Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1264 E. 2022/1083 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1264 Esas 2022/1083 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1264
KARAR NO : 2022/1083

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/03/2019
NUMARASI : 2016/558 Esas 2019/157 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/06/2016
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/10/2022

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, banka vekiliyle borçlu şirket yetkili arasında yapılan anlaşma çerçevesinde ödeme taahhüdü imzalandığını, bu taahhüt çerçevesinde yapılan 201.947,67 TL ödemenin icra dairesine bildirilmediğini, müvekkili aleyhine toplam dosya borcu üzerinden işlemler yapılmaya devam edildiğini, müvekkilinin taşınmazının satış işlemlerine başlandığını, yapılan ödemelerin müvekkilinin kefil olduğu tutardan düşülmesi gerektiğini, bakiye icra dosya borcunun tespiti için dava açma zarureti doğduğunu belirterek müvekkilinin icra takibi nedeniyle 201.947,67 TL borçlu olmadığının tespitine, %20 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kredi alacağının tahsili için davacı aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla tahsilde tekerrür olmamak üzere icra takibi başlattığını, asıl borçlu şirket yetkilisi tarafından ödeme taahhüdü kapsamında bir kısım ödemenin yapıldığını, taahhütte öngörülen tarihte nakit borç kapanmadığı gibi, gayri nakdi riskler yönünden de iade ve depo işlemlerinin yapılmadığını, taahhüdün ihlal edildiğini, faiz indiriminin ortadan kalktığını, icra dosyasına taahhüt alınmış olmasına rağmen taksit ödemelerine icra dosyası yerine müvekkil bankanın şubesine yapan kişinin davacının oğlu olup, borçlu şirket yetkilisi ve müteselsil kefil olduğunu, ödemelerin ayrıca ipotek takip dosyasına bildirilmesinin söz konusu olmayacağını, ilamsız icra takibi ile aralarında tahsilde tekerrür olmamak kaydı bulunduğunu, tüm taksit ödemelerinin yapılıp borcun kapanması halinde ipotekli takip dosyasının işlemden kaldırılabileceğini, mevcut alacak kapsamında ipotekli taşınmazın satışı sağlansa dahi borcun kapanma ihtimali bulunmadığını, müvekkili banka şubesine haricen yapılan ödemelerin kredi borcuna mahsup edildiğini, kredi borcu tamamen sona erene kadar davacı ipotek malikinin limit dahilinde sorumluluğunun devam ettiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, ödeme taahhütünde ödenecek tutar toplam 223.568,00 TL olarak belirlenmesine karşın fiilen ödenen tutarın 201.947,67 TL olduğu, bunun yanısıra taksitlerin çoğunluğunun süresinde ödenmediği, icra müdürlüğüne verilen taahhüt hükümleri dikkate alındığında taahhütün geçersiz hale geldiği, davalının alacağını takip talebindeki şartlarla devam ettirmesinin mümkün olduğu, sunulan dekontlara göre 43.319,00 TL toplam ödemenin davacı tarafından yapıldığı, dekontlarda yatırılan tutarın ipotek borcuna mahsuben olduğu açıklamasına yer verilmediği, dava konusu kredi borcu için toplam 201.947,67 TL ödeme yapıldığı, davacının lehine ipotek tesis ettiği dava dışı şirketin kullanmış olduğu kredilerden kaynaklanan borcun ödemelerin mahsubu sonrasında dava tarihi itibariyle toplam 1.016.578,74 TL olduğu, ödenen tüm meblağların öncelikle TBK’nun 84. maddesi gereği borcun faizlerinden düşüleceği, dava konusu olan kredi borcu ödeninceye kadar davacı tarafından verilen ipotek 250.000,00 TL limit dahilinde kredinin teminatı olmaya devam edeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ödeme taahhüdünün ardından 201.947,67 TL ödendiğini, yapılan ödemelerin hiçbirinin icra dosyasına bildirilmediğini, faizlerin sanki hiç ödeme yapılmamış gibi takip çıkışı miktar üzerinden işlemeye devam ettiği, bilirkişi raporunda müvekkil tarafından ödemelerin yapıldığı, ancak yatırılan borcun ipotek borcuna mahsuben yapıldığı açıklanmadığı için alacak miktarı ipotek limitini aştığından dava konusu kredi borcu ödeninceye kadar ipoteğin devam edeceği şeklinde tespitte bulunulduğunu, yapılan ödemelerin müvekkili tarafından sorumlu olduğu borca karşılık olarak yapıldığını, taleplerinin yapılan ödemelerin hesaptan düşürülmesi ve bu şekilde faizlerin işletilmesine yönelik bulunduğunu, toplam 201.947,67 TL tutarındaki ödeme kadar icra dosyasına borçlu olunmadığına yönelik taleplerinin mahkemece sanki dosyasının tamamına ilişkin borçlu olunmadığının tespiti olarak algılanarak davanın reddine karar verildiğini, icra dosyasına bildirilmeyen ödeme miktarına yönelik işbu davanın açıldığını belirtilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2010/562 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmesi sureti, hesap kat ihtarı, ipotek resmi senedi, icra kapak hesabı, tasfiye taahhütnamesi, ödeme dekontları, yargılama aşamasında mali müşavir, bankacı ve uzman bilirkişi heyetinden alınan 05/04/2018 tarihli kök, 09/10/2018 tarihli ek bilirkişi raporu dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2010/562 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde, davalı alacaklı tarafından davacı borçlu ve dava dışı asıl borçlu aleyhine toplam 181.137,64 TL alacağın tahsili talebi ile genel kredi sözleşmesi ve ipoteğe dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Anılan icra takip dayanağı 28/06/2007 tarihli, 250.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi, davalı banka ile dava dışı … … Ltd. Şti. arasında akdedilmiş olup, davacının sözleşmede herhangi bir sıfat ile imzası bulunmamaktadır.
İcra takip dayanağı ipotek resmi senedi incelendiğinde; 23/09/2008 tarihinde davacının taşınmazı üzerinde dava dışı … … Ltd. Şti.’nin borçlarının teminatı olmak üzere davalı banka lehine 250.000,00 TL limit ile üst sınır ipoteği tesis edildiği, ipotek resmi senedinin ikinci maddesinde ipotek maliki davacının ipotek limiti miktarınca borçtan müşterek müteselsil borçlu ve müteselsil kefil olarak sorumlu olduğunun düzenlendiği görülmüştür. Anılan maddeden açıkça anlaşılacağı üzere davacı ipotek maliki 250.000,00 TL limit ile müteselsil kefil olup, ipotek resmi senet tarihinde yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484 vd. maddeleri uyarınca anılan kefaletin yasanın aradığı resmi koşullara uygun olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu icra takibi sırasında icra dosyasında 09/06/2011 tarihinde davalı alacaklı vekili, dava dışı … ve asıl borçlu şirket yetkilisi tarafından tasfiye taahhütnamesi imzalanmış olup, bankaya olan borcun 20/06/2011 – 20/03/2013 arasında 22 taksitte toplam 223.568,00 TL olarak ödeneceği, protokole uyulmadığı takdirde takip dosyasında talep olunan faiz oranı üzerinden hesaplanan tutarın 20/04/2013 tarihinde toplam 502.709,59 TL olarak ödeneceği belirtilmiştir.
Ödeme dekontlarından 03/07/2012 tarihli 40.000,00 TL bedelli, 19/03/2012 tarihli 3.319,00 TL bedelli ödemelerin davacı tarafından dava dışı asıl borçlu şirket hesabına herhangi bir açıklamaya yer verilmeden yapıldığı görülmüştür. Diğer ödeme dekontlarında ise davacının ismi yer almamakta olup, ödeme yapan dava dışı asıl borçlu şirket ile dava dışı kefildir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda; davacının lehine ipotek tesis ettiği … … Ltd. Şti.’nin kullandığı kredilerden kaynaklanan borcun ödemelerin mahsubu sonrasında dava tarihi itibarıyla toplam 1.016.578,74 TL olduğu, dava konusu kredi borcu nedeniyle toplam 201.947,67 TL ödeme yapıldığı, iki adet ödeme kaleminin davacı tarafından gerçekleştirildiği, dekontlarda yatırılan tutarın ipotek borcuna mahsuben olduğu açıklamasına yer verilmediği, alacağın ipotek limitini aştığı, dava konusu kredi borcu ödeninceye kadar davacı tarafından verilen ipoteğin 250.000,00 TL limit dahilinde kredinin teminatı olmaya devam edeceği tespit edilmiştir.
Davacı yan, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi sırasında haricen yapılan ödemelerin icra dosyasına bildirilmediğini, icra takibi nedeniyle 201.947,67 TL borçlu olmadığını iddia etmiş, davalı yan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece ise dava konusu kredi borcu için yapılan ödemelerin mahsubu sonrasında dava tarihi itibarıyla davalının halen alacaklı olduğu, dava konusu kredi borcu ödeninceye kadar davacı tarafından verilen ipotek limiti dahilinde kredinin teminatı olmaya devam edeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davacının kefaletinin bulunmadığı, davacının taşınmazı üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edildiği, ipotek resmi senedinde davacının müteselsil kefil olduğuna ilişkin düzenlemenin yer aldığı, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiği, davalı banka tarafından davacı ile dava dışı asıl borçlu aleyhine dava konusu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı, takip tarihinden sonra, dava tarihinden önce davalı banka hesabına toplam 201.947,67 TL ödeme yapıldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, taraflar arasında haricen ödendiği ihtilaf konusu olmayan 201.947,67 TL ödemenin davalı banka tarafından icra dosyasına bildirilmesi gerekip gerekmediği, yapılan ödeme sonucu davacının icra takibi nedeniyle ödeme miktarı kadar borçlu olup olmadığı, dava tarihi itibarıyla davacının takip nedeniyle borçlu olmadığı bir miktar bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, yukarıda açıklandığı üzere davacının taşınmazı üzerinde davalı banka lehine 250.000,00 TL limitli ipotek tesis edildiği gibi, ipotek resmi senedinde davacının 250.000,00 TL limit ile borçtan müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Anılan kefalet, ipotek resmi senet tarihi olan 23/09/2008 tarihinde yürürlükte olan mülga BK hükümlerine uygun olup, geçerli bir kefalet söz konusudur.
Dava konusu icra takibi davacının kefaletinden kaynaklı değil, ipotek borçlusu sıfatından kaynaklanmaktadır.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporu ile yapılan toplam 201.947,67 TL ödeme mahsup edildiğinde dahi dava tarihi itibarıyla davalı bankanın 250.000,00 TL ipotek limitini aşacak miktarda alacağı bulunduğu tespit edilmiştir. Bir başka anlatımla, ipoteğin teminat vasfı dava tarihi itibarıyla halen devam etmektedir.
Davacının delil olarak dayandığı toplam 201.947,67 TL’lik ödeme dekontlarından toplam 43.319,00 TL’lik ödeme davacı tarafından yapılmış, bakiye kısım ise dava dışı asıl borçlu ve diğer kefil tarafından yapılmıştır. Davacının yaptığı ödemeye ilişkin dekontta ödemenin ipotek veren sıfatı ile mi yoksa kefil sıfatı ile mi yapıldığına ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Bu durumda davacının yaptığı ödemenin ipotek veren sıfatı ile yapıldığına ilişkin herhangi bir delil bulunmadığından davacının yaptığı ödeme ipotek borcundan da mahsup edilemeyecektir.
Hal böyle olunca, mahkemece dava tarihi itibarıyla davalı bankanın ipotek limitini aşacak miktarda halen alacağı bulunduğu, davalı bankaya haricen yapıldığı ve işbu davaya konu olan 201.947,67 TL ödemenin banka kayıtlarında ödeme olarak yer aldığı, yapılan ödemelerin davacı ile dava dışı asıl borçlu, kefil tarafından icra dosyası yerine doğrudan bankaya yapıldığı, haricen yapılan ödemeler icra dosyasına bildirilmemiş ise de, banka kayıtlarında ödeme olarak yer aldığı, dava tarihi itibarıyla davacı taşınmazında tesis edilen ipoteğin teminat vasfının devam ettiği, davacının doğrudan yaptığı toplam 43.319,00 TL ödemenin ipotek veren sıfatı ile yapılmadığı, davacının kefil sıfatının da bulunduğu, anılan miktarın ipotek limitinden mahsup edilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 23/09/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
(Karşı Oy)

KARŞI OY

Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takip nedeniyle 201.947,67 TL borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı yan dava dışı asıl borçlu ve kendisi tarafından haricen ve doğrudan bankaya yapılan 201.947,67 TL ödemenin icra dosyasına bildirilmediğini, bu nedenle anılan miktar kadar icra takip dosyasında davalı yana borçlu olmadığını iddia ederek işbu menfi tespit davasını açmıştır.
Davacının ödendiğini bildirdiği 201.947,67 TL ödemenin 43.319,00 TL’lik kısmı doğrudan davacı tarafından bankaya yapılmıştır.
Davalı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davacının herhangi bir kefaleti bulunmamaktadır. Davacının kefaleti 23/09/2008 tarihli ipotek resmi senedinde yer almaktadır.
Davalı banka ipotek resmi senedindeki kefaletin geçerli olduğunu ileri sürmektedir.
Kefalet akdinin özellliği ve geçerlilik şartı belirliliktir. Eş anlatımla kefalet iradesi bir başka işlem içerisine giydirilmiş bir maddenin imzalatılması ile oluşmaz. Kefilin kefil sıfatı ile bir belirli tutara kefil olduğunu bilerek kefalet akdi imzalaması gerekir. İmzalatılan belgede ayrıca kefaletin de bulunduğunun kefile bildirilmesi ve iradesine uygun sözleşmenin kurulması asıldır. Bu aynı zamanda dürüstlük kuralının da gereğidir.
Bilinen gerçekliğe göre ipotek resmi senedi tapuda “İPOTEK SENEDİ” ismi altında düzenlenmekte ve ipotek veren tapu sicil müdürlüğüne ipotek verme iradesi ile gelip ipotek senedini imzalamaktadır. Kefalet akdinin kurulması için tapu dairesine gidilmesine gerek bulunmamakta banka şubesinde imzalanan kefalet taahhüdü ile kefalet ilişkisi kurulmaktadır. İradesi ipotek senedi imzalama olan tarafın aynı zamanda kefaleti de isteniyorsa bunun anılan kişiye açıkça anlatılması ve iradesinin oluşturulması gerekir. Buna dair alacaklı banka tarafından ipotek senedinde kefalet hükmünün de olduğuna dair davalının bilgilendirildiğine dair hiç bir belge de sunulmamıştır. İpotek senedinin maddeleri arasında gizlenmiş bir madde ile kefalet ilişkisinin kurulduğunu kabulü kefalet akdinin geçerliliğine dair yazılı kurallarının dürüstlük kuralına aykırı şekilde ortadan kaldırılması sonucunu doğurmaktadır.
Davaya dayanak yapılan ipotek senedi TBK’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce düzenlenmiştir. Ancak dürüstlük kuralı TMK. 2. maddesinden kaynaklandığından her sözleşmede gözetilmesi gereken bir kuraldır.
Banka tarafından verilecek bir krediye hem ipotek vererek hem de kefil olarak teminat vermek isteyen kişiye ipotek senedi tapu sicil müdürlüğünde, kefalet sözleşmesi ise bankada imzalatılması asıldır. Eğer banka ipotek senedinde ayrıca kefalet akdinin de kurulmasını istiyorsa bu konuda ipotek borçlusunun aydınlatıldığını ispatlamalıdır. Zira kefalet, ipotek senedine hem amaç (ayni teminat/şahsi teminat) hem düzenlenme yeri ve en önemlisi ise sözleşmenin başlığı itibarı ile yabancı unsurdur.
Bir krediye sadece ipotek teminatı veren kişiye tapu sicil müdürlüğünde düzenlenen ipotek senedi içine bir cümle kefalet kaydı eklenerek onun banka kredisine kefil yapılmak istenmesi ipoteğin tesisi amacına da aykırıdır. Böyle bir davranışın bir itibar ve güven müessesesi olan bankalar tarafından yapılmış olması hukuk düzenince kabul edilemez.
Açıklanan gerekçelerle davalı banka ipotek resmi senedi içerisindeki kefalet maddesinin kefilin önceden aydınlatılarak onda kefalet iradesi oluşturulumuş şekilde imzalatıldığını ispatlayamadığından ipotek senedine yabancı olan kefalet maddesinin yerleştirilmesi dürüstlük kuralına aykırı olduğundan bu şekilde düzenlenmiş kefalet geçerli değildir.
Bu durumda davacının ipotek resmi senedinde yer alan kefaletinin geçersiz olduğu, genel kredi sözleşmesinde kefil sıfatının bulunmadığı, davalı bankaya karşı sorumluluğunun sadece ipotek veren sıfatından kaynaklandığı, ipotek veren veya kefil sıfatı bildirmeden, dava tarihinden önce dava konusu icra takip dosyası yerine doğrudan bankaya yaptığı 43.319,00 TL ödemenin ipotek veren sıfatı nedeniyle yapıldığının kabul edilerek, anılan miktar yönünden davacı ipotek verenin ipotek limiti çerçevesindeki sorumluluğunun sona ereceği gözetilerek 43.319,00 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi görüşü ile sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 23/09/2022

Başkan – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.