Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1267 E. 2022/126 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2020
NUMARASI ……
DAVA TARİHİ : 30/09/2014
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2022

Taraflar arasındaki genel kurul kararlarının mutlak hükümsüzlük nedeniyle iptali, olmazsa davaya konu sermaye artış işlemlerinin iç kaynaklardan yapıldığının ve hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin hisse devir sözleşmesi ile davalı şirketin 14 hissesini devraldığını, şirketin toplam kayıtlı sermaye değerinin 5.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin şirkette istihdam edildiğini, 02/09/2003 tarihinde iş akdinin sona erdirilmesi üzerine iş hukukundan kaynaklanan alacağının tahsili yönünde dava açtığını, müvekkilinin dosyaya ibraz ettiği belgelerin sahte olarak düzenlendiği iddiasıyla yapılan ceza soruşturması sonunda müvekkillerinin sunduğu belgelerin gerçek olduğunun tespit edildiğini, şirketin hakim ortağı hakkında müvekkilinin şikayette bulunması üzerine bu kişi hakkında iftira suçundan kamu davası açıldığını, müvekkilinin pay sahipliğinden kaynaklanan haklarını kullandırmayan davalı şirketin diğer ortaklara nazaran zayıf durumda bulunan müvekkilinin haklarını elden almak için mutlak hükümsüzlük ve görünürde nakdi sermaye arttırımı kararları ile müvekkilinin paylarını yok etmek istediğini, faaliyet süresince kazanç elde eden, mal varlığını arttıran şirketin mevcut mal varlığı durumu ile sermaye miktarını eşitlemek için öz kaynaklardan karşılamak suretiyle sermaye arttırımına gittiğini, bu süreçte diğer ortaklar hissesini 7 kat arttırırken müvekkilinin oransal olarak payının % 1’e düşürüldüğünü belirterek davalı şirketin 20/10/2003 tarih, 2003/5 sermaye arttırımı ve buna bağlı 13/04/2004, 2004/2 sayılı, 14/09/2005 tarih, 2005/2 sayılı, 21/08/2006 tarih, 2006/8 sayılı, 25/12/2007 tarihli, 05/08/2009 tarihli sermaye arttırımına ilişkin genel kurul kararlarının mutlak hükümsüzlük nedeniyle iptaline, aksi kanaat halinde davaya konu sermaye işlemlerinin iç kaynaklardan sermaye arttırımı biçiminde yapıldığının tespiti ile kanuna, ahlaka, TTK’nun 462/3. maddesine aykırı biçimde müvekkilinin pay oranının düşürülmesine dair işlemlerin hükümsüzlüğünün tespitine, müvekkili pay oranının hali hazırdaki sermaye payının % 7’si olarak ana sözleşme ve sicile tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin ticari olarak itibarının arttırabilmek, piyasa gücü ve banka kredibilitesi açısından yatırımlarını gerçekleştirmek için sermaye arttırımlarına gittiğini, işbu sermaye arttırımlarının da nakdi sermaye arttırımı ile yapıldığını, sonradan çıkan kanun ile şirket genel kurul kararlarının mutlak hükümsüz olduğuna dair bir davanın görülmesinde hukuki bir yarar bulunmadığını, davacının şirket ortaklığından çıkmasına ilişkin dava açıldığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı şirkette pay sahibi olan davacının sermaye arttırımına ilişkin bir kısım genel kurul kararlarının butlan ve iptalinin talep edildiği, iptal taleplerinin süresinde yapılmadığı, sadece 2006 yılına ait sermaye arttırım kararının belirtilen nedenlerle batıl olduğu, diğer yıllara ait sermaye arttırım kararları ile ilgili ileri sürülen batıllık iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle açılan davanın kısmen kabulüne, 21/06/2006 tarihli kararın sermaye arttırımına ilişkin bölümünün butlanına, 2003, 2004, 2005 ve 2007 yıllarına ait kararların iptal ve butlan taleplerinin reddine, butlana göre sermaye miktarlarının tespiti talebinin hukuki menfaat yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurdukları, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 31/10/2019 tarih ve 2018/1381 Esas 2019/1314 Karar sayılı ilamı ile “… Somut olayda, davacı vekili davalı şirketin 2004, 2005, 2006, 2007 ve 2009 yıllarına ait sermaye arttırımına ilişkin genel kurul kararlarının mutlak hükümsüzlük nedeniyle iptaline aksi taktirde davaya konu sermaye işlemlerinin iç kaynaklardan sermaye arttırımı biçiminde yapıldığının tespiti ile kanuna, ahlaka, TTK’nın 462/3. maddesine aykırı biçimde müvekkilinin pay oranının düşürülmesine dair işlemlerin hükümsüzlüğünün tespitine, müvekkili pay oranının hali hazırdaki sermaye payının % 7’si olarak ana sözleşme ve sicile tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Ancak 25/07/2009 tarih ve 2009/6 sayılı Genel Kurul Kararının iptali istemi hakkında olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmemiş olması HMK’nın 297/2. maddesine aykırılık teşkil ettiği gibi adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir. Bu durum ise, HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzenine aykırılık niteliğinde olup…” gerekçesi ile mahkeme kararının kaldırılmasına hükmedildiği, bilirkişi raporunda 25/07/2009 tarih ve 2009/6 sayılı genel kurul kararının karar alındığı tarihten itibaren üç ay içinde dava açılabileceği, dava açma süresinin geçtiğinin tespit edildiği, bilirkişi raporunun dayanaklarının gösterilmesi, açıklayıcı ve objektif oluşu dikkate alınarak hükme esas alındığı, davalı şirkette pay sahibi olan davacının sermaye artırımına ilişkin bir kısım kararların butlan ve iptalini talep etmiş ise de, iptal taleplerinin TTK’nun 445. madde uyarınca süresinde yapılmadığı, 21/06/2006 tarihli sermaye artırım kararının batıl olduğu, diğer sermaye artırım kararlarının batıl olduğu iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 21/06/2006 tarihli kararın sermaye arttırımına ilişkin kısmının butlanına, 2003, 2004, 2005, 2007 ve 2009 yıllarına ait kararların iptal ve butlan taleplerinin reddine, butlana göre sermaye miktarlarının tespiti talebinin hukuki menfaat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davadaki iddialarını gerçek anlamda bir nakdi sermaye artışı olmadığı, davaya konu sermaye artışı işlemlerinin iç kaynaklardan sermaye artırımı biçiminde yapıldığına yönelik olduğunu, bu durumun tespiti halinde müvekkilinin bedelsiz olarak yeni paylara hak kazanacağını, nakdi sermaye artırımı varmış gibi müvekkilinin payının düşürülmesine ilişkin işlemlerin mutlak hükümsüzlükle sakatlanacağını, davaya konu nakdi sermaye artırımına dair kararlar sonucu gerçek bir nakit giriş yapılmamış ise ortaya çıkan mali tablonun şirketin öz kaynakları sonucu olmakla müvekkilinin pay oranını azaltacak nitelikte bir genel kurul kararı olmadığının açık olduğunu, bilirkişilerin itirazlarına uygun olarak butlanla sakıt genel kurul kararlarına istinaden kanunun aradığı şekilde bir nakit girişi olmadığını tespit ettiğini, bu halde ilk genel kurul kararı gereğince belirlenen sermaye ödemesi yapılmamakla gerek 2003 tarihli karar gerekse bu kararın hukuka aykırı olmasına bağlı olarak diğer sermaye artırım kararlarının yasanın emredici düzenlemesine aykırı olup, müeyyidesinin butlan olduğunu, 2003 tarihli sermaye artırımı hukuka uygun olarak ikmal edilmedikçe yeni bir sermaye artırımına gidilemeyeceğini, sonraki artırım kararlarının da yok hükmünde olduğunu, sonraki sermaye artırım kararlarında da nakit girişi olmadığının bilirkişiler tarafından tespit edildiğini, batıl olan kararın hukuk aleminde hiçbir şekilde sonuç doğurmayacağını, nakdi sermaye artırımlarına ilişkin ödemelerin belgelenmediğini, davalı şirketin defterlerinin kanuni usullere uygun tutulmadığını, 21/08/2006 tarihli kararda müvekkili için bedelsiz pay alacağının hesap edilmediğini, 2003 yılında şirketin sermayeye eklenmesi mümkün olan ve sonraki sermaye artışlarında da gizlenen öz kaynağın müvekkilinin haklarının gasp edilmesi adına nakdi sermaye artışlarında kullanılmış olarak kabul edilmesi gerektiğini, gerçekte nakdi bir sermaye katılımı olmadığını, enflasyon karşısında kayıtlı sermayenin reel duruma uygun hale getirilmesi amacıyla artırıma gidildiğini, ancak sözleşme tadil metninin nakdi sermaye artışı varmış gibi düzenlenerek sicile bildirildiğini, sermayenin bu şekilde artırılmasında pay oranının değişmeyeceğini, paya karşılık gelen değerin yükseleceğini, iki sermaye artırımı kararı arasındaki sürede şirket aktifinin yedi kat yükseltmiş olmasının iktisadi teammüllerle izah edilemeyeceğini, şirketin satış oranları dikkate alındığından sermayeye eklenecek kazancın oldukça fazlalılığının mevcut bulunduğunu, 2009 yılında şirketin herhangi bir yatırımı olmadığını, elinde bulunda senet bedellerini kullanmak yerine nakdi sermaye artırımı kararı aldığını, şirkete gerçek bir sermaye girişi olmadığını, alınan kararların batıl olduğunu, davalının sırf müvekkilinin pay oranını etkisiz hale getirmek ve diğer hissedarları haksız zenginleştirmek için nakdi sermaye girişi varmış gibi karar almasının emredici hukuk kurallarına aykırı olduğunu, mutlak butlanla sakıt olduğunu, davanın ispatlandığını, iptal edilen kararlar gereğince müvekkilinin ortaklık payının ne olması gerektiğinin tespiti ile tespit edilen pay oranına göre sicilde tesciline karar verilmesinin ihtar kararının doğal ve zorunlu bir sonucu olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece çelişkili olarak 21/06/2006 tarihli kararın butlanına karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının hissesi oranında bedelsiz alacağı bulunduğu değerlendirmesinin doğru olmadığını, davacının şirket nezdinde bedelsiz bir alacağının bulunmadığını, davadaki talebin sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarının mutlak hükümsüzlüğü olup, davacı tarafından ileri sürülmeyen bedelsiz paylara ilişkin bir hususun bilirkişiler tarafından değerlendirilerek hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, davacının bedelsiz paylarının tahsili ya da tespitini talep etmediğini, bilirkişilerin hak düşürücü sürenin geçmediğine ilişkin değerlendirmesinin hükme esas alınamayacağını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kurul kararlarının mutlak hükümsüzlük nedeniyle iptali, olmazsa davaya konu sermaye artış işlemlerinin iç kaynaklardan yapıldığının ve hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı şirket … …… tarihli genel kurul toplantı tutanakları, Ankara … … Müdürlüğü yazı cevabı, yargılama aşamasında mali müşavir ve hukukçu bilirkişi heyetinden alınan 11/01/2016 tarihli ön rapor, 17/05/2016 tarihli kök, 26/07/2016 tarihli ek rapor dosya içerisinde yer almaktadır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 31/10/2019 tarih …. Karar sayılı kararıyla 2009 tarihli genel kurul kararının iptali istemiyle açılan dava hakkında olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmediği gerekçesiyle kamu düzenine aykırılık gözetilerek taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporu incelendiğinde, davalı şirkette davacının 350,00 TL/5.000,00 TL karşılığı 14/200 hisse sahibi olduğu, ortaklar tarafından taahhüt edilen sermayenin tamamen ve nakden ödendiği, 20/10/2003 tarih ve 2003/5 no’lu sermaye artırımı kararıyla 5.000,00 TL sermayenin 35.000,00 TL’ye yükseltildiği, bu kararın 27/10/2003 tarihinde … … Gazetesinde tescil edildiği, bu duruma göre …’ın 26.600,00 TL/35.000.00 TL karşılığı 1064/1400 hisse, … 3.500,00 TL/35.000,00 TL karşılığı 140/1400 hisse, … 3.500,00 TL/35.000,00 TL karşılığı 140/1400 hisse, davacı … 350,00 TL/35.000,00 TL karşılığı 14/1400 hisse, … 1.050,00 TL/35.000,00 TL karşılığı 42/1400 hisse sahibi olduğu, sermayenin muvazaadan ari olarak ve tamamen taahhüt edildiği, şirket sermayesinin 5.000,00 TL’sinin tamamen ödendiği, artırılan 30.000,00 TL’nin 1/4’ü tescil tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde, kalanı ise 30/12/2004 tarihinde ödeneceğinin bildirildiği, bu hususun tescil edildiği, davacının imzasının 20/10/2003 tarihli genel kurul toplantı tutanağında yer almadığı, 13/04/2004 tarih ve 2004/2 no’lu sermaye artırımı kararıyla 35.000,00 TL sermayenin 228.000,00 TL yükseltildiği, bu kararın 19/04/2004 tarihinde … … Gazetesinde tescil edildiği, bu duruma göre davacının 2.275,00 TL/228.000,00 TL karşılığı 91/9120 hisse sahibi olduğu, sermayenin muvazaadan ari olarak ve tamamen taahhüt edildiği, şirket sermayesinin 5.000,00 TL’sinin tamamen ödendiği, önceki sermayeyi teşkil eden 35.000,00 TL’nin tamamının ödendiği, bu defa artırılan 193.000,00 TL sermayenin 684,20 TL’sinin nakden, 192.315,80 TL’sinin şirket aktifinde kayıtlı bulunan amortisman tabi iktisadi kıymetlerin yeniden değerlendirilmesi neticesinde ortaya çıkan değer artış fonunun ortaklara hisseleri oranında bedelsiz olarak dağıtılması suretiyle karşılandığı, sermayenin taahhütlerinin 1/4’ü tescil tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde ödeneceği, kalanı ise 31/12/2004 tarihinde ödeneceği bildirildiği, bu hususun tescil edildiği, 14/09/2005 tarih ve 2005/2 no’lu sermaye artırımı kararıyla 228.000,00 TL sermayenin 500.000,00 TL’ye yükseltildiği, bu kararın 20/09/2005 tarihinde … … Gazetesinde tescil edildiği, bu duruma göre davacının 5.000,00 TL/500.000,00 TL karşılığı 100/10000 hisse sahibi olduğu, sermayenin muvazaadan ari olarak ve tamamen taahhüt edildiği, şirket sermayesinin 228.000,00 TL’sinin tamamen ödendiği, bu defa artırılan 272.000,00 TL sermayesinin 257.139,30 TL’si 2004 yılı net karının sermayeye ilave edilmesi suretiyle bakiyesi olan 14.860,70 TL’sinin ise 1/4’ü tescil tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde ödeneceği, kalanı ise 31/03/2006 tarihinde ödeneceği bildirildiği, bu hususun tescil edildiği,
21/08/2006 tarih ve 2006/7 no’lu sermaye artırımı kararıyla 500.000,00 TL sermayenin 2.000.000,00 TL’ye yükseltildiği, bu kararın sicile tescil edildiği, bu duruma göre davacının 5.000,00 TL/2.000.000.00 TL karşılığı 1/400 hisse sahibi olduğu, sermayenin muvazaadan ari olarak ve tamamen taahhüt edildiği, şirket sermayesinin 500.000,00 TL’sinin tamamen ödendiği, bu defa artırılan 1.500.000,00 TL sermayesinin 136.230,31 TL’si 2005 yılı net karının sermayeye ilave edilmesi suretiyle, bakiyesi olan 1.363.769,69 TL’sinin ise 1/4’ü tescil tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde ödeneceği, kalanının ise 31/12/2006 tarihinde ödeneceğinin bildirildiği, bu hususun tescil edildiği, 25/12/2007 tarihli sermaye artırımı kararıyla 2.000.000,00 TL sermayenin 3.000.000,00 TL yükseltildiği, bu kararın sicile tescil edildiği, bu duruma göre davacının 7.500,00 TL/3.600.000.00 TL karşılığı 1/400 hisse sahibi olduğu, sermayenin muvazaadan ari olarak ve tamamen taahhüt edildiği, şirket sermayesinin 2.000.000,00 TL’sinin tamamen ödendiği, önceki sermayeyi teşkil eden 1.000.000,00 TL’nin 1/4’ü tescil tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde ödeneceği, kalanı ise 30/06/2008 tarihinde ödeneceği bildirildiği, bu hususun tescil edildiği, 05/08/2009 tarihli sermaye artırımı kararıyla 3.000.000,00 TL sermayenin 4.000.000,00 TL’ye yükseltildiği, bu kararın sicile tescil edildiği, bu duruma göre davacının 7.500.000,00 TL/4.000.000.00 TL karşılığı 3/1600 hisse sahibi olduğu, sermayenin muvazaadan ari olarak ve tamamen taahhüt edildiği, önceki sermayeyi teşkil eden 3.000.000,00 TL’sinin tamamen ödendiği, bu defa artırılan 1.000.000,00 TL sermayesinin 1/4’ü tescil tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde ödeneceği, kalanı 3/4’ü ise 3 yıl içinde ödeneceği bildirildiği, bu hususun tescil edildiği, 2003, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında yapılan sermaye artışlarının şirketin menfaati ve geleceği açısından esaslı bir nedene dayanırken 2009 yılında dış kaynaklardan 1.000.000,00 TL sermaye artırımına gidilmesi için esaslı bir neden olmadığı, bu nedenle alınan kararın iptal edilebilir nitelik taşıdığı, ancak anılan hukuka aykırılığın ileri sürülmesi için yasada öngörülen sürenin aşılmış olması nedeniyle iptaline karar verilemeyeceği; 2003 yılı dış kaynaklarda nakit olarak artırılan 30.000,00 TL ve 2004 yılında dış kaynaklardan nakit olarak aktarılan 684,20 TL’nin, dış kaynaklardan temin edilmesine gerek kalmadan şirketin kanuni bir hakkı olan yeniden değerleme artışlarıyla mümkün iken böyle bir hakkın kullanılmadığı, bu nedenle alınan kararın iptal edilebilir nitelik taşıdığı, fakat anılan hukuka aykırılığın ileri sürülmesi için yasada öngörülen sürenin aşılmış olması nedeniyle iptaline karar verilemeyeceği, davalı şirkete 21/08/2006 tarihli kararda 2005 yılı kârı olan 136.231,31 TL’nin iç kaynaklardan sermayeye ilave edilmesi yönünde karar alındığı ve artırılan bu bedelin söz konusu 2006 yılında diğer ortaklar …’a 108.984,25 TL, …’a 13.623,03 TL ve …’a 13.623,03 TL pay edilmek suretiyle paylaşıldığı, söz konusu bedelden davacının hissesi oranında alacağı bedelin hesap edilmediği, bu nedenle 2006 tarihli sermaye artırımı kararının batıl olduğu, davalı şirketteki 21/08/2006 tarihli sermaye artırımı kararının bu karardan sonraki sermaye artırımına ilişkin kararları kendiliğinden batıl hale getirmeyeceği, fakat sonraki yıllarda anılan sermaye artırımı kararındaki pay sahiplerinin ellerindeki paylar ile kendilerine artırım kararı ile dağıtılan payların miktarları açısından farklılık meydana getireceğinden 2006 yılına ilişkin kararın butlanının tespiti neticesinde varılacak hükümde bu sonucun da dikkate alınması gerektiği, 21/08/2006 tarih ve 2006/7 no’lu kararda eski sermayenin 500.000,00 TL, yeni sermayenin 2.000.000,00 TL’ye yükseltilerek tescil edilmiş olduğu, şirketin 2.000.000,00 TL sermayesinin her biri eşit kıymette 400 hisseye ayrıldığı, sermayenin ortaklar tarafından muvazadan ari olarak ve tamamen taahhüt edildiği, sermaye arttırımı yerinde olmasına rağmen arttırılan 136.230,31 TL’nin 2005 yılı kârının iç kaynaklarından sermayeye ilave edildiği, sermaye arttışı yapıldığı 2006 yılında şirketin öz kaynaklarının artış yapılmış hali ile 1.568.353,52 TL olduğu, fakat dış kaynaklardan yapılan 1.363.769,69 TL ortaklar tarafından 31/12/2006 tarihinde ödenmesi kararlaştırılmış iken bu tarihte arttırılan 400.000,00 TL’nin ödenmediği gibi bu ödenmemiş miktarın ise ortak …’a ait olduğu, ayrıca iç kaynaklardan arttışı yapılan miktarın ise ortaklar …. tarafından paylaşıldığı, fakat davacıya söz konusu bedelsiz dağıtımın yapılmadığı tespit edilmiştir.
Davacı yan, davalı şirketin 20/10/2003 tarih, 2003/5 sermaye arttırımı ve buna bağlı 13/04/2004, 2004/2 sayılı, 14/09/2005 tarih, 2005/2 sayılı, 21/08/2006 tarih, 2006/8 sayılı, 25/12/2007 tarihli, 05/08/2009 tarihli sermaye arttırımına ilişkin genel kurul kararlarının batıl olduğunu, yasaya aykırı olarak şirketteki pay oranının düşürüldüğünü, davaya konu sermaye işlemlerinin iç kaynaklardan sermaye arttırımı biçiminde yapıldığını, müvekkili pay oranının hali hazırdaki sermaye payının %7’si olduğunu iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının davalı şirket ortağı olduğu, davalı şirketin 20/10/2003, 13/04/2004, 14/09/2005, 21/08/2006, 25/12/2007 ve 05/08/2009 tarihli genel kurul toplantılarında sermaye artırım kararı alındığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalı şirketin anılan genel kurul toplantılarında alınan sermaye artırım kararının mutlak butlanla batıl olup olmadığı, yasaya aykırı şekilde davacının şirketteki pay oranının düşürülüp düşürülmediği, davacının şirketteki hali hazırdaki pay oranı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, davalı şirketin alınan sermaye artırım kararlarının iptale tabi olduğunun tespiti halinde 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde dava açılması gerekir.
Mahkemece dava konusu 2006 tarihli genel kurul kararı dışındaki 2003, 2004, 2005, 2007 ve 2009 tarihli kararların mutlak butlanla batıl olmadığı, iptale tabi olduğu kabul edilerek anılan kararlara yönelik açılan davanın reddine hükmedilmiştir. Şirkette sermayeye dönüştürülebilecek iç kaynaklar varken, bunun yerine dış kaynaklardan sermaye artırımına gidilmesi iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir. Şirketin 2009 yılında dış kaynaklardan sermaye artırımına gidilmesi için esaslı bir neden olmadığı alınan bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Raporda ayrıca 2003 ve 2004 yılı dış kaynaklardan nakit olarak artırılan miktarların dış kaynaklardan temin edilmesine gerek kalmadan şirketin kanuni bir hakkı olan yeniden değerleme artışlarıyla artırım mümkün iken, davalı şirketin bu hakkını kullanmadığı, 2005 ve 2007 yıllarında riskli bir çalışma ortamı oluştuğu, riskleri azaltmak, kredi veren banka ve finans kuruluşlarıyla üçüncü kişiler nezdinde kredibilitesi yüksek firmanın uzun ömürlü olmasını sağlamak adına anılan yıllarda kararlaştırılan sermaye artırım bedelinin yerinde olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından anılan yıllara ilişkin yapılan değerlendirme ayrıntılı, dosya kapsamına uygun olduğu gibi denetime de elverişli niteliktedir. Bu durumda mahkemece, 2003, 2004, 2005, 2007, 2009 tarihli genel kurul toplantılarında yer alan sermaye artış kararlarının mutlak butlanla batıl olmadığı, iptal davası açılmasına yönelik üç aylık hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek anılan talepler yönünden yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı vekilinin diğer istinaf itirazları ile davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; mahkemece yapılan yargılama sonunda davalı şirketin 2006 yılında yapılan 21/06/2006 tarihli genel kurulunda alınan sermaye artırım kararının butlanına hükmedilmiştir. Karar gerekçesi ise iç kaynaklardan yapılan sermaye artırım kararı neticesinde davacıya verilmesi gereken payların verilmemesi, bu suretle davacının bedelsiz pay alma hakkının hukuka aykırı şekilde ihlal edildiğidir.
TTK’nun 462/3. Maddesinde iç kaynaklardan sermaye artırımı halinde çıkarılan ödemesiz payların, mevcut paylarının esas sermayeye oranına göre mevcut pay sahiplerine ait olacağı, bu hakkın ana sözleşme hükmü ve genel kurul kararıyla sınırlandırılamayacağı, kaldırılamayacağı ve bu haktan vazgeçilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Pay sahipleri ödemesiz pay alma haklarından iptidaen vazgeçemezler. Sürekli vazgeçmeyi öngören ana sözleşme hükmü ile iptidaen veya sürekli vazgeçmeye ilişkin genel kurul kararı batıl olur, buna karşılık ödemesiz pay alma hakkını bir defalık ihlal eden genel kurul kararı ise iptal edilebilir bir karardır (Moroğlu E., Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2017, s:163).
Somut olayda davacının iç kaynaklardan sermaye artırımı yapıldığı 21/06/2006 tarihli genel kurul kararındaki sermaye artışı ile ödemesiz pay alma hakkı bir defalık ihlal edilmiştir. Yukarıda yapılan açıklama karşısında davacının sermaye artışı ile ödemesiz pay alma hakkı bir defalık ihlal edildiğinde genel kurul kararı batıl olmayıp, iptal yaptırımına tabidir. Anılan genel kurul tarihi ile dava tarihi arasında ise, iptal davalarındaki üç aylık hak düşürücü süre sona ermiştir. Davacının işçi olarak çalışması 2004 yılında sona erip davalı şirketle işçilik hakları yönünden davalı olmaları gözetildiğinde uzun süre sessiz kalmasının haklı gerekçeye dayanmadığı, bu suretle de yokluğun ileri sürülmesinin de TMK’nun 2. Maddesine aykırı olduğu gözetildiğinde de davanın reddi gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece davacının 21/06/2006 tarihli genel kurul kararındaki sermaye artışı ile ödemesiz pay alma hakkının bir defalık ihlal edildiği, anılan genel kurul kararının batıl olmayıp, iptal yaptırımına tabi olduğu, genel kurul tarihi ile dava tarihi arasında üç aylık hak düşürücü sürenin sona erdiği gözetilerek 21/06/2006 tarihli genel kurul kararındaki sermaye artışı kararı hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında isabet görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 21/06/2006 tarihli genel kurul kararındaki sermaye artışı hakkında verilen karar yönünden kaldırılmasına, davanın tüm talepler yönünden reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 10. Asliye … Mahkemesinin 11/03/2020 tarih ve 2019/671 Esas 2020/202 Karar sayılı kararının 21/06/2006 tarihli genel kurul kararındaki sermaye artışı hakkında verilen karar yönünden kaldırılmasına,
3-Davanın REDDİNE,
4-Alınması gerekli olan 80,70 TL karar ilam harcının peşin alınan 25,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 55,50 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davalı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/02/2022
…….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.