Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1091 E. 2022/595 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1091 Esas 2022/595 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1091
KARAR NO : 2022/595

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2020
NUMARASI : 2019/127 Esas 2020/295 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Genel Kurul ve Yönetim Kurulu Kararının Butlanı
DAVA TARİHİ : 19/03/2019
KARAR TARİHİ : 11/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/06/2022

Taraflar arasındaki genel kurul ve yönetim kurulu kararının butlanı istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı talebin reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirkette müvekkilinin % 33, dava dışı …’ın ise % 67 pay sahibi olduklarını, 01/01/2019 tarih ve 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararı ile 15/01/2019 tarihinde 2018 yılı olağan genel kurul toplantısı yapılması yönünde karar alındığını, alınan bu karar doğrultusunda 15/01/2019 tarihinde 2018 yılı olağan genel kurul toplantısı yapıldığını, bu tarihte yapılan toplantıya müvekkilinin katılmamasına rağmen hem olağan genel kurul toplantı tutanağına hem de hazır bulunanlar listesine müvekkili imzasının sahte olarak atıldığını, söz konusu olağan genel kurul toplantısı sonrasında şirket karar defterinde 15/01/2019 tarih ve 2019/4 sayılı görev taksimi ve yetki konulu karardaki müvekkilinin isminin altında bulunan imzanın yine “genel kurul şirket merkezinde toplanarak aşağıda belirtilen hususları oy birliği ile karar altına alınmıştır.”başlıklı 15/01/2019 tarihli 2019/5 sayılı merkez nakli hakkında konulu karar altındaki müvekkilinin isminin altında bulunan imzanın ve “genel kurul merkezinde toplanılarak aşağıda belirtilen hususları oy birliği ile karar altına alınmıştır” başlıklı 15/01/2019 tarihli 2019/5 sayılı merkez nakli hakkında konulu karar altındaki müvekkilinin isim ve soy isminin altında bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, sahte olarak atıldığını, TTK’nun 445 ve 446.maddesi gereğince davanın süresinde açıldığını iddia ederek şirket karar defterlerinde yer alan 2019/4 ve iki farklı 2019/5 karar sayılı şirket kararlarının iptaline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bütün ortakların katılımı halinde çağrısız genel kurul toplantısı yapılmasının mümkün olduğunu, çağrısız toplanan genel kurulda gündeme oy birliği ile madde eklenebileceğini, aksine esas sözleşme hükmünün geçersiz olduğunu, şirket merkezinin değiştirilmesine yönelik husustan davacının haberdar olduğunu, bir başkasının davacı adına imza attığı iddiasını kabul etmediklerini, şirketin içinin boşaltıldığı yönündeki iddiaların yerinde olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının iddia ettiği yönetim kurulu kararı, çağrısız genel kurul şeklinde yapıldığı iddia edilen ortaklar kurulu kararı ve olağan genel kurul toplantısı ve katılanlar listesindeki imzanın davacıya ait olmadığının tespitine karar verilerek, davalı şirketin yönetim kurulu karar defterindeki 2019/4 karar nolu 15/01/2019 karar tarihli görev taksimi ve yetki hakkındaki karardaki, 15/01/2019 tarih 2019/5 karar sayılı merkez nakli hakkındaki karardaki, 15/01/2019 tarih 2019/5 karar sayılı merkez nakli hakkındaki karardaki …’nin 15/01/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağı başlıklı belgedeki, …’nin 15/01/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul tutanağında hazır bulunanlar başlıklı belgedeki davacı … adına atılmış imzaların …’in eli ürünü olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının gerekçesinin yeterli olmadığını, iptal kararı verilmesi gerekirken tespit kararı verilmesinin hukuk ve yasaya aykırı olduğunu, şirket karar defterindeki 01/01/2019 tarihli 2019/3 sayılı kararın iptali hususunda herhangi bir karar verilmemesinin hatalı olduğunu, davalı şirket tarafından düzenlenen 15/01/2019 tarihli 2019/5 sayılı iki farklı karar bulunduğunu ve iki farklı işlemde kullanıldığını ancak mahkemece gerekçeli kararda bu husustan hiç bahsedilmediğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı şirketin yönetim kurulu başkanının seçilmesi ve temsil yetkisine ilişkin 15/01/2019 tarihli 2019/4 sayılı, şirket merkezinin nakline ilişkin 15/01/2019 tarihli 2019/5 sayılı ( iki ayrı) yönetim kurulu kararları ile 15/01/2019 tarihli 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dava konusu 15/01/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısının TTK’nın 416.maddesi gereğince çağrısız olarak yapıldığı, toplantı tutanağında ve ekindeki hazirun cetvelinde davacının isim ve davacıya atfen atılı imzanın bulunduğu görülmüştür.
15/01/2019 tarihli 2019/4 sayılı yönetim kurulu kararının incelenmesinde, 15/01/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında yönetim kuruluna seçilen üyelerin aralarında yaptıkları toplantıda yönetim kurulu başkanlığına 3 yıl süre ile …’ın seçilerek şirketi temsil ve ilzam etmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Beypazarı Noterliğince 23/01/2019 tarihinde … yevmiye no ile onaylanan 2019/5 sayılı yönetim kurulu kararının şirket ana sözleşmesinin şirketin merkezi başlıklı 4.maddesini tadiline ilişkin olduğu, 4.maddenin yeni şeklinin “Şirketin merkezi Ankara ili Çankaya ilçesidir. Adresi …’dır…………. sebebi sayılır. Aynı merkezde olmak kaydıyla yalnız adres değişikliği için ana sözleşmede değişiklik yapmak zorunlu değildir. Merkez değişikliği ana sözleşme değişikliğini gerektirir. Yurt içinde veya yurt dışında ticaret sicil müdürlüğünden izin alınmak şartı ile şubeler açılabilir. ” şeklinde olduğu görülmüştür.
Ankara 61. Noterliğince 29/01/2019 tarihinde … yevmiye no ile onaylanan 2019/5 sayılı yönetim kurulu kararının şirket ana sözleşmesinin şirketin merkezi başlıklı 4.maddesini tadiline ilişkin olduğu, 4.maddenin yeni şeklinin “Şirketin merkezi Ankara ili Çankaya ilçesidir. Adresi …’dır…………. sebebi sayılır.” şeklinde olduğu görülmüştür.
15/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; yönetim kurulu karar defterinin 8.sayfasında 2019/4 karar nolu 15/01/2019 tarihli görev taksimi ve yetki hakkındaki … isim ve soyismi altında bulunan imzanın, karar defterinin 9.sayfasındaki 15/01/2019 tarihli 2019/5 karar sayılı merkez nakli hakkında toplantı konusu olan ortaklar kurulu kararı altındaki … isim ve soy ismi altında bulunan imzanın, yine aynı karar defterinin 10. sayfasındaki 15/01/2019 tarihli 2019/5 karar sayılı merkez nakli hakkında toplantı konusu olan ortaklar kurulu kararı altındaki … isim ve soy ismi altında bulunan imzanın …’e ait olmadığı bildirilmiştir.
28/02/2020 havale tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; şirkete ait 15/01/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağı aslı ile aynı toplantıya ait hazır bulunanlar listesi altındaki imzanın davacıya ait olmadığı bildirilmiştir.
Dosya kapsamından, davacının davalı şirkette %33 oranında, dava dışı …’ın ise %67 oranında pay sahibi oldukları, yönetim kurulu başkanı olan dava dışı …’ın 01/01/2019 tarihinde aldığı karar ile 2018 yılına ait genel kurul toplantısının 15/01/2019 Salı günü yapılmasına karar verildiği, söz konusu genel kurul toplantısının 6 no’lu gündem maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin seçildiği, 8 no’lu gündem maddesi ile de şirket merkezinin nakline karar verildiği, bu genel kurulda alınan kararlar doğrultusunda dava konusu olan 15/01/2019 tarihli 2019/4 no’lu ve aynı tarihli 2019/5 no’lu (iki ayrı) yönetim kurulu kararı ile yönetim kurulu başkanlığına dava dışı …’ın seçildiği ve şirket merkezinin “…” adresinden “…” adresine taşınmasına karar verildiği, toplantı tutanakları altında davacının isim ve imzası yer almakla birlikte, ilk derece mahkemesince alınan denetime elverişli olması nedeniyle hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmayan bilirkişi raporu ile söz konusu yönetim kurulu kararları altındaki imzanın davacıya ait olmadığının tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, söz konusu belgeler altındaki imzanın davacıya ait olmadığı belirlendiğinden mahkemece bu belge altındaki imzaların davacıya ait olmadığı yönünde tespit hükmü kurulması yeterli olup, davacının imzasının olmadığı belgelerin geçersizlik nedeniyle iptalinin gerekip gerekmediği işbu davada tartışılmasına gerek olmayıp, davacının imzasının söz konusu belgelerde sahte olduğu belirlendiğinden mahkememizden alınacak tespit kararının ilgili kurumlara ibrazı halinde kararın geçersizliğinin ilgili kurumca değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı şirketin yönetim kurulu karar defterindeki 2019/4 karar nolu 15/01/2019 karar tarihli görev taksimi ve yetki hakkındaki karardaki, 15/01/2019 tarih 2019/5 karar sayılı merkez nakli hakkındaki karardaki, 15/01/2019 tarih 2019/5 karar sayılı merkez nakli hakkındaki karardaki …’nin 15/01/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağı başlıklı belgedeki, …’nin 15/01/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul tutanağında hazır bulunanlar başlıklı belgedeki davacı … adına atılmış imzaların …’in eli ürünü olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Dava, davalı anonim şirketin 01/01/2019 tarih ve 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararı ile yapılan 15/01/2019 tarihli 2018 yılı olağan genel kurulda alınan kararların ve bu genel kurul toplantısının 6 no’lu gündem maddesi ile alınan karar doğrultusunda yönetim kurulu başkanının seçimine ilişkin aynı tarihli 2019/4 sayılı yönetim kurulu kararı ile 8 no’lu gündem maddesi ile alınan karar doğrultusunda şirket merkezinin nakline ilişkin 2019/5 sayılı 2 ayrı yönetim kurulu kararının, şirket ortağı olan davacı toplantılara katılmadığı halde sahte imza ile katılmış gibi gösterilerek alınmış olması ve sebebiyle, iptali istemiyle açılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 410. maddesinde; “Genel kurul, süresi dolmuş olsa bile yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Tasfiye memurları da, görevleriyle ilgili konular için, genel kurulu toplantıya çağırabilir.
Yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkan bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir. Mahkemenin kararı kesindir.” ,
”Çağrısız Genel Kurul” başlıklı 416. maddesinde, ”Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler. Çağrısız toplanan genel kurulda, gündeme oybirliği ile madde eklenebilir; aksine esas sözleşme hükmü geçersizdir. ”,
TTK’nın 445.maddesinde; “(1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” ,
Aynı yasanın 446. maddesinde, ” (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir”,
Aynı yasanın 447.maddesi ise; ” (1) Genel kurulun, özellikle;
a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan,kararları batıldır. ” hükümleri düzenlenmiştir.
Gelen ticaret sicil kayıtlarına göre davacı, davalı şirketin ortaklarından biridir.Dava açma hak ve yetkisine sahiptir. Dava konusu genel kurul toplantı tarihi 15/01/2019 olup, işbu dava dava konusu genel kurul toplantı tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde 19/03/2019 tarihinde açılmıştır.
Bilindiği üzere, bir genel kurul toplantısından söz edebilmesi için ana sözleşme ve yasanın öngördüğü yeter sayılarla alınmış bir kararın varlığı gerekli olup, ortaklarca yasal bir genel kurul gerçekleştirilmemiş ise, bu toplantıda alınan kararlar yok hükmünde olacaktır. Ayrıca, toplantı veya karar yeter sayılarının sağlanamadığı, bakanlık temsilcisinin katılmadığı toplantılar da yine aynı şekilde yok hükmünde sayılması gerekecektir. Bir genel kurul usul ve şekil kurallarına uygun olarak yapılmış olsa da konusu imkansız ya da Yasa’nın veya ana sözleşmenin emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına, şirketin temel yapısına ve sermayenin korunmasına dair hükümlere aykırı olan kararlar da batıl sayılacaktır. Yokluğun veya batıllığın tespiti hususunda dürüstlük kurallarına aykırı düşmedikçe olumlu oy vermiş paydaşlar da dahil olmak üzere menfaat sahibi tüm ilgililer herhangi bir süreye tabi olmaksızın dava açabileceklerdir. Kaldı ki eldeki dava yasada öngörülen süre içerisinde açılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, davalı şirketin 12/10/2017 tarihinde ticaret sicile tescili ile kurulduğu, ortaklarının davacı … ile dava dışı … olduğu, davacı ile davalının 1 yıl süre ile yönetim kurulu üyesi ve yine dava dışı …’ın 1 yıl süre ile yönetim kurulu başkanı olarak seçildiği, yönetim kurulu başkanı …’ın hazır bulunduğu 01/01/2019 tarihli 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararı ile TTK’nın 416/1.maddesine göre çağrısız olarak 15/01/2019 tarihinde 2018 yılı olağan genel kurul toplantısının yapılmasına karar verildiği ve bu karar doğrultusunda dava konusu genel kurul toplantısının çağrısız olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere TTK’nın 416.maddesi gereğince çağrısız genel kurul toplantısının geçerli olabilmesi için ortakların tümünün toplantıya katılıp, toplantının yapılmasına herhangi bir itirazlarının bulunmaması ve toplantı sonuna kadar da hazır bulunmaları gereklidir. Kanun koyucu çağrısız bir genel kurulun var sayılmasını, bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunmaları ve pay sahiplerinin bu toplantı şekline itiraz etmemiş bulunmaları şartlarının gerçekleşmesi durumunda kabul etmektedir. Tek bir payın sahibi veya temsilcisi hazır bulunmaz veya toplantıyı terk ederse ya da katılıp toplantı şekline itiraz ederse, bir genel kuruldan bahsedilemez. Doktrine göre de, toplantıya katılmayan veya itirazı olan pay sahibinin genel kurulun gidişini etkileyebilecek durumda olup olmaması da durumu değiştirmez (Prof Dr. Erdoğan Moroğlu, TTK.na göre Anonim Ortaklıkta Genel Kurul kararlarının Hükümsüzlüğü, Ankara 1993 Bası . S.76) O halde, TTK.nun 416. maddesinde öngörülen şartlar gerçekleşmeden yapılan genel kurul hukuken yoktur ve alınan kararlar da yoklukla malüldür. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.12.1998 tarih, 1998/7636 E, 1998/7820 K. sayılı, 15.02.1999 tarih, 1998/9105 E, 1999/801 K. sayılı ve 26.2.2001 tarih, 2000/10968 E, 2001/1616 K. sayılı, 31/10/2017 tarih 2016/3685 Esas 2017/5912 Karar sayılı, 17/05/2011 tarih, 2009/12744 Esas 2011/6060 Karar sayılı emsal ilamları)
Her ne kadar, dava konusu çağrısız genel kurul toplantısında davacının isim ve imzası yer almakta ise de, mahkemece alınan 28/02/2020 havale tarihli bilirkişi ek raporunda dava konusu genel kurul toplantı tutanağı ve ekindeki hazır bulunanlar listesinde davacı adıyla atılmış imzaların davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Hal böyle olunca, davacının dava konusu genel kurul toplantısına katılmadığı ve toplantının varmış gibi gösterilerek yokluğunda yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda çağrısız yapıldğı anlaşılan 15/01/2019 tarihli genel kurul toplantısının usulüne uygun yapldığından söz edilemez. Toplantıda hazır olmayan kişilerin toplantının gidişatını etkileyecek nitelikte paya sahip olup olmamasının da bir önemi yoktur. Bu durumda 6102 sayılı TTK 416. maddesinde yer alan çağrısız genel kurul toplantısı yapabilme koşulları gerçekleşmediğinden yapılan toplantı ve alınan kararlar yok hükmündedir.
“Yokluk”; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, TTK’nın 445-446 maddelerinde (mülga 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Bu durumda, yok hükmünde olan genel kurul toplantısında alınan kararların tamamı da yok hükmünde olacağından işbu toplantıda alınan kararla seçilen yönetim kurulu üyeleri tarafından alınan 2019/4 ve 2019/5 (iki ayrı) sayılı yönetim kurulu kararlarının da yok hükmünde olduğu anlaşılmakla ilk derece mahkemesince dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararlar ile bu kararlara dayanılarak alınan yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı vekilince, mahkemece 01/01/2019 tarihli 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararının alındığı toplantıda bulunup bulunmadığı hususunun araştırılmamasının eksik inceleme teşkil ettiğine ilişkin istinaf itirazı ileri sürülmüş ise de, davacının dava dilekçesinde söz konusu yönetim kurulu kararına yönelik herhangi bir talebi bulunmadığı gibi 6102 sy. TTK’nın 392/7. maddesi gereği anonim şirketlerde yönetim kurulunu toplantıya çağırma görevi kural olarak yönetim kurulu başkanına ait olup, dava konusu genel kurul toplantısının yapılmasına ilişkin kararın alındığı 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararında, davalı şirketin 12/10/2017 tarihli ortaklar kurulu kararınca bir yıl süre ile yönetim kurulu başkanı olarak seçilen ve karar tarihi itibariyle görevi devam eden …’ın imzasının bulunduğu ve TTK’nın 392/7.maddesi gereğince bir usulsüzlük bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Her ne kadar ilk derece mahkemesince dava konusu genel kurul toplantı tutanağının ekindeki hazır bulunanlar başlıklı belgedeki davacı adına atılmış imzaların davacının eli ürünü olmadığının tespitine de karar verilmiş ise de, genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmiş olmakla hazır bulunanlar başlıklı belgeye ayrıca bir hukuki değer atfedilemeyeceğinin tabi olmasına göre Dairemizce bu konuda bir hüküm kurulmasına gerek görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE,
2- Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/07/2020 tarih 2019/127 Esas 2020/295 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜNE,
a)Davalı şirketin 15/01/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine,
b)Davalı şirketin 15/01/2019 tarihli görev taksimi ve yetki hakkındaki 2019/4 sayılı yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespitine,
c)Davalı şirketin Beypazarı Noterliğince 23/01/2019 tarihinde … yevmiye no ile sureti onaylanan 2019/5 sayılı şirket ana sözleşmesinin şirketin merkezi başlıklı 4.maddesinin “Şirketin merkezi Ankara ili Çankaya ilçesidir. Adresi …’dır…………. sebebi sayılır. Aynı merkezde olmak kaydıyla yalnız adres değişikliği için ana sözleşmede değişiklik yapmak zorunlu değildir. Merkez değişikliği ana sözleşme değişikliğini gerektirir. Yurt içinde veya yurt dışında ticaret sicil müdürlüğünden izin alınmak şartı ile şubeler açılabilir. ” şeklinde tadiline ilişkin yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespitine,
d)Davalı şirketin Ankara 61. Noterliğince 29/01/2019 tarihinde … yevmiye no ile sureti onaylanan 2019/5 sayılı şirket ana sözleşmesinin şirketin merkezi başlıklı 4.maddesinin “Şirketin merkezi Ankara ili Çankaya ilçesidir. Adresi …’dır…………. sebebi sayılır.” şeklinde tadiline ilişkin yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespitine,
3-Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı ile 6,40 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 95,20 TL harcın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 103,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.603,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yargılama aşamasında kendisini vekille temsil ettiren davacılar yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B)1-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talebi halinde davacılara iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 71,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 220,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/05/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.