Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/109 E. 2022/299 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2019
NUMARASI ….
DAVA TARİHİ : 06/08/2013
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/04/2022

Taraflar arasındaki limited şirketin fesih ve tasfiyesi – kar payı alacağının tahsili istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalılar … ve… hakkındaki davanın husumetten, davalı şirket hakkında açılan davanın esastan reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin diğer davalılar ile birlikte davalı şirketin ortağı olduğunu, müvekkili ile eşi arasında boşanma davası bulunduğunu, müvekkilinin eşinin davalı şirketteki hisseleri kendisine iade etmesi için müvekkilini tehdit ettiğini, şirketin müdürü olan davalı …’ün müvekkilinin dava dışı eşinin arkadaşı olduğunu, müvekkilinin ortak olduğu halde bu güne kadar hiç kar payı almadığı gibi sürekli olarak şirketin borçlu olduğunun bildirildiğini, davalı şirketin borçlu olması ve sürekli zarar etmesinin mümkün olmadığını, şirketin faaliyet konusu ile ilgili yaptığı iş nedeniyle yüksek miktarda kar ettiğini, sermaye artırımına gidilmediği halde hiç kar payı ödenmediğini belirterek davalı şirketin feshine karar verilmesini, şimdilik 10.000,00 TL kar payının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının şirkete hiçbir katkısının bulunmadığını, feshi istenen şirketin davacının eşinin de katılacağı inancıyla toplam 3 mühendisin ortak bir amacı gerçekleştirme, ürün geliştirip üretip satma amacıyla kurulduğunu, şirketin %70 hissesine sahip olan müvekkili gerçek kişilerin iradelerinin şirketin devamına yönelik olduğunu, davacının talebinin çıkma isteği olarak görülüp, payının gerçek değerinin hesaplanması gerektiğini, şirketin bütün finansmanının müvekkili …’ten borçlanma yoluyla yapıldığını, davacının iddia ettiği gibi bir kar payı bulunmadığını, davacının hisseleri devralmasından bu yana şirketin zarar ettiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; limited şirketlerde karın dağıtımı için bilançonun çıkarılması ve kesinleşmiş olması zorunlu olduğundan ortaklar kurulunda kar payı dağıtımına yönelik bir karar alınması gerektiği, somut olayda ortaklar kurulu tarafından alınmış bir kar payı dağıtım kararının bulunmadığı, davacı tarafından da genel kurullarda bu yönde talepte bulunduğu ve talebin reddedildiğine ilişkin bir delil de ibraz edilmediği, davalı şirketin davacı dışındaki diğer iki ortağının limited şirketin devamı yönündeki arzuları şirketin kazanç elde eder durumu karşısında şirketin feshi yönünde haklı sebeplerin oluşmadığı, bu durumda da TTK’nun 636/3. maddesinde öngörülen alternatif çözüm olarak davacının ortaklıktan çıkarılmasına da karar verilemeyeceği, şirketin feshi istemli davanın şirket aleyhine açılacağı gerekçesiyle davalılar … ve … hakkındaki davanın husumetten, davalı şirket hakkında açılan davanın esastan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin %30 ortağı olduğunu, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda şirketin kar elde etme trendi yakaladığı sonucuna ulaşıldığını, raporda 2011 yılı öncesinde ve sonrasında dağıtılmamış net kar bulunduğunun tespit edildiğini, uzun süre dağıtılmayan karın şirketin feshi için haklı neden oluşturduğunu, bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda kök rapordaki tespitlerin aksine şirket müdürü …’ün davalı şirketten alacağının şirketin aktif toplamını yuttuğunu, sahte ve uyduruk borçlanma yapıldığını, şirketin gerçek mal varlığının tespit edilmesi gerektiğini, stoklardaki malın hurda mal olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığını, kurumlar vergisi beyannamesinin esas alınamayacağını, şirketin tüm malvarlığının yanında şirketin piyasa değerinin de değerlendirilmesi gerektiğini, bilirkişilerin görevlerini anlamadığını, karar defterini ibraz etmeyen, kaybolduğunu bildiren davalı ortakların kötü niyetli olduğunu, aslı olmayan borçlanmaların mahsubuyla davacının gerçek payının komik derecede düşük hesaplandığını, davalı şirket müdürünün gerçeği gizlediğini, bilirkişi raporunun itirazlarını karşılamadığını, raporun hüküm kurmaya yeterli olmadığını, yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya yetkili temsilci olan davalı ortaklar hakkında husumetten ret kararı verilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; limited şirketin fesih ve tasfiyesi, kar payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı şirketin ticaret sicil kaydı, yargılama aşamasında makine mühendisi,mali müşavir ve hukukçu bilirkişiden alınan 16/11/2015 tarihli, heyete makine mühendisi ve orman endüstri, … edilmek suretiyle alınan 27/09/2018 tarihli kök, 18/07/2019 tarama tarihli ek rapor, …yazı cevapları, davalı şirketin 2011, 2012, 2013 yılı karar defterlerinin arşiv kayıtlarında yer almadığına ilişkin davalı şirket tarafından tutulan tutanak dosya içerisinde yer almaktadır.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda; davalı defterlerinin incelendiği, karar defterlerinin sunulmadığı, zayi belgesinin de bulunmadığı, 2011 yılı öncesinde de herhangi bir geçmiş yıl zararı olmadığı, davalı ortaklar kurulunun toplanarak karın şirket bünyesinde bırakılacağına dair bir kararın olup olmadığının karar defterleri sunulmadığından tespit edilemediği, şirketin 2011 yılında 3.290,21 TL, 2012 yılında 1.479,77 TL, 2013 yılında 8.755,82 TL kar ettiği, şirketin pasifinin 2013 yılında 362.802,75 TL, öz kaynağının 100.839,73 TL olduğu, davalı şirketin 2011, 2012, 2013 yıllarında sürekli kar elde ettiği, 2011 yılı öncesinde de 81.453,02 TL tutarında dağıtılmamış kar bulunduğu, öz kaynakların sermayenin çok üzerinde olduğu, ortaklar kurulu kar dağıtımına karar vermedikçe bir ortağın dava açarak kar payı talep edemeyeceği, uzun süredir kap payı dağıtımının yapılmadığı durumda dağıtılmayan bu karın hangi amaçla, hangi isim altında şirkette tutulduğuna dair genel kurul tarafından alınmış bir kararın olup olmadığının, karar defterleri ibraz edilmediği ve zayi belgesi bulunmadığından tespit edilemediği, davacının şirket müdürünün tutumu nedeniyle taraflar arasındaki uyumsuzluk iddiası ileri sürülerek davacının haklı nedenle şirketin feshini talep etme hakkı olduğunun kabulü gerektiği, diğer iki ortağın şirketin devamını istediği, davacının çıkma payının 6.060,04 TL olduğu tespit edilmiştir.
Ankara … Başkanlığının yazı cevabında davalı şirketin 06/08/2013 tarihinde toplam 17.663,30 TL vadesi geçmiş borcu bulunduğu belirtilmiştir.
Sincan … Başkanlığının yazı cevabında ise, davalı şirketin 06/08/2013 tarihinde toplam 832,93 TL vadesi geçmiş borcu bulunduğu belirtilmiştir.
Taraflar arasında davacının ve davalılar … ile …’ün davalı şirkette ortak oldukları, davalı şirketin 5.000,00 TL’den oluşan sermayesinin 60 hisseye karşılık 1.500,00 TL’sinin davacıya, 128 hisseye karşılık 3.500,00 TL’sinin davalı …’e, 12 hisseye karşılık 300,00 TL’sinin davalı …’e ait olduğu, davalı …’ün davalı şirketin 17/08/2014 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle şirket müdürü olduğu hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalı şirketin haklı nedenle fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, davacının ödenmeyen kar payı alacağı bulunup bulunmadığı, var ise kar payı alacak miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nun 636/3. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” hükmünü içermektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nda limited şirketin feshinde haklı sebebin tanımı yapılmadığı gibi haklı sebeplerin neler olabileceğine madde metninde yer verilmemiştir. Ancak … Şirkete ilişkin TTK’nun 531. maddesine ait gerekçede tasarıda İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalmasının haklı sebep sayıldığı ifade edilmiştir.
Doktrinde ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması”, “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkânsız olması”, “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi”, “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması”, “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve “pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması” şirketin feshi açısından örnek olacak şekilde haklı sebep olarak sayılmıştır.
Hakim her somut olayda haklı sebep bulunup bulunmadığını durumun özelliğine göre ortaklığın yapısını gözeterek takdir edecektir.
…’na göre haklı sebep; hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Limited şirket, … şirkete nazaran kişisel niteliklerin de gözetildiği bir özelliğe de sahiptir. Bu anlamda ortaklar arasındaki uyumsuzluk gibi şahsi sebepler de haklı sebep olarak ileri sürülebilir.
Haklı sebep kavramı kanunda çoğul olarak belirtilmiş ise de tek bir sebep bile niteliği ve ortaya çıkardığı sorunlar gözetildiğinde fesih için yeterli haklı sebep oluşturabilir.
Öte yandan limited şirketin feshine ilişkin açılan işbu davada haklı sebeplerin varlığının tespiti ile birlikte haklı sebeplerin davacıdan kaynaklanmadığının da tespiti gerekmektedir. Bir başka anlatımla şirket ortağı kendisinden kaynaklanan sebeplere dayanarak ortağı olduğu limited şirketin feshini talep edemeyecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında somut olaya gelindiğinde, davalı şirketin feshine ilişkin haklı sebeplerin bulunup bulunmadığının ortaya konulması gerekir. Mahkemece şirketin feshi yönünde haklı sebeplerin oluşmadığı, bu durumda alternatif çözüm yollarına başvurulamayacağı gerekçesiyle şirkete yönelik açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı şirket ortağı olan davalı gerçek kişilerin iradesi şirketin devamına yöneliktir.
Davacı yanın dava dilekçesinde haklı sebep olarak ileri sürdüğü husus şirket müdürü olan davalı …’ün boşanma davası devam eden ve kendisini şirketteki hisselerini kendisine devretmesi için tehdit ettiğini ileri sürdüğü eşinin arkadaşı olması ve uzun süredir şirketin kar payı dağıtmamasıdır. Salt şirket müdürünün davacının eşinin arkadaşı olması limited şirketin feshi için haklı sebep oluşturmayacaktır.
Öte yandan limited şirketlerde karın dağıtımına ilişkin 6762 Sayılı TTK’nun 533 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nun 533. maddesi hükmüne göre, ortaklık sözleşmesinde aksine kural bulunmadıkça ortaklar, sermaye koyma borçlarını yerine getirdikleri oranda, yıllık bilançoda gösterilen safi kardan pay alırlar. Bir sermaye ortaklığı sayılan limited ortaklıkta, çıkarılan ticari bilançoya göre saptanan kar dağıtılabilir. Karın dağıtılması için çıkarılması gereken ortaklık bilançosu, TTK’nın 539. maddesi hükmüne göre, ortaklar kurulunun kararı ile kesinleşir. 6102 Sayılı TTK’nın 608. maddesinde de, limited şirketlerde kar payı dağıtımına ilişkin esaslar belirtilmiş olup, 616/1-e maddesinde de kar payı hakkında karar verilmesinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında bulunduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı davalı şirkette azlık hak sahibi konumunda olup, şirketin kuruluşundan bu yana yaklaşık %30’un üzerinde paya sahiptir. Davacının kar dağıtılmayan bu süreç içerisinde ortaklar genel kurulunda kar payının dağıtılmasını talep etme ve bu talebin reddine karar verilmesi halinde de bu karara karşı iptal davası açması mümkün iken, bu yola başvurmadan uzun süre bekleyerek ve ihtilaf çıkarmadan davalı şirketin uzun süredir kar payı dağıtmadığını ileri sürmesi dinlenemez. Bir başka anlatımla, uzun süredir kar payı dağıtılmaması davacı tarafından haklı sebep olarak ileri sürülemeyecektir.
Davalı şirket tarafından kar payı dağıtımına yönelik alınan herhangi bir karar bulunmamaktadır. Davacı yanda genel kurulda kar payı dağıtılmasını talep ettiği, bu talebinin genel kurul tarafından reddedildiğine ilişkin bir delil de ibraz etmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece limited şirketin feshine yönelik haklı sebeplerin oluşmadığı, bu nedenle alternatif çözüm yollarına da başvurulamayacağı, ortaklar kurulu tarafından kar payı dağıtımına yönelik bir karar alınmadığı, davacının kar payı dağıtılmasını genel kurullarda talep ettiği ve talebinin reddedildiğine ilişkin delil sunamadığı, alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gözetilerek davalı şirket hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi isabetlidir.
Öte yandan limited şirketin fesih ve tasfiyesi şirket ortaklarına karşı açılamayacaktır. Bu durumda mahkemece şirket ortaklarına yönelik açılan davanın husumetten reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalılar … ve… hakkındaki davanın husumetten, davalı şirket hakkında açılan davanın esastan reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/03/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.