Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1936 E. 2023/1224 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2019/1936 Esas 2023/1224 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/1936
KARAR NO : 2023/1224
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2019
NUMARASI : 2017/399 Esas 2019/572 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/06/2017
KARAR TARİHİ : 26/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/10/2023
Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne, davalı … yönünden davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya duruşmalı olarak incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek icra takibinde davalı …’in 5.992.692,38 TL’ye, davalı …’in 320.879,58 TL’ye yönelik itirazlarının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalılara dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen davalılar davaya cevap vermemiş, yargılama aşamasında davalılar vekili davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, sözleşme hükmü uyarınca hesaplanan temerrüt faiz oranı akdi faiz oranının %50 fazlası olmakla birlikte müşteriyle banka arasında imzalanan geri ödeme planında temerrüt faiz oranının %39 olarak kararlaştırıldığı, temerrüt faiz hesabının bu oran üzerinden yapılması gerektiği, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporundan temerrüt faiz oranı ve hesabı yönünden ayrılındığı, dava konusu yapılandırma kredisinin açılış tarihi 14/04/2016 olup, taraflarca en son imzalanan sözleşmenin 04/03/2015 tarihli olduğu, bu sözleşmede davalı …’in imzasının bulunmadığı, …’in imzası bulunan tek sözleşmenin 26/07/2012 tarihli olduğu, anılan sözleşmede müteselsil kefaletin ileride doğması muhtemel borçları da kapsayacağı belirtilmişse de, davacı banka ile asıl borçlu arasında imzalanan ve kefil …’in de imzası alınan kredi geri ödeme planında davalı …’in imzasının bulunmadığı, davaya konu kredi nedeniyle davalı …’in sorumluluğu bulunmadığı, davalı … yönünden kısmen hükme esas alınan bilirkişi raporunda her ne kadar ödenmeyen taksitlere taksit tarihinden hesap kat tarihine kadar %36,36 temerrüt faizi uygulanmışsa da taraflar arasında kararlaştırılmış temerrüt faiz oranının %39 olduğu, bu oran üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, vadesinde ödenmeyen taksitlere ait hesap kat tarihi itibariyle temerrüt faiz alacağının 149.490,29 TL x 107 x 39 / 36500 = 17.091,04 TL, 149.490,29 TL x 77 x 39 / 36500 = 12.299,16 TL, 149.490,29 TL x 46 x 39 / 36500 = 7.347,55 TL, 149.490,29 TL x 16 x 39 / 36500 = 2.555,67 TL olmak üzere toplam 39.293,42 TL olduğu, hesap kat tarihi itibarıyla vadesinde ödenmeyen taksitlerden kaynaklanan banka akdi faiz alacağının ise hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplandığı gibi 307.222,25 TL olarak kabul edildiği, ödenmeyen en son taksit olan 14/12/2016 tarihli taksit tarihi itibariyle anapara bakiyesi olan 4,930.796,90 TL’ye 14/12/2016 – 30/12/2016 tarihleri arası (16 gün) %15,48 akdi faiz oranı üzerinden hesaplanan akdi faiz tutarının bilirkişi raporunda hesaplandığı gibi 33.459,17 TL olarak kabul edileceği, hesap kat tarihi itibariyle oluşan faiz alacaklarının banka tarafından ana paraya dahil edilmesi mümkün iken bankaca bu yola tevessül edilmeyerek ayrı olarak talep edildiği, bu uygulamanın borçlu lehine olduğu, mahkemece de kabul edildiği, hesap kat tarihinden sonraki faiz hesaplarında ana para tutarı borçlu lehine olarak 4,930.796,90 TL kabul edildiği, hesap kat tarihinden temerrütün gerçekleştiği 08/02/2017 tarihine kadar geçen 40 günlük sürede işlemiş akdi faizin, bilirkişi raporunda hesaplandığı gibi 83.647,93 TL olarak kabul edileceği, temerrütün başladığı 09/02/2017 tarihinden icra takip tarihi olan 15/03/2017 tarihi arası 34 günlük sürede bankaca talep edilecek temerrüt faizi tutarı, bilirkişi raporundan farklı olarak %39 temerrüt faiz oranı üzerinden yapılan hesaplama ile 4.930.796,90 TL x 34 x 39 / 36500 = 179.129,77 TL olduğu, takip tarihi itibarıyla banka alacağının 4.930.796,90 TL asıl alacak, 340.681,42 TL kat öncesi akdi faiz, 39.293.42 TL kat öncesi temerrüt faizi, 83.647,93 TL kat sonrası akdi faiz, 179.129,77 TL kat sonrası temerrüt faizi, 32.137,63 TL BSMV olmak üzere toplam 5.605.687,07 TL olduğu gerekçesiyle davalı … yönünden davanın reddine, davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne, 4.930.796,90 TL asıl alacak, 340.681,42 TL kat öncesi akdi faiz, 39.293,42 TL kat öncesi temerrüt faizi, 83.647,93 TL kat sonrası akdi faiz, 179.129,77 TL kat sonrası temerrüt faizi, 32.137,63 TL BSMV olmak üzere toplam 5.605.687,07 TL üzerinden itirazın iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %39 temerrüt faizi ve faize %5 BSMV uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, itirazın iptaline karar verilen 5.605.687,07 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı …’den tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … için yapılan hesaplamada müvekkilinin uygulamasında firma risklerinin takip hesaplarına aktarıldığı tarihten icra takip tarihine kadar temerrüt faizi uygulanmasına rağmen, raporda icra takip tarihinden itibaren temerrüt faizi hesaplandığını, akdi faiz oranının %26 olarak uygulanması yerine yeniden yapılandırma protokolünde yer alan %15,48 faiz oranı üzerinden hesaplandığını, müvekkilinin akdi faiz alacağı ve ferilerinin eksik tespit edildiğini, müvekkilinin uyguladığı akdi faiz oranı %26, temerrüt faiz oranının ise %39 olduğunu, kararda … için yapılan hesaplamalara asıl alacak yönünden, işlemiş akdi faiz ve işlemiş temerrüt faizi ve ferilerinin eksik hesaplanmış olduğundan kararın kaldırılması gerektiğini, … yönünden yapılandırma kredisinin açılış tarihinin 14/06/2016 olması, taraflarca en son imzalanan sözleşmenin 04/03/2015 tarihli olması, ancak bu sözleşmede davalı …’in imzasının bulunmadığını, …’in imzasının bulunduğu tek sözleşmenin 20/07/2012 tarihli olduğunu, …’in de imzasının bulunduğu kredi ödeme planında …’in imzasının bulunmaması nedeniyle davaya konu krediden sorumluluğu bulunmadığı kanaatiyle davanın reddine karar verildiğini, …’in imzasının bulunduğu kredi genel sözleşmesi’nin kefalet hükümleri arasında “Banka ve kefil, kefilin Banka’nın merkez ve tüm şubelerinde her ne şekil ve mahiyette olursa olsun mevcut ve ileride doğabilecek bütün borçlarına karşılık Banka’nın merkez ve tüm şubelerinde muhabirlerinde kendilerine ait bulunan ve ileride bulunabilecek tüm altın, alacak, hak, mevduat, hisse senedi, gelir ortaklığı senetleri, varlığa dayalı menkul kıymetler, yatırım fonu katılma belgeleri, tahviller, senetler, konşimentolar, kıymetli evraklar, havale tutarları, ve benzer hak ve alacakları üzerinde rehin hapis takas ve mahsup hakkı olduğu hususunda mutabık kalmışlardır” hükmünün bulunduğunu, davalının açıkça bu sözleşmeden sonra doğacak borçlara da kefil olduğunu beyan ettiğini, taraflar arasında imzalanan kredi genel sözleşmesinde: “Müşteri tarafından Bankaya verilmiş ve verilecek her türlü teminat Bankanın: a) Bu sözleşme veya başka sözleşmelere göre açılmış veya açılacak olan her türlü nakdi veya gayri nakdi krediler ile yapılmış ve yapılacak her türlü hizmet ve işlemlerden Müşterinin kullandığı/kullanacağı çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle Bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu tutarlar nispetinde müşteriye açılmış gayri nakdi kredilerden, doğmuş ve doğacak her türlü alacağın teminatını teşkil eder.” hükmünün yer aldığını, anılan madde içeriği incelendiğinde müşteri tarafından müvekkiline verilmiş ve verilecek her türlü teminat, bankanın bu sözleşme veya başka sözleşmelere göre açılmış ve açılacak olan krediler ile yapılmış ve yapılacak her türlü hizmet ve işlemler ile müşterinin keşideci, muhatap, ciranta, aval veren, kefil veya sair sıfatlarla yapmış olduğu işlemler ya da Bankaya karşı sorumlu olduğu diğer sözleşmelerden doğmuş ve doğacak her türlü alacağın teminatı durumunda olduğunu, davalının imzalanan kredi genel sözleşmesinden müşterek borçlu ve müteselsil kefil açısından doğmuş ve doğacak tüm borçları kapsadığını, mahkemece kredi genel sözleşmesindeki bu açık ifadenin göz ardı edildiğini, BK’nun 582. maddesi gereğince gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabileceğini, BK’nun 589. maddesinde kefilin her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktara kadar sorumlu olduğu hükümlerinin davalının kefaleten sorumluluğu olduğunu gösterdiğini, davalının keşide ettiği ihtarnamede yer alan risklerin herhangi bir kredi genel sözleşmesine özgülenmediğini, her iki kredi genel sözleşmesine istinaden tüm kredi kullandırımları yapıldığını, ilk kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak kullandırılan kredilerin teminat bağının koparılarak ikinci kredi genel sözleşmesine özgülenmesinin söz konusu olmadığını, davalının kefilliği bakımından ihtarnamede belirtilen risklerden kaynaklı sorumluluğunun kredi genel sözleşmesi kapsamında devam ettiğini, bankanın kredi genel sözleşmelerinin müşterek borçlu ve müteselsil kefil açısından doğmuş ve doğacak borçları kapsar nitelikte olduğunu, davalının bu hususu bilerek kredi genel sözleşmesini imzaladığını, davalının kredi ilişkisi süresi içerisinde müvekkiline ulaşmış bir itirazı ya da kefillikten azli konusunda da bir talebi bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yargılama aşamasında bankacı ve hesap uzmanı bilirkişi heyetinden alınan 18/03/2018 tarihli rapor, bankacı bilirkişiden alınan 13/01/2019 tarihli kök, 06/05/2019 tarihli ek rapor, Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2017/5920 sayılı takip dosyası, genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarı, ödeme planı, dava dışı asıl borçlunun banka hesap hareketleri ile istinaf aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 01/07/2022 tarihli kök, 14/12/2022 tarihli birinci ek, 30/01/2023 tarihli ikinci ek, 17/05/2023 tarihli üçüncü ek rapor dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2017/5920 sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı … aleyhine toplam 5.992.692,38 TL, davalı … aleyhine toplam 900.957,97 TL nakit alacağın tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu …’e 18/03/2017 tarihinde tebliğ edildiği, diğer davalı borçluya bila tebliğ olduğu, davalıların 7 günlük itiraz süresi içerisinde 23/03/2017 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin alacaklı/vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Anılan icra takip dayanağı genel kredi sözleşmelerinin davacı banka ile dava dışı …. … Ltd. Şti. arasında akdedildiği, 26/07/2012 tarihli 10.000.000,00 TL limitli sözleşmede davalı …’in aynı limit ile, davalı …’in 15.000.000,00 TL limitle müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, davalıların kefaletinin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygun olduğu, 29/04/2014 tarihli 15.000.000,00 TL limitli sözleşmede davalı …’in 15.000.000,00 TL limitle müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, 04/03/2015 tarihli 37.500.000,00 TL limitli sözleşmede davalı …’in 37.500.000,00 TL limitle müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, davalı …’in anılan sözleşmelerdeki kefaletinin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygun olduğu, davalı …’in ise anılan sözleşmelerde kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi raporunda, davalıların 09/02/2017 tarihinde temerrüte düştüğü, takip tarihi itibarıyla, takip talebi de gözetilmek suretiyle davacının davalı …’den 5.992.692,38 TL, davalı …’den 900.957,97 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Alınan ikinci bilirkişi kök raporunda ise, dava konusu ticari taksitli kredi ile ilgili bankanın fiilen uyguladığı en yüksek faiz oranının %24,24 olduğu, temerrüt faiz oranının %36,36 olarak hesaplandığı, davacının %26 akdi faiz oranını hangi krediye fiilen uyguladığını beyan etmediği, ödeme planına göre yıllık akdi faiz oranının %15,48 olduğu, asıl borçlunun ticari mevduat hesabına 14/04/2016 tarihinde 4.691.794,73 TL alacak kaydedildiği, taksit tablosuna göre 4.930.796,90 TL üzerinden borçlandırdığı, fazladan borçlandırılan miktarın 239.002,17 TL olduğu, dosyaya yeniden yapılandırma kapsamında sunulan taksitli kredi ödeme planında sadece dava dışı asıl borçlu adına atılan bir imzayla davalı kefil …’in imzasının bulunduğu, diğer davalının imzasının bulunmadığı, dava konusu kredinin açılış tarihinin 14/04/2016 olduğu, davacı tarafından son imzalatılan sözleşme tarihi 04/03/2015 olup, bu sözleşmede davalı …’in imzasının bulunmadığı, 29/04/2014 tarihli sözleşmede de davalı …’in imzasının yer almadığı, 26/07/2012 tarihli sözleşmede ise davalı …’in 10.000.000,00 TL limitle müteselsil kefaletinin bulunduğu, kefil olunan ilk sözleşmede özel bir kayıt yoksa kefilin imzasının olmadığı sonraki tarihli genel kredi sözleşmelerinden sorumlu tutulamayacağı, kayıt varsa kaydın geçersiz olduğu, davalı …’in borçtan sorumlu olmadığı, davalı …’in ise toplam 5.610.802,11 TL’den sorumlu olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan ikinci bilirkişi ek raporunda, davacının davalı …’den takip tarihi itibarıyla 5.590.162,22 TL alacaklı olduğu, davalı …’in ise borçtan sorumluluğunun bulunmadığı, anılan davalı borçtan sorumlu tutulacak ise takip tarihi itibarıyla toplam 320.879,58 TL’den sorumlu tutulabileceği tespit edilmiştir.
İstinaf aşamasında alınan üçüncü bilirkişi kök raporunda rotatif kredinin dava dışı şirkete davalı …’in kefalet imzası da bulunan 26/07/2012 tarihli sözleşmeye istinaden 18/04/2014 tarihinde kullandırıldığı, dava konusu yeniden yapılandırılan krediyi oluşturan önceki krediler arasında rotatif kredinin de bulunduğu, yapılandırma tarihinde kredinin ana parasının 243.000,00 TL olduğu, davalı …’in bu krediden sorumlu olması gerektiği, dava konusu yeniden yapılandırılan kredinin sabit, taksitli ticari kredi olduğu, ödeme planında akdi faizin %15,48, temerrüt faizinin %39 olarak yer aldığı, icra talebinde davacının %26 akdi faiz oranının uygulanmasını talep ettiği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan üçüncü bilirkişi birinci ek raporunda, davacının takip tarihi itibarıyla toplam 5.516.537,08 TL alacağı bulunduğu, kat ihtarnamesinde iade edilmemiş çek yaprakları için 66.620,00 TL depo talep edildiği, icra talebinde ise bu hususun bulunmadığı, davacının 16/10/2018 tarihli dilekçesi ile davalı …’den icra takibinde talep ettiği tutarı azaltarak 320.879,58 TL olarak düzelttiği tespit edilmiştir.
Alınan ikinci ek raporda, banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapıldığı, davalı …’in kefalet imzası olan sözleşme kapsamında kullandırılan ve yapılandırma sırasında 243.000,00 TL ana para bakiyesi bulunan rotatif krediden, faizinden ve fer’ilerinden sorumlu olduğu sonucuna varıldığı, takip sonrası dosya genel müdürlüğe devredildiğinden şubede buna ilişkin belge bulunmadığının söylendiği, gerek duyulan davalı …’in de sorumlu olduğu düşünülen rotatif kredi ekstresinin İstanbul’daki genel müdürlüğün ilgili birimden temin edildiği ve kök raporun bu şekilde düzenlendiği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan üçüncü ek raporda, davalı …’in kefil olduğu genel kredi sözleşmesine istinaden 270.000,00 TL rotatif kredi kullandırıldığı, 14/04/2016 tarihi itibarıyla anapara bakiyesinin 243.000,00 TL olduğu, bakiye kredilerin diğer davalı tarafından imzalanan genel kredi sözleşmesi doğrultusunda kullandırıldığı, dava konusu yapılandırma kredisini oluşturan kredilerden dava dışı şirkete 18/04/2014 tarihinde kullandırılan ve yapılandırma tarihinde 243.000,00 TL olan rotatif kredinin 26/07/2012 tarihli sözleşme kapsamında kullandırıldığı, davalı …’in borçtan sorumlu olduğu tespit edilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi raporu kısmen hükme esas alınarak ödeme planındaki temerrüt faiz oranı esas alınmak suretiyle yukarıda açıklandığı şekilde yapılan hesaplama ile davalı … hakkındaki davanın reddine, diğer davalı hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacı banka ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davalı …’in sözleşmelerin tümünde, davalı …’in ise sadece 26/07/2012 tarihli sözleşmede müteselsil kefil olarak imzasının yer aldığı, kredi borcunun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalıların itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan talep edebileceği alacak bulunup bulunmadığı, var ise miktarı, davalı kefillere başvuru koşulunun oluşup oluşmadığı, takibe konu borcun davalı …’in kefalet imzasının bulunduğu sözleşmeden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin davalı …’e yönelik istinaf itirazları incelendiğinde; yerleşik yargı kararları uyarınca taraflar arasında üzerinde anlaşılan açık bir temerrüt faiz oranı bulunmadığı takdirde bankanın temerrüt tarihinde aynı nitelikteki kredilere uyguladığı cari faiz oranı belirlenip, bu oran üzerinden temerrüt faiz oranının tespit edilmesi gerekir. Bir başka anlatımla, temerrüt faizi hesabında davacının TCMB’ye bildirdiği faiz oranları esas alınamayacaktır. Akdi faiz oranı da, tarafların üzerinde mutabık kaldığı orandır.
Somut olayda, dava dışı asıl borçlu şirket ile davalı …’in imzasının yer aldığı kredi geri ödeme planında temerrüt faiz oranı açıkça %39 olarak belirtilmiş, yapılandırma protokolünde de kararlaştırılan akdi faiz oranı %15,48 olarak belirtilmiştir. Davacı yanın icra takibinde talep ettiği temerrüt faiz oranı %39, akdi faiz oranı %26’dır. Bu durumda mahkemece, taraflar arasında üzerinde anlaşılan temerrüt faiz oranının %39 olduğu kabul edilerek anılan oran üzerinden temerrüt faiz hesabının yapılmasında bir isabetsizlik görülmediği gibi, taraflar arasında imzalanan protokolde yer alan akdi faiz oranının %15,48 olduğu gözetilerek hesaplama yapılmasında da bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan hesap kat ihtarnamesi dava dışı asıl borçlu ve davalı kefil …’e 07/02/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dava dışı asıl borçlu ve davalı kefil … anılan tebligat üzerine ihtarnamede verilen 1 günlük atıfet süresinin sonunda 09/02/2017 tarihinde temerrüte düşmüştür.
Hal böyle olunca, mahkemece davalı kefil …’e gönderilen hesap kat ihtarnamesinin tebliğ olduğu, verilen atıfet süresinin sonunda temerrüte düştüğü, davacının anılan kefilden, kefilin temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizini talep edebileceği, davalı kefil temerrüte düşmeden, asıl borçlunun firma riskinin takip hesaplarına aktarıldığı tarihten itibaren temerrüt faizi talep edemeyeceğinin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı vekilinin davalı …’e yönelik istinaf itirazlarına gelindiğinde; yukarıda açıklandığı üzere davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 26/07/2012, 29/04/2014 ve 04/03/2015 tarihli genel kredi sözleşmeleri imzalanmış, anılan sözleşmelerden 26/07/2012 tarihli sözleşmede davalı …’in müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunmakta ise de, anılan sözleşme dışındaki diğer sözleşmelerde davalı …’in müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla, 29/04/2014 ve 04/03/2015 tarihli genel kredi sözleşmelerinde davalı … müteselsil kefil sıfatıyla yer almamaktadır.
Genel kredi sözleşmesi cari hesap şeklinde işleyen çerçeve sözleşme niteliğindedir. Bir başka anlatımla sözleşmenin asıl borçlusu ve kefilleri imzalarının bulunduğu sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden sorumlu olup, borcun herhangi bir tarihte sıfırlanmış olması asıl borçlu ve kefillerin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Sorumluluk ise ancak aynı sözleşme kapsamında yeniden kredi kullandırılması halinde söz konusu olacaktır.
Somut olaya gelindiğinde, yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi raporunda, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan alacaklı olduğu miktar tespit edilmiş ise de, ikinci kök raporda dava konusu kredinin 14/04/2016 tarihinde açıldığı, kefilin imzasının bulunmadığı sonraki genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçtan sorumlu olmadığı, davalı …’in borçtan sorumlu olmadığı tespit edilmiş, istinaf aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında yeniden yapılandırılan kredinin sabit taksitli ticari kredi olduğu, rotatif kredinin dava dışı şirkete davalı …’in kefalet imzası da bulunan sözleşmeye istinaden kullandırıldığı, davalı …’in borçtan sorumlu olduğu tespit edilmiştir.
Dosya içerisinde yer alan ve dava konusu icra takibine dayanak ticari yapılandırma kredisi geri ödeme planında davalı …’in imzası bulunmamaktadır. Davacı banka vekili istinaf dilekçesinde davalı …’in imzaladığı genel kredi sözleşmesi uyarınca doğmuş ve doğacak tüm kredi borcundan sorumlu olduğunu, hesap kat ihtarnamesinde yer alan riskin herhangi bir genel kredi sözleşmesine özgülenmediğini, her iki genel kredi sözleşmesine istinaden tüm kredi kullandırımlarının yapıldığını ileri sürmüştür.
İstinaf aşamasında alınan ve banka kayıtlarında yerinde incelemeyi içeren bilirkişi 3. ek raporu ekinde dava dışı asıl borçluya kullandırılan rotatif krediye ilişkin hesap ekstresinde, dava dışı asıl borçluya 18/04/2014 tarihinde 270.000,00 TL rotatif kredi kullandırıldığı, 14/04/2016 tarihinde tahsilat kaydı ile rotatif kredinin kapatıldığı ve borcun sıfırlandığı görülmüştür. Dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen kredinin açılış tarihi de 14/04/2016’dır.
Bu durumda mahkemece davalı kefil …’in imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan rotatif kredi borcunun banka kayıtlarında tahsilat kaydı ile sıfırlandığı, dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen kredi borcunun 14/04/2016 tarihinde açılan krediden kaynaklandığı, anılan kredinin davalının imzasının bulunmadığı genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, davalı …’in imzasının bulunmadığı sözleşmeden kaynaklanan borçtan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle anılan davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında gerekçe yönünden isabet görülmemiştir.
İstinaf aşamasında alınan bilirkişi raporunda yapılandırma tarihinde 243.000 TL olan rotatif kredinin davalı …’in imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve anılan davalının borçtan sorumlu olduğu tespit edilmiş ise de, bilirkişi raporu ekindeki hesap ekstresinden davalı …’in imzasının bulunduğu sözleşmeden kaynaklanan rotatif kredi borcunun tahsilat ile sıfırlandığı, anılan davalının imzaladığı sözleşmeden kaynaklanan başka bir kredi alacağının bulunmadığı, borcun anılan davalının imzasının bulunmadığı genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığının anlaşılması nedeniyle bilirkişi raporundan ayrılınmış, hesap ekstresinden açıkça anlaşılan bu durum nedeniyle yeniden bilirkişi raporu alınması yoluna da gidilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulüne, sair istinaf itirazlarının reddine, ilk derece mahkemesi kararının gerekçe yönünden kaldırılmasına, davalı … hakkındaki davanın reddine, davalı … hakkındaki davanın kısmen kabulüne, %20 icra inkar tazminatının davalı …’den tahsil edilerek davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden KABULÜNE,
2-Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/07/2019 gün 2017/399 Esas 2019/572 Karar sayılı kararının gerekçe yönünden kaldırılmasına, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
3-Davalı … hakkındaki davanın kısmen kabulüne, anılan davalının Ankara 8 İcra Müdürlüğünün 2017/5920 sayılı takip dosyasında 4.930.796,90 TL asıl alacak, 424.329,35 TL işlemiş akdi faiz, 218.423,19 TL işlemiş temerrüt faizi, 32.137,63 TL BSMV olmak üzere toplam 5.605.687,07 TL’ye yönelik itirazının iptaline, takibin 5.605.687,07 TL üzerinden, 4.930.796,90 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %39 temerrüt faizi ve faize %5 BSMV uygulanmak suretiyle devamına,
4-Davalı … hakkındaki fazlaya ilişkin istemin reddine,
5-Hüküm altına alınan 5.605.687,07 TL’nin %20’si oranında hesaplanan 1.121.137,41 TL icra inkar tazminatının davalı …’den tahsil edilerek davacıya verilmesine,
6-Davalı … hakkında açılan davanın reddine,
7-Alınması gerekli 382.924,48 TL harçtan peşin alınan 77.856,57 TL harç ile icra dosyasına yatırılan 29.963,46 TL harcın mahsubu ile bakiye 275.104,45 TL harcın davalı …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
8-Davacı tarafından peşin alınan 77.856,57 TL harç ile icra dosyasına yatırılan 29.963,46 TL harcın davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından davalı … hakkında yapılan 216,00 TL posta ve tebligat gideri ile 4.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.966,00 TL’den davanın kabul ve reddi oranı gözetilerek hesaplanan 4.645,30 TL’nin davalı …’den alınarak davacıya ödenmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davacı tarafından davalı … hakkında yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
12-Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden kararın sadece gerekçe yönünden kaldırıldığı da gözetilerek AAÜT tarifesi uyarınca gereğince hesaplanan takdiren 121.254,87 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya ödenmesine,
13-Arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
C)1-Davacı tarafından istinaf karar harcı olarak yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yargılama gideri olarak yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında davalı … hakkında yapılan 500,00 TL bilirkişi ücreti ile 163,60 TL posta gideri olmak üzere toplam 663,60 TL yargılama giderinin davadaki haklılık durumu gözetilerek hesaplanan 623,78 TL’sinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından istinaf aşamasında davalı … hakkında yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açıldığından yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 20.400,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açıldığından yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 20.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
7-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açıldığından yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 20.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/09/2023
Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.