak istemeleri ve davalılardan …’ın kurulan şirketin müdürlüğünü de yapması,
Davalı şirketlerin müdürler … ve … ile davacı ortaklar arasında kayınpeder ve kayınvalide ilişkisi olmasına rağmen uyuşmazlıkların çıkması ve bunların giderilememesi, ( Davacı vekili, davalı şirket müdür ve ortaklarının ortaklık yaptığı toplam 5 şirket olduğunu ve bu 5 şirketle ilgili 5 adet fesih ve tasfiye 9 adet de genel kurul kararlarının iptali davaları açıldığını beyan etmiş davalı tarafça bu durumun akside ileri sürülmemiştir.)
Ortak bu sebeplerin yanında ayrıca dava dışı … A.Ş.’ine satılan taşınmaz bedelinin 838.225,00 TL’lık kısmının davalı … Ltd. Şirketi hesabına girmemesi ve …’ın … Bankası hesabına yatırılması,
Şirketin ihtiyacı olmaksızın alınan gayrimenkulun …’a ücretsiz kullandırılması,
Her iki şirket yönünden de fesih için haklı sebebi oluşturmaktadır. Anılan sebeplerin oluşmasında davacıların bir dahli olduğu davalı tarafça ileri sürülüp ispatlanamadığına göre davacılar bu sebeplere dayalı olarak şirketlerin feshini isteyebilirler.
Ancak bu aşamada TTK 636/3 maddesindeki alternatif çözüm yolu irdelenmelidir. Bu irdelemede ortakların dengeleştirilmiş menfaati, ortaklığın mali yapısı, şirketlerin faaliyetinde devam etmesinin gerek ortaklar gerekse şirketin ilişkisi bulunduğu üçüncü kişiler yönünden etkisi de gözetilmelidir.
Şirketlerin bilirkişi raporlarıyla değerlendirilen ekonomik yapıları ve mali varlığı gözetildiğinde alternatif çözüm olarak davacıların ortaklıktan çıkartılmalarını karar verilmesinin yerinde olacağı kanısına varılmıştır. Taraf vekillerinin beyanlarında da bu alternatif çözüm yönteminin iki taraf lehine olacağı değerlendirmesi yapılmıştır. Bu kapsamda, Dairemizce Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamı doğrultusunda dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli mali müşavir bilirkişi Ali Dursun Koç’tan alınan raporda da belirtildiği üzere;
Davacı …’ün davalı … Tic. Ltd. Şirketindeki çıkma payının 2.006.913,83 TL,
Davacı …’ün davalı … … … Tic. Ltd. Şirketinden çıkma payının 1.572.250,02 TL olduğu, belirlenen çıkma payı içerisinde kâr yolu ile sağlanmış kaynaklardan edinilmiş varlıklardan davacıların payına düşen tutarın öz sermayenin içinde hesaplanmış olması nedeniyle ayrıca çıkma payı dışında kâr payı verilmesinin de söz konusu olamayacağından davacıların vekilinin istinaf başvurusunun bu gerekçelerle esastan kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, her iki davada da alternatif çözüm yöntemi olarak davacıların ortaklıktan çıkma payı karşılığında çıkarılmalarına karar vermek gerekmiştir.
Davalı şirketler vekilince Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin Dairemiz kararını bozması üzerine yapılan yargılama aşamasında; davalı şirketlerde ayrı ayrı sermeye artırımı yapıldığı, her iki davacının davalı şirketlerdeki hisse oranlarının ve davalı şirketlerin mali tablolarının değişmesinden ötürü karar tarihine yakın çıkma payı bedelinin yeniden hesaplanması talep edilmiştir.
Dairemizce verilen karar davalı şirketlerce temyiz edildiği, temyiz sebepleri arasında her iki davalı şirketin haklı sebeple fesih koşullarının gerçekleşmediği, bu nedenle davacıların da alternatif çözüm yolu olarak davalı şirketlerden çıkartılmaları ve çıkma payı tespiti ve ödenmesine ilişkin kararını usul ve yasaya aykırı olduğu iddia edilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise temyiz incelemesinde açıkça;
“…6102 sayılı TTK’nın 636/3. maddesinde haklı sebeplerin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, ancak aynı maddede belirtildiği üzere mahkemece, fesih yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına veya kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebileceği ifade edilmektedir. Mahkemece fesih yerine çıkma karşılığında pay bedelinin tahsiline karar verilmesi kararı isabetli ise de, 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi uyarınca talepten başkasına veya fazlasına hükmedilemeyeceği ve davacıların dilekçe sonuç ve istem kısmında bir kar payı alacağına yönelik herhangi bir talepleri olmadığı halde kâr payı alacağına hükmedilmiş olması doğru olmamıştır. Şirket bilançosunda geçmiş yıllarda dağıtılmasına karar verilmemiş kâr paylarının bulunması halinde bu miktarın şirket aktifi içerisinde kabul edilerek pay bedelinin buna göre belirlenmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince bu kısmın ayrı bir alacak kalemi olarak değerlendirilerek davalı şirketlerden tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden davalılar yararına bozulmasına karar verilmiş olup, bozma ilamı gereğince, mali müşavir bilirkişiden rapor alınmak suretiyle karar verilmiş olmakla davalı şirketler vekilinin yeniden çıkma payı tespitine ilişkin taleplerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamı ve yukarıdaki içtihatlar gözetilerek itibar edilmemiştir.
Öte yandan, davalı şirketler vekili ilk derece mahkemesi yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporlarına itiraz ettiklerini, raporu sunan bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunduklarından, bu bilirkişilerce verilen rapora itibar edilmeyerek yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılması talep edilmiş ise de, Dairemizce Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamı kapsamı da gözetilerek Dairemizce re’sen seçilen mali müşavir bilirkişiden rapor alınmış ve bu rapor hükme esas alınmak suretiyle karar verildiğinden davalı şirketler vekilinin buna yönelik itirazları yerinde değildir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamı münhasıran davalıya kâr payının hükmedilmemesine yönelik olup diğer temyiz itirazlarının da reddedildiği gözetilmiştir.
Bozma ilamında sair temyiz itirazları bozma kapsamı dışında bırakılılarak red olunmuş ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25/04/2018 gün…. Karar sayılı ilamı gereğince bu hususlarda tekrar hüküm kurulmuştur.
Tüm bu nedenlerle davacılar vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacılar vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Kayseri 1.Asliye … Mahkemesi’nin 21/11/2016 tarih ve…. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Asıl davada;
a-Davanın alternatif çözüm yöntemi olarak davacının ortaklıktan çıkarılması ve payın gerçek değerinin pay sahiplerine ödenmesine hükmedilerek kabulüne,
b-Davacı …’ün davalı … … … Şirketi ortaklığından çıkarılmasına,
c-Çıkma bedeli olarak 2.006.913,83 TL çıkma payının davalı … … … Şirketi’nden tahsili ile davacı …’e verilmesine,
d-Alınması gereken 169.392,25 TL nispi karar ilam harcının peşin alınan 24,30 TL maktu harcın mahsubu ile geriye kalan 169.367,95 TL’nin davalı … … … Şirketi’nden tahsil ile hazineye irat kaydına,
e-Davacı tarafından yapılan 24,30 TL başvurma harcı, 24,30 TL peşin harç, 633,55 TL posta ve tebligat gideri, 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.482,15 TL’nin davalı … … … Şirketi’nden tahsili ile davacı …’e ödenmesine,
f-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
g-Davacı tarafından yatırılan gider avansından ve davalı tarafından yatırılan delil avansından artan miktarların karar kesinleştiğinde talep halinde ilgilisine iadesine,
h-Davacı … kendini avukat ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı … … … Şirketi’nden tahsil ile davacı …’e ödenmesine,
3-Birleştirilen davada;
a-Davanın alternatif çözüm yöntemi olarak davacının ortaklıktan çıkarılması ve payın gerçek değerinin pay sahiplerine ödenmesine hükmedilerek kabulüne,
b-Davacı …’ün davalı … … … … Şirketi ortaklığından çıkarılmasına,
c-1.572.250,02 TL çıkma payının davalı … … … … Şirketi’nden tahsil ile davacı …’e verilmesine,

d-Alınması gereken 135.988,74 TL nispi karar ilam harcının peşin alınan 24,30 TL maktu harcın mahsubu ile geriye kalan 135.964,44 TL’nin davalı … … … Tic. Ltd. Şirketinden tahsili ile hazineye irat kaydına,
e-Davacı tarafından yapılan 24,30 TL başvurma harcı, 24,30 TL peşin harç, 76,00 TL posta ve tebligat gideri, 400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 524,60 TL’nin … … … Tic. Ltd. Şirketi’nden tahsil ile davacı …’e ödenmesine,
f-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
g-Davacı tarafından yatırılan gider avansından ve davalı tarafından yatırılan delil avansından artan miktarların karar kesinleştiğinde talep halinde ilgilisine iadesine,
h-Davacı … kendini avukat ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin … … … Tic. Ltd. Şirketi’nden tahsil ile davacı …’e ödenmesine,
B)1-Davacılar tarafından peşin yatırdığı 31,40 TL maktu karar harcının talep halinde davacılara iadesine,
2-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan 335,2‬0 TL posta ve tebligat gideri, 2.100,00 TL bilirkişi ücreti ile 85,70 TL istinaf başvuru harcı olmak üzere toplam 2.520,9‬0 TL yargılama giderinin 1/2’si olan 1.260,45‬ TL’nin davalı … … … Şirketi’nden, 1/2’si olan 1.260,45‬ TL’nin ise … … … Tic. Ltd. Şirketi’nden alınarak davacılara verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açıldığından istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı … … … Şirketi’nden tahsili ile kendini vekil ile temsil ettiren …’e ödenmesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açıldığından istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı … … … … Şirketi’nden tahsili ile kendini vekil ile temsil ettiren …’e ödenmesine,
….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.