Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/764 E. 2023/5 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2019/764 Esas 2023/5 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/764
KARAR NO : 2023/5

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2018
NUMARASI : 2013/556-2018/256
DAVACI : … – …
VEKİLLERİ :
DAVALI : … – …
VEKİLİ
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 23/08/2013
KARAR TARİHİ : 17/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/01/2023

Taraflar arasındaki asıl dava ortaklıktan çıkma, birleşen maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin asıl ve birleşen davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı asıl davada davacı-birleşen davada davalı, birleşen davada davacı- asıl davada davalı vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine birleşen dosyada HMK’nın 356. Maddesi uyarınca duruşma açılarak yapılan inceleme sonunda dosya incelendi, gereği düşünüldü.
ASIL DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin ve dava dışı … A.Ş.’nin kurucu ortağı olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olmasının tek sebebinin müvekkilinin kurucu ortağı olduğu dava dışı … A.Ş. tarafından imal edilen ürünlerin davalı şirket tarafından pazarlanması olduğunu, buna karşılık davalı şirketin kuruluş amacına aykırı olarak dava dışı … A.Ş.’nin ürünleri dışında başka şirketlerinde ürünlerini pazarlamaya başladığını ve müvekkilinin kurucu ortağı olduğu … A.Ş. ile rakebet eder hale geldiğini, bu durumun müvekkili tarafından kabul edilemez olduğunu, davalı şirketin idaresinden müvekkiline bilgi verilmediğini, davalı şirketin rasyonel olarak yönetilmediğini ve son yıllarda zarar etmeye başladığını ileri sürerek müvekkilinin davalı limited şirketin ortaklığından çıkmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin amacının davacının iddia ettiği gibi sadece … A.Ş.’nin ürünlerinin pazarlanması olmadığını, müvekkilinin amacının kar elde etme ve büyüme istemi olduğunu, müvekkili ile … A.Ş. arasında herhangi bir rekabetin söz konusu olmadığını, aksine davacının kurucu ortağı olduğu … A.Ş.’nin bünyesinde …. Şti. Ve …. AŞ unvanlarıyla yeni şirketler kurarak müvekkilinin pazar alanını düşürdüğünü ve zarara uğrattığını, davacı tarafından TTK’nın 614 maddesi uyarınca talepte bulunularak şirket idaresi hakkında bilgi istemediğini, müvekkilinin kötü yönetildiği ve zarara uğratıldığı iddialarının gerçek dışı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
BİRLEŞEN KAPATILAN ANKARA 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2014/17 E. SAYILI DOSYASI
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin şirket ortağı olan davalının TTK’nın 613. maddesine aykırı olarak sır saklama ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı davranışlarının bulunduğunu, davalının dava dışı … A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, davalının yönetim kurulu başkanı olduğu … A.Ş. ile aynı fabrikada …. Şti. Ve …. AŞ isimli iki tane daha pazarlama şirketi kurulmasına katkı sağladığını, müvekkili şirketin girdiği pek çok ihaleye dava dışı …AŞ’nin yerinde üretim yapan davalının bağlantılı olduğu … Ltd. Şti.’nin katılarak ihaleleri aldığını, dolayısıyla davalının bu şirketlerle müvekkilinin ticari sırlarını paylaştığını ileri sürerek 100.000,00 TL manevi tazminat ile belirsiz alacak davası kapsamında şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili yargılamada
CEVAP
Davalı vekili, birleşen dosya kapsamında Samsun Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğunu, birleşen dosyadaki taleplerin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin taraf ehliyetinin bulunmadığını, davacının haksız rekabet ettiğini ileri sürdüğü … Ltd. Şti. ile müvekkili arasında hiçbir zaman hukuki ve fiili bir bağlantı olmadığını, …. A.Ş.’nin ise imalatçı bir şirket olması nedeniyle davacı ile rekabetinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin hiçbir zaman davacı şirketin yönetiminde bulunmadığını ve davacı şirketin ticari ilişkilerinden haberinin bulunmadığını, davacının iddialarını ispat etmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davada iddia, savunma, bilirkişi heyet raporlarına ve toplanan tüm delillere göre; asıl davada davacı ortak tarafından davalı şirketin kuruluş amacına aykırı hareket eder hale geldiği, davalı şirketin idaresinden bilgi verilmediği, davalı şirketin rasyonel olarak yönetilmediği ve son yıllarda zarar etmeye başladığı gerekçesiyle ortaklıktan çıkmaya izin istemiyle dava açıldığı, birleşen dosyada ise çıkma talep eden ortağın TTK 613 maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulduğu, davalı birleşen dosya davacısı limited şirketin ana sözleşmesinde yer alan “… …” ibaresinin özellikle çıkarılmış olması ve … A.Ş.’nin imal ettiği ürünler dışında başkaca herhangi bir ürünün pazarlanmayacağına dair alınmış bir karar ya da mutabakatın bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde bu durumun ortaklıktan çıkma için haklı sebep olarak kabul edilemeyeceği, şirketin zarar etmesinin tek başına çıkma sebebi olarak kabul edilemeyeceği, şirketin sürekli zarar etmesi halinde çıkma için haklı sebep olarak kabul edilebileceği, ancak zararın haklı sebep olarak kabulü için süreklilik arz eden bu durumun düzeltilemeyecek olması ve ürünlerde değişikliğe gidilmesi gibi iyileştirci işlemlerle dahi ortadan kaldırılamaması gerektiği, ancak bu yönde bir girişimde bulunulduğuna dair dosya kapsamında yeterli delil bulunmadığı, şirketin idaresinden bilgi verilmediği yönündeki iddiaların dosya kapsamı itibariyle ispat edilemediği, şirket ortaklığını çekilmez kılacak nitelikte taraflar arasında husumet bulunmadığı, şirket ortağının rekabet yasağına tabi olmadığı, ancak bu hususda esas sözleşmedeki ayrık düzenlemelerin saklı olduğu, somut olayda ise bu yönde bir düzenlemenin bulunmadığı, şirket ortağının bağlılık ve sır saklama yükümlülüğünü ise ihlal ettiğine dair dosya kapsamında ispata elverişli bir delil de bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin kurucu ortaklarından olan müvekkilinin; davalı şirketin ortakların kuruluş iradelerine aykırı olarak … … AŞ’nin ürünlerinden başka ürünler satılması ve davalı şirketin ortaklarının ve müdürünün ve/veya 1. Derece akrabalarının davalı şirket ile aynı merkezde faaliyet gösteren ve aynı alanda iştigal eden başka şirketler kurmak suretiyle rekabet etmeleri, davalı şirketin idaresinden ve yönetiminden müvekkiline bilgi verilmemesi, davalı şirket tarafından, müvekkiline verilen 2012 yılını gösterir mizanların farklılık arz etmesi ve ilk mizanda şirket kasasında gösterilen yaklaşık 800.000,00 TL’nin ikinci mizanda fiktif hesaplar açılmak suretiyle buharlaştırılması, davalı şirket ortak ve müdürleri ile aralarında Mahkemeye ve Savcılığa yansımış husumet bulunması sebebiyle ortaklığın sağlıklı bir şekilde yürümeyeceğinin ortaya çıkması, dava aşamasında davalı şirket müdürünün vefatı üzerine, kurucu ortakların şirket hisselerini devretmeleri ve davalı şirket müdürlüğüne müvekkilinin hiç tanımadığı 74 yaşındaki …’ın atanması sebepleriyle ortaklıktan çıkmasına izin verilmesi için dava açıldığını, müvekkili aleyhine davalı şirketin müteveffa müdürü tarafından dolandırıcılık ve belgede sahtecilik iddiası ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/30097 soruşturma nolu dosyası ile şikayet ettiklerini, müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, ayrıca müvekkili aleyhine birleşen Ankara 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/17 Esas sayılı sır saklama ve bağlılık yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle maddi ve manevi tazminat davasının açıldığını, taraflar arasındaki husumetin adliyeye yansıdığını, davalı şirket tarafından verilen ilk mizanda davalı şirketin kasasında bulunan yaklaşık 800.000,00 TL’nin davalı şirketçe verilen 2. Mizanda, bu paranın Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ve Kadıköy Ağız ve Diş Hastanesi’ne Yalova Devlet Hastanesi’ne hesap açmak suretiyle eritildiğini, söz konusu hastanelere ilk derece mahkemesince yazılan müzekkerelere verilen cevaplar ile anılan hesapların sahte (fiktif) olduğu, davalı şirket ile anılan hastaneler arasında ticaret olmadığının anlaşıldığını, buna rağmen ilk derece mahkemesince soyut ve afaki bilirkişi kök ve ek raporlarına istinaden davanın reddine karar verildiğini, dava dışı … AŞ tarafından üretilen ürünlerin satılması için davalı şirket kurulduğu halde davalı şirketin kuruluş sözleşmesine aykırı bir biçimde anılan şirketin imal etmediği Karsai marka ürünlerin de satıldığının müvekkili tarafından sunulan fatura ile ispat edildiğini, bu hususun davalının keşide ettiği Ankara 13. Noterliği’nin 06.08.2013 tarihli ihtarnamesinde de ikrar edildiğini, davalı şirketin müvekkili ile ilgili olarak sır tutma yükümlülüğünü ihlal ettiğini, belgede sahtecilik yaptığını, dolandırıcılık yaptığını iddia etmesine karşılık müvekkilinin hem de bila bedel ortaklıktan çıkmasına izin verilmemesinin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu, davalı şirketin müvekkili dışında tüm ortakları değiştiği halde davanın reddine karar verilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, yeni ortaklar ile müvekkili arasında fikir ve eylem birlikteliği bulunmadığından davalı şirketin sağlıklı bir şekilde ticari faaliyetine devam etmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin hiç tanımadığı 74 yaşındaki şirket müdürü … ile ortaklık yapmaya zorlanmasının irade serbestisi ilkesine aykırı olduğunu, davalı şirkette %25 hissedar olan müvekkilinin hissesinin karar almaya yetmediği gözetildiğinde şirketin zarar etmemesi için iyileştirici tedbir almasının beklenilmesinin abesle iştigal olduğunu, ileri sürerek duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi sonunda açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince asıl davada verilen kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı-asıl davada davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının çoğunluk hissesine sahip olduğu kardeşlerine ait ve hatta aynı fabrikada faaliyet gösteren şirketlerin ticari defterleri incelenmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini, müvekkilinin tüm rekabet ve satış gücünün bu şirketlere kaydığının ispatının ancak bu şirketlerin defterlerinin incelemeye açılması ile anlaşılabileceğini, bizzat davacı tarafından … Ltd.’ nin … A.Ş.’ nin üretimi malların satışı için kurulmuş olduğunun ifade edildiğini, … A.Ş. ve … Ltd. firmalarının ürün kataloglarının dahi aynı olduğunu ve hepsinin … Ltd. kataloglarından alıntı olduğunu, … A.Ş.’nin … Ltd.’ye mal vermeyi kesmesinin ve imalatının kesilmesi halinde müvekkil … Ltd.’nin ticari olarak yıkıma uğrayacağını, yine bu imalatın müvekkilin ticari rakibi olan …’e aktarılması ve … A.Ş. tarafından mal verilmesinin kesilmesinin … Ltd.’yi yok edeceğini, müvekkilinin satışını yaptığı ürünlerin neredeyse aynı katalog ve ürün kodları ile piyasa sürülmesinin … Ltd. yi işlevsiz kılacağını, bunun ise bağlılık yükümünün ihlali anlamına geldiğini, mali müşavir bilirkişinin açık şekilde …’ün sahibi olduğu … A.Ş.’nin mal vermeyi kesmesinin, rekabet gücünü sona erdirmesi nedeniyle müvekkilinin öz varlık kaybının 5.853.470,45 TL olduğunun belirlendiğini, müvekkil şirketin tüm sırlarının …A.Ş. ve …Ltd. Şti. firmaları tarafından bilinmekte olduğunu ve davalı tarafından bu firmalara servis edildiği ve hatta hangi firmasından işine gelir ise o firmadan fatura kesip siparişlere cevap verdiğini gösterdiğini, ( … A.Ş.’ ye verilen siparişlere karşılık … A.Ş. ve … tarafından kesilen faturalar 11.01.2016 tarihli rapora itiraz dilekçesi ekinde tekraren sunulduğunu). mali müşavir bilirkişi, bilirkişi raporunda müvekkili şirketin zararını yıldan yıla çok iyi şekilde ortaya koyduğunu, şirketin zararının satışların düşmesi ve rekabet edememe kaynaklı olduğunun da gayet net şekilde açıklandığını, dava dilekçesinde belirtildiği üzere …Ltd. Şti. Ve … Şirketlerinin, …’ün kendi ortağı olduğu şirkete rakip şirketler kurarak müvekkil şirketi zarara uğratmaya çalıştığını, bu iki şirketin davalının iddiasının aksine … A.Ş. ile aynı fabrikada kurulmuş olup, aynı merkezden yönetildiğini, davalının ortaklıktan kurtulabilmek için adı geçen iki şirketi kurdurtarak müvekkil şirketi … Ltd. Şti. firması ile ticari ilişki altına sokma zorunluluğuna ittiğini, bu sayede ihale tekliflerini öğrendiğini ve diğer firmalara servis ettiğini, bu şekilde … Ltd.’in ihalelere verebileceği asgari teklifleri de asgari fiyatları belirleyerek manipüle edebildiğini, böyle bir durumda … Ltd.’nin …’in teklifinin altında fiyat teklifi vermesinin de imkânsız hale getirildiğini, böyle bir durumun davalı tarafından bilinemeyeceğinin söylenemeyeceğini, e-mail yazışmalarında … A.Ş. adına konuşan kişinin aslında hem … hem de … Ltd. Şti. adına konuştuğunu, artık üretimin Lesurine kaydırılması nedeni ile siparişlerin … isimli (…’ün gizli ortağı olduğu kardeşine ait, rakibi olan ) firmaya verilmesi gerektiğini ifade ettiğini, bu yazışmalar bağlılık yükümünün nasıl ihlal edildiğini ve … isimli rakip firmadan mal tedarik etmek zorunda kalındığını gösterdiğini, ( e-mail yazışmaları 11.01.2016 tarihli rapora itiraz dilekçesi ekinde tekraren sunulmuştur). yine 11.01.2016 tarihli rapora itiraz dilekçesi ekinde sunulan ihtarnamelerde davacı yanın açık şekilde 01.11.2013 tarihinden itibaren … A.Ş.’ye gelecek siparişlerin karşılanmayacağını beyan ettiğini, hem davacı ihtarnameleri hem de e-mail yazışmalarından da görüleceği üzere davacı yanın müvekkil firmaya mal vermemekte kararlı olduğunu, (e-mail yazışmaları ve ihtarnameler 11.01.2016 tarihli rapora itiraz dilekçemiz ekinde tekraren sunulmuştur) davalının yönetim kurulu başkanı olduğunu, bu durumda bu maillerden haberi olmadığının söylenemeyeceğini, … ibareli marka için (cevap dilekçesinde dile getirdiğimiz … … San ve Tic. Ltd. Şti. ) TPE kayıtlarına göre 22.08.2011 tarihinde “ … … Sanayi ve Tic. A.Ş. ” adına marka başvurusu yapıldığını, bu hususun da 07.11.2013 tarihli dilekçede sunulduğunu, davacı yan tarafından reddedilmemiş olan bu konunun detaylandırılması için, Türk Patent Enstitüsü’nden … markasının dosyasının celp edilmesi istendiğini ancak bu taleplerinin dikkate alınmadığını, davalının kendi firmasına rakip olarak kurduğu … firması için üretim yaptığını ve hatta kataloglarına kadar aynı malları üretip, bizzat … Ltd. bayilerine sattığını, o kadar ki aynı malı … firmasına daha düşük bedel ile vermek suretiyle … Ltd.’yi ticari olarak da yok ettiğini, Bu hususun da 16.12.2013 tarihli dilekçe ile bildirildiğini, yine … zarfından çıkan bir adet … Ltd. Şti. firması faturası olduğunu, müvekkil için ticari olarak gizlilik arz eden konular bir rakipleri olan … firması ile paylaşıldığını ve bu firma üzerinden yapıldığını, rakip firmanın müvekkili şirketin tüm ticari bilgilerinin ihale bilgilerini, satış stratejilerini ve en önemlisi ihale fiyatlarını bildiğini, ayrıca bunu manipüle edip, yönetebildiğini, konu ile ilgili katalogları ve fotoğraflar 16.12.2013 ve 15.01.2014 Tarihli dilekçe ile Mahkemeye ve dosyaya sunulduğunu, ayrıca dosyaya sunulan yazışmalarda aynı fabrika içinde muhasebe ve idari işler servisinin başında olan … isimli şahısların hem … hem de … adına çalıştığı ve her iki şirketin aynı fabrika içinde, bir farkları olmadan iş yaptıklarını,… isimli muhasebe ve finans yetkililerinin kimin için çalıştığının SGK kayıtları celp edildiğinde her iki şirket arasında giriş çıkışlarının net şekilde görüleceğini, dava dilekçesi ve devamında gelişen olayların akabinde … A.Ş. ‘cerrahi aletleri’ üretimini ve satışını lisans sözleşmesi ile … şirketine devrettiğini belirtilen bir e-mail ile, satış yapmakta olduğunu diğer firmalara bildirdiğini, 17.02.2014 tarihli dilekçede bu hususun açıklandığını, ( e-mail yazışmaları ve ihtarnameler 11.01.2016 tarihli rapora itiraz dilekçe ekinde tekraren sunulmuştur.) TCSB İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna yazı yazılmak suretiyle … Ltd. Şti.’nin dava konusu yıllarda TITUBB’a ( İlaç ve Tıbbi Cihaz Ulusal Bilgi Bankası ) kaydedilen bayileri ile, … firması devreye girdikten sonra bu bayilerin kimler olduğunun sorulması istendiği halde bu hususların sunulmadığını, söz konusu kayıtlar temin edilse idi, daha önce müvekkil firma bayiliği yapan firmaların, aynı malı aynı fabrikadan yani … firmasında daha ucuza almaları nedeniyle … firması bayisi olduklarının görüleceğini, bunun nedeninin ise aynı malın …’ün bağlılık yükümünü ihlal eden eylemleri nedeniyle Samsun’da ki … A.Ş. fabrikasından, bizden daha ucuza temin edebilmeleri olduğunu, 2012 ve 2013 yıllarında müvekkilin iş yaptığı bayi ve firmaların listesi incelendiğinde yıllar içinde bu sayının azaldığı ve büyük bir bölümün …, … ve diğer rakip firmalara kaydığının görüleceğini, bu hususların … AŞ yönetim kurulu başkanı olan davalı tarafından bilinmemesinin mümkün olmadığını, 24.11.2014 tarihinde davalı yanın vekilinin de katılımı ile yapılan genel kurulda gayrı menkul ve araçların satışı ve personel azaltılması yönünden alınan karardan sonra işten çıkartılan personelin … AŞ ve … şirketinde firmasında işe alındıklarını ,bu hususun … isimli çalışanın sigorta kayıtları ile sabit olduğunu, (Davacı yanın 20.08.2013 tarihli dilekçesi, SGK kayıtları ve 24.11.2014 tarihli genel kurul tutanakları 11.01.2016 tarihli rapora itiraz dilekçemiz ekinde tekraren sunulmuştur). … firması ile davalı … ve yönetim kurulu başkanlığını yaptığı … A.Ş.’nin fiili ve hukuki bağlantısının bulunduğunu, daha önce müvekkil firmanın bayisi iken, …’ün özel çabası ile bayilik kaydını … bayisi olarak değiştiren ve artık … markalı ürünler satmaya başlayan bayilere ilişkin listenin 15.01.2014 tarihli karşı dava dilekçesi ile sunulduğunu, davalı yan her ne kadar sadece … Ltd. Şti.’nin, sadece … markalı ürünleri teklif etmesi gerektiğini ve teklif ettiğini beyan etse de, … markalı ürünleri … Ltd. Şti.’nin de teklif ettiğini, (… Hastanesi’ ne yapılan satışa dair liste Mahkemeye sunulmuştur ve ayrıca 5 madde halinde belirtilen ihaleler ve zararın boyutunu gösteren dokümanlar daha önce 15.01.2014 tarihli dilekçe eki Delil – 7’de Mahkemeye sunulmuştur….defter ve kayıtları bilirkişi kayıtlarının sunulmadığını, nitekim her üç bilirkişi raporunda da defterler sunulmadığı için bahse konu firmaların ticari kayıtlarında bir inceleme yapılamadığının ifade edildiğini, bilirkişi raporunda bu delillerin dosyaya sunulmadığının açıklandığını, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne, asıl davanın reddine karşı asıl davada davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl dava TTK’nın 638. Maddesi uyarınca haklı sebeple davalı limited şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesi istemine, birleşen dava ise limited şirket ortağı olan davalının TTK’nın 613. Maddesi uyarınca sadakat ve bağımlılık yükümlülüğüne aykırı davranması sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
A) Asıl davada davacı ortak vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde;
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın limited şirket ortaklığından çıkmayı düzenleyen 638. maddesinde; “(1) Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Asıl davada davanın açıldığı tarihte 5 ortaklı olan davalı … … Pazarlama Limited Şirketi’nin %25 olan davacı … vekili, kurucu ortağı olduğu dava dışı … A.Ş. tarafından imal edilen ürünlerin davalı şirket tarafından pazarlanması olduğunu, buna karşılık davalı şirketin kuruluş amacına aykırı olarak dava dışı … A.Ş.’nin ürünleri dışında başka şirketlerinde ürünlerini pazarlamaya başladığını ve kurucu ortağı olduğu … A.Ş. ile rakebet eder hale geldiğini, davalı şirketin idaresinden müvekkiline bilgi verilmediğini, davalı şirketin rasyonel olarak yönetilmediğini ve son yıllarda zarar etmeye başladığından bahisle açıklanan bu sebeplerin müvekkilinin davalı limited şirket ortaklığından çıkması için haklı sebep oluşturduğunu ileri sürerek davalı limited şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesini istemiştir. Davalı limited şirket vekili ise müvekkilinin amacının davacının iddia ettiği gibi sadece … A.Ş.’nin ürünlerinin pazarlanması olmadığını, davacının kurucu ortağı olduğu … A.Ş.’nin bünyesinde …. Şti. Ve …. AŞ unvanlarıyla yeni şirketler kurarak müvekkilinin pazar alanını düşürdüğünü ve zarara uğrattığını, davacı tarafından TTK’nın 614 maddesi uyarınca talepte bulunularak şirket idaresi hakkında bilgi istemediğini, müvekkilinin kötü yönetildiği ve zarara uğratıldığı iddialarının gerçek dışı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Uyuşmazlık, asıl davada davacının ortağı olduğu limited şirketten çıkmasına izin verilmesi için dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların TTK’nın 638. Maddesi anlamında haklı sebep oluşturup oluşturmadığı, haklı sebep olarak kabulü halinde ise bu sebeplerin dosya kapsamı itibarıyla kanıtlanıp kanıtlanmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı ortak, davalı şirketin kuruluş amacının dava dışı … AŞ’nin ürettiği malzemeleri pazarlamak olduğunun davalı şirket ana sözleşmesinde belirtilmesine rağmen davalı şirketin başka şirketlerin ürettiği malzemeleri de sattığını haklı sebep olarak ileri sürmüştür. Gerçekten de davalı şirketin kuruluş ana sözleşmesinin yayımlandığı 04.02.1993 tarihli ve 3124 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin … Sayfasında şirket ana sözleşmesinin maksat ve konusu başlıklı 3. Maddesinde başlangıçta parantez içinde belirtilen “… …” ibaresine yer verilmiş iken, 14.01.2002 tarihli ve 5464 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 11. Ve 12. Sayfaları içeriğinden bu ibare çıkarılarak tadil edilmiş olduğuna göre, davacının iddiasının aksine davalı limited şirketin sadece dava dışı … AŞ’nin imal ettiği ürünleri pazarlamak için kurulmuş olduğuna dair iddiasının yersiz olduğu, davalı şirketin farklı şirketlerin ürünlerini de pazarlayabileceği anlaşılmıştır.
Davacı ayrıca davalı şirketin süredir zarar ettiğini da ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan Dairemizce objektif, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, ayrıntılı bulunan 24.12.2015 tarihli bilirkişi heyeti kök ve 24.10.2016 tarihli bilirkişi heyeti ek raporlarında şirketin son 4 yıldır (2011 yılından itibaren) zarar ettiği, şirket aktiflerinin pasiflerini karşılamadığı belirlenmiş ise de yine bu raporlarda tespit edildiği üzere şirketin zarar etmesinin tek başına ortaklıktan çıkma için haklı sebep teşkil etmeyecektir. Zira, şirketin sürekli zarar etme halinin düzeltilemeyecek olması ve ürünlerde değişikliğe gidilmesi gibi iyileştirici işlemlerle dahi ortadan kaldıramaması da gerekmektedir. Somut olayda dosya kapsamında şirketin sürekli zarar etme halini ortadan kaldırmak için iyileştirici tedbirler alındığına, zarar etme halinin düzeltilemeyeceğine dair bir tespit yer almamaktadır. Yine dava tarihi itibarıyla 5 ortaktan oluşan davalı limited şirkette davacı ile davalı şirket ortakları arasında ortaklar arasındaki ilişkiyi çekilmez hale getirecek ve ortaklar arasında güven kaybına yol açacak nitelikte dava tarihinde husumet bulunduğu da ispatlanmadığı gibi davacı ortağın davalı limited şirketin idaresi hakkında bilgilendirilmediği iddiaları da dosya kapsamı itibarıyla kanıtlanmamıştır. Bu durumda davacının ileri sürdüğü sebeplerin TTK’nın 638. Maddesi anlamında ortaklıktan çıkma davasında haklı sebep oluşturmadığının kabulü ile ilk derece mahkemesince asıl davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, bu sebeplerle asıl davada davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
B) Birleşen davada davacı şirket vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde;
Birleşen dava limited şirket ortağı olan davalının TTK’nın 613. Maddesi uyarınca sadakat ve bağımlılık yükümlülüğüne aykırı davranması sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davacı şirket belirsiz alacak davası olarak açmış olduğu maddi tazminat davasında önce 10.000,00 TL’nin ödenmesini talep etmiştir. Dairemizce birleşen dava dosyasında davacı şirket vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesi için HMK’nın 356. Maddesi uyarınca duruşma açılarak yapılan yargılama sırasında davacı şirket vekili 24.11.2022 elektronik imzalı dilekçe ile dava değerini arttırarak 2.475.018,38 TL olarak belirlemiş ve belirlenen bu değer üzerinden 42.096,35 TL tamamlama harcını yatırmıştır.
Birleşen dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TTK’nın “bağlılık yükümlülüğü ve rekabet yasağı” başlıklı 613. Maddesinin birinci fıkrasında; Ortakların, şirket sırlarını korumakla yükümlü oldukları, bu yükümlülüğün şirket sözleşmesi veya genel kurul kararıyla kaldırılamayacağı düzenlenirken 2. Fıkrasında ise; ortakların, şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamayacakları, özellikle, kendilerine özel bir menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar veren işlemler yapamayacakları, şirket sözleşmesiyle ortakların, şirketle rekabet eden işlem ve davranışlardan kaçınmak zorunda olduklarının öngörülebileceği hüküm altına alınmıştır.
Birleşen davada davacı limited şirket vekili, müvekkilinin şirket ortağı ve aynı zamanda dava dışı … A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olan davalının yönetim kurulu başkanı olduğu … A.Ş. ile aynı fabrikada …. Şti. Ve …. AŞ isimli iki tane daha pazarlama şirketi kurulmasına katkı sağlamak, müvekkili şirketin girdiği pek çok ihaleye dava dışı …AŞ’nin yerinde üretim yapan davalının bağlantılı olduğu … Ltd. Şti.’nin katılarak ihaleleri almasını sağlamak, dolayısıyla davalının bu şirketlerle müvekkilinin ticari sırlarını paylaşmak suretiyle TTK’nın 613. maddesine aykırı olarak sır saklama ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek 100.000,00 TL manevi tazminat ile belirsiz alacak davası kapsamında şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat istemlerinde bulunmuştur.
Davalı vekili ise davacının haksız rekabet ettiğini ileri sürdüğü … Ltd. Şti. ile müvekkili arasında hiçbir zaman hukuki ve fiili bir bağlantı olmadığını, … A.Ş.’nin ise imalatçı bir şirket olması nedeniyle davacı ile rekabetinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin hiçbir zaman davacı şirketin yönetiminde bulunmadığını ve davacı şirketin ticari ilişkilerinden haberinin bulunmadığını savunmuştur.
Uyuşmazlık davacı limited şirket ortağı olan davalının, yönetim kurulu başkanı ve kurucu ortağı olduğu dava dışı …AŞ bünyesinde kurulan iki limited şirket vasıtasıyla ortağı olduğu davacı şirketin sırlarını bu şirketlerle paylaşarak katıldığı ihalelere kazanarak davalı limited şirketin cirosunu düşürmek ve davalının … AŞ üzerinden dava dışı limited şirketlere daha düşük meblağlar üzerinden ürün satarak davalı şirketi zarara uğratmak suretiyle TTK’nın 613. Maddesinden kaynaklanan bağlılık ve rekabet yükümlülüğünü ihlal edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan 24.12.2015 tarihli bilirkişi heyeti kök ve 24.10.2016 tarihli bilirkişi heyeti ek raporlarında şirket ortağının rekabet yasağına tabi olmadığı, ancak bu hususta esas sözleşmedeki ayrık düzenlemelerin saklı olduğu, somut olayda ise davacı şirketin ana sözleşmesinde davalı şirket ortağının rekabet yasağını öngören bir düzenlemenin bulunmadığı, şirket ortağının bağlılık ve sır saklama yükümlülüğünü ise ihlal ettiğine dair dosya kapsamında ispata elverişli bir delil de bulunmadığı da belirlenmiştir. Ne var ki davacı şirket vekilince dava dilekçesinde davalı ortağın, kurucu ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu …AŞ bünyesinde hatta bu şirketin fabrikasında kurulan …Ltd. Şti. Ve …ltd. Şti. İle davacı şirketin sırlarını paylaşarak anılan şirketlerin katıldığı ihaleleri kazanmalarına ve davacı şirket ortağının cirosunun sürmesine ve ayrıca …AŞ’nin daha düşük bedelle anılan limited şirketlere mal satmak suretiyle davacı limited şirketi zarara uğrattığını iddia ederek bu hususların dava dışı …AŞ, davacı …..Ltd. Şti. İle dava dışı …Ltd. Şti’nin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak belirleneceğini iddia ettiği halde ilk derece mahkemesince …Ltd. Şti. Ticari defter ve kayıtları incelenmeden hazırlanan eksik incelemeye dayalı bilirkişi kök ve ek raporları esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiş, asıl davada davacı vekilinin istinaf başvuru isteminin bu yönden kabulüne karar verilerek Dairemizce birleşen davada davacı şirketin iddialarının değerlendirilebilmesi için; davacı şirket, dava dışı … … Pazarlama AŞ ve …’nin ticari defter ve kayıtları üzerinde re’sen seçilecek Tıbbi (Biyomedikal) Cihazlar ve Teknolojisi Uzmanı ile Mali Müşavir bilirkişi vasıtasıyla inceleme yapılarak rapor tanzimi için HMK’nın 356. Maddesi uyarınca duruşma açılarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Bu bağlamda Samsun/Tekkeköy’de bulunan dava dışı … … San. Ve Tic. AŞ’nin uyuşmazlık dönemi olan 2012 yılından birleşen davada dava tarihi 15.01.2014 dönemine ait ticari defter ve kayıtları üzerinde Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla talimat yolu ile alınan mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 15.09.2021 tarihli raporda özetle; birleşen davada davacı şirket vekilinin iddia ettiği gibi …Ltd. Şti’de … ile dava dışı …AŞ’nin ortaklığının bulunmadığı, davalının davacı şirketin mali durumunu bilemediğine göre davacı şirketin ihale tekliflerini de bilmesi mümkün olmadığı gibi dosyada davacı şirketin ihale tekliflerini dava dışı …AŞ’ye bildirdiğine dair herhangi bir delile ulaşılamadığı, davacı şirket ile dava dışı … AŞ arasında 2014 yılına kadar süregelen ticari alım satım ilişkisinin bulunduğu, ancak şirketler arasında yazılı bir bayilik sözleşmesinin veya cari hesap sözleşmesinin varlığının tespit edilemediği, davacının dava dışı …Ltd. Şti. İle de sözleşmeye dayalı olmayan bir ticari ilişkisinin bulunduğu, davacı şirketin 01.01.2012-15.01.2012 tarihleri arasında dava dışı … … AŞ. den toplam 7.763.669,34 TL tutarında mal aldığı, 15,01,2014 tarihi itibari ile … … A.Ş. ye 234.642,21 TL borçlu olduğunun belirlendiği, iki şirket arasındaki ticari ilişkilerin 2013 yılında ciddi bir azalmaya uğramiş olup 2014 yılında ise tamamen bittiği, diğer taraftan … … A.Ş. nin diğer müşterilerinden olan dava dışı … … San. Tic. Ltd. Şti. ile olan ticari ilişkileri de 2013 yılında ciddi bir azalmaya uğradığı, davalı … … A.Ş. 2013 yılından itibaren satışlarının ve karının ciddi miktarda düştüğü, davacı şirketin 2013 yılından itibaren aralarındaki alım-satım miktarının ve karının düşmesindeki esas etkenin ticari ve ekonomık şarîlardan kaynaklandığı, davalının sır saklama yükümlülüğünü ve rekabet yasağını ihlal ettiğinin somut olarak ispatlanamadığı, gerek davacı şirketin gerekse dava dışı … AŞ ile. … ..Ltd. Şti’nin aynı yıllarda satışlarının düşerek azaldığı, bunun sebebinin de ekonomik ve ticari şartlardan kaynaklandığı bildirilmiştir.
Diğer taraftan dava dışı ….Ltd. Şti. İle davacı …..ltd. Şti.’nin uyuşmazlık dönemi olan 01.01.2012 yılından dava tarihi 15.01.2014 tarihine kadar olan döneme ait ticari defter ve kayıtları ile tüm dosya kapsamı üzerinde birleşen davada davacı şirketin iddia, davalının savunması ile birleşen davada davacı vekilinin istinaf sebeplerinin değerlendirilmesi için mali müşavir bilirkişi ile Kimya Mühendisi Biomedikal uzmanından oluşan bilirkişi heyetinden alınan 25.03.2022 tarihli bilirkişi heyeti kök raporunda özetle; ilgili şirketlerin satışlarının 2013 ve 2014 yıllarında düştüğü, ancak davacı şirketin satışlarının düşmesinin tam olarak haksız rekabetten mi kaynaklandığı hususunun açıklanamadığı, dosyanın tamamı incelendiğinde … A.Ş. ile … Ltd.Şti.’nin ayrı tüzel kişilikler olduğu, ancak aralarında yakın ilişkiler bulunduğu, davacı … Ltd. Şti.’nin ürün siparişlerinin bütün detayları ile hem … A.Ş. hem de … Ltd.Şti. tarafından görülebildiğinin anlaşıldığı, ancak davacı şirketin 2012 Eylülünden 2014 yılna kadar hem … A.Ş.’den hem de … Ltd.Şti.’den mal aldığı, aldığı ürünlerin aynı ürünler olduğu belirtilmiş, aynı bilirkişi heyetinden alınan taraf vekillerinin itirazlarını karşılamak için alınan 08.07.2022 tarihli ek raporda ise; davacı şirketin 2011 yılından beri borca batık bulunduğu, davacı şirket kurulduktan sonra 05.10.2011 tarihinde kurulan …Ltd. Şti., davacı şirket ve dava dışı … AŞ’nin de 2011 yılından itibaren zarar ettikleri, davacı şirketin 2005 yılından 2011 yılına kadar kar elde ettiği ve ortalama net kar marjının yıllık %5 olarak gerçekleştiği, yine şirketin 2005 yılından 2011 yılı sonuna kadar hasılatlarında 2010 yılı hariç hep artış gerçekleştiği, buna göre yıllık ortalama hasılat artış oranının %9 olarak gerçekleştiği, bu hesaplamalar doğrultusunda davacı şirketin 2012 yılından başlamak üzere gelecek 5 yılda normal koşullarda sağlayabileceği kar elde etme potansiyeli 2.475.018,38 TL tazminat talep edebileceği tespit edilmiştir.
Ayrıca, davalı tarafından dosyaya sunulan, davacısı … … Ltd. Şti., davalıları ise … …, …. Şti., … ve … … AŞ hakkında eldeki birleşen davada dava dilekçesinde ileri sürülen iddialara dayalı olarak haksız rekabet sebebiyle 15.09.2014 tarihinde açılan tazminat davasında yapılan yargılama sonunda Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.11.2019 tarihli ve 2017/790 Esas-2019/799 Karar sayılı kararıyla da davacı şirketin esas sözleşmesinde davalı şirket ortağı …’ün rekabet yasağı borcu altında olduğuna dair düzenlemenin bulunmadığı, davacının iddia ettiği yoksun kalınan kar bedeli ve ticari kaybının davalıların eylemlerinden kaynaklanmadığı, davalılar arasında gizli bir ortaklık ilişkisinin de tespit edilemediği, davalı eylemlerinin haksız rekabet niteliğinde olduğunun davacı tarafından kanıtlanmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş, karara karşı davacı şirketçe başvurulan istinaf kanun yolunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. HD’nin 13.05.2022 tarihli ve 2022/621 Esas-645 Karar sayılı kararıyla davacı şirket vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. Maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Somut olayda, davacı şirket ortağı davalının, davacı şirketin ana sözleşmesinde rekabet etmeme yükümlülüğü bulunduğuna dair bir hüküm bulunmadığı gibi davalının haksız rekabete yol açacak eylemlerde bulunduğu, bu bağlamda davalının, gerek kurucu ortağı olduğu ve yönetim kurulu başkanı bulunduğu …AŞ bünyesinde kurmuş olduğu … ..Ltd. Şti.’ye daha düşük bedel üzerinden mal satarak gerekse davacı şirketin ticari sırlarını dava dışı … AŞ ve … AŞ ile paylaşarak bu şirketlerin ihalelere katılıp kazanmaları sebebiyle ortağı olduğu davacı şirketi zarara uğrattığı yönündeki iddiaları dosya kapsamı itibarıyla somut delillerle kanıtlanmamıştır. Esasen Dairemizce dava dışı …AŞ ile … ..Ltd. Şti. İle davacı şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda talimat yolu ile alınan mali müşavir raporu ile bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarında, davacı şirketin 2012 ila 2014 yılları arasında dava dışı … ..AŞ ile … ..Ltd. Şti.’den mal aldığı, anılan şirketlerin ve davacı şirketin 2011 yılından itibaren satışlarının düştüğü ve zarar ettikleri belirlendiğine göre, davacı şirketin iddia ettiği gibi davalı ortağın sır saklama ve rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı davranması sebebiyle dava dışı … Ltd. Şti. Ve …AŞ kar etmemiştir. Dairemizce alınan bilirkişi heyeti ek raporunda davacı şirketin kurulduğu 2005 yılından kar elde ettiği 2011 yılına kadar yıllık net kar oranı ile yıllık ortalama hasılat oranı üzerinden sır saklama yükümlülüğü kapsamında hesaplanan 2.475.018,38 TL tazminat miktarı ise gerek hesaplamanın varsayıma dayalı olarak yapılmış olması gerekse davalı ortağın esasen davacı şirketçe davacı şirketin ticari sırlarının dava dışı anılan şirketlerle paylaşılmak suretiyle davacı şirketin ihaleleri kaybederek cirosunun düşmesi sonucunda davacı şirketin zarara uğratılmasında davalı ortağın TTK’nın 613. Maddesi kapsamında sır saklama yükümlülüğüne aykırı eylemlerde bulunduğunun daha açık anlatımla davacı şirketin sırlarını paylaştığının tüm dosya kapsamı itibarıyla kanıtlanmamış olması sebebiyle dikkate alınmamış, açıklanan bu nedenlerle davacı şirket vekilinin istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. Maddesi gereği esastan reddine, birleşen davada ise davacı şirket vekilinin istinaf başvurusunun birleşen dava dosyasında verilen kararın gerekçesi yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereğince gerekçesi yönünden kaldırılarak maddi ve manevi tazminat davalarının ayrı ayrı reddine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Asıl davada davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. Maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 179,90 TL istinaf maktu karar ve ilam harcından başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 144,00 TL’nin asıl davada davacı taraftan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
4-Asıl davanın istinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından asıl davada davalı şirket yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
B) 1-Birleşen davada davacı tarafın istinaf başvurusunun gerekçe nedeniyle KABULÜNE,
2-Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/03/2018 gün 2013/556 Esas 2018/256 Karar sayılı kararının gerekçesi yönünden HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
C)1-Davacının maddi ve manevi tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri uyarınca maddi ve manevi tazminat davalarında ayrı ayrı alınması gereken 179,90 TL’şer maktu karar ve ilam harcı toplamı 359,8 TL’nin, birleşen davada başlangıçta peşin alınan 1.878,55 TL ile yargılama sırasında maddi tazminat davasında alınan 42.096,55 TL tamamlama harcı toplamı 43.974,9 TL’den mahsubu ile fazla alınan 43.615,1 TL’nin kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
3-Birleşen davada manevi tazminat davası yönünden yargılamada vekil ile temsil olunan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/4. Maddesi ile 10/3. Maddesi hükümleri uyarınca belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Birleşen davada maddi tazminat davası yönünden yargılamada vekil ile temsil olunan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/4. Maddesi uyarınca belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-HMK’nın 333. Maddesi gereği varsa kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
D)1-Birleşen davada istinafa başvuran davacı şirket tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde kendisine iadesine,
2-Birleşen davada istinafa başvuran davacı tarafından yapılan yargılama giderleri 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 294,29 TL tebligat gideri, istinaf kanun yoluna başvuru ücreti 98,10 TL olmak üzere toplam 2.392,39 TL istinaf giderinin kaldırma kararının niteliği ve davadaki haklılık durumu gözetilerek kendisi üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf yargılaması sonunda birleşen davada haklı çıkan ve istinaf incelemesi sırasında yapılan duruşmalara katılan asıl davada davacı-birleşen davada davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin İkinci Kısmının 2. Bölümünün 17/c bendi uyarınca belirlenen 11.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin birleşen davada davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/01/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.