Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1360 E. 2022/1558 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1360 Esas 2022/1558 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1360
KARAR NO : 2022/1558

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2020
NUMARASI : 2017/844 Esas 2020/283 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/12/2017
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2022

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından ve katılma yolu ile davalı … yasal mirasçıları vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ortağı olduğu dava dışı ….Şti.’nin müdürlüğünü uzun süre davalılar …’ın murisi …’ın yaptığını, davalı … …’nin şirketin Yeminli Mali Müşaviri olduğunu, dava dışı ….Şti’nin defterlerinde YMM raporu ile düzeltme beyannamesi verildiğini, müvekkilinin talebi sonucu şirketin 01/01/2012 – 31/12/2012 dönemi mizanın gönderildiğini, anılan mizana ait Kurumlar Vergisi Beyannamesinin yasal süresi içerisinde Vergi Dairesine verildiğini, müvekkiline gönderilen mizanın değiştirildiğini, 02/07/2013 tarihinde Kurumlar Vergisi beyannamesinde düzeltme yapılarak müvekkiline ait döneme 2.mizanın gönderildiğini, düzeltme beyannamesinde açıklama olarak “YMM …’nin Tam Tasdik Raporuna İstinaden” ibaresinin bulunduğunu, ilk mizanda şirket kasasında bulunan 798.421,24 TL’nin ikinci mizanda (… Hastanesi’ne vs.) cari hesap yoluyla eksiltildiğini, Ankara 4.ATM’nin 2013/556 esas sayılı dosyasına gönderilen müzekkere cevapları ile cari hesap yoluyla eksiltilen bedelin, hastanelerin kayıtlarında olmadığının bildirildiğini, müvekkili tarafından Ankara 4.ATM’nin 2013/556 esas sayılı dosyası ile dava dışı….Şti.aleyhine şirketin müdürü tarafından kötü yönetildiği gerekçeleriyle ortaklıktan çıkmaya izin davası açıldığını, bu davada alınan ek uzman görüş raporunda şirket yöneticileri tarafından şirket varlıklarında şirket ortaklarının aleyhine olacak şekilde düzeltme işleminin yapıldığının bildirildiğini, dava dışı şirketin kasasında bulunması gereken 942.252,07 TL’nin şirket müdürü tarafından buharlaştırıldığının Ankara 4 ATM’nin 2013/556 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ile ortayı çıktığını, TTK’nın 553.vd. Maddeleri gereği şirketin bu zararından davalıların murisi olan şirket müdürü ile birlikte 3568 sayılı SMMM ve YMM Kanunu’nun 12/d bendi gereği mali müşavirin de bu zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek belirsiz alacak davası olarak açılan bu davada dava dışı şirketin uğramış olduğu zararın şimdilik 40.000,00 TL’nin KDV Beyanname Düzeltme tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile dava dışı şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı şirketin denetçisi olmayıp yeminli mali müşaviri olan müvekkili hakkında TTK’nın 554. Maddesi gereği işbu sorumluluk davasının açılamayacağını, davacı tarafın davasının şirketin zarara uğratıldığı iddiasına dayandığını ancak davanın açılmasından sonra yapılan incelemede şirketin tazmin edilmesi gereken bir zararı olmadığının anlaşıldığını, işletme varlıklarını azaltan bir durumun söz konusu olmadığını, YMM olan müvekkili açısından tespiti kolay olmayan muhasebe kayıtlarını tutan personel tarafından yapılmış bir muhasebe hatası niteliğini taşıdığını, yeminli mali müşavirlerin yaptıkları tasdikin doğruluğundan, tasdikin kapsamı ile sınırlı olmak üzere zıyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, buna göre müvekkilinin sorumluluğunun yalnızca devlete karşı ve zıyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan ötürü olabileceğini, müvekkilinin muhasebe kayıtlarını tutan da olmadığından ortaklar arasındaki ihtilafın muhatabı olmasının mümkün olmadığını, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler yönünden de itirazların değerlendirilmesinin gerektiğini, müvekkilinin sadece tam tasdik raporunu düzenlediğini, müvekkiline husumet yükletilemeyeceğini, zararın doğmadığını, tam tasdikli raporun varlığı iddia edilen zarara sebebiyet vermesinin muhasebe kayıtlarını tutan müvekkilinin olmaması sebebiyle mümkün olmadığını, meydana geldiği iddia edilen zarar ile tam tasdik raporu veren müvekkilinin eylemi arasında bir illiyet bağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava ve talep konularının zamanaşımına uğradığını, davacının da bilgisi dahilinde olan bu işlemler ile ilgili dava açma süresinin 3 ay ile sınırlı iken olayın meydana geldiği tarihten 6 yıl sonra ve kötü niyetli olarak işbu davanın açıldığını, şirketi yönetenlerin eylemleri nedeniyle açılmış bir sorumluluk davası ise vefat etmiş olan … mirasçılarına açılmış olan bu davanın kabulünün mümkün olmadığını, şirketin zarara uğratıldığı iddia ediliyor ise vefat eden kişi hakkında sorumluluk davası açılmasının mümkün olmadığını, şirketi zarara uğratılmaktan bahsediliyor ise bunun bir suç teşkil edeceği de dikkate alınarak suç ve cezanın şahsiliği ilkesi gereğince vefat etmiş kişi ve mirasçıları hakkında dava açılamayacağının açık olduğunu, şirketin zarara uğradığı iddia edilen rakam için davanın açılması gerekirken davanın neden 40.000,00 TL için açıldığının anlaşılamadığını, davanın bir tespit davası mı yoksa eda davası mı olduğunun belli olmadığını, 2012 yılında şirkette müdür olan …’ın vefat ettiğini, onun eylemleri nedeniyle davanın mirasçılara açılması ve husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davacı yanın dava dışı şirketin işlemlerinden haberdar olduğunu, her genel kurul öncesi şirket kayıtlarını incelediğini, kaldı ki işlemlerin şirket menfaatine olduğunu ve davacı zararına olmadığını, davacının sanki bu işlemlerden yeni haberdar olmuş gibi dava açmasının da doğru olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi kök ve ek raporlarına ve toplanan tüm delillere göre; dava konusu şirketin eski yöneticisi olan davalıların murisinin ve yeminli mali müşavir olan diğer davalının usulsüz işlemleri nedeniyle şirketi zarara uğrattıkları iddiasıyla uğrattıkları zararların davalılardan TTK.553 ve devamı maddeleri uyarınca tahsili ile şirkete ödenmesi istemiyle açılan işbu davada her ne kadar davalılar zamanaşımı def’inde bulunmuş ise de davanın 2012 yılı bilançosunun görüşüldüğü 2013 yılı bilanço düzeltmeleri ve beyannamelerine dayandığı, dava tarihi olan 2017 yılı itibariyle 5 yıllık süre dolmadığından davalıların zamanaşımı def’inin yerinde görülmediği, dava konusu dönemde murisleri dava konusu şirketin yöneticisi olup davanın TTK.553 ve devamı maddelerine dayanan şirket yöneticilerine karşı açılan sorumluluk davası olduğu ve bu durumda yöneticinin mirasçıları olan davalıların külli halefiyet gereği mirası reddetmediği müddetçe murisin fiillerinden dolayı meydana gelecek zarardan sorumlu oldukları ve kendilerine husumet yöneltilebileceğinden buna yönelik itirazlarının yerinde görülmediği, davalı yeminli mali müşavirin husumet itirazlarına gelince, sorumluluk davası şirket yöneticilerine karşın açılabilir ise de yönetici olmayan ancak yöneticilerin eylemlerine iştirak eden kişilere karşı da açılabileceğinden davalının buna yönelik itirazlarının da yersiz olduğu, bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarına göre dava konusu şirketin 2011 ve 2012 yılı bilançolarında zarar ettiğinin tespit edildiği ve kayıtlarda zarar görüldüğü ancak buna rağmen şirket kasasında 804.030,92 TL’lik bir varlığın göründüğü, davalıların murisi olan şirket yöneticisinin ve yeminli mali müşavirin 6111 sayılı yasa uyarınca aslında var olmayan ancak fiktif olarak bilançoda görülen bu varlığın bilanço dışına çıkartılarak bilançoların fiktif işlemlerden arındırılıp gerçek duruma dönüştürüldüğü, söz konusu dönemde yapılan işlemler nedeniyle dava konusu şirketin herhangi bir zarara uğratılmadığı, dolayısıyla davacının davalılardan talep edebileceği bir zarar ve tazminatın bulunmadığının belirlendiği gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalıların fiktif hesaplar açarak şirketin kasasından 798.421,24 TL’yi buharlaştırdıklarını, müvekkilinin ısrarlı talepleri üzerine müvekkiline gönderilen 01.01.2012-31.12.2012 dönemlerine ait şirket mizana ait Kurumlar Vergisi Beyannamesinin yasal süresi içinde vergi dairesine verildiğini, müvekkiline gönderilen mizanın değiştirildiğini ve 02.07.2013 tarihinde Kurumlar Vergisi Beyannamesinde düzeltme yapılarak müvekkiline aynı döneme ait 2. Mizanın gönderildiğini, düzeltme beyannamesinde açıklama olarak “YMM …’nin Tam Tasdik Raporuna istinaden” ibaresinin bulunduğunu, ilk mizanda şirket kasasında bulunan 798.421,24-TL.’nin ikinci mizanda (…Hastanesi’ne vs. ) Cari Hesap yoluyla eksiltildiğini, müvekkili tarafından, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/556 Esas sayılı dosyası ile, dava dışı …. Şti. aleyhine, şirketin müdürü tarafından kötü yönetildiğinden, şirketin mali durumu hakkında kendisine bilgi verilmediğinden ve sair sebeplerle ortaklıktan çıkmaya izin verilmesi istemiyle açılan davada, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/556 Esas sayılı dosyasında; ilk mizandaki 798.421,24-TL.’nin ikinci mizanda buharlaştırıldığı iddiaları üzerine, …Hastanesi’ne yazılan müzekkereler ile ikinci mizanda gösterilen cari hesaplara ilişkin varsa faturaların ve belgelerin celbinin talep edildiğini, … Ağız Ve Diş Sağlığı Merkezi’nin müzekkere cevabında: “… …. Şti.’nin 2012 yılı mizan düzeltmesi ile kaydedilen 161.870,62-TL. bedelli faturanın Merkezleri tarafından kesilmediği ve Kurumun kayıtlarında bulunmadığının; Yalova Devlet Hastanesi’nin müzekkere cevabında: “ … …. Şti.’ne ait kurum kayıtlarında yapılan araştırma sonucunda istenilen nitelikte belgelerin bulunmadığının bildirildiğini edildiğini, … Ağız Ve Diş Sağlığı Merkezi’nin müzekkere cevabında: “… …. Şti.’nin 2012 yılı mizan düzeltmesi ile kaydedilen 161.870,62-TL. bedelli faturanın Merkezleri tarafından kesilmediği ve Kurumun kayıtlarında bulunmadığının; Yalova Devlet Hastanesi’nin müzekkere cevabında: “ … …. Şti.’ne ait kurum kayıtlarında yapılan araştırma sonucunda istenilen nitelikte belgelerin bulunmadığının bildirildiğini ve Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’nin müzekkere cevabında da; 2012 dönemine ait mizan değişikliği ile ilgili kesilen fatura / belge ibraz edilmediğini, 28.08.2019 tarihli kök bilirkişi raporu ve 17.03.2020 tarihli ek bilirkişi raporunda ilk mizan ile 2. Mizan arasındaki farklılıklardan olan ve alıcılar hesaplarının sahte/fiktif olduğunun ispatlandığını,28.08.2019 tarihli Bilirkişi Raporu’nun 13. Sayfasında: “kasadan eksilen tutara karşılık şirketin alıcılarından alacağı 337.983,19-TL. ( bu tutarın var olmadığı yazılardan anlaşılmaktadır) artmış… ” denildiğini, 17.03.2020 tarihli Ek Bilirkişi Raporu’nun 8. Sayfasında: ” davacının itirazında da belirttiği gibi mali tablolarda gerçeği yansıtmayan fiktif kayıtlar bulunduğu … ” ifadesine yer verildiğini, ilk mizanda kasada gözüken 798.421,24-TL.’nin hesabı müvekkiline verilemeyeceği için, yine davalı şirket tarafından kayıtlara alındığını ve yeminli mali müşavir tarafından da tam tasdik raporu ile onaylanarak, kasada gözüken 798.421,24-TL.’nin 337.983,19-TL.’sinin gerçekte olmayan alıcılar hesabına aktarıldığını, 28.08.2019 tarihli Bilirkişi Raporu ve 17.03.2020 tarihli Ek Bilirkişi Raporu ile de; 337.983,19-TL.’nin Alıcılar Hesabına aktarıldığı, aktarım yapılan alıcılara Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/556 Esas sayılı dosyasından yazılan müzekkerelere alıcıların vermiş oldukları cevaplar ile hesapların gerçek olmadığının anlaşıldığını, 28.08.2019 tarihli Bilirkişi Raporu ve 17.03.2020 tarihli Ek Bilirkişi Raporu ile; şirket müdürü olan müteveffa … ile şirketin Yeminli Mali Müşaviri olan diğer davalı … tarafından, fiktif hesaplar oluşturulduğu, bu hesaplar ile şirketin kasasında olması gereken nakit bedelin olmayan hesaplara aktarıldığı ve bu suretle şirket kasasında olması gereken bedelin buharlaştırıldığının ispatlandığını, davalılar 6111 sayılı yasadan faydalanarak, resmi kayıtlara ve şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre, şirketin kasasında bulunan 942.252,07-TL.’yi de buharlaştırdıklarını, davalılar, fiktif hesap açmak suretiyle şirketin hesaplarından 798.421,27-TL. ve 6111 sayılı yasadan faydalanmak sureti ile de şirketin hesaplarından 942.252,07-TL. olmak üzere toplam 1.740.673,34-TL.’yi buharlaştırdıklarını, yanlı ve yoruma dayalı 17.03.2020 tarihli ek raporun hükme esas alınmasının da doğru olmadığını, bilirkişi heyeti tarafından özetle; şirketin öz sermayesi her iki halde de negatif olduğu için, fiktif işlemler ile değişen bir durumun söz konusu olmadığının belirtildiğini, bilirkişi heyetinin bu yorumunun; şirketin içinin boşaltılmasına yasal zemin oluşturduğunu, 1.832.090,34-TL. borç ile 889.838.27-TL. borcun ya da negatifliğin aynı olduğunun ya da önemsiz olduğunun belirtilmesinşn, zorlama bir yorum olduğunu, iki rakam arasında yaklaşık 1.000.000,00-TL. fark bulunduğunu, muhasebe tekniği açısından, kasadaki para, fiktif bir para olsaydı, kasa hesabında bırakılacağını, alıcılar hesabında olmayan sahte cari hesaplar oluşturulup bu hesaplara aktarılmayacağını, sahte cari hesaplar oluşturma işleminin; kasadaki paranın gerçekte var olduğunun, davalılar tarafından müvekkiline kar payı ödenmek istenmemesi sebebiyle, sahte cari hesaplar açılarak paranın buharlaştırıldığının en açık delili olduğunu, mahkemece davalıların fiktif hesap açmak suretiyle şirketi zarara uğrattıklarının değerlendirilmediğini, sadece 6111 sayılı yasadan faydalanarak buharlaştırılan bedel değerlendirilerek karar verildiğini, Mahkeme tarafından, davalıların, 6111 sayılı yasadan faydalandıkları ve yasadan faydalanmış olmaları gereğince de, kanuna aykırı bir işlem yapmadıklarının kabul edildiğini, bu Yasa’nın TTK.’da düzenlenen ve şirket yöneticilerinin, şirkete ve şirket ortaklarına olan görev ve sorumluluklarını ortadan kaldıran bir hüküm içermediğini, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … yasal mirasçıları vekili katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesinde; davanın husumet yokluğu ve zamanaşımı sebebiyle reddi gerektiğini, karar davalılar yönünden farklı gerekçelerle reddedildiği için masraf ve vekalet ücretinin ayrı ayrı takdir edilmesi gerektiğini, kararın bu sebeplerle düzeltilerek onanması gerektiğini ileri sürmüştür.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının ortağı olduğu dava dışı ….Şti.’nin müdürü olan davalıların murisinin, şirketin yeminli mali müşaviri olan diğer davalı ile birlikte anılan şirketi zarara uğrattıkları iddiasıyla TTK’nın 644/1-a maddesinde yapılan atıfla TTK’nın 553. Vd. Maddeleri uyarınca açılan tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamında yer alan ticaret sicil kayıtlarına göre; dava konusu maddi zarara uğratıldığı iddia olunan ….Şti.’nin adresinin Akyurt Ankara olduğu, ortaklarının …, …, …, … ve … oldukları, 14/03/2011 tarihli karar ile …’ın şirkete temsile yetkili kılındığı, 15/06/2015 tarihli karar ile temsilci …’ın vefatı nedeniyle 10 yıl süreyle …’ın şirketi temsile yetkili olarak seçildiği, anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesinin bir örneği dosyaya getirtilen 2013/556 esas 2018/256 karar sayılı ilamına göre; davacı … tarafından davalı … ….Şti.aleyhine ortaklıktan çıkma talebi ile dava açıldığı, birleşen dosyada ise davacı ……Ltd.Şti.tarafından davalı … aleyhine ortağı olduğu şirketin faaliyet alanı kapsamında başka bir şirket kurarak yönetim kurulu başkanlığı yaptığı, davacı şirketin ticari sırlarını paylaştığı iddiasıyla maddi ve manevi tazminat talep edildiği, yargılama sonucunda her iki davanın reddine karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği, anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan SMMM bilirkişi … ile nitelikli Hesaplamalar bilirkişisi … tarafından düzenlenen bilirkişi heyeti 28.08.2019 tarihli kök raporuna göre; davacının talebi ve mahkemenin ön inceleme duruşmasına göre uyuşmazlığın davalıların yönetici olan murisi ile davalı olan yeminli mali müşavirin usulsüz işlemler yaparak şirketi zarara uğrattıkları iddiasıyla TTK.553 ve devamı maddeleri uyarınca uğranılan zararın şirkete ödenmesine ilişkin olduğunu, davacının temel iddiasının dava konusu şirketin defterlerinde, YMM raporu ile düzeltme beyannamesi verilmesi sonucu şirket kasasında bulunan 798.421,24 TL ‘nin bazı cari hesaplara aktarıldığı ancak bu cari hesaplar incelendiğinde bu hesaplardan alacak bulunmadığının tespit edildiğini, bunun davalılar tarafından karşılanmasının istendiğini, iddia konusu YMM raporunun niteliği 3568 sayılı yasada düzenlenmiş olup 12.maddeye göre yeminli mali müşavirlerin mali tabloları ve beyannameleri, mevzuat hükümleri, muhasebe prensipleri ile muhasebe standartlarına uygunluğunu ve hesapların denetim standartlarına göre incelendiğini tasdik ettiğini, yaptıkları tasdikin doğru olmaması halinde tasdikin kapsamı ile sınırlı olmak üzere zıyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, yasada belirtildiği üzere YMM’nin sorumluluğunun vergi zıyaa nedeniyle kesilecek vergi ve cezalarla sınırlı olduğunu, dava konusu olayda böyle bir durumun söz konusu olmadığını, davacının şirketi zarara uğratıldığı iddiasının temel faktörünün kasadaki para ile mizan ve düzeltme beyannamelerindeki kalemlerin farklılığından kaynaklandığını, şirketin mali tablolarına göre 2011 yılı sonunda banka kredi borcunun 483.753,77 TL olduğunu, 2012 yılı sonunda ise 1.419.287,11 TL olduğunu, şirketin 2012 yılında sermayesini 700.000,00 TL’den 1.000.000,00 TL’ye yükseltme kararı aldığını, davacının vekilinin katıldığı genel kurulda sermaye artış kararının şirketin içinde bulunduğu sermaye sıkıntısı olarak açıklandığını, bilançolarda öz varlık tutarının 2011 yılında (-) 33.096,15 TL, 2012 yılında ise (-) 79.871,95 TL olup şirketin borca batık göründüğünü, şirketin 2012 yılı itibariyle toplam zararının 920.441,06 TL olduğunu, bunlar birlikte değerlendirildiğinde kasasında 804.030,92 TL’lik bir tutarın olabilmesinin mümkün görünmediğini, bu hususun Ankara 4.ATM’nin 2013/556 esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporunda da tespit edildiğini, 25/10/2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında davacı … vekilinin red oyuna karşılık oy çokluğuyla 2012 yılı hesaplarının ibra edildiğini, dosyaya sunulan mizanlara bakıldığında davacının genel kurul sırasında yapılan düzeltmelerden haberdar olduğunun gözüktüğünü, tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde şirketin mali tablolarına göre şirketin kasa bakiyesinin gerçeği yansıtmadığını, mali verilere göre borca batık durumda olan şirketin kasasında 804.030,92 TL’lik bir tutarının olabilmesinin mümkün görünmediğini, iki bilanço arasında kasada görülen paranın yok görünmesi sebebinin hesaplar arasındaki aktarmadan ve mali tabloların düzeltilmesinden kaynaklandığını, buna göre şirket yöneticisi ve yeminli mali müşavirin davalı şirketi kusurları ile zarara uğrattıkları hususunun ispatlanamadığını belirtmişlerdir.
Davacı vekilinin itirazları üzerine bilirkişi heyetinden alınan ek raporda özetle; davacının iddiasını Ankara 4.ATM’nin 2013/556 esas sayılı dosyasına verilen bilirkişi raporundaki tespitlere dayandırdığını, söz konusu raporda davacının ortaklıktan çıkma talebi üzerine bilirkişi heyetinin şirketin öz varlığını hesaplamaya çalıştığını, bu hesaplamada davacının huzurdaki davadaki fiktif olduğunu iddia ettiği tutarların bilançoya dahil edildiği ve bilanço dışında tutulduğu iki durum da değerlendirilmiş ve sonuçta düzeltilmiş yani fiktif olduğu tartışılan tutarlar dışarı çıkartıldığında bilançolarda şirketin öz varlığının (-) 1.832.090,34 TL olduğunu, buradan davacının payına düşen öz varlık tutarının (-) 458.022,59 TL olduğunu, fiktif olduğu tartışılan tutarlar çıkartılmış olsa şirketin öz varlığının (-) 889.838,27 TL olduğunu, burada davacının payına düşen öz varlık tutarının (-)222.459,57 TL olduğunun tespit edildiğini yani her iki durumda dahi şirketin öz varlığının bulunmadığının (negatif olduğunu) tespit edildiğini, kök raporda tespit edilen hususlar ve Ankara 4.ATM’nin 2013/556 esas sayılı dosyasında verilen bilirkişi raporundaki tespitler hep birlikte değerlendirildiğinde borca batık durumda olan şirketin kasasından 804.030,92 TL’lik bir tutarın olabilmesinin mümkün olmadığı, bu sebeple buharlaştırılacak bir meblağın bulunmasının mümkün olmadığını, iki bilanço arasında kasada görülen paranın yok görünmesinin sebebinin ise 6111 sayılı yasa uyarınca bilançoların fiktif işlemlerden arındırılarak gerçek durumuna dönüştürülmesi işlemlerinden kaynaklandığını, bu nedenle kök rapordaki tespitlerde bir değişiklik olmadığı belirlenmiştir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın 644/1-a maddesi uyarınca, limited şirket müdürlerinin sorumluluğu anonim şirketlere ilişkin kurallara tabidir. TTK’nın 555.maddesi uyarınca, şirketi yönetenlerin yönetimi sebebiyle şirketin uğradığı zararın tazminini şirket talep edebileceği gibi, şirkete ödenmesi istemiyle pay sahipleri de talep edebilecektir. Dava tarihinde şirket ortağı olan davacı davalıların murisi olan şirket müdürünün şirketi zarara uğrattığını iddia ederek tazminatın ortağı olduğu …. Şti’ne ödenmesini talep etmiştir.
TTK’nın Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğunu düzenleyen 553. Maddesinde ise;
“(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Değişik fikra: 26.06.2012 t. 6335 s.K. m.28,41
2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.
(3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
Somut olayda davacı, müvekkilinin ortağı olduğu dava dışı …. Şti’nin gönderilen 01.01.2012-31.12.2012 dönemine ati birinci mizanında yer alan 798.421,24 TL’nin şirketin yeminli müşaviri olan davalının “tam tasdik raporuna istinaden” 02.07.2013 tarihinde Kurumlar Vergisi Beyannamesinde düzeltme yapılarak müvekkiline gönderilen 2. Mizanda dava dışı kurumlara (…Hastanesi) alacak kaydedilerek eksiltildiğini, yapılan bu işlemler sebebiyle dava dışı limited şirketin zarara uğratıldığını ileri sürerek dava dışı şirketin müdürü olan …’ın mirasçıları ile davalı yeminli müşavir … hakkında sorumluluk davası açılmış, dava dışı şirket müdürünün yasal mirasçıları olan davalılar husumetin yöneltilemeyeceğini, davacının tüm işlemlerden haberdar olduğunu, dava dışı şirketin herhangi bir zararının doğmadığını savunarak davanın reddine, davalı yeminli mali müşavir ise kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, kendisi tarafından sadece tam tasdik raporunun düzenlendiğini, yapılan işlem ile şirketin zarara uğratılmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Uyuşmazlık, davalıların murisi olan …’ın dava dışı …. Şti. ‘de müdürü olarak görev yaptığı dönemde diğer davalı olan şirketin yeminli mali müşaviri ile birlikte anılan şirketi zarara uğratıp uğratmadığı, varsa zarar ile davacı tarafından iddia olan zarara yol açan eylem arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı, bu eylem sebebiyle davalıların sorumlu tutulup tutulamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Davalı … mirasçıları vekilinin katılma yolu ile istinaf sebepleri değerlendirilecek olursa; Öncelikle, dava konusu 1. Ve 2. Mizanın düzenlendiği dönemde davacının ortağı bulunduğu…. Şti’nin müdürü olan davalı …’ın ölmüş olması sebebiyle davalı mirasçılarına karşı eldeki sorumluluk davasında pasif husumetin yöneltilmesinde ve dava dilekçesine konu zararlandırıcı eylem olarak ileri sürülen aynı dönemde düzenlenen tam tasdik raporunu düzenleyen davalı mali müşavire karşı da davalıların mirasçısı oldukları şirket müdürü ile birlikte zararın giderilmesi amacıyla TBK’nın 49. Maddesi uyarınca pasif husumet yöneltilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Diğer taraftan, davalı … mirasçıları vekili yargılama sırasında süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı def’ini ileri sürmüştür. TTK’nın 644/1-a maddesi delaletiyle aynı Yasa’nın 560. Maddesi uyarınca, davacı tarafın zararı ve sorumluları öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl, her halükarda zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi eldeki davanın açıldığı tarih itibarıyla dolmamış, davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri değerlendirilecek olursa; İlk derece mahkemesince usul ve yöntemine uygun olarak alınan Dairemizce ayrıntılı, objektif, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi kök ve ek raporlarında dava dilekçesine konu birinci mizanın düzenlendiği 01/01/2012 – 31/12/2012 arası dönemde dava dışı …. Şti.’nin (-)79.871,95 TL yani borca batık durumda olduğu, şirketin 2012 yılı itibarıyla toplam zararının ise 920.441,06 TL olduğu gözetildiğinde anılan şirketin kasasında 804.030,92 TL bir tutarın bulunabilmesinin mümkün olmadığı, iki bilanço arasında kasada görünen paranın yok görünmesinin sebebinin 6111 sayılı Yasa uyarınca bilançodaki fiktif tutarların bilanço dışına çıkarıldığı ancak yapılan bu işlemin şirketin özvarlığını negatiflikten kurtarmaya yetmediği, zaten borca batık durumda olan şirketin kasasında 804.030,92 TL olabilmesinin mümkün olmadığı, bu sebeple buharlaştırılacak bir meblağın da bulunmadığı belirlendiğine göre, davacının iddiasına konu ilk mizanın düzenlendiği dönemde esasen borca batık olduğu belirlenen dava dışı limited şirketin davacının iddia ettiği gibi kasasında bir meblağın bulunmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla şirketin dava dilekçesinde iddia edildiği gibi bir zararının varlığı kanıtlanmadığı anlaşılmış olmakla ilk derece mahkemesinde davalı şirket müdürünün yasal mirasçıları ile davalı yeminli mali müşavir hakkında davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin ve katılma yolu ile davalı … mirasçıları vekilinin istinaf başvuru kanun dilekçelerinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin ve katılma yolu ile davalılar vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,3 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği katılma yolu ile istinafa başvurusunda haksız çıkan davalı … mirasçılarından alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından ve katılma yolu ile istinafa başvuran davalı … mirasçıları tarafından yapılan giderlerin kendileri üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde yatıran tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/12/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.