Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1303 E. 2022/1096 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1303 Esas 2022/1096 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1303
KARAR NO : 2022/1096

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2017
NUMARASI : 2017/883 Esas 2020/293 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 21/12/2017
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/10/2022

Taraflar arasındaki limited şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine, çıkma payının ödenmesi isteminin reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 11/04/2017 tarihinde kurulan … Ltd. Şti.’nde davalı diğer ortaklar ile birlikte 30 adet 30.000,00-TL’lik pay sahibi olarak şirketin %30’şar oranında pay sahibi olduğunu, müvekkilinin payına düşen şirket sermayesinin 30.000,00-TL’sinin müvekkilince ödendiğini, 64 adet ürünün know-how ve ihtira beratı hükmünde olduğunu, davalıların davacının bilgi birikiminden yararlanarak “…” adı altında bir pişirme evi kurduklarını, davalı şirketin Ankara 37. Noterliği’nin … yevmiye nolu imza sirkülerine göre müvekkilinin “aksi karar alıncaya kadar” şirketi temsil ve ilzam konusunda münferiden yetkili kılındığını, daha sonra müvekkilinin haksız bir şekilde 05.10.2017 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplantısında alınan kararla şirket müdürlüğünden azledildiğini, ellerinde emin olmadıkları formüller ile halk sağlığına zararlı olabilecek bir şekilde üretime devam ettiklerini, müvekkilinin elindeki know-how ihtira beratı hükmündeki glütensiz ürünler ve düşük protein ürünlerin 65’e yakın formüllerini elde ederek müvekkilinin şirketle alakasını yazılı bir anlaşma ile rekabet edemeyecek şekilde ilişkisini kesmek ve elindeki know-how için bedel ödemeksizin sahip olma arzu ve isteğinde olmaları nedeniyle uğranılan zararların tazmini ve şirket ortaklığından ayrılma payının tespiti ve şirket ortaklığından çıkma için işbu davanın açıldığını, müvekkilinin hislerini devretmeye zorlandığını, müvekkilinin iş yapamaz hale getirildiğini ileri sürerek TTK’nın 638.maddesi gereğince müvekkilinin %30 sermaye payının tespitini, tespit edilen %30 sermaye yapının davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline ve ortaklıktan çıkmasına izin verilmesine, müvekkiline ait sermaye payının tespitine ilişkin maddi değerine dava tarihinden itibaren ticari reoskont faizi yürütülmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesindeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, TPMK’nın (Türkiye Patent ve Marka Kurumu) resmi sitesinden yapılan sorgulamalarda davacı adına herhangi bir başvurunun bulunmadığını, dava dilekçesinde bahsedilen ürün reçeteleri şirkete ait olmasına rağmen ürün barkod listesini, ham madde ve malzeme tedarikçi listesini 15.09.2017 tarihinde şirketin izni, haberi ve onayı olmaksızın hukuka aykırı bir şekilde alarak işletmeyi terk ettiğini, bu tarihten itibaren söz konusu bilgi ve belgeler sayısız kez sözlü olarak istendiği halde davacının cevap vermediğini , bunun üzerine söz konusu bilgi ve belgelerin iadesi için davacıya keşide edilen Ankara 37. Noterliği’nin 22.09.2017 tarihli ihtarnamesi üzerine davacının 05.10.2017 tarihinde tutanak ekinde ürün reçetelerini iade ettiğini, davacının 15.09.2017-05.10.2017 tarihleri arasında şirketin üretim yapmasına engel olan davacının şirketi zarara uğrattığını, davacının da katıldığı 05.10.2017 tarihinde gerçekleştirilen şirketin olağanüstü genel kurul toplantısında, toplantı tutanağından da anlaşılacağı üzere davacının müdürlük görevine son verilmesi ve şirketin yeni müdürler kurulunun seçilmesinin davacının da oyu ile birlikte oybirliği ile alındığını, davacının aylık 5.000,00 TL maaşının ödenmediği iddiasına gelince davacıya şirketin yetkili müdürü olduğu dönemde aylık ücret ödeneceğine dair karar alınmadığını, halen şirket ortağı olduğu dönemde davacının 14.10.2017 tarihinde şahsi sosyal medya hesabından şirketin faaliyet gösterdiği pazarlardaki müşteriler tarafından kurulmuş olan sayfalarda gerçeğe aykırı olarak ortaklıktan ayrılmış olduğuna dair mesaj attığını, davacı ile ortaklık ilişkisinin devamını çekilmez hale getiren davacının kendisi olduğunu, bununla beraber davacının hisselerini devralma hususu kendisine teklif edilmiş olmasına rağmen, sulh yolu ile uyuşmazlığı çözmeyi kabul etmeyen ve bu davaya sebep olan davacının, ortaklıktan çıkma talebinin kabulüne karar verilmesini; ancak bununla birlikte davanın açılmasına sebebiyet vermeyen HMK 312/2 uyarınca yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına davacının ayrılma akçesi talebinin reddine karar verilmesini, istemiştir.
Davalı … … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili yönünden husumet yokluğu sebebiyle davanın reddi gerektiğini, ortaklık ilişkisini davacının çekilmez kıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi heyet kök ve ek raporlarına ve toplanan tüm delillere göre; ortaklıktan çıkmaya izin ve çıkma payının tahsili istemiyle açılan davada, davalı şirketteki ortaklık ilişkisi temelinden sarsıldığı, davacı ile davalıların çıkma iradesinin uyuştuğu, Limited Şirketlerde kişi unsuru ağır bastığından yukarıdaki sayılan sebepler davacı ortağın şirketten çıkma talebinde haklı sebep olarak kabul edildiği, bu durumda davacının şirketten çıkma talebinin kabulüne, 31/01/2019 tarihli asıl, 25/06/2019-05/03/2020 tarihli ek bilirkişi raporlarına göre şirketin borca batık olduğu anlaşılmakla davacının çıkma alacağı olmadığından bu talep yönünden davanın reddine, her ne kadar, diğer şirket ortakları da davalı olarak gösterilmiş iseler de, sadece şirket husumet yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup diğer şirket ortaklarına husumet düşmeyeceğinden bu davalılar yönünden davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava tarihi itibarıyla batık olmayan bir şirketin hakimin TTK’nın 636/4 ve 638/2 maddeleri gereğince talep edilen tedbirleri almamasının şirket paydaşlarının mal kaçırmalarına ve şirketin içinin boşaltılmasına sebebiyet verdiğini, bu durumun hakimin sorumluluğunu gerektirdiğini, dava tarihinde borca batık olmayan bir şirketi borca batık hale getiren şirket ortaklarının 31.07.2017 tarihinde kayıtlı bilançoda -60.304,82 TL borca batık şirketi 31.12.2019 tarihli kayıtlı bilançoda -242.830,04 TL olarak tespit edildiğini, şirket ortakları ve şirket müdürü olarak görev yapan … ve … …’in yönetimindeki ve sorumluluğundaki şirketin 2 yıl gibi bir sürede artı bilançoda batık hale getirildiğini, sermaye miktarları azalmışsa şirketi yöneten müdürlerin sermaye artışına giderek firmanın sermayesini tamamlamaları ve şirketin iflasını istemeleri gerektiğini, bu bağlamda ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda TTK’nın 376. Maddesinin incelenmediğini, davalı ortakların şirketin malvarlığını başka bir şirkete aktararak bu şirketin batmasına neden olduklarını, bu sebeple davalılar hakkındaki husumetten ret kararının kaldırılması gerektiğini, TTK’nın 642. Maddesi gereğince ayrılma akçesinin hesabında dava açılış tarihi esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesinin esas alınması gerektiğini, ayrılma akçesi olarak esas sermaye payının ortağın ayrıldığı tarihteki değerinin esas alınması gerektiğini, ayrılma akçesinin ayrılan ortağın esas sermaye payının gerçek değerine uyması gerektiğini, gerçek değerin, şirketin tüm aktif ve pasifleri değerlendirilerek hesaplanacağını, ortaklığın gerçek değerinin hesaplanması için, yaşayan şirket değerinin, işletme finansmanı alanındaki ifade şekliyle işleyen teşebbüs değerinin özel bir bilanço hazırlanması suretiyle tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının davalı limited şirket ortaklığından TTK’nın 638. Maddesine dayalı olarak haklı sebeple çıkmasına izin verilmesi ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davacı ortağın davalı şirketten çıkmasına izin verilmesine, çıkma payı isteminin reddine, davalı ortaklara karşı açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın limited şirket ortaklığından çıkmayı düzenleyen 638. maddesinde; “(1) Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine TTK’nın 641/1 maddesine göre de, ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini isteme hakkını haizdir.
Dosya kapsamında yer alan davalı limited şirketin ticaret sicili kayıtlarına göre; 04.04.2017 tarihinde davacı ortağın ve davalı ortak … …’in 30.000’er sermaye karşılığı 30’ar pay (%30’şar), davalı ortak …’ün ise 40.000,00 sermaye karşılığı 40 pay sahibi (%40) olduğu, belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalarda ekmek, pasta ve unlu mamullerin perakende ticareti (ekmek, bisküvi, pasta, çörek, dondurma külahı vb) alanında faaliyette bulunmak üzere 100.000,00 TL sermaye ile kurulan davalı şirketin kuruluş tarihinde, davacı ortağın, dava dışı … …’in şirketi münferiden temsile yetkili müdür olarak, davalı ortak …’ün ise müdürler kurulu başkanı olarak tayin edildiği, 05.10.2017 tarihinde yapılan davacının bizzat katıldığı şirketin olağanüstü genel kurul toplantısında davacının imzası ile alınan 3 no’lu karar ile davacı … …’ün müdürlük görevinden alınmasına, şirketi temsil ve ilzam yetkilerinin iptaline, şirketin müdürlüklerine aksi karar alınıncaya kadar görev yapmak üzere … ve … …”in seçilmelerine ve şirketin her türlü iş ve işlemleri münferiden imza ve yetki verilmesine dair oy birliği ile karar alındığı, … adlı sosyal medya platformunda davalı şirketin işlettiği “… adlı iş yeri ile ilişkisinin 15.09.2017 tarihi itibarıyla sona erdiğini” 14.10.2017 tarihli paylaşımı ile duyurduğu, anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan Gıda Mühendisi, nitelikli hesaplama bilirkişisi, Sayıştay Denetçisi tarafından düzenlenen 31.01.2019 tarihli bilirkişi heyeti kök raporunda; davacı ile davalılar davacının çıkma iradesinde uyuştuğundan çıkmaya izin verilmesi gerekeceği, çıkmaya izin verilmesi halinde, ayrılma akçesinin dava tarihine en yakın 31/07/2017 tarihli Mizan ve Bilanço esas alınarak ve tüzel kişilik perdesi aralanarak reel varlık yönetimine göre hesaplandığında 34.565,31-TL olduğu, davacının 30.000,00-TL talep ettiği, mahkeme tarafından davalı şirket kayıtları birbirini doğrular nitelikte olduğundan 31/07/2017 tarihli kayıtlı Bilanço esas alınacak ise şirketin öz varlığını yitirmiş bulunduğu, (-)60.304,82 borca batık olduğu, bu durumda davacının ayrılma akçesi talep edemeyeceği, bildirilmiştir.
Davalı …. Şti.’nin banka kayıtları üzerinde de inceleme yapılarak karar tarihine en yakın çıkma payının hesaplanması amacıyla aynı bilirkişi heyetinden alınan 25/06/2019 tarihli bilirkişi ek raporunda; davacı ile davalılar davacının çıkma iradesinde uyuştuğundan çıkmaya izin verilmesi gerekeceği, mahkeme tarafından ekli 2018 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi eki 31/12/2018 tarihli kayıtlı Bilanço esas alınacak ise şirketin öz varlığını yitirmiş bulunduğu, -216.916,38-TL borca batık olduğu, çıkma payının rayiç değer bilançosuna göre belirlenmesi gerekeceği düşünülür ise, güncel mizan dosyaya kazandırıldıktan sonra demirbaşların değerlemesi yaptırılarak, mali müşavir bilirkişi tarafından inceleme yapılmasının düşünülmesi gerekeceği, belirlenmiştir.
İlk derece mahkemesince bu defa şirketin üretimi ve nevi dikkate alınarak heyete makine mühendisi ve mali müşavir dahil edilmek suretiyle alınan 05/03/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda; davacı ve davalıların, davacının çıkma iradesinde uyuştuğundan çıkmaya izin verilmesi gerekeceği, çıkmaya izin verilmemesi ve tüzel kişilik perdesinin aralanması halinde, Demirbaşların Cari Piyasa 2. El Rayiç Değeri ve Tüzel kişilik Perdesi aralanarak reel varlık yöntemine göre ayrılma akçesinin 7.080,60-TL hesaplandığı, davacının 30.000,00-TL talep ettiği, mahkeme tarafından tüzel kişilik perdesi aralanmayıp davalı şirket kayıtları birbirini doğrular nitelikte olduğundan 31/12/2019 tarihli kayıtlı Bilanço esas alınarak Alınan Sipariş Avansları kaydının da gerçek olduğu kabul edilecek ise, şirketin öz varlığını yitirmiş bulunduğu, -242.830,04-TL borca batık olduğu, tespit edilmiştir.
Somut olayda davacı, davalı limited şirkette %30 pay sahibi ve aynı zamanda yetkili müdür olduğunu, ancak 05.10.2017 tarihinde müdürlükten haksız azledildiğini, aylık 5.000,00 TL olan maaşının da ödenmediğini, gıda mühendisliğinden mezun olan davacının glütensiz ve düşük proteinli besin ürünleri alanında ciddi bilgi birikimi ve araştırması bulunan müvekkilinin henüz piyasada üretilmemiş yaklaşık 65 adet glütensiz ve düşük proteinli ürünler olmak üzere ihtira beratı vasfında formüllere sahip olduğunu, davalı şirket ortakları ile birlikte … adında bir iş yeri kurarak işletmeye başlattıklarını, ortaklık ilişkisinin objektif olarak çekilmez hale geldiğini, müvekkiline ait olan 65 adet formülün elinden zorla alınmak istendiğini, hisselerini devretmeye zorlandığını, davalı limited şirketten çıkması için haklı sebeplerin oluştuğunu ileri sürerek davalı limited şirketten çıkmasına izin verilmesini, çıkma payının tespiti ile ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, davalı şirket vekili ise davacının iddia ettiği gibi kendisine ait marka veya patent sahibi olduğu ürün bulunmadığını, şirkete ait ürünlerin reçetelerini şirketten ayrılırken yanında götürmesi üzerine kendisine Ankara 37. Noterliği’nin 22.09.2017 tarihli ihtarnamesinin keşide edildiğini, bu ihtarname üzerine davacı tarafın kendi düzenlediği tutanak ekinde ürün reçetelerini ve ihtarname ile istenile bilgi ve belgeleri iade ettiğini, davacının iddia ettiği gibi şirket müdürlüğünden haksız azledilmediğini, davacı ortağın kendisinin de katıldığı 05.10.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan şirket yetkili müdürlerinin belirlenmesi ile davacının yetkisinin kaldırılmasına ilişkin kararı bizzat olumlu oy kullanarak imzaladığını, davacıya dava açmadan önce hisselerini devretmesi teklifinde bulunulduğu halde davacının bu teklifi kabul etmeyerek işbu davayı açtığını, davacı ortağın ortaklık ilişkisini çekilmez hale getirdiğini, sosyal medyada henüz şirket ortağı olduğu tarihte yaptığı paylaşımda 15.09.2017 tarihinden itibaren davalı şirketten ayrıldığına dair paylaşımda bulunduğunu savunarak davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesini, çıkma payı isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı ortağın, ortağı bulunduğu davalı limited şirketinin ortaklığında çıkmasına karar verilmesi uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık, davalı limited şirket ortaklığından çıkmasına izin verilen davacının çıkma payı alacağı talep edip edemeyeceği, çıkma payı ödenmesinin koşulları oluşmuşsa miktarının belirlenmesi hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekili çıkma payına hükmedilmemiş olmasında, şirketin borca batık bulunmasında mahkemenin kusurlu olarak ihtiyati tedbir kararı vermemesinden kaynaklandığını iddia etmiş ise de dosya kapsamında ilk derece mahkemesince usul ve yöntemine uygun olarak alınan dosya kapsamına ve oluşa uygun bilirkişi kök ve ek raporlarında gerek davanın açıldığı 21.12.2017 tarihinden sonrasına ait davalı şirketin 30.12.2017 tarihli mizan ve bilançosuna gerekse yargılama sırasında düzenlenen davalı şirketin 2018 ve 2019 yıllarına ait bilançoları da dikkate alınarak, davalı şirketin borca batık olduğu belirlendiğine göre davacı ortağın çıkma payının reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Son olarak TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca haklı sebeple davalı limited şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi, çıkma payının tespiti ile ödenmesi istemiyle açılan bu davada husumet davacının ortağı bulunduğu davalı şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup ayrıca davalı şirketin diğer ortaklarına yöneltilemez. Bu durumda ilk derece mahkemesince davalı ortaklara karşı açılan bu davada husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi de yerindedir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/09/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.