Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1012 E. 2022/1052 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1012 Esas 2022/1052 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1012
KARAR NO : 2022/1052

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/10/2019

NUMARASI : 2018/865 Esas 2019/881 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 29/05/2017
Birleşen Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/196 Esas Sayılı Dosyası
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA TARİHİ : 16/03/2018

DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/10/2022

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen itirazın iptaline ilişkin davaların yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kabulüne birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı asıl ve birleşen davada davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

ASIL DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğu dönemde davalı şirket ile dava dışı … Bankası A.Ş.arasında imzalanan 22/09/2014 tarihli Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesinde kefil sıfatıyla 102.900,00 TL kefaletinin bulunduğunu, ayrıca davalı şirketin … Bankası A.Ş.’den kullandığı şirket kredi kartından doğmuş ve doğacak borçlarına 20.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere müteselsil kefil olduğunu, bununla birlikte 18/09/2014 tarihinde davalı şirketin her türlü kredi sözleşmelerinden veya her ne sebepten olursa olsun doğmuş ve doğacak kefalet dahil her türlü borçlarının teminatı olarak … plakalı aracı üzerine rehin konulduğunu, davalı şirketin … Bankası A.Ş.’den olan borçlarını ödememesi üzerine müvekkilinin söz konusu kefalet sözleşmelerinden doğan sorumluluğu neticesinde bahsi geçen kredi borcunu ödediğini, müvekkilinin asıl borçlu olan davalı şirketin ödememesi nedeniyle ödemek zorunda kaldığı toplam 31.327,84 TL kredi ve kredi kartı borcunun iadesi için davalı şirkete yaptığı bildirimlerin sonuçsuz kalması üzerine Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2017/5703 sayılı dosyası üzerinden takip başlattığını, takibe itiraz edildiğini, yapılan itirazın haksız ve yersiz olduğundan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, dava konusunun davacının şirket yetkilisi ve tam hissedarı olduğu zamanlarda çektiği krediler olduğunu, davacının bu kredileri şahsi işleri için kullandığını, ticari defterlerin incelenmesi sonucunda bu kredilerin müvekkilinin ticari faaliyetinde kullanılmadığının ortaya çıkacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVA
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile … Bankası A.Ş. … Şubesi arasında yapılan 22/09/2014 tarihli Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi kapsamında davalı şirket tarafından kullanılan kredi borçlarının asıl borçlu davalı şirket yerine müteselsil kefil olan müvekkili tarafından ödenen kısmının asıl borçludan rücuan tahsili talebiyle, Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2017/5703 esas sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibinin davalı şirketin 24/03/2017 tarihinde yetkiye ve borca itiraz etmesi üzerine durdurulduğunu, davalının itirazının haksız olduğunu, takibe konu alacağın 21.590,69 TL’lik kısmının 29/05/2017 tarihinde itirazın iptali davasına konu edildiğini, Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/255 esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, takibe konu edilen toplam 31.327,84 TL alacaklarının kısmen dava konusu edilmiş olduğundan kalan 9.737,15 TL’lik kısmı için bu davayı açtıklarını, bu dava ile Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/255 esas sayılı dosyası arasında hukuki, fiili ve şahsi irtibat bulunduğunu belirterek bu davanın Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/255 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, takip konusu alacağın 9.737,15 TL’lik kısmi için davalı itirazının iptaline, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı tarafa dava dilekçesi tebliğ edilmemiş, ilk derece mahkemesince dava dosyasının birleştirilmesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; davalı şirketin banka ile olan kredi ile şirket kredi kartlarına ilişkin ödemeler davacı tarafından yapıldığından, davacının 16.027,84 TL’nin 08/02/2017 tarihinde ödemesi ile şahsi kefaletinin son bulduğuna ilişkin yazısı ve tüm ödemeye ilişkin belgelerden 31.299,54 TL’nin davalının borcuna kefil olan davacı tarafından ödendiği,6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun kefalet sözleşmesi ile ilgili düzenlemeler dikkate alındığında, takip tarihi itibariyle davacının bir kısmı borcu muaccel olmadan ödendiğinden ve ödeme planına göre takip tarihi itibariyle davacı tarafından muaccel olmayan alacakların hali hazırda geçen süre ile muaccel olduğu anlaşıldığından, tüm dekontlar ve hesap hareketlerine göre 31.299,54 TL üzerinden takibin devamının gerektiği ve alacağın likit olduğu davanın kabulü ile davalı borçlunun Ankara 3. İcra Müdürlüğü’nün 2017/5703 sayılı takip dosyasında 21.590,69 TL asıl alacağa yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, itirazın iptaline karar verilen asıl alacağın %20 si oranındaki tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davanın kabulü ile, davalı borçlunun Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2017/5703 sayılı takip dosyasında 9.737,15 TL asıl alacağa yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, itirazın iptaline karar verilen asıl alacağın %20 si oranındaki tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının da dava dilekçesinde belirttiği üzere müvekkili şirketteki hisselerini 07/02/2017 tarihinde tüm alacak ve borçları ile birlikte devrettiğini, bu nedenle açılan davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, davacıya kredi ödemelerinin müvekkili şirket tarafından gönderildiğini, buna ilişkin dekontların tarih ve miktarı ile birlikte dilekçeye eklendiğini, dava dilekçesinin müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmediğini, icra dosyasına yapmış olduğukları yetki itirazının ilk derece mahkemesince dikkate alınmasını talep etmelerine rağmen mahkemece yetki konusunda ön inceleme duruşmasında yokluklarında karar verildiğini, yetki itirazlarını aynen tekrar ettiklerini, yetkili icra müdürlüğünün … İcra Müdürlüğü olduğunu, davacı …’ın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/181 Esas sayılı dosyasından müvekkiline ve müvekkili şirket yetkilisi …’ya açmış olduğu kayyımlık davasının davadan feragat sebebiyle reddedildiğini, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/153 Esas sayılı dosyasından açmış oldukları alacak davası dosyasının incelenmesinin istenilmiş olmasına rağmen incelenmediğini, 01/03/2015 tarihine kadar müvekkili şirket yetkilisi ve tam hissedarının davacının kendisi olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen 07/02/2014 tarihli, 18/09/2014 tarihli ve 22/09/2014 tarihli sözleşmelere ilişkin krediler davacının müvekkili şirket yetkilisi ve tam hissedarı olduğu zamanlarda çektiği krediler olduğunu, bu kredileri davacının şahsi işleri için kullandığını, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları incelendiğinde bu kredilerin müvekkilinin ticari faaliyetinde kullanılmadığının ortaya çıkacağını, müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesinin ilk derece mahkemesinde talep etmelerine rağmen bu taleplerinin kabul görmeden karar verildiğini, … Bankası Hesap Özetinden görüleceği üzere davacıya kredi ödemelerinin müvekkili şirket tarafından gönderildiğini, 05.05.2015 tarihinde 7.425,00-TL, 13.04.2015 tarihinde 2.000,00-TL, 24.03.2015 tarihinde 6.500,00-TL, 16.01.2015 tarihinde 2.300,00-TL, 12.01.2015 tarihinde 3.900,00-TL, 09.01.2015 tarihinde 1.700,00-TL, 07.01.2015 tarihinde 3.000,00-TL, 22.10.2014 tarihinde 10.000,00-TL olmak üzere toplam 36.825,00-TL davacı …’ın … Bankası 0012*01294 hesabına EFT olarak gönderildiğini, ayrıca hesap özetinde görüleceği üzere davacıya farklı tarihlerde gönderilen birçok eft bulunduğunu, kaldı ki davacının tam yetkili olduğu döneme denk gelen tarihlerde birçok para çekme işlemi de gerçekleştiğini ileri sürerek bu nedenlerle ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, istinaf başvurusunun esastan reddini istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl ve Birleşen Davada; Genel kredi sözleşmesine ve business card üyelik sözleşmesine istinaden davalı şirkete kullandırılan ticari kredi ve ticari kredi kartından doğan alacağın, kredi ve business card üyelik sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacı tarafından ödenmesi üzerine yapılan ödemenin rücuan davalı asıl borçludan tahsili istemiyle başlatrılan asıl ve birleşen davaya konu icra takip dosyasına davalı asıl borçlu tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, dayanak kredi sözleşmesini ve business card üyelik sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzalayan davacının davalı asıl borçlu şirketten asıl ve birleşen dava konusu ilamsız icra takibinde, takibin yapıldığı yer icra dairesinin yetkili olup olmadığı, davacının takip tarihinde rücuya esas alacağının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davalı vekili dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini ileri sürmüştür. Dava dilekçesi 12.06.2017 tarihinde davalı şirketin otel müdürü …’ya tebliğ edilmiş olduğu tebliğ mazbatasında belirtilmiş olmakla, tebligat Tebligat Kanunu’nun 12. Ve 13. Maddeleri uyarınca usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesi sunmuş, davanın ilk olarak açıldığı Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nde davaya yanıt vermemiştir. Dosyanın gönderildiği görevli asliye ticaret mahkemesi tarafından 01.02.2019 tarihinde ön inceleme duruşması yapılacağına dair tebligat davalı vekiline 20.12.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesi sunmamış, 01.02.2019 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında icra dairesinin yetkisine itirazını tekrarla delillerini sunmak için süre istemiştir. Mahkemece bu celse taraflara delillerini sunmaları için iki haftalık kesin süre verilmiş, davalı vekili 15.02.2019 tarihli dilekçesi ile delillerini bildirmiştir. Mahkemece 29.03.2019 tarihli celsesinde davalıya dava dilekçesinin usulüne uygun olarak görevsiz mahkemede tebliğ edildiği, görevsiz mahkemede delil sunmak üzere taraflara verilen sürede delil ibraz edilmediği, bu durumda 01.02.2019 tarihli celsede taraflara delillerini sunmak için iki haftalık kesin süre verilmesine ilişkin ara karardan rücu edildiği belirtilmiştir.
Mahkemece 01.02.2019 tarihli celsede; davalı şirket ile banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinde yetkili mahkeme ve icra dairelerinin belirlendiği, müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzalayan davacının tacirler arasındaki yetki sözleşmesinin TTK’nın 7. Maddesi gereği davacı kefil yönünden de bağlayıcı olacağından icra dairesine yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Davalı vekili, görevli Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunmuş olduğu 15.02.2019 tarihli delil listesinde; istinaf başvuru dilekçesine konu itirazlarını ve delillerini ileri sürmüştür.
Asıl ve birleşen dava dosyasına konu Ankara 3. İcra Müdürlüğü’nün 2017/5703 sayılı takip dosyasında; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine “şirketinizin … Bankası AŞ nezdindeki taksit ödemeli ticari kredi ve şirket kredi kartı kredilerine konu olan borcunun kefil olarak ödenmesi sebebiyle rücuen tahsili talebi” borca sebep gösterilmek üzere 31.327,84 TL asıl alacak, 254,91 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 31.582,75 TL alacağın tahsili amacıyla 15.03.2017 tarihinde ilamsız icra takibinde bulunulduğu, davalı borçlunun süresi içerisinde İcra Müdürlüğü’nün yetkisine itirazla … İcra Müdürlüğü’nün yetkili olduğunu belirterek borca ve ferilerine itiraz ettiği görülmüştür.

Dava ve takip konusu rücuya esas alacağın doğduğu davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinde ve business card üyelik sözleşmesinde yetkili mahkeme ve icra daireleri tayin edilmemiş, dava dışı … Bankası’nın kredi kullandıran Şubesinin bulunduğu yer ile kanunen yetkili icra dairelerinin yetkili olacağı düzenlenmiştir. Bununla birlikte İİK’nın 50. Maddesinde yapılan atıfla HMK’nın 10. Maddesi delaletiyle TBK’nın 89. Maddesi uyarınca takip konusu rücuya esas kredi sözleşmesinden doğan kredi borcunu ödeyen davacının takip tarihinde yerleşim yerinin Keçiören/Ankara olduğu anlaşılmış olmakla, icra takibinin yapıldığı Ankara icra daireleri takipte yetkilidir. Bu durumda davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir.
Dosya kapsamından; Davacının, dava dışı …. Bankası … Şubesi ile davalı kredi borçlusu … … Otelcilik Turizm AŞ arasında imzalanan 95.500,00TL limitli Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi kapsamında kullandığı kredilerden doğacak borçlarına, 22.09.2014 tarihinde kefil olduğu, söz konusu sözleşmede belirlenen kefalet tutarının, 05.12.2014 tarihinde 7.400,00TL limit arttırılarak toplam 102.900,00TL’ye yükseltildiği, yine dava dışı …. Bankası … Şubesi ile davalı …AŞ arasında imzalanan 20.000,00 TL limitli Şirket Kredi kartı sözleşmesine davacının 07.02.2014 tarihinde 20.000,00 TL kefalet limitiyle sorumlu olmak üzere müteselsil kefil olarak imzalamış olduğu, ayrıca, davacının rehin veren sıfatıyla, rehin alan …. Bankası … şubesi lehine aracı üzerinde 18.09.2014 tarihinde Taşıt Rehin Sözleşmesi imzaladığı, anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişi … tarafından düzenlenen 10.05.2019 tarihli raporda özetle; anılan Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi kapsamında 23.09.2014 tarihinde beheri aylık 1.685,37 TL ödemelerle 36 ay vadeli olarak 50.000,00TL taksitli ticari kredi kullanıldığı, davacının 07.02.2017 tarihinde şirket ortaklığından ayrıldığı, davalı şirketin banka kredi ilişkisinden kaynaklanan kefaletinden dolayı, şirket tarafından ödenmediğini beyan ettiği, şirket kredi taksitlerinden dolayı davacının sunduğu ödeme dekontlarına ve banka hesap hareketlerine göre davacı tarafından 19.04.2016-21.12.2016 tarihleri arasında olmak üzere taksit tutarları toplamı olarak 15.200,24 TL ödendiği, ortaklıktan ayrıldıktan sonra – 08.02.2017 tarihinde kefaletini sona erdirmek, fazla faiz ödememek için şirket kredi taksitleri ve şirket kredi kartı borcu olarak 16.027,84 TL olmak üzere (15.200,24 +16.027,84 TL ) toplamda 31.228,08 TL ödemiş olduğu, dava değerinin 21.590,69 TL olduğu, diğer kısmın takip tarihi itibariyle muaccel olmadığı, davalının süresinde ödemesine ilişkin belge sunmadığı, daha sonra sunmuş olduğu belgelerin tarihlerinin ise ödemeler öncesi 2015 yılına ait belgeler olduğu, belirlenmiş, Dairemizce alınan bu rapor objektif, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunmuş olmakla, davalı vekilinin asıl davada takip konusu borcun ödendiğine ilişkin iddialarına itibar edilmemiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzenine aykırılık yönünden incelenmesi sonunda;
Bilindiği üzere husumet (taraf sıfatı), bir usul hukuku sorunu olmayıp, davaya konu edilen subjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında karar verilemeyeceğinden dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı bir dava şartı değildir. Taraf sıfatı, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu olan bir olgudur (Kuru, B.: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, C.I, s. 331vd).
Bir başka anlatımla, taraf sıfatının araştırılması, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/06/2021 tarih ve 2017/(17)4-1710 Esas 2021/817 Karar sayılı ilamı). Kuşkusuz itirazın iptali istemiyle açılan gerek asıl gerekse birleşen dava ise takibe sıkı sıkıya bağlı bir dava olup, bu niteliği gereği takip tarihi itibarıyla tarafların alacaklı borçlu sıfatını haiz olup olmadıkları dikkate alınacaktır. Somut olayda asıl ve birleşen dava dosyasına konu 15.03.2017 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibinde davacı tarafından yapılan toplam 31.327,84 TL ödemenin rücuan tahsili için 21.590,69 TL kısmının tahsili amacıyla asıl dava açılmış, söz konusu ödemenin 9.737,15 TL’lik kısmının tahsili için ise 16.03.2018 tarihinde birleşen dava açılmış ise de birleşen dava dosyasına konu olan bu kısım alacağın aynı zamanda birleşen dava dosyasına konu olan icra takip tarihi itibarıyla muaccel olmadığı hükme esas alınan bilirkişi raporuyla belirtildiği ve Dairemizce kabul edildiği gibi birleşen davada talep edilen alacak kısmı yönünden davacı takip tarihi itibarıyla alacaklı sıfatını haiz değildir. Bu durumda takip tarihi itibarıyla henüz muaccel olmayan alacağın ödenmesine dayalı olduğundan alacaklı sıfatını haiz olmayan davacı tarafından açılan birleşen davada aktif husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin ilk derece mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple davalı vekilinin birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; istinafa başvuran asıl ve birleşen davada davalı vekilinin asıl davada istinaf başvuru dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince asıl davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, birleşen davada ise istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme sonucunda kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği ilk derece mahkemesince birleşen davada verilen karar kaldırılarak, aktif husumet yokluğu sebebiyle birleşen davanın reddine, davalı vekilinin talebi bulunmadığından kötü niyet tazminatı istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davada yargılamada vekil ile temsil olunan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2. Maddesi gereği maktu vekalet ücretine hükmedilmesine dair birleşen davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Asıl davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği asıl davada istinafa başvuran davalıdan alınması gereken 1.474,86 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta peşin alınan 368,72 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.106,14 TL harcın asıl davada istinafa başvuran davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinafa başvuran davalı tarafından asıl davada yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
B)1-Birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereği KABULÜNE
Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin birleşen Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/196 Esas sayılı dava dosyasında verilen 10/07/2018 tarih ve 2017/255 Esas 2019/881 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Aktif husumet yokluğu sebebiyle davanın REDDİNE,
3-Birleşen davada davalı vekilinin talebi bulunmadığından kötü niyet tazminatı ile ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği birleşen davada alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının başlangıçta alınan nispi karar harcı 166,29 TL, icra takip dosyasında alınan 157,91 TL, başvuru harcı 35,90 TL ile icra takip dosyasında alınan başvuru harcı 31,40 TL toplamı 391,5 TL harç toplamından mahsubu ile fazla alınan 310,8 TL’nin davacı tarafa iadesine,
5-Birleşen davada yargılamada vekil ile temsil olunan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2. Maddesi gereği belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-HMK’nın 333. Maddesi gereği varsa kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Birleşen davada istinafa başvuran davalı tarafından peşin yatırılan 164,58 TL istinaf nispi karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde kendisine iadesine,
2-Birleşen davada istinafa başvuran davalı tarafından yapılan 220,70 TL istinaf başvuru giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 15/09/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.