Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1100 E. 2023/542 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1100 Esas 2023/542 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1100
KARAR NO : 2023/542

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2020
NUMARASI : 2017/1049 Esas 2020/244 Karar
DAVACILAR
VEKİLİ :
DAVALI : .
VEKİLİ :
DAVA : Ticari Şirketin Feshi, Olmadığı Takdirde Şirket Ortaklığından Çıkma, Çıkma Payı Alacağının Tahsili, Maddi Zararın Tahsili, Şirket Ortaklığından Doğan Borçların Geçmişe Yönelik Olarak Kaldırılması
DAVA TARİHİ : 09/12/2017
KARAR TARİHİ : 06/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/05/2023
Taraflar arasındaki ticari şirketin feshi, olmadığı takdirde şirket ortaklığından çıkma, çıkma payı alacağının tahsili, maddi zararın tahsili, şirket ortaklığından doğan borçların geçmişe yönelik olarak kaldırılması istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin dava dışı … … Ltd. Şti.’nde işe başladıklarını, davalı şirket sahibinin müvekkillerine davalı şirkete ortak olmak zorunda olduklarını, olmazlarsa projelere imza atamayacaklarını, bunun yasal bir zorunluluk olduğunu, kabul etmezlerse çalışmalarının mümkün olmadığını, herhangi bir zararlarının olmayacağı söyleyerek müvekkillerini kandırdığını, müvekkillerini aslında gerçek ortaklıklarının olmadığı şirkete kağıt üzerinde yasal olarak ortak olduklarını, müvekkillerinin tecrübesizliğini kullanarak var olmayan bir ortaklığı kağıt üzerinde göstererek müvekkillerinin şirketin giderlerinden sorumlu hale getirildiğini, davalı şirkete ortak olunduktan sonra müvekkilleri hakkında vergi borçları tahakkuk etmeye başladığını, davalı şirket sahibinin müvekkillerine çalıştıkları süre boyunca sürekli cinsel tacir içerikli söylemlerde bulunduğunu, haklı sebeple her ortağın mahkemede şirketin feshini isteyebileceğini, haklı sebebin ortaklık ilişkisinin devamını olanaksız kılan bir durum olduğunu, müvekkillerinin gerçek iradeleri yansıtılmadan kandırılarak şirkete ortak edilmeleri, ardından cinsel tacizde bulunulması, müvekkillerinin şirket ortaklığından ayrılmak istemesiyle işten atılmalarının haklı sebep oluşturacağını, müvekkilleri yönünden ortaklık ilişkisinin devamının olanaksız olduğunu, müvekkillerinin maddi olarak zarara uğradığını belirterek davalı şirketin feshine, mümkün olmadığı takdirde müvekkillerinin haklı sebeple şirket ortaklığından çıkmalarına, müvekkilleri adına şirket ortaklığından kaynaklanan borçların geçmişe dönük olarak kaldırılmasına, şirketin asıl sahibinin borçtan sorumlu olduğunu, müvekkillerinin sorumluluğunun kaldırılması mümkün değil ise şirketin müvekkillerinin ortak olduğu süreçteki faaliyetleri tespit edilerek müvekkillerinin hak ettikleri payların müvekkillerine yasal faiz ile ödenmesine, uğranılan maddi zarar nedeniyle şimdilik 500,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalıya dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ise de, davalı yasal süre içerisinde davaya cevap vermemiş, aşamalarda davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacıların limited şirket ortaklığının yasal anlamda kurulduğu, bu ortaklıktan dolayı yasada öngörülen hak ve borçları davacıların yükümlendiği, alınan bilirkişi raporunda, davacıların şirketin haklı nedenle feshi koşullarının gerçekleştiğinin belirtildiği, bu hususun davalı şirket vekili tarafından kabul edilmediği, TTK’nun 636. maddesi gereğince haklı sebeplerin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemenin bu istem yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine, davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir çözüme hükmedebileceğini, davalı şirketçe feshin kabul edilmemesi ve asıl olanın şirketlerin yaşatılması olduğu gözetilerek şirketin feshinin uygun görülmediği, diğer şirket ortağı ile davacılar arasında ceza davaları görülüp diğer şirket ortağının sanık olarak yargılanması, şirketin son 5 yıllık genel kurullarını yapmaması, kar payı dağıtmaması, borçlar nedeniyle ortakların takip altına alınmaları, davacılar açısından şirketten çıkma için haklı neden oluşturduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın makul çözüm yönteminin davacıların şirket ortaklığından çıkmaları ile çıkma payı alacaklarının ödenmesi olduğu gözetilerek bu kapsamda bilirkişiden ek rapor alınarak davacıların çıkma payı alacaklarının tespit edildiği, davacılar vekilince somut dayanak sunulmaksızın soyut olarak müvekkillerinin uğradığı zarar bulunduğunu belirtip tazminat isteminde bulunmuş ise de, uğranılan zararın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacıların davalı şirket ortaklığından çıkmalarına izin verilmesine, 34.689,60 TL çıkma payı alacağının davalıdan alınıp davacı …’a, 35.740,80 TL çıkma payı alacağının ise davalıdan alınıp davacı …’a ödenmesine, davacıların diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların dava dilekçesinde çıkma payı alacağına ilişkin bir talep bulunmadığını, dava dilekçesindeki davacıların hak ettikleri payların davacılara ödenmesine yönelik talebin çıkma payı alacağı olarak değerlendirilemeyeceğini, davacılar vekilinin yargılama aşamasında verdiği dilekçe ile çıkma payı talepleri olduğunu belirttiğini, bu durum HMK’nun 141. maddesindeki dilekçeler aşamasından sonra karşı tarafın açık muvafakati ve ıslah hariç olmak üzere iddia ve savunma genişletilip değiştirilemez hükmüne aykırı olduğunu, yargılama sürecinde sunulan dilekçeler ile iddianın değiştirilmesi veya genişletilmesi konusunda herhangi bir muvafakatlerinin olmadığının açıkça belirtildiğini, karşı tarafın ortaklığın gerçek anlamda kurulmamış olduğunu, şirket borçlarından sorumlu olmadıklarını belirttiğini, süreç içerisinde davacılara şirket paylarının kendilerine devri için ihtarname gönderildiğini, bu talebin davacılar tarafından gerçek anlamda şirket ortağı olmadıkları gerekçesi ile reddedildiğini, bu durumlar birlikte değerlendirildiğinde davacı taraflara şirket ortağı oldukları için çıkma payı ödenmesinin hakkaniyete aykırı bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; haklı nedenle limited ortaklığının feshi, mümkün olmadığı takdirde haklı sebeple limited şirket ortaklığından çıkma, hak ettikleri payların ödenmesi, şirket ortaklığından doğan borçların geçmişe dönük olarak kaldırılması, uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı şirketin ve dava dışı … … Ltd. Şti’nin ticaret sicil dosyaları, Eskişehir 1. İş Mahkemesinin 2017/956 Esas 2018/1305 Karar sayılı karar sureti, Eskişehir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/654 Esas 2017/694 Karar sayılı karar sureti, yargılama aşamasında mali müşavir bilirkişiden alınan 10/09/2019 tarihli kök, 20/12/2019 tarihli ek rapor dosya içerisinde yer almaktadır.
Tanık … yargılama aşamasında yazılan talimat üzerine talimat mahkemesince dinlenmiş, tanık … ise 26/12/2018 tarihli celsede dinlenmiştir.
Eskişehir 1. İş Mahkemesinin 2017/956 Esas 2018/1305 Karar sayılı dosyasında davacı … tarafından dava dışı … … Ltd. Şti. aleyhine şirket sahibinin cinsel tacizde bulunduğu, kendisini kandırarak … … Ltd. Şti’ne ortak yaptığı, vergi borçlarının tahakkuk ettiği, ortaklığı devretmek istediğinde haksız olarak iş akdinin feshedildiği iddiasıyla tazminat davası açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda davalının davacının iş akdini haklı nedenle feshettiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
Eskişehir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/654 Esas 2017/694 Karar sayılı dosyasında, davacıların katılan olarak yer aldığı, davalı şirketin ortağı olan … …’nin sanık olduğu, cinsel taciz suçundan yapılan yargılama sonunda davacı … yönünden şikayet süresi geçtiği gerekçesiyle sanık hakkındaki davanın düşürülmesine, davacı … yönünden sanığın atılı cinsel taciz suçunu işlediği belirtildikten sonra sanık hakkında açılan davada hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği dosya içeriğiyle sabittir.
Davalı şirketin ticaret sicil dosyasından, şirketin 50.000,00 TL sermayesi bulunduğu, 25.500,00 TL sermaye karşılığı 1.020 payının …’e, 16.000,00 TL sermaye karşılığı 640 payının … …’ye, 500,00 TL sermaye karşılığı 20 payının … …’ye, 25.500,00 TL sermaye karşılığı 1.020 payının …’a, 16.500,00 TL sermaye karşılığı 660 payının davacı …… 17.000,00 TL sermaye karşılığı 680 payının …’ye, 17.000,00 TL sermaye karşılığı 680 payının …’a ait bulunduğu, davacı …’ın ortaklık başlangıç tarihinin 04/04/2014, diğer davacının ortaklık başlangıç tarihinin 31/07/2013 olduğu anlaşılmıştır.
Dava dışı … … Ltd. Şti’nin ticaret sicil dosyasından, şirketin 100.000,00 TL sermayesi bulunduğu, 100,00 TL sermaye karşılığı 4 payının … …’ye, 99.900,00 TL sermaye karşılığı 3.996 payının … …’ye ait bulunduğu görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan ve davalı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan bilirkişi kök raporunda, davacıların davalı şirkette şeklen ortak oldukları, maddi yönden ortaklık ilişkisinin kurulmadığı, davalı şirketin haklı nedenle feshi koşullarının oluştuğu, davacıların bu kapsamda bir zarara uğramadıkları, vergi borçlarının şahıslarından tahsil edilmesi halinde zararlarının söz konusu olacağı, şirketin borca batık olmadığı, maddi varlık yönünden içinin boş olduğu, şirket borçlarının malvarlığı bulunmasına rağmen ödenmediği, şirketin son 5 yıldır genel kurullarının yapılmadığı, şirkette hiç kar payı dağıtılmadığı, şirketin borçları nedeniyle davacı ortakların vergi borçları yüzünden takipli hale geldikleri, davacı şirket ortağını taciz ettiğine dair diğer şirketin müdürü, davalı şirketin ortağı olan … … hakkında ceza mahkemesi kararı bulunduğu, 2018 yılı bilançosuna göre şirketin 141.382,69 TL kamu borcu bulunduğu, davacı …’ın hissesine 46.656,29 TL, diğer davacının hissesine 48.070,11 TL borç düştüğü, bu miktarlar davacılardan tahsil edildiğinde bu miktar kadar davacı zararı oluşacağı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan ek raporda, şirketin öz sermayesinin 105.119,37 TL olduğu, davacı …’ın ayrılma akçesinin 34.689,60 TL, diğer davacının ayrılma akçesinin 35.740,80 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davacılar vekili 12/02/2019 tarihli yazılı beyan dilekçesi ile, davacıların kandırıldığını, başından itibaren şirkette gerçek ortak olmadıklarını, mahkemece gerçekte ortak olmadıklarının tespit edilmesi gerektiğini beyan etmiş, 04/12/2019 tarihli yazılı beyan dilekçesinde de öncelikli taleplerinin davacıların davalı şirketle hiçbir şekilde ortaklığının kurulmamış olmasına yönelik olduğunu, ortaklığın kurulmuş olduğuna ilişkin karar verilmesi ihtimalinde çıkma payı taleplerinin bulunduğunu beyan etmiştir.
Davalı vekili 16/09/2019 tarihli beyan dilekçesinde, haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğunu kabul etmediklerini beyan etmiş, 06/01/2020 tarihli beyan dilekçesinde ise davacıların çıkma payı taleplerinin bulunmadığını, şirkette hiçbir şekilde ortak olmadıklarına ilişkin taleplerinin bulunduğunu, iddianın genişletilmesine muvafakatlerinin olmadığını belirtmiştir.
Davacı yan hizmet akdi ile çalıştığı şirket sahibi tarafından davalı şirkete ortak olunmaması halinde projelere imza atamayacaklarının, şirkette çalışamayacaklarının ve şirket ortaklığının kendilerini herhangi bir yükümlülük altına sokmayacağının söylenmesi üzerine davalı şirkete şeklen ortak olduklarını, şirketin vergi borçları nedeniyle kendilerine müracaat edildiğini, şirket sahibi tarafından taciz edildiklerini, şirket ortaklığından ayrılmak istemeleri üzerine hizmet akitlerinin feshedildiğini, haklı sebep unsurunun gerçekleştiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf itirazları kapsamında uyuşmazlık, davalı şirket ortağı olan davacıların açılan davada çıkma payı alacağı taleplerinin bulunup bulunmadığı, mahkemece davacılar lehine çıkma payı alacağına hükmedilip hükmedilemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde, yukarıda açıklandığı üzere davalı şirkette davacı … (…) 31/07/2013 ortaklık başlangıç tarihli olmak üzere 660 pay, diğer davacı ise 04/04/2014 ortaklık başlangıç tarihi olmak üzere 680 paya sahiptir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda haklı nedenin gerçekleştiği gerekçesiyle dava kısmen kabul edilerek davacıların davalı şirketten çıkmalarına, çıkma payı alacaklarının davalı şirketten tahsiline, davacıların diğer taleplerinin ise reddine hükmedilmiştir. Reddedilen kısımlara yönelik karara karşı davacılar vekilinin herhangi bir istinaf başvurusu bulunmadığı gibi, davalı vekilinin istinaf itirazı da sadece davacıların çıkma payı alacağına yönelik taleplerinin bulunmadığı, davacılar lehine çıkma payı alacağına hükmedilemeyeceğine yöneliktir.
6102 Sayılı TTK’nun 636/3. maddesi uyarınca, haklı sebeplerin varlığı halinde, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemenin istem yerine, davacı ortağa payın gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği, aynı Yasa’nın 638/2. maddesinde ise, her ortağın haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceği, mahkemenin istem üzerine dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebileceği düzenlemeleri mevcuttur.
Türk Ticaret Kanunu’nda limited şirketin feshinde haklı sebebin tanımı yapılmadığı gibi haklı sebeplerin neler olabileceğine madde metninde yer verilmemiştir. Ancak Anonim Şirkete ilişkin TTK’nun 531. maddesine ait gerekçede tasarıda İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalmasının haklı sebep sayıldığı ifade edilmiştir.
Doktrinde ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması”, “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkânsız olması”, “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi”, “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması”, “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve “pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması” şirketin feshi açısından örnek olacak şekilde haklı sebep olarak sayılmıştır.
Hakim her somut olayda haklı sebep bulunup bulunmadığını durumun özelliğine göre ortaklığın yapısını gözeterek takdir edecektir.
Çamoğlu’na göre haklı sebep; hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Limited şirket, anonim şirkete nazaran kişisel niteliklerin de gözetildiği bir özelliğe de sahiptir. Bu anlamda ortaklar arasındaki uyumsuzluk gibi şahsi sebepler de haklı sebep olarak ileri sürülebilir.
Haklı sebep kavramı kanunda çoğul olarak belirtilmiş ise de tek bir sebep bile niteliği ve ortaya çıkardığı sorunlar gözetildiğinde fesih için yeterli haklı sebep oluşturabilir.
Somut olayda, davalı vekili davacı yanın haklı nedenle limited şirketten çıkmasına yönelik karara karşı bir istinaf itirazı ileri sürmemiştir. Bir başka anlatımla, davalı vekili davacıların lehine hüküm altına alınan çıkma payı alacağına yönelik açık istinaf itirazı ileri sürdüğünden limited şirket ortaklığından çıkmaya ilişkin haklı sebep koşulunun somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, davacıların haklı nedenle limited şirket ortaklığından çıkmalarına izin verilmesi kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı hususları, istinaf itirazı gözetilerek Dairemizce tartışılmamıştır.
Davalı vekilinin hüküm altına alınan çıkma payı alacağı miktarına yönelik açık istinaf itirazı bulunmayıp, istinaf çıkma payı alacağının hüküm altına alınamayacağına yöneliktir.
Davacılar vekili işbu davada öncelikle haklı nedenle limited şirketin feshine, mümkün olmadığı takdirde şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine, davacıların hak ettikleri payların davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Açıklandığı üzere davacılar vekili dava dilekçesinde açıkça davacıların hak ettiği payların davacılara ödenmesi yönünde talepte bulunmuş, yargılama aşamasında ibraz ettiği 04/12/2019 tarihli dilekçesinde de çıkma payı taleplerinin bulunduğunu bildirmiştir.
Kaldı ki, davacılar vekilinin terditli taleple açtığı işbu davada ilk talebi haklı nedenle limited şirketin feshi istemine yönelik olup, 6102 Sayılı TTK’nun 636/3. maddesinde, haklı sebeplerin varlığı halinde, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemenin istem yerine, davacı ortağa payın gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği düzenlenmiştir. Anılan hüküm karşısında, somut olayda haklı neden koşulunun gerçekleştiği hususu istinafa taşınmamakla taraflar arasında ihtilafsız olduğundan mahkemece ilk talep olan şirketin haklı nedenle feshi yerine, talep gözetilmeksizin davacıya payın gerçek değerinin ödenmesiyle şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilebilecektir.
Hal böyle olunca, mahkemece, davalı şirket kayıtları uyarınca davalı şirkette ortak olduğu anlaşılan davacılar lehine çıkma payı alacağına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 4.811,10 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 1.202,77 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.608,33 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/04/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.