Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1293 E. 2022/1236 K. 14.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2020
NUMARASI : …
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
KARAR TARİHİ : 14/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/11/2022

Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit, rehnin terkini ve alacak istemine ilişkin davaların yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davada davacı … yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, davacı şirket ve … yönünden ise davanın kısmen kabulüne, birleştirilen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 esas sayılı davada davacı … yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, davacı şirket ve … yönünden ise davanın kısmen kabulüne, birleştirilen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 esas sayılı davada davanın kabulüne, birleştirilen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/363 Esas sayılı davada davanın ise kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVADA
DAVA; Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı bankadan 2007-2008 yıllarında muhtelif tarihlerde bazıları şirket adına bazıları şirket ortakları adına olmak üzere toplam 32 araç için farklı araç kredisi kullandığını, müvekkillerinin 2009 yılı Şubat ayından itibaren kredi taksitlerini ödemede güçlük yaşamaya başlamaları üzerine, davalı bankanın davacılara ödemelerini üç ay erteleyip daha sonra tüm kredileri tek bir çatı altında birleştirip o dönemde düşmüş olan faiz oranlarına indirilerek ödemelerin devam edebileceğini bildirdiğini, araç kiralama işi ile uğraşan davacı şirketin hemen hemen tüm araçlarının banka lehine rehinli olduğunu, bu nedenle bankanın bu talebinin olumlu karşılandığını, ancak banka tarafından tüm kredilerin tek çatı altında toplanmasından sonra davacılara çıkarılan ödeme miktarının davacıların ödemesi gerektiği miktardan çok daha fazla olduğunun anlaşıldığını, bankanın bildirdiği hesapta bir hata olduğunu tahmin ettiklerini, banka yetkililerinin söz konusu farkın hazine maliyetinden kaynaklandığını, yapacakları bir şeyin olmadığını bildirdiğini, bunun üzerine BDDK’ya başvurduklarını, BDDK’nın da ancak bu hususun dava yolu ile çözümlenebileceğini bildirdiğini, davacıların da banka yetkililerinden ve uzmanlardan yardım alarak borçlarını hesaplattırıp 02/06/2011 tarihinde 245.000,00 TL, 16/06/2011 tarihinde 23.067,33 TL ödeme yaparak kendi hesaplarına göre kredi borcunu kapattıklarını, daha sonra araçları üzerindeki rehinlerin kaldırılasını bankadan istediklerini, ancak bankanın bunu kabul etmediğini ve davacılardan halen 75.500,00 TL alacak talep ettiğini belirterek 75.500,00 TL borçlu olmadıklarının tespitine ve davalı banka lehine araçları üzerindeki konulan rehinlerin terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacı tarafın kullandığı krediler nedeniyle zor duruma düşmesi sebebiyle karşılıklı olarak imzalanan yeni bir kredi sözleşmesi ile ödeme miktarlarının davacı tarafça da kabul edildiğini, davacı tarafın iddia ettiği gibi ödeme planının tek taraflı olmadığını, ayrıca davacının ödeme planının imzalanmasından 3 sene geçtikten sonra imzalamış olduğu ödeme planında hata olduğu gerekçesi ile işbu davayı açtığını, irade fesadı hallerinde dahi sürenin bir yıl olduğunu, bu sürenin geçtiğini, davacı …’ın davada taraf sıfatı olmadığını, davacı tarafça kredi borcunun ödendiği iddia edilmesine rağmen borcun tamamen kapatıldığına dair herhangi bir belge ibraz edilmediğini, davacıların halen 74.121,56 TL borçları bulunduğunu, bu sebeple araçlar üzerindeki rehinlerin kaldırılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞTİRİLEN ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/854 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların davalı bankadan kredi kullandığını, bankadan kullandıkları kredinin toplam 699.370,00 TL geri ödemelerinin ise 992.520,00 TL olduğunu, kredi nedeniyle davalı bankaya 500.000,00 TL bedelli senet verdiklerini, davalı bankanın ödenmeyen 74.121,56 TL kredi borcu bulunduğunun kendilerine bildirildiğini, bu miktar yönünden menfi tespit davası açmış olmalarına ve açılan bu davada ihtiyati tedbir kararı verilmesine rağmen bankanın bu kez 500.000,00 TL bedelli senedin ödenmesini kendilerinden talep ettiğini ve senet nedeniyle icra takibi yapma ihtimallerinin bulunduğunu belirterek senet nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımının geçtiğini, davacı …’ın davasının husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacıların kredilerinin tek bir çatı altında toplanarak kendilerine yeni bir kredi tahsis edildiğini, dava konusu senede istinaden davacıların geriye kalan 74.121,56 TL’lik kredi borcu için 75.041,03 TL üzerinden kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yaptıklarını ve davacı şirket tarafından takip konusu bedelin icra dosyasına yatırılmak suretiyle ödendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞTİRİLEN ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2012/111 ESAS SAYILI DAVADA
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların davalı bankadan kullandıkları kredi nedeniyle aralarında görülen davalar bulunmasına rağmen bakiye alacakları için icra takibi yaptığını ve davacıların isimlerini … Bankasında borçlular hakkında tutulan veri tabanına icra takibi bulunduğunu bildirdiğini, davalar ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın davalı bankanın icra takibi ile alacaklı olduğunu iddia ettiği meblağı kendilerinden tahsil ettiğini belirterek icra dosyasının kapanmış olduğunun tespiti ile bu hususun … Bankasına bildirimesini talep etmiştir.
Davalı taraf, cevap dilekçesi sunmamıştır.
BİRLEŞTİRİLEN ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2012/363 ESAS SAYILI DAVADA
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalı bankadan kullandığı krediler nedeniyle aralarında devam eden davalar var iken davalı bankanın davacı aleyhine Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2011/10853 sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yaptığını, takip nedeniyle davacı şirkete ait ve şirketin işi gereği üçüncü kişiye kiralamış olduğu … plakalı aracın yakalanma kararı nedeniyle trafik ekiplerince otoparka çekildiğini, mahkemece verilen tedbir kararının icra dosyasına sunulması ile icra takibinin durdurulduğunu ve araç üzerindeki yakalama kararının kaldırıldığını, aracın otoparktan çıkarıldığını, ancak davalının haksız eylemi nedeniyle davacı şirketin çekilen araç için bir günlük kira ücreti 70,00 TL’den mahrum kaldığını ve araç çekme ücreti olan 83,00 TL ödeme yaptığını belirterek toplam 153,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle bu davanın davacı tarafça açılan menfi tespit dosyası ile birleştirilmesini, olmadığı taktirde o dosyanın sonucunun beklenilmesini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; Mahkemece; davacı …’nin davalı bankadan kredi kullanması amacıyla genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmenin diğer davacı … tarafından müteselsil kefil olarak imzalandığı, sözleşmeye istinaden davacı şirkete ait araçların rehin olarak verildiği gibi davacı şirket tarafından düzenlenip imzalanan, davacı …’ın avalist olarak imzaladığı 500.000,00 TL bedelli bir bononun da davalı bankaya verildiği, daha sonra tarafların sözleşmeye istinaden kullandıkları kredi borcunun yapılandırılması amacıyla davalı banka ile davacı şirket ve …’ın geri ödeme planı düzenledikleri bu planda davacı şirket ile davacı …’ın imzalarının bulunduğu, asıl davada ve birleşen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 Esas sayılı dosyasında her ne kadar davacı olarak … da dava açmış ise de bu davacının kredi sözleşmesinde ve geri ödeme planında imzasının bulunmadığı, bu nedenle davalı bankaya karşı açılan davada aktif husumet ehliyeti olmadığı, dosyada mevcut ayrıntılı ve denetime elverişli olan son bilirkişi raporu ile taraflar arasında yapılan kredi sözleşmesine istinaden davacı şirkete pek çok kredi kullandırıldığı, davacıya kullandırılan kredilerden tahsil edilen masrafın 1.600,00 TL olduğu, taraflar arasında geri ödeme planının düzenlendiği 13/05/2009 tarihi itibariyle her bir kredi nedeniyle ödenmemiş taksit tutarları ile bu tutarların gecikme faizlerinin bakiyeleri ilave edilmesi suretiyle davacı şirketin 13/05/2009 tarihindeki kredi borçlarının hesaplanması gerektiği, 13/05/2009 tarihi itibariyle davacı şirketin ödemesi gerekli borç miktarının 414.389,97 TL ana para, 1.440,68 TL gecikme faizi ve BSMV olmak üzere 475,191,36 TL olduğu, davacının vadesinde ödemediği taksitler için vade tarihinden borcun yapılandırıldığı 13/05/2009 tarihine kadar temerrüt faizi uygulanması gerektiği, taraflarca imzalanan geri ödeme planında krediler için uygulanan gecikme faiz oranının aylık % 7 olarak belirtildiği, yine taraflar arasındaki sözleşmenin 34.6 maddesi gereğince temerrüt faizinin ticari kredilere uygulanan en yüksek faiz oranının % 100 fazlası olarak belirlendiği, davalı banka tarafından 07/07/2011 tarihinde … Bankasına bildirilen faiz oranının % 35 olduğu, bu oranın % 100 fazlasının % 70 faize tekabül ettiği, bu sebeple davalı bankaca uygulanan faiz oranının sözleşme hükmüne ve diğer bankaların uyguladığı faiz oranlarına yakın olduğu, ayrıca geri ödeme planında değişken faiz değil sabit faiz oranı uygulandığı, değişken olanın sadece taksit miktarı olduğu, davalı banka tarafından 13/05/2009 tarihinde davacı tarafa yeni bir kredi kullandırıldığı iddia edilmesine rağmen bu tarihte kullanıldığı belirtilen 500.751,00 TL tutarındaki kredinin davacı şirketçe daha önce kullanılan kredilerin tasfiyesi amacıyla kullandırılmış kredi olduğu, davalı bankanın bu işlemde aç – kapat yöntemi ile davacıya ait kredileri yeniden finanse ettiği, davacıya yeniden kredi ödemeyip mevduat hesabına alacak kaydedilmesine müteakip diğer kredi borçlarına mahsup edilmiş olması nedeniyle bu kredinin yeni bir kredi olmayıp önceki kredilerin yapılandırılması ve tasfiyesi amacıyla yapılmış bir işlem olduğu, davacı şirketin daha önce kullandığı kredileri ödemekte geciktiği, bu nedenle taraflar arasında bu kredilerin kapatılıp tek bir kredi altında toplanması hususunda anlaşmaya varıldığı ve bu tek kredinin geri ödeme planının 13/05/2009 tarihinde düzenlendiği, davalı bankanın bu krediden erken ödeme ücreti tahsil etmesinin mümkün olmadığı, çünkü bu ücretin tahsil edilebilmesi için kredi borçlusunun bankaya fiilen geri ödeme planında belirtilen vadelerden daha erken tarihte bir ödeme yapması gerektiği, oysa taraflar arasında düzenlenen 13/05/2009 tarihli geri ödeme planı ile davacı şirket tarafından davalı bankaya herhangi bir kredi ödemesi yapılmadığı, bankanın kasasına fiili para girişi olmadığı, bu sebeple kredinin erken kapatılmasının söz konusu olmadığı, davacı taraftan fazladan tahsil edilen miktarın erken kapama ücreti olarak tahsil edilmesinin mümkün olmadığı, davacı şirketten fazladan tahsil edilen tutarın 21.918,93 TL olduğu, bu miktarın erken ödeme ücreti olarak tahsil edildiği, bu miktar tahsil edilmemiş olsaydı davacıya kullandırılacak kredinin 500.751,00 – 21.918,93 = 478.832,07 TL olacağı, bu miktar üzerinden geri ödeme planının düzenlenmesi halinde asıl dava tarihi itibariyle davacı şirketin davalı bankaya borcunun 38.078,43 TL olacağı, asıl davada davacının menfi tespit talebi dışında ayrıca araçlar üzerindeki rehinlerin kaldırılması talebi bulunduğundan davanın devamı esnasında kalan borcun banka tarafından tahsil edilmiş olması nedeniyle araçlar üzerindeki rehinler kaldırıldığından bu talebin konusuz kaldığı, birleştirilen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 Esas sayılı dosyasında davacılar şirket ve …’ın ilk başta senede istinaden açtıkları 10.000,00 TL’lik menfi tespit davasının harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile 75.500,00 TL’ye yükseltildiği, davalı bankanın bonoya istinaden yaptığı Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2011/10985 sayılı dosyasında talep ettiği kalemler üzerinden takip tarihi itibariyle yapılan hesaplama sonucunda toplam banka alacağının 39.726,34 TL olduğu, davacı şirket tarafından icra tehdidi altında toplam 86.315,39 TL ödeme yapıldığı, bu nedenle açılan menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü, son bilirkişi raporunda davacı şirketçe icra takip tarihi itibariyle ödenmesi gerekli miktarı faiz, avukatlık ücreti, icra masrafları ile birlikte yapılan hesaplaması sonucunda fazladan ödenen miktarın 41.354,79 TL olduğunun anlaşıldığı, bu miktarın 41.325,40 TL’sinin 19/09/2011, geriye kalan 29,39 TL’sinin ise 02/12/2011 tarihinde ödendiği, ödeme tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi gerektiği, birleştirilen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 Esas sayılı dosyasında davacı tarafından ilgili icra dosyasının kapandığının … Bankasına bildirilmesini istendiği, … Bankası’nın banka talimat ve beyanı doğrultusunda işlem yapacağı dikkate alınarak bu yönde dava açmasında davacının hukuki yararının bulunduğu, davacının borcu kapatılmış olmakla talebinin kabulüne karar vermek gerektiği, birleştirilen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/363 Esas sayılı dosyasında davalı bankanın davacıya ait rehinli aracı bonoya istinaden yaptığı Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2011/10583 sayılı sayılı dosyasından parka çektirmesi nedeniyle ödedikleri park ücretinin tahsili için açılmış dava olduğu, davacı tarafça asıl davada talep edilen tedbir talebine istinaden mahkemece 11/08/2011 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verilerek davalı bankaya rehinli araçların rehinin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine konu edilmesinin tedbiren durdurulmasına karar verildiği, buna rağmen davalı tarafça yapılan takip sonucunda davacı şirkete ait aracın çekilmesi nedeniyle davacının ödemek zorunda kaldığı park ücretinin dosyaya ibraz edilen ödeme belgesi ile ispatlandığı, davacının bu talebinde haklı olduğu anlaşıldığından asıl davada davacı …’ın davasının husumet nedeniyle reddine, davacılar … ve …’ın davasının kısmen kabulü ile davacıların davalı banka tarafından talep edilen 38.078,43 TL’sinden borçlu olmadığının tespitine, davacıların araçlar üzerindeki rehinlerin kaldırılması taleplerinin konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya ilişkin istenim reddine; birleştirilen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 Esas sayılı davada davacı …’ın davasının husumet nedeniyle reddine, davacılar … ve …’ın davasının kısmen kabulüne, davacıların dava konusu senedin 38.806,11 TL’si dışında kalan 461.193,89 TL’sinden borçlu olmadıklarının tespitine, davacı … tarafından icra takibi sonucu fazladan ödenen bedelin faiz, icra harç ve masrafları ile birlikte toplam tutarı olan 41.354,79 TL’sinin 41.325,40 TL’sine 19/09/2011 tarihinden, 29,39 TL’sine 02/12/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı bankadan alınıp davacı şirkete verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin istemin reddine; birleştirilen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 esas sayılı davanın kabulü ile Ankara 24. İcra Müdürlüğü’nün 2011/1985 Esas sayılı dosyada, davacının ödeme yaptığı ve borcunun olmadığı anlaşılmakla bu durumun TCMB’ye bildirilmesine, birleştirilen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/363 Esas sayılı davada davanın kabulüne, 153,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı bankanın yaptığı tüm tek taraflı hukuksuz işlemlerin 13/05/2009 tarihli işleme dayandığını, 13/05/2009 tarihli işlemin yeni bir kredi kullandırması olmadığını, erken kapama olmadığını, mevcut borçların kapatıldığını belirleyen cari hesap protokolü olmadığı için yapılandırma olarak adlandırılamayacağı gibi borcun tasfiyesi olarak da kabul edilemeyeceğini, 13.05.2009 tarihli işlemin istinaf aşamasında tanımlanması gerektiğini, davalı bankanın müvekkilinin içerisinden bulunduğu zor durumundan faydalanarak davalı bankaca tek taraflı hazırlanmış ve müvekkilinin imzasının alındığı 13.05.2009 tarihli işlemin bir bankacılık işlemi olmadığını, davalı bankanın uymakla yükümlü olduğu mevzuata uymadığını, iyi niyetli olmadığını, ilk derece mahkemesinin temerrüt faizi konusunda hatalı sonuca ulaştığını, temerrüt faizi uygulanması için kredinin kat edilmiş olması ve kredi borçlusuna duruma ilişkin usulüne uygun bir şekilde ihtarname/ibraname gönderilmiş olması gerektiğini, bu işlem yapılmadan temerrüt faizinin işletilemeyeceğini, asıl dava ve birleştirilen Ankara 10. Ticaret Mahkemesindeki davasının tamamen kabulü yerine kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece en son alınan rapora şerh koyan bilirkişi Engin Eminağaoğlu’nun şerh yazısına itibar ettiği halde eksik hesaplamaları giderecek rapor almadığını, davalı banka lehine birleştirilen Ankara 10. Ticaret Mahkemesindeki dava için davalı lehine hem maktu hem de nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin asıl davada ve birleşen 2010/854 Esas sayılı dava dosyasında vermiş olduğu davanın kısmen reddine ilişkin kararların kaldırılmasına, vekalet ücretlerinin düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının davasının temelinin hata ve hile iddiasına dayandığını, bu durumun davacının 26.09.2013 tarihli duruşmada vermiş olduğu “rapora karşı beyan dilekçemizi tekrar ediyoruz. Her ne kadar iddiamız aslında hileye dayanıyor ise de geri ödeme planı imzalanırken rakam bellidir. Ancak bizim bu rakamın bulunmasında araya sıkıştırılmış gizli komisyonlar ve kredi kapama ücreti altında alınan masrafa ilişkindir. ” şeklindeki mahkeme içi kararlarında kesin bir şekilde ortaya konulduğunu, 13.06.2009 tarihinde kullanılan kredi sebebiyle 3 yıl sonra hata ve hile iddiasına dayalı olarak açılan bu davada 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, kararda bu yöndeki itirazlarının değerlendirilmediğini, davacılar bankanın tek taraflı işlemi ile mağdur olduklarını iddia etmişlerse de geri ödeme planının dosyaya kazandırılmasından sonra davacının 05.12.2011 tarihli dilekçesinde müvekkili şirketin yetkilisi …’ın değinilen tüm kredi kalemlerinin tek çatı altında toplanmış olduğu düşüncesi ile 13.05.2019 tarihli ödeme planına imza atmıştır” şeklindeki beyanı ve 19.06.2012 tarihli celsede “ödeme planındaki imza bana aittir..imzaya bir itirazım yoktur” şeklindeki beyanı ile ödeme planındaki imzanın tarafına ait olduğunu ikrar ettiğini, 3 ayrı bilirkişi tarafından düzenlenen toplam 7 adet raporda müvekkilinin alacaklı olduğunun belirlendiğini, en son alınan bilirkişi raporunda müvekkili bankanın alacaklı olduğu tespit edilmişken şerh koyan bilirkişinin görüşleri dikkate alınarak karar verildiğini, son alınan raporda taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yanlış nitelendirildiğini, taraflar arasındaki borç ilişkisinin dayanağının kredinin erken kapanması değil; taraflar arasında yeniden kredi kullandırılmasından kaynaklı bir kredi sözleşmesine dayanan borç ilişkisi olduğunu, müvekkili banka tarafından alınan komisyon oranının ise yeniden kredi kullandırılması neticesinde alınan komisyon oranı olduğunu, ancak bilirkişi tarafından önceki alınan raporun aksine komisyon tutarının erken kapama tutarı baz alınarak hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, 07/11/2016 tarihli bilirkişi raporu dışındaki tüm raporlarda ” Ödeme planında adı geçenin gerek kendi adına gerekse şirket adına imzası bulunmaktadır. Bu durumda … ref numaralı kredinin açılması ile tevdit oluştuğu, davalı bankanın hiç bir bilgi vermeden işlem yaptığı iddiasının da doğru olmadığı” sonucuna varıldığını, davacı tarafın 05.12.2011 tarihli dilekçesinde geri ödeme planının dosyaya sunulmasının ardından aşağıdaki beyanı ile geri ödeme planında bulunan imzasını kabul ettiğini, gerekçeli kararın 8.sayfasında bulunan “Hüküm” başlığı altında asıl dava hakkında verilen nihai karara yer verilmişken birleşen davalar hakkında verilen Kabul/Ret hususundaki nihai kararın açıklanmadığını, bu davalarda yalnızca vekalet ücreti ve harçlara yer verildiğini, gerekçeli kararın bu hali ile açık ve kesin olmayıp hukuka aykırı olduğunu, birleşen Ankara 10.Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/854 E.sayılı dosya yönünden; hükme esas alınan bilirkişi raporunda yukarıda detaylı şekilde izah edildiği üzere hatalı değerlendirme temeli üzerine kurularak hatalı hesaplama yapıldığından birleşen dava yönünden hesaplanan alacak miktarlarının da hatalı olduğunu, 7 ayrı bilirkişi raporunda birleşen dava yönünden müvekkil bankanın alacaklı olduğunun tespit edildiğini, birleşen Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi 2012/111 Esas sayılı dosya yönünden ; Söz konusu davada “Takip borcunun kapatılmasından dolayı bu durumun … Bankasına bildirilmesinin “talep edildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporu dışındaki tüm raporlarda bankanın davacılardan alacaklı olduğu ve davacının bu talebinin yerinde olmadığının tespit edildiğini, hükme esas alınan 07/11/2016 tarihli raporda dahi ; “Davacıların Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 E. Sayılı dosyasından bonoya ve dava tarihi itibarıyla zaten icra takibine konu edilmiş olmakla dolayısıyla icra takibine karşı menfi tespit talebinde bulunmaları karşısında ve TCMB’ye risk kaydının silinmesi için yapılması gereken bildirimin derdest bulunan 2011/854 Esas sayılı dosyadan da ileri sürülebileceği anlaşıldığından davacıların bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı ” yönünde görüş bildirildiğini, Yerel mahkeme tarafından iş bu birleşen davadaki talebin neye göre kabul edildiğinin anlaşılamadığını, iş bu davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekli iken davanın kabul edilerek aleyhe yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Birleşen Ankara 3.Asliye Ticaret Mahkemesi 2012/363 E. Sayılı dosya yönünden; taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi ile Ödeme Planları ve Hesap Hareketlerine Göre davacı şirket müvekkil bankaya olan borçlarını ödememesi üzerine müvekkil banka tarafından başlatılan takiplerde herhangi bir hata bulunmadığını, söz konusu takiplerden meydana gelen zararlar davacının kredi borcunu ödememesi neticesinde kendi kusurundan ileri gelmekte olup müvekkil bankaya kusur yüklenemeyecektir. İş bu sebeple birleşen söz konusu davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve araçlar üzerindeki rehinlerin terkini; birleşen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 Esas sayılı dosyasındaki dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat; birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 Esas sayılı dosyasındaki dava, … Bankasında tutulan kayıtların düzeltilmesine ilişkin tespit; birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/363 Esas sayılı dosyasındaki dava ise, davalı bankanın haksız olarak yaptığı icra takibi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemlerine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl davada; davacı … yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, davacı şirket ve … yönünden ise davanın kısmen kabulüne, davacıların araçlar üzerindeki rehinlerin kaldırılması isteminin konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, birleşen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 esas sayılı davada davacı … yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, davacı şirket ve … yönünden ise davanın kısmen kabulüne, birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 esas sayılı davada davanın kabulüne, Ankara 24. İcra Müdürlüğü’nün 2011/1985 Esas sayılı dosyada davacının ödeme yaptığı ve borcunun bulunmadığı anlaşılmış olmakla bu durumun TCMB’ye bildirilmesine, birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/363 Esas sayılı davada davanın ise kabulüne, karar verilmiştir.
Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2011/10985 esas sayalı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklı İngbank A.Ş. tarafından borçlu … aleyhine 17/08/2011 vade tarihli 500.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak 74.120,80 TL asıl alacak, 586,79 TL işlemiş faiz, 222,36 TL komisyon ve 111,08 TL protesto gideri olmak üzere toplam 75.041,03 TL alacağın tahsili için 07/09/2011 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile ilamsız takip yaptığı, icra dosyasına 19/09/2011 tarihinde 86.286,00 TL yattığı, takip dayanağı 18.02.2008 düzenleme tarihli ve 17.08.2011 vade tarihli 500.000,00 TL bedelli bononun Oyakbank AŞ lehine, davacı şirketin borçlusu davacı …’ın avalist sıfatıyla bonoyu imzaladıkları, görülmüştür.
Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2011/10853 esas sayalı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklı İngbank A.Ş. tarafından borçlu … aleyhine ihtarname, hesap özeti, kredi sözleşmesi ve geri ödeme planına dayalı olarak 72.163,76 TL asıl alacak, 2.385,41 TL işlemiş faiz, 111,08 TL ihtar gideri, 1.864,57 TL ihtarname tarihine kadar işlemiş faiz, 93,23 TL faiz BSMV’si ve 119,27 TL BSMV olmak üzere toplam 76.737,32 TL alacağın tahsili için 26/08/2011 tarihinde rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip yaptığı, icra dosyasının Ankara 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/08/2011 tarih ve 2011/277 esas sayılı ihtiyati tedbir kararı gereğince durdurulduğu görülmüştür.
Bankacı hukukçu … tarafından düzenlenen 25/12/2012 tarihli kök raporu ve 04/06/2013 ek raporunda özetle; davanın konusunu şirkete 174TT-351 numarasından açılan ve kullandırılan 13.05.2009 tarihli 500.751,00 TL kredinin oluşturduğu, bu kredininde davacı şirketin imzaladığı taksitli ticari kredi geri ödeme planı uyarınca kullandırıldığı, TBK’nın 114. Madesindeki tecdit (yenilemenin) söz konusu olduğu, davacı şirketin 13.05.2009 tarihli yeni anlaşmanın geçersizliğini de ileri sürmediğine göre uyuşmazlığın 13.05.2009 tarihli ödeme planında kabul edilen borç göz önünde tutulmak suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği, (bkz. Yrg. 11. HD’nin 19.01.2004 tarihli ve 2003/5515 E.2004/352 K. Sy. Kararı) davacı şirket ile davalı banka eski borcun ortadan kalkması amacıyla yeni bir borç tesis ettiklerinden, eski borçlarının bu yeni sözleşmeye ne şekilde hesaplanarak dahil edildiklerinin bir öneminin bulunmadığını, bu itibarla, 13.05.2009 tarihli geri ödeme planı ile kullandırılan kredi dışında, önceden kullandırılan kredilerin davanın konusunu oluşturmadığı, davacı bankanın elindeki tüm teminatlar üzerinden takip yapmasının hukuken mümkün olduğu, taraflarca imzalanan 13.05.2009 tarihli taksitli ticari kredi geri ödeme planına göre bankanın kullandırdığı anapara için aylık %1,40 faiz oranından faiz hesapladığı, fazladan talep edilen bir faiz bulunmadığı, davacı şirketin imzaladığı 13.05.2009 tarihli geri ödeme planıyla aylık %1,40 faiz oranını, bu geri ödeme planındaki anapara borcunu kabul ettiği, davacı şirketin davalı bankaya olan borcunun 13.05.2009 tarihinde akdedilen geri ödeme planı ve plan uyarınca kullandırılan kredi baz alınmak suretiyle tespit edildiği, söz konusu taksitli ticari kredi geri ödeme planından önce kullandırılan 174TT248, 174TT198, 174TT265, 1895770, 1895737, 1895711, 1895671 ve 1895622 numaralı kredilerin davanın konusunu oluşturmadığı, davacı bankanın TCMB’na krediler için %35 azami faiz oranının uygulanacağının bildirildiğini, davaya konu krediye temerrüt halinde uygulanması mümkün temerrüt faizi oranının %35 oranının taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 37.2. Maddesi gereği %100 fazlası olan %70 oranı olacağı, asıl dava yönünden davacı şirketin davalı bankanın kullandığı taksitli ticari kredilerden dolayı 06/07/2011 dava tarihi itibarıyla davacı şirket ve davacı kefil …’ın davalı bankaya 72.234,48 TL borçlu olduğu, birleştirilen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 Esas sayılı dosyasında davacı şirketin davalı bankadan kullandığı taksitli ticari krediden dolayı davacı şirket ve davacı müteselsil kefil …’ın davalı bankaya bononun 17/08/2011 vade tarihi itibariyle 74.279,48 TL borçlu olduğu, birleştirilen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 Esas sayılı dosyasında davacı şirketin davalı bankadan kullandığı taksitli ticari krediden dolayı 14/03/2012 dava tarihi itibarıyla davacı şirket ve davacı müteselsil kefil …’ın davalı bankaya toplam 4.648,67 TL borçlu oldukları, asıl alacağı oluşturulan 3.926,05 TL’lik kısmına dava tarihinden itibaren % 70 temerrüt faizi ve bu faizin % 5 nispetinde BSMV ile yükümlü olduğu, belirtilmiştir.
İlk rapora yapılan itirazlar üzerine bankacı mali müşavir … tarafından düzenlenen 19/01/2014 tarihli kök raporu ve 30/03/2014 tarihli ek raporunda özetle; davacılar vekilinin asıl iddiasının 26 araç için 15.05.2009 tarihinden önce yapılan ödemelerden kalan anapara toplamının 445.051,98 TL olduğunu, 13.05.2009 tarihli (yeniden yapılandırma ile ilgili) taksit tablosunun düzenlenmesinde esas alınan ana para tutarının 500.751,00 TL olduğunu ve bu suretle (500.751,00-445.051,98 =55.699,02 TL anaparanın fazla hesaplandığını iddia ettiğini, davacı vekilini yanıltan hususun banka ile farklı tarihleri esas almasından kaynaklandığını, davacı vekili tespitlerini yeniden yapılandırma öncesindeki kredilerin son taksit ödeme tarihi itibarıyla yapmış olup 445.051,98 TL tutarında bir miktar belirlediğini, son ödeme tarihi 22.01.2009 itibarıyla bu miktarın doğru olduğu, fakat hesaplamaların yeniden yapılandırma tarihi olan 13.05.2009 itibarıyla bu tarih itibarıyla önceki kredilerin bu tarih itibarıyla ödenmemiş taksitlerinin de dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu sebeple davacılar vekilinin 500.751,00 TL ile 445.051,98 TL arasındaki fark kadar fazladan bir borç tespiti yapıldığını zannettiğini, sorunun davacılar vekili tarafından dikkate alınan mahsup edilen taksit sayıları ile davalı banka tarafından dikkate alınan taksit sayıları arasındaki farktan ileri geldiği, davacılara açılan krediler açısından fazla bir hesaplama yapılmadığı gibi fazla bir tahsilat da yapılmadığı, taksit tablosuna veya hesaplamalara usulsüz komisyon ve kapama ücreti gibi unsurların da dahil edilmediğinin anlaşıldığını, davacı şirketin borcunun yeniden yapılandırma tarihi 13.05.2009 tarihi itibarıyla 501.501,00 TL olduğu, hatta yapılan hesaplamaya göre davacı bankanın 504.897,38 TL alacaklı olduğunu ancak bankanın talebi olan 500,751,00 TL’nin dikkate alınması gerektiğini, davalı bankanın 6.750,00 TL tutarı haricinde komisyon ve kapama ücreti adı altında bir miktar yeniden yapılandırma kapsamında almadığı veya tahakkuk ettirmediği, yeniden yapılandırma kapsamında kullandırılan 174-TT351 ref. Sayılı krediden sonra iki taksitli kredi daha açıldığını, davalı bankanın … 351 sayılı kredinin 500.751,00 TL tutarındaki ikraz bakiyesinin önceki kredilerin ödenmemiş bakiyelerinden oluştuğu ve davalı banka tarafından yapılan mahsupların doğru olduğu, mahsuplarda 1.371,50 TL hariç fazlalık bulunmadığı gibi davalı bankanın diğer hesaplama sonuçlarının taraflarından yapılan hesaplama sonuçlarından daha az olması itibariyle bankanın mahsup miktarının dikkate alındığı, bu şekilde davalı banka tarafından … 351 sayılı kredinin 500.751,00 TL tutarındaki ikraz bakiyesinden yapılan tüm mahsupların 1.371,50 TL hariç doğru olduğu, davacı şirket ve yetkilisi davacı …’ın gerek şirket adına gerekse kefaleten … 351 ref sayılı taksitli ödeme planında imzalarının bulunduğu, bu kredinin açılan taksitli kredilerinin tamamının bakiyelerini kapsayacak şekilde açıldığı, yani davacı vekilinin ödeme planlarında davacı şirket yetkililerinin imzalarının bulunmadığı iddiasının haklı olmadığı, adı geçen … 248 ref taksitli ödeme planında da gerek kendi adına gerekse davacı şirket adına imzasının bulunduğu, … 222 ref sayılı kredinin ise bu … 248 ref taksitliye devredildiği, 8 adet kredinin bakiyelerini kapatmak maksadına matuf olarak açılan … 351 sayılı kredinin önceki kredilerin tecdidi mahiyetinde olduğu ve tecdidi şartlarının tam olarak oluştuğu, yani davalı bankanın davacılara hiçbir bilgi vermeden işlem yaptığı iddiasının doğru olmadığı, ihtarname tebligatı yapılmadan temerrüt oluşmayacağı, davacılar vekilinin iddiasının dava konusu kredilerin tamamının vadeleri belli taksitli krediler olması nedeniyle tamamen yanlış olduğu, bu krediler için vadelere geçen taksitlere vade tarihlerinden itibaren temerrüt faizi hesaplanmasının gerekli olduğu, davalı banka tarafında uygulanan % 70 temerrüt faiz oranın fahiş olmadığı, davalı bankanın erken kapama dolayısıyla erken kapama komisyonu ve ücreti tahakkuk ettirileceği ve bunun yasal olduğu, dava konusu erken kapama ücretlerini/komisyonlarının makul olduğu, genel kredi sözleşmesinin 34.9. maddesi dikkate alındığında davalı bankanın uyguladığı erken kapama ücretinin fahiş olmadığı, asıl davada 06/07/2011 dava tarihi itibarıyla davacı şirketin davalı bankaya 72.233,51 TL borçlu olduğu; birleştirilen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 Esas sayılı dosyasında 17/08/2011 vade tarihli 500.000,00 TL bedelli bono nedeniyle davacıların vade tarihi 17.08.2011 itibarıyla 74.250,48 TL borçlu oldukları; birleştirilen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 Esas sayılı dosyasında14/03/212 dava tarihi itibariyle davalı bankaya 4.502,57 TL borç bulunduğu, raporun 5. Sayfasında belirtilen 1.371,50 TL fazlalığın hangi sebeple oluştuğunun davalı banka tarafından açıklanması gerektiği, tespit edilmiştir.
Bankacı mali müşavir … tarafından düzenlenen 26/03/2015 tarihli 2. ek raporunda özetle; birleştirilen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin dava dosyası ile ilgili olarak 1.371,50 TL’lık farkla ilgili herhangi bir belge bulunmadığından davacı bankanın 4.502,57 TL alacağından bu miktar tenzil edildiğinde davacı bankanın 3.131,07 TL alacağı olduğunun kabul edilebileceği, bildirilmiştir.
Bankacı mali müşavir …’ün yanına hesap hukukçu Mustafa Bayram Mısır bilirkişi eklenmek suretiyle aldırılan 15/09/2015 tarihli ek ve 15.11.2015 tarihli ek raporda özetle; asıl davada dava tarihi itibariyle davacıların borçlu olmaları nedeniyle menfi tespit taleplerinin yerinde olmadığı, birleştirilen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 Esas sayılı dosyasındaki istirdata dönüşen menfi tespit davasında davacı şirketin davalı bankadan 1.371,50 TL’yi 19/09/2011 ödeme tarihinden itibaren iadesini talep edebileceği, birleştirilen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 Esas sayılı dosyasında; Ankara 24. İcra Müdürlüğü’nün 2011/10985 Esas sayılı dosyasının 19.09.2011 tarihinde yapılan ödeme ile kapatıldığını, bu ödemenin kredi hesabına işleneceği ve ödeme ile de kredi kapandığından gerekli bildirimlerin yapılması gerekeceğinin açık olduğu, davacı bankanın dava açıldıktan sonra gerekli bildirimleri … Bankasına yapmış olması nedeniyle davanın konusuz kaldığı, birleştirilen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/363 Esas sayılı dosyasında ise; icra dosyası incelendiğinde davacı vekilinin 28.06.2011 tarihinde talepte bulunduğu, dava dosyasında ise işbu davada tedbir kararının 11.08.2011 tarihinde verildiği ve davalıya 18.08.2011 tarihinde tebliğ edildiği, davalı bankanın tedbir kararından haberdar olduğu halde yakalama talebinde bulunarak aracın çekilmesine sebebiyet verdiği, dolayısıyla doğan zarardan sorumlu olacağı, davacının uğradığı 153,00 TL zararı talep edebileceği, belirtilmiştir.
Bankacı … ve Hukukçu Hesap bilirkişi … Kirkil tarafından düzenlenen 07/11/2016 tarihli raporda özetle; davalı banka ile davacı şirket arasında 18/02/2008 tarihinde 500.000,00 TL genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede davacı … … 500.000,00 TL limitle müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, davacı …’ın sözleşmede kefil sıfatı ile imzasının bulunmadığı, genel kredi sözleşmesi çerçevesinde davacı şirkete krediler kullandırıldığı, kullandırılan kredilerin 13/05/2009 tarihinde yeniden yapılandırmaya tabi tutulduğu, asıl davada davacı şirket ve …’ın davalı bankaya 38.078,43 TL borçlu oldukları, 38.078,43 TL yönünden yerinde olmadığı, kredi sözleşmesinin teminatı olan ve üzerlerinde rehin tesis edilen 20 adet aracın rehinlerinin terkini talebinin dava tarihi itibarıyla 38.078,43 TL’lik borcu karşılayacak kadar devam etmesi gerektiği; birleştirilen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 Esas sayılı dosyasında dava konusu edilen bononun 38.806,11 TL’sini aşan kısmı nedeniyle davacıların borçlu olmadıkları, ancak yapılan icra takibi nedeniyle davacı şirketçe ödeme yapıldığından fazladan ödenen 41.354,79 TL’nin davalı bankadan istirdatı gerektiği; birleştirilen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 Esas sayılı dosyası yönünden davacıların bu konuda ayrı bir dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı; birleştirilen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/363 Esas sayılı dosyasında davacı şirketin 153,00 TL zararı bulunduğu, davacının bu zararının kusuru bulunan davalı bankadan talep edebileceği bildirilmiştir.
Uyuşmazlık asıl ve birleşen davalarda, davalı banka ile davacı şirket ile … arasında imzalanan 13.05.2009 tarihli “ticari kredi ödeme planı” başlıklı belgenin niteliği, söz konusu geri ödeme planına konu borcun fazla hesaplanıp hesaplanmadığı, işbu kredi borcunun dava tarihi itibarıyla ödenip ödenmediği, fazla ödeme varsa davacıya iadesi gereken bir miktarın bulunup bulunmadığı, dava konusu rehinli araçların teminat vasfının ortadan kalkıp kalkmadığı, takip dosyasında kredi borcunun kapatılmış ise TCMB’ye bu konuda bildirimde bulunulması hususunda davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı, asıl davada verilen rehinli araçların paraya çevrilmesi için başlatılacak icra takibinin durdurulmasına dair mahkemece verilen tedbir kararına rağmen davalı tarafından başlatılan rehinin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinde davacının aracının yakalanıp bağlanması sebebiyle herhangi bir zararının bulunup bulunmadığı, varsa miktarı konularında toplanmaktadır.
Davalı Banka ile davacı asıl borçlu şirket … … … Tur.Tic.Ltd.Şti. Arasında 18.02.2008 tarihli 500.000 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi akdedilmiş olup, sözleşmenin davacı … tarafından 500.000 TL İimitle müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, davacı …’ın sözleşmede kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı görülmüştür.
Davacı şirketin kullandığı kredilerin aynı çatı altında toplanması amacıyla davalı banka tarafından 13.05.2009 tarihli belgenin imzalatıldığını, davacılar vekilinin asıl iddiasının 26 araç için 15.05.2009 tarihinden önce yapılan ödemelerden kalan anapara toplamının 445.051,98 TL olduğunu, 13.05.2009 tarihli (yeniden yapılandırma ile ilgili) taksit tablosunun düzenlenmesinde esas alınan ana para tutarının 500.751,00 TL olduğunu ve bu suretle (500.751,00-445.051,98 =55.699,02 TL anaparanın fazla hesaplandığını iddia etmiş, davalı banka ise davacı şirkete kullandırılan kredilerin yeniden yapılandırılmadığını veya birleştirilmediğini savunarak, davacı şirkete 13.05.2009 tarihinde 500.751,00 tarihli yeni bir kredi kullandırıldığını savunmuştur. İlk derece mahkemesince yargılama sırasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının daha önce kullanmış olduğu kredilerden kaynaklanan borcu tasfiyeye yönelik kredi ilişkisinin 13.05.2009 tarihli davacı şirketin ve yetkilisinin imzasının bulunduğu belge ile yeniden yapılandırıldığı kabul edilmiştir.
Öncelikle davacılar vekilince 26 araç için 15.05.2009 tarihinden önce yapılan ödemelerden kalan anapara toplamının 445.051,98 TL olduğunu, 13.05.2009 tarihli (yeniden yapılandırma ile ilgili) taksit tablosunun düzenlenmesinde esas alınan ana para tutarının 500.751,00 TL olduğu ve bu suretle (500.751,00-445.051,98 =55.699,02 TL anaparanın fazla hesaplandığı, davacının içinde bulunduğu zor durumdan faydalanılarak davalı bankaca tek taraflı düzenlenen 13.05.2009 tarihli belgenin imzalatıldığı, dolayısıyla işbu kredi ödeme belgesinin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 21. Maddesi anlamında gabin iddiasında bulunulmuş ise de davacı tarafından fazla hesaplanan kredi miktarı 55.699,02 TL olarak ileri sürüldüğüne göre; gabinde objektif unsur olarak tanımlanan edimler arasındaki aşırı oransızlığın somut olayda gerçekleşmediği, aynı gerekçeyle koşulları oluşmadığından aynı Kanunun 24. maddesinde düzenlenen hata ve/veya 28.Maddesinde düzenlenen hileden de söz edilemeyeceği kabul edilmiş, davacının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Diğer taraftan, davalı bankaca davacıya kullandırılan uyuşmazlık konusu kredinin dayanağı 13.05.2009 tarihli belgenin niteliğine gelince;
Bilindiği üzere, borcun yenilenmesi (tecdit) TBK’nın 133. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, Madde 133/1 de “Yeni bir borç ile mevcut bir borcun sona erdirilmesi ancak tarafların bu yöndeki açık bir iradesi ile olur” hükmü bulunmaktadır. Maddenin 2.fıkrasında ise “Mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi yada yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz” hükmünü içermektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11/11/2015 tarih ve 2015/3-2591 esas, 2015/2584 karar sayılı ilamında da “Tecdid (borcun yenilenmesi), eski borcun, yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilmesidir. Eski ve yeni borçlar arasında hukuki sebep bakımından herhangi bir fark mevcut değilse, bahis konusu olan yenileme değil, bir borç ikrarıdır. Fakat mevcut borçta herhangi bir değişiklik yapmakla, borç yenilenmiş olmaz. Örneğin tarafların sadece borç miktarını veya ifa şartlarını değiştirmeleri yenileme için yeterli değildir; bu tür değişiklikler, mevcut borç ilişkisinin hukuki sebebinde de değişiklik yapılmadıkça yenileme niteliğinde kabul edilemez. Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut uyuşmazlıkta; 13.05.2009 tarihinde davacıya kullandırılan 500.751,00 TL tutarındaki kredinin, daha önce kullandırılan kredilerin yeni vade ve yeni faiz oranı üzerinden kullandırılan krediye ait düzenlenen 13.05.2009 tarihli ödeme planında belirlenen taksitler halinde ödemeleri kararlaştırılmıştır. 13.05.2009 tarihli kredi ister yapılandırma kredisi isterse yeni bir kredi olarak nitelendirilsin, uyuşmazlığa konu “ erken ödeme ücretleri “tahsili yönünden bu hususun sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Dairemizce 13.05.2009 tarihli kredinin yapılandırma kredisi mi yeni bir kredi mi olduğuna ilişkin nitelendirmenin uyuşmazlığa konu erken ödeme ücretleri tahsili yönünden sonuca bir etkisi bulunmadığından kredinin nitelendirilmesi yoluna gidilmemiştir.
İlk derece mahkemesince usul ve yöntemine uygun olarak alınan, Dairemizce dosya kapsamına ve oluşa uygun, objektif, ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan 07.11.2016 tarihli ve bankacı … ile hukukçu Av. … Kirkil tarafından davalı bankanın kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi heyet raporunda; davacı şirketin daha önce kullandığı krediler için tarafların bu kredilerin kapatılıp tek bir kredi altında toplanması hususunda anlaşmaya vardığı, söz konusu kredilerin kapama bakiyelerini karşılayacak şekilde tespit edilen tutar üzerinden, yeni bir ödeme planı oluşturulduğu, yeni ödeme planında hem vadede hem de faiz oranında değişikliğe gidildiği, davalı Bankanın, birden fazla kredinin tek bir çatı altında birleştirilmesi söz konusu olduğu için bu işlemi ödeme planı üzerinde yapmaktan ziyade, aç-kapat yöntemini benimseyerek kullandırdığı yeni kredi ile eski kredileri tasfiye etme yolunu tercih ettiği, bir başka anlatımla, refinansman yöntemiyle eski kredileri kapattığı, kaldı ki, 13.05.2009 tarihli kredi ister yapılandırma kredisi isterse yeni bir kredi olarak nitelendirilsin, uyuşmazlığa konu “ erken ödeme ücretleri “tahsili yönünden bu hususun bir öneminin bulunmadığı; zira, bankanın erken ödeme ücreti tahsil edebilmesi için kredi müşterisi tarafından fiilen yapılacak bir ödeme ile mevcut kredilerin kapatılması, bir başka anlatımla, yapılacak ödeme tutarında Bankanın kasasına fiili bir para girişinin olması gerektiği, davaya konu olayda olduğu gibi, Bankanın fiili bir para girişi olmadan kredi müşterisi adına yeni bir kredi tanımı yapıp bu kredi ile önceki kredileri kapatması, kapanan kredinin “erken kapatılmış” olduğu anlamına gelmekten ziyade, kredinin vade, faiz oranı ve taksit tutarları yönünden yeni bir yapıya kavuşturulduğunu ifade ettiği, davalı bankanın haklı bir nedene dayalı olmaksızın davacıdan tahsil edilen tutarlar toplamının 21.918,93 TL olduğunun açıkça ortaya çıktığı, Bankanın erken ödeme ücreti tahsil edebilmesi kredi kullanan tarafın fiilen yapacağı ödeme ile vadeden önce krediyi kısmen veya tamamen kapatması, dolayısıyla öngörülemeyen bu fon girişi nedeniyle Bankanın gelir-gider dengesinde bir olumsuzluğun söz konusu olması gerektiği, bir diğer açıdan, erken ödeme ücretine tabi tutulan kredilerde, taraflar arasındaki kredi ilişkisi kısmen veya tamamen sona erdiği, kredi müşterisinin Bankadan kullanmış olduğu bir veya birkaç kredisini tek bir kredi altında toplamak amacıyla veya düşen faiz oranlarından yararlanmak amacıyla, Banka tarafından kullandırılan yeni bir kredi ile kapatması işlemi, Bankacılık uygulamasında ” kredinin erken kapatılması “olarak değil” kredinin refinansmanı olarak değerlendirildiği, kredinin refinansmanı işleminde taraflar arasındaki kredi ilişkisi son bulmayıp yeni vade ve yeni faiz oranı üzerinden belirlenen taksitler halinde ödemelerin devam ettiği, dava konusu olayda, davacının kullanmış olduğu kredilerin davalı banka tarafından 13.05.2009 tarihinde kullandırılan yeni bir kredi ile kapatılmış ve yeni kullandırılan kredi için düzenlenen ödeme planı doğrultusunda taraflar arasındaki kredi ilişkisinin devam ettiği, kullandırılan yeni kredinin faiz oranının kapatılan kredilerin faiz oranlarından daha düşük düzeyde olması, davalı Bankaya, kapatılan krediler üzerinden erken ödeme ücreti tahsil etme hakkını vermediği, davalı Bankanın kendi inisiyatifi doğrultusunda ve yapması gereken maliyet analizleri doğrultusunda yüksek oranlı kredileri daha düşük bir oran üzerinden yenilemeye karar verdikten sonra, bu işlem dolayısıyla zarara uğrayacağını beyanla ayrıca ” erken ödeme ücreti ” tahsil etmesinin, ancak, bu hususu davacı ile müzakere etmiş olmasına ve bu hususta davacının açık mutabakatının temin edilmiş olmasına bağlı olduğu, davaya konu olayda ise, davalı Bankanın, kullandırılan yeni kredi ile kapatılan krediler üzerinden erken ödeme ücreti alacağı ve alacağı bu ücretin tutarları hususunda davacıyı bilgilendirip açık mutabakatını temin ettiğine dair dava dosyasına herhangi bir belge sunamadığı, nitekim, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 34.9. maddesinde kredinin erken kapatılması halinde Bankanın erken kapama ücreti tahsil edebileceği hükme bağlanmış ise de, bu maddede kredinin refinansman yoluyla kapatılması halinde bu işlemin kredinin erken kapaması olarak kabul edilip erken ödeme ücretine tabi olacağına dair bir düzenlemeye yer verilmediği, erken kapama adı altında yapılan tahsilatların yasal ve akdi bir dayanağının bulunmadığı, Raporun 3.1.1.2. maddesinde değinildiği üzere, davalı Bankanın erken ödeme ücreti tahsil edebilmesi için, davacı tarafından fiilen yapılan ödeme ile kredinin kısmen veya tamamen kapatılmış olmasının zorunluluk arz etmediği, davaya konu olayda, davacı tarafça 03.06.2011 tarihinde gönderilmiş bulunan 245.000 TL tutarındaki havaleden geciken taksit tutarı tenzil edildikten sonra kalan 225.000 TL kredi borcuna mahsup edildiği ve bu mahsup işlemi ile birlikte taraflar arasındaki kredi ilişkisinin 225.000 TL’lik kısmının son bulduğu, benzer şekilde, davacı tarafça 04.07.2011 tarihinde gönderilen havalenin 16.853 TL’lik kısmının kredi borcuna mahsup edildiği ve taraflar arasındaki kredi ilişkisinin bu tutarda son bulduğu, erken ödeme ücreti tahsiline esas her iki ödeme de davacı tarafından Bankaya fiilen yapıldığı, bu nedenle kredilerin vadesinden önce kısmen kapatılmış olması sebebiyle davalı Bankaya bir fon girişi olduğu, öngörülemeyen bu fon girişi nedeniyle davalı Bankanın gelir-gider dengesinde ortaya çıkması; bir başka anlatımla, erken ödeme nedeniyle elde edilen fon tutarını aynı koşullar ve faiz oranı ile kullandıramaması ihtimalinde Bankanın bir gelir kaybına uğramasının muhtemel olduğu, dolayısıyla, Bankanın bu gelir kaybını telafi etmek için vadeden önce yapılan erken ödeme dolayısıyla ” erken ödeme komisyonu” talep etme hakkının bulunduğu, nitekim, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 34.9. maddesinde kredinin erken kapatılması halinde Bankanın erken kapama ücreti tahsil edebileceği hükme bağlanmış olup bu hüküm söz konusu tahsilatın akdi dayanağını oluşturduğu, farklı oran ve formüllerde olmakla birlikte diğer Bankaların tamamı erken ödeme halinde erken ödeme ücreti talep etmekte olup bu tahsilatın %2 ile % 10 arasında değişen oranlarda yapıldığı, diğer Bankaların tahsilat oranları da dikkate alındığında, davalı Bankaca yapılan %3 düzeyindeki erken ödeme ücretinin makul bir düzeyde olduğu, sektörde uygulanan oranlar üzerinde fahiş bir oranda bulunmadığı kanaatine varılmış olup, bu sebeple davalı Bankaca erken ödeme komisyonu olarak tahsil edilen davaya konu tutarların iadesi yönündeki davacı isteminde haklılık payı bulunmadığı, davalı bankaca kullandırılan krediler sebebiyle tahsil edilen toplam 1.600,00 TL masrafın makul düzeyde olduğu, tahsil edilen masraf tutarı olan 1.600,00 TL nin davacı şirkete kullandırılan toplam kredi tutarı olan 566.950,00 TL ye oranı yaklaşık %0 binde 3 seviyesinde olup bu oranın makul olduğu, 13.05.2009 tarihinde davacıya 500.750,00 TL tutarında kullandırılan kredi ile davacıya ait diğer kredilerin tasfiye edildiği, davalı bankanın 13.05.2009 tarihinde kapatmış olduğu kredilerden erken ödeme ücreti adı altında akdi ve yasal bir dayanağı olmayan 21.918,93 TL tutarında tahsilat yapmamış olsa idi davacıya kullandırılacak kredinin 500.751-21.918,93=478.832,07 TL olduğu, davacının asıl davada dava tarihinde davalı bankaya olan borcunun 38.078,43 TL olarak belirlenmiştir. Şu halde davacıdan davalı bankaca davacıdan hangi sebeple tahsil edildiği anlaşılamayan ancak bilirkişi raporuna göre davacı şirkete 13.05.2009 tarihli belge ile kullandırıldığı belirlenen 500.750,00 TL meblağlı kredi miktarından “erken kapama ücreti” olarak tahsil edildiği belirlenen 21.918,93 TL’den davacının borçlu olmadığı anlaşılmıştır. Ne var ki, asıl davada dava değeri olarak gösterilen 75.500 TL üzerinden borçlu olunmadığının (menfi tespit) tespiti istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince hükme esas alınan … tarafından düzenlenen raporda davacı şirketin davalı bankaya dava tarihi itibarıyla borçlu olduğu miktarın 38.078,43, TL borçlu olmadığı miktar ise 37.421,57 TL olarak belirlendiği halde ilk derece mahkemesince sehven davacı şirketin aslında davalı bankaya borçlu olduğu miktar olan 38.078,43 TL üzerinden davalı bankaya borçlu olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiş, davalı vekilinin bu sebeple istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Yine, birleşen Ankara 10. ATM’nin 2011/854 Esas sayılı dosyasında; birleşen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 Esas sayılı dava dosyasına konu Ankara 24. İcra Müdürlüğü’nün 2011/10985 Esas sayılı dosyasında 06.09.2011 tarihinde başlatılan kambiyo senetlerine özgü icra takip dosyasında toplam 75.041,03 TL’nin takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek %15 reeskont faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiği, davacı borçlunun 19.09.2011 tarihinde ihtirazi kayıtla toplam 86.266 TL ödemek suretiyle icra borcunu kapattığı, krediye uygulanacak akdi faiz oranının %16,80 temerrüt faizi oranının ise %70 olduğu, 04.07.2011 tarihi itibarıyla davacı şirketin davalı bankaya olan borcunun 38.078,43 TL olarak tespit edildiği, davacı şirkete ve davacı kefil …’a gönderilen Yenimahalle 3. Noterliği’nin 09.08.2011 tarihli ihtarnamesi ile 74.121,56 TL nin 24 saat içinde ödenmesinin ihtar edildiği, davacının 12.08.2011 tarihi itibarıyla temerrüde düştüğü, davalı bankanın takip tarihi itibarıyla talep edebileceği miktarın toplam 39.726,34 TL olduğu, tespit edilmiş, davacı şirket ve davacı … aleyhine Ankara 24. İcra Md. 2011/10985 E. Sayılı dosyasından başlatılan takip tarihi itibariyle hesaplanan toplam 39.726,34 TL matrah üzerinden icra takibine geçebileceği, fazlasını talep edemeyeceği, böylece, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar sonucunda, davacı şirketin yaptığı 19.09.2011 tarihli ödemeden 41.325,40 TL”’sinin ve 02.12.2011 tarihli ödemeden 29,39 TL”’sinin olmak üzere toplam 41.354,79 TL’sinin davalıdan istirdadı gerektiği, belirlenmiş olmakla, ilk derece mahkemesince alınan hüküm kurmaya ve denetime elverişli bu rapor sonucunda davanın kısmen kabulü ile toplam 41.354,79 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizleriyle birlikte hüküm kurulmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.
Ayrıca, davacılar vekili, işbu birleşen dava dosyasında davalı banka yararına hem nispi hem de maktu olmak üzere iki ayrı vekalet ücretine hükmedilmiş olmasını da istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Eldeki birleşen dava davacı şirket, … ve … tarafından davalı bankaya karşı açılmış olup menfi tespit istemine konu dava ve icra takip dosyasına konu bonoda davacı …’ın sıfatı bulunmadığı gözetilerek ilk derece mahkemesince adı geçen davacının aktif husumet ehliyetinin yokluğu sebebiyle davanın reddi ile davalı banka yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2. Maddesi gereği maktu ve yine davada reddolunan kısım üzerinden davalı banka yararına Tarifenin 13/1. Ve 13/2 maddeleri gereği ayrıca nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de ret sebepleri farklı olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2. Maddesi uyarınca doğru görülmüş, davacılar vekilinin istinaf sebebine itibar edilmemiştir.
Son olarak HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme sonunda; birleşen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 Esas sayılı dava dosyasında dava ve takip konusu bonoya dayalı olarak borçlu olunmadığının tespiti istemiyle açılan davada bono meblağı olan 500.000,00 TL üzerinden ilk derece mahkemesince harcın tamamlatılarak 18.12.2018 tarihinde 7.250,00 TL tamamlama harcı yatırılmış ise de ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile borçlu olunmadığına hükmedilen 461.193,89 TL üzerinden belirlenen 31.504,15 TL nispi karar harcına hükmedilmek gerekirken yanılgılı değerlendirme ile istirdadına karar verilen toplam 41.354,79 TL üzerinden hesaplanan 2.824,95 TL nispi karar harcına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Harç kamu düzenine ilişkin olup aleyhe hüküm kurma yasağının istisnalarından biri olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 355. Maddesindeki kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme sonucunda ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesince birleşen bu dosyada nispi karar harcına ilişkin hükmün kaldırılması gerekmiştir.
Öte yandan, birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/111 Esas sayılı dosyasındaki dava, … Bankasında tutulan kayıtların düzeltilmesine ilişkin tespit davasında davalı vekilinin istinaf sebepleri yönünden yapılan incelemede; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan raporda belirlendiği üzere, davacı şirketin davalı Bankaya olan borcunun, Ankara 24.İcra Müdürlüğü nezdinde 2011/10985 esas sayılı dosyasından başlatılan takip neticesinde 21.09.2011 tarihinde kapatılmış olmasına karşın;… Bankası tarafından davacı şirkete hitaben yazılan 12.12.2011 tarihli yazı ekinde yer alan listede davacının davalı banka nezdinde ” Tasfiye Olunacak Alacaklar” hesabında izlenmekte olan 76.441 TL tutarında borç bulunduğunun kayıtlı olduğu, … Bankasının söz konusu yazısına göre, davalı Banka takip borcunu tahsil etmiş olmasına karşın, risk kaydının silinmesi için … Bankasına bildirimde bulunmadığı, davalı Banka tarafından ….. Risk Merkezi Müdürlüğüne hitaben yazılan 24.05.2012 tarihli yazısına göre, icra dosyasından tahsil edilen tutar istirdat davası nedeniyle ilgili hesaplara aktarılmayıp blokede tutulduğu, 21.09.2011 tarihinde yapılan tahsilat ile birlikte icra dosyası borcu tahsil edilmiş ve icra dosyasının kapatıldığı, davacının icra dairesine ödediği tutarın istirdadına ilişkin olarak açmış olduğu davanın sonucu ne olursa olsun bu durumun değişmeyeceği zira, dava neticesinde davacı taraf haklı bulunursa davalı Bankanın tasfiye olunacak alacaklar hesabındaki borç kaydını sileceği ve tutarı davacıya ödeyeceği, aksi halde davanın Banka lehine sonuçlanması halinde blokedeki para tasfiye olunacak alacaklar hesabına aktarılıp riskin tasfiye edileceği, sonuçta, her iki halde de tasfiye olunacak alacaklar hesabındaki kaydın silinmesinin gerekeceği, bu husus dikkate alındığında, davalının … Bankasına yazdığı yazıdaki beyanlara katılma imkanı bulunmadığı, davalı Banka, açılmış olan istirdat davası nedeniyle icra dosyasından tahsil ettiği tutarı blokeye almakta haklı gerekçeye dayanmakla birlikte, muhasebe tekniği gereği, tasfiye olunacak alacaklar hesabındaki borç tutarını da bu hesaptan çıkararak “muhtelif alacaklar” hesabına alması ve akabinde, davacının ” tasfiye olunacak alacaklar hesabındaki borç kaydının” silinmesi için … Bankasına bildirimde bulunmasının zorunluluk arz ettiği, aksine hareketle, davalının tahsil ettiği tutarı blokede tutup takip hesaplarındaki borç kaydını aynen muhafaza etmesinin, davacının ticari itibarını zedeleyici bir sonuç doğuracağı, nitekim, alacağını tahsil etmiş olmasına karşın davalının … Bankasına bildirimde bulunmâmış olmasından kaynaklı olarak kredibilitesinde meydana gelen olumsuzluğun … Bankası nezdindeki kredi limitinin yenilenmemesinde kendisini gösterdiği, dolayısıyla, icra dosyasındaki alacağını tahsil eden Bankanın, açılmış bulunan istirdat davasını gerekçe göstererek risk kaydının silinmesi için … Bankasına bildirimde bulunmadığı gözetildiğinde davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmış olmakla davalı banka vekilinin istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/363 Esas sayılı dava dosyasında; Davacı … … Ltd. Şti., 26.08.2011 tarihinde Ankara 24. İcra Md. 2011/10853 E. sayılı dosyasından başlatılan rehnin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi ile ilgili olarak Ankara 18. Asliye Tic. Mah. 2011/277 E. (12. Tic. Mahk. 2014/933 E.) sayılı dosyasından 11.08.2011 tarihinde tedbir kararı verilmiş olmasına rağmen bankanın tedbir kararına aykırı şekilde … plakalı aracı yakalatarak otoparka çektirdiğini, bu nedenle müşterinin elinden alınan kiralık araç olması nedeniyle ikame araç temini için 70,00 TL ve aracın çekildiği … da 83,00 TL ücret ödenmek suretiyle 153,00 TL zarara uğradıklarını iddia ederek 153,00 TL maddi zararının tazminini talep etmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2. fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı üç bin Türk Lirasıdır. 01/01/2020 tarihinden itibaren ise bu sınır 5.390,00 TL’dir. Davacı tarafından dava konusu edilen ve ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan maddi tazminat tutarı 153,00 TL olması nedeniyle 08/07/2020 tarihli karar kesin niteliktedir. Kesin olan kararlara karşı HMK’nun m.346/1 hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nun 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme neticesinde Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai bir karardır. (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf sayfa 176). Bu durumda HMK’nun 352. maddesindeki düzenleme gereğince mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden red kararına karşı miktar gözetildiğinde temyiz yolu açık değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih ve 2017/3597 Esas 2018/5 Karar sayılı ilamı).

Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl dava dosyasında davalı vekilinin öteki, davacı vekilinin tüm, birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/111 esas sayılı dava dosyasında davalı vekilinin tüm, istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. Maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine, birleşen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 Esas sayılı dava dosyasında davacı vekilinin ve davalı vekilinin öteki istinaf sebeplerinin ayrı ayrı esastan reddine, HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme sonunda taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesince kurulan nispi karar harcı yönünden ve asıl dava dosyasında davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile davacının borçlu olmadığı miktara yönelik hükmün duruşma açılmasına gerek görülmeksizin HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılarak asıl davada davacıların davalıya 37.421,57 TL borçlu olmadığının tespitine dair ve birleşen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 Esas sayılı dava dosyasında ise menfi tespit davasında borçlu olunmadığına karar verilen miktar üzerinden alınması gereken 31.504,15 TL harçtan başta peşin alınan 148,50 TL ve daha sonra ıslah ile tamamlanan 1.118,58 TL ve yatırılan 7.250,00 TL tamamlama harcı toplamı 8.517,08 TL’nin mahsubu ile bakiye 22.987,07 TL’nin davalı bankadan alınarak hazineye gelir kaydına, dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiş,
birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/363 Esas sayılı dava dosyasında davalı vekilinin istinaf başvurusunun, hüküm altına alınan maddi tazminat tutarı miktar itibarıyla kesin olduğundan HMK’nın 352. Maddesi gereği usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/363 Esas sayılı dava dosyasında ilk derece mahkemesi hükmü, HMK’nun 341/2. maddesi gereğince, miktar itibarıyla kesin olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352. maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Davalı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
3-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Asıl davada davacılar vekilinin, birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/111 esas sayılı dava dosyasında davalı vekilinin tüm istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği; asıl davada davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği; birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/111 esas sayılı dava dosyasında davalı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Asıl davada davacı vekilinin birleşen davada davalı vekilinin Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/111 Esas sayılı dava dosyaları yönünden istinafa başvuran taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf giderlerinin başvuran taraflar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
C) 1-Asıl davada davalı vekilinin, istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-Birleşen Ankara 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 Esas sayılı dava dosyasında taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzenine aykırılık yönünden ayrı ayrı KABULÜNE,
3-Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.07.2020 tarih ve 2018/512 Esas 2020/302 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca asıl davada verilen hüküm ile birleşen Ankara 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 Esas sayılı dava dosyasında bakiye karar harcına yönelik hüküm yönünden KALDIRILMASINA,
D)1-ASIL DAVADA;
Davacı …’ın davasının husumet nedeniyle REDDİNE,
Davacılar … … … Ltd. Şti. ve …’ın davalarının kısmen kabulü ile, davacıların davalı banka tarafından talep edilen alacağın 37.421,57 TL’sinden borçlu olmadığının TESPİTİNE,
Davacıların araçlar üzerindeki rehinlerin kaldırılması taleplerinin konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
Davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Asıl davada vekalet ücreti ve harçlar;
-492 sayılı sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği davada kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 2.556,26 TL harçtan başta peşin alınan 1.121,18 TL harcın mahsubu ile kalan 1.435,1 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
-Yargılamada vekil ile temsil olunan davacılar … … Ltd. Şti ve … yararına davada kabul edilen kısım üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. ve 13/2. Maddeleri gereğince hesaplanan 9.200,000 TL vekalet ücretinin davalı bankadan alınarak davacılara verilmesine,
-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı banka yararına davada reddolunan kısım üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. ve 13/2. Maddeleri gereğince hesaplanan 9.200,000 TL vekalet ücretinin davacılar … … Ltd. Şti ve …’dan alınarak davalı bankaya verilmesine,
-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı banka yararına, davacı … tarafından açılan davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş olduğu ve ret sebeplerinin farklı olduğu gözetilerek karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2. Ve 7/2. Maddeleri gereğince belirlenen 9.200,000 TL maktu vekalet ücretinin davacılar … … Ltd. Şti ve …’dan alınarak davalı bankaya verilmesine
-Davacı tarafça başta peşin yatırılan 1.121,18 TL nispi karar harcı ile 18.40 TL başvuru harcının davalıdan alınarak kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacılar … … Ltd. Şti ve …’a verilmesine,
2-Birleşen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/854 Esas sayılı dosyasında;
Davacı …’ın davasının husumet nedeniyle REDDİNE,
Davacılar … … … Ltd. Şti ve …’ın davalarının kısmen kabulü ile; davacıların dava konusu senedin 38.806,11 TL’si dışında kalan 461.193,89 TL’sinden borçlu olmadıklarının tespiti ile, davacı … … … Ltd. Şti tarafından icra takibi sonucu fazladan ödenen bedelin faiz, icra harç ve masrafları ile birlikte toplam tutarı olan 41.354,79 TL’sinin; 41.325,40 TL’sine 19/09/2011 tarihinden itibaren, 29,39 TL’sine 02/12/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı bankadan alınıp davacı şirkete verilmesine,
Davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/854 esas sayılı dosyasında vekalet ücretleri ve harçlar;
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği menfi tespit davasında borçlu olunmadığına karar verilen miktar üzerinden alınması gereken 31.504,15 TL harçtan başta peşin alınan 148,50 TL ve daha sonra ıslah ile tamamlanan 1.118,58 TL ve yatırılan 7.250,00 TL tamamlama harcı toplamı 8.517,08 TL’nin mahsubu ile bakiye 22.987,07 TL’nin davalı bankadan alınarak hazineye gelir kaydına,
-Davacılar … … Ltd. Şti ve … kendilerine vekil ile temsil ettirdiklerinden A. A. Ü. T. gereğince hesap ve takdir edilen 6.176,12 TL avukatlık ücretinin davalı bankadan alınarak anılan davacılara verilmesine,
-Davalı banka kendisini vekil ile temsil ettirdiklerinden AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 4.915,02 TL avukatlık ücretinin davacılar … … Ltd. Şti ve …’dan alınarak davalı bankaya verilmesine,
-Davalı banka kendisini vekil ile temsil ettirdiklerinden AAÜT gereğince reddedilen davacı …’ın davası nedeniyle hesap ve takdir edilen 3.400,00 TL avukatlık ücretinin davacı …’dan alınarak davalı bankaya verilmesine,
-Davacı tarafça başta peşin yatırılan 148,50 TL ve daha sonra ıslah ile tamamlanan 1.118,58 TL ve yatırılan 7.250,00 TL tamamlama harcı toplamı 8.517,08 TL’nin kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
E)1-Taraflarca peşin yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
2-Asıl davada davalı tarafından yatırılmış olan 650,28 TL istinaf nispi karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran davalı tarafa iadesine,
3-Birleşen Ankara 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 Esas sayılı dava dosyasında; istinafa başvuran davalı vekili tarafından yatırılan 706,23 TL istinaf nispi karar harcının davalı tarafa, 54,40 TL istinaf maktu karar harcının davacı tarafa kararın kesinleşmesi ve talep halinde iadesine,
4-Asıl davada istinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 148,6 TL giderinin istinafa başvuran davacılar … … Ltd. Şti ve …’dan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Birleşen Ankara 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 Esas sayılı dava dosyasında kaldırma kararının şekli ve niteliği gözetilerek istinaf başvuru giderlerinin başvuran taraflar üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; asıl davada ve birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/363 Esas sayılı dava dosyasında uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, birleşen Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/854 Esas sayılı ve birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/111 Esas sayılı dava dosyasında HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/10/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.