Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1218 E. 2023/848 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1218 Esas 2023/848 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1218
KARAR NO : 2023/848

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17/06/2020
NUMARASI : 2018/873 Esas 2020/178 Karar
DAVACI : … – … …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 04/12/2018
KARAR TARİHİ :01/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/06/2023

Taraflar arasındaki menfi tespitine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin vefat eden babası …’un 2008 yılında davalı bankayla Genel … Sözleşmesi imzaladıklarını, müvekkilinin bu sözleşmeye kefil olduğunu ve taşınmazını davalı lehine ipotek verdiğini, ancak daha sonra işbu … sözleşmesinden dolayı kullanılan kredilerin tüketildiğini, borçların ödenmiş olmasına rağmen davalı banka tarafından müvekkili adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki ipoteğin fek edilmediğini, aynı zamanda vefat eden babasının kullanmış olduğu 09/05/2017 tarihli genel … sözleşmesinden dolayı da müvekkilinin borçlu olduğunun davalı banka tarafından kendilerine yazı ile bildirildiğini, müvekkilinin davalı bankaya herhangi bir borcunun bulunmadığını, bu sebepten dolayı da müvekkili adına kayıtlı taşınmazdaki ipoteğin fekki gerektiğini, müvekkilinin sadece geri ödemesi yapılmamış kredilerden sorumlu olduğunu, kefil olduğu genel … sözleşmesi dışında başkaca herhangi bir borçtan sorumlu tutulamayacağını, davalı bankanın dava dışı müteveffa borçlu hakkında müvekkilinin imzası olan genel … sözleşmesi dışında oluşan alacakları hakkında müvekkilinin hukuki bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin davalı bankaya ipoteğin fekkini ve neden ipoteğin devam ettiğini sorduğunu, davalı bankanın cevabi yazısında, müvekkili adına kayıtlı taşınmazın …’un … borçlarının teminatı olduğunu ve borcun 525.000,00 TL olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin 2008 yılında imzalamış olduğu genel … sözleşmesi karşılığında vermiş olduğu ipoteğin karşılığının 375.000,00 TL olduğunu, bu krediden kaynaklanan herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek müvekkiline karşı yapılacak olası icra takibinin tedbiren durdurulmasına, müvekkilinin bankaya 525.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 12/07/2018 tarihinde vefat eden babası …’un müvekkili bankanın 2005 yılından itibaren ticari … müşterisi olduğunu, bu tarihten itibaren muhtelif … sözleşmeleri imzalamak suretiyle ölüm tarihine kadar çeşitli krediler kullandığını, hiçbir … sözleşmesinde davacı …’un kefaletinin mevcut olmadığını, …’un mevcut ve ileride mevcut olabilecek kredilerine teminat teşkil etmek üzere davacının maliki olduğu taşınmaz üzerinde müvekkili banka lehine 06/03/2008 tarihinde 1.dereceden 375.000,00 TL’lik ipotek tesis edildiğini, ipoteğin teminat ipoteği olduğunu, bugüne kadar kullanılan kredilerin ihtilafsız olarak devam ettiğini ve keza işbu teminat ipoteği kapsamında kullandırılmış olmasına rağmen, yine müvekkili bankaya bu hususta hiçbir itirazın ileri sürülmediğini, … borçlusu …’un 12/07/2018 tarihinde vefatını müteakip … geri ödemesi yapılmadığını ve 200.000,00 TL’lik teminat mektubunun 01/10/2018 tarihinde muhatabı tarafından tazmin edildiğini, bankaya olan taahhütlerin de yerine getirilmemesi üzerine, tüm … hesapları kat edilmek suretiyle tüm kredilerden oluşan toplam 532.606,10 TL’nin ödenmesi hususunda müteveffa …’un yasal mirasçılarına ihtarname keşide edildiğini, davacının ipotek veren 3. şahıs konumunda olduğunu, babasının banka nezdinde kullandığı ve kullanacağı bütün kredilere teminat teşkil etmek üzere 375.000,00 TL’lik teminat ipoteği tesis ettiğini, işbu sorumluluğunun … borçlarının tamamı ödeninceye kadar devam edeceğini, … borçlarının tamamından da davacının sorumluluğunun mevcut olduğunu, mirasçılık belgesine göre davacının yasal mirasçı olduğunu, işbu sorumluluğunun yasal mirasçılık sıfatından kaynaklandığını belirterek haksız ve dayanaksız açılan davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece;davalı bankanın …şubesi ile dava dışı davacının murisine ait şahıs firması arasında genel … sözleşmeleri düzenlendiği, yine sözleşmelerin bir kısmına murisin asaleten kefil olduğu, murisin davadan önce 12/07/2018 tarihinde öldüğü, davacının yasal mirasçılardan olduğu ayrıca sözleşmeler kapsamında davacının asaleten 375.000,00 TL taşınmaz ipoteğinin bulunduğu, 08/10/2018 tarihi itibariyle bankaca davacıya borç bildiriminin 525.000,00 TL olduğunun belirtildiği, borcun hem ipotekten hemde murisin mirasçısı sıfatıyla tüm mirasçılar olduğu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda 08/10/2018 tarihi itibariyle davalı bankanın dava dışı müteveffadan nakit kredilerden dolayı 448.841,94 TL’si asıl alacak olmak üzere ferileri ile toplam 466.063,31 TL gayri nakdi çek kredisinden dolayı 28.800,00 TL olmak üzere toplam 494.893,31 TL borcunun bulunduğu, ipotek bedeli 375.000,00 TL olmakla borç rakamının altında kaldığı bu haliyle ipoteğin fekki talebinin ve ipotekten dolayı borçlu olunmadığı iddiasının yerinde olmadığı, bunun dışında bakiye borcun 191.893,31 TL olduğu, toplam 525.000,00 TL üzerinden açılan davada 494.893,31 TL borçlu olunmakla (375.000,00 TL’si ipotek bedeli, geri kalan 119.893,31 TL’nin 91.093,31 TL’si nakit, 28.800,00 TL’si gayri nakit borç olmakla kalan 525.000,00 – 494.893,31=30.106,69 TL asıl alacak için borçlu olunmadığının tespitine, bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne, davacı taraf tazminat isteğinde bulunmuş ise de dava tarihi ve talebe konu 08/10/2018 tarihi itibariyle geçilen bir takip olmadığı gibi kötüniyetli olma durumunun da bulunmadığı anlaşılmakla davacının tazminat talebinin reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemede açmış oldukları davada müvekkilinin babası …’dan kalan mirasın hükmen reddine ilişkin açmış oldukları Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/632 E Sayılı dosyası bildirilmesine rağmen iş bu dosya davanın esasına etkili olmasına rağmen bekletici mesele yapılmadığını, müvekkilinin davalı bankaya olan 525.000,00 TL borcunun 375.000,00 TL üstünde olan miktar müteveffa …’nun borçlarına ilişkin yapılan ilamsız takiplere ilişkin olduğunu, mirasın hükmen reddi davası müvekkili lehine sonuçlandığı takdirde müvekkilinin davalı bankaya borcunun miktarı 375.000 TL olarak hesaplanacağının aşikar olduğunu, yerel mahkemede ikame ettikleri dava takip öncesi döneme ait menfii tespit davası olup sonradan açılan takiplerin dayanağı müvekkilinin müteveffa babasının borçları olduğunu, davalı tarafın müvekkiline mirasçı sıfatı ile takip açtığını, ilk derece mahkemesinin iş bu kararı usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması ve yeniden hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tespite konu borç tutarı dava tarihi esas alınarak hesaplanması gerektiğini, zira dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında borç miktarına ilişkin tarih belirtilmediğini, kanunun 119md./1f.-ğ bendi uyarınca dava dilekçesinde talep sonucu açıkça gösterilmesi gerektiğini, işbu usuli hükümler bağlamında davacının, dava dilekçesindeki talep sonucundan sorumlu olduğunu, mahkeme, taleple bağlı olmakla birlikte anlaşılmayan, açık olmayan hususların mevcudu halinde açıklattırma yoluna gitmesi gerektiğini, eldeki davada ne sayın mahkemece talebin açıklattırılması yoluna gidildiğini ne de davacı tarafça bu hususta süresinde bir beyanda bulunulmadığını, dosyanın bilirkişiye tevdi edildiğini, bilirkişinin 13.01.2020 tarihli 1. ek raporunda haklı olarak dava tarihini esas alarak hesaplama yaptığını, buna göre müvekkili bankanın 04.12.2018 dava tarihi itibariyle 493.121,51 TL nakdi, 27.200,00 TL gayrınakdi risk olmak üzere toplam 520.321,51 TL riski bulunduğunu tespit ettiğini, işbu tutar ile davacı tarafça belirlenen müddeabih(525.000,00TL) arasındaki 4.679,00TL’ lik farka ilişkin açıklamalarını 29.01.2020 tarihli dilekçelerinde ayrıntılı olarak sunduklarını, beyanlarına davacı tarafça -hesaplama tarihi yönünden dahi- bir cevap verilmediğini, talep sonucuna bağlı olmaksızın belirlenen tarih üzerinden bilirkişi hesaplaması yaptırılmış olmasının usul kurallarına aykırı olduğunu, davacı tarafın usulüne uygun ve açık bir talebi olmaksızın, re’sen belirlenmiş bir tarih esas alınarak hesaplama yapılması hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle 12.06.2020 tarihli ek bilirkişi raporunun usule aykırı olması nedeniyle yargılamaya esas alınmaması gerektiğini, mahkeme kararının aleyhlerine kabul edilen kısım yönünden kaldırılmasını ve 13.01.2020 tarihli ek bilirkişi raporundaki hesaplama ve buna ilişkin 29.01.2020 tarihli rapora beyan dilekçesindeki açıklamalarının esas alınarak karar verilmesini, davanın açılmasına sebebiyet vermeyen müvekkili banka aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka aykırı olduğunu, davacı …’ un vefatından itibaren işleyecek 3 aylık yasal süre içerisinde mirasın reddi yoluna gitmek yerine öncelikle işbu davayı ikame ettiğini ve sonrasında Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2018/236 esas sayılı dosyası ile mirasın hükmen reddi yoluna gittiğini, iş bu durum, 10.04.2019 tarihli duruşma esnasında davacı vekilinin beyanı ile öğrenildiğini, işbu davanın açılmasına müvekkili banka değil davacının bizatihi kendisinin sebep olduğunu, yerel mahkeme tarafından varılan hükmün aleyhlerine kabul edilen kısmı yönünden kaldırılarak 13.01.2020 tarihli 1. ek raporuna ilişkin 29.01.2020 tarihli beyan dilekçeleri nazarında davanın reddine yönelik yeni hüküm kurulmasına ve vekalet ücreti ve masrafların davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının murisi ile davalı banka arasında düzenlenen … sözleşmesi kapsamında murisin mirasçısı sıfatıyla ve verilen ipotekten kaynaklı kredilerin tüketilip borçların ödenmiş olduğu iddiası ile borçlu olunmadığının tespiti isteğine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 27. İcra Müdürlüğü’nün 2019/1488 sayılı takip dosyası örneğinin incelenmesinde, davalı-alacaklı … Bankası A.Ş. tarafından davacı-borçlu yasal mirasçı ve ipotekli taşınmaz maliki … ile … borçlusu müteveffa …’un diğer yasal mirasçılarından … ve …hakkında 375.000,00 TL ipotek bedeline dayalı olarak 30/01/2019 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiği, Ankara 27. İcra Müdürlğü’nün 2019/1487 sayılı takip dosyası örneğinin incelenmesinde, davalı-alacaklı … Bankası A.Ş. tarafından davacı-borçlu yasal mirasçı … ile … borçlusu müteveffa …’un diğer yasal mirasçılarından … ve …hakkında asıl alacak ve ferileri ile birlikte toplam 564.242,11 TL nakit alacak, 14.400,00 TL gayri nakit alacak olmak üzere toplam 578.742,11 TL’den ipotek takibine konu 375.000,00 TL’nin düşümü ile kalan 203.742,11 TL’nin, 189.342,11 TL nakit kısmının faiz ve BSMV’si ile birlikte tahsili, gayri nakit kısmı deposu istemiyle 30/01/2019 tarihinde takibe geçildiği anlaşılmıştır.
Davalı banka tarafından davacıya gönderilen 08/10/2018 tarihli yazı ile,davacının murisi …’un ticari … risklerinin teminatı olarak davacı … adına kayıtlı … numaralı bağımsız bölümün ipotek olarak alındığı, 08/10/2018 tarihinde bakiye tutarın 525.000,00 TL olduğunun bildirilmiştir.
Yargılama sırasında bankacı bilirkişiden alınan raporda özetle, dava tarihi itibariyle davalı bankanını dava dışı müteveffa … borçlusundan 449.195,26 TL’si asıl alacak olmak üzere ferileri ile birlikte toplam 493.121,50 TL nakit alacağının, 27.200,00 TL gayri nakit risk olmak üzere 520.321,51 TL alacağının bulunduğunu, 375.000,00 TL davacının ipotek borçlusu olarak bu kısmın düşümü ile bakiye alacağını 145,351,50 TL olduğu belirtilmiş, 12/06/2020 tarihli ek raporda davalı bankanın 08/10/2018 tarihli dava değerine konu yazı tarihi itibariyle 448.841,94 TL’si asıl alacak olmak üzere ferileri ile birlikte 466.093,31 TL toplam nakit risk, 28.800,00 TL gayri nakit risk olmak üzere müteveffa borçlunun … borcunun 494.893,31 TL olup davacının ipotek borçlusu olarak ipotek bedeli 375.000,00 TL’nin düşümü ile bakiye borcunun 119.893,31 TL olduğu belirtilmiştir.
Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/632 esas sayılı dosyasının Uyaptan gönderilen örneğinin incelenmesinde, davacı … tarafından, davalı … … Bankası aleyhine 07/07/2021 tarihinde Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2021/581 Esas sayılı dava dosyası ile mirasın hükmen reddine ilişkin dava açıldığı, açılan davanın asıl dosya ile birleştirildiği ve davanın derdest olduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 165.maddesinde; “(1)Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine veyahut dava konusu ile ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2)Bir davanın incelenmesi veya sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvrulmadığı taktirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” hükmü düzenlenmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 605. maddesinin 2. fıkrasında “ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde, mirasın hükmen reddi bir süreye tabi olmayıp, mirasçılar, alacaklılara karşı açacakları tespit davası ile terekenin borca batık olduğunun tespitini her zaman isteyebilecekleri gibi, mirasçılara karşı açılacak davada defi olarak da her zaman terekenin borca batık olduğu ileri sürülebilecektir.
Davacı tarafından Ankara 28. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/632 Esas sayılı dosyasında, terekenin borca batık olması nedeniyle hükmen reddinin talep edildiği, davanın yargılamasının devam ettiği anlaşılmaktadır. Davacı, hükmen reddin tespitine yönelik dava açtığına göre açılan davanın, davacının ipotek borçlusu olarak sorumlu olduğu kısımı etkilemez ise de,davacının murisinin kefaletinden kaynaklı borca yönelik yapılan takipten kaynaklı borca ilişkin davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olduğu açıktır.
O halde mahkemece, Ankara 28. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/632 Esas sayılı dava dosyasının 6100 sayılı HMK’nın 165.maddesi hükmü gözetilerek bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken esasa girilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek kabulü ile HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararı esastan incelenmeksizin kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2- Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/06/2020 tarih ve 2018/873 Esas 2020/178 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/06/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.