Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1188 E. 2023/37 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1188 Esas 2023/37 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1188
KARAR NO : 2023/37

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2020
NUMARASI : 2016/804 Esas 2020/312 Karar
DAVACI : … –
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/10/2016
KARAR TARİHİ : 19/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/01/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın… Kurumsal Şubesince 29.09.2006, 26.08.2010, 13.08.2012 ve 15.01.2015 tarihli Genel Ticari Kredi Sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu …. A.Ş.’ne ticari kredi kullandırıldığını, söz konusu kredi sözleşmelerinde dava dışı şirket ortakları …. A.Ş. ve …’nin müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğunu, ayrıca toplam tutarları 1.182.807,61 Avro 5.044.549,-ABD Doları ve 2.019.763,-TL olan 20 adet teminat mektubunun değişik Kurumlara hitaben verildiği, ve bunlardan 5, 9 ve 12. sırada belirtilen teminat mektuplarının takip tarihinden sonra tazmin edildiğini, 15 ve 16. Sırada belirtilen teminat mektuplarının ise iade edildiğini, söz konusu kredi hesabının 07.09.2015 tarihinde kat edildiğini, borçlu firma ve kefillerine kredi alacağının ödenmesi ve meri teminat mektup bedelinin depo edilmesini teminen muacceliyet ihtarnamesi keşide edilmesine rağmen, nakdi alacakların tahsil edilemediğini ve gayrinakdi alacağın da depo edilmediğini, muacceliyet ihtarnamesinden sonuç alınamaması üzerine, ilgili Mahkemeden ihtiyati haciz kararı alınmak suretiyle, Ankara 5. İcra Müdürlüğü’nün 2015/25273 E. sayılı icra dosyasıyla 16.336.799,55 TL nakdi alacağın ödenmesi ve 2.052.163,-TL, 1.182.808,-Avro (takip tarihi itibariyle karşılığı 3.593.843,83 TL’dır.) ve 5.044.549,-ABD Doları (takip tarihi itibariyle karşılığı 14.358.299,82 TL’dır.) gayrinakdi risk tutarının depo edilmesi istemiyle başlatılan ilamsız icra takibine davalılar tarafından itiraza ilişkin hiçbir gerekçe ileri sürülmeksizin itiraz edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, itirazın iptaline, takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı banka tarafından davalılar hakkında yapılmış olan icra takibinin sadece Ankara 5. İcra Müdürlüğü’nün 2015/25273 E. sayılı dosyasından ibaret olmadığını, davalılar hakkında kambiyo senedine havi yolla da icra takipleri yapıldığını ve bu icra takipleri ile talep edilen bedellerin 2015/25273 E. sayılı dosyasına eklendiğinde, davalılardan tahsili talep edilen bedelin kat ihtarnamesinde belirtilen bedelin çok üstünde olduğunu, davalıların sorumlu olduğu bedeller tespit edilirken, kambiyo senedine havi takip yoluyla talep edilen bedellerin düşülmesi gerektiğini, aksi halde davalıların gerçek borcun çok üstünde olan bir bedeli ödemek zorunda kalacaklarını, davacı banka tarafından davalılara birden fazla kat ihtarı gönderildiğini, Ankara 62. Noterliği’nin 08.09.2015 keşide tarihli kat ihtarnamesinden sonra, Ankara 3. Noterliği’nin 08.03.2016 keşide tarihli kat ihtarnamesinin gönderildiğini, davalıların ikinci ihtar ile temerrüde düşeceğini, bu nedenle de akdi ve temerrüt faizlerinin ikinci kat ihtarının tebliğ edildiği tarihin esas alınarak belirlenmesi gerektiği ve ilk kat ihtarına istinaden yapılan 2015/25273 E. sayılı dosyanın iptalinin gerektiğini, davalı …Ş. ile …. A.Ş.’nin davacı banka ve dava dışı asıl borçlu… A.Ş. Arasında imzalanmış olan 29.09.2006, 26.08.2010 ve 13.08.2012 tarihli kredi sözleşmelerinde kefaletlerinin bulunduğunu, ancak 15.01.2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde ise davalıların kefil olarak imzaları bulunmadığını ve bu nedenle 15.01.2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden asıl borçlu… A.Ş.’ne kullandırılan nakdi ve gayri nakdi borçlardan dolayı sorumluluklarının da bulunmadığını, davacı bankaya karşı müvekkilleri tarafından Noter kanalıyla keşide edilen ihtarnameler ile, asıl borçlu… A.Ş.’ne kullandırılan kredilerin hangi sözleşmeler kapsamında kullandırıldığı konusunda bilgi ve belge talep edildiğini, ancak davacı banka tarafından bilgi verilmediğini savunarak davanın reddine, %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi kök ve ek raporlarına ve toplanan tüm delillere göre; genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredi alacağının tahsili istemiyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle açılan davada; bilirkişinin 2. ek raporu dikkate alınarak, davacı ile dava dışı… Elektronik arasında 29/09/2006 – 19/08/2010 – 13/08/2012 – 15/01/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı, 13/08/2012 tarihli sözleşmeyi davalıların müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, diğer sözleşmelerde davalılarının imzalarının bulunmadığı, davalıların imzalarının bulunduğu 13/08/2012 tarihli sözleşmeden sonra başka taraflarla 15/01/2015 tarihli sözleşme yapılmış olması nedeniyle 15/01/2015 tarihinden sonra kullandırılan kredilerin yeni yapılan sözleşmeye istinaden kullandırılmış olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle davalıların 15/01/2015 tarihine kadar kullandırılan kredilerden müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğu, bilirkişi raporuna göre 15/01/2015 tarihine kadar kullandırılan kredilerden dolayı davcının davalılardan nakdi kredi yönünden 2.759.496,61 TL asıl alacak, 127.554,09 TL işlemiş faiz, 6.277,85 TL bsmv ve 300,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 2.893.528,55 TL alacağın tahsilini talep edebileceği, nakde dönüşmeyen 749.967,00 USD’lik teminat mektubuna ilişkin gayrinakdi kredi yönünden davacının depo talebinde bulunabileceği, takip tarihinden sonra nakde dönüşen teminat mektup bedellerinin davalılardan tahsilinin gerektiği, dava devam ederken yapılan tahsilatların infazda nazara alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, nakdi kredi yönünden Ankara 5. İcra müdürlüğünün 2015/25273 esas sayılı dosyasında davalılar tarafından ödeme emrine yapılan itirazın 2.759.496,61 TL asıl alacak, 127.554,09 TL işlemiş faiz, 6.277,85 TL bsmv ve 300,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 2.893.528,55 TL miktar üzerinden iptali ile takibin, Ankara 5. İcra müdürlüğünün 2015/20374 ve 2015/25422 esas sayılı dosyalarındaki takiple tahsilde tekerrüre neden olmamak kaydıyla, devamına, nakdi kredi yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, itirazın iptaline karar verilen alacağın %20’si olan 477.905,71 TL ‘nin icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, gayri nakdi kredi yönünden Ankara 5. İcra müdürlüğünün 2015/25273 esas sayılı dosyasında davalılar tarafından ödeme emrine yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 749.967,00 USD teminat mektubu bedelinin deposu için devamına, takip tarihinden sonra tazmin edilen teminat mektupları yönünden 750.000,00 USD’nin 07/10/2016 tarihinden, 27.218 USD’nin 10/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek %10, 63.453,98 euronun 16/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek %10, 504.002,00 TL yönünden 19/09/2018 tarihinden,209.390,00 TL yönünden 28/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek %23,40 oranındaki faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, gayrinakdi yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, dava tarihinden 09/10/2017 tarihinde yapılan 300.000,00 TL, 26/09/2017 tarihinde yapılan 322.909,91 TL, 11/08/2017 tarihinde yapılan 203.552,40 TL ve 27/11/2017 tarihinde yapılan 1.111.000,00 TL ödemelerin infazda değerlendirilmesine, davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalıların, dava dışı… Elektronik A.Ş. ile müvekkili Banka arasında akdedilen 13.08.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinde 23.000.000-TL kefalet limiti tutarında imzaları bulunmakta olup, yine imzalarının bulunduğu 18.04.2013 tarihli limit artırım sözleşmesi ile kefalet limitleri 52.325.000-TL ye yükseltildiğini, hükme esas alınan 15.10.2019 tarihli bilirkişi 2. ek raporunda, yerinde yapılan incelemede dava dışı şirkete kullandırılan kredilerin hangi sözleşmeden dolayı kullandırıldığı konusunda kayıtlarda açıklık olmadığı, müşterinin kredi kullandırımının belirli bir kredi sözleşmesine özgülenmediği, davalıların en son kefalet imzalarının bulunduğu 13.08.2012 tarihli sözleşmeden sonra, kefalet imzası olmayan 15.01.2015 tarihli sözleşme kapsamında kullanılan kredilerin münhasıran belirli bir kredi sözleşmesi ile ilişkilendirildiğinin tespit edilemediği belirtilerek “davalıların tüm sözleşmelerden sorumlu olduğunun kabul edilmesi” ve “davalıların 15.01.2015 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden sorumlu olmadığının kabul edilmesi” halinde olmak üzere terditli hesaplama yapıldığını, mahkemece davalıların 15.01.2015 tarihine kadar kullandırılan kredilerden sorumlu olduğu yönündeki hesaplama esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, ancak 15.01.2015 tarihli sözleşme esnasında asıl borçlu firma üzerinde kredi alacağı mevcut olup, 15.01.2015 tarihli kredi sözleşmesinin imzalanmasının mevcut kredi ilişkisinin sona ermesi anlamına gelmediğini, imzalanan kredi sözleşmeleri arasında kısa süreler olup, borç tutarları tamamen sıfırlanmadığından sözleşmelerin kredi ilişkisinin devamı niteliğinde ve limit artırımına/yeni teminat alınmasına yönelik olarak düzenlendiğini, taraflar arasında yeni bir kredi ilişkisi kurulması gibi bir irade/anlaşma veya yaklaşım sözkonusu olmayıp, alınan ipoteklerin de fek edilmediğini, somut durumda; müvekkil Banka ile dava dışı… Elektronik San.ve Tic. A.Ş. arasında 15.01.2015 tarihli kredi sözleşmesinin imzalanmasının mevcut kredi ilişkisinin sona ermesi anlamına gelmediğini, müvekkil Bankaca ipoteklerin fek edilmediğini, müteselsil kefiller ibra edilmemiş olduğu gibi davalı kefillerce de Bankaya daha sonra kullandırılacak kredilerden sorumlu olmayacaklarına dair herhangi bir beyanda bulunulmadığını, asıl borçlu firma ile imzalanan kredi sözleşmeleri arasında kısa süreler olup, borç tutarları tamamen sıfırlanmadığından sözleşmelerin kredi ilişkisinin devamı niteliğinde ve limit artırımına/yeni teminat alınmasına yönelik olarak düzenlendiğini, asıl borçlu firma ile mevcut kredi ilişkisinin devam ettiği ve davalı kefil firmaların süresiz kefaletleri dikkate alındığında adı geçen davalıların asıl borçlu firma üzerindeki toplam alacak tutarından kefalet limitleri oranında temerrüt faizi ve sair ferileriyle birlikte sorumlu olduklarını, limit artırımı ve yeni teminat altına alınması amacıyla yeni sözleşme imzalanması işleminin eski sözleşmelerin iptali anlamında değerlendirilemeyeceğini, dolayısıyla davalı kefillerin asıl borçlu… Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. üzerindeki toplam alacak tutarından, söz konusu sözleşmelerde yer alan kefalet limiti oranında kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarıyla birlikte sorumlu olduklarını, ayrıca, kredi sözleşmesinin 14.ö maddesi “Müşteri ve kefil/kefiller, kefaletin tüzel kişi tarafından verilmesi durumunda kefalet sözleşmesinin süresiz olduğunu…beyan ve taahhüt eder/ederler.” hükmünü içerdiğini, süresiz kredi sözleşmelerinde kefaletin, sözleşmede ayrıca bir hüküm bulunmadıkça, süresiz olduğunun kabul edildiğini, bu nitelikteki bir kredi sözleşmesine dayalı kredi cari hesabının kat edilmesi ile muaccel hale gelen kredi borcunun, borçlu tarafından tamamen veya müteselsil kefili tarafından kefalet limiti kapsamında ödenmesi ile, bu işlemden doğan kefalet sorumluluğunun sona erdiğini, ancak kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeye kefalet süresiz bulunmakla, bankanın aynı sözleşme ile kredi müşterisine yapacağı yeni bir kredi işleminde, kefilin kefalet sorumluluğunun yeniden doğduğunu, bu nedenle, kefilin yapılacak yeni kredi işlemlerinde sorumluluğunu devam ettirmek istememesi halinde, ödeme ile son bulan kredi işlemini müteakip, kendisi tacir ise TTK hükümlerine uygun olarak, tacir değilse münasip bir yazılı belge ile bankaya ihabarda bulunarak, yeniden verilecek kredi işlemleri yönünden kefaletinin bulunmayacağını bildirmesi gerektiğini, aksi halde, aynı sözleşmeye dayanılarak yapılacak müteakip kredi sözleşmelerinde kefaletin devam ettiğinin kabul edilmiş sayılacağını, ayrıca, 4.c maddesinde “Kefil müşterinin bu sözleşmeden doğan borçları baki kaldıkça kefaletinin devam edeceğini, müteselsil kefaletin işbu sözleşme sebebiyle doğmuş borçları kapsadığı gibi ileride doğması muhtemel borçları da kapsayacağını ve kefaletten kurtulmasının ancak Bankanın vereceği ibraname ile mümkün olacağını kabul ve taahhüt eder.” hükmü uyarınca; davalı müteselsil kefillerin imzalarının bulunduğu 13.08.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi ile 18.04.2013 tarihli limit artırım sözleşmelerinde yer alan toplam kefalet limiti oranında asıl borçlu… Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. ye kullandırılan tüm kredilerden doğmuş ve halen devam eden ve doğacak her türlü borçtan temerrütlerinin tüm hukuki sonuçlarıyla birlikte sorumlu olduklarını, 2015 tarihli sözleşme esnasında asıl borçlu firma üzerinde alacak bulunduğunu, bu hususun bilirkişi raporunda da teyit edildiğini, alınan ipoteklerin fek edilmediğini, kefillerin ibra edilmediğini, taraflar arasında yeni bir kredi ilişkisi kurulması gibi bir irade/anlaşma veya yaklaşımın söz konusu olmadığını, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi sonunda ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili istinaf cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredi alacağının tahsili için davalı müteselsil kefiller aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi gereği iptali ile takibin devamı istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı bankanın… Şubesi ile dava dışı …. AŞ arasında imzalanan 29/09/2006, 19/08/2010, 13/08/2012 ve 15/01/2015 tarihli genel kredi sözleşmelerinden davalı şirketlerin 13/08/2012 tarihli sözleşmeyi 23.000.000,00 TL kefalet limitiyle ve 18.04.2013 tarihli kredi limitinin artırılması sözleşmesiyle de kefalet limitinin 52.325.000,00 TL’ye çıkarıldığı, diğer kredi sözleşmelerinde davalıların kefil sıfatıyla imzalarının bulunmadığı, davacı banka tarafından aralarında davalı şirketlerin de bulunduğu borçlulara keşide edilen Ankara 62. Noterliği’nin 08.09.2015 tarihli kat ihtarnamesi ile asıl borçlu şirketle imzalanan 4 ayrı genel kredi sözleşmesine atıfta bulunularak …. AŞ’nin kredi hesabının 08.09.2015 tarihi itibarıyla kat edildiği belirtilerek bu tarih itibarıyla 11.384.515,39 TL’nin ve 1.599.02285 USD nakdi alacağın ödenmesi ve 2.019.763,00 TL 1.182.807,61 Avro ve 5.513.175.45-USD gayri nakdi alacağın depo edilmesi için 1 günlük atıfet süresinin verildiği, davalı-borçlulara kat ihtarnamesinin 09.09.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacı banka tarafından aralarında davalıların da bulunduğu borçlulara keşide edilen Ankara 3. Noterliği’nin 07.03.2016 tarihli kat ihtarnamesi ile asıl borçlu…AŞ’nin kredi hesabının 07.03.2016 tarihi itibarıyla kat edildiği belirtilerek bu tarih itibarıyla toplam alacak miktarının 38.002.434,65 TL bu miktarın 19.780.796,96 TL’sinin gayri nakdi kredi alcağı olduğu belirtilerek nakdi kredi alacağının ödenmesi ve gayri nakdi kredi alacağının depo edilmesi için 3 günlük atıfet süresinin verildiği, akabinde Ankara 5. İcra müdürlüğünün 2015/25273 esas sayılı dosyasında icra takibinin baylatıldığı, ödeme emrine itiraz edilmesi üzerine iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu Ankara 5. İcra Müdürlüğü’nün 2015/25273 Esas sayılı ilamsız icra takip dosyasında; alacaklı banka tarafından borçlular …. AŞ, … AŞ hakkında 18.11.2015 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibinde; 11.737.385,02 TL asıl alacak, 1.615.822,13-USD, 300,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti ile birlikte toplam 16.336.799,55 TL nakdi kredi alacağı ve 2.052.163,00 TL, 1.182.808,00 Euro 5.044.549,00 USD gayri nakdi kredi alacağının depo edilmesinin talep edildiği, davalı borçlular vekili tarafından yasal sürede ödeme emrine itiraz dilekçesinde borca ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine icra takibin durduğu, takibin 29.09.2006, 26.08.2010, 13.08.2012 ve 15.01.2015 tarihli genel kredi sözleşmelerine ve 08.09.2015 tarihli kat ihtarına dayandığı, anlaşılmıştır.
Dava ve takip konusu aynı alacakla ilgili Ankara 5. İcra Müdürlüğü’nün 2015/20374 esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip ve UYAP üzerinden getirtilerek incelenen Ankara 5. İcra Müdürlüğü’nün 2015/25422 esas sayılı dosyasında dava dışı asıl borçlu …. AŞ ile ipotek borçlusu Turgay Maleri hakkında Ankara 62. Noterliği’nin 08.09.2015 tarihli kat ihtarı ile ipotek akit tablolarına dayalı olarak 4.700.000.00 TL alacağın tahsili için 20.11.2015 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı, eldeki davanın kefillerinin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan ilamlı icra takip dosyasında ipotek borçlusu olmadıkları anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişiden 07/03/2018 tarihli kök, 24/09/2018 tarihli ek, 15/10/2019 tarihli ikinci ek ve 23/12/2019 tarihli üçüncü ek rapor alınmıştır.
İlk derece mahkemesince davacı bankanın şube kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonunda bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişi Murat İçinsel tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan 15.10.2019 tarihli 2. Ek raporda özetle; kredi kullandırımının belirli bir kredi sözleşmesine özgülenmediği, bu konuda tarafına herhangi bir kayıt sunulmadığı, davalıların en son kefalet imzalarının bulunduğu 13.08.2012 tarihli sözleşmeden sonra, kefalet imzası olmayan 15.01.2015 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin münhasıran belirli bir kredi sözleşmesi ile ilişkilendirildiğinin tespit edilemediği, takip talebinde 11.737.385,02 TL ve 1.615.822,13 USD asıl alacak miktarı olarak gösterildiği, davacı bankanın temerrüt tarihine kadar işlemiş faizin asıl alacakla kapitalize edilerek asıl alacak olarak talep etme hakkı bulunduğu gözetilerek yapılan hesaplamada davacı bankanın 11.940.016,81 TL ve 1.635.812,82 USD olarak alacağının belirlendiği ancak takip talebinde gösterilen tutarlardan fazla olduğu anlaşıldığından taleple bağlılık gereği davacı bankanın takip talebinde gösterilen 11.737.385,02 TL ve 1.615.822,13 USD nakdi kredi asıl alacağı, takip tarihinden tahsil tarihine kadar %23,40 USD alacağı için ise %10 temerrüt faizi talep edilebileceği, takip tarihi itibarı ile 2.019.763,00 TL 1.182.808,00 Euro ve 5.044.549,00 USD tutarlı teminat mektuplarının depo talebinden davalı kefillerin sorumlu olduğu; davalıların 15.01.2015 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerden sorumlu olmadığının kabul edilmesi halinde ise; takip tarihi 20.11.2015 tarihi itibarıyla yapılan hesaplama sonucunda; davacı bankanın davalı kefillerden 2.759.496,61 TL asıl alacak, 127.554,09 TL işlemiş faiz ve 6.277,85 TL BSMV olmak üzere toplam 2.893.328,55 TL nakdi kredi alacağının bulunduğu, takip tarihinden tahsil tarihine kadar 2.759.496,61 TL asıl alacak üzerinden %23,40 oranında temerrüt faizi ve BSMV talep edebileceği, davalı kefillerin kefalet imzalarının bulunduğu 13.08.2012 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında düzenlenen takip tarihi itibarı ile mer’i bulunan toplam tutarları 974.549-USD olan iki adet, tutarı 651.000,00 Euro olan bir adet ve toplam tutarları 1.545.083-TL olan üç adet teminat mektubu bedellerinin kredi sözleşmesinin 14.n maddesindeki; “Kefil, banka ile Müşteri arasındaki genel ticari kredi sözleşmesinin maddelerinin tamamının kendi hakkında da aynen uygulanmasını, bu maddelerde sözleşmenin 7. Maddesinde düzenlenen nakip depo edilmesi ve ek teminat verilmesi de dahil müşteriyi borç altına sokan tüm hususları aynen garanti ve taahhüt ettiğini beyan ve kabul eder” hükmü uyarınca davalı kefiller hakkındaki depo talebinin yerinde olduğu, dava devam ederken yapılan tahsilatların infazda dikkate alınacağı; bu bağlamda 09.10.2017 tarihinde 300.000,00 TL, 26.09.2017 tarihinde 322.909.91,00 TL, 11.08.2017 tarihinde 203.532,40 TL, 27.11.2017 tarihinde ise 1.111.000,00 TL’ nin infazda dikkate alınması gerektiği, davalıların 15.05.2015 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden sorumlu olmadığının kabul edilmesi halinde nakde tamamen veya kısmen dönen raporun son sayfasındaki tabloda belirtilen mektuplardan sorumlu olacağı, belirtilmiştir.
Uyuşmazlık, dava ve takip konusu kredi alacağının, takibe dayanak genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, davalı kefillerin dayanak kredi sözleşmelerinde imzalarının bulunup bulunmadığı, imzalarının bulunması halinde sorumlu oldukları nakdi ve gayri nakdi kredi alacağı miktarlarının belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır.
Dava, davalıların müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmesine istinaden başlatılan ilamsız icra takip dosyasından dolayı icra takip dosyasına vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkin olup davacı banka alacaklı olduğunu usulüne uygun delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Daha açık bir anlatımla, davacı banka, dava konusu etmiş olduğu takip dosyasında talep edilen nakdi ve gayri nakdi kredi alacağının davalıların müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu takip dayanağı kefalet limiti en son imzalanan 18.04.2013 tarihli kredi limit artırım sözleşmesiyle 52.325.000,00 TL’ye çıkarılan 13.08.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğduğunu ispatlayacaktır. Kuşkusuz, dava ve takip konusu kredi alacağının dayanağı olan davalıların kefalet imzalarının bulunduğu genel kredi sözleşmesinin cari hesap şeklinde işleyen süresiz olma niteliği gözetildiğinde bu sözleşmelere istinaden doğan kredi ilişkisinde borcun bir tarihte sıfırlanmış olması davalı kefilleri sorumluluktan kurtarmayacaktır. Davalı kefillerin kefalet imzalarının bulunduğu işbu genel kredi sözleşmelerinin öncesinde ve sonrasında davacı banka tarafından takip dayanağı olarak ibraz edilen 29/09/2006, 19/08/2010 ve 15/01/2015 tarihli olmak üzere üç adet genel kredi sözleşmelerinin daha bulunduğu dosya kapsamıyla sabittir. Bu bağlamda ilk derece mahkemesince davacı bankanın … Şubesi kayıtları yerinde incelenmek suretiyle bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 15.10.2019 tarihli 2. Ek raporda dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerin hangi kredi sözleşmesinden dolayı kullandırıldığı konusunda açıklık bulunmadığı, kredi kullandırımının belirli bir kredi sözleşmesine özgülenmediği, bu konuda tarafına herhangi bir kayıt sunulmadığı, davalıların en son kefalet imzalarının bulunduğu 13.08.2012 tarihli sözleşmeden sonra, davalıların kefalet imzaları bulunmayan 15.01.2015 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin münhasıran belirli bir kredi sözleşmesi ile ilişkilendirildiğinin tespit edilemediği belirtilmiş, bilirkişi tarafından davalı kefillerin tüm kredi sözleşmeleri dahil edilmek suretiyle borçlu oldukları nakdi ve gayri nakdi kredi alacağı ile davalıların kefalet imzalarının bulunmadığı 15.01.2015 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan nakdi ve gayri nakdi krediler hariç tutularak terditli hesaplama yöntemi benimsenmiş olup buna göre ilk derece mahkemesince davalı-kefillerin imzalarının bulunmadığı 15.01.2015 tarihli kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan nakdi ve gayri nakdi krediler hariç tutularak yapılan hesaplama hükme esas alınmıştır. Bu durumda bilirkişi tarafından 15.10.2019 tarihli 2. Ek raporda takip tarihi 20.11.2015 tarihi itibarıyla yapılan hesaplama sonucunda; davacı bankanın davalı kefillerden 2.759.496,61 TL asıl alacak, 127.554,09 TL işlemiş faiz ve 6.277,85 TL BSMV olmak üzere toplam 2.893.328,55 TL nakdi kredi alacağının bulunduğu, takip tarihinden tahsil tarihine kadar 2.759.496,61 TL asıl alacak üzerinden %23,40 oranında temerrüt faizi ve BSMV talep edebileceği, davalı kefillerin kefalet imzalarının bulunduğu 13.08.2012 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında düzenlenen takip tarihi itibarı ile mer’i bulunan 08.02.2013 tanzim tarihli ve 749.967,00 USD bedell teminat mektubu bedelinin kredi sözleşmesinin 14.n maddesindeki; “Kefil, banka ile Müşteri arasındaki genel ticari kredi sözleşmesinin maddelerinin tamamının kendi hakkında da aynen uygulanmasını, bu maddelerde sözleşmenin 7. Maddesinde düzenlenen nakit depo edilmesi ve ek teminat verilmesi de dahil müşteriyi borç altına sokan tüm hususları aynen garanti ve taahhüt ettiğini beyan ve kabul eder” hükmü uyarınca davalı kefiller hakkındaki depo talebinin yerinde olduğu, dava devam ederken yapılan tahsilatların infazda dikkate alınacağı; bu bağlamda 09.10.2017 tarihinde 300.000,00 TL, 26.09.2017 tarihinde 322.909.91,00 TL, 11.08.2017 tarihinde 203.532,40 TL, 27.11.2017 tarihinde ise 1.111.000,00 TL nin infazda dikkate alınması gerektiği, davalıların 15.01.2015 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden sorumlu olmadığının kabul edilmesi halinde nakde tamamen veya kısmen dönen raporun son sayfasındaki tabloda belirtilen mektuplardan sorumlu olacağı, takip tarihinden sonra tazmin edilen teminat mektupları yönünden 750.000,00 USD’nin 07/10/2016 tarihinden, 27.218 USD’nin 10/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek %10, 63.453,98 euronun 16/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek %10, 504.002,00 TL yönünden 19/09/2018 tarihinden,209.390,00 TL yönünden 28/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek %23,40 oranındaki faiziyle birlikte davalıların sorumlu tutulacakları, belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bu rapor Dairemizce dosya kapsamına uygun, ayrıntılı, objektif, hüküm kurmaya ve denetime elverişli bulunmuştur. Bu durum karşısında, bilirkişice banka kayıtları üzerinde yapılan incelemede bankanın kredi bazında sözleşme bağı kurulmadığının tespit edildiği de gözetildiğinde ispat yükü kendinde olan davacı banka tarafından takip konusu edilen nakdi ve gayri nakdi kredi alacağının tamamının davacı kefillerin kefalet imzalarının bulunduğu 13.08.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğduğunu usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı, takip konusu nakdi ve gayri nakdi kredi alacaklarının bir kısmının davalıların kefalet imzalarının bulunmadığı 15.01.2015 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandıktan sonra kullandırıldığı, dolayısıyla bu sözleşmeye istinaden davalıların kefil sıfatıyla sorumlu tutulamayacakları anlaşılmış olmakla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, davacı banka vekilinin istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı taraftan alınması gereken 179,90 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 125,5 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/01/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.