Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1327 E. 2022/1047 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1327 Esas 2022/1047 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1327
KARAR NO : 2022/1047

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2020
NUMARASI : 2017/697 Esas 2020/225 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVA : Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/10/2017
KARAR TARİHİ : 15/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/10/2022

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 24.07.2006 tarihinde işletme hakkı devir sözleşmesi imzalandığını, dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde 17.08.2005 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yaralanan işçiye 210.176,12 TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, ayrıca 14.818,91 TL geçici iş göremezlik ödeneği ile tedavisi için de 2.435,93 TL hastane masrafı ödendiğini, dava dışı … tarafından, doğan bu kurum zararının rücuan tazmini için müvekkili şirket aleyhine açılan davada Burhaniye 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi’nin 01.10.2013 tarihli ve 2008/244 Esas-2013/566 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne dair verilen kararın temyiz edilmekle Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 27.01.2015 tarihli 2014/3690 Esas ve 2015/1296 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiğini, ilama dayalı olarak Burhaniye İcra Müdürlüğü’nün 2017/946 Esas sayılı dosyasında 28.07.2017 tarihi itibarıyla alacak tutarı olan 283.261,23 TL’nin müvekkili tarafından alacaklı kuruma ödendiğini, ödenen bu bedelden davalının sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 283.261,23 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TBK’nın 73. Maddesi gereği rücuen alacak davaları için öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin dava tarihi itibarıyla dolmuş olduğunu, Danıştay’ın ilgili dairesi tarafından kabul edilen özelleştirme modeline uygun olarak mülkiyeti TEDAŞ’a ait olmak kaydıyla TEDAŞ ile %100 hisselerine sahip olduğu 20 elektrik dağıtım şirketi arasında dağıtım varlıklarının işletilmesine ilişkin işletme hakkı devir sözleşmesi imzalandığını, özelleştirmeye ilişkin iş ve işlemleri yerine getirmekle yükümlü olan TEDAŞ’ın 24/07/2006 tarihinde şirketlerle imzalamış olduğu İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin ihale şartnamesi ve hisse devir sözleşmesi ile birlikte yorumlanması gerektiğini, davacının işletme hakkı devri sözleşmesinin 18.6 maddesi, ihale şartnamesinin 22. ve hisse satış sözleşmesinin 9. maddesi hükümleri gereği davacının müvekkilinden talepte bulunamayacağını, dava konusu edilen tutarın…’ın %100 hissesinin TEDAŞ’a ait olduğu dönemde gerçekleştirilmiş olup, devre esas bilanço kayıtlarında söz konusu bedelin davacı şirket lehine alacak olarak yer almadığını, davacı şirketin özelleştirilme süreci ile ilgili tüm işlemler Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın talimat, denetim ve kontrolünde gerçekleştirildiğinden müvekkili kurum yönünden davanın husumet sebebiyle reddi gerektiğini, …’ın ihale sürecinin tamamlanmasının ardından 24/07/2006 tarihli işletme hakkı devir ve Özelleştirme idaresi talimatları doğrultusunda taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin ayırma çalışmaları yapılarak düzenlenen ve imzalanan tespit tutanağı eki dava ve icra dosyaları listesinin her iki şirketin yönetim kurulu onayından geçerek kesinleştiğini, söz konusu listelerde rücu davasına konu dava dosyasının bulunmadığı gibi bu dosyaya ilişkin herhangi bir ihtirazi kaydın da bulunmadığını, rücu davasına konu alacak işçi alacağı niteliğinde olduğundan bu davada 3. Kişi zararından söz edilemeyeceğini, dolayısıyla sözleşmenin 7. Maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğini, hisse devir sözleşmesinin 6. Maddesinde de işçi alacaklarından davacı şirket hisselerini satın alan …AŞ’nin sorumlu olduğunun açıkça düzenlendiğini, savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve toplanan tüm delillere göre; davacı aleyhine açılan dava sonucunda üçüncü kişi kuruma ödenmek zorunda kalınan tazminatın işletme hakkının devir (hizmet alım) sözleşmesi uyarınca davalıdan tahsili istemiyle açılan davada, davalı vekilinin zamanaşımı defi, davanın sözleşmeye dayalı olarak açılması ve bu nitelikteki davaların 10 yıllık zamanaşımına tabi olup ödeme tarihi ve dava tarihleri dikkate alındığında zamanaşımı def’inin reddi gerektiği, dava dışı … tarafından davacı aleyhine açılan rücuan tazminat davası sonucunda 115,178,42 TL ödemenin peşin sermaye değeri, 8.891,31 TL geçici iş göremezlik ödeneği, 1.461,55 TL tedavi gideri, 11.981,87TL vekalet ücretinin ve 375,55 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiline karar verildiği, kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği, davacı tarafından bu dava ve ilam gereğince İcra Dairesine 28.07.2017 tarihinde 283.173,76 TL ödediği anlaşılmıştır. Davacı tarafından yapılan ödemenin, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca TEDAŞ tarafından yürütülen faaliyetlere ilişkin açılacak takip ve davalardan doğan sorumluluk davalı …’a ait olduğundan, davalıdan tahsili talebinin haklı görüldüğü gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, ilamdan doğan sorumluluk bedeli olarak davacı tarafından ödendiği kanıtlanan 283.173,76 TL’nin ödeme tarihi olan 28.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, İşletme hakkı devir sözleşmesi hükümleri çerçevesinde rücuya esas davada işçinin 3. Kişi olarak düşünülmesinin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda davacının icra dosyasında fazla ya da hatalı bir ödeme yapıp yapmadığının değerlendirilmediğini, rapora itirazları incelenmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, özelleştirmeye ilişkin iş ve işlemleri yerine getirmekle yükümlü olan …’ın 24/07/2006 tarihinde şirketlerle imzalamış olduğu İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin ihale şartnamesi ve hisse devir sözleşmesi ile birlikte yorumlanması gerektiğini, elektrik dağıtım şirketinin tüzel kişiliği, hakları, borçları ve yükümlülüklerinde herhangi bir değişiklik olmaksızın sadece hisselerinin el değiştirmesinin söz konusu olduğunu, davacının dava dilekçesinde kabul ettiği üzere 2005 yılından itibaren bölgede dağıtım faaliyetine başladığından 24/07/2006 tarihinden önceki dönemde dağıtım faaliyetinin … tarafından yürütüldüğü iddiasının gerçek dışı olduğunu, özelleştirme modeli gereği hisse devir aşamasında bilanço çalışmaları yapılarak davacı tarafından devre esas nizam düzenlendiğini, bu şekilde geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, rücuya esas karar gereğince davacıya ödeme yapılmasının davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacağını, İHDS’nin 7. maddesi gereğince hisselerin el değiştirmesinden önce bitmiş ve neticelenmiş her türlü işlemin sorumluluğunun davacıya ait olduğunu, özelleştirmenin amacının hisse satışlarından kaynaklanan ihtilaflarda gözetilmesi gerektiğini, işletme hakkı devir sözleşmesinin ve hisse devir sözleşmesi ve ihale şartnamesi hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, dayanak mahkeme ilamına konu davacı … tarafından ödeme yapılan işçinin İHDS’nin 7. Maddesi kapsamında 3. Kişi olarak kabulünün mümkün olmadığını, rücu davasına konu mahkeme kararında bahsi geçen alacak türünün …’a bırakılan alacaklardan olmadığını, nitekim hisse satış sözleşmesini 6.3. Maddesinin de bu durumun kanıtı olduğunu, İşletme hakkı devir sözleşmesinin 7/2. Maddesi gereği ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, bu durumda müvekkili kurumun icra takibine ilişkin giderlerden vekalet ücretinden karara ilişkin olarak yapılan diğer masraflardan ve faizden sorumlu olmadığını, ayrıca avans faizi ve ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, dava kısmen kabul edildiği halde harç vb. Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin hatalı olarak hesaplanıp hüküm altına alındığını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, Dava; işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; dayanak Burhaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2008/244 Esas sayılı dava dosyasında davacı … tarafından davalı … AŞ aleyhine, davacı kurumun sigortalısı dava dışı …’nün davalı işverene ait iş yerinde 17.08.2005 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu %55 oranında iş gücünü kaybetmiş olması nedeniyle sigortalıya bağlanan gelirler ve yapılan ödemelerin davalıdan rücuan tazmini istemiyle açılan davada mahkemece 01.10.2013 tarihli ve 2008/244 Esas-2013/566 Karar sayılı kararı ile rücuya esas iş kazasında davalı …’ın %60, kusurlu olduğunun kabulü ile 115.178,42 TL gelirin ilk peşin sermaye değeri ve SYZ’nin aylık bağlama onay tarihi olan 19.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8.891,31 TL geçici iş göremezlik ödeneğinin ödeme tarihlerinden, 1.461,55 TL tedavi giderinin sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı kuruma verilmesine karar verildiği, kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 27.01.2015 tarih ve 2014/3690 Esas-2015/1296 Karar sayılı kararıyla onandığı, söz konusu ilamın icra takibine konulması üzerine Burhaniye İcra Dairesi’nin 2017/946 Esas sy. dosyasında takip borçlusu- davalı … tarafından 28.07.2017 tarihinde toplam 283.173,76 TL ödendiği, anlaşılmıştır.
Öncelikle dava 24/07/2006 tarihli işletme hakkının devri sözleşmesine dayandığına göre davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6098 sy. TBK’nın 146. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin davacının ödeme yaptığı tarih itibarıyla dolmadığı anlaşılmış olmakla davalı vekilinin zamanaşımı define itibar edilmemiştir.

Taraflar arasında akdedildiği hususunda her hangi bir ihtilaf bulunmayan 24/07/2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.1 maddesinde; sözleşmenin imza tarihinden önce başlamış idari ve hukuki ihtilafların takip edilmesi, çözüme kavuşturulması ve bundan kaynaklanan her türlü sorumluluğun …’a ait olduğu, 7.4 ve 7.6 maddesinde de; dağıtım faaliyetinin … tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin muhatabının … olduğu hükme bağlanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta davacı tarafından icra dosyasına yapılan ödeme İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin imzalandığı 24/07/2006 tarihinden önceki döneme isabet eden rücuya esas mahkeme kararının davacısının sigortalısının 17.08.2005 tarihinde geçirdiği iş kazasında vefatı sebebiyle bağlanan gelir ve yapılan ödemelerin rücuen tahsili istemine ilişkin olup eldeki dava işletme hakkı devir sözlemesinin imzalandığı tarihten önceki olaya dayanmaktadır. Rücuen alacağa dayanak olan Burhaniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki (İş Mahkemesi sıfatıyla) davanın davacısı kurum da bu sözleşme çerçevesinde üçüncü kişi konumunda olup İHDS’nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince davacının icra takibi nedeniyle ödediği tüm bedeli davalıdan rücuen talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Rücuen alacağa dayanak davadaki uyuşmazlığın dağıtım tesislerinin mülkiyetine ilişkin olmaması karşısında sözleşmenin 7.2 maddesi uyarınca davacının ihbar yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23/03/2016 tarih 2015/13510 esas 2016/3219 karar sayılı emsal içtihadı).
Öte yandan, hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.4. maddesinde “…İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla”, 22. maddesinin f bendinde “Alıcı ihale konusu hisseleri devir aldığı tarihten önceki döneme ilişkin olarak İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla…” hükümleri yer almaktadır. Anılan hükümler gözetildiğinde Hisse Satış Sözleşmesi karşısında İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin öncelikle uygulanacağı anlaşıldığından davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir.
Davalı vekilinin açılan davada ödeme tarihinden itibaren avans faizi uygulanamayacağına yönelik itirazına gelindiğinde, rücuen tazminat talebi, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelik tazminat niteliğinde olup, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren her iki tarafta tacir olduğundan avans faizi talep edebilir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13/04/2016 tarih ve 2016/2239-2016/4044 E.-K. Sayılı emsal kararı).
Ayrıca, davacı tarafından rücuan alacak davasında talep olunan 283.261,23 TL’nin ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda kısmen kabulüne karar verilerek davacı tarafından dava dışı kuruma ödendiği ispatlanan 283.173,76 TL hüküm altına alınmış olmakla, bu miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümlerine ve AAÜT’ye göre hesaplanan harç, vekalet ücretinde herhangi bir hata bulunmadığı gibi davacı tarafından yapılan ve dosya içerisinde belgeli olan giderler gözetilerek hüküm altına alınan yargılama gideri miktarında da herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davalı taraftan alınması gereken 19.343,59 TL nispi karar harcından başlangıçta alınan 4.835,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 14.507,69 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/09/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.