Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
…
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2019
NUMARASI : ……
DAVA : İşletme hakkı Devir Sözleşmesinden Kaynaklanan- Rücuan Alacak
DAVA TARİHİ : 24/08/2017
KARAR TARİHİ : 02/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/02/2022
Taraflar arasındaki rücuan alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekili tarafından ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın Özelleştirme Kurulu’nun 02/04/2004 tarih ve 2004/2 sayılı kararı ile özelleştirme kapsamına alınmasının ardından …’a ait … sisteminin 20 farklı … bölgesine ayrılarak her bir … bölgesi için ayrı bir anonim şirket kurulduğunu, sözü edilen … şirketlerinden birinin de müvekkili olduğunu, müvekkilinin ayrı bir tüzel kişiliği ve sermayesi bulunan özel hukuk hükümlerine tabi ticari şirket olduğunu, müvekkili şirket ile davalı … arasında 24/07/2006 tarihinde İHDS imzalanarak sözleşmede belirtilen bölgedeki … işlerinin müvekkili şirkete devredildiğini, İHDS’den önceki iş ve işlemlerden doğan üçüncü kişilerin hak ve taleplerinden sözleşme hükümlerince davalının sorumlu olduğunu, faaliyetlerin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde meydana gelen iş kazası sebebiyle Adana 2. İş Mahkemesi’nin 2007/748 Esas sayılı dosyası ile açılmış olan dava sonucu verilen kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2008/15182 E.-2009/5706 Karar sayılı ilamıyla düzeltilerek onandığını, söz konusu mahkeme ilamına dayalı olarak Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2009/9008 Esas sayılı icra takip dosyasına müvekkili şirket tarafından 256.784,17 TL ödenmek durumunda kalındığını, ödemeye sebep teşkil eden olay işletme hakkı devir sözleşmesinden önce meydana geldiğinden davalı şirketin sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 256.784,17 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TBK’nın 73. maddesi gereği rücuya dayalı alacak davasının 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu ve dava tarihi itibarıyla bu sürenin dolduğunu, özelleştirmeye ilişkin iş ve işlemleri yerine getirmekle yükümlü olan …’ın 24/07/2006 tarihinde şirketlerle imzalamış olduğu İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin ihale şartnamesi ve hisse devir sözleşmesi ile birlikte yorumlanması gerektiğini, … … şirketinin tüzel kişiliği, hakları, borçları ve yükümlülüklerinde herhangi bir değişiklik olmaksızın sadece hisselerinin el değiştirmesinin söz konusu olduğunu, davacının dava dilekçesinde kabul ettiği üzere 2004 yılından itibaren bölgede … faaliyetine başladığından 24/07/2006 tarihinden önceki dönemde … faaliyetinin … tarafından yürütüldüğü iddiasının gerçek dışı olduğunu, …’nın 04/04/2012 tarihli yazısında; devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden geçmiş yıllara ilişkin olarak …’tan herhangi bir talepte bulunamayacağının açıkça belirtildiğini, bu durumda davacının müvekkili kurumdan herhangi bir alacağının kalmadığını, özelleştirme modeli gereği şirketin devre esas bilanço düzenlemeleri çerçevesinde … … birikmiş tüm borçları … tarafından üstlenildiğini ve şirketin bilançosuna sermaye arttırımı yoluyla … tarafından kaydi olarak kaynak sağlandığını, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7. maddesinin alt bentleri de gözetildiğinde tespit tutanağına konu olan ve 7. maddedeki kriterler esas alınarak belirlenen dava ve icra dosyaları derdest veya daha sonra açılacak olan dosyaları kapsamadığını, dava konusu edilen miktarın … … %100 hissesinin …’a ait olduğu dönemde gerçekleştirilmiş olup devre esas bilanço kayıtlarında söz konusu bedelin davacı şirket lehine alacak olarak yer almadığını, dava konusu ödemenin 2009 yılında yapıldığını, bu tarihte davacı şirketin hisseleri özelleştirilmediğinden, dava konusu ödemenin davacı şirketin hisselerinin kamuya ait olduğu dönemde yapıldığını, dolayısıyla bu ödemenin şirket kayıtlarında mevcut olduğunu, bu nedenle özelleştirme amacıyla hisse satış tarihinden önce kayıt altına alındığından, davacı şirkete ait mali tablolarda yer alması gerektiğini, davacının işletme hakkı devir sözleşmesinin 18.6 maddesi, hale şartnamesinin 22 (d), (f) ve (p) bentleri ile hisse satış sözleşmesinin 9. maddesinin 3.,4. ve 11. bentleri gereği müvekkilinden talepte bulunamayacağını, henüz hisse devri yapılmadan ödeme yapılmış olmasına bağlı olarak hisse devir tarihi itibarıyla ortada 3. bir kişi alacağı ile ilgili de bir ihtilaf ve uyuşmazlık bulunmadığını, taraflar arasındaki işletme hakkı devir sözleşmesi ve Özelleştirme İdaresinin talimatları doğrultusunda taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin ayrım çalışmaları neticesinde dava dosyalarına ilişkin imzalanan tespit tutanağı ekindeki dava ve icra dosyalarına ilişkin listenin her iki şirketin yönetim kurulunun onayından geçmek suretiyle kesinleştiğini, söz konusu listelerde rücu davasına konu dava dosyası yer almamakla birlikte bu dosyaya ilişkin herhangi bir ihtirazi kaydın da bulunmadığını, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7. maddesinin alt bentleri de gözetildiğinde tespit tutanağına konu olan ve 7. maddedeki kriterler esas alınarak belirlenen dava ve icra dosyalarının derdest olan dosyalar olduğunu, dolayısıyla hisse devir tarihi öncesinde tamamlanmış dosyaların bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7.2 maddesi uyarınca bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının faiz ve icra dosyasına ilişkin giderleri talebinin yerinde olmadığını, müvekkilinin dayanak mahkeme ilamı ile hüküm altına alınan bedelden sorumlu tutulabileceğini icra takibine ilişkin giderlerden, vekalet ücretinden karara ilişkin olarak yapılan diğer masraflardan ve faizden sorumlu olmadığını, işbu davanın hem işletme devir hakkı sözleşmesine hem de hisse devir sözleşmesine aykırı olduğunu, savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; dava, özel hukuk sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkin olup, 24/07/2006 tarihli işletme hakkı devir sözleşmesi dayalı olarak davanın açıldığı dikkate alındığında (818 sayılı Borçlar Kanununun 125. Maddesi, 6098 sayılı yeni Borçlar Kanununun 146. Maddesi) gereği zamanaşımı süresi 10 yıl olduğundan, zamanaşımı def’inin reddi gerektiği, toplanan tüm deliller ışığında, 4628 sayılı kanunun 14. Maddesine 5496 sayılı kanunun 4. Maddesi ile eklenen …’ın faaliyet alanında yer alan ve … faaliyeti için gerekli olan işletme ve varlıklar üzerinde, mülkiyet hakkı saklı kalmak kaydıyla, … ile belirlenen … bölgelerinde faaliyet göstermek üzere kurulan … … şirketleri arasında işletme hakkı devir sözleşmesi düzenlenebilir hükmüne istinaden … ile %100 kamu hissesine sahip olan … … arasında işletme hakkı devir sözleşmesi düzenlendiği, bilahare … … blok halinde hisselerinin davacıya satılarak devredildiği, dava konusu uyuşmazlıkta Adana 2. İş Mahkemesinde açılan davada davanın her ne kadar …’a karşı açılmış görülse de davacı … … … A.Ş. tarafından davaya cevap verilerek takip edildiği, İHDS öncesi dönemde gerçekleşen iş kazasından kaynaklanan manevi tazminat talepli davanın kısmen kabulüne karar verilerek Yargıtay denetiminden geçip kesinleştiği, kararın Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2009/9008 sayılı dosyasında takibe konulduğu, davacı tarafından 17/06/2009 tarihinde 256.784,17-TL ödeme yapıldığı, davacı lehine hükmedilen 12.000,00-TL vekalet ücreti ile işlemiş 1.183,56-TL faiz mahsup edildiğinde bu haliyle davacının ödemesi gerekli miktarın 256.803,89-TL olduğu, taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının icra dosyasına yaptığı ödemenin (256.784,17-TL) davalı …’a rücu edilebileceği kanaatine varıldığı, rücuen tazminat talebi, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde olup, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren her iki tarafta tacir olduğundan avans faizi talep edebileceği, (Bkz. Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 13/04/2016 tarih ve 2016/2239-2016/4044 E.-K. Sayılı emsal kararı), buna göre davacıya ödenecek miktarın ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 256.784,17-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının iddia ettiği alacağa ilişkin ödemenin 2009 tarihinde gerçekleştiğini ancak davanın 2017 yılında açıldığını, sebepsiz zenginleşme davaları için öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, ayrıca davacının rücuya konu ettiği ödemelerin … …’a ait kamu hisselerinin satışına ilişkin sözleşmenin imzalanmasından önce şirket hisselerinin kamuya ait olduğu dönemde gerçekleşmiş olması nedeniyle davaya konu bedellerin … Genel Müdürlüğünden talep edilmeyeceğini, davacı tarafından talep edilen tutarların … Genel Müdürlüğünce ödenmesi durumunda mükerrer ödemenin söz konusu olacağının göz ardı edildiğini, gerekçeli kararda dilekçelerde yer alan bilanço düzenlemelerine ilişkin yapılan açıklamaların dikkate alınmadığını, söz konusu alacak davasına ilişkin talep edilen bedelin … … devre esas bilanço tarihinden önce ödendiği ortada olduğundan söz konusu ödemelerin müvekkilinden talep edilemeyeceğini, bu ödemelerin özelleşen şirketin şu anki hissedarları tarafından yapılmadığını, aksine hisselerin tamamının …’ a ait olduğu dönemde gerçekleştirildiğini ve devre esas bilanço kayıtlarında yer aldığını, nitekim …’nın 04/04/2012 tarihli yazısında; devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden geçmiş yıllara ilişkin olarak …’tan herhangi bir talepte bulunamayacağının açıkça belirtildiğini, bu durumda … tarafından tekrar ödenmeleri halinde mükerrer ödeme yapılmış olacağını, işletme hakkının devri sözleşmesi, hisse devir sözleşmesi, ihale şartnamesi ve bilanço düzenlemeleri birlikte değerlendirilmeksizin salt işletme hakkı devir sözleşmesine istinaden karar verilmesinin doğru olmadığını, ihale şartnamesinin 22. ve hisse satış sözleşmesinin 9. maddesine göre davacının açmış olduğu rücuen alacak davasının kabulünün doğru olmadığını, ayrıca … … kuruluş tarihi olan 01/03/2005’ten önce davacı şirketin faaliyet bölgesinde yer alan Adana, Gaziantep, Hatay, Mersin, Osmaniye ve Kilis illeri ve ilçelerinde … … faaliyetlerinin, müvekkili şirketten ayrı bir tüzel kişiliğe sahip Gaziantep, Mersin, Hatay, Osmaniye ve Kilis … … müesseseleri tarafından yürütüldüğünü, davacı ile müvekkili kurum arasında dava dosyalarına ilişkin düzenlenen ve her iki şirketin yönetim kurulunun onayından geçen tespit tutanağında belirlenen ve işletme hakkı devir sözleşmesinin 7. maddesindeki kriterler esas alındığı bu tutanakta dava konusu alacağa ilişkin dava dosyasının bulunmadığını, bu tutanağın derdest dava ve icra takiplerine ilişkin olduğunu, dolayısıyla hisse devir tarihinden önce tamamlanmış dosyaların bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, zira dava konusu edilen tutarın … … %100 hissesinin …’a ait olduğu dönemde gerçekleştirilmiş olup devre esas bilanço kayıtlarında söz konusu bedelin davacı şirket lehine alacak olarak yer almadığını, davacının de söz konusu tespit tutanağına bir itirazı bulunmadığı halde işbu davayı açmış olmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, rücu davasına konu mahkeme kararında bahsi geçen alacak türünün …’a bırakılan alacaklardan olmadığını, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7.2 maddesi uyarınca bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının faiz talebinin yerinde olmadığını, davacının ödeme işlemi gerçekleştirildikten sonra rücu edilecek kişi ve rücu miktarını bilmesine rağmen kendi kusuruyla faizin artmasına neden olduğundan TMK’nın 2. maddesi gereği avans faizi isteminin reddi gerektiğini, dava konusu alacağın dayanağı olan davada yasal faize hükmedildiği halde bu davada avans faizine hükmedilmesinin de doğru olmadığını, aksi halde davacının sebepsiz zenginleşeceğini, ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de doğru olmadığını, kaldı ki ödeme tarihinin dahi belli olmadığını, müvekkili lehine ve aleyhine hükmedilen vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerinde de hata bulunduğunu ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince ödeme tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmiş ise de ödeme tarihinin açıkça yazılmadığını, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının işletme devir hakkı sözleşmesi hükümlerine istinaden davalıya karşı rücuan alacağın tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamında yer alan Yargıtay 21.HD’nin 16/04/2009 tarihli ve 2008/15182 E.-2009/5706 K. sy. ilamı ile kesinleşen rücuya esas Adana 2. İş Mahkemesi’nin 13/05/2008 tarih ve 2007/748 E.-2008/585 K. sy. kararına göre davacıların …21.07.2003 tarihinde uğradığı iş kazasında ölümü nedeniyle destek yoksun kalan davacıların yaşadıkları manevi acının telafisi amacıyla açılan manevi tazminat davasında davanın kısmen kabulü ile davacı eş … için 25.000,00 TL, çocuklar …, …, …, ve … için takdiren 20.000,00 TL manevi tazminat alacağının 21.07.2003 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınıp davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir.
Rücuya esas mahkeme ilamına dayalı olarak 3. Kişi vekili tarafından Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2009/9008 Esas sayılı dosyasında … …-Adana başlatılan icra takibinde davalı … … tarafından 256.784,17 TL 3. kişi vekili hesabına 17.06.2009 tarihinde ödenmiştir.
Taraflar arasında akdedildiği hususunda her hangi bir ihtilaf bulunmayan 24/07/2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.1 maddesinde; sözleşmenin imza tarihinden önce başlamış idari ve hukuki ihtilafların takip edilmesi, çözüme kavuşturulması ve bundan kaynaklanan her türlü sorumluluğun …’a ait olduğu, 7.4 ve 7.6 maddesinde de; … faaliyetinin … tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin muhatabının … olduğu hükme bağlanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta davacı tarafından yapılan ödeme İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin imzalandığı 24/07/2006 tarihinden önceki döneme isabet eden 21/07/2003 tarihinde meydana gelen olaya dayanmaktadır. Rücuen alacağa dayanak olan Adana 2. İş Mahkemesi’ndeki davanın davacısı da bu sözleşme çerçevesinde üçüncü kişi konumunda olup İHDS’nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince davacının ödediği tüm bedeli davalıdan rücuen talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Rücuen alacağa dayanak davadaki uyuşmazlığın … tesislerinin mülkiyetine ilişkin olmaması karşısında sözleşmenin 7.2 maddesi uyarınca davacının ihbar yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23/03/2016 tarih 2015/13510 esas 2016/3219 karar sayılı emsal içtihadı).
Davalı vekilinin zamanaşımına ilişkin istinaf itirazının incelenmesinde; alacak taraflar arasında imzalanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’ne dayandığına göre işbu sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sy. BK’nın 125. (TBK’nın 146. maddesindeki) maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin davacının ödeme yaptığı 17/06/2009 tarihi itibarıyla dolmadığı anlaşılmış olmakla davalı vekilinin zamanaşımı define itibar edilmemiştir.
Davalı vekilinin açılan davada avans faizi uygulanamayacağı, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğine yönelik istinaf sebebine gelince; rücuen tazminat talebi, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde olup, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren her iki tarafta tacir olduğundan avans faizi talep edebilir (Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 13/04/2016 tarih ve 2016/2239-2016/4044 E.-K. sayılı emsal kararı). O halde ilk derede mahkemesince davacının sunduğu ödeme belgesine göre dava dışı 3.kişiye ödeme yaptığı 17/06/2009 tarihinden itibaren ödenen tutara avans faizi hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ne var ki ilk derece mahkemesince hükmün gerekçesinde ödeme tarihi belirtilmiş ise de gerek kısa kararda gerekse gerekçeli kararın hüküm fıkrasında faiz başlangıç tarihi olarak hüküm altına alınan ödeme tarihi açıkça yazılmamış olup bu husus hükmün infazının açık olmasını emreden ve kamu düzeninden olan HMK’nın 297/2. Maddesine aykırıdır. Bu sebeple davacı vekilinin katılma yolu ile istinafının, davalı vekilinin de HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzeni yönünden yapılan incelemede istinaf başvurunun, ayrı ayrı kabulü gerekmiştir.
Öte yandan, hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.4. maddesinde “…İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla”, 22. maddesinin f bendinde “Alıcı ihale konusu hisseleri devir aldığı tarihten önceki döneme ilişkin olarak İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla…” hükümleri yer almaktadır. Anılan hükümler gözetildiğinde Hisse Satış Sözleşmesi karşısında İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin öncelikle uygulanacağı anlaşıldığından davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir.
Ayrıca, davanın kabul edildiği toplam 256.784,17 TL üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 17.540,93 TL nispi karar harcından başlangıçta peşin alınan 4.385,24 TL ilam harcın mahsubu ile bakiye 13.155,69 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesi ve davalının yapılan yargılama giderinden sorumlu tutulması HMK’nın 326/1. Maddesine uygun olduğu gibi davada vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan 2019 yılına ait Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. Maddesi gereği davada kabul edilen bu tutar üzerinden hesaplanan 21.357,05 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesinde de herhangi bir aykırılık görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin öteki istinaf sebeplerinin esastan reddine, istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf başvurusu sebebinin kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği ilk derece mahkemesince verilen karar faiz başlangıç tarihi olarak hükümde yer alan ödeme tarihinin HMK’nın 297/2. Maddesinin emredici hükmü gereği açıkça belirtilmesi için kaldırılmasına, davanın kabulüne 256.784,17 TL’nin ödeme tarihi olan 17.06.2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin öteki istinaf sebeplerinin esastan reddine, davalı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf başvurusunun, davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜNE,
2-Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.09.2009 tarih ve 2017/612 Esas-2019/905 Karar sayılı Kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereği KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE,
256.784,17 TL’nin ödeme tarihi olan 17.06.2009 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 17.540,93 TL nispi karar harcından peşin alınan 4.385,24 TL. peşin harcın mahsubu ile bakiye 13.155,69 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 maddesi gereği belirlenen 21.357,05 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olarak 31,40 TL başvurma harcı, 4.385,24 TL. peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, posta masraf gideri 175,10 TL, bilirkişi ücreti 1.000,00 TL.olmak üzere toplam 5.596,34 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf maktu karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 4.385,24 TL nispi karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde istinafa başvuran davalıya iadesine,
3-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı ile dosya gönderme ücreti 24,38 TL olmak üzere toplam 145,68 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
4-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan istinaf giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/02/2022
…..
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.