Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/1001 E. 2022/952 K. 04.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/1001 Esas 2022/952 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1001
KARAR NO : 2022/952

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2020
NUMARASI : 2016/218 Esas 2020/200 Karar
DAVACI TEMLİK ALAN :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/03/2016
KARAR TARİHİ : 04/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/07/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın Sungurlu şubesi ile dava dışı … Nak. Tic. Ltd.Şti’nin asıl borçlu, davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı 09/03/2010 tarihli 1.500.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredinin vadesinde ödenmemesi sebebiyle kredi hesabının kat edilerek davalı-borçluya Sungurlu Noterliği’nin 15/12/2015 tarihli ihtarnamesinin keşide edildiğini, ihtarnamenin borçluya tebliğ edilmesine rağmen ne ihtarnamede yer alan alacak kalemlerine itiraz edildiğini, ne de müvekkili bankaya ödeme yapıldığını, bunun üzerine banka alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine davalı borçlu vekili tarafından icra dairesinin yetkisine, dosya borcunun aslına, faizine ve ferilerine haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yerleşim yeri olan İskilip mahkemelerinin ve icra dairelerinin davada ve takipte yetkili olduğunu, alacaklı tarafından yapılan icra takibinde yer alan 09.03.2010 tarihli, 1.500.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesinde yer alan (şayet varsa) borcun asıl muhatabının müvekkili …’ın olmadığını, müvekkilinin anılan krediden kaynaklı borcunun da bulunmadığını, müvekkili tarafından alacaklı bankaya bu durumları anlatan ve kefaletini sona erdiren İskilip Noterliği’nin 09.09.2014 tarihli ihtarnamesinin keşide edilmiş olduğunu, ihtarname alacaklı bankaya tebliğ edildiğini, müvekkilinin hisselerini devrettiğinden ve kefaletini sona erdirdiğinden alacaklı bankanın haberdar olduğunu ve o tarih itibari ile müvekkilinin davacı bankaya herhangi bir borcunun da kalmadığını, yani müvekkilinin hisselerini devrettikten sonra, önceden imzalanan kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak hiçbir borcu ve kefaleti kalmadığını, ilgili firmaya ve ortaklarına 01.07.2012 tarihinden sonraki kullandırılmış olan kredili mevduat hesabı, şirket kredi kartı, eşit taksitli kredi ve her ne ad olursa olsun kredi niteliğindeki kullandırımlarında müvekkilinin herhangi bir şahsi kefaleti bulunmadığını savunarak davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi kök ve ek raporuna ve toplanan tüm delillere göre; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili gayri nakit alacağın depo edilmesine yapılan ilamsız takibe itirazın iptali istemiyle açılan davada; davacı banka ile dava dışı … Nak. Tic. Ltd.Şti arasında imzalanan 09/03/2010 tarihli sözleşmede davalının kefalet imzası nedeniyle bu sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden kaynaklanan davacı alacağından müteselsil kefil olarak sorumlu ise de yapılan bilirkişi incelemesinde takibe ve davaya konu edilen … nolu borçlu cari hesap kredisinin riskinin 31/01/2013 tarihi itibariyle sıfırlandığı, 23/05/2013 tarihinde davalının imzası bulunmayan 2.250.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra aynı kredi hesabından 30/05/2013 tarihinde davacı banka tarafından 300.000,00 TL ödeme yapıldığı ve kredi hesap hareketlerinin devam ettiği tespit edilmiş olmakla sadece tek bir sözleşmenin imzalanmış olması durumunda riskin sıfırlanması kefaleti sona erdirmeyecek olmakla birlikte ikinci bir sözleşmenin imzalanması ve ikinci sözleşmenin imza tarihine kadar daha önce sıfırlanmış olan riskten kredi kullandırılmadığı hususu dikkate alındığında takibe konu kredinin davalının kefalet imzası bulunmayan 23/05/2013 tarihli ikinci sözleşmeye istinaden kullandırılmış olduğu anlaşılmakla davalının imzası bulunmayan kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan krediye ilişkin sorumluluğundan söz edilemeyeceği bu kapsamda davalıdan takibe konu nakit alacağın tahsili talebinin yerinde olmadığı, davalının kefil sıfatı ile imzaladığı 09/03/2010 tarihli sözleşmede kefilin gayri nakit alacağın depo edilmesinden sorumlu olacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından ve yine takibe konu edilen çek yapraklarının ikinci sözleşmenin imzalanmasından önce asıl borçluya verildiği hususu davacı tarafça kanıtlanamadığından davalının takibe konu gayri nakit alacağın depo edilmesi talebinden de sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu kredi sözleşmesi cari hesap şeklinde işleyen bir kredi sözleşmesi olup herhangi bir tarihte sıfırlanması ile kredi sözleşmesinin sona ermesinin mümkün olmadığını, davalının kefil olarak imzaladığı kredi sözleşmesinin feshedilerek sonlandırılmadığını, davalının bankaya ihtarname keşide ederek çerçeve sözleşmesi niteliğindeki işbu kredi sözleşmesindeki sorumluluğundan kurtulamayacağını, davalının kefil sıfatıyla imzalamış olduğu cari hesap niteliğindeki genel kredi sözleşmesinden ve daha sonra bu çerçeve sözleşmeye dayanarak imzalanan diğer sözleşmelerden kaynaklanan borçlardan dolayı kefil olarak sorumluluğunun devam ettiğini, davalı borçlu tarafından genel kredi sözleşmesinde alacaklı olan bankaya borçlu şirketteki hisselerini devrettiği için kredi sözleşmelerindeki müşterek kefillikten vazgeçtiğine dair gönderilen ihtarnamenin hukuki olarak hiçbir sonuç doğurmadığını, söz konusu ihtarnamenin sonuç doğurabilmesi için temlik alınan banka veya müvekkili tarafından kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalıya karşı dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredi alacağının tahsili istemiyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi gereği iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu Ankara 22. İcra Müdürlüğü’nün 2015/28355 esas sayılı takip dosyasında; alacaklı … tarafından borçlu … hakkında tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla 367.417,38 TL nakit alacağın tahsili 13.400,00 TL çek yaprak bedelinin depo edilmesi talebi ile 28.12.2015 tarihinde Sungurlu Noterliği’nin 15.12.2015 tarihli ve … numaralı ihtarnameye 09.03.2010 tarihli ve 1.500.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesine, banka kayıtlarına, dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine davalı borçlu vekilinin yasal sürede verdiği ödeme emrine itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine itiraz ederek yerleşim yeri İskilip icra dairelerinin takipte yetkili olduğunu ileri sürdüğü ayrıca asıl borca ve ferilerine itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, görülmüştür.
Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2015/22030 esas sayılı takip dosyasında; alacaklı … tarafından borçlular … Ltd.Şti, …, … ve … hakkında toplam 951.774,00 TL alacak talebiyle kambiyo senetlerine mahsup takip başlatıldığı görülmüştür.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişi … tarafından tüm dosya kapsamı ile davacı bankanın Sungurlu şubesinden temin edilen sözleşme ve ilgili belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen kök ve ek raporda özetle; davacı bankanın Sungurlu şubesi ile dava dışı … Nak. Tic. Ltd.Şti arasında 09/03/2010 tarihinde akdedilen 1.500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin diğer dava dışı kefillerin yanı sıra davalı … tarafından da müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalanmış olduğu, davacı bankanın Sungurlu şubesi ile dava dışı … Nak. Tic. Ltd.Şti arasında 23/05/2013 tarihinde akdedilen 2.250.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde davalı …’ın kefalet imzasının bulunmadığı, davacı tarafından davalıya gönderilen Sungurlu noterliğinin 15/12/2015 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinde 01/02/2015 itibariyle kredilerin kat edilerek … yevmiye nolu kat ihtarnamesinin keşide edildiği, ancak ihtarnamede sehven davalının muhatap olarak yer almadığı hususlarına yer verilerek 914.017,58 TL nakit 43.400,00 TL gayri nakit kredi borcunun 3 gün içerisinde ödenmesinin istenildiği, ihtarnamenin 22/12/2015’de davalıya tebliğ edildiği, davalı aleyhine başlatılan icra takibinde istenilen 367.417,38 TL’nin dava dışı şirket adına açılmış olan cari hesap kredisinin 26/08/2014 tarihli bakiyesi olduğunun belirtildiği, davalı … tarafından davacı bankaya keşide edilen İskilip noterliğinin 09/09/2014 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesinde … Ltd.Şti ortaklığından 06/09/2012 tarihinde ayrıldığı, ilgili firmaya 01/07/2012 tarihinden sonra kullandırılmış olan kredilerde şahsi kefaletinin bulunmadığı, kullanacakları yeni kredilerden dolayı eski tarihli kredi sözleşmeleri ile kullandırılacak yeni kredi ve risklerden dolayı şahsi kefaletlerden çekildiğinin ihtar edildiği, ihtarnamenin 10/09/2014’de davacı bankaya tebliğ edildiği, davacı banka tarafından davalıya keşide edilen 11/09/2014 tarihli ihtarnamede tek taraflı ihbarla kefalet sorumluluğunun sona ermeyeceğine yer verildiği davalı tarafından cevaben keşide edilen 23/12/2015 tarihli ihtarnamede şahsi kefaletten çekildiğinin 09/09/2014 tarihli ihtarname ile ihbar ettiği bu nedenle ihtara konu sözleşmeden kaynaklanan borcunun bulunmadığının bildirildiği, 09/03/2010 tarihinde akdedilen genel kredi sözleşmesinde bulunan kefaletin 1.500.000,00 TL limitle geçerli olduğu, dava konusu … nolu borçlu cari hesap kredisinin riskinin 31/01/2013 tarihi itibariyle sıfırlanmış olduğu, davalının davacıya keşide ettiği 09.09.2014 tarihli kefaletten dönme ihtarnamesinin davacı bankaya tebliğ edildiği 10.09.2014 tarihi itibarıyla dava dışı asıl borçlu şirketin bankaya olan borcunun 360.417,38 TL olduğu, bu tarihten sonra kredi borcuna karşılık değişik tarihlerde toplam 489.856,00 TL tahsilat yapılmış olup, bu tutarların öncelikle 10.09.2014 tarihi itibarıyla kullandırılan krediye mahsubu gerektiğinden davalının kredi borcunun kalmayacağı, 23/05/2013 tarihinde 2.250.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra aynı kredi hesabından 30/05/2013 tarihinde 300.000,00 TL ödeme yapıldığı, bilahare kullandırım ve tahsilatların devam etmiş olduğu, sadece bir sözleşmenin olması durumunda riskin sıfırlanması kefaleti sona erdirmeyecek olmakla birlikte ikinci bir sözleşme olduğu, ikinci sözleşme imza tarihine kadar daha önce sıfırlanmış olan riskten kredi kullandırılmadığı dikkate alındığında takibe konu kredinin davalının imzasının bulunmadığı 23/05/2013 tarihli ikinci sözleşmeye istinaden kullandırıldığı, bu nedenle takibe konu borçtan davalının sorumlu olmadığı kanaatine varıldığı, davacı bankanın iade edilmeyen çek yaprakları için takipte depo talebinde bulunduğu, talep edilen çek yapraklarının dava dışı şirkete ikinci sözleşmenin imzalanmasından sonra verildiğini ispatlayan belgelerin dosyaya sunulmaması yanı sıra 09/03/2010 tarihli sözleşmede kefilin depo tutarından sorumlu olduğu yönünden açık hüküm bulunmadığından çek yapraklarının bloke edilmesinin istenemeyeceği belirtilmiştir.
Dosya kapsamından; davacı bankanın Sungurlu şubesi ile dava dışı asıl borçlusu … Nak. Tic. Ltd.Şti olan 09/03/2010 tarihli 1.500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde diğer kefillerin yanı sıra davalı …’ın müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, davacı bankanın Sungurlu şubesi ile dava dışı asıl borçlu … Nak. Tic. Ltd.Şti arasında imzalanan 23/05/2013 tarihli 2.250.000,00 TL bedelli ikinci sözleşmede ise davalının kefalet imzasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, dava ve takip konusu nakdi ve gayri nakdi kredi alacağının, takip talebinde borcun sebebi olarak bildirilen ve davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu 09.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı noktasında toplanmaktadır.
İtirazın iptali davası takibe sıkı sıkıya bağlı bir dava olup bu niteliği gereği takip talebinde bildirilen borcun sebebi ile sınırlı olarak dava ele alınmalıdır. Somut olayda dava konusu ilamsız icra takibinde takip talebinde borcun sebebi olarak 09.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesine Sungurlu Noterliği’nin 15.12.2015 tarihli kat ihtarına ve banka kayıtlarına dayanıldığına göre, öncelikle takip konusu kredi alacağının takipte borcun sebebi olarak gösterilen 09.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğup doğmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Davalı … takip dayanağı 09.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır. Ne var ki davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında davalının kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı 25.03.2015 tarihli ve 2.250.000.00 TL limitli ikinci bir genel kredi sözleşmesi daha akdedilmiştir. İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan Dairemizce objektif, ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi ek raporunda belirlendiği üzere davalının kefalet imzasının atılı bulunduğu 09.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan dava konusu … nolu borçlu cari hesap kredisinin riskinin 31/01/2013 tarihi itibariyle sıfırlanmış olduğu, 23/05/2013 tarihinde 2.250.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra aynı kredi hesabından 30/05/2013 tarihinde 300.000,00 TL ödeme yapıldığı, bilahare kullandırım ve tahsilatların devam etmiş olduğu, sadece bir sözleşmenin olması durumunda riskin sıfırlanması kefaleti sona erdirmeyecek olmakla birlikte ikinci sözleşmenin imza tarihine kadar daha önce sıfırlanmış olan riskten kredi kullandırılmadığı dikkate alındığında takibe konu kredinin davalının imzasının bulunmadığı 23/05/2013 tarihli ikinci sözleşmeye istinaden kullandırıldığının kabulü gerekmiştir. Bu durumda takip konusu nakdi kredi alacağının takipte borcun sebebi olarak bildirilen 09.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğmadığı somut bir şekilde belirlendiğine göre ilk derece mahkemesince davalı kefile karşı açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Nitekim davacı bankaca istinaf dilekçesinde, davalının kefil sıfatıyla imzalamış olduğu cari hesap niteliğindeki genel kredi sözleşmesinden ve daha sonra bu çerçeve sözleşmeye dayanarak imzalanan diğer sözleşmelerden kaynaklanan borçlardan dolayı kefil olarak sorumluluğunun devam ettiğini ileri sürmüş olmakla esasen davalının kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan krediden de sorumlu olduğu ifade edilmiştir. Ne var ki davalının kefil olarak imzasının bulunmadığı genel kredi sözleşmesinden kullandırılan krediden sorumlu tutulması en başta irade serbestisi ilkesine aykırılık oluşturacaktır.
Ayrıca davacı banka tarafından takipte, takip konusu çek yapraklarının iade edilmemesinden doğan 13.400,00 TL bedelli gayri nakdi kredi alacağının depo edilmesi de istenmiştir. Oysa davalının kefalet imzasının bulunduğu takipte borcun sebebi olarak gösterilen 09.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı kefilden iade edilmeyen çek yaprakları sebebiyle davalı kefilden depo talebinde bulunulacağına dair açık hüküm bulunmamaktadır.
Somut olayda davalı kefilin kefalet imzasının bulunduğu “09.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin “müşterek ve müteselsil borçluların sorumluluğu” başlıklı 18.4. Maddesinde olduğu gibi “Müşterek ve müteselsil borçlu, Banka ile müşteri arasındaki Genel Kredi Sözleşmesinin kendi hakkında da aynen uygulanmasını, bu maddelerde yer alan hususları aynen taahhüt ettiğini beyan ve kabul eder” maddesinden hareketle kefil olunan gayrinakdi kredi nedeniyle asıl borçlunun yükümlülüklerinin kefilin kendi hakkında da uygulanacağını genel bir ifade ile kabul etmesinin, kefili, çek bedelini depo etme yükümlülüğü altına soktuğunu da iddia etmek, kanun koyucunun kefili koruma amacı ile çelişmektedir. Zira kefaletin kendisi tıpkı depo gibi bir teminat olduğundan ve kefil açıkça çek bedelini ayrı bir garanti sözleşmesi ile garanti etmedikçe kefilin iradesinin dar olarak yorumlanması uygun olacaktır. Bu durumda davacının müteselsil kefil olarak imzaladığı sözleşmede açıkça çek bedelini depo etme yükümlülüğü bulunmadığından depo talebinden kefilin sorumlu olmadığının kabulü gerekmektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2020 tarihli ve 2017/11-36 Esas- 2020/290 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. O halde ilk derece mahkemesince davalı kefile karşı çek depo bedelinin talep edilemeyeceğine ilişkin kararına karşı davacı vekilinin istinaf sebebine itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,3 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/07/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.