Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1193 E. 2023/464 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1193 Esas 2023/464 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1193
KARAR NO : 2023/464

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/06/2020
NUMARASI : 2018/758 Esas 2020/226 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/11/2018

KARAR TARİHİ : 29/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/04/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; 2017 tarihli genel kredi sözleşmesinin taksitlerinin ödendiğini, 2018 yılında yapılan genel kredi sözleşmesinin ise 1. veya 2. taksitlerinin ödendiğini, ilk kredi sözleşmesi tutarının ödenmiş olduğunu, yenilenen ikinci kredi sözleşmesinde müvekkilleri …’un kefil olmadığını, yalnızca… ve şirketin kefaleti bulunduğunu, faiz oranının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini, %20 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacı ile davalı asıl borçlu şirket arasında imzalanan genel kredi ve teminat sözleşmesine istinaden kullandırılan … ve nakit krediler ile çek karnesi verilmesine bağlı gayri nakdi krediler nedeniyle davalı asıl borçlu yanında müteselsil kefil davalıların ödenmeyen kredi borcundan kefalet limiti oranında ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumlu oldukları, genel kredi sözleşmesine dayalı olarak davacı banka tarafından asıl borçlu şirkete kullandırılan krediler kapsamında ödenmeyen davacı banka alacağından sözleşme hükümleri dikkate alınarak bilirkişi tarafından yapılan hesaplama neticesinde ödeme emri içeriğine göre davacı talebi ile de bağlı kalınmak sureti ile varlığı ve miktarı kanıtlanan davacı bankanın nakit alacağına ilişkin açılan davanın kısmen kabulünün gerektiği, gayri nakit alacak yanında genel kurul sözleşmesinde davacının gayri nakit alacağını depo edilmesine talep hakkı bulunduğuna ilişkin düzenleme bulunduğu, tazmin edilen çek yaprakları yönünden tazmin tarihlerinden itibaren temerrüt faiziyle birlikte davalılardan tahsili gerektiği, 20 adet çek yaprağı yönünden ise 32.000,00 TL gayri nakit alacağın davacı banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesi gerektiği, bankanın kredi alacağının KGF tarafından tazmin edilmesinden sonra dahi borçlular hakkındaki icra takiplerinin kredi veren banka tarafından yürütüleceğinin KGF protokolü ile kararlaştırıldığı, KGF tarafından yapılan ödemenin takibe konu alacaktan mahsup edilmediği, nakit alacağın likit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, icra takibine davalılar …. Şti ve …’un itirazının 31.717,12 TL asıl alacak (businesscart), 258.391,04 TL asıl alacak (diğer krd.), 7.442,88 TL işlemiş faiz, 372,14 TL faizin %5 gider vergisi, 776,22 TL masraf olmak üzere toplam 298.699,40 TL üzerinden, davalılar… ve …’un itirazının 32.003,64 TL asıl alacak (businescart), 258.391,04 TL asıl alacak (diğer krd.), 1.701,38 TL işlemiş faiz, 85,07 TL faizin %5 gider vergisi, 776,22 TL masraf olmak üzere toplam 292.957,35 TL üzerinden iptali ile takip tarihinden itibaren businescart asıl alacağına yıllık %30,24 oranında, diğer krediler asıl alacağına %62,40 oranında temerrüt faizi ve bu faizin %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle takibin devamına, takipte talep edilen 32.000,00 TL gayri nakit alacağın davalılar tarafından davacı banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesine, tazmin edilen 1.600,00 TL’nin 01/08/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 08/10/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 31/10/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 07/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 16/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 20/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 30/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 22/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %62,40 oranında temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, %20 icra inkar tazminatı olan 59.739,88 TL’nin davalılar… ve …’un 58.591,47 TL’sinden sorumlu olması kaydı ile davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; KGF GKTS ek madde kredi kullandırım protokolünde müvekkillerinden … ve …’un imzaları bulunmadığını, kefil olarak sorumlulukları bulunmadığını, KGF GKTS ek madde kredi kullandırım protokolünün yenileme (tecdit) niteliğinde ikinci sözleşme olduğunu, bu hususun gözetilmediğini, KGF tarafından yapılan ödemenin bu takipten düşülmemesi ve KGF ödemesinin KGF adına banka tarafından ayrı bir takip ve/veya davanın konusu olacağının dikkate alınmadığını, yapılan ödemenin takibe konu alacaktan düşülmesi gerektiğini, itirazları değerlendirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının hükme esas alınmaya elverişli olmadığını, müvekkilleri … ve …’un 23.02.2018 tarihli sözleşme ile bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası niteliğindeki KGF GKTS ek madde kredi kullandırım protokolünde kefaletleri bulunmadığını, bu sözleşmenin ayrı bir sözleşme niteliğinde olduğunu, ilk sözleşmede imzaları bulunan … ve …’un bu ikinci sözleşmede imza ve kefillikleri olmadığından sorumluluklarının bulunmadığını, müvekkillerinin davacı ile imzalanan sözleşme tarihinden bugüne mevcut adreslerinde ikamet ettiklerini, herhangi bir tebligat yapılmadığını, müvekkilleri şirket ve…’a yapılan yapılandırma teklifinin müvekkillerinin acziyetinden yararlanma amacı taşıdığını, yapılandırma teklifinin önceki sözleşmenin şartlarını müvekkilleri aleyhine daha da ağırlaştırdığını, müvekkilleri … ve …’un imzalamadıkları bir borçtan dolayı sorumlu tutulmalarının da söz konusu olamayacağını, KGF tarafından yapılan ödemenin hangi borca ilişkin yapıldığının açıkça belirtilmediğini, kefalet sözleşmesinde kefil olunacak limitin açıkça belirli olması gerektiği kuralının ihlal edildiğini, 28/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesinden ayrı 23/02/2018 tarihli kredi kullandırım protokolünün ayrı bir sözleşme olduğunu, bu protokolde müvekkilleri … ve …’un imzalarının bulunmadığını, adresleri değişmemiş olmasına rağmen davacı banka tarafından müvekkilleri … ve …’a tebligat yapılmayarak bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, bankacılık alanında uzmanlığı olmayan bilirşinin raporunun hükme esas alındığını, mahkemece yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığını, delillerin değerlendirilmesinde ve hukuki durumun takdirinde hataya düşüldüğünü, bilirkişi raporundaki eksikliklerin giderilmediğini, KGF tarafından yapılan ödemenin ayrı bir takip konusu olması gerektiğini gözetmeyen hatalı bilirkişi raporunun hükme esas alındığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yargılama aşamasında ticaret ve banka hukukundan kaynaklanan nitelikti hesap bilirkişiden alınan 08/05/2019 tarihli kök, 04/09/2019 tarihli birinci ek, 03/12/2019 tarihli ikinci ek bilirkişi raporu, Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2018/11624 sayılı takip dosyası, genel kredi sözleşmesi sureti, hesap kat ihtarı, KGF kefalet protokolü, davalı şirket banka hesap hareketleri, kredi kartı hesap özeti, kredi kullandırım protokolü, ödeme planı, nakit kredi kullandırım talimatı, kefalet taahhütnamesi, davalı …’un davalı şirket ortağı olduğunu gösterir ticaret sicil gazetesi sureti, KGF ödeme dekontları, yapılandırma teklifi dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2018/11624 sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 301.479,65 TL nakit alacağın tahsili, 44.800,00 TL gayri nakit alacağın depo edilmesi talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlulara tebliğine ilişkin evrak icra dosyası içerisinde mevcut değil ise de, 09/10/2018 takip tarihi gözetildiğinde, davalı borçluların 7 günlük itiraz süresi içerisinde kalacak şekilde 11/10/2018 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, iş bu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin alacaklı/vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Yargılama aşamasında alınan ve banka kayıtları üzerinde yerinde yapılan incelemeyi içeren bilirkişi kök ve itirazlar üzerine alınan birinci ek raporu ile, taraflar arasında tek bir genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalıların borçtan sorumlu oldukları, davalı asıl borçlu şirketin ve …’un 26/09/2018 tarihinde, diğer davalıların ise takip tarihinde temerrüte düştükleri, ticari kredide %62,40, kredi kartı ve esnek ticari kredide ise %30,24 oranında temerrüt faizi uygulanacağı, davacının davalı şirket ve …’tan takip tarihi itibarıyla 31.717,12 TL …, 258.391,04 TL nakit kredi, 7.442,88 TL işlemiş temerrüt faizi, 372,14 TL BSMV, 776,22 TL masraf olmak üzere toplam 298.699,40 TL alacaklı olduğu, diğer davalılardan ise 32.003,64 TL …, 258.391,04 TL nakit kredi, 1.701,38 TL ödenen çekler yönünden işlemiş temerrüt faizi, 85,07 TL BSMV, 776,22 TL masraf olmak üzere toplam 292.957,35 TL alacaklı olduğu, davacının davalılardan 44.800,00 TL çek sorumluluk bedelinin depo edilmesini talep edebileceği, 32.003,64 TL alacağa %30,24, 258.391,04 TL alacağa %62,40 temerrüt faiz oranı uygulanacağı, KGF’nin 18/02/2019 tarihinde yaptığı 189.331,17 TL’nin hesaba geçtiği tespit edilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine alınan ikinci ek bilirkişi raporunda, itirazların hesaplamaları değiştirecek nitelikte olmadığı, deposu talep edilen 28 adet çekten bir kısmı takipten, bir kısmı davadan sonra olmak üzere 8 adedinin nakde dönüştüğü, ödeme tarihlerinden itibaren temerrüt faizi işletilebileceği, 20 adet kalan çek için davacının davalılardan 32.000,00 TL’nin depo edilmesini talep edebileceği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesinin davacı banka ile davalı şirket arasında akdedildiği, 28/04/2017 tarihli 1.000.000,00 TL limitli sözleşmede diğer davalıların aynı limit ile müteselsil kefil olduğu, davalı …’un kefalet tarihinde asıl borçlu şirketin ortağı olduğunun ticaret sicil gazetesinden anlaşıldığı, asıl borçlu şirket ortağı olan anılan davalı kefil yönünden eş rızasının aranmayacağı, diğer kefillerin eş rızalarının bulunduğu, kefaletin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygun olduğu görülmüştür.
Davacı tarafından kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesap kat edilerek 21/09/2018 tarihli hesap kat ihtarnamesi davalılara gönderilerek kredi, kredi kartı, ödenen çek garanti bedelleri esnek ticari kredi olmak üzere toplam 291.876,07 TL nakit alacağın ödenmesi, 29 adet çekten kaynaklanan 46.400,00 TL gayri nakit alacağın depo edilmesi istendiği, davalılara 24 saat atıfet süresi tanındığı, ihtarnamenin davalı şirkete 24/09/2018 tarihinde tebliğ edildiği, diğer davalılara ise bila tebliğ olduğu, davalı şirketin 26/09/2018 tarihinde, diğer davalıların ise takip tarihinde temerrüte düştükleri anlaşılmıştır.
Davacı banka ile KGF arasında KGF kefalet protokolü akdedilmiş olup, protokolün 3.2/1-3. maddesinde KGF tarafından ödenen miktarın kredi veren tarafından takip edileceği hükme bağlanmıştır.
Davacı ile davalı şirket arasında 23/02/2018 tarihli, KGF GKTS ek madde üst başlıklı kredi kullandırım protokolü imzalanmış olup, protokolde 28/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesinin ayrılmaz parçası olduğu, anılan sözleşme ile birlikte hüküm ifade ettiğinin açıkça yazılı bulunduğu görülmüş olup, anılan protokolün konu başlıklı II. maddesinde protokolün KGF ile kredi veren arasında akdedilen protokol hükümleri tahtında kredi veren tarafından borçluya sağlanacak kredinin kullandırım koşullarını düzenlediği belirtilmiştir.
Davalı şirket imzasının yer aldığı ödeme planında aylık faiz oranının %1,80 olduğu belirtilmiştir.
Davacı bankaya davalı şirket tarafından gönderilen 23/02/2018 tarihli nakit kredi kullandırım talimatıyla KGF-TTK kredi türünde 250.000,00 TL kredi kullandırılması talep edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 14/12/2018 tarihli yapılandırma teklifi davacı tarafından davalı şirkete gönderilerek KGF desteğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararı kapsamında KGF teminatlı kredi borcunun yapılandırılabileceği, teklifin 3 iş günü içinde kabul edildiği yazılı olarak bildirilmezse teklifin kabul edilmediği değerlendirilerek KGF nezdinde tazmin talebinde bulunulacağı bildirilmiştir.
KGF tarafından dava tarihinden sonra, 15/02/2019 tarihinde KGF tarafından davacı bankaya 189.331,17 TL ödeme yapıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yukarıda açıklandığı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacı banka ile davalı şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, diğer davalıların sözleşmede müteselsil kefil olarak imzasının yer aldığı, davacı ile davalı şirket arasında ayrıca genel kredi sözleşmesinin ayrılmaz parçası olup, bu sözleşme ile birlikte hüküm ifade ettiği açıkça yazılı olan kredi kullandırım protokolü akdedildiği, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı tarafından kredi hesapları kat edilerek verilen atıfet süresi geçtikten sonra davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığı, dava tarihinden sonra KGF tarafından bir kısım ödeme yapıldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan talep edebileceği alacak bulunup bulunmadığı, var ise miktarı, KGF tarafından dava tarihinden sonra yapılan ödemenin gözetilmesinin gerekip gerekmediği, davalı kefillerin davalı şirket ile davacı arasında imzalanan 23/02/2018 tarihli kredi kullandırım protokolünde imzalarının bulunmamasının davalı kefillerin sorumluluğu üzerinde bir etkisi bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalılar vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, yukarıda açıklandığı üzere davacı ile davalı şirket arasında 28/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalanmış olup, diğer davalılar sözleşmede müteselsil kefil olarak yer almaktadır. Davalıların kefalet imzalarına yönelik bir inkarları ise bulunmamaktadır.
Davacı ile davalı asıl borçlu şirket arasında anılan genel kredi sözleşme tarihinde sonra, 23/02/2018 tarihinde KGF GKTS ek madde üst başlıklı kredi kullandırım protokolü akdedilmiştir. Bu protokolde davalılar …, …ve …’un kefalet imzaları yer almamaktadır. Burada tartışılması gereken husus, kredi kullandırım protokolünün davacı ile davalı şirket arasında akdedilen yeni bir kredi sözleşmesi niteliğinde olup olmadığı, davalı kefillerin protokolde kefaletlerinin bulunmamasının borçtan sorumlu olmadıkları sonucunu doğurup doğurmayacağıdır.
Kredi kullandırım protokolü incelendiğinde, açıkça protokolün, davalı kefillerin kefaletlerinin bulunduğu 28/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesinin ayrılmaz parçası olduğu, anılan sözleşme ile birlikte hüküm ifade ettiğinin açıkça yazılı bulunduğu gibi, konu başlıklı II. maddesinde de protokolün KGF ile kredi veren arasında akdedilen protokol hükümleri tahtında kredi veren tarafından borçluya sağlanacak kredinin kullandırım koşullarını düzenlediği hükme bağlanmıştır. Açıklanan bu durum karşısında kredi kullandırım protokolünün tarafların imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinin eki niteliğinde olup, sözleşme ile birlikte hüküm ifade edeceği gibi, sadece davalı asıl borçluya kullandırılacak kredinin kullandırım koşullarını düzenlediği gözetildiğinde davacı ile davalı şirket arasında akdedilen yeni bir kredi sözleşmesi niteliğinde olmadığının kabulü gerekmiştir.
Bu durumda kredi kullandırım protokolünün davacı ile davalı şirket arasında akdedilen yeni bir genel kredi sözleşmesi niteliği taşımadığı, sadece kullandırılacak kredinin koşullarını düzenlediği, davacı ile davalı şirket arasında 28/04/2017 tarihli tek bir genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede davalı gerçek kişilerin kefil olarak yer aldığı, tüm davalıların anılan genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi borcundan sorumlu olacakları anlaşıldığından mahkemece bu kabul çerçevesinde inceleme yapılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Öte yandan, yargılama aşamasında banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme ile alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan alacaklı olduğu miktar tespit edilmiştir. Bilirkişi ticaret ve banka hukukundan kaynaklanan nitelikli hesap bilirkişi olup, davalılar vekilinin bilirkişinin bankacılık alanında uzman olmadığına yönelik istinaf itirazı dosya içeriğine aykırıdır. Bilirkişi raporu davalılar vekilinin açık istinaf itirazları da gözetildiğinde, ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliktedir.
Hal böyle olunca, mahkemece davalılar vekilinin açık istinaf itirazları da gözetildiğinde, ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte olduğu anlaşılan bilirkişi raporlarının hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Burada tartışılması gereken bir diğer husus, dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı KGF’nin kefaleti bulunmakta olup, KGF tarafından dava tarihinden sonra davalı bankaya 15/02/2019 tarihinde yaptığı 189.331,17 TL ödemenin infazda gözetilmesi gerekip gerekmediğidir.
Kural olarak dava tarihinden sonra, dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen alacağa yönelik yapılan ödemelerin infazda gözetilmesine ilişkin hüküm kurulması gerekir.
Dava dışı KGF ile davacı banka arasında akdedilen bila tarihli protokolün 3.2/1-3. maddesinde KGF tarafından ödenen miktarın kredi veren tarafından takip edileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Anılan hükümden anlaşılacağı üzere KGF tarafından ödeme yapıldıktan sonra da, kredi veren davacı banka tarafından başlatılan icra takibinin sürdürülmesi bankanın yükümlülüğüdür. Bu durumda KGF tarafından dava tarihinden sonra ödeme yapılmış ise de, bu ödeme kredi borçluları lehine yapılan bir ödeme vasfı taşımayıp banka ile KGF arasında akdedilen protokol kapsamında davacı banka KGF ödemesine ilişkin de alacağın tahsili için icra takibine devam etmekle yükümlü bulunduğundan dava tarihinden sonra yapılan KGF ödemesinin infazda gözetilmesi gerektiğine ilişkin hüküm kurulmamasında da bir isabetsizlik görülmemiştir.

Dava tarihinden sonra davacı tarafından davalı şirkete 14/12/2018 tarihinde KGF desteğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararı kapsamında KGF teminatlı kredi borcunun yapılandırılabileceğine ilişkin yapılandırma teklifi gönderilmiş ise de, taraflar arasında imzalanan bir yapılandırma protokolü bulunmadığı gibi, dava tarihinden sonra davalılar tarafından yapılan herhangi bir ödeme de söz konusu değildir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı banka tarafından TCMB’ye bildirilen en yüksek faiz oranı olan %48 oranı esas alınmak suretiyle sözleşme hükmü gereğince bu oranın %30 fazlası üzerinden %62,40 temerrüt faiz oranı tespit edilmiştir. Yerleşik Yargıtay uygulamaları da gözetildiğinde temerrüt faiz oranının, temerrüt tarihinde davacı bankanın fiilen uyguladığı en yüksek faiz oranı esas alınmak suretiyle tespit edilmesi gerekir. Davalılar vekilinin ise temerrüt faiz oranına yönelik açık bir istinaf itirazı bulunmadığından fiili faiz oranına ilişkin Dairemizce araştırma yapılması yoluna gidilmemiş olup, bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Davacı tarafından gönderilen hesap kat ihtarnamesi davalı …’un sözleşmedeki adresine bila tebliğ olmuştur. Bilirkişi anılan davalının sözleşmede yer alan adresine hesap kat ihtarnamesinin bila tebliğ edildiği tarihi esas alarak davalı şirket ile aynı tarihte temerrüte düştüğü kabul edilerek davacının takip tarihi itibarıyla anılan davalıdan talep edebileceği alacak miktarı tespit edilmiştir. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede asıl borçlu şirketin ve kefilin sözleşmede yer alan adresinin davacı banka tarafından yapılacak tebligatlarda esas alınacağı hususu düzenlenmiştir. İİK’nun 68/b maddesinde ise kredi kullananın adres değişikliğini noter ihtarıyla bildirmediği takdirde eski adresin geçerli olacağı hükme bağlanmıştır. Anılan hüküm asıl borçluya ilişkin olup, kefile ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Bu durumda taraflar arasında akdedilen sözleşme hükmü karşısında muacceliyet ve temerrütün oluşması için süre içeren bildirimin davalı …’a tebliğ edilmesi gerektiğinden bu tebligatın kefilin adresine tebliğ edilmesi gerekecektir. Bir başka anlatımla anılan kefilin sözleşmedeki adresine hesap kat ihtarının bila tebliğ olması anılan kefilin temerrüte düşmesi sonucunu doğurmayacak olup, anılan davalı diğer kefiller gibi takip tarihinde temerrüte düşmüştür. Davalılar vekilinin ise anılan hususa yönelik açık bir istinaf itirazı bulunmadığından bu husus eleştirilmiştir.
Davalılar vekilinin istinaf itirazının kamu düzenine aykırılık yönünden incelenmesine gelindiğinde; hükmün infazda tereddüt oluşturup oluşturmadığının incelenmesi kamu düzeni ile ilgilidir. 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesini içermektedir.
Davacı yan dava dilekçesinde nakdi ve gayrı nakdi alacağa yönelik başlatılan icra takibine davalıların haksız itirazının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Bir başka anlatımla davacının dava dilekçesinde icra takibi dışında, nakde dönüşen gayri nakdi alacağın tahsili, gayri nakdi alacağın ayrıca depo edilmesi yönünde bir talebi bulunmamaktadır. Mahkemece ise, gayrinakit alacak yönünden davalıların sorumlu olduğu belirtilerek 32.000,00 TL gayri nakdi alacağın bankada açılacak faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesine, tazmin edilen 1.600,00 TL’nin 01/08/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 08/10/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 31/10/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 07/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 16/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 20/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 30/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 22/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %62,40 oranında temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Bu durum itirazın iptali kararının sonucu olan takip dolasıyla depo kararından ayrı bağımsız bir depo kararı niteliğini taşıdığı gibi, nakde dönüşen gayri nakit alacak yönünden takip dolayısıyla tahsil kararından ayrı bağımsız bir tahsil kararı niteliği taşımakla HMK’nun 26. maddesi uyarınca talep aşımı niteliğinde olduğu gibi infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğundan re’sen gözetmek gerekmiştir.
İlk derece mahkemesince tazmin edilen gayri nakit alacak yönünden işleyecek temerrüt faizi oranı ve faiz başlangıç tarihi belirtilmiş, takip talebinde davacının ayrıca %5 BSMV talebi olduğu halde bu yönde hüküm kurulmadığından istinafa gelenin sıfatı gözetilerek Dairemizce yeniden kurulan hüküm sırasında tazmin edilen gayri nakit alacak yönünden %5 BSMV hüküm altına alınmamıştır.
Hüküm altına alınan alacak likit olup, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilecek, reddedilen kısım yönünden davacı banka icra takibi yapmakta haksız ise de, kötü niyetli olduğuna ilişkin davalıların bir iddiası bulunmadığı gibi, bu yönde sundukları bir delil de bulunmadığından davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine hükmedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kamu düzenine aykırılık gözetilerek kaldırılmasına, davalılar vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine, davanın kısmen kabulüne, davacı yararına %20 oranında icra inkar tazminatına, davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek KABULÜNE,
2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/06/2020 tarih ve 2018/758 Esas 2020/226 Karar sayılı kararının kamu düzenine aykırılık gözetilerek KALDIRILMASINA, davalılar vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
B)1-Davanın KISMEN KABULÜNE, Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2018/11624 sayılı takibe davalılar …. Şti. ve …’un itirazının 31.717,12 TL asıl alacak (businesscart), 258.391,04 TL asıl alacak (diğer krd.), 7.442,88 TL işlemiş faiz, 372,14 TL faizin %5 gider vergisi, 776,22 TL masraf olmak üzere toplam 298.699,40 TL üzerinden, davalılar… ve …’un itirazının 32.003,64 TL asıl alacak (businescart), 258.391,04 TL asıl alacak (diğer krd.), 1.701,38 TL işlemiş faiz, 85,07 TL faizin %5 gider vergisi, 776,22 TL masraf olmak üzere toplam 292.957,35 TL üzerinden iptali ile takip tarihinden itibaren businescart asıl alacağına yıllık %30,24 oranında, diğer krediler asıl alacağına %62,40 oranında temerrüt faizi ve bu faizin %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle takibin devamına,
2-Davalıların 32.000,00 TL gayri nakdi alacağa yapmış olduğu itirazın iptali ile 32.000,00 TL gayrinakdi alacağın bankada açılacak vadesiz bir hesaba depo edilmesine imkan verecek şekilde takibin devamına,
3-Davalıların tazmin edilen toplam 12.800,00 TL gayri nakdi alacağa yönelik itirazının iptali ile tazmin edilen 1.600,00 TL’nin 01/08/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 08/10/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 31/10/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 07/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 16/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 20/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 30/11/2018 tarihinden itibaren, 1.600,00 TL’nin 22/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %62,40 oranında temerrüt faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına,
4-Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
5-%20 icra inkar tazminatı olan 59.739,88 TL’nin, davalılar… ve …’un 58.591,47 TL’sinden sorumlu olması kaydı ile, davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
6-Reddedilen kısım yönünden davalıların kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
7-Nakit alacak yönünden alınması gereken 20.011,91 TL harçtan peşin alınan 4.406,20 TL ile 1.507,40 TL icra peşin harcının mahsubu ile bakiye 14.098,31 TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Gayri nakit alacak yönünden alınması gereken 179,90 TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacı tarafından başlangıçta yaptırılan 4.406,20 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı ve 1.507,40 TL icra peşin harcı olmak üzere toplam 5.949,50 TL harcın, aleyhe istinaf itirazı bulunmadığından davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
10-Nakit alacak yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT’ne göre hesaplanan 28.957,01 TL ücreti vekaletinin, aleyhe istinaf itirazı bulunmadığından davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
11-Gayri nakit alacak yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT’ne göre 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
12-Nakit alacak yönünden davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT’ne göre hesaplanan 3.400,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
13-Davacı tarafından yapılan 209,50 TL tebligat, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.709,50 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 1.661,17 TL’sinin, aleyhe istinaf itirazı bulunmadığından davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
14-Davalılar tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
15-Sarfedilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davalılar tarafından istinaf karar harcı olarak yatırılan 5.057,38 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde davalılara iadesine,
2-Davalılar tarafından istinaf aşamasında yargılama gideri olarak yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
3-Davalılar tarafından istinaf aşamasında posta gideri olarak yapılan 32,50 TL posta giderinin davadaki haklılık oranı gözetilerek 31,04 TL’sinin davacıdan tahsil edilerek davalılara iadesine, bakiye kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 29/03/2023

Başkan – Üye Üye – Zabıt Katibi –
(Karşı Oy)
KARŞI OY

Davacı ile davalı şirket arasında 28/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı gerçek kişiler anılan sözleşmede müteselsil kefil olarak yer almaktadır. Anılan sözleşme tarihinden sonra davacı ile davalı asıl borçlu şirket arasında 23/02/2018 tarihinde KGF GKTS ek madde üst başlıklı kredi kullandırım protokolü akdedilmiş olup, protokolde diğer davalılar …, …ve …’un kefalet imzaları bulunmamaktadır.
Anılan protokol ile borçlu ve kredi veren arasında KGF’nin ortak bankalar ile imzaladığı hazine desteğine haiz krediler için TC Başbakanlık Hazine Müşteşarlığı tarafından …A.Ş.’ye sağlanan kaynak ve fon ile kredi veren arasında akdedilen protokol hükümleri tahtında kredi veren tarafından borçluya sağlanacak kredinin kullandırım koşulları düzenlenmiş ise de, protokol ile davalı kefillerin imzaladığı genel kredi sözleşmesinde yer almayan yeni bir kredi türü düzenlenmiştir.
Davacı banka yeni bir GKS düzenleyerek KGF destekli kredi için hukuki alt yapı oluşturmak yerine protokol adı altında yeni bir kredi sözleşmesi düzenlemiştir. Protokol geniş anlamda sözleşme olup, davalı kefillerin imzalarının bulunduğu GKS ayrı bir sözleşmedir. GKS ile kelepçeleme yapılarak kefalet iradeleri protokol başlıklı belgeye taşınamaz. Aksi halde banka her kredi için GKS yerine yeni protokol altında belgeler düzenleyerek kefillerin sorumluğunun GKS kapsamı dışında öngörülemez ve belirlilik ilkesine aykırı şekilde genişletilebilir ki bu husus Kefalet Hukukunun en önemli ilkesine aykırıdır.
Bu durumda davalı kefillerin imzalarının bulunduğu genel kredi sözleşmesinde yer almayan yeni bir kredi türünün düzenlendiği, protokolün davacı ile davalı banka arasında imzalanan yeni bir sözleşme niteliğinde olduğu, davalı kefillerin imzalarının yer almadığı protokolde düzenlenen yeni bir kredi türüyle davalı kefillerin yeni bir borç altına sokulamayacağı, kredinin anılan protokol tarihinden sonra kullandırıldığı, davalı kefillerin borçtan sorumlu tutulamayacakları gözetilerek davalı kefiller hakkında açılan davanın reddi görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun protokolün yeni bir sözleşme olmadığı, davalı kefillerin borçtan sorumlu olduklarına yönelik görüşüne katılamamaktayım. 29/03/2023

Başkan –
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.