Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1319 E. 2022/1061 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1319 Esas 2022/1061 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1319
KARAR NO : 2022/1061

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/02/2020

NUMARASI : 2018/615 Esas 2020/126 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA :
DAVA TARİHİ : 04/09/2018
KARAR TARİHİ : 22/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2022

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin çok uzun süre murahhas azalığını yaptığı Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü… sicil numarasıyla kayıtlı merkezi …’da bulunan ve toplam sermayesi 1.500.000 TL olan … başlangıçta 5 kişilik aile şirketi olarak kurulduğunu, şirketin başlangıçtaki yönetim kurulunun… olduğunu, 18/07/2014 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında usulsüz ve kanuna aykırı bir biçimde… ve …’in yönetim kurulu üyesi seçildiğini, 23/09/2014 tarihinde pay sahiplerinden müvekkilinin murisi/babası … ve daha sonra da 29/10/2015 tarihinde yönetim kurulu üyesi müvekkilinin ağabeyi/murisi… vefat ettiğini, pay sahipleri ve yönetim kurulu üyesinin vefatının ardından şirket ortaklarından …’in şirkete ilişkin kanuna aykırı bir dolu kararlar aldığını ve devamında 26/05/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısını gerçekleştirdiğini, kanunun emredici hükümlerine aykırı, hükümsüzlükle sakat ve aynı zamanda iptale tabi olan olağan genel kurul toplantısına ilişkin iptal davası açıldığını, bu davanın ise … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/481 esas sayılı dosyası üzerinden görülmeye devam ettiğini, 09/06/2018 tarihinde ise iş bu dava konusu olağan genel kurulun yapıldığını, müvekkili tarafından başta hazır bulunanlar cetveline, yönetim kurulunun organsız kalmasına, genel kurul davetinin usulsüzlüğüne yönelik olmak üzere tüm gündem maddelerine ilişkin muhalefet şerhi sunulduğunu, müvekkilinin tüm muhalefetlerine ve itirazlarına rağmen hukuka aykırı bir şekilde genel kurula devam edildiğini belirterek başta manevi tazminat olmak üzere fazlaya ilişkin her türlü istem ve dava hakları saklı kalmak üzere 09/06/2018 tarihli 2017 yıllına ilişkin olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların hükümsüz olduğunun tespitine, mahkemece hükümsüzlüğe karar verilmemesi halinde iptal nedenlerinin göz önünde bulundurularak genel kurul toplantısının iptal edilmesine kararı verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davalı şirketin yalnızca aile üyelerinin hissedarı olduğu kapalı tip aile şirketi niteliğinde bir anonim şirket olduğunu, davacının aile bireylerinden baba … ve kardeş …’nun vefatından önceki dönemde şirketin murahhas üyesi ve %24 hissesi sahibi olduğunu, vefatlardan önce diğer şirket ortaklarının pay durumunun ise yönetim kurulu üyesi … %24, kardeş … %24, anne … %16, yönetim kurulu başkanı baba …’nun %12 şeklinde olduğunu, miras intikallerinden veraset ilamı doğrultusunda yapılan pay tanziminden sonra pay durumu ise … %32.50, … %33.75 ve davacı … %33.75 şeklinde olduğunu, sonrasında … şirket hisselerini …’e intikal ettirdiğini, …’in hisse payı %66,25 olduğunu, mevcut durumda son genel kurulda seçilen şirket yönetim kurulu, toplamda şirketin %66.25 pay sahibinden oluştuğunu, müvekkili şirketin uzun yıllardır fiiliyatta gayrifaal bir şirket olduğunu, tek malvarlığının …’da bulunan bir adet daire ve halihazırda üzerinde iş merkezi inşaatı devam eden bir arsadan ibaret olduğunu, davacı … ve … arasında yapılan tereke taksim paylaşması sözleşmesi uyarınca davacının vefat eden ortaklara ait şirket hisselerinin terekeye ait olduğu ve tereke tarafından temsil edilmesi gerekeceği yönündeki itirazının kötü niyetli olduğunu, … A.Ş.’nin elbirliği mülkiyete konu şirket hisselerinin paylı mülkiyete çevrilmesi amacıyla açtığı davanın … 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından reddedildiğini, davacının terekeye dahil şirket hisseleri üzerinde paylı mülkiyete geçilmediği iddiasının bir an için kabul edilse dahi davacı bakımından bunun olağan genel kurul toplantısında ve karar nisaplarına etkisi olmadığını, şirket esas sözleşmesinde 2013 yılında yapılan tadil ile yönetim kurulunun bir ile üç kişiden oluşacağının kararlaştırıldığını, bu nedenle şirketin organsız kaldığı iddiasının mesnetsiz olduğunu, 02/12/2017 – 09/06/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında şirket yönetiminin seçildiğini ve … ticaret sicil memurluğunun bunu tescil ettiğini, davacının olağan genel kurul toplantısında alınan hangi kararların hangi gerekçesiyle hukuka aykırı olduğunu ortaya koymadığını, genel kurul kararlarının iptali için bu kararların kanun, esas sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olması gerekeceğini, işbu davaya dayanak yapılan hususların hiçbirinin 2017 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısı ile ilgili olmadığını, …’e verilmesi kararlaştırılan huzur hakkının fahiş olmadığını, inşa ettirilen alışveriş merkezinde bulunan taşınmazların kiraya verilmesi ve sair şirket işleri için vereceği emek ve mesaisi ile orantılı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; ticaret sicil kaydı, şirket defter ve kayıtları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre davalı şirketin olağan genel kurul toplantı çağrı işlemlerinin yasaya uygun yapıldığı, divan ve toplantının mevzuata uygun şekilde oluşturulup ilan edilen gündem maddelerinin oylanarak muhalefet şerhlerinin tutanağa yazıldığı, toplantı ve karar nisaplarına uyulduğu, yapılan toplantı ve alınan kararların kanun, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olmadığı, bu nedenle davacının subut bulmayan davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Açılan davanın davalı şirketin 09/06/2018 tarihli olağan genel kurulunda … ve …’nun miras şirketlerinin iradelerinin yokluğu nedeniyle hükümsüzlüğünün tespit edilmesine ilişkin olduğunu, bu hükümsüzlüğünde üç temele dayandığını, bunlardan birincisinin genel kurula davetin geçersiz olduğunu, şirketin iki kişilik yönetim kurulunda bir üyenin vefatı nedeniyle organsız kaldığını, geride kalan tek üyenin de kendisi boşalan üyeye atama yapamayacağı için yeni oluşturulan yönetim kurulunun geçersiz olacağını ve bu yönetim kurulunun yapmış olduğu genel kurul davetinin de geçersiz olacağını, yine toplantıda oy hakkının kullanımını sağlayan hazır bulunanlar listesinin yanılgılı olup gerçeği yansıtmadığını, şirket hisselerinin %36’sının genel kurulda hiç temsil edilmediğini, miras kalan şirket hisselerinin ortaklar arasında paylaşılmadığını, bu hususun … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin kesinleşen kararıyla ortaya konduğunu, dava konusu genel kurulda her iki miras şirketinin iradesi de hiç yansımadığından genel kurulun yok hükmünde olduğunu, … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin aynı gerekçe ile açılan davada 26/05/2016 tarihli olağan genel kurulun yok hükmünde olduğuna karar verdiğini, şirketin 29/10/2015 tarihinden itibaren organsız kaldığını, genel kurul çağrısının da bu nedenle yok hükmünde olduğunu, bilirkişi raporuna itirazlarının hiç değerlendirilmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davalı şirketin 09/06/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların hükümsüzlüğünün tespiti ve iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı şirketin ticaret sicil kaydına göre; 12/06/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında 3 yıl süreyle …’in şirket yöneticisi seçildiği ve toplantıya … ve … katıldığı, …’nın %66,25, …’ın %33,75 oranında hisse sahibi olduğunun belirtildiği,
Nitelikli Hesaplamalar Uzmanı ve yeminli mali müşavir bilirkişiden oluşan heyetten alınan raporda özetle; davacının iddiasının davalı şirketin ortakları olan … ve … … vefat etmeleri nedeniyle yönetim kurulu üye sayısının yasal sınır altına düştüğü ve organsız kaldığı bu ortakların davalı şirketin hisselerinin paylı mülkiyet kurulmadığı, ortaklık yapısı belli olmaması nedeniyle olağan genel kurul toplantısındaki hazır bulunanlar cetvelinin gerçeği yansıtmadığı, çağrı uygun olmadığı ve kararların sakat olduğu gerekçesiyle iptalinin gerektiği konularında toplandığını, davacının iddiasının temelini oluşturan vakıaların başta 2014 tarihli genel kurul toplantısı olmak üzere devam eden genel kurul toplantılarının iptaline ilişkin olup bu konuda değişik mahkemelerde iptal davası açıldığını, dava konusu 2017 yılına ait genel kurul toplantısına çağrının, çağrı mektubu şeklinde gündem, toplantı tarihi ve saati ile toplantı yerini içerir şekilde şirket pay defterinde pay sahibi olarak gözüken kişilerin adresine yazılı olarak gönderildiği ve ayrıca ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, 09/05/2018 tarihinde saat 13,00’de yapılması gereken Olağanüstü genel kurul toplantısının TTK’nun 420.maddesi gereğince bir ay ertelenmek suretiyle 09/06/2018 tarihinde aynı saat ve aynı yerde yapılmasına karar verildiğini ve ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, divan teşekkülünün usulüne uygun yapıldığını, hazirun cetvelinin toplantıya iştirak eden paydaşlar tarafından imzalandığını, toplantı nisabının toplantı süresince korunduğunu, gündemde yer alan hususların oy çokluğuyla karara bağlandığını, alınan kararların ticaret sicil memurluğuna götürülerek ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, netice olarak 2014 yılından buyana yapılan tüm olağanüstü genel kurul toplantıları için iptal veya butlan davalarının açılmış olup derdest olduğunu, bunların ön sorun veya bekletici mesele yapılması hususunda takdirin mahkemeye ait olduğunu, heyetçe iptal ve butlan sebepleri açısından daha önce açılan iptal ve butlan nedeniyle iptal davaları karara çıkıp kesinleşmediği için hem tescilin dış etkisi hem de ticaret siciline güven ilkesi açısından dolaylı olarak ve yalnızca 2017 yılına ait olağanüstü genel kurul toplantısı ile irtibatı bağlamında sınırlı olmak üzere göz önünde bulundurulduğunu, ilan ve toplantının yasada belirtilen süreler ve usuller gözetilerek pay sahiplerinin adreslerine gönderilip ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, divanın oluşumu kanunda aranan şartlara uygun olarak teşekkül ettirildiğini, pay sahiplerinden toplantıya iştirak edenlerin imzalarının alındığını, gündeme bağlılık ilkesine riayet edildiğini, muhalefet şerhlerinin toplantı tutanağı dercedildiğini, hem toplantı hem de karar nisaplarının sağlandığını, denetçi seçimine dair gündem maddesinin butlanı yönünden talebin değerlendirilmesi için seçilen bağımsız denetçinin kamu gözetim kurumu tarafından yetkilendirilmiş ve sicile kayıtlı bir kuruluş olup olmadığına ilişkin belgelerin dosya arasında bulunmadığını belirtmiştir.
Nitelikli Hesaplamalar Uzmanı ve yeminli mali müşavir bilirkişiden oluşan heyetten alınan ek raporda özetle; davacı tarafın davalıya karşı açılan önceki davaların tamamen aynı gerekçelerle açıldığını, önceki davaların karara çıkıp kesinleşerek ticaret siciline kaydından sonra derdest davayı etkileyeceğini, ön sorun veya bekletici mesele yapılması hususundaki takdirin mahkemeye ait olduğunu, denetçi seçimi yönündeki itirazlara gelince, dava konusu genel kurulda seçilen tüzel kişi bağımsız denetçi olan … A.Ş.’nin 26/05/2017 tarih ve BDK/2017/251 sicil numarası ile kamu gözetim kurumu tarafından yetkilendirilen ve bağımsız denetim kuruluşu siciline kaydedilen şirket olduğunu, kök raporun diğer hususlarına yapılan itirazların yerine olmadığı belirtilmiştir.
Bilindiği ve TTK’nın 445.maddesi hükmünde belirtildiği üzere; kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olup genel kurul kararlarına karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açılabilir. TTK’nın 446. Maddesinin 1. Fıkrasının “a” bendinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahibinin genel kurul kararının iptali istemiyle dava açabilecektir.
Öncelikle, eldeki davanın 3 aylık yasal süre içinde açıldığı, TTK’nın 446/1. maddesi gereği davacı ortak adına toplantıya vekaleten … usulüne uygun olarak hükümsüzlüğünü ve iptalini talep ettiği dava konusu genel kurul kararlarına karşı olumsuz oy kullanarak usulüne uygun olarak TTK’nın 446/1.a maddesi uyarınca muhalefet şerhlerini sunmuştur.
Dosyada yer alan 22/05/2018 tarihli ve 9583 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi örneğine göre, davalı şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı … tarafından 09/06/2018 tarihinde yapılacak olağan genel kurul toplantısı daveti yapılarak toplantı gündemi ilan edilmiş, toplantıya çağrı aynı zamanda tüm ortaklara ve denetçiye yönetim kurulu tarafından taahhütlü mektuplarla 15/05/2018 tarihli Kadıköy 10. Noterliği’nin ihbarnameleri ile yapılmıştır.
Dosyada yer alan en son 09/06/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetveline göre, başlangıçta 5 ortağı bulunan davalı şirketin, davacının murisleri … ve…’nun ölümü üzere 3 ortağının kaldığı, 1.500.000,00 TL sermaye karşılığı 15000.000 adet hisseden davacı ortağın ve diğer ortak …’in 360.000,00’şer adedine, diğer ortak…’nun ise 2.400.000,00 adet hisseya sahip oldukları davacının murislerinden …’nun 1.800.000 adet, …’nun ise 3.600.000 adet hisseye sahip oldukları anlaşılmıştır. Dava konusu 09/06/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında ise; 1.500.000,00 TL olan şirket sermayesinin 15.000.000,00 adet paya bölünmüş olup 1.993.750 adet payın asaleten, 506.250 adet payın vekaleten temsil edildiği, 1.993.750 adet payın sahibi … asaleten, 506.250 adet payın sahibi . …’na vekaleten … vekaleten temsil edildiği görülmüştür.
Dava konusu 2017 yılına ait olağan genel kurulda alınan butlanına veya iptaline karar verilmesi istenen; 1 no’lu kararın divan heyeti seçimi, 2 no’lu kararın divan heyetine yetki verilmesi, 3 no’lu kararın 2017 yılına ait yönetim kurulu faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi, 4 no’lu kararın 2014 yılına ait bağımsız denetçi raporunu okunması ve müzakeresi, 5 no’lu kararın 2017 yılına ait bilanço ve gelir-gider hesaplarının okunması ve müzakeresi, 6 no’lu kararın 2017 yılına ait kar dağıtımı ve kazanç paylarının müzakeresi, 7 no’lu kararın yönetim kurulu üyelerinin ibrası, 8 no’lu kararın yönetim kurulu üyelerinin ücretleri, ikramiye, pirim ile huzur hakkı ödenmesi, 9 no’lu kararın yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi, 10 no’lu kararın 2018 yılı için bağımsız denetçilerin seçilmesi, 11 no’lu kararın yönetim kurulu üyelerine 6102 Sayılı Kanunun 395 ve 396.maddeleri yönünden izin verilmesine ilişkin kararlar olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında yer alan; davalı şirketin 18.07.2014 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağında alınan 6 nolu karar ile davalı şirketin yönetim kurulu başkanlığına…, başkan yardımcılığına ise … getirilmiş,7 no’lu karar ile anasözleşmenin idare meclisi başlıklı 7. Maddesi tadil edilerek şirketin işleri ve idaresinin Genel Kurul tarafından, TTK hükümleri dairesinde hissedarlar arasından seçilecek en az bir, en çok üç üyeden oluşacak bir yönetim kurulu tarafından yürütülmesine dair oy birliğiyle karar alınmış (davacı ortak toplantıya asaleten veya vekaleten katılmamış), bu kararlar ticaret siciline tescil edilmiş, 01.02.2016 tarihli ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 9001 sayılı örneğine göre; davalı şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı olan … tarafından alınan 22.01.2016 tarihli ve 2016/01 nolu yönetim kurulu kararı ile yönetim kurulu başkanı…’nun vefatı üzerine …’nun TTK’nın 363. Maddesi gereği yönetim kurulu üyesi olarak atanmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından 18.07.2014 tarihli genel kurulda alınan kararların butlanı veya iptali istemiyle … 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2014/909 Esas sayılı dava, ayrıca 22.01.2016 tarihli geçici yönetim kurulu üyesi atama işlemi için de … 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2016/140 Esas sayılı söz konusu yönetim kurulu kararının butlanı istemiyle dava açılmıştır.

Uyuşmazlık davalı anonim şirketin yönetim kurulu kararının yok hükmünde olup olmadığı, 22.01.2016 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirkete TTK’nın 363. Maddesi uyarınca yönetim kuruluna geçici atama yapılmasının ve daha sonra bu yönetim kurulunun dava konusu olağan genel kurul toplantı çağrısının usulsüz olup olmadığı, davacının ve diğer ortakların murislerinden gelen hisselerin elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereği usulüne uygun olarak genel kurulda temsil edilip edilmediği, genel kurulda alınan kararların butlanla malul olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle irdelenmesi gereken husus davalı anonim şirketin yönetim kurulunun 22.01.2016 tarihli kararı ile şirkete TTK’nın 363. Maddesi uyarınca yönetim kuruluna geçici atama yapmasının ve daha sonra bu yönetim kurulunun dava konusu olağan genel kurul toplantı çağrısının usulsüz olup olmadığıdır.
Bilindiği üzere, TTK’nın 363. maddesi gereğince, 334. maddesi hükmü saklı kalmak üzere, herhangi bir sebeple bir üyelik boşalırsa, yönetim kurulu, kanuni şartları haiz birini, geçici olarak yönetim kurulu üyeliğine seçip ilk genel kurulun onayına sunar. Bu yolla seçilen üye, onaya sunulduğu genel kurul toplantısına kadar görev yapar ve onaylanması halinde selefinin süresini tamamlar.
Somut olayda dava konusu genel kurul toplantısından önce yapılan halen … 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde dava konusu olan 18.07.2014 tarihli genel kurulda alınan kararla davalı şirketin yönetim kurulunun en az bir en çok 3 üyeden oluşacağına dair karar alınarak ana sözleşme tadil edilmiş ise de bu toplantıda yönetim kuruluna yönetim kurulu başkanı … ile başkan yardımcısı … olmak üzere iki üye atanmış olup yönetim kurulu başkanının görevini sürdürürken ölümü üzerine şirket yönetim kurulu başkan yardımcısı … annesi olan 85 yaşındaki…’nu 22.01.2016 tarihli Yönetim kurulu kararı ile şirkete geçici olarak yönetim kurulu üyesi olarak atamış, bu atama kararı dava konusu 26.05.2016 tarihli genel kurulda alınan 6 no’lu karar ile oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Şu halde dava konusu olayda, yönetim kurulunun iki kişiden oluştuğu anlaşılmakla, yönetim kurulunun iki kişiden oluştuğu hallerde, yönetim kurulu üyeliklerinden birisinin boşalması halinde, kalan yönetim kurulunun boşalan üyeliğe bir atama yapıp yapamayacağının belirlenmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda, önem arz eden husus, iki kişiden oluşan yönetim kurulunda, bir üyeliğin boşalması halinde, diğer üyenin karar alıp alamayacağı hususudur. Zira, TTK’nın 390. maddesi gereğince, esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu durumda, yönetim kurulunun iki kişiden oluşması halinde, kalan üye ile toplantı yetersayısı ve karar yetersayısı sağlanamayacağından, boşalan üyeliğe bir atama yapılması da mümkün olmayacaktır. (bkz. aynı yönde Kırca/Şehirali Çelik/ Manavgat, Anonim Şirketler Hukuku Cilt 1 -Temel Kavram ve İlkeler Kuruluş Yönetim Kurulu s.421.) Aynı şekilde, kalan üyenin genel kurul toplantısı yapılmasına ilişkin karar alması da mümkün olmayacaktır. Ayrıca, bu durumda şirkette TTK’nın 530. Maddesinde tanımlanan organ eksikliği (boşluğu) oluşacaktır. Eldeki dava konusu olayda iki kişilik yönetim kurulunun, TTK’nın 390. maddesi gereğince toplanıp karar alabilmesi için, iki kişinin toplantıya katılması ve oybirliği ile karar alabileceği anlaşılmaktadır. Bu sebeple, bir üyenin ölmesi halinde, diğer üyenin bir karar alması mümkün olmayıp, alacağı kararların, toplantı ve karar yetersayısı olmaması sebebiyle kurucu unsurları bulunmadığından yok hükmünde olacağına göre dava konusu boşalan üyeliğe yeni üye atanması ve genel kurul toplantısı yapılmasına dair kararların da yok hükmündedir. O halde yok hükmündeki yönetim kurulu kararı ile toplanan genel kurulun da, kurucu unsurlarından birisi eksik olması sebebiyle yok hükmünde olduğunun kabulü gerekecektir. Ayrıca, toplantı yapılmasına ilişkin karar dışında, yönetim kurulu tarafından yapılan çağrı da yok hükmünde olacağından, bu bakımdan da genel kurul toplantısı kurucu unsurlarından birisi eksik olarak toplanmış ve bu sebeple yok hükmünde olacaktır.
Diğer taraftan davacının ve diğer ortakların murislerinden gelen hisselerin elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereği usulüne uygun olarak dava konusu genel kurulda temsil edilip edilmediği hususu ele alınacak olursa;
Davalı şirketteki pay durumunun, … %24, … %12,… %16, M. … %24 ve … %24 şeklinde iken; pay sahiplerinden …’nun 23.09.2014 tarihinde; . …’nun ise, 29.10.2015 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Davalı vekilince sunulan dilekçede, davalı şirketin murislerinin ölümü üzerine hisselerinin veraset belgelerine göre mirasçıları olan ortakları adına pay defterine yazılmasına dair davalı şirketin yönetim kurulu tarafından alınan 27.04.2016 tarihli 2016/03-B sayılı kararı /… 54. Noterliğince 03.05.2016 tarihinde tasdik edilmiş), ile pay defterine işlendiğine dair pay defterinin ilgili sayfa örneklerini ve davacı dahil tüm mirasçı ortaklara keşide edildiğine dair Kadıköy 10. Noterliği’nin 06.05.2016 tarihli ihtarname örneğini ibraz etmiştir.
Ölüm ile murisin bütün diğer malvarlığı gibi, anonim şirket payları da terekeye dahil olmaktadır. Ölüm halinde mirasçılar tereke üzerinde iştirak halinde mülkiyet esaslarına göre tasarruf etmektedirler. Dolayısıyla, mirasçılar arasında başka türlü bir taksim anlaşması olmadığı sürece, mirasçıların terekeye dahil anonim şirket payları üzerinde iştirak halinde mülkiyet esaslarına göre tasarruf etmeleri gerekecektir. Bu çerçevede dava dosyası içeriğinde bulunan mirasçılık belgelerine göre; … mirasçılarının; …, … …, … ve … olduğu; … … mirasçılarının; …, … ve … olduğu, davalı şirkette, iki ortağın ölümü ile terekeye dahil olmuş pay miktarının, … %12 ve… %24 olmak üzere payların toplam %36 sı olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu genel kurul toplantı tutanağında, “şirketin hazirun cetvelinin tetkikinden şirketin toplam sermayesinin 1.500.000,00 TL olduğu; sermayenin 15.000.00 adet paya bölündüğü, yapılan yoklamada, 506.250,00 TL sermayeye karşılık 5.602.500 adet payın asaleten, toplam 9.937.500,00 TL sermayeye karşılık 9.937.500 adet payın ise vekaleten toplantıya iştirak için hazır bulunduğu; – 506.250,00 TL sermayeye karşılık 5.602.500 adet payın sahibi …’in; – 487.500,00 TL sermayeye karşılık 4.875.000 adet payın …’na vekaleten …’in; – 506.250,00 TL sermayeye karşılık 5.602.500 adet payın sahibi …’na vekaleten …’un toplantıda hazır olduğu” belirtilmiştir. Hazirun cetvelinde, terekeye dahil olmuş payların ayrıca gösterilip, maliklerinin elbirliği şeklinde belirlenmesi gerekirken, sanki taksim yapılmış gibi paylaştırılarak gösterilmiştir. Elbirliği şeklinde malik olunan paylar üzerinde maliklerin oybirliği ile tasarruf etmeleri gerekecektir. Şu halde davacının ve davalı şirketin diğer ortaklarının murislerinden gelen ve elbirliği şeklinde malik olan payları dava konusu genel kurulda temsil edilmemiştir. Nitekim bu husus Yargıtay 11. HD tarafından 18/01/2022 tarihli ve 2020/6453 Esas -2022/382 Karar sayılı ilamıyla onanan Dairemiz 17.06.2020 tarihli ve 2019/1736 Esas-2020/544 Karar sayılı kararıyla sabittir. TTK’nın 416. Maddesinde düzenlenen çağrısız genel kurul koşulu da somut olayda gerçekleşmemiştir. Bu sebeple de dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğuna karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf sebeplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile dava konusu 09/06/2018 tarihli 2017 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun tespitine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile
… 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/02/2020
tarihli ve 22018/615 Esas 2020/126 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile dava konusu 09/06/2018 tarihli 2017 yıllına ilişkin olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun TESPİTİNE,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gerekli olan 80,70 TL maktu harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL peşin ve 35,90 TL başvuru harcı olmak üzere 71,80 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan tebligat, posta gideri bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.236,5‬0 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Yargılama sırasında vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri gereği takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-HMK’nın 333. Maddesi gereği varsa kullanılmayan gider avansı, kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davacı tarafından peşin yatırılan 54,40 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
2-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı 63,50 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 212,10 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/09/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…