Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1357 E. 2022/1094 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1357 Esas 2022/1094 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1357
KARAR NO : 2022/1094

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2020
NUMARASI : 2019/689 Esas 2020/294 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/11/2019
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/10/2022

Taraflar arasındaki rücuan tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davalı … yönünden kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçluların, (dava dışı) asıl borçlu … Taşımacılık Tekstil Temizlik İnşaat San. Tic. Ltd. Şti.nin müvekkil banka ile imzaladığı genel kredi sözleşmesine dayanarak kullandığı Ticari Kredili Mevduat Hesabına kefil oldukları, davalıların ticari kredi kullanımından doğan borçlarının geri ödemesini mevzuata uygun olarak yapmadığı, hesabın kat edilerek Altındağ 4. Noterliğinin 02.07.2019/19725 tarih/yevmiye no.lu ihtarnamesinin keşide edildiği, davalı-borçluların ihtarnameye itiraz etmedikleri, kredi alacağının tahsili için davalı-borçlular aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20′ den az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar cevap dilekçesi sunmamış, 16.01.2020 tarihli ön inceleme duruşmasında; kredileri kendilerinin kullanmadıklarının, şirketi devrettiklerinde bankaya herhangi bir borçlarının bulunmadığını, ek hesap kapanmadığı için borçlu gözüktüklerini, davacıya herhangi bir borçlarının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili için açılan itirazın iptali davasında; davalıların davacı bankayla aralarındaki kredi sözleşmesi, kefalet sözleşmesi ve bu sözleşmeler kapsamında belirlenen faiz oranları ve davacı bankanın fiilen uygulamış olduğu faiz oranına göre belirlenen temerrüt faizi gereğince denetime ve hüküm kurmaya elverişli görülen bilirkişi raporuna göre, davacının takip tarihi itibariyle …’dan 22.556,47-TL asıl alacak, 433,08-TL temerrüt faizi, 21,65-TL BSMV olmak üzere 23.011,20-TL,…’dan 22.503,34-TL asıl alacak, 504,07-TL temerrüt faizi, 25,20-TL BSMV olmak üzere 23.032,61-TL alacaklı olduğu, davalıların kefaletlerinin şahsi kefalet hükmünde olduğu, kefil olunan şirket devredilmiş olsa dahi kefaletin limitle sınırlı olarak hak düşürücü sürenin sonuna kadar(davalıların kefaletleri 2014 ve 2015 yıllarında olduğu için hak düşürücü süre dolmamıştır.) devam edeceği ,şirket devir portokolünün 3. Kişi konumunda olan banka hakkında hüküm ifade etmeyeceği, bu nedenlerle davalıların itirazlarının haksız olduğu ve haksız itiraza göre icra inkar tazminatından da sorumlu oldukları gerekçesiyle davalı … adına açılan davanın reddine, … aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile davalı borçlunun Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2019/10947 sayılı takip dosyasında 22.556,47-TL asıl alacak, 433,08-TL temerrüt faizi, 21,65-TL BSMV olmak üzere 23.011,20-TL üzerinden itirazın iptaline, bu miktar yönünden takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, … aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile davalı borçlunun Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2019/10947 sayılı takip dosyasında 22.503,34-TL asıl alacak, 504,07-TL temerrüt faizi, 25,20-TL BSMV olmak üzere 23.032,61-TL üzerinden itirazın iptaline, bu miktar yönünden takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; TBK’nın 598/3. Ve 4. Maddelerine göre 25.03.2004 tarihindeki sözleşmeye göre kefalet sorumluluğunun 25.03.2014 yılında kendiliğinden ortadan kalktığını, bu durumda kefalet sözleşmesi sebebiyle müvekkilinin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, bir an için müvekkilinin kefalet sorumluluğunun devam ettiği kabul edilse bile davalılar arasında imzalanan sözleşme hükümlerinin genel işlem şartı niteliğinde olduğunu, sözleşme içerisinde yer alan kefilin BK’nın 493. Ve 494. Maddelerindeki haklarından feragat ettiğine dair hükmün dürüstlük kuralına aykırı olup haksız şart niteliğinde olduğunu, müvekkilinin 31.07.2017 tarihinde şirketteki hisselerini devrettiği gözetildiğinde ortaklık nedeniyle de bir sorumluluğunun kalmadığını, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesine istinaden asıl borçluya kullandırılan ve ödenmeyen kredi alacağının tahsili için davalı kefile karşı başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi gereği iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle istinafa başvuran davalı … tarafından hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2019/10947 Esas sayılı icra takip dosyasında; alacaklı … Bankası AŞ tarafından borçlular … Turizm Taşımacılık Tekstil Nakliyat İnşaat San. Ve Tic. Ltd. Şti., …, … ve … hakkında 07.08.2019 tarihinde 4244-0326L01-0703458 numaralı ticari kredili mevduat için 23.618,93 TL asıl alacak, 711,88 TL işlemiş temerrüt faizi, 35,59 TL BSMV olmak üzere toplam 24.366,40 TL alacağın tahsili için sözleşmelere, ihtarnamelere ve hesap özetlerine dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibinde, davalı-borçlu … tarafından yasal süresinde borca ve ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durduğu görülmüştür.
Uyuşmazlık, davalının genel kredi sözleşmesine kefaletinin TBK’nın 598/3. Maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı, tabi ise bu sürenin dolup dolmadığı, dolayısıyla davalının kefalet sorumluluğunun sona erip ermediği, davalının genel kredi sözleşmesine kefaletinin genel işlem koşulu niteliğinde kabul edilip edilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Dosya kapsamında asılları yer alan iki adet genel kredi sözleşmesinin incelenmesinden; davalı …’ın 25.03.2004 tarihli genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesini önce 10.000,00 TL en son 24.06.2009 tarihinde 240.001,00 TL’ye artırılmış kefalet limitleriyle, 19.12.2013 tarihli genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesini önce 50.000,00 TL limitle daha sonra 09.07.2014 tarihinde 105.000,00 TL ve en son 12.10.2015 tarihinde 150.000,00 TL’ ye çıkarılan kefalet limitleriyle sorumlu olmak üzere müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olup davalının 19.12.2013 tarihli kredi sözleşmesine kefaleti TBK’nın 583. Maddesindeki nitelikli kefalete ilişkin şekli koşulları taşıdığından şeklen geçerlidir. Ayrıca TBK’nın 584/3. Maddesi uyarınca, dava konusu kredi sözleşmelerinin imzalandığı tarihte davalı dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı olduğundan, kefalette eş rızası da aranmayacaktır. TBK’nın 586. Maddesi gereği dava dışı asıl borçlu şirkete Altındağ 4. Noterliği’nin 02.07.2019 tarihli kat ihtarı 08.07.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olmakla davalı kefile başvuru koşulu gerçekleşmiştir. Dava ve takip konusu ticari kredili mevduat hesabından doğan alacağın tahsili talep edilmekte olup işbu alacağın hangi genel kredi sözleşmesinden doğduğu bilirkişi raporu ile belirlenmiş değildir.
Bilindiği üzere 6098 sayılı TBK’nın 598/3. maddesi ile mülga 818 sayılı BK’da yer almayan 10 yıllık geçerlilik süresi ilk defa düzenlenmiş olup anılan madde metninde “Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı Yasa’nın aynı maddesinin son fıkrasında kefaletin süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla , azami 10 yıllık yeni bir dönem için uzatılabileceği öngörülmüştür. Bu hüküm taraflara, kefaletin süresini uzatma olanağını tanıyan 3. Fıkrasından başka, yeni bir kefalet sözleşmesi yapma imkanını da sağlamaktadır. Şu halde kefilin sorumluluk süresinin en fazla 10 yıl devam edeceği kuralının bir istisnası da, on yıllık süre dolmadan yeni bir kefalet sözleşmesi yapılmasıdır. Bu durumda şekil, ehliyet ve eşin rızasına ilişkin koşullar yerine getirilerek yapılacak yeni bir kefalet sözleşmesi ile birlikte, on yıllık yeni bir süre işlemeye başlar ve bu sürenin sonunda bir on yıllık süre için daha süre uzatımı yapılabilir.
Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.” hükmünün düzenlendiği, 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 5.maddesinde ise “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur.
Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibarıyla bu süre dolmuşsa, hak sahipleri Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak, bu ek süre, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamaz.”şeklinde ki hükümlere göre, kefaletteki 10 yıllık hak düşürücü süre ilk kez 6098 sayılı TBK’nın 598. maddesiyle getirilmiş olup, davaya ve takip konusu ticari kredili mevduat hesabının açılış tarihi dikkate alındığında davalının kefaletinin bulunduğu 25.03.2004 tarihli genel kredi sözleşmesinden söz konusu kredi alacağının kaynaklandığı anlaşılmış olmakla, bu durumda TBK’nın 598/1. Maddesinde öngörülen 10 yıllık süre ise TBK’nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden sonra 25.03.2014 tarihi itibarıyla sona ermiş olduğundan, anılan davalı hakkında dava konusu ilamsız icra takibinin başlatıldığı 08.07.2019 tarihi itibarıyla davalının söz konusu kredi sözleşmesinden doğan kefalet sorumluluğu zaten sona ermiş bulunmaktadır. Bununla birlikte TBK’nın yukarıda yer verilen 598/son fıkrası hükmü uyarınca dava ve takip konusu kredi alacağının dayanağı olan davalının kefaletinin bulunduğu 25.03.2004 tarihinden itibaren henüz 10 yıllık süre dolmadan, bu sürenin bitmesine bir yıl kala davalı, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanan 29.12.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine de kefil olmuştur. Davalının işbu 2. Kredi sözleşmesine olan kefaleti TBK’nın 583. Ve 584/3. Maddelerindeki şekle ilişkin nitelikli kefalet koşullarını taşıdığından geçerlidir. O halde davalının 25.03.2004 tarihli kredi sözleşmesinden doğan kefalet sorumluluğuna ilişkin kanunda öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadan, TBK’nın 598/son fıkrasına uygun bir biçimde bu sürenin dolmasına en erken 1 yıl kala 19.12.2013 tarihinde yeni bir genel kredi sözleşmesine kefil olan davalının, dava ve takip konusu kredi alacağının dayanağı olan 25.03.2004 tarihli ilk genel kredi sözleşmesinden doğan kefalet sorumluluğunun uzamış olduğunun kabulü gerekmiş, bu sebeple davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebini reddi gerekmiştir.
Davalı yargılama sırasında 25.03.2004 tarihli kredi sözleşmesindeki, kefilin BK’nın 493. Ve 494. Maddesindeki haklarından feragat ettiğine ilişkin hükmün genel işlem koşulu olduğunu ileri sürmemiş, bu hususu istinaf aşmasında iddia etmiştir. İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen sebepler, HMK’nın 357. Maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi tarafından re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceği gibi henüz TBK’nın yürürlüğe girmediği, eş deyişle 818 sayılı BK’nın yürürlükte olduğu dönemde imzalanan 25.03.2004 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı kefilinin kefalete yönelik haklarından BK’nın 493. Ve 494. Maddeleri gereğince feragati geçerlidir. Ancak 6098 sayılı TBK ile birlikte kefilin sözle şme ile bu şekilde haklarından vazgeçmesi hakkı sınırlamaya tabi tutulmuştur. O halde davalı tarafından ileri sürülen kefalet sözleşmesine ilişkin hükümlerin genel işlem koşulu niteliğinde bulunduğuna ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmaması, davalının 25.03.2004 tarihli kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 484. Ve devamındaki, 19.12.2013 tarihli kefalet sözleşmesinin TBK’nun 581. ve devamındaki maddelere uygun şekilde düzenlenmiş olması nedeniyle bu yöndeki iddialarına da itibar etmek mümkün değildir.
Davalı, kefalet sözleşmelerini imzaladığı gerek 25.03.2004 gerekse 19.12.2013 tarihinde dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı olup 2017 yılında şirketteki hisselerini devretmiş olması, davalının kefaleti ile dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan krediler sebebiyle kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı … vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvuran davalı taraftan alınması gereken 1573,35 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta peşin alınan 393,33 TL’nin mahsubu ile bakiye 1180,02 TL’nin istinafa başvuran davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda esas yönünden oy birliği, yargı yolu yönünden oy çokluğu ile karar verildi. 23/09/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

(Karşı Oy)

KARŞI OY

Mahkememiz gerekçesine göre kefaletin geçersizliğinin iddia edildiği genel kredi sözleşmesindeki sözleşme ve kefalet limiti 150.000,00 TL olduğundan, davalının bu tutardaki kefalet akdi nedeniyle sorumlu tutulmasına ilişkin karara karşı davalının temyiz kanun yoluna başvurabileceği görüşünde olduğundan kararın kesin olduğuna dair çoğunluk görüşüne katılamıyorum. 23/09/2022
Başkan

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.