Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1228 E. 2022/422 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2019
NUMARASI :…
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 08/11/2007
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/05/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı yargılamanın iadesi talebinin reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TALEP
Yargılamanın iadesini talep eden davalı vekili talep dilekçesinde özetle; davacı banka tarafından genel kredi sözleşmesine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasının yargılaması sırasında müvekkiline TK’nun 35.maddesine göre isticvap davetiyesinin tebliğ edilerek imza incelemesi yapılmaksızın dosyanın karara bağlandığını, müvekkiline TK’nun 35.maddesine göre tebligat yapılmış olduğundan yargılama aşamasında yapılan işlemlerle ilgili bilgi sahibi olmadan, şirket ortaklarının bu tarih itibariyle borcu ödeyeceklerini müvekkiline beyan etmiş olmalarına rağmen borcun ödenmediğinin öğrenildiğini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/146259 sayılı dosyasında yürütülen soruşturmada yapılan imza incelemesinde sözleşmedeki imzaların müvekkiline ait olmadığı tespit edildiğini ve bu kararın kesinleştiğini bildirerek müvekkili hakkında davanın kabulüne dair verilen ve kesinleşen 2007/622 Esas sayılı dosyasında yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece 29/03/2019 tarihli karar ile; yargılamanın iadesi nedenleri HMK’nın 375. maddesinde tahdidi olarak sayıldığı, davacının senedin sahteliğine dair iddiasının işbu davanın açıldığı zamanda da vaki olup, davacıya yapılan tebligatlara rağmen davacı bu iddiasını ispata yönelik faliyette bulunmadığı, yargılamanın iadesini isteyen davalıya isticvap davetiyesi de gönderilmesine rağmen davalı duruşmaya katılmayarak isticvabı sonuçsuz bıraktığı, davalının asıl davada cevap olarak ileri sürmesi mümkün olan hususlarda ihmal göstererek yargılamanın iadesi talebinde bulunmasının mümkün de olmadığı, ayrıca davalının iddiaları temyiz incelemesi konusu olup, olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi talebinde dinlenilmeyeceği, bu itibarla iade isteyen vekilinin iade sebeplerinin HMK’nın 375. maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün görülmediği gerekçesiyle yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Yargılamanın iadesini talep eden davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin tüzel kişi olmayıp gerçek kişi olduğundan yargılama sürecinde müvekkiline TK’nın 35.maddesine göre tebligat yapılmasının usule uygun olmadığını, müvekkilinin yapılan işlemlerden haberdar olmadığı için dosyaya beyanda bulunmadığı ve bu kapsamda savunma hakkının kısıtlandığını, müvekkilinin dava dışı … … Şirketi ile davacı banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinden haberdar olmadığını, şirketin ortaklarından …’ın kredi sözleşmesine müvekkilinin imzasını atmak suretiyle müvekkilinin de kefil sıfatıyla söz konusu sözleşmeye dahil ettiğini, imzanın müvekkiline ait olmadığını, bu nedenle sorumluluğunun da bulunmadığını, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/146259 Soruşturma no’lu dosyasında Savcılıkça imza incelemesi yapıldığını ve sözleşmede mevcut iki imzanın da …’a ait olduğunun tespit edildiğini ve Cumhuriyet Savcılığınca şüphelilerin suç işleme kastıyla hareket etmediklerinin anlaşıldığından takipsizlik kararı verildiğini, verilen takipsizlik kararının kesinleşmesi ile sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığının da netlik kazandığını, bu nedenle mahkemece müvekkiline usulüne uygun tebligat yapılmadan müvekkilinin sorumlu olmadığı bir borçtan ötürü davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; banka tarafından genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan kredinin geri ödenmemesi üzerine yapılan takibe ileri sürülen itirazın iptaline ilişkin davada hükmün yargılamasının yenilenmesine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yargılamanın yenilenmesi, bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından dolayı, maddi anlamda kesin hükmün sona ermesini ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt V, s. 5165).
Belirtmek gerekir ki, karar kesinleşmiş olsa dahi bazı yargısal hatalar çok ağır olabilir, toplum vicdanını derin bir şekilde zedeleyebilir ve hukuk düzenine duyulan güveni ortadan kaldırabilir. Bu ağır ve kabulü zor hataların karar kesinleştikten sonra anlaşılması hâlinde dahi, kararı ayakta tutmaya çalışmak, kesinleşmenin amaçladığı hukuki güvenliği zedeleyecek, hukuk barışını bozacak, adalet hissine dokunacaktır. Yargılama sırasında meydana gelen hatalar ve eksiklikler çok ağır ise bu tür kararlara karşı olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi (veya yargılamanın yenilenmesi ya da iade-i muhakeme) yolu kabul edilmiştir (Özekes, M.: Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, Cilt III, İstanbul 2017, s. 2323, 2324).
Yargılamanın iadesi sebepleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 375. maddesinde (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun m. 445) sınırlı olarak sayılmıştır. Bunun dışındaki bir sebepten dolayı, yargılamanın iadesi yoluna gidilemez. Bir başka deyişle, maddede sayılan yargılamanın iadesi sebepleri kıyas yolu ile genişletilemez (Kuru, s. 5171).
6100 sayılı HMK’nın “Yargılamanın iadesi” başlıklı 374.maddesinde, yargılamanın iadesi kesin olarak verilen veya kesinleşmiş hükümlere karşı istenilebileceği düzenlenmiş olup, bir karar henüz kesinleşmemiş ise 6100 sayılı HMK’nın 375. maddesinde sayılan sebeplerden biri mevcut olsa bile, hüküm kesinleşmeden önce yargılamanın iadesi yoluna gidilmesi mümkün değildir.
6100 sayılı HMK’nın “Yargılamanın İadesi Sebepleri” başlıklı 375/1. maddesinde ise, yargılamanın iadesi sebepleri;
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması, olarak belirtilmiştir.
Somut olaya gelince davacı yanca, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/07/2009 tarih ve 2007/622 Esas 2009/330 Karar sayılı kararı ile davacı bankaca genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasında davanın kısmen kabulüne karar verildiği, yargılamanın iadesini talep eden davalıya usulüne uygun tebligata rağmen davayı takip etmediği, kararın taraflara tebliğ edildiği ve temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davalı yanca, yapılan yargılamada tebligatların usulsüz olduğu, takip konusu sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığı ileri sürülerek yargılamanın iadesi talebinde bulunulmuştur.
Davalı vekili itirazın iptali davası sırasında müvekkilinin gerçek kişi olması nedeniyle TK’nun 35.maddesine göre tebligat yapılamayacağı ve bu nedenle yargılama aşamasında yapılan işlemlerle ilgili bilgi sahibi olunamadığından delillerini bildiremedikleri gerekçesiyle HMK’nın 375.maddesine göre yargılamanın iadesi davası açmıştır. Dilekçe içeriğine göre davalı vekili yargılamanın iadesi sebebi olarak usulsüz tebligat hususuna dayanmaktadır. Mahkemenin davanın kısmen kabulüne dair 08/07/2009 tarihli gerekçeli kararı davalıya TK’nun 35.maddesine göre tebliğ edilmiş olup, davalının, söz konusu kararı öğrendikten sonra öğrenme tarihini beyan ederek bu tarihten itibaren yasal süresi içerisinde yapılan tebliğin usulsüz olduğunu da belirtmek suretiyle 08/07/2009 tarihli karara karşı -karar tarihi itibariyle- Yargıtay’da temyiz yoluna başvurma imkanı mevcut iken bu yola başvurmadığı anlaşılmaktadır. Eğer davalı, davanın kısmen kabulüne dair 08/07/2009 tarihli kararın usulsüz tebliğ edildiğini öğrendiği tarihten itibaren temyiz yoluna başvursaydı, davanın kısmen kabulüne dair gerekçeli kararın tebliğinin usulsüz ve dolayısıyla temyiz talebinin süresinde olup olmadığı, ilk önce kısmen kabul kararı vermiş olan ilk derece mahkemesince, sonra da Yargıtay tarafından incelenerek, usulsüz tebliğin söz konusu olması halinde temyiz talebinin süresinde olduğu sonucuna varılması halinde esas hakkında temyiz incelemesine geçilerek itirazın iptali davası görülürken davalıya yapılan tebligatların da usulsüz olduğunun tespit edilmesi durumunda davanın kısmen kabulüne dair kararın yalnızca bu yönden bozulması ve itirazın iptali davası yeniden görülmesi söz konusu olabilecektir. Şu halde, davalının usulsüz tebliği öğrendiği tarihten itibaren yasal süre içerisinde olağan kanun yolu olan temyiz yoluna başvurmak suretiyle, itirazın iptali davasının yeniden görülmesini sağlama imkanına sahip olmasına rağmen, olağanüstü bir kanun yolu olan yargılamanın iadesi yoluna başvurması mümkün değildir. Esasen itirazın iptali davasında yapılan tebligatların usulsüz olması bir tebligat hilesi teşkil etmeyeceğinden tek başına yargılamanın iadesi sebebi olarak da kabul edilemez (Prof. Dr. Baki Kuru: Hukuki Mütalâalar, Yayımlanmamış Makaleler, Temmuz 2013, s. 567-571). Hal böyle olunca, davalı yanca ileri sürülen iade sebeplerinin HMK’nun 375.maddesi kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin yargılamanın iadesi talebinin reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Yargılamanın iadesini talep eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 06/04/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.