Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1238 E. 2022/991 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1238 Esas 2022/991 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1238
KARAR NO : 2022/991

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :29/06/2020
NUMARASI : 2020/256 Esas 2020/249 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Şirket Ortağı Olunmadığının Tespiti ve Alacak (İstirdat)
DAVA TARİHİ : 30/03/2017
KARAR TARİHİ :07/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :07/07/2022

Taraflar arasındaki şirket ortağı olunmadığının tespit ve alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 11.734,15 EURO miktarında para verdiğini, müvekkili davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini, bu parasının müvekkiline iadesinin gerektiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu’na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK’ya aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin vs. cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak vs. suçlarından değişik ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca davalı tarafa verilen para nedeniyle 46.056,53 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek döviz kuru faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın … İnşaat A.Ş.’nin pay defterinde kayıtlı ortak olduğunu, TTK 417. maddesi gereğince şirket pay defterinde kayıtlı hisse senedi sahibi olması nedeniyle davacı tarafın şirket ortağı sıfatını kazandığını, TTK’nın 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin mümkün olmadığı gibi şirketin de kendi paylarını temellük etmesinin de mümkün olmadığını, davacı tarafın şirket ortağı olduğuna dair elinde halen varsa hamiline hisse senetlerini üçüncü şahıslara devretme hakkının olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her an geri alabileceği garantisi ile para verdiğine ilişkin iddianın gerçek olmadığını, bu iddianın bağlayıcı yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini, müvekkili şirket veya şirketlerin davacı taraftan para almadığını, davacı tarafın dayandığı belge veya belgelerdeki imzaların müvekkili şirketle veya şirketlerle hiç bir ilgisinin olmadığını, belge veya belgelerdeki imza veya imzaların müvekkili şirket veya şirketlerin yetkililerine ait olmadığını, belge veya belgelerin içeriğini kabul etmediklerini, bu belge veya belgelerde dahi şirket hisse senedi alındığının yazılı olduğunu, bu belge veya belgelerin delil değerinin olmadığını, davacı tarafın hata veya hileye maruz kaldığı ile ilgili talep ve beyanlarının BK’nın 31. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dinlenemeyeceğini, kaldı ki müvekkili şirketin veya şirketlerin davacı tarafa yönelik hata veya hile olgusu içerir bir davranışının olmadığını, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her hangi bir para vermediğini, sunulan delillere göre davacı tarafın şirket paylarını üçüncü kişilerden edindiğini, davacı tarafın iyi niyet kurallarına aykırı davranarak işbu davayı açtığını, davacı tarafın üçüncü kişilerden aldığı şirket hisseleri nedeniyle şirketin kâr ve zararına ortak olduğunu, iyi niyet kurallarına aykırı davranamayacağını, ayrıca BK’nın 126. maddesi gereğince şirket ile ortaklar arasındaki davaların 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, varsa davacı tarafın dayandığı belgelerde geçen düzenleme tarihinden veyahut bir an için iddianın doğruluğu halinde bile iddiaya konu paranın verildiği tarihten dava tarihine kadar zaman aşımı süresinin geçtiğini, hatta olayda uygulanması mümkün olmayan sebepsiz zenginleşme ile ilgili BK’nın 66. maddesindeki bir yıllık ve on yıllık zaman aşımı sürelerinin de geçtiğini, yine haksız fiiller ile ilgili zaman aşımı süresinin dahi geçtiğini, davacı tarafın iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, kaldı ki müvekkili şirketten veya şirketlerden döviz olarak para istenemeyeceği gibi faiz de istenemeyeceğini, davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin hak düşürücü süre ve zaman aşımına uğradığından bahisle davanın öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; 7191 sayılı kanunun 41. Maddesi ile eklenen geçici 4/2. maddesi gereğince dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçelerinde Türk Lirası olarak belirtilen rakamın dava açılışında harca esas değerin belirlenmesi için yazıldığını, davalılardan 11.734,15 Euro talep ettiklerini, davalı tarafından ibraz edilen belge içeriğinden müvekkiline herhangi bir ödeme yapıldığının kabulüne yönelik bir beyanının bulunmadığını, taraflarında aslı bulunan belge üzerinde oynama yapılmış bir fotokopisi niteliğinde olduğunu, kaldı ki bu evrakın davayla bir ilgisinin bulunmadığını, dava açılırken fazlaya ilişkin hakları saklı tuttuklarından davada faiz ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını, talep ettikleri 11.734,15 Euro’luk alacağın karar tarihindeki kur üzerinden hesaplanarak davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarından fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesinin de yerinde olmadığını, bu nedenlerle ve re’sen gözetilecek sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının davacının hile ve taksir veya kesin hükümsüzlük iddiasını ispat etmesine yönelik kabulünün dosya içeriğine ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığına ilişkin mahkemenin değerlendirmesinin TTK’nın 329 ve 405 maddelerine aykırılık teşkil ettiğinin, geçersiz hükümsüz bir ilişkide zaman aşımı ve hak düşürücü sürelerin uygulanamayacağı ile zaman aşımı def’isinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğuna ilişkin gerekçenin de yerinde olmadığı, hak dürüşücü süre ve zaman aşımı süresinin geçtiği, hatta kanunda öngörülen 10 yıllık süreninde dolduğunu, davacının ıslah talebinin de zaman aşımına uğradığını, mahkemece geçersiz saydığı hisse senetlerinin davalı tarafa iadesine karar verilmemesinin yerinde olmadığını, davalı tarafından SPK’ye sunulan CD ve üst yazı içeriğinin yanlış değerlendirildiğini, davalı lehine olan olan kayıt ve tespitlerin görmezlikten gelindiğini, gerekli delillerin toplanmadığını, eksik araştırma ve incelemeyle karar verildiğini, yemin delilini kullanma hakkının engellendiğini, isticvap istemlerinin yasaya aykırı şekilde reddedildiğini, davacının iddia ve talepleri aşılmak suretiyle hüküm kurulduğunu belirtilerek bu nedenlerle ve re’sen göz önünde tutulacak sebeplerle ilk derece mahkemesinin kararının duruşmalı istinaf incelemesi sonucu kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir.
Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/11/2017 tarih, 2017/264 Esas 2017/986 Karar sayılı ilamı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Dairemizin 16/05/2019 tarih 2018/234 Esas 2019/648 Karar sayılı kararı ile taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Anılan karara karşı taraf vekillerinin temyiz yoluna başvurması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/02/2020 tarih ve 2019/3965 Esas 2020/1700 Karar sayılı ilamı ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Anılan bozma kararı üzerine Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda 29/06/2020 tarih, 2020/256 Esas 2020/249 Karar sayılı karar ile karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
HMK’nun 373/4. maddesi “Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.” hükmünü içermektedir.
Anılan hüküm karşısında Yargıtay bozma ilamına uyularak verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulabileceğinden temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay’a gönderilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE
2-HMK’nın 352. maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 07/07/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.