Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1052 E. 2022/830 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2020
NUMARASI …
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/01/2020
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/06/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline hesap kat ihtarnamesinin gönderilmediğini, müvekkilinin kefil sıfatıyla sözleşmede imzası var ise de imzanın kefalete ilişkin hükümlere uygun olarak atılmadığını, müvekkili yönünden bağlayıcı olmadığını, kefaletin geçerli olabilmesi için kefalet miktarının belirlenmesi gerektiğini, sözleşmede kefalet miktarının belirli olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, genel kredi sözleşmesinin ilk sayfasında sözleşme limitinin açıkça yazıldığı, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484. maddesine göre kefaletin limitinin belirli olduğu, geçerli bir kefalet bulunduğu, davalının kefaletinin geçersiz olduğu yönündeki iddiasının yerinde görülmediği, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporuyla takip tarihi itibarıyla davacının alacaklı olduğu miktarın tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takibine itirazının 51.105,36 TL asıl alacak, 21.749,61 TL mahrum kalınan kar payı olmak üzere toplam 72.854,97 TL alacak yönünden iptali ile takibin anılan miktarlar üzerinden aynı şartlarla devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; genel kredi sözleşmesinin 1. Maddesinin tarafları belirlediğini, müşterinin kaşe ve ünvanına yer verildiğini, bu sayfaya müşteri ve kefilin imzasının alınmadığını, sözleşmede kefilin imzasının bulunduğu sayfada kefalet miktarının yazılı olmadığını, kefaletin geçersiz olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2018/5766 sayılı icra takip dosyası, takip dayanağı genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarı, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 09/06/2020 tarihli bilirkişi raporu dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2018/5766 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı ve dava dışı borçlular aleyhine kredi alacağının tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 14/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 7 günlük itiraz süresi içerisinde 21/11/2019 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre olan 06/01/2020 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı ile dava dışı asıl borçlu … … … Ltd. Şti. arasında akdedilen 19/12/2008 tarihli 3.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, kefalet imzasının bulunduğu sayfada kefalet limitinin ayrıca yer almadığı görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda; davalının icra takibi ile temerrüte düştüğü, takip tarihi itibarıyla taleple bağlı kalınarak davacının davalıdan toplam 72.854,97 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise kefaletin geçersiz olduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlendiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, banka tarafından kredi hesabının kat edildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalının genel kredi sözleşmesindeki kefaletinin geçerli olup olmadığı, takip tarihi itibarıyla davacının genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunup bulunmadığı, var ise miktarı, alacağın davalı kefilden talep edilip edilemeyeceği, davalının icra takibine itirazının haksız olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazı dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesindeki kefaletin geçersiz olduğuna yöneliktir.
Davalı yanın genel kredi sözleşmesinde yer alan kefalet imzasına yönelik bir itirazı bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesinin 1. sayfasında sözleşme limiti üç milyon TL olarak yazılmış, davalının imzasının yer aldığı kefalet sayfasında ise kefil olunan tutar yazılmamıştır.
Takip dayanağı genel kredi sözleşmesi 19/12/2008 tarihli olup, sözleşmede yer alan kefaletin geçerliliğine ilişkin şekil koşullarına uygun olup olmadığı, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484 vd. maddeleri hükümleri gözetilerek incelenmelidir.
Bilindiği üzere 6101 sayılı TBK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. maddesine göre TBK’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.
6101 sayılı TBK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 7. maddesinde 6098 sayılı TBK’nun derdest davalara uygulanması ile ilgili düzenleme yapılmışsa da bu hüküm 818 sayılı BK’na uygun olarak kurulan kefaletin kamu düzenine aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağından somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Takip dayanağı 19/12/2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde kredi limiti üç milyon TL olarak belirtilmiştir. Mülga BK’nun 484. maddesi hükmü uyarınca kefalet limiti bu sözleşmede açıkça yazılı değil ise de Yargıtay’ın 12.04.1944 tarihli ve 14/13 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetildiğinde genel kredi sözleşmesinin ilk sayfasında sözkonusu kredi limiti yazılı olup, bu şekilde borç miktarı belli olduğuna göre davalı kefilin anılan sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğu ileri sürülemeyecektir (Emsal Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 04/12/2018 tarih ve 2017/4303 Esas 2018/6291 Karar, 20/02/2014 tarih ve 2013/17460 Esas 2014/3325 Karar sayılı ilamları).
Hal böyle olunca, mahkemece davalının dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesindeki kefaletinin geçerli olduğu, davalının takip tarihi itibarıyla davacı bankanın alacaklı olduğu miktardan sorumlu bulunduğu gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 4.976,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.189,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.786,92‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda esas yönünden oy birliği, yargı yolu yönünden oy çokluğu ile karar verildi. 16/06/2022

Mahkememiz gerekçesine göre kefaletin geçersizliğinin iddia edildiği genel kredi sözleşmesindeki sözleşme ve kefalet limiti 3.000.000,00 TL olduğundan, davalının bu tutardaki kefalet akdi nedeniyle sorumlu tutulmasına ilişkin karara karşı davalının temyiz kanun yoluna başvurabileceği görüşünde olduğundan kararın kesin olduğuna dair çoğunluk görüşüne katılamıyorum. 16/06/2022
….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.