Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1292 E. 2022/904 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 20 Esas 2022/ Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1292
KARAR NO : 2022/904

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2019
NUMARASI : 2015/834 Esas 2019/1181 Karar
DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 15/12/2015
KARAR TARİHİ : 29/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/06/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … Girişimci Şubesi ile dava dışı … Tasarım Dekorasyon ve inşaat Sanayi Ticaret Anonim Şirketi arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığını ve ticari kredi kullandırıldığını, davalılar …, …, … ve …’nun sözleşmelerin müteselsil kefili olduklarını, borçlu şirketin Ankara 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1406 esas sayılı dosyası ile iflasın ertelenmesi talebinde bulunduğunu, Mahkeme tarafından şirket hakkında yapılan takiplere ilişkin olarak 18.09.2015 tarihinde ihtiyati tedbir kararı alındığını, borçlu şirket ve kefillerine hitaben keşide edilen muacceliyet ihtarnamesinde müvekkili bankanın nakdi alacağının tahsili ile gayrinakdi alacağının depo edilmesi ihtarında bulunduğunu, ihtara rağmen borcun ödenmediğinden Ankara 5.İcra Müdürlüğünün 2015/24771 sayılı dosyası ile 4.105.834,91 TL nakdi, 1.400 TL gayrinakdi olmak üzere toplam 4.107.234,91 TL üzerinden icra takibine geçildiğini, davalıların itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davalıların itirazının haksız ve yersiz olduğundan itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, 20/02/2008 tarihli genel kredi sözleşmesindeki imzanın davalılardan …’na ait olmadığını, kefaletin geçerli olmadığını, müvekkilinin maliki olduğu gayrimenkuller üzerine 1.200.000 TL limitle ipotek verdiğini, ipotek işleminin vekaletle … tarafından yapıldığını, davacının ipotek akdinin 3. maddesine istinaden müvekkilini müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu tutmakla birlikte, ipotek işlemi için verilen vekaletnamede müvekkilinin …’nu “borçtan dolayı diğer hissedarlarla birlikte yek diğerimize müşterek borçlu ve müşterek müteselsil kefil olmaya” yetkili kılındığını, yetkinin diğer hissedarlarla birlikte hissedarlardan birisinin borcuna müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmaya ilişkin olduğunu, cümle içinde geçen “yekdiğerimize” ifadesinin son derece açık olduğunu, dolayısıyla müşterek borçlu müteselsil kefil olma yetkisinin bilinci olarak “sadece hissedarların borcuna olmak kaydıyla sınırlı olarak” verildiğini, bu sınırın aşılarak tapuda hissedar olmayan üçüncü kişilerin borcuna müşterek borçlu/müteselsil kefil olma yetkisi verilmediğini, dava konusu olayda kredi kullanan … Tasarım Dekorasyon ve İnş. San. Tic. A.Ş.’nin tapuda hissedar olmadığını, dolayısıyla ipotek tesisi için verilmiş vekaletname ile müvekkilinin kullanılan krediye “müşterek borçlu/müteselsil kefil yapılmasının” olanaksız olduğunu, diğer yandan davacı alacaklının Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/478 D.İş sayılı ihtiyati haciz başvurusunda müvekkili …’nun 1.110.000 TL borcu bulunduğunu kabul ve beyan ettiğini, kabul anlamına gelmemek üzere ipotek belgesindeki müşterek borçlu/müteselsil kefil olma yetkisi geçerli olsa dahi tutarının 1.200.000 TL olduğunu, yine kabul etmemek kaydıyla Genel Kredi Sözleşmesi nedeniyle varlığı iddia olunan müşterek borçlu-müteselsil kefalet geçerli olsa dahi tutarının 1.110.000 TL olduğunu, dolayısıyla davacının tüm iddiaları doğru olsa dahil müvekkili …’nun sorumluluğunun 2.310.000 TL ile sınırlı olduğunu, buna rağmen müvekkili aleyhine 4.107.234,91 TL üzerinde dava konusu icra takibinin yapılmış olmasının alacaklının kötü niyetini gösterdiğini, davacı alacaklının kat tarihi itibariyle kredinin katını haklı gösteren hukuki bir durum olmadığını, davacının krediyi kat etmeden önce elinde bulundurduğu teminat senedini Ankara 5.İcra Müdürlüğünün 2015/21873 sayılı dosyasından 5.750.000 TL üzerinden takibe koyduğunu, davacının krediyi kat etme gerekçesinin bulunmadığı ve istediği faiz oranının fahiş olduğuna ilişkin itirazın Ankara 35.Noterliğinin ihtarnamesiyle davacıya bildirildiğini, bu nedenle davacının temerrüt faizi uygulama hakkı bulunmadığı gibi temerrüt faizinin de fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı …, … ve …’nun yalnızca faiz oranına itiraz ettiklerinden alacak miktarı yönünden takibin kesinleştiği, faiz oranı yönünden yapılan incelemede bila tarihli 500.000 YTL tutarlı Genel Kredi Sözleşmesinin 5. maddesinde temerrüt faizi oranının cari faiz oranının % 50 ilavesi ile belirleneceği hükme bağlanmış olmakla birlikte, aynı maddede daha yüksek bir temerrüt faizi oranının ilan edilmiş olması halinde yüksek olan temerrüt faizi oranının istenebileceği hükme bağlandığı, en son akdedilen 28.04.2014 tarihli sözleşmenin 4. maddesinde, temerrüt faizi oranının akdi faiz oranının % 100 fazlası ile belirleneceği, cari faiz oranının akdi faiz oranından yüksek olması halinde ise, temerrüt faizi oranının cari faiz oranına % 100 ilave edilmek suretiyle tespit edileceği hükme bağlandığı, bankaca dosyaya sunulmuş olan faiz oranları listesine göre takip tarihi itibariyle geçerli cari (fiilen uygulanan) faiz oranı % 18 olarak ilan edilmiş olup bu orana göre alacağa tatbik edilmesi gereken temerrüt faizi oranı (% 18* 2=) % 36 olduğu bu nedenle davalıların faiz oranına itirazının TTK’nun 8. maddesi kapsamında yerinde olmadığı,
Davalı …’nun yalnızca 29.02.2008 tarihli 350.000 YTL tutarlı limit artırım sözleşmesinde 1.110.000 TL limitle kefalet imzası bulunduğu, limit artırım sözleşmesindeki … adına atfen atılmış imzanın adı geçene ait olmadığı iddia edilmiş olmakla birlikte yaptırılaN 19.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda 29.02.2008 tarihli limit artırım sözleşmesindeki imzanın …’na ait olduğu,davalı vekilinin söz konusu 1.110.000 TL rakamının sonradan sözleşmeye ilave edildiği iddiasını ispatlayamadığı, bu nedenle bu iddiaya itibar edilemeyeceği, Müteveffa …’nun kefaletinin 29.02.2008 tarihli limit artırım sözleşmesine ve bu sözleşme nedeniyle kullandırılacak kredilere ilişkin olduğu, dava dışı şirkete 24.10.2013- 23.06.2015 tarihleri arasında kullandırıldığı, kredilerin kullandırılma tarihleri dikkate alındığında bu kredilerin 19.04.2013 tarihli 7.000.000 TL ve 28.04.2014 tarihli 7.000.000 TL tutarlı kredi sözleşmelerine istinaden kullandırıldığı; davalı …’nun kefaletinin bulunduğu 29.02.2008 tarihli limit artırım sözleşmesine istinaden kullandırılmış ve takibe intikal etmiş bir kredinin bulunmadığı, takibe konu kredilerin tamamının davalı …’nun kefaletinin bulunmadığı 19.04.2013 ve 28.04.2014 tarihli sözleşmelere istinaden kullandırılmış olduğu,
Davacı ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanan 24.11.2009 tarihinde 2.000.000 TL, 15.12.2010 tarihinde 5.000.000 TL, 13.07.2012 tarihinde 5.000.000 TL, 27.03.2012 tarihinde 7.000.000 TL, 19.04.2013 tarihinde 7.000.000 TL tutarlarında toplam 26.000.000 TL limitli kredi mevcut ve davacı banka bu sözleşmelere istinaden kredi kullandırma imkanına sahip iken 28.04.2014 tarihinde tekrar 7.000.000 TL tutarında bir sözleşme alma ihtiyacı duymuş ve 2013 yılında kullandırılan bir adet kredi hariç diğer kredilerin tamamını 28.04.2014 tarihli kredi sözleşmesinin akdinden sonra kullandırdığı, bu durumun, davacı bankanın dava dışı asıl borçlu şirket ile olan kredi ilişkisini 28.04.2014 tarihli sözleşme tahtında sürdürmeyi tercih ettiğini açık bir şekilde gösterdiği, genel kredi sözleşmeleri çerçeve sözleşme niteliğinde olduğu için bu tür bir sözleşmeye istinaden kullandırılan kredinin kapatılmış olması sözleşmenin sona erdiği anlamına gelmemekte olup bu sözleşmeye dayalı olarak yeni kredi kullandırımı her zaman için mümkün olduğu; dolayısıyla, sözleşme fesh edilmediği müddetçe kefilin genel kredi sözleşmesine olan kefalet borcu devam edeceği, ancak yeni bir sözleşme/ler imzalandığı ve de önceki sözleşmede kefaleti bulunan kefilin ikinci ve müteakip sözleşmelerde kefaleti yok ise, bu halde, kendi kefaletinin bulunduğu sözleşmeden kaynaklı bir borcun mevcut olup olmadığı hususu önem kazanmakta; kefilin kefaletinin bulunduğu sözleşmeden kaynaklı bir borç yok ise bu halde kefaletinin bulunmadığı sözleşmelerden kaynaklı borçtan sorumlu tutulamayacağı, diğer bir ifadeyle davalının sorumluluğu aynı sözleşmeye dayalı yeni bir kredi kullandırılması halinde devam edecekken davacı banka tarafından davalının kefil olmadığı yeni bir sözleşme düzenlenmiş olması nedeniyle, yeni sözleşmeye dayanılarak kullandırılan kredi borçlarından davalının sorumlu tutulamayacağı,
Davalı … yönünden ipotek belgesine dayalı olarak sorumluluğun devam ettiği iddiası yönünden yapılan incelemede, ipotek belgesine dayanak vekaletnamede müteveffa … …’nu “borçtan dolayı diğer hissedarlarla birlikte yek diğerimize müşterek borçlu ve müşterek müteselsil kefil olmaya” yetkili kıldığı, yetkinin diğer hissedarlarla birlikte hissedarlardan birisinin borcuna müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmaya ilişkin olduğu, hissedar olmayan dava dışı şirkete kefil olma yetkisi içermediği bu nedenle ipotekten kaynaklı kefaletin geçersiz olduğu, bu nedenle davalı müteveffa … takibe konu borçtan sorumlu olmadığı anlaşılmakla bu yöndeki davanın reddi gerektiği, davacının icra inkar tazminat talebinin koşulları oluşmadığından ve davalı … mirasçılarının kötüniyet tazminatı taleplerinin ispatlanamadığından reddi gerektiği, anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 2015/24771 esas sayılı dosyasında davalılar …, … ve …na işleyecek faize yönelik itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmakla itirazın iptali ile bu davalılar yönünden takibin, takip şartları ile devamına, davacının müteveffa … mirasçıları … ve … yönünden davanın yerinde bulunmadığından reddine, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, davalı … miraçılarının kötü niyeti tazminatı talebinin, kanıtlanamadığından reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Asıl borçlu şirketle birden fazla kredi sözleşmesi imzalandığını, kullandırılan kredilerin ödenmesinin sözleşmeyi sona erdirmediğini, kredi sözleşmesi feshedilmediği sürece aynı sözleşmeye istinaden defalarca ve farklı miktarlarda kredi kullandırılabileceğini ve kefilin de sözleşme kapsamında sorumluluğunun devam edeceğini ve bu kapsamda davalı …’nun da sorumluluğunun bulunduğunu, yine davalı …’nun imzalamış olduğu ipotek resmi senedinde dava dışı şirketin kullanacağı krediye esas olmak üzere ipotek verildiğini, ipoteğin tek bir hesaba özgülenmediğini, ipotek senedi ile rehin sözleşmelerinin birbirinin eki olduğunu, …’nun da 3.200.000,00 TL limitle ipotek senedinden kaynaklı kefaletinin bulunduğu halde ilk derece mahkemesince hatalı değerlendirme yapılmak suretiyle …’nun herhangi bir kefaleti bulunmadığı belirtilerek ve davaya konu kredinin de …’nun kefili olduğu sözleşme kapsamında kullandırılmadığı gerekçeleriyle bu davalı yönünden verilen ret kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının kötü niyet tazminatının reddi yönündeki kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilleri … ve … lehine ayrı ayrı %20 tazminat verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve ayrıca davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptaline istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
22/11/2006 tarihli ve 24/11/2009 tarihli ipotek senetlerinin incelenmesinde; dava dışı şirketin kullanacağı kredilerin teminatı olmak üzere dosyamız davalıların sahibi olduğu … Ada, … Parsel’de ki 2, 3, 4, 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümler üzerine 2.000.000,00 TL üzerinden 3.dereceden, 1.200.000,00 TL üzerinden ise 2.dereceden ipotek konulduğu, ayrıca ipotek senedinde senedin 3.maddesinde kefalete ilişkin düzenlemenin yer aldığı ve davaya konu ipotek senetlerinin de vekaleten … tarafından imzalandığı,
Altındağ 6. Noterliğinden düzenlenen 17/11/2006 tarihli Vekaletnamenin incelenmesinde; vekil edenlerin …, … ve … tarafından verildiği, “…İpotek tesis ve tescil ettirme, kredi kullandırma yetkileri… … Ada, 2 Parsel’de teşkil eden 2, 3, 4, 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümler üzerine toptan veya parça parça olmak üzere özel veya tüzel kişiler lehine bilimum kurum veya kuruluşlar, bilimum bankalar ile TC … Bankası’nın bilimum şubelerine şirketler ve sair alakalı makam lehine ya da kendi veya 3.şahısların borçlarının teminatı olmak üzere dilediği vade ve derecede bedel sıra ve şartlarda ipotek ederek ve karşılık göstererek her türlü krediler ve borç paralar almaya ahzu kabza ve bunları vadelerinden evvel veya sonra ödemeye veya miktarlarını artırmak suretiyle yeniden borçlanmaya, icabında vadelerini uzatma, borçtan dolayı diğer hissedarlar ile birlikte yek diğerimize müşterek borçlu ve müteselsil kefil olma….” denilerek …’na yetki verildiği
Yenimahalle 3. Noterliğinin 29.09.2015 tarih … yevmiye no’lu kat ihtarının incelenmesinde; ihtar edenin … Bankası A.Ş., muhataplarının dosyamız davalıları ile dava dışı şirket olduğu, nakit kredilerden kaynaklanan 2.971.347,35 TL ve 50.555,56 USD borcun ödenmesi, çek yapraklan yasal yükümlülük tutarı 15.400,00 TL ile mer’i teminat mektupları risk tutarı 300.500,11 Euro’nun depo edilmesi için 3 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği, ihtarnamenin …’na 03.10.2015, …, … ve …’na 05.10.2015 tarihinde tebliğ edildiği, … için temerrütün 07.10.2015 tarihinde, diğer davalılar için ise 09.10.2015 tarihinde oluştuğu,
Ankara 5.İcra Müdürlüğü’nün 2015/24771 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklısının T.C. … Bankası A.Ş., borçlularının … Tasarım Dekorasyon Sanayi ve Ticaret A.Ş., …, …, … ve … olup, 4.105.534,91 TL asıl alacak, 300,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 4.105.834,91 TL alacağın, asıl alacağa % 36 oranından işleyecek faizi ile birlikte tahsili, meri çek yaprağı yasal yükümlülük tutarı 1.400,00 TL’nin depo edilmesi yönünde takip başlatıldığı, borçluların takibe itirazları üzerine takibin durdurulduğu görülmüştür.
Bankacı bilirkişilerden oluşan heyetten alınan raporda özetle; davacı banka ile dava dışı … Tasarım Dekorasyon Sanayi ve Ticaret A.Ş. Arasında 5 adet genel kredi sözleşmesi ve 4 adet limit artırım sözleşmeleri imzalandığını, davalı müteveffa …’nun sözleşme gereği 1.110.000,00 TL kefaletinin bulunduğunu, diğer davalıların kefaletinin 40.470.000,00 TL ile 41.120.000,00 TL arasında değiştiğini, 22/11/2006 tarihinde davalılardan …, …. … ve …’nun sahibi oldukları … Ada, 2 Parsel’de ki 2, 3, 4, 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümler üzerinde dava dışı şirketin borçlarının teminatı olarak 2.dereceden 1.200.000,00 TL üzerinden, 22/11/2006 tarihli ipotek senedi ile de 2.000.000,00 TL üzeriden 3.dereceden 24/11/2009 tarihinde ipotek verildiğini, ayrıca ipotek senedinin 3.maddesinde kefalete ilişkin düzenleme bulunduğunu, dava dışı şirketin kullanmış olduğu taksitli ticari krediler, Spot kredi, gayri nakdi ile BCH kredileri kullandırıldığını, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini, kat ihtarının tüm davalılara 05/10/2015 tarihinde tebliğ edildiğini, …’un 07/10/2015 tarihinde, diğer davalıların ise 09/10/2015 tarihinde temerrüte düştüğünü, davalı müteveffa …’nun 29/02/2008 tarihli 1.110.000,00 TL limitle kefaletinin bulunduğunu, kullanılan kredilerin birinin 24/10/2013, diğerlerinin ise 09/10/2014 tarihi ile 23/06/2015 tarihleri arasında kullandırıldığını, davacı banka ile dava dışı şirket arasında davalı …’nun kefil olmadığı 19/04/2013 tarihli 7.000.000,00 TL ve 28/04/2014 tarihli 7.000.000,00 TL tutarlı 2 ayrı sözleşme imzalandığını, kullanılan kredilerin bu sözleşmeler kapsamında kullandırıldığından davalı müteveffa …’nun kefaletten kaynaklı herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, ipotek senedindeki kefaletin ise mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
Dava dışı … Tasarım Dekorasyon Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile davacı banka arasında 650.000,00 TL bedelli ilk genel kredi sözleşmesi ile başlayan kredi ilişkisinde davalılardan … ve …’ın kefil sıfatı ile imzaları bulunduğu, 29/02/2008 tarihli limit artırımında … ve …’de dahil olmak üzere tüm davalıların 1.110.000,00 TL limit artırımına kefil oldukları, sonraki sözleşmeler ve limit artırımlarında …’nun kefaleti bulunmadığı diğer kefillerin ise kefil sıfatı ile imzaları bulunduğu, bu duruma göre davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 5 adet Genel Kredi Sözleşmesi ve 4 adet limit artırım sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşme limitleri toplamının 33.850.000,00 TL ve 100.000 USD olduğu, davalı müteveffa …’nun 1.110.000,00 TL, davalı …’nun 41.120.000,00 TL ve 100.000 USD, davalı …’nun 41.120.000,00 TL, davalı …’nun 40.470.000,00 TL, tutarlarında kefaletlerinin bulunduğu dosya kapsamıyla sabittir.
Dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyetinin raporunda belirttiği ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere; davacı ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanan 24.11.2009 tarihinde 2.000.000,00 TL, 15.12.2010 tarihinde 5.000.000,00 TL, 13.07.2012 tarihinde 5.000.000,00 TL, 27.03.2012 tarihinde 7.000.000,00 TL, 19.04.2013 tarihinde 7.000.000,00 TL tutarlarında toplam 26.000.000,00 TL limitli kredi mevcut ve davacı banka bu sözleşmelere istinaden kredi kullandırma imkanına sahip iken 28.04.2014 tarihinde tekrar 7.000.000,00 TL tutarında bir sözleşme imzalandığı ve 2013 yılında kullandırılan bir adet kredi dışındaki diğer kredilerin tamamının 28.04.2014 tarihli kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra kullandırdığı, bu durumun davacı bankanın dava dışı asıl borçlu şirket ile olan kredi ilişkisini 19/04/2013 ve 28.04.2014 tarihli sözleşmeler tahtında sürdürmeyi tercih ettiğini açık bir şekilde gösterdiği, her ne kadar davacı bankaca dava konusu genel kredi sözleşmelerinin çerçeve sözleşme niteliğinde olduğu, bu tür bir sözleşmelere istinaden kullandırılan kredinin kapatılmış olmasının sözleşmenin sona erdiği anlamına gelmeyeceği, bu sözleşmeye dayalı olarak yeni kredi kullandırımının her zaman için mümkün olacağı, dolayısıyla, sözleşme fesh edilmediği müddetçe kefilin genel kredi sözleşmesine olan kefalet borcu devam edeceği ve davaya konu kredinin de davalı müteveffa …’nun imzasının bulunduğu 29/02/2008 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığı iddia edilmiş ise de, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacı banka ile dava dışı şirket arasında 19/04/2013 ve 28/04/2014 tarihli iki ayrı genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmelerde davalı müteveffa …’nun imzası bulunmadığı gibi sözleşmeler arasında da herhangi bir irtibat kurulmadığı ve davaya konu kredilerin de davalı müteveffa …’nun imzası bulunmayan 19/04/2013 ve 28/04/2014 tarihli iki ayrı genel kredi sözleşmeleri kapsamında kullandırıldığı anlaşıldığından davalı müteveffa … yönünden açılan davanın reddi kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, davacı banka tarafından ipotek senedinde davalı müteveffa …’nun kefaletinin bulunduğundan bahisle sorumluluğunun devam ettiği iddia edilmiş ise de, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere 22/11/2006 tarihli ve 24/11/2009 tarihli ipotek senetlerinin davalı müteveffa … adına … tarafından imzalandığı, ipotek senedine ekli …’na verilen vekaletnamenin incelenmesinde açıkça “borçtan dolayı diğer hissedarlarla birlikte yek diğerimize müşterek borçlu ve müşterek müteselsil kefil olmaya” yetkili kıldığı, …’na verilen yetkinin diğer hissedarlarla birlikte hissedarlardan birisinin borcuna müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmaya ilişkin olduğu, hissedar olmayan dava dışı şirkete kefil olma yetkisi içermediği bu nedenle ipotekten kaynaklı kefaletin geçersiz olduğu, bu nedenlerle davalı müteveffa … takibe konu borçtan sorumlu olmadığı anlaşıldığından davacı yanın buna yönelik istinaf başvurusu da yerinde değildir.
Davalılar vekilinin kötü niyet tazminatına yönelik istinaf başvurusuna gelince; davacı yanca dava dışı şirketle imzalanan 5 ayrı genel kredi sözleşmesi ve 4 ayrı limit artırım sözleşmelerine istinaden takip yapılmış olup, davalı yanca davacının yapılan takipten ötürü kötü niyetli olduğuna dair dosyaya delil sunulmadığı gibi davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamamıştır. Kaldı ki davacı bankanın yapılan takipte haksız olması kötü niyetli olduğu anlamına gelmeyecektir . Bu nedenle ilk derece mahkemesinin %20 kötü niyet tazminatının reddine yönelik kararında bir isabetsizlik görülmediğinden davalı müteveffa … mirasçıları vekilinin istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabul kısmen reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin ve davalılar vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılardan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/06/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.