Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1374 E. 2023/152 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1374 Esas 2023/152 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1374
KARAR NO : 2023/152

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ… 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :07/07/2020
NUMARASI : 2014/909 Esas 2020/335 Karar
ASIL DAVADA :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tescil Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 02/09/2014
KARAR TARİHİ : 15/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/02/2023

Taraflar arasındaki tescil kararının iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davada davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı asıl ve birleşen davada davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVADA DAVA
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirketin ortağı, yönetim kurulu üyesi ve murahhas azası olmasının yanı sıra %24 pay sahibi bulunduğunu, yönetim kurulunun iki üyesinin, haber vermeden, 28/05/2014 tarihinde 2014/1 sayılı karar alarak genel kurul toplantısı yapılmasını kararlaştırdıklarını, herhangi bir yönetim kurulu kararı olmaksızın alınan genel kurulun 18/07/2014 tarihinde yapılması kararının, emredici düzenlemelere aykırılık taşıdığını, hiç çağrı yapılmadan gerçekleştirilen genel kurul toplantısı ve alınan kararların yok hükmünde olduğunu, TTK m.407 gereğince, “murahhas üyelerle en az bir yönetim kurulu üyesinin genel kurul toplantısında hazır bulunmaları şarttır” hükmü bulunduğunu iddia ederek 28/05/2014 tarihli yönetim kurulunun ve bu toplantıda alınan kararların, 27/06/2014 tarihli genel kurulun yapılamadığına ilişkin tutulan tutanakla alınan kararların ve sonuç olarak 18/07/2014 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların, yok hükmünde olduklarının tespiti ile iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin 5 aile üyesinin hissedarı olduğu kapalı tip aile şirketi niteliğinde bir anonim şirket olduğunu, davacının, şirketin murahhas üyesi ve %24 pay sahibi bulunduğunu, şirket yönetim kurulunun toplanarak 28/05/2014 tarih ve 2014/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile 2013 yılı olağan genel kurulun 27/06/2014 tarihinde yapılmasına karar verdiklerini, genel kurula çağrının 14/06/2014 tarihinde davacıya tebliğ edilmesine karşın davacının katılmadığını ve ikinci toplantının yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi …’nun katılmasıyla yapılarak 30/06/2014 tarih ve 2014/2 sayılı karar alınmış olduğunu ve 2. toplantının 18/07/2014 tarihinde yapılmasının kararlaştırdığını, bu hususun, 01/07/2014 tarihinde davacıya bildirildiğini, yönetim kurulu üye tam sayısının salt çoğunluğuyla toplanacağını (TTK m.390), sermayenin değiştirilmesine ilişkin karar alınmadığını ve Bakanlık temsilcisinin katılmasının zorunlu olmadığını (Anonim Şirket Yönetmeliği m.32), 7 nolu genel kurul kararının temenni niteliğinde olması sebebiyle %75 çoğunluk gerekmediğini, murahhas üyenin genel kurula katılmaması gerekçesinde belirtildiği gibi kararın geçerliliğini etkilemeyeceğini (TTK .m.407/2) bildirerek davanın reddini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18/07/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan hukuka aykırı kararlar ile 21/08/2014 tarihli yetki dağılımına ilişkin yönetim kurulu kararının tescilini onaylayan Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün 26/08/2014 tarihli tescil kararının iptalini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP
Davalı usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; TTK m.446/(1) maddesinde, fıkrada belirtilen hususların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin iptal davası açma hakkı bulunduğu, dosya kapsamına göre davacı genel kurul toplantısından haberdar olup, bu hususun bizzat yolladığı ihtarnamelerden belli olduğu, çağrının usulsüz olduğu savının ancak genel kurul kararlarının alınmasında etkili olması koşuluna bağlı olarak değerlendirilebileceği, 18/07/2014 tarihli dava konusu edilen genel kurul toplantısındaki kararların iptali istemindeki çağrı ve gündemin gereği gibi ilân edilmemesi hususlarının, dava konusu edilen genel kurula sermayenin %64’ünü temsil eden pay sahiplerinin katılımı ve kararların oybirliği ile alınmış olması sebebiyle, TTK m.446/(1) maddesindeki etki kuralı gereğince tek başına iptal için yeterli görülemeyeceği, bu konuda dosyaya sunulan bir delil de bulunmadığı; murahhas üyenin katılımının zorunlu olduğu savı ile genel kurul kararının iptali gerektiği ileri sürülmekte ise de TTK m.407/(2)’nci maddesindeki amacın, pay sahiplerinin yönetime ve denetime ilişkin sorularının cevaplanmasının sağlanması olduğu, murahhas üyeler için genel kurula katılım hem hak hem de yükümlülük olduğu, davacı murahhas üye genel kuruldan haberdar olmasına karşın bu yükümlülüğünü yerine getirmediği, murahhas üyenin genel kurula katılmaması madde gerekçesinde ve komisyon raporunda “bu yüküme aykırılık genel kurul kararlarının geçerliliğini etkilemez” şeklinde ifade edildiği, bu nedenle dava konusu genel kurula murahhas üyenin katılmaması iddiasıyla iptali isteminin dayanağının bulunmadığı, 18/07/2014 tarihli genel kurul kararlarında ağır nisap gerektiren kararın yer almadığı; anılan genel kurulun toplantı tutanağının 7’nci maddesindeki “şirket ortaklarının mevcut hisseleri üzerindeki tasarrufları ile ilgili olarak belirleyecekleri her türlü iradeyi, şirket hissedarlarının aynı aile bireylerinden oluşması sebebiyle, öncelikle diğer hissedarlara teklif etmeleri ve bu suretle ön alım (rüçhan) hakkının kullanılmasının temenni niteliğinde ve iyi niyet kuralları çerçevesinde olmak kaydıyla tüm hissedarlara bildirilmesine oy birliğiyle karar verildi” maddesinde kararın temenni niteliğinde olup, uygulanabilir bir karar olmadığı, sözü edilen kararın temenni niteliğinde yazılmamış olması durumunda, emredici hükümler ilkesine aykırılığı nedeniyle iptali mümkün kararlardan olacağı düşünülmekle beraber, temenni niteliğinde olması ve uygulanabilir olmaması sebebiyle TTK m.421/(4) maddesindeki sermayenin en az %75’ni oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oyları ile alınacağına ilişkin hükmün uygulanmasının söz konusu olamayacağı, dolayısıyla TTK m.418’deki sermayenin en az dörtte birini karşılayan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplantı yapılacağına ilişkin hükmün, sermayenin %64’ünün genel kurulda temsili nedeniyle somut olayda karşılandığı, ayrıca, genel kurul kararıyla atanan murahhas üyenin her zaman genel kurul kararı ile azledilebileceği ve bunun iptal nedeni teşkil etmeyeceği, böylelikle asıl dava yönünden dava konusu yönetim kurulu kararları ve genel kurul kararlarının iptali nedenlerinin bulunmadığı; asıl davadaki bu gerekçeler doğrultusunda, kararların tesciline ilişkin ticaret sicil müdürülüğünce kararların tescil edilmesinde yasaya aykırılık saptanmadığı, bu nedenle ticaret müdürlüğü tarafından yapılan tescil kararının iptalinin yasal dayanağı bulunmadığı gerekçeleriyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu toplantı ve kararların öze ilişkin emredici hükümlere aykırı olduğu ve yoklukla sakat olduklarını, söz konusu toplantının usulüne uygun çağrı yapılmayarak gerçekleştirildiğini ve müvekkilinin hissedarlık haklarının usulüne uygun şekilde kullanılmasının engellendiğini, mahkemenin toplantıda %64 sermaye oranının temsil edildiğinden hareketle işbu aykırılığın toplantıda alınan kararlara etki etmemesi nedeniyle iptal için yeterli olmadığı gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, murahhas aza olan müvekkilinin katılımının olmamasının ve hatta murahhas azanın hiçbir şekilde toplantıdan haberdar edilmemesinin yokluk sebebi olduğunu, etki kuralının yok hükmündeki kararlara sağlık kazandıramayacağını, etki kuralının işletilebilmesi için öncelikle ortada hukuken mevcut bulunan bir kararın olması gerektiğini, ancak 28/05/2014 tarihli yönetim kurulu kararı alınırken murahhas azanın toplantıdan hiçbir şekilde haberdar edilmemesi ve genel kurul toplantı çağırma yetkisinin denetçiye verilmesi karşısında 18/07/2014 tarihli genel kurulun yetkisiz kişi tarafından yasa ve esas sözleşmede öngörülen ilama uyulmadan toplanması nedeniyle yok hükmünde olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, etki kuralının yalnızca toplantı nisabına etki etmesi şeklinde yorumlanamayacağını emredici nitelikte olmayan hükümlerin ihlali halinde dahi genel kurulun iptal edilmesi gerektiğini, toplantı çağrısının usulüne uygun yapılmaması nedeniyle davacının genel kurula haksız yere alınmadığını, vazgeçilmez olan genel kurula katılma hakkının kasten engellendiğini, bunun bile tek başına bir iptal sebebi sayılması gerektiğini, toplantı gündeminin usulüne uygun olarak ilan edilmemesinin de bu kararların alınmasında etkili olduğunu, bu kapsamda yalnızca “davacı katılsaydı da sonuç değişmeyecekti” şeklindeki değerlendirmenin hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl dava, 28/05/2014 ve 30/06/2014 tarihli yönetim kurulunun ve bu toplantılarda alınan kararların, 27/06/2014 tarihli genel kurulun yapılamadığına ilişkin tutulan tutanakla alınan kararların ve sonuç olarak 18/07/2014 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların yok hükmünde olduklarının tespiti ile iptalleri istemine; birleşen dava ise, 18/07/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlar ile 21/08/2014 tarihli yetki dağılımına ilişkin yönetim kurulu kararının tescilini onaylanan Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün 26/08/2014 tarihli tescil kararının iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dava konusu yönetim kurulu ve genel kurul toplantı kararları, adli tıp raporu, grafolog bilirkişiden alınan raporlar, ticaret sicil kayıtları, tutanaklar, ihtarnameler vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Davacı yan 28/05/2014 ve 30/06/2014 tarihli yönetim kurulu ve bu toplantıda alınan kararların, yönetim kurulunda murahhas aza olan davacının yönetim kurulu toplantısına katılmaması nedeniyle yok hükmünde olduğunu, bu nedenle bu yönetim kurulu toplantısı gereğince ve usulüne uygun çağrı yapılmaksızın yapılan 18/07/2014 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların yok hükmünde olduğunu iddia ederek asıl davayı açmış, ilk derece mahkemesince asıl dava ve söz konusu kararların tesciline ilişkin ticaret sicil müdürlüğü kararının iptali istemiyle açılan birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı yan asıl davanın reddine ilişkin kararın istinaf dilekçesinde yazılı sebeplerle hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Dosya kapsamından, asıl davada davalı şirketin Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün “…” numarasında, 1.500.000,00 TL sermaye ile kayıtlı olduğu, şirkette, davacı …’nun murahhas üye olup %24, dava dışı …’nun %24, …’in %24, …’nun %16 ve … %12 oranında hisse sahibi oldukları, davalı şirket yönetim kurulu …, … ve …’ndan oluşmakta iken dava konusu edilen genel kurul kararı ile değiştiği, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde 28/05/2014 tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısında yönetim kurulu başkanı … ve diğer yönetim kurulu üyesi … imzasıyla alınan 2014/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile 27/06/2014 tarihinde davalı şirketin 2013 yılına ait olağan genel kurul toplantısının yapılmasına karar verildiği, ancak 27/06/2014 tarihinde şirket ortaklarından …’nun ani gelişen sağlık sorunları nedeniyle toplantı yeter sayısına ulaşılamaması nedeniyle toplantısınn 18/07/2014 tarihinde aynı yerde ve aynı gündemde toplanmasına karar verilerek bu hususta 27/06/2014 tarihli tutanak tanzim edildiği, 30/06/2014 tarihinde, yine davacının katılımı olmaksızın, yapılan yönetim kurulu toplantısında … ve … imzasıyla 18/07/2014 tarihinde yapılacak genel kurul toplantısı için şirket ortaklarına çağrı yapılmasına karar verildiği, çağrının yapılması hususunda denetçi …’e yetki verilmesine karar verildiği, akabinde usulüne uygun çağrı yapılmaksızın 18/07/2014 tarihinde dava konusu genel kurul toplantısının yapıldığı, ancak davacı yanca davalı şirket ve şirket ortaklarına hitaplı 24/06/2014 ve 15/07/2014 tarihli ihtarnamelerden anlnaşıldığı üzere davacının gerek ertelenen 27/06/2014 tarihli gerekse dava konusu 18/07/2014 tarihli olağan genel kurul toplantılarından haberdar olduğu, dava konusu genel kurul toplantısının davacının katılımı olmamakla birlikte davalı şirket sermayesinin %64 ‘ünün katılımı ile yapıldığı ve oybirliğiyle dava konusu bedellerin alındığı anlaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın anonim şirketlerde yönetim kuruluna ilişkin hükümleri düzenleyen “Görev Dağılımı” başlıklı 366. maddesinde “Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer. Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir. Yönetim kurulu, işlerin gidişini izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak, kararlarını uygulatmak veya iç denetim amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabilir.” hükmü,
Aynı Yasa’nın “Yönetimin Devri” başlıklı 367. maddesinde, “Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Bu iç yönerge şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir. Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir.” hükmü,
Aynı Yasanın “Temsil Yetkisi” başlıklı 370. maddesinde, ”Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.”hükmü,
Aynı Yasanın “Yönetim Kurulu Toplantıları” başlıklı 390/1 maddesinde, ”Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır.” hükmü,
Aynı Yasa’nın “Batıl Kararlar” başlıklı 391. maddesinde de ”Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle; Eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararlar batıldır.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda öncelikle davacı tarafça kendisi davet edilmeksizin söz konusu yönetim kurulu toplantısının yapıldığı iddia edilmiş ise de, 6102 sayılı TTK’da yönetim kurulunun toplantıya çağrılma usulüne ilişkin herhangi bir yasal düzenleme olmadığı gibi, şirket ana sözleşmesinde de bu hususta bir hüküm bulunmamaktadır. Öte yandan, dava konusu yönetim kurulu toplantısında alınan kararlar, davalı şirketin 2013 yılına ait olağan genel kurul toplantısının yapılmasına ilişkin olup TTK’nın 390. maddesindeki toplantı ve karar nisabına uygun olarak alınmıştır. Alınan yönetim kurulu kararları ile yönetim yetkisinin devri söz konusu olmayıp, yasa ya da ana sözleşmeye aykırı bir durum bulunmadığı gibi yönetim kurulu kararının butlanını gerektirir bir sebebin de bulunmadığı gibi davacıya çağrı yapılmadan yönetim kurulu toplantısının yapıldığı kabul edilse bile, dava konusu yönetim kurulu kararları TTK.nun 390.maddesi gereğince toplantı ve karar nisabına uygun olarak alındığından davacıya çağrı yapılsaydı bile sonucun değişmeyeceği (Doç. Dr. Necla Akdağ Güney, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, sayfa 250) anlaşılmakla ilk derece mahkemesince dava konusu 28/05/2014 tarihli 2014/1 sayılı ve 30/06/2014 tarihli 2014/2 sayılı yönetim kurulu kararlarına karşı açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı vekilinin 18/07/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısı ve bu toplantıda alınan kararlara karşı açılan davanın reddine yönelik istinaf itirazlarının incelenmesine gelince;
6100 sayılı TTTK’nun 445.maddesinde; “(1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” hükmü düzenlenmiştir.
Aynı yasanın 446.maddesinde “(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu
üyelerinden her biri,
iptal davası açabilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Aynı yasanın 447.maddesinde de; ” (1) Genel kurulun, özellikle;
a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan,kararları batıldır. ” hükmüne yer verilmiştir.
Gelen ticaret sicil kayıtlarına göre davacı, davalı şirketin ortaklarından biridir.Dava açma hak ve yetkisine sahiptir. Dava konusu genel kurul toplantı tarihi 18/07/2014 olup, asıl dava yasada öngörülen 3 aylık süre içerisinde 22/07/2014 tarihinde açılmıştır.
Aynı yasanın 418.maddesi ise; (1) Genel kurullar, bu Kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanır. Bu nisabın toplantı süresince korunması şarttır. İlk toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmaz.
(2) Kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir.” şeklindedir.
Davacı, dava konusu genel kurul toplantısına ilişkin çağrının yasada öngörülen usule göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, bakanlık temsilcisi ve murahhas aza olmaksızın yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunu, genel kurulda alınan tüm kararların emredici düzenlemelere aykırı olduğunu iddia etmekte ise de;
Davacı tarafından davalı şirket ve ortaklarına hitaplı Üsküdar 1. Noterliğinin 24/06/2014 tarih ve …yevmiye numaralı ihtarnamesinde, “… Usule uygun hiçbir bildirim yapılmaksızın 26/06/2014 tarihli usulsüz genel kurul toplantısı yapılmaya çalışılmaktadır…” şeklindeki beyanı ve Ankara 56. Noterliğinin 15/07/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde, “… 18/07/2014 tarihinde ikinci toplantısının yapılacağı bildirilmiştir…” şeklindeki beyanından davacının ertelenen 27/06/2014 tarihli ve dava konusu olan 18/07/2014 tarihli genel kurul toplantılarından haberdar olduğu ve buna rağmen toplantıya katılmadığı anlaşılmaktadır.
Aksinin kabulü halinde ise, bir pay sahibi TTK m.446/1 maddesi gereğince genel kurul toplantısına ilişkin çağrının usulsüz olduğunu ileri sürerek veya gündemi gereği gibi ilan edilmediğini iddia ederek söz konusu toplantıda alınan genel kurul kararlarına karşı iptal davası açmışsa, dayandığı usulsüzlük sebebinin söz konusu genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ispat etmesi gerekir. Aksi halde, ileri sürülen sebep gerçekten kanuna aykırı olsa da pay sahibinin iptal davası reddedilir. Başka bir anlatımla, bir genel kurul karar toplantısı ile bazı kanuna aykırılıkların varlığı yetmez, o aykırılığın iptali istenen genel kurul kararlarının alınmasında etkili olduğunun ispatı gerekir.
Yukarıda belirtildiği üzere TTK m.413 gereğince gündeme bağlılık ilkesi vardır ve TTK m.418 uyarınca, bu Kanunda veya esas sözleşmede aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanır. Bu nisabın toplantı süresince karşılanması şarttır. TTK m.418/2 maddesi uyarınca da, kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir. Dava konusu 18/07/2014 tarihli genel kurul toplantısı sermayenin %64’ünü temsil eden pay sahiplerinin katılımı ile gerçekleşmiş olup kararların oybirliği ile alınmış olması sebebiyle, TTK m.446/1 maddesinde düzenlenen etki kuralı gereğince çağrının usulsüz olması tek başına iptal için yeterli görülemez.
TTK m.407/2’nci maddesinde murahhas üyelerle en az bir yönetim kurulu üyesinin genel kurul toplantısında hazır bulunmalarının şart olduğu düzenlenmiş olup, buradaki amaç, pay sahiplerinin yönetime ve denetime ilişkin sorularının cevaplanmasının sağlanmasıdır. Murahhas üyeler için genel kurula katılım hem hak hem de yükümlülüktür. Söz konusu maddenin gerekçesinde ve komisyon raporunda “bu yüküme aykırılık genel kurul kararlarının geçerliliğini etkilemez” denilmek suretiyle murahhas üyenin genel kurula katılmamasının genel kurulun geçerliliğini etkilemeyeceğini açıklanmış olmakla dava konusu genel kurula davacı murahhas üyenin katılmaması nedeniyle iptali isteminin dayanağı bulunmadığından ve ayrıca, genel kurul kararıyla atanan murahhas üye her zaman genel kurul kararı ile azledilebilecek olup bu husus iptal nedeni teşkil etmeyeceğinden davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir.
Yine 18/07/2014 tarihli genel kurul kararlarında ağır nisap gerektiren karar bulunmadığı gibi genel kurulun toplantı tutanağının 7’nci maddesinde “şirket ortaklarının mevcut hisseleri üzerindeki tasarrufları ile ilgili olarak belirleyecekleri her türlü iradeyi, şirket hissedarlarının aynı aile bireylerinden oluşması sebebiyle, öncelikle diğer hissedarlara teklif etmeleri ve bu suretle ön alım (rüçhan) hakkının kullanılmasının temenni niteliğinde ve iyi niyet kuralları çerçevesinde olmak kaydıyla tüm hissedarlara bildirilmesine oy birliğiyle karar verildi” şeklindeki açıklama temenni niteliğinde olup, uygulanabilir bir karar olmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesinin bu yöne ilişkin gerekçesi de yerindedir.
İptali istenen genel kurul kararlarının alındığı tarihe göre olayda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nun 407.maddesinin 3.fıkrasında aynı Kanunun 333 üncü madde gereğince belirlenen şirketlerin genel kurul toplantılarında Sanayi ve Ticaret Bakanlığının temsilcisinin bulunacağı düzenlenmiş, diğer şirketle ise hangi durumlarda Bakanlık temsilcisinin genel kurulda bulunacağının Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Maddede belirtilen yönetmelik 28.11.2012 günlü Resmi Gazetede yayınlanmış olan Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliktir. Bu yönetmeliğin “Bakanlık Temsilcisi Bulundurma Zorunluluğu” başlıklı 32.maddesinde ise hangi genel kurul toplantılarında Bakanlık temsilcisinin bulunması gerektiği ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir.
Dosya içeriği ve sunulu ticaret sicil kayıtlarına göre dâvalı şirket TTK’nın 333.maddesi kapsamındaki şirketlerden olmadığı gibi davaya konu olan ve iptali istenen 18/07/2014 tarihli genel kurul kararları da bahsi geçen yönetmeliğin 32.maddesinin birinci fıkrasında belirten nitelikleri taşımamaktadır. Aynı maddenin 2. ve 3.fıkralarındaki durumların varlığı konusunda da dosya içinde bir bilgi bulunmadığı gibi iddia edilmiş de değildir. Bu duruma göre dâva konusu genel kurul kararlarının alındığı toplantıda Bakanlık temsilcisinin hazır bulunması zorunluluğu olmadığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 11 HD.nin 2015/1952 Esas, 2016/2082 Karar sayılı; 16/03/2022 tarih 2020/7083 Esas 2022/2003 Karar sayılı emsal ilamları)
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden asıl davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Asıl davada davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 154,70 TL harcın asıl davada davacı birleşen davada davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Asıl davada davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/02/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.