Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1058 E. 2022/1067 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1058 Esas 2022/1067 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1058
KARAR NO : 2022/1067

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2020
NUMARASI : 2019/379 Esas 2020/251Karar
DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/07/2019
KARAR TARİHİ : 22/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalı … Limited Şirketi arasında akdedilen genel kredi sözleşmesini diğer davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini, kat ihtarnamesine rağmen ödenmeyen borç nedeniyle davalılar aleyhine Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2018/14596 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine girişildiğini, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin kullandığı krediye ilişkin olarak Üsküdar 16. Noterliği’nin 21.12.2018 tarihli ihtarnamesi ile bankanın yapılandırma teklifinde bulunduğunu, bu doğrultuda … Şubesi’ne yapılandırma protokolü çerçevesinde dilekçe sunduklarını, ancak davacının bu doğrultuda işlem yapmak yerine müvekkilleri aleyhine takibe giriştiğini, imzalanan genel kredi sözleşmesi çerçevesinde talep edilen faizin fahiş olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalılar … yönünden yapılan değerlendirmede; davacı banka ile davalı ……Ltd. Şti. arasında 6098 sayılı TBK döneminde akdedilen 15.08.2012 tarihinde akdedilen 2.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesini 21.12.1978 tarihinde evlenen davalı …’in, 28.11.1990 tarihinde evlenen davalı …’in, 11.09.1996 tarihinde evlenen…’in ve 07.12.1986 tarihinde evlenen …’in müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı ve TBK’nın 584. maddesi uyarınca davalılar yönünden eş rızasının bulunmadığı, 6098 sayılı TBK’nın 28.03.2013 tarihinde değiştirilen 584/3. maddesi gereğince şirket ortak ve yöneticilerinin şirket lehine verdikleri kefaletlerde eş rızası alınması şartının kaldırılmış ise de, 6455 sayılı Kanun’un 90. maddesiyle bu kanunla yapılan değişikliklerin Resmi Gazete’de yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğinin belirtildiği, maddede değişikliğin geçmişe şamil olacağı şeklinde bir hüküm de bulunmadığı, bu durumda 28.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 584/3. maddesinin 15.08.2012 tarihinde akdedilen sözleşmeye uygulanma imkanı bulunmadığı, bu suretle davalı gerçek kişilerin kefaletinin eş rızası bulunmadığından dolayı geçersiz olduğu, böylelikle davalıların anılı krediden sorumlu olmadıkları, davacının davalı-kefiller yönünden takibe kötüniyetli olarak giriştiğinin sabit olmadığı; davalı … … Ltd. Şti. yönünden yapılan değerlendirmede; taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi uyarınca davacı bankanın 13.04.2017 tarihinde 500.000,00 TL tutarlı, 36 ay vadeli, asıl borçlu şirkete KGF destekli ticari kredi kullandırdığı, yine 28.03.2018 tarihinde, 393.486,93 TL tutarında 23974-278 nolu yeniden yapılandırma spot kredisi kullandırıldığı, borcun ödenmemesi üzerine davacı bankanın Üsküdar 16. Noterliği’nin 26.11.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabı kat ettiği, kat ihtarnamesinin asıl borçlu şirkete 28.11.2018 tarihinde tebliğ edildiği, kat masrafının 376,66 TL olduğu, ihtarnamedeki 1 günlük atıfet süresi de nazara alındığında asıl borçlu şirketin 30.11.2018 tarihinde temerrüte düştüğü, davacı bankanın akdedilen genel kredi sözleşmesi çerçevesinde KGF garantili ticari kredi için yıllık %16,44 oranında, yeniden yapılandırma spot kredisi için ise yıllık %21,90 oranında akdi faiz talep edebileceği, yine her iki kredi için davacı bankanın yıllık %90 oranında temerrüt faizi isteyebileceği, tarafların tacir ihtilafın ticari iş mahiyetinde olması sebebiyle somut olayda, TBK. 88. Ve 120. maddelerinin uygulanamayacağı, bu kabulden hareketle ibraz edilen bilirkişi raporuna göre takip tarihi itibariyle nakdi alacak için davalıdan 744.765,66 TL asıl alacak, 39.519,70 TL işlemiş faiz, 1.975,98 TL BSMV ve 376,66 TL ihtarname masrafı talep edebileceği, yine davacı bankanın genel kredi sözleşmesi çerçevesinde asıl borçlu şirkete verdiği çek karnesinde yer alan 8254007 çek numaralı çek için 28.12.2017 tarihinde ve 8254008 çek numaralı çek için 22.02.2017 tarihinde arkasına “karşılıksızdır” şerhinin verildiği, her iki çek için banka sorumluluk miktarının halen ödenmediği, bu suretle takip tarihi itibariyle davacının 2.820,00 TL tutarında gayrinakdi riskinin bulunduğu kabul edildiği, bu kabulden hareketle, öncelikle her ne kadar davalı, teklif edilen yapılandırma protokolü sonuçlanmadan icra takibine girişildiğini beyan etmiş ve yapılandırma teklifinin takip tarihinden sonra yapıldığı dosya kapsamı ile sabit ise de, Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının 6/2. maddesinde 162 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Yapılan Değişiklik ile kredi kullandıran davacı bankanın KGF garantili kredi için Kredi Garanti Fonundan tahsilat yapabilmesi için asıl borçluya yapılandırma teklifinde bulunması gerektiği, asıl borçludan talep için yapılandırma teklifinde bulunmasına gerek bulunmadığı, bu suretle anılı savunmaya itibar edilemeyeceği gerekçeleriyle davalılar …, …, … ve … hakkında açılan davanın reddine; davalı şirket hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile nakdi alacak yönünden davalı şirketin Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2018/14596 esas sayılı takip dosyasına yapmış oldukları itirazın kısmen iptaline, takibin 734.897,01 TL asıl alacak, 38.053,57 TL işlemiş faiz, 1.902,68 TL BSMV ve 376,66 TL ihtarname masrafı ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %90 oranında temerrüt faizi ve bu faizin %5 BSMV’si ile takibin devamına, davalının likit olan alacağa haksız olarak itiraz ettikleri saptanmakla hükmolunan alacağın %20’si olan 155.045,98 TL icra inkar tazminatının İİK. 67.maddesi gereğince davalı şirketten tahsili ile davacı bankaya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, reddedilen kısım yönünden davacının takibe kötüniyetli olarak giriştiği sabit olmadığından davalıların kötüniyet tazminat talebinin reddine; gayrinakdi alacak yönünden; davalı şirketin Ankara 7. İcra Müdürlüğü’nün 2018/14596 esas sayılı takip dosyasına yapmış oldukları itirazın iptali ile, takibin 2.820,00 TL gayrinakdi alacak üzerinden takip talebindeki koşullar ile devamına, gayrinakdi alacak için icra-inkar tazminatına hükmedilemeyeceğinden davacının icra-inkar tazminatına hükmedilmesi yönündeki talebinin İİK. 67. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalı şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde diğer davalıların müteselsil kefil olarak imzalarının bulunduğunu ve müteselsil kefillerin usulüne uygun olarak eş rızalarının alındığını, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda şirket ortağı kefiller yönünden eş rızasının aranmayacağı yönünde görüş bildirildiğini, mahkemece bankadan eş rızasının alındığına dair belgelerin istenmemesine rağmen eş rızası alınmadığı gerekçesiyle davalı kefiller yönünden davanın reddine karar verildiğini, sözlü yargılamanın yapıldığı son celsede taraflarına genel kredi sözleşmesinde eş rızasının alınıp alınmadığı sorusunun yöneltildiğini, taraflarınca davalıların kefaletin geçerliliği hususunda bir savunma olmadığından kefillerin şirket ortağı olması nedeniyle eş rızası aranmayacağı şeklinde beyanda bulunulduğunu, buna karşılık zapta eş rızasının alınmadığı şeklinde beyanda bulunulduğunu, duruşma sırasında kefalet tarihini fark etmeleri üzerine eş rızası hususunun ilgili banka şubesine sorulmasını talep etmelerine rağmen bu hususun reddedildiğini ancak zapta geçmediğini, mahkemece yeterli araştırma yapılmadan karar verildiğini, davalıların rotatif kredi dışında kullanmış olduğu ve kat ihtarında da yazılı 2.944,86.-TL’lik kredi yönünden eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu hükme esas alınarak, 2.944,86.-TLlık kredi alacaklarının kabul edilmesi gereken kısmında reddedildiğini, buna göre şirket yönünden de yetersiz inceleme yapıldığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tamamen kabulüne karar verilmesini istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2018/14596 E sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacının genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla davalılar aleyhine 734.797,01 TL rotatif kredi alacağı, 38.053,57 TL temerrüt faizi, 2.944,86 TL kredi, 376,66 TL masraf, 1.902,68 TL BSMV üzere toplamda 778.174,78 TL nakdi alacak üzerinden, 2.820,00 TL gayrinakdi alacak için davalılar aleyhine ilamsız icra takibinde bulunduğu, davalıların süresi içerisinde takibe borcun esası yönünden itiraz ettikleri, eldeki itirazın iptali davasının İİK’nın 67.mladdesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Genel kredi sözleşmesi, hesap ekstreleri, hesap kat ihtarnamesi vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
Dosya kapsamından, davacı banka ile davalı ……Ltd. Şti. arasında 15.08.2012 tarihinde akdedilen 2.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesini davalılar …’in müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, genel kredi sözleşmesi uyarınca davacı bankanın 13.04.2017 tarihinde 500.000,00 TL tutarlı, 36 ay vadeli, asıl borçlu şirkete KGF destekli ticari kredi kullandırdığı, yine 28.03.2018 tarihinde, 393.486,93 TL tutarında 23974-278 nolu yeniden yapılandırma spot kredisi kullandırıldığı, borcun ödenmemesi üzerine davacı bankanın Üsküdar 16. Noterliği’nin 26.11.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabı kat ettiği, kat ihtarnamesinin asıl borçlu şirkete 28.11.2018 tarihinde tebliğ edildiği, kat masrafının 376,66 TL olduğu, ihtarnamedeki 1 günlük atıfet süresi de nazara alındığında asıl borçlu şirketin 30.11.2018 tarihinde temerrüte düştüğü, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesapların dosya kapsamına ve oluşa uygun olduğu, buna göre davacının takip tarihi itibariyle nakdi alacak için 744.765,66 TL asıl alacak, 39.519,70 TL işlemiş faiz, 1.975,98 TL BSMV ve 376,66 TL ihtarname masrafı talep edebileceği, yine davacı bankanın genel kredi sözleşmesi çerçevesinde asıl borçlu şirkete verdiği çek karnesinde yer alan 8254007 çek numaralı çek için 28.12.2017 tarihinde ve 8254008 çek numaralı çek için 22.02.2017 tarihinde arkasına “karşılıksızdır” şerhinin verildiği, her iki çek için banka sorumluluk miktarının halen ödenmediği, bu suretle takip tarihi itibariyle davacının 2.820,00 TL tutarında gayrinakdi riskinin bulunduğu anlaşılmakla mahkemece davalı şirket yönünden davanın bilirkişi raporu ile tespit edilen miktarlar üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin davalı şirket hakkında kurulan hükme yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalı kefiller …, …, … ve … yönünden yapılan incelemede ise, davacı yanca dava dilekçesinde taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine delil olarak dayanılmış olmakla birlikte dava dilekçesi ekinde ve icra dosyasına sunulan ve takibin dayanağı olan 15/08/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin ekinde davalı gerçek kişilerin el yazılı kefalet beyanları bulunmasına rağmen kefillerin eş rızalarının alındığına dair herhangi bir belge sunulmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda da, incelenen genel kredi sözleşmesinde eş rızasının bulunup bulunmadığına ilişkin açık bir tespit yer almamasına karşın , raporun 14.sayfasında kefaletin geçerlilik koşulları ve 6098 sayılı TBK’nın “Eşin Rızası” başlıklı 584.maddesi yönünden açıklama yapılarak kefillerin şirket ortağı olmaları halinde eş rızasının aranmayacağı ve bu suretle kefaletin geçerli olduğu hususunda değerlendirme yapılmış, davacı vekilince de 12/03/2020 tarihli celsede davalı kefillerin şirket ortağı olmaları nedeniyle eş rızası alınmadığı bildirilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/02/2022 tarih ve 2021/(22)9-518 Esas 2022/153 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 145. maddesinin gerekçesinde“Uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğu bilinmektedir. Maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğu kural olarak benimsenmiştir. Fakat iki istisna kabul edilmiştir. Yeni delil sunulması talebi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya delilin süresinde sunulmaması ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanıyorsa, hâkim gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebilir. Bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesi, hukukî dinlenme hakkının tabiî bir sonucudur” denilmektedir.
Kanun koyucunun, belli şartların varlığı hâlinde, taraflara yargılamanın daha sonraki aşamalarında delil ileri sürebilmeleri için istisnai bir düzenleme getirmesinin gerekçesi, adil yargılanma hakkının bir unsurunu oluşturan “hukukî dinlenilme hakkı”dır (Yılmaz, s.3032).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun sistematiği içinde tahkikat aşamasına geçilmezden evvel, tarafların uyuşmazlık konularının ve bu uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin en başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Zira tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple HMK’nın 145. maddesinde belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması hâlinde bu deliller dikkate alınmamalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; davacı vekili, müvekkili banka ile davalı şirket arasında imzalanan 15/08/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla asıl borçlu ve kefillere karşı başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olarak eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece 14/11/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında 3 no’lu ara karar ile “HMK’nın 140/5.maddesi gereğince tarafların gösterdikleri ve henüz sunmadıkları belgeleri sunmaları veya başka yerden getirtilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları konusunda iki haftalık kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde belgeler sunulmadığında veya gerekli açıklamalar yapılmadığında bahsedilen delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına,” ilişkin ara karar kurulmuş ve duruşmada hazır bulunan davacı vekili ihtar edilmiştir.
Uyuşmazlık bakımından çözümlenmesi gereken husus; kararın istinafı aşamasında ilk defa sunulan ve davalı kefillerin kefaletleri yönünden eş rızalarının alındığını gösterilen fotokopi belgelerin delil olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği (bu belgeye değer verilip verilmeyeceği) noktasında toplanmaktadır.
Yine, 6100 sayılı HMK’nın 357/1. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesince öne sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanamayacağı; aynı maddenin 3.fıkrasında ise, ilk derece mahkekemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği halde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan delillerin Bölge Adliye Mahkemesince incelenebileceği düzenlenmiştir.
İstinaf aşamasında ilk defa sunulan eş rızalarına ilişkin belge suretlerinin yargılamanın başından beri davacının elinde bulunduğu davacı vekilinin istinaf dilekçesindeki beyanlarından anlaşılmaktadır.
Gerçekten de uyuşmazlık hakkında, bu işlemin dayandığı veya onu ortadan kaldıran belge ya baştan beri vardır ya da yoktur. Böyle bir belge varsa, belgeyi bilen davalının buna rağmen bu belgeden söz etmemesi ya da sunmaması, ona etkin hak arama imkânı tanınmamasından değil, kendi ihmalinden kaynaklanmaktadır. Böyle olunca da, bu belgenin sonradan sunulması davayı uzatacak ve bu suretle davanın kısa sürede çözümlenmesini engelleyecektir.
Öte yandan, davalının sunulan bu delile içerik olarak karşı çıkması sunulduğu tarih itibariyle mümkün olmayıp, aksi yorumla HMK’nın temel ilkelerinden uzaklaşan bir yola girilmemelidir. Şöyle ki; bu belgelerdeki eş rızasının varlığı yönünden imza inkarında bulunulması veya başka bir sebepten geçersiz olduğunu iddia edilmesi hâlinde yeni baştan tahkikat işlemlerinin yapılması gerekeceğinden, bu durum yargılamayı uzatacak ve HMK’nın aşamalar sistemini bertaraf edecektir. Dolayısıyla, bu delil davanın en başından beri var olduğu hâlde yargılama aşamasında ileri sürmeyen davalının, kararın istinaf incelemesi aşamasında yeni delil dosyaya sunarak bu delil doğrultusunda değerlendirme yapılmasını talep etmesi mümkün değildir. Aksinin kabulü hukuk yargılamasının temel ilke ve esasları ile bağdaşmaz.
Dosya kapsamından, davacı yanca dava dilekçesi ekinde takibin dayanağı olan 15/08/2012 tarihli genel kredi sözleşmesine delil olarak dayanılmış olmakla birlikte söz konusu sözleşmenin tüm sayfalarının dava dilekçesine eklenmediği, yargılama sırasında dosyaya ibraz edilen tüm sayfaları içerir sözleşme fotokopisinde ise davalıların kefaletleri yönünden eş rızasının alındığına dair bir açıklama veya ek bir belgenin bulunmadığı, mahkemece 14/11/2019 tarihli ön inceleme duruşmasının 3 no’lu ara kararı ile duruşmada hazır bulunan davacı vekiline HMK’nın 140/5.maddesi gereğince tarafların gösterdikleri ve henüz sunmadıkları belgeleri sunmaları veya başka yerden getirtilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları konusunda iki haftalık kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde belgeler sunulmadığında veya gerekli açıklamalar yapılmadığında bahsedilen delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına dair ihtaratın yapıldığı, sonraki 23/01/2020 tarihli duruşmaya gelen olmaması üzerine mahkemece dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilince sunulan yenileme dilekçesi üzerine 05/03/2020 tarihli duruşmaya katılan davacı vekilince yine başkaca delil ibraz edilmediği, sonraki 12/03/2020 tarihli duruşmada ise davacı vekili “şirket ortağı olduğundan dolayı kefillerin eş rızası alınmamıştır” şeklinde beyanda bulunduğu ve bu beyan üzerine aynı celse mahkemece davalı kefiller yönünden davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu kez verilen karar davacı yanca istinaf edilmiş, istinaf dilekçesi ekinde davalı kefillerin eşlerinin rızalarının alındığına dair “kefalet için eş muvafakatnamesi” başlıklı fotokopi belgeler sunulmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıdaki belirtilen içtihatı ile HMK’nın 357.maddesi hükmü birlikte somut olayın değerlendirmesine gelince;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun içtihatında da açıkça belirtildiği üzere davaya konusu davanın dayanağı olan genel kredi sözleşmesine davalı gerçek kişilerin kefaletleri yönünden eş rızalarının alındığına ilişkin belgelerin yargılamanın başından beri davacının elinde bulunduğu davacı vekilinin istinaf dilekçesindeki beyanlarından anlaşılmaktadır. Davanın dayanağı olan eş rızalarının istinaf aşamasına kadar sunulamama nedeni olarak davacı yanca kendilerine bu yönde kesin süre verilmediği iddia edilmiş ise de, ilk derece mahkemesince ön inceleme duruşmasının 3 no’lu ara kararında açıkça davacı yana elinde bulunan delilleri sunması için süre verildiği, verilen süre içerisinde delinin sunulmaması halinde ise bu delile dayanma hakkından vazgeçmiş sayılacağı hususunun açıkça şerh edildiği ve davacı vekiline gerekli ihtaratın yapıldığı, bu hale göre kefaletler yönünden eş rızasının alındığına ilişkin belgelerin davacı elinde bulunduğu sabit olup, anılan belgelerin ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterilmesine rağmen incelenmemesi veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmaması gibi bir durumun söz konusu da olmadığı, bu belgelerin sunulmamasının kendisine hak arama imkanı tanınmamasından değil de kendi ihmalinden kaynaklandığı, davaya konu belgelerin sonradan sunulması durumunun da davayı uzatacak ve davanın kısa bir sürede çözümlenmesini engelleyecek mahiyette olduğu gibi söz konusu belgelerin istinaf aşamasında ibrazının davalı yanca kabul görmediği anlaşıldığından davalı şirket ile davalı şirket hakkındaki davanın kısmen kabulüne, davalılar …, …, … ve … hakkında açılan davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalı şirket hakkındaki davanın kısmen kabulüne, davalılar …, …, … ve … hakkında açılan davanın reddine yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/09/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.