Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1208 E. 2022/901 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1208 Esas 2022/901 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1208
KARAR NO : 2022/901

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2019
NUMARASI : 2018/799 Esas 2019/1046 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 07/11/2018
KARAR TARİHİ : 29/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/06/2022

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile dava dışı şirket arasında düzenlenen sözleşme gereği davacı tarafından verilen 14.06.2016 günlü ve … sayılı kesin teminat mektubunun haklı tazmin nedeni bulunmadığını, davacı bankaca tazmin istemi reddedilmeksizin nakde çevrilmesi nedeniyle teminat mektubu bedeli 198.000,00 TL ile noter masrafı 466,43 TL olmak üzere toplam 198.463,43 TL üzerinden Ankara 31.İcra Müdürlüğü’nün 2018/11318 sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, bu takibe itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, teminat mektubunun metninden ödemenin yapılması gerektiği anlaşıldığından ödeme yapıldığını, bu nedenle davalıya borcunun bulunmadığını ileri sürerek, Ankara 31.İcra Müdürlüğü’nün 2018/11318 sayılı dosyası konu takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, dava dışı şirket ile 01.04.2015 günü düzenlenen özel güvenlik sözleşmesinin 31.03.2018 tarihinde feshedildiğini, bu sözleşme kapsamında dava dışı şirkete davacı tarafından düzenlenen teminat mektubunun verildiğini, teminat mektubunun 30.03.2018 günü nakde çevrileceğinin öğrenilmesi üzerine dava dışı şirkete 02.04.2018 tarihli ihtarnamenin keşide edildiğini, davacı bankanın nakde çevirme istemini reddetmesi gerektiği halde ödeme yaptığını, bu ödemenin de 08.06.2018 ve 19.06.2018 tarihlerinde bankaya ödendiğini, teminat mektubunun koşula bağlı olduğunu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini davacının incelemediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı banka ile davalı arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye dayanılarak davalı yararına 14.06.2017 tarihine kadar geçerli 14.06.2016 günlü ve … sayılı teminat mektubu verildiği, vadesi 31.03.2018 tarihine kadar uzatılan teminat mektubu içeriğinde, “….adı geçen taahhüdünü ilgili kanun, sözleşme ve şartname hükümlerine göre kısmen veya tamamen yerine getirmediği takdirde, protesto çekmeye, hüküm ve adı geçenin iznini almaya gerek kalmaksızın ve adı geçen ile idareniz arasında ortaya çıkacak herhangi bir uyuşmazlık ve bunun akıbet ve kanuni neticeleri nazara itibare alınmaksızın…..” yazılı olduğu, dava dışı şirketin istemiyle teminat mektubu nakde çevrildiği ve bu bedelin davalı tarafından davacı bankaya 08.06.2018 ve 19.06.2018 tarihlerinde ödendiği,
Ankara 31.İcra Müdürlüğü’nün 2018/11318 sayılı dosyasıyla davacı banka ve teminat mektubunun nakde çevrilmesini talep eden dava dışı şirket hakkında teminat mektubunun paraya çevrilmesi nedeniyle takip başlatıldığı, dava dışı şirketin itirazı üzerine bu şirket hakkındaki takibe İstanbul 6.İcra Müdürlüğü’nün 2019/15745 sayılı dosyası ile devam edildiği, 13.12.1967 günlü, 1966/16 Esas 1967/7 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda açıklandığı üzere teminat mektupları garanti sözleşmesi niteliği taşıdığından davacı banka davalının dava dışı şirkete edimlerini yerine getirmesini garanti altına alma amacıyla düzenlendiği, ancak, çekişmeye konu teminat mektubu içeriğinden teminat mektubunun derhal nakde çevrilmesi gerektiği, başka bir anlatımla davalının dava dışı şirkete karşı edimlerini yerine getirip getirmediğini tartışma hakkı tanımadığı, davacının sorumluluğu kötüniyetle davranması halinde başlayacaktır ki, davalı bu yönde bir kanıt sunmadığı, dolayısıyla, davacının teminat mektubunu kötüniyetle başka bir anlatımla davalıyı zararlandırmak amacıyla nakde çevirmediği, bu nedenle, davacının davalıya Ankara 31.İcra Müdürlüğü’nün 2018/11318 sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığı kanıtlandığından davanın kabulüne davacının davalıya Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2018/11318 sayılı dosyasındaki takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince müvekkilinin borçlu olmadığının tespit edilmesine rağmen davalının haksız ve hukuka aykırı kötü niyetli takibi nedeniyle kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hukuk ve yasaya aykırı olduğunu,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1995/12-512E. 1995/729K. 05.07.1995 Tarihli kararında aynı gerekçe ile ıslah yolu ile icra inkar tazminatı talep edilebileceğinin vurgulandığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve ayrıca davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkili şirket ile dava dışı … Yapı A.Ş. arasında sözleşme imzalandığını, sözleşme kapsamında … A.Ş.’den 14/06/2017 tarihine kadar geçerli 198.000,00 TL tutarlı kesin teminat mektubunun dava dışı şirkete verildiğini, sözleşme süresinin uzaması ile birlikte teminat mektubunun da süresinin 31/03/2018 tarihine kadar uzatıldığını, teminat mektubunda “…adı geçen taahhüdünü ilgili kanun, sözleşme ve şartname hükümlerine göre kısmen veya tamamen yerine getirmediği takdirde… yazılı talep üzerine nakden ödeneceği”nin belirtildiğini, dava dışı şirketin teminat mektubunun son günü olan 30/03/2018 günü saat 16:59’da davacı bankaya müracaat ederek teminat mektubunun nakde çevrilmesini talep ettiğini, banka tarafından teminat mektubunun ödendiğinin bankanın TMK’nın 2.maddesi gereğince talebi reddetme hakkı bulunduğunu, lehtar olan müvekkilinin menfaatlerini koruma görevi bulunduğunu, teminat mektubunda her ne kadar mektubun nakde çevrileceği belirtilmiş ise de, ilgili Kanun, sözleşme ve şartname hükümlerinin yerine getirilip getirilmediğinin bankaca incelenmesi gerektiğini, muhatap şirketin teminat mektubunun konusunu teşkil eden rizikonun gerçekleştiğini açık ve ayrıntılı olarak belirtme zorunluluğu bulunduğunu, riskin gerçekleştirilmemesi durumunda ödeme yapılmaması gerektiğini, bu nedenle kesin teminat mektubunun haksız ve hukuka aykırı şekilde nakde çevrilmesinden ötürü davacı bankanın da kusuru bulunduğundan davaya konu takibin yapıldığını,
Muhatap değişikliği olmasına rağmen teminat mektubunun yetkili olmayan şirket tarafından tazmin edildiğini, muhatap şirketin bölünme sebebiyle değerlerinin dava dışı … Gayrimenkul Yatırım ortaklığı A.Ş, ile … Endüstri A.Ş.’ne devredildiğinin belirtildiğini, hesaplarının devrinin teminat mektuplarının devri anlamına gelmeyeceğini, bu nedenle muhatap değişikliğinin müvekkili şirkete bilgi verilmeden ve onay alınmadan teminat mektubunun nakde çevrildiğini, bankanın usul ve mevzuata aykırı davrandığını, her ne kadar ticaret sicil gazetesinde bölünme ilan edilse de teminat mektuplarının devredildiğinin belirtilmediğini, hakkın kötüye kullanılması sonucu teminat mektubunun paraya çevrildiğini, müvekkilinin zarara uğradığını, bankanın kötü niyetli olması nedeniyle ayrıca kötü niyet tazminatına da hükmedilmesi gerektiğini, davanın reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve ayrıca davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2018/11318 sayılı takip talebinin incelenmesinde; alacaklısının … … Limited Şirketi, borçlularının … A.Ş, … Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketi olup, 198.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubundan kaynaklı toplam 208.401,28 TL alacak üzerinden takip yapıldığı,
14.06.2016 tarihli ve … sayılı Kesin Teminat Mektubunun incelenmesinde; muhatabın … Yapı Endüstri ve Ticaret Anonim Şirketi olduğu, idarece yapılan ihale sonucunda özel güvenlik işini taahhüt eden … … Limited Şirketi’nin ihale ile ilgili kanun ve şartname hükümlerine göre vermek zorunda olduğu kesin teminat tutarı olan 198.000,00 TL’nin bankaca garanti edildiği, adı geçen taahhüdünü ilgili kanun, sözleşme ve şartname hükümlerine göre kısmen veya tamamen yerine getirmediği takdirde protesto çekmeye, hüküm ve adı geçenin iznini almaya gerek kalmaksızın ve adı geçen ile idareniz arasında ortaya çıkacak herhangi bir uyuşmazlık ve bunun akıbet kanuni neticelerini nazarı itibarı alınmaksızın yukarıdaki yazılı tutarı ilk yazılı talebiniz üzerine nakden ve tamamen ve talep tarihinden ödeme tarihine kadar geçen günlere ait kanuni faizi ile birlikte ödeyeceklerini banka ad ve hesabına taahhüt edildiği, bu teminat mektubunun 14/06/2016 tarihinde geçerli olduğunun belirtildiği, vade uzatım yazısı ile sürenin 31/03/2018 tarihine kadar uzatıldığı, Mahkemece, 07/11/2018 tarihinde Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2018/11318 sayılı takip dosyasına icra veznesine gidecek olan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde İİK’nın 72/3.maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verildiği, Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2018/11318 sayılı dosyasına davacı bankaca Vakıfbank’dan alınan 01/02/2019 tarihli 240.775,09 TL bedelli teminat mektubunun sunulduğu görülmüştür.
30/03/2018 tarihinde davacı bankaya … Yapı Endüstrisi A.Ş.tarafından yazılan yazıda firmalarına hitaben düzenlenmiş bulunan lehtarı … … Limited Şirketi olan 14/06/2016 tarihli 198.000,00 TL bedelli, 31/03/2018 tarihine kadar geçerli olan teminat mektubunun düzenleme sebebi olan taahhütlerini ilgili firma yerine getirilmemiş bulunduğundan 198.000,00 TL’nin tazmin edilerek hesaplarına yatırılmasının istendiği anlaşılmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun 18/01/2012 tarih 2011/19-622, 2012/9 esas karar sayılı emsal içtihadında; “Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulandığı” belirtilmiştir.
Somut olaya gelince, davacı tarafça Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2018/11318 sayılı takip dosyasında borcunun bulunmadığına yönelik olarak işbu menfi tespit davası açılmıştır.
İlk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere bir garanti sözleşmesi oluşturan banka teminat mektubu ile bankanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmayan bir risk garanti edilmekte olup bankanın mücerret borç taahhüdü söz konusu olmadığından, bankaya hitaben yazılan yazılarda “teminat mektubunu tazmin ediniz” veya “teminat mektubu irat kaydedilmiştir” şeklindeki beyanlar yeterli olmayacaktır. Somut olayda da dava dışı … Yapı Endüstrisi A.Ş. (… Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı) tarafından yazılan yazıda teminat mektubunun lehtarı olan … … Limited Şirketi’nin sözleşme kapsamında taahhütlerini yerine getirmediğinden teminat mektubu bedelinin tazmini talep edilmiş olmakla talep yazısı ve teminat mektubu içeriği birlikte değerlendirildiğinde dava dışı şirket tarafından riskin gerçekleştiği belirtilerek teminat mektubunun tazmini talep edilmiş olmakla, teminat mektubu bedelini dava dışı şirkete ödeyen davacı bankanın usul ve yasaya aykırı bir davranışı bulunmadığından açılan davanın kabulüne yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur (Emsal mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13.03.2018 tarih ve 2016/9355 Esas-2018/1915 Karar sayılı, 05.11.2014 tarih ve 2014/7115 Esas-16916 Karar sayılı içtihatları).
Diğer yandan, davalı yanca teminat mektubunu sunan şirketin yetkili şirket olmadığı muhatap değişikliği söz konusu olduğu iddia edilmiş ise de; dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere teminat mektubunun hizmet sözleşmesi kapsamında davalı şirket tarafından davacı bankadan alınarak … Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketi’ne verildiği, … Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketi’nin bölünmeye gittiği, bölünme işleminin ticaret sicil gazetesinde tescil ve ilan edildiği, teminat mektubunun da dava dışı şirketin bölünmesi sonucu bölünen şirketlerden olan … Yapı Endüstrisi A.Ş.tarafından sunulduğu, bu hale göre teminat mektubunda muhatap değişikliği söz konusu olmadığı, teminat mektubunun yetkili şirket tarafından bankaya sunulduğu anlaşılmakla davalı vekilinin buna yönelik istinaf başvurusu da yerinde değildir.
Öte yandan, kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için borçlu aleyhine başlatılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra kötü niyetli olarak başlatılması gerekir. Bir başka anlatımla alacaklının alacaklı olmadığını bilerek borçlular aleyhine icra takibi başlatması gerekir. Somut olayda ise, davalı takip başlatmakta haksız ise de kötü niyetli olduğuna ilişkin herhangi bir iddia ve delilde bulunmadığından davacı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı da usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli olan 14.237,20 TL harçtan peşin alınan 3.559,4‬0 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.674,8‬0 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/06/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.