Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1003 E. 2023/358 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1003 Esas 2023/358 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1003
KARAR NO : 2023/358

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2019
NUMARASI : 2016/675 Esas 2019/976 Karar
DAVACILAR :
DAVALI : … – …

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli), Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 16/08/2016
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/03/2023

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali ve butlanının tespiti ile yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespiti istemlerine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekilleri tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı … AŞ’nin ortakları olduğunu, davlı şirket tarafından müvekkillerine gönderilen iadeli taahhütlü mektupta bildirildiği üzere şirketin 2013-2014-2015 yılları olağan genel kurul toplantısının 20.05.2016 tarihinde yapıldığını, müvekkillerinin toplantıya katılmadıklarını, davaya konu genel kurulda alınan kararların batıl olduğunu, toplantıya şirket ortağı olmayan… AŞ’nin davet edildiği gibi anılan bu şirketin toplantıya katılarak oy kullandığını, davalı şirketin bir aile şirketi olduğunu, şirket ortakları …’un kardeş olduklarını, şirket ortağı … ve yakınlarının geçerliliği bulunmayan vekaletname ile müvekkilinin hisselerinin bir bölümünü, ortağı oldukları… AŞ’ne 24.02.2011 tarihli hisse devir sözleşmesi ile devrettiklerini, hisse devrinin hükümsüz olduğunu, zira 24.02.2011 tarihli hisse devir işleminin EPDK onayına tabi bir işlem olup EPDK’dan izin ve onay alınmadan yapıldığını, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 5/3. maddesine göre pay devirlerinin EPDK iznine tabi olduğunu, konuya ilişkin Ana Sözleşmesin 18. maddesinde de paralel bir düzenleme bulunduğunu, EPDK onayı alınmadığı için pay devrinin hükümsüz hale geldiğini, pay devrinden sonra 17.06.2011 tarihinde olağan genel kurul toplantısı yapıldığını; toplantının 24.02.2011 tarihli hisse devri dikkate alınmaksızın mevcut hissedarlarla yapıldığını, …Enerjinin bu toplantıya bir itirazı olmadığını ve iptali için dava açmadığını, müvekkilinin toplantıya mevcut hisse durumu ile katıldığını, 17.06.2011 tarihinde gerçekleşen genel kurulda şirket sermayesinin 2.400.000 TL’ye, müvekkilinin hissesinin 600.000 TL’ye yükseltildiğini, müvekkili tarafından hisse devrinin hükümsüzlüğünün tespiti istemiyle Ankara 13. ATM 2015/1671 esas sayılı dosyasında dava açıldığını, şirket ortağı olmayan …Enerjinin toplantıya katılarak alınan kararlara iştirak etmesinin hukuka aykırı olduğunu, davaya konu genel kurulda şirket hissedarı olmayan …’un yönetim kurulu üyeliğine getirildiğini, şirket ana sözleşmesinin 8. maddesi uyarınca şirket ortağı olmayanların şirket yönetimine getirilemeyeceğini, davaya konu genel kurulda alınan ibra kararının hukuka aykırı olduğunu ayrıca TTK 393. maddesi uyarınca müzakereye katılma yasağına aykırı hakeret edildiğini, daha önce hiçbir yöneticiye ücret ödenmediği halde davaya konu genel kurulda yönetim kurulu üyelerine aylık net 5.000,00 TL ücret ödenmesine karar verildiğini, çağrının kanun ve ana sözleşmeye aykırı olduğnu müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının kısıtlandığını ileri sürerek 20.05.2016 tarihli genel kurulda alınan kararların TTK 446 ve 447 maddeleri gereğince iptaline, yokluk ve mutlak butlan nedenleri ile hükümsüzlüğünün tespitine, 25.05.2016 tarihli şirket yönetim kurul toplantısında …’un şirket yönetim kurulu başkanlığına seçilmesine ve şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili kılınmasın dair 2 numaralı yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; genel kurul öncesi süreçte şirket kayıtlarının davacıların incelemesine hazır tutulduğunu, hatta genel kurul sonrası, alınan ilk yönetim kurulu kararı çerçevesinde, posta yoluyla şirket mali kayıtlarından bir suretin davacılara gönderildiğini, 20.05.2016 tarihli genel kurul öncesi davacılara gerekli açıklamaları içerir şekilde genel kurula davet yazısı gönderildiğini, davacıların genel kurul öncesi noter kanalıyla gönderdikleri hukuka uygun isteklerinin tamamının yerine getirildiğini ve davacıların talebi üzerine genel kurula bakanlık temsilcisi katılımının sağlandığını, genel kurula çağrının usule uygun yapılmadığı ve genel kurul gündeminin gereği gibi ilan edilmediği iddiasının somut gerçeklikle uyumlu olmadığını, ayrıca, genel kurulla ilgili ticaret sicil gazetesinde gerekli ilanların da yaptırılmış olduğunu, davacılar dışında tüm ortakların katılımıyla genel kurulun tamamlandığını, genel kurula davet edilen gerçek yada tüzel kişiler, müvekkil şirketin ortaklık pay defterinde kayıtlı ortakları olduğunu, davacıların,vekil olarak tayin ettikleri … vasıtasıyla, Ankara 41. Noterliği’nin 24 Şubat 2011 tarih ve … yevmiyeli Anonim Şirket Hisse Devir Sözleşmesi ile davalı müvekkil şirketteki %12,5 oranına denk gelen 125 pay karşılığı 125.000 TL değerindeki hissesini … A.Ş’ye sattığını, dava dilekçesinde, genel kurulda yönetim kurulunun ibrasının usule uygun yapılmadığının iddia edildiğini, genel kurul toplantı tutanağının 4. Maddesinde açıkca, yönetim kurulunun kendi ibrasına katılmadığının açıkca yazılı olduğunu, TTK’nın 359. maddesiyle getirilen yeni düzenlemeye göre, yönetim kurulu üyesi olmak için ortak olma şartı aranmadığını, Yönetim kurulu atama yetkisi olan genel kurul tarafından yönetim kurulunun belirlendiğini, esas sözleşmede, mutlaka hissedarlar arasından seçilerek yönetim kurulu üyesi olunacağı şeklinde bir düzenleme olmadığını, ayrıca Ticaret Kanunu hükümleri dairesinde yönetim kurulu üyesi seçiminden bahsedildiğini savunarak davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi kök ve ek raporuna göre; davalı şirketin 20.05.2016 tarihli genel kurul kararlarının iptali ile butlan nedenleri ile hükümsüzlüğünün tespiti, …’un şirket yönetim kurulu başkanlığına seçilmesine ve şirketi münferiden temsile yetkili kılınmasına ilişkin 25.05.2016 tarih ve 2 nolu yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespiti istemiyle açılan davada, genel kurul kararının butlanı istemiyle açılan davanın 3 aylık hak düşürücü sürede açıldığı, somut olayda davaya konu toplantı ve gündem maddelerinin davacı ortaklara 04.05.2016 tarihinde iadeli taahhütlü mektupla gönderildiği, diğer şirket ortaklarına ise elden imza karşılığı bildirildiği ayrıca toplantı tarihi ve toplantının yapılacağı yerin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 05.05.2016 tarihli nüshasında ilan edildiği böylelikle çağrıda her hangi bir usulsüzlük bulunmadığının belirlendiği, davacılar vekili toplantıya şirket ortağı olmayan… AŞ’nin davet edildiğini, …. AŞ’nin toplantıya katılarak oy kullandığını bu aykırılığın kararların alınmasında etkisi olduğunu iddia ettiği, yapılan değerlendirmede, genel kurul toplantısının bakanlık temsilcisinin iştirakiyle 2.400.000 TL ‘lik sermayeye tekabül eden 2.400.000 adet hisseden 960.000 adet hissenin asaleten 840.000 adet hissenini vekaleten olmak üzere toplam 1.800.000 adet hissenin katılımı ile yapıldığı, toplantı hesabında 1/4 pay sahibinin hazır bulunmasını yeterli gören TTK.418 maddesi hükmüne ve şirket ana sözleşmesine aykırı bir durum bulunmadığı velevki davacıların yaptıkları hisse devirlerinin geçerli olmadığının kabulü haline dahi …A.Ş. Dolayısıyla 600.000 hisse çıkarıldığında geriye 1.200.000 hisse kaldığı, bu şekilde de 1/4 pay şartının gerçekleştiği nitekim bu hale de 2/4 pay sahibinin toplantıda hazır bulunmuş olduğu, bu suretle dahi toplantı ve karar nisabında yasaya aykırı bir hal bulunmadığının anlaşıldığı, nitekim …A.Ş.’nin genel kurula katılma hakkının bulunmadığının kabulü halinde dahi toplantı ve karar hesabının etkilenmediği, eEldeki davada yapılan değerlendirmede davacıların iptalini talep ettiği 20/05/2016 tarihli genel kurul kararı yönünden; gündemin 1. Maddesinin başkanlık divanının oluşumuna ilişkin olup icrai karar niteliğinde olmadığı, gündemin 2 ve 3. maddelerinin faaliyet raporlarının, bilanço ve gelir tablolarının okunup oylanması 4. Maddesinin ise yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olduğu, dava dilekçesinde bilanço ya da gelir gider tablolarının gerçek dışı rakamlardan oluştuğu ve böylelikle şirketin zarara uğratıldığı iddiasının ileri sürülmediği, bilanço ve gelir tablolarına yönelik somut bir itiraz ileri sürülmediğinden davacılar vekilinin iptal ve butlan taleplerinin incelenebilme olanağının bulunmadığı, esasen iptal talebi bakımından usulüne uygun çağrı ve tebligata rağmen toplantıya katılmayan davacıların dava hakkının da bulunmadığının göz ardı edilmediği, yönetim kurulu faaliyet raporlarının onaylanması ve yönetim kurulunun ibrasına yönelik iddia ve talepler de aynı çerçevede değerlendirilmiş olup davacı vekilinin iptal ve butlan taleplerinin yerinde olmadığının anlaşıldığı, gündemin 5. Maddesi yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin olup yapılan oylamada … …yönetim kurulu üyeliklerine atandığı, gündemin 6. Maddesinde şirket yönetim kurulu üyelerinin her birine aylık 5.000 TL ücret ödenmesine karar verildiği, yönetim kurulu üyesi olarak atanan kişilerin bu göreve kabul edilmeleri için gerekli koşulları sağlamadığı yönünde somut bir iddianın öne sürülmediği, öte yandan 03.10.2019 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda yönetim kurulu üyeleri için takdir edilen ücretin makul düzeyde olduğu saptandığı, esasen usulüne uygun çağrıya rağmen toplantıya katılmayan davacıların iptal sebebi olarak öne sürülen iddialar bakımından dava hakkı bulunmamakta olup dava konusu olayda 20.05.2016 tarihli genel kurulda alınan kararların batıl veya yok hükmünde olduğuna ilişkin iddiaların da yersiz olduğu anlaşılmakla genel kurul kararına yönelik taleplerin reddi gerektiği, bununla birlikte davalı şirket yönetim kurulunun 25/05/2016 tarih ve 2 nolu kararındaki iptale yönelik talebin incelenmesinde, adı geçen genel kurulda gayrimenkul alımı veya satışı konusunda bir karar alınmadığı, bu suretle genel kurulca karar verilmeyen gayrimenkul alım satımı hususunda yönetim kurulunun kendi kendine yetkili kılmasının geçersiz olacağı kanaati ile 25/05/2016 tarih ve 2 nolu yönetim kurulu kararındaki yönetim kurulu başkanın yetkili kılındığı hususlara ilişkin şirket adına gayrimenkul almaya ve satmaya ibaresinin geçersiz olduğu kanaatine ulaşılarak bu yöne ilişkin yönetim kurulu kararının butlanına karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 20/05/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların batıl olduğunun tespiti ve iptali talebinin reddine, 20/05/2016 tarih ve 2 nolu yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti talebinin kısmen kabulü ile söz konusu kararda “şirket adına gayrimenkul almaya satmaya” şeklinde alınan kararın butlanına, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTSG’nin 21 Haziran 2011 tarih, … sayılı nüshasında ilan edilen şirket esas sözleşmesinin 6. Maddesine göre; şirketinin sermayesi, beheri 1.- TL itibarı değerde 2.400.000 paya bölünmüş olup 2.400.000.-TL olduğunu, esas sözleşme hükümlerine göre müvekkillerinin her birinin 600.000 adet pay sahibi olduklarını, toplam paylarının 1.200.000 olduğunu, şirket esas sözleşmesindeki pay ve paydaş durumu bu şekilde olduğu halde; şirket defter ve kayıtlarında tahrifat yapılmak suretiyle; sermaye artırımı ve esas sözleşme tadilatının yapıldığı 17/06/2011 tarihli genel kuruldan öncesine ait olan, 24/02/2011 tarihli hükümsüz devir belgeleri gerekçe gösterilerek; müvekkillerim, …’nun 600.0 600.000 adet ve …’nın 600.000 adet olmak üzere toplam 1.200.000 adet olan paylarının, 600.000 adet paya düşürülüğünü, böylelikle şirket ortağı olmayan …şirketine genel kurullarda oy kullandırıldığını, bu hususun şirket esas sözleşmesi içeriği, TTSG ilanı, sicil kayıtları, bilirkişi raporları (Gerek mahkemece alınan, gerekse aynı konuda başka mahkemelerce alınan bilirkişi raporları), Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 2020/18191 soruşturma numaralı dosya içeriği ile sabit olduğu gibi; Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2019 tarih, 2015/1671 E., 2019/582 K. Sayılı kararı ile de sabit olduğunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın; Ankara 8. Sulh Ceza Mahkemesi’nin itirazları üzerine verdiği 16.01.2020 tarih ve 2020/651 D.İş sayılı kararı üzerine, 2020/18191 sayılı dosya ile “resmi belgede sahtecilik” “şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi verme” “güveni kötüye kullanma” “nitelikli dolandırıcılık” suçları nedeniyle tekrar soruşturma başlattığını, bu durumda şirket ortağı olmayan …AŞ’nin genel kurul toplantısına davet edilmesinin ve toplantıda oy kullanmasının yok hükmünde olacağını, mahkemenin hukuki bir konuda bilirkişi raporu doğrultusuna toplantı ve karar yeter sayısının etkilenmediğine karar verdiğini, kullanılan oyların toplantı ve karar hesabını etkileyip etkilemediği, genel kurul kararlarının iptali için açılan davalarda dikkate alınacağını, butlan, hükümsüzlüğün tespiti davalarında, etki prensibinden söz edilemeyeceğini, etki prensibinin oydan yoksunluk (TTK m.436), yetkisiz temsilcisinin oy kullanması gibi hallerde yetkisiz temsilcinin oy kullanması gibi hallerde söz konusu olduğunu, şirket paydaşı olmayan …şirketinin, ortaklık pay defterinde, yönetim kurulu karar defterinde tahrifat yapılarak, genel kurul toplantılarına iştirak ettirilmesi, genel kurulda oy kullandırılması; kamu düzenine, emredici hükümlere, ahlak ve adaba, ve müvekkillerimin kişilik haklarına açıkça aykırı olduğunu, bir genel kurul kararı, kamu düzenine, emredici hükümlere, ahlâk ve adaba, kişilik haklarına aykırı olarak alınmış ise bu kararların hükümsüz olduğunu, (TBK m.27) (TTK m.447) yasa koyucunun, bu gibi anlamsız ve kötüniyetli girişimleri engelleyebilmek için, TTK’nun tüm hükümlerinde “pay sahipleri” ifadesine yer verdiğini, TTK’nın, “Genel kurula katılmaya yetkili olan pay sahipleri” başlıklı 415. , “Hazır bulunanlar listesi” başlıklı 417. “Toplantı ve karar nisabı” başlıklı 418. madde hükümlerinin buna amir olduğunu, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporu ile aynı uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce alınan ve delil olarak dava dosyasına sunulan bilirkişi raporlarındaki tespit ve görüşlerin birbiri ile çeliştiğini, 03/10/2019 tarihli itiraz dilekçesinde açıklandığı üzere; hükme dayanak bilirkişi raporunu düzenleyen …, Ankara 3. ATM’nin 2017/446 E. Sayılı dosyası için de (2017 yılı genel kurulu) rapor düzenlediğini, …’in düzenlediği 29/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda; hükme dayanak yapılan 03/10/2019 düzenleme tarihli bilirkişi raporundaki görüş ve tespitlerin tamamen zıttı görüş ve tespitlere yer verildiğini, bilirkişi …’in düzenlediği 29/11/2018 tarihli raporu ile mahkeme dosyasına delil olarak ibraz edilen… tarafından düzenlenen 02.01.2020 tarihli bilirkişi raporunun örtüştüğünü, her ikisinde de hisse devri öncesi EPDK onayı alınmadan hisse devrinin geçersiz olduğunun ve …AŞ’nin hissedar olmaması sebebiyle de 17.06.2011 tarihli genel kurulda oy kullanamayacağının belirtildiğini, 17/06/2011 tarihli genel kurulda aynı zamanda … ve … adına temsilen yazılı belge olmadığından, …’ın yetkisi olmadığını (TTK m.427/2 ve Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul Ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik m.18/7) 24.02.2011 tarihli genel kurulda alınan kararların hükümet temsilcisi bulunmaması sebebiyle yok hükmünde olduğunun belirlendiğini, söz konusu bilirkişi raporlarının 2017 yılı genel kurul toplantısında alınan kararlara ilişkin olduğunu dava konusu genel kurul toplantısı ise 2016 yılına ait olup taraflarının, hükümsüzlük iddialarının ve delillerinin aynı olduğunu, bu iki bilirkişi raporunun mahkemece dikkate alınmamasının doğru olmadığını, dosya içindeki mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verildiğini, 21.06.2011 tarihli TTSG’de ilan edilen esas sözleşmede …şirketinin davalı şirkette bir payının bulunmadığının anlaşılacağını, 03.10.2019 tarihli dilekçe ile bilirkişilerin reddi taleplerinin mahkemece 27.11.2019 tarihli celsede reddedildiğini, bu kararın da HMK’nın 272/4. Maddesi gereği istinaf edildiğini, hükümsüzlüğün tespiti istemine dair talepleri esas olmakla birlikte; TTK hükmüne göre, her ne kadar kural olarak bir iptal davası açılabilmesi için ortakların toplantıda hazır bulunması bekleniyor ise de, TTK belirli hallerde, ortakların toplantıya hiç katılmadıkları veya usulüne uygun olarak temsil edilmedikleri hallerde bir iptal davası açılabilmesine izin verdiğini, TTK’nın 446/1 (b) maddesi uyarınca, yetkisiz kişilerin genel kurul toplantısına katılıp katılmadığı, genel kurulda oy kullanma hakkının ihlal edildiği iddiaları ile hem toplantıya katılan, hem de toplantıya katılmayan ortaklar dava açabildiğini, ilk derece mahkemesinin kararı bu nedenle TTK 446/1 (b) madde hükmüne açıkça aykırı olduğunu, (Yargıtay 11. HD., 07/05/2019 Tarih, 2017/4590 E., 2019/3495 K.), ilk derece mahkemesinin …’un yönetim kurulu üyeliğine atanmasına ilişkin iptal talepleri hakkında bir karar vermediğini, bu taleplerinin yukarıda açıklanan genel gerekçe ile geçiştirdiğini, şirket esas sözleşmesinde, yönetim kurulu üyeliğine seçilebilmek için hissedar olma zorunluluğunun bulunduğunu, her ne kadar şirket esas sözleşmesinin bu maddesi 21.10.2013 tarihli genel kurul toplantısında tadil edilmişse de; müvekkillerim, 21.10.2013 tarihli genel kurulda, …. … A.Ş.’nin hissedar olmaması nedeniyle, genel kurula katılıp oy kullanmasına, ayrıca esas sözleşmenin 10, 11 ve 16 maddelerinin değiştirilmesine ve bir kısım kararlara da itiraz etmişler ve bu itirazlarını genel kurul tutanağına geçirip Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/728 E. Sayılı dosyası ile; sahtecilik, hisse devirlerinin geçersizliği v.b. gibi nedenlere dayanılarak 21.10.2013 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali ve hükümsüzlüğünün tespiti istemi ile dava açtıklarını Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi, davanın kabulüne karar verdiği takdirde; esas sözleşmenin değiştirilen 11. Maddesi de, 21.10.2013 tarihten itibaren geçersiz hale gelecek, sonuç olarak, şirket ortağı olmayan kişinin yönetim kurulu üyesi seçilmesi kararının da yok hükmünde olacağını, şirket yönetim kurulunun ibrasında kullanılan oyların da oydan yoksunluk sebebiyle geçersiz olduğunu, ilk derece mahkemesinin 04/04/2018 ve 26/12/2018 tarihli iki ayrı ara kararı ile aldığı “Ankara 13. ATM’nin 2015/1671 Esas sayılı dosyası üzerinden verilen kararın kesinleşmesinin beklenilmesine” şeklindeki ara kararını hiç bir gerekçe göstermeksizin 27/11/2019 tarihli duruşmada aldığı ara kararla kaldırdığını, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/18191 sayılı dosyası ile yürütülmekte olan, “resmi belgede sahtecilik”, “şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi verme”, “güveni kötüye kullanma”, “nitelikli dolandırıcılık” suçları ile ilgili soruşturma dosyasını celbedip incelemediğini, hatta soruşturmanın sonucunu beklemediğini, davalı … şirketinin hisse ve hissedar durumunu kesin olarak kanıtlayan şirket esas sözleşmesinin 6. Maddesine itibar etmediğini, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin, ” (…) ancak davacıların iddiasına göre imzalar atılmış ise de anlaşma sağlanamayıp bu kararın yürürlüğe konmadığı, bilahare aynı tarihli davacılar adına vekaleten vekil tayin edilen Muhammed … ‘ın TTK 390/2 maddesine aykırı olarak davacılar adına hisse devri için bu karara imza attığı, bu nedenle bu kararın usulsüzlük nedeni ile zaten hüküm ifade etmeyeceği 17.06.2011 tarihinde yapılan sermaye artırım kararında davacıların hisselerinin devir öncesindeki oranı koruması nedeniyle devir kararının deftere kaydının sonuç doğurmamış olduğunun kabulünün gerekeceği, EPDK onayı için talebin EPDK yazı cevabına göre 17.01.2011 tarihli olması nedeniyle henüz o tarihte hisse devrinin noterde yapılmamış olduğunun görüldüğü, bu nedenle grafoloji bilirkişi tarafından tarihlerdeki tahrifatların tespit edilmesi nedeniyle 2011/1 sayılı 24.02.2011 el yazılı kararın sonradan düzenlendiği kanaatinin oluştuğu, şeklindeki kararı dikkate almadığını, …şirketine yapıldığı iddia edilen hisse devirlerinin, mülga 6762 sayılı TTK’nun 416/2 maddesine aykırı olması nedeniyle hükümsüz olduğu (Geçici ilmühaber ihraç edilmesi, geçici ilmühaberlerin daha sonra hisse senetleri ile değiştirilmesi nedeniyle; hisse devirlerinin ancak nama yazılı hisse senetlerinin zilyetliğin devri ve teslimi şart olduğu için), bu nedenle işleme konulmadığı şeklindeki itirazları hakkında da bir değerlendirme yapılmadığını ( YHGK, 12/11/2014 Tarih, E. 2014/11-801, K. 2014/891, Yargıtay 11. HD, 2016 Tarih, 2016/870 E., 2016/9035 K. ) ileri sürerek duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi sonunda açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak 20.05.2016 tarihinde alınan kararların batıl olduğunun tespiti ve iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yönetim kuruluna genel kurulun devredilmez yetkilerinin verilmesinin söz konusu olmadığını, TTK’nın 391. Maddesi uyarınca yönetim kurul kararının batıl olduğunun mahkemeden istenebileceğini, TTK’nın genel kurulun görev ve yetkilerini belirleyen 408. maddesinin 2. Fıkrası uyarınca dava konusu yönetim kurulu kararında, bu maddede belirtilen şekilde, önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı, konusunda bir yetki verilmediğini, rutin olarak yönetim kurulu başkanına gayrimenkul alma ve satma konusunda yetki verildiğini, o halde, 25.05.2016 tarih ve 2 numaralı yönetim kurulu kararının TTK. nın 408. maddesinin 2. fıkrasının f bendine aykırı olduğunun ileri sürülemeyeceğini, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının yönetim kurulu kararının butlanına ilişkin kısmı hukuka aykırı olduğundan kaldırılmasını istemiş, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı anonim şirketin 20.05.2016 tarihli genel kurulda alınan kararların TTK’nın 446. ve 447. maddeleri gereğince iptaline, yokluk ve mutlak butlan nedenleri ile hükümsüzlüğünün tespitine, 25.05.2016 tarihli şirket yönetim kurul toplantısında …’un şirket yönetim kurulu başkanlığına seçilmesine ve şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili kılınmasın dair 2 numaralı yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespiti istemlerine ilişkin olup ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, 20/05/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların batıl olduğunun tespiti ve iptali talebinin reddine, 20/05/2016 tarih ve 2 nolu yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti talebinin kıssmen kabulü ile söz konusu kararda “şirket adına gayrimenkul almaya satmaya” şeklinde alınan kararın butlanına, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi heyet kök ve ek raporlarında özetle; genel kurul kararının iptali istemi yönünden, davanın süresinde açıldığını, davacıların iptalini talep ettiği 20/05/2016 tarihli gelen kurul kararları yönünden, genel kurula çağırının kanuna aykırı olduğunu, ortak olmayanların genel kurula katılarak oy kullandığını ileri sürmeleri nedeniyle TTK m. 446/1-b maddesindeki mevcut düzenleme uyarınca dava açma haklarının bulunduğunu, yapılan incelemede 20/05/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların rutin kararlar olduğunu ve söz konusu kararlarda yasa, anasözleme ve iyi niyet kurallarına aykırı bir yöne tesadüf etmediğini, ibra kararı ve yönetim kuruluna seçilen 2 üyeye ödenmesi kararlaştırılan aylık 5.000,00’er TL ücretin fahiş olmaması, şirketin büyüklüğü ve sabit varlık yatırım tutarına nazaran makul düzeyle olması nedeniyle ücret kararında bir aykırılık bulunmadığını, genel kurul kararının hükümsüzlüğünün tespiti istemi yönünden; genel kurulda alınmış batıl bir karara tesadüf edilmediğini, yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespiti istemi yönünden; davalı şirket yönetim kurulunun 25/05/2016 tarih ve 2 nolu kararındaki yönetim kurulu başkanının yetkili kılındığı hususlara ilişkin olarak “şirket adına gayrimenkul almaya, satmaya” ibaresinin geçersizliğinin tespit edilebileceğini bildirmişlerdir.
Dosya kapsamındaki Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 21.06.2011 tarihli örneğinde yayınlanan davalı şirketin 17.06.2011 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararla şirketin esas sözleşmesinin 6. Maddesinde yeni sermayesi beheri 1 TL kıymetinde 2.400.000,00 hisseye ayrılmış olup bunun 720.000,00 paya karşılık 720.000,00 TL …, 600.000 paya karşılık 600.000 TL …, 600.000 paya karşılık 600.000 TL …, 240.000 paya karşılık 240.000,00 TL … ve 240.000 paya karşılık 240.000,00 TL Sadettin …olarak belirlenmiştir.
Bilindiği üzere usulsüz çağrı toplantıda hazır bulunmayan ortağa genel kurul kararının iptali davası açma hakkı sağlar ve alınan kararların Yasaya, ana sözleşmeye, iyiniyet kaidelerine aykırı alındığının ayrıca ispatı gerekir. Tek başına usulsüz çağrı genel kurul kararının iptalini gerektirmez. Bu durumda da TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptal davası açma süresi, genel kurul tarihinden itibaren üç aydır. Eldeki dava, genel kurulun yapıldığı 20.05.2016 tarihinden itibaren anılan maddede öngörülen 3 aylık hak düşürücü sürede 16/08/2016 tarihinde açıldığından süresindedir. Genel kurula çağrı şeklinin düzenlendiği TTK’nın 414. Maddesine göre; genel kurul toplantıya şirketin internet sitesinde ve Sicil Gazetesinde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağı toplantı günleri hariç olmak üzere toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılmalıdır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi vererek adresini bildiren pay sahiplerine iadeli taahhütlü mektupla yapılır. Somut olayda davaya konu toplantı ve gündem maddelerinin davacı ortaklara 04.05.2016 tarihinde iadeli taahhütlü mektupla gönderildiği, diğer şirket ortaklarına ise elden imza karşılığı bildirildiği ayrıca toplantı tarihi ve toplantının yapılacağı yerin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 05.05.2016 tarihli nüshasında ilan edildiği, 30.10.2013 sayılı TTSG örneğine göre şirketin 21.10.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararla yönetim kurulu üyesi seçilerek 24.10.2013 tarihli ve 2013/05 sayılı yönetim kurulu kararı ile şirketin yönetim kurulu başkanı olarak 3 yıl süreyle şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili kılındığı anlaşılan davalı anonim şirketin tek kişiden oluşan yönetim kurulu başkanı …’un kararı ile genel kurul toplantısı kararının alındığı, böylelikle çağrıda her hangi bir usulsüzlük bulunmadığı, görülmüştür.
Dava konusu 20.05.2016 tarihli 2014-2015-2016 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısının hazirun cetveline ve toplantı tutanağına göre, bu toplantıda bakanlık temsilcisinin de iştirakiyle davalı anonim şirketin 2.400.000,00 TL sermayesine karşılık gelen 2.400,00 adet hisseden 960.000 adet hissenin asaleten, 840.000 hissenin vekaleten olmak üzere şirketin toplam sermayesi karşılığı 2.400.000,00 adet hissenin 1.800.000 adedinin toplantıda temsil edildiği, toplantıda şirket ortakları … (240.000 adet hisse) ve… … AŞ (600.000,00 adet hisse) vekaleten, … (720.000,00 adet hisse), … (240.000 adet hisse ) asaleten temsil edildikleri, davacı ortakların olağan genel kurul toplantısına katılmadıkları ve dolayısıyla, bu toplantıda alınan kararlara muhalefet şerhlerini sunmadıkları anlaşılmıştır.
Davacı şirket ortağı olmayan… AŞ’nin davet edildiğini, …. AŞ’nin toplantıya katılarak oy kullandığını bu aykırılığın kararların alınmasında etkisi olduğunu iddia etmiştir. TTK’nın 446/1-b maddesi gereği toplantıya katılmayan davacı ortağın genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını ve bu aykırılığın genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri sürerek iptal davası açma hakkına sahiptir. Yapılan değerlendirmede, genel kurul toplantısının bakanlık temsilcisinin iştirakiyle 2.400.000 TL ‘lik sermayeye tekabül eden 2.400.000 adet hisseden 960.000 adet hissenin asaleten 840.000 adet hissenini vekaleten olmak üzere toplam 1.800.000 adet hissenin katılımı ile yapıldığı, toplantı hesabında 1/4 pay sahibinin hazır bulunmasını yeterli gören TTK’nın 418 maddesi hükmüne ve şirket ana sözleşmesine aykırı bir durum bulunmadığı, davacıların yaptıkları hisse devirlerinin geçerli olmadığının kabulü halinde, daha açık bir anlatımla, …A.Ş.’nin 600.000 adet hissesi çıkarıldığında dahi geriye 1.200.000 hisse kaldığı, bu şekilde de toplantı nisabı olan 1/4 pay şartının gerçekleştiği nitekim bu hale göre de 2/4 pay sahibinin toplantıda hazır bulunmuş olduğu, bu suretle dahi toplantı ve karar nisabında yasaya aykırı bir hal bulunmadığı sonucuna varılmıştır. O halde …AŞ’nin iddia edildiği gibi genel kurula katılma hakkı bulunmadığı halde toplantıya katılarak oy kullanması halinde dahi bu durum genel kurul kararının doğrudan iptalini gerektirmez. Ancak, bunu iddia eden davacı ortaklara dava açma hakkı verir. Şayet genel kurula katılma hakkı bulunmayan …AŞ’nin 600.000 hissesine karşılık oyunun çıkarılması sonucu toplantı ve karar hesabı etkilenecek ise sonuca etkili kabul edilmeli, aksi halde sonuca etkili görülmemelidir. Eldeki davada ise …A.Ş.’nin genel kurula katılma hakkının bulunmadığının kabulü halinde dahi toplantı ve karar hesabı etkilenmemektedir. Bu sebeple TTK’nın 446/1-b maddesi gereği davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Bu durumda aynı gerekçeyle davacı şirket ortakları tarafından açılmış bulunan Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1671 Esas sayılı dosyasında derdest davacı ortakların her birinin %12,5 oranına karşılık gelen (her bir davacı ortak yönünden 300.000 adet toplam 600.000 adet) hisselerinin dava dışı … ..AŞ ye devrine ilişkin davalı anonim şirket tarafından alınan 24.02.2011 tarihli ve 2011/1 yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespiti için açılan davanın sonucunun işbu davada HMK’nın 165/1 maddesi kapsamında bekletici mesele sayılmasının da sonuca etkisi bulunmadığı gibi aynı şekilde bilirkişi heyetine dahil edilen Öğr. Üyesi …’in, tarafları aynı aynı maddi vakıalarla ilgili olarak Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2017/446 Esas sayılı dava dosyasında; düzenlemiş olduğu davalı şirketin 26.05.2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali ve 30.05.2017 tarihli yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğü istemiyle açılan davada vermiş olduğu 29.11.2018 tarihli rapor ile bu dosyada verdiği rapor arasında çelişki bulunması da artık bir önem arz etmemektedir. Çünkü bu husus çözümü özel veya teknik bilgi gerektirmeyen hallerden olmayıp, esasen hukuki bilgi gerektirdiğinden, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu, kararın alınmasında belirleyici değildir.
Diğer taraftan, dava konusu 20.05.2016 tarihli olağan genel kurulda alınan kararlar ise; Gündemin 1. maddesinde; bakanlık temsilcisinin katılımı ile açılış yapılarak, toplantı başkanlığına Saadettin …ile katip üyeliğe …’un seçilmesine oybirliğiyle karar verilmiş, 2. maddesinde; yönetim kurulunun 2013, 2014 ve 2015 yılı faaliyet raporları okunarak müzakereye açılarak yapılan oylama sonucunda 2013, 2014 ve 2015 yılı faaliyet raporları oybirliğiyle onaylanmış, 3. maddesinde; yönetim kurulunun 2013, 2014 ve 2015 yılı bilanço ve gelir tablosu okunarak müzakereye açıldıktan sonra yapılan oylama sonucunda bilanço ve kar ve zarar hesapları oybirliğiyle tasdik edilmiş, 4. maddesinde; yönetim kurulu üyeleri oybirliğiyle ibra edilmiş, toplantı tutanağında yönetim kurulunun kendi ibrasında oy kullanmadığı belirtilmiş, 5. maddesinde; … …aday gösterilerek yapılan oylama sonucunda oybirliğiyle yönetim kurulu üyeliklerine atanmış ve bu şekilde yönetim kurulu iki kişiden oluşturulmuş, 6. maddesinde; şirket yönetim kurulu üyelerinin her birine aylık net 5.000,00 TL ücret ödenmesine oybirliğiyle karar verilmiş, gündemin 7. ve son maddesinde ise; dilek ve temenniler bölümü olup icrai bir karar alınmamıştır.
Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamı ile de benimsendiği üzere, yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, eldeki davada olduğu gibi, 6102 S. TTK 445-446 düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebilecektir. Şu halde, anonim şirket genel kurulunda alınan en önemli kararlar arasında yer alan ibra kararı, TTK’nın 436/2. Maddesine aykırı olarak alınmış olması halinde, yoklukla malul olacağından, davacıların TTK’nın 446/1. maddesi gereği alınan ibra kararına muhalefet şerhi koyma şartı da artık aranmayacaktır.
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın 436/2 maddesinde “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında oy kullanamayacakları gibi, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitin aksine, diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında da oy kullanamazlar. Bir örneği dosyada bulunan genel kurul toplantısına ilişkin hazirun cetveline göre davalı anonim şirketin dava konusu toplantısında alınan karar tarihinde davalı anonim şirketin tek üyeden oluşan yönetim kurulu üyesi …’un ibrada oylama katılmadığı toplantı tutanağında belirtilmiş ise de, onun oylamaya katıldığının kabulü halinde dahi sahibi olduğu 240.000 adet hissesinin; davalı anonim şirketin 2.400.000 TL ‘lik sermayesine tekabül eden 2.400.000 adet hisseden 960.000 adet hissenin asaleten 840.000 adet hissenini vekaleten olmak üzere toplam 1.800.000 adet hissesinin temsil edildiği dava konusu genel kurul toplantısında, davalı şirketin ortağı … AŞ’nin 600.000 adet hissesi ile birlikte mahsubu halinde dahi (600.000 +240.000 =840.000) 1.800.000 -840.000=960.000 adet hisse karşılığı davalı anonim şirketin yönetim kurulu ibrasında olumlu oy kullanıldığı, dolayısıyla TTK’nın 418/1. Ve 2. Maddelerinde belirtilen toplantı ve karar nisabına uygun olarak davalı şirketin yönetim kurulu üyesinin ibra edilmiş olduğu, bu durumda şirketin yönetim kurulu üyesinin kendi ibrasında oy kullanmış olsa dahi sonuca etkili olmadığı anlaşılmış olmakla, davacılar vekilinin dava konusu genel kurulda alınan 4 no’lu kararın butlanına ilişkin istemi de yerinde görülmemiştir. Şu halde dava konusu genel kurulda alınan 2.,3.,4., 5 ve 6 no’lu kararlarda ise yasaya, anasözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına herhangi bir aykırılık görülmediğinden davacılar vekilinin alınan bu kararların iptaline yönelik isteminin ilk derece mahkemesince reddine karar verilmesinde de herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, davacılar vekilinin istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı şirket vekilinin istinafı ise ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan davalı anonim şirketin 20.05.2016 tarihli ve 2 no’lu yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti talebinin kısmen kabulü ile söz konusu kararda “şirket adına gayrimenkul almaya satmaya” şeklinde alınan kararın butlanına karar verilmiş olmasının doğru olmadığını ileri sürerek bu kararın kaldırılmasını istemiştir.
Eldeki davada davacı tarafından hükümsüzlüğünün tespiti istenilen davalı şirketin 25.05.2016 tarihli 2 sayılı imza yetkisi hakkında karar ile; dava konusu 20.05.2016 tarihinde akdedilen olağan genel kurul toplantısında alınan kararda yönetim kurulu üyeleri olarak belirlenen … …yönetim kurulu başkanlığına ve … …yönetim kurulu üyeliğine bir yıl süre ile seçilmiş olup münferiden adı geçenler davalı anonim şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmışlardır. Dava konusu yönetim kurulu kararının dayanağı olan genel kurul toplantısında davalı anonim şirkete gayri menkul alımı veya davalı şirketin gayrimenkullerinin satımı konusunda karar alınmamıştır. O halde ilk derece mahkemesince bu gerekçeyle davalı anonim şirketin yönetim kurulu üyeliklerine atanan ve şirketi münferiden temsile ve ilzama yetkili kılınan temsilcilerin bu konuda yetki veren dava konusu 25.05.2016 tarihli ve 2 no’lu yönetim kurulu kararında yer alan “şirket adına gayri menkul almaya ve satmaya” yönünde alınan kararın butlanına karar verilmesi yerinde görülmüş olmakla, davalı vekilinin istinaf sebebine itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ve davacılar vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalı ve davacı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı ve davalı taraftan taraftan ayrı ayrı alınması gereken 179,90’ar TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta alınan 54,40’ar TL’nin mahsubu ile bakiye 125,50’şer TL’nin davacılardan ve davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan giderlerin kendileri üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/03/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.