Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1384 E. 2022/1024 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1384 Esas 2022/1024 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1384
KARAR NO : 2022/1024

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2020
NUMARASI : 2019/249 Esas 2020/284 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılma
DAVA TARİHİ : 08/05/2019
KARAR TARİHİ : 14/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/09/2022

Taraflar arasındaki ortaklıktan çıkma ve çıkarılma istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nin 24/06/2016 tarihinde Ticaret Sicil Memurluğuna tescil edildiğini, müvekkili …, …’nun şirket kurucusu olduğunu, sermayesi 10.000,00 TL olan şirketin sermaye dağılımı ise; 240 paya karşılık gelen % 60’ı …’e, 120 paya karşılık gelen %30’u …’e, 40 paya karşılık gelen %10’u …’ya ait olduğunu; Şirket Ana Sözleşmesiyle şirketi on yıl müdür olarak yönetmesi için …’ya, Müdürler Kurulu Başkanı olarak da müvekkili …’e verildiğini, her iki müdüründe şirketi münferiden temsile yetkili olduğunu, şirket faaliyetleri devam ederken ortaklar arasında güven zedelenmesi olduğunu, ortaklar arasında ki anlaşmazlıklar nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığına şikayetler yapıldığını, ticari hakları ihlal edilerek ekonomik yönden zarar uğratan, şirket faaliyetleri hakkında bilgi alması fiilen engelleyen ve çok büyük miktarda borç para alındığı halde geri ödemeyen ortaklar ile müvekkilinin bu şirkette kalmasının beklenemeyeceğini, müvekkilinin haklı nedenlerin varlığı gözetilerek şirket ortaklığından çıkarılmasına, müvekkiline ödenmeyen geçmiş yıllar kar payları ve alacakları ile şirket esas sermaye payının davada karar tarihine en yakın tarih itibariyle belirlenecek olan gerçek değerinin tespiti ile ayrılma akçesinin müvekkiline ödenmesine, şirkete kayyum atanmasına, şirketin mal varlığına tedbir konulmasına, tüm alacak ve borçlarının dondurulmasına, davalı şirketin banka hesaplarına bloke konulmasına, şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili müdür …’nun şirketin ve davacının haklarını ihlal edecek şekilde nakit tasarrufları ile borçlandırıcı, taahhüt altına sokucu sözleşme, kambiyo senedi imzalama, ipotek, kefalet, aval ve benzeri işlemleri yapmaması için ihtarına ve münferiden temsil ve ilzama yetkisinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacının bu dava nedeniyle teminat yatırmasına karar verilmesini, davacının borç olarak şirkete verdiğini iddia ettiği paranın şirket ortağı olması sebebiyle sermaye borcu olarak ödendiğini, davacının şirkete borç para vermediğini, şirketin kurulmasından kısa süre sonra kar edemeyeceği düşüncesi ile yatırdığı sermaye dahil yatırdığı tüm parayı talep ettiğini, bunun mümkün olmaması üzerine davalar açıp, müvekkillerinden şikayetçi olduğunu, bu çabalarının sonuçsuz kalması üzerine mevcut davayı açtığını, davacının kötü niyetli ve basiretsiz yönetim iddialarının tamamen asılsız olduğunu, davacının şirkete yatırdığı tüm parayı almak için böyle bir yola başvurduğunu, şirketin aktifinde hakkı olduğu kadar pasifine de katılması gerektiğini, haklı sebeple şirketten ayrılma koşullarının oluşmadığını, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; tüm dosya kapsamına göre davacı hissedarı olduğu şirketten haklı nedene dayalı çıkarılmasını ve çıkma payının verilmesini talep ettiği, davalı şirketin borca batık olduğu ve davacının da bu durumda şirketten alabileceği bir miktarın bulunmadığı anlaşıldığından davacının çıkma payı talebi yönünden davasının reddi gerektiği, davacı ile davalı şirket ortakları arasında hukuk ve ceza davaları bulunduğu ve ortaklık ilişkisinin devam edemeyeceği, çıkma talebinin haklı olduğu kanaatine varıldığından bu talep yönünden davanın kabulü gerektiği anlaşıldığından davacının limited şirket ortaklığından çıkma talebinin kabulüne, davacının ayrılma akçesi talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; istinaf taleplerinin, davacının ortaklıktan çıkmasının kabulü kararına karşı olduğunu,
Ortaklar arasında davaların olması tek başına ortaklıktan çıkmanın haklı bir gerekçesi olamayacağını, zira bu davaların niteliği ve sonucunun da önemli olup, ilk derece mahkemesince bu davaların niteliği, içeriği ve gelişimi incelenmeksizin salt davaların “varlığı” nedeniyle davacının ortaklıktan çıkmasına karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacının, Ankara …l yanı) içindeki … merkezinin işletilmesi için diğer ortakları ile anlaştığını ve diğer ortağı …’e bu merkezin yapılması, şirket kurulması vs. gibi giderler (yani yatırım amacıyla) ödemeler yaptığını, …’in de bu paraları anlaştıkları gibi … yatırımında kullandığını ve … firmasını da kurduğunu,
… merkezinin, ilk açıldığı zaman, ortakların beklentisinin altında kaldığını, davacının, aslında bu yatırımı yaparak kısa sürede büyük kârlar elde etmeyi umduğunu, fakat umduğunu bulamayınca da bu işten nasıl zararsız ayrılırım düşüncesi ile gerçeğe aykırı iddia ve beyanlarla diğer ortağı …’e karşı bazı davalar ikame ettiğini, bu davalarda da yatırım amacıyla gönderdiği paraları aslında …’e borç verdiğini iddia ettiğini ve böylece yatırımını zararsız bir şekilde geri almayı amaçladığını, bu hususun gerçek olmadığının gerek banka dekontları gerekse diğer delillerle ispat edilmiş olup dosyaların istinaf aşamasında derdest durumda bulunduğunu, aynı gerekçelerle Savcılığa yapılan şikayetler de taraflar arasındaki ilişkinin cezai bir boyutu olmadığı gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığı kararlarıyla ortadan kaldırıldığını,
İlk derece mahkemesince davacının, diğer ortağa karşı açmış olduğu davaları irdelemeksizin, o davaların içeriğine bakmaksızın ve bekletici mesele yapmaksızın salt davaların varlığına dayanarak ortaklıktan ayrılmaya karar verdiğini ve diğer ortakları borca batık bir şirkette tek başına bıraktığını, bu durumun, şirketi ve diğer ortakları daha büyük ve geri dönülemez bir zararın altına soktuğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; haklı nedene dayalı şirketten çıkma ve ayrılma payı istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Mali müşavir bilirkişiden alınan raporda özetle; şirketin aktif malvarlığının bulunmadığını, şirketin kurulduğu günden bu yana hiç gelir elde etmediğini, 2016 yılında 4.733,73 TL, 2017 yılında 2.671,13 TL, 2018 yılında 2.784,74 TL, 2019 yılında ise 3.291,54 TL zarar ettiğini, şirket sermayesinin 10.000,00 TL olup, 2.500,00 TL’sinin ödendiğini, 7.500,00 TL’lik kısmının ödenmediğini, şirketin her dönemde borca batık durumda olduğunu ve davacının şirkete 8.388,68 TL borçlu olduğunu, ayrıca şirket ortakları arasında güven ilişkisinin zedelendiğini, hukuk ve ceza dosyaları bulunduğunu belirtmiştir.
6102 Sayılı TTK’nın 636/3. maddesinde; haklı sebeplerin varlığı halinde, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, Mahkemenin, istem yerine, davacı ortağa payın gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği,
Aynı Yasa’nın 638/2. Maddesinde ise, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceği, mahkemenin istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebileceği, düzenlemeleri mevcuttur.
Türk Ticaret Kanunu’nda limited şirketin feshinde haklı sebebin tanımı yapılmadığı gibi haklı sebeplerin neler olabileceğine madde metninde yer verilmemiştir. Ancak Anonim Şirkete ilişkin TTK’nun 531. maddesine ait gerekçede tasarıda İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalmasının haklı sebep sayıldığı ifade edilmiştir.
Doktrinde ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması”, “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkânsız olması”, “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi”, “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması”, “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve “pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması” şirketin feshi açısından örnek olacak şekilde haklı sebep olarak sayılmıştır.
Hakim her somut olayda haklı sebep bulunup bulunmadığını durumun özelliğine göre ortaklığın yapısını gözeterek takdir edecektir.
Çamoğlu’na göre haklı sebep; hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Limited şirket, anonim şirkete nazaran kişisel niteliklerin de gözetildiği bir özelliğe de sahiptir. Bu anlamda ortaklar arasındaki uyumsuzluk gibi şahsi sebepler de haklı sebep olarak ileri sürülebilir.
Haklı sebep kavramı kanunda çoğul olarak belirtilmiş ise de tek bir sebep bile niteliği ve ortaya çıkardığı sorunlar gözetildiğinde fesih için yeterli haklı sebep oluşturabilir.
Düzenleme ile birlikte somut olaya gelince; davacı yanca davalı …’nin ortakları arasında güven ilişkisinin zedelendiği, ortaklar arasında uyuşmazlıklar bulunduğu, şirket faaliyetleri hakkında bilgi verilmediği iddiası ile haklı sebeple şirket ortaklığından çıkarılmasına ve çıkma bedelinin ödenmesine yönelik işbu dava açılmış olup, dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda belirtildiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere davacının davalı şirkette %60 hissesinin bulunduğu, şirketin kurulduğu günden dava tarihine kadar ki dönemde hep zarar ettiği, şirket sermayesinin 10.000,00 TL olmasına rağmen 2.500,00 TL’sinin ödendiği, kalan kısmının ortaklarca ödenmediği, şirket ortakları arasında açılmış bulunan hukuk ve ceza dosyaları bulunduğu, bu hale göre şirket ortakları arasında güven ilişkisinin zedelendiği ve şirketin kurulduğu günden beri borca batık durumda olduğu da gözetildiğinde açılan davanın kısmen kabulüne yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/09/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.