Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1127 E. 2022/814 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1127 Esas 2022/814 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1127
KARAR NO : 2022/814

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/07/2020
NUMARASI : 2019/284 Esas 2020/262 Karar
DAVACI :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/05/2019
KARAR TARİHİ : 15/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/06/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile asıl borçlu … arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, diğer davalılar … ve … Gıda Ltd. Şti’nin sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladıkları, sözleşme uyarınca asıl borçluya kredi kullandırıldığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine 13.03.2019 tarihli hesap kat ihtarı gönderildiğini ve 4.133.903,80 TL nakit alacağın ödenmesi ve 2.030,00 TL gayrinakit alacağın depo edilmesinin bildirildiğini, olumlu bir sonuç alınamaması üzerine alacağın tahsili için borçlular hakkında Ankara 16 İcra Müdürlüğünün 2019/5328 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalıların borca itirazı üzerine takibin durduğunu, icra takibinden sonra yapılan 26.04.2019 tarih 5.963,69 TL, 03.05.2019 tarih 279,24 TL tahsilatların takip dosyasına bildirildiğini, takibe konu edilen … ve … nolu kredilerin KGF teminatı ile kullandırıldığını, … nolu krediye ilişkin KGF tarafından 10.05.2019 tarihinde, 2.864.025,00 TL ödeme yapıldığını, banka ile Kredi Garanti Fonu arasında yapılan protokol hükümleri uyarınca yapılan ödeme nedeniyle oluşan kurum alacağının kanuni takip işlemlerinin kredi veren tarafından yürütülmesi gerektiğini, borçluların sorumlu oldukları tutar belirlenirken ipotek bedellerinin mahsup edildiğini, mahsup sonrası kalan tutar için icra takibi yapıldığını, ipotek bedellerinin mahsubu sonucu asıl borçlu …’in icra takibine konu nakit alacak tutarının 2.781.473,75 TL olduğunu, kefiller … ve …’in sorumluluğunun ise 4.268.195,34 TL olduğunu iddia ederek davalıların borca itirazının iptali ve %20 oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müteselsil kefiller … ve …’in borcundan ipotek bedeli olan 1.550.000,00 TL’nin mahsup edildiğini, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, kefillerin ancak sözleşmede açık hüküm bulunması halinde depo bedelinden sorumlu olacaklarını, sözleşmede açık hüküm bulunmadığından kefillerin depo bedelinden sorumlu olmadıklarını, banka tarafından uygulanan faiz oranlarının yasaya aykırı ve fahiş olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçerliliğinin TBK 583 maddedeki şartları taşıyıp taşımadığının mahkemece araştırılması gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; genel kredi sözleşmesinin 11. maddesi hükmüne göre bankanın müşteriye fiilen uyguladığı en yüksek akdi faiz oranının %30 ilavesi ile bulunan (takibe konu taksitli kredilere uygulanan akdi faiz oranının yıllık %29,04 olduğu dikkate alındığında) temerrüt faiz oranının (%30 fazlası olan) %37,75 olması gerektiği, bilirkişi raporunda, yukarıda belirtilen akdi ve temerrüt faiz oranları üzerinde hesaplama yapıldığı ve takip tarihi itibariyle davacı bankanın alacağının asıl borçlu … için (4.130.961,91 TL asıl alacak + 158.333,55 TL işlemiş faiz + 7.997,20 TL BSMV + 1.220,23 TL masraf) = 4.298.512,89 TL olduğu, müteselsil kefiller … ve … için (4.130.961,91 TL asıl alacak + 126.659,80 TL işlemiş faiz + 6.413,51 TL BSMV + 1.220,23 TL masraf)= 4.265.255,45 TL olduğunun hesaplandığı, asıl borcun teminatlı olarak verilen taşınmaz ipoteğinin İİK 45 maddesi uyarınca asıl borçlunun sorumluluğundan düşülmesi gerektiği, bu takdirde asıl borçlu …’in takip tarihi itibariyle sorumlu olduğu tutarın (4.298.512,89 TL – 1.550.000,00 TL )=2.748.512,89 TL olduğu, ancak taleple bağlılık ilkesi gereği icra takibinde belirtilen tutarlar dikkate alınması gerektiği, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinde gayrinakit alacaklar yönünden kefillere herhangi bir sorumluluk yüklenmediği, dava dilekçesinde atıf yapılan sözleşmenin 9.21 maddesinin kefillere açık bir sorumluluk getirmediği anlaşılmakla kefiller yönünden depo talebinin kabule uygun olmadığı, takipten sonra, davadan önce gerçekleşen tahsilatların (26.04.2019 tarihinde 5.963,69 TL + 03.05.2019 tarihinde 279,24 TL + 10.05.2019 tarihinde KGF tarafından 2.864.025 TL)= 2.870.267,93 TL’nin öncelikle ferilerden mahsup edilmesi gerekeceğinden 4.130.961,91 TL asıl alacağa (16.04.2019 – 10.05.2019) tarihleri arası 24 gün için temerrüt faizinin işletilmesi gerekeceğinden buna göre yapılan hesaplamada 4.130.961,91 TL x 24 gün x %37,75 / 36.000 = 103.962,54 TL olduğu; borçlu … için takip tarihi itibariyle toplam alacağının (4.130.961,91 TL asıl alacak + 158.333,55 TL işlemiş faiz + 7.997,20 TL BSMV + 1.220,23 TL masraf) = 4.298.512,89 TL olduğu, İİK 45 maddesi uyarınca ipotek bedelinin bu t utardan düşülmesi gerektiği, bunun sonucunda asıl borçlu için itirazın iptaline karar verilecek nakit alacak tutarının(4.298.512,89 TL – 1.550.000,00 TL )=2.748.512,89 TL olduğu, Takip ile dava tarihi arasında yapılan toplam 2.870.267,93 TL ödemenin de mahsubu ile asıl borçlu için banka alacağının bulunmadığı, müteselsil kefiller … ve … için takip tarihindeki toplam alacağın (4.130.961,91 TL asıl alacak + 126.659,80 TL işlemiş faiz + 6.413,51 TL BSMV + 1.220,23 TL masraf)= 4.265.255,45 TL olduğu, takip sonrası 24 günlük işlemiş faizin ilavesi ile kısmi ödeme tarihinde alacağın (4.265.255,45 TL + 103.962,54 TL)= 4.369.217,99 TL olup bu tutardan dava öncesi gerçekleşen 2.870.267,93 TL’nin düşümü ile banka alacağının 1.498.950,06 TL olacağı, 2.030,00 TL iade edilmeyen bir adet çek garanti tutarının asıl borçlunun sorumluluğunda olup, kefillerin bu yönde sorumluluğunun bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile, Ankara 16 İcra Müdürlüğünün 2019/5328 sayılı takip dosyasında davalı Borçlu …’in itirazının tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 4.130.961,91 TL asıl alacak + 152.090,62 TL işlemiş faiz + 7.997,20 TL BSMV + 1.220,23 TL masraf olmak üzere toplam 4.292.269,96 TL’den ( 1.550.000,00 TL ipotek limitinin düşümü ile) kalan 2.742.269,96 TL üzerinden iptaline, 1 adet iade edilmemiş çek yaprağı bedeli olan 2.030,00 TL’Nin davacı banka nezdinde açılacak faiz getirmeyen banka hesabında deposunu teminen davalı …’den tahsiline, müteselsil kefiller … ve …’in itirazının 4.130.961,91 TL asıl alacak + 120.416,87 TL işlemiş faiz + 6.413,51 TL BSMV + 1.220,23 TL masraf olmak üzere toplam 4.259.012,52 TL üzerinden iptaline, kefillere yönelik depo talebinin reddine, asıl alacaklara tüm borçlular yönünden takip tarihinden itibaren %37,75 temerrüt faizi ve faize %5 BSMV uygulanmasına, borçlu … yönünden 2.742.269,96 TL’nin ve kefiller … ve … yönünden 4.259.012,52 TL’nin %20’si oranında (tahsilde tekerrür olmamak üzere) icra inkar tazminatının tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunda ana para ve buna bağlı olarak ferilerine yönelik hesaplamaların hatalı olduğunu, temerrüt faiz oranının hatalı tespit edildiğini ve % 46,80 olması gerektiğini, sözleşmenin 10.13.maddesi ile 5941 sayılı çek kanunun 3.maddesi gereğince kefillerin de depo talebinden sorumlu olduklarını, müvekkili lehine hükmedilen yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmemesinin hatalı olduğunu ve eksik hesaplandığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece kredi garanti fonu tarafından dava açılmadan önce yapılan ödemenin mahsup edilmeden hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmeleri, kredi kullandırım protokolü, hesap kat ihtarnamesi, hesap ekstreleri, tapu kayıtları, icra dosyası vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
13.03.2019 tarihli hesap kat ihtarının incelenmesinde; davacı tarafından davalılara hitaben … no’lu kredi hesabına ait 2018/12, 2019/1, 2, 3 nolu taksitlerin ödenmediği ve bu kredi hesabına ilişkin 08.03.2019 tarih itibariyle 3.471.147,63 TL alacak bulunduğu; … nolu kredi hesabına ait 2019/1, 2, 3 vadeli taksitlerin ödenmediği, bu hesaba ait 08.03.2019 tarih itibariyle 662.728,77 TL alacak bulunduğu; bir adet çek yaprağından kaynaklı risk bulunduğu belirtilerek toplam 4.133.901,80 TL nakit alacağın ve bir adet çek yaprağından kaynaklı 2.030,00 TL gayrinakit alacağın ödenmesinin istendiği, hesap kat ihtarının borçlu … ve müteselsil kefil …’e 15.03.2019 tarihinde tebliğ edildiği, müteselsil kefil …’e tebliğ edilemediği görülmüştür.
Banka tarafından 06.04.2019 tarihinde Ankara 16 İcra Müdürlüğünün 2019/5328 sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibinde, asıl borçlu …’in ipotek bedeli düşüldükten sonra kalan 2.781.473,75 TL’den, müteselsil kefiller … ve …’in 4.268.195,34 TL’den sorumlu olduğu belirtilerek bu tutarların borçlulardan tahsili ve bir adet çek garanti tutarı olan 2.030,00 TL’nin müteselsil kefiller tarafından depo edilmesi istenmiştir.
11/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; takip tarihi itibariyle davacı bankanın alacağının asıl borçlu … için (4.130.961,91 TL asıl alacak + 158.333,55 TL işlemiş faiz + 7.997,20 TL BSMV + 1.220,23 TL masraf) = 4.298.512,89 TL olduğu, müteselsil kefiller … ve … için (4.130.961,91 TL asıl alacak + 126.659,80 TL işlemiş faiz + 6.413,51 TL BSMV + 1.220,23 TL masraf)= 4.265.255,45 TL olduğu, asıl borcun teminatlı olarak verilen taşınmaz ipoteğinin İİK 45 maddesi uyarınca asıl borçlunun sorumluluğundan düşülmesi gerektiği, bu takdirde asıl borçlu …’in takip tarihi itibariyle sorumlu olduğu tutarın (4.298.512,89 TL – 1.550.000,00 TL )=2.748.512,89 TL olduğu bildirilmiştir.
Dosya kapsamından, davacı banka ile asıl borçlu … arasında 20/10/2015 tarihli 1.600.000,00 TL tutarlı, 03/08/2017 tarihli 1.300.000,00 TL tutarlı, 08/06/2018 tarihli 5.000.000,00 TL tutarlı 3 adet genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı …’in 03/08/2017 ve 08/06/2018 tarihli genel kredi sözleşmelerinde, davalı şirketin ise sadece 08/06/2018 tarihli genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatıyla yer aldıkları, kefaletlerin geçerli olarak düzenlendiği, söz konusu sözleşmelerden kaynaklanan kredi borçlarının teminatını teşkil etmek üzere toplam 1.550.000,00 TL tutarlı ipotek tesis edildiği, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine bankaca hesabın kat edilerek davalılara gönderilen ihtarnamenin davalılar … ve …’a 15/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirkete ise tebliğ edilemediği, böylelikle verilen 24 saatlik atıfet süresinin sonunda asıl borçlu … ve kefil … yönünden temerrüdün 17/03/2019 tarihinde, kefil … yönünden ise 24/03/2019 takip tarihinde gerçekleştiği, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle başlatılan eldeki dava konusu icra takibinin davalıların süresinde itirazları nedeniyle durduğu ve eldeki davanın İİK’nun 67.maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesini içermektedir. Hükmün infazda tereddüt oluşturup oluşturmadığının incelenmesi kamu düzeni ile ilgilidir.
6100 sayılı HMK’nın 26/1.maddesinde “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğundan talebi aşar şekilde hüküm kurulması yasaya aykırılık teşkil edecektir.
İtirazın iptali davası, takip talebine itiraz edilen alacaklının itirazın tebliğ tarihinden itibaren 1 sene içerisinde borçluya karşı açtığı bir eda davasıdır. Her davada olduğu gibi itirazın iptali davasında da davacı alacaklının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. Bu bir dava şartıdır ve dava açıldığı anda var olmalıdır ve HMK’nın 355.maddesi gereğince kamu düzenine aykırılık nedeniyle istinaf aşamasında re’sen gözetilecek hususlardandır. İtirazın iptali davası da, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. (İİK 67/1). Alacaklı, alacağının varlığını HMK’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, aynı anda tahsil istemini de barındırmakta, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödemelerin de nazara alınması ve alacaklının dava tarihi itibari ile talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurulması gereklidir. Takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda, ödenmeyen borcun tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptali istenilmesinde hukuki yarar bulunmamaktadır. Bu durumda takip tarihinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından yapılan ödemeler düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gereklidir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, takip konusu alacak yönünden icra takibinden sonra dava tarihinden önce 26/04/2019 tarihinde 5.963,69 TL, 03/05/2019 tarihinde 279,24 TL ve 10/05/2019 tarihinde KGF tarafından 2.864.000,25 TL olmak üzere toplam 2.870.267,93 TL ödeme yapıldığı belirlenmiş olup, mahkemece de gerekçeli kararda söz konusu ödemelerin dava tarihinden önce yapıldığı açıkça yazılarak takip tarihi ile dava tarihi arasında yapılan toplam 2.870.267,93 TL ödemenin ve ipotek toplamı olan 1.550.000,00 TL’nin mahsubu ile asıl borçlu için banka alacağının bulunmadığı, müteselsil kefil olan diğer davalılar için ise banka alacağının 1.498.950,06 TL olduğuna ilişkin gerekçe yazılmasına rağmen hüküm kısmında -gerekçede yapıldığı belirtilen- mahsup işlemi yapılmaksızın hüküm kurulmuş ise de; takip tarihinden sonra ve fakat dava tarihinden önce yapılan ödemeler mahsup edildikten sonra bakiye miktar üzerinden dava açılması gerektiğinden mahkemece aşan miktar yönünden işbu davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığının gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olduğu gibi; gerekçede mahsup işleminin yapıldığı belirtilmesine rağmen hüküm kısmında gösterilmemesi ve gerekçede asıl borçlu … yönünden takip tarihi itibariyle toplam 158.333,55 TL işlemiş faiz bulunduğu, davalı kefiller yönünden ise 126.659,80 TL işlemiş faiz bulunduğu belirtilmesine rağmen hüküm kısmında asıl borçlu yönünden işlemiş faizin 152.090,62 TL, kefiller yönünden ise 120.416,87 TL olarak belirtilmesi hüküm ve gerekçe arasında çelişkiye neden olduğundan ilk derece mahkemesi kararı bu yönden de usul ve yasaya aykırıdır.
İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı olup takipte istenilmeyen bir miktara hükmedilemez. Davacı banka icra takibinde asıl borçlu …’den 2030,00 TL gayri nakit çek garanti tutarına ilişkin talebinin toplam alacak kalemi içerisinde gösterip toplam alacaktan 1.550.000,00 TL ipotek bedelini mahsup ettikten sonra kalan miktar yönünden talepte bulunmuş olup, asıl borçlunun ayrıca bir depo talebi bulunmamasına rağmen mahkemece 2.030,00 TL çek yaprağı bedelinin deposunu teminen asıl borçludan tahsiline karar verilmiş olması da HMK’nın 26.maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Öte yandan, davacı banka ile asıl borçlu … arasında 3 adet genel kredi sözleşmesi akdedilmiş olup, davalı kefil …’in bu sözleşmelerin 2 adedinde, davalı kefil şirketin ise 1 adedinde kefalet imzalarının bulunduğu, ancak mahkemece alınan bilirkişi raporunda takip konusu borcun hangi sözleşmeden kaynaklandığına ilişkin bir açıklama yer almadığı anlaşılmakla, mahkemece takip konusu borcun hangi kredi borcundan kaynaklandığının tespit edilmemesi ve buna göre kefillerin sorumluluğunun değerlendirilmemesi de yerinde değildir.
Tüm bu nedenlerle taraf vekillerinin diğer istinaf itirazları incelenmeksizin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve taktiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;

1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE, sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/07/2020 tarih ve 2019/284 Esas 2020/262 Karar sayılı kararının kamu düzenine aykırılık gözetilerek KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacının yatırmış olduğu 54,40 TL maktu istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5- Davalıların adli yardım talebi kabul edilmiş olmakla harç alınmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Tarafların istinaf aşamasında yapmış oldukları yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonunda dikkate alınmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/06/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.