Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1930 E. 2022/560 K. 25.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR


İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6.ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : …
DAVA TARİHİ : 27/05/2016
KARAR TARİHİ : 25/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/04/2022

Taraflar arasındaki anonim şirket genel kurul kararlarının hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekilleri tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin çok uzun süre murahhas azalığını yaptığı davalı şirketin 5 ortaklı aile şirketi olarak kurulduğunu, müvekkilinin babası … ve abisi M. …’nun vefat ettiğini, şirket hisselerinin terekeye dahil olduğunu, tüm mirasçıların külli halefiyet esasları uyarınca tereke üzerinde hak sahibi olduğunu, vefatın ardından 26/05/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısı gerçekleştirildiğini, şirket ortaklarından … ve …’un vefatıyla ortaklık paylarının halen iştirak halinde olduğunu, müteveffalara ait terekenin taksiminin yapılmadığını, terekeye dahil olan şirket hisseleri üzerinde külli halefiyet ve iştirak halinde mülkiyet esasları uyarınca hak sahibi olan müvekkilinin vazgeçilmez nitelikteki haklarından olan asgari oy hakkının ihlal edildiğini, en başta hazır bulunanlar cetvelinin miras hukukunun, TMK’nin emredici düzenlemesine aykırı biçimde düzenlenerek genel kurul toplantısı yapıldığını, miras ortaklığına ilişkin hükümler uyarınca herhangi bir mirasçının terekeye dahil mal ve/veya haklar üzerinde tek başına hareket edebilmesinin olanaklı olmadığını, pay sahibi mirasçıların muris ortaklarının ölümünden sonra birlikte murisleri adına olan hisselerin pay defterine kaydedilmesini istediklerine yönelik herhangi bir başvuruları olmadığını, müteveffaların terekesine dahil olan şirket hisseleri tüm mirasçıların katılımıyla paylaşılmadıkça tereke tarafından temsil edilmesinin bir zorunluluk olduğunu, bu yüzden gerek yapılan davetin gerekse düzenlenen hazır bulunanlar listesinin usulsüz olduğunu, müvekkilinin diğer mirasçılarla birlikte hareket etme iradesi olmadığnı, bu hususu da genel kurul sırasında tutanağa geçirttiğini, … ve …’nun miras şirketlerinin genel kurulda temsili için tereke temsilcisi atanmasının kanuni zorunluluk olduğunu, olağan genel kurul toplantısında ana sözleşmeye aykırı kararlar da alındığını, şirket anasözleşmesinde yönetim kurulunun en az üç üyeden oluşması öngörülmüşken yalnızca …’in yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, genel kurulun ertelenmesi gerekirken bunun yapılmadığını, yalnızca bilançonun müzakeresinin ertelenmemesinin dahi iptal sebebi olduğunu ileri sürerek 26/05/2016 tarihli 2014-2015 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların hükümsüz olduğunun tespitine, bunun mümkün olmaması halinde iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şirketin yalnızca aile üyelerinin hissedarı olduğu kapalı tip aile şirketi niteliği taşıdığını, aile bireylerinden baba … ve kardeş …’nun vefatından önceki dönemde davacının şirketin murahhas üyesi ve %24 hisse sahibi olduğunu, vefattan sonra …’nun %32.50, …’in %33.75 ve davacı … … %33,75 hisseye sahip olduğunu, şirketin uzun yıllar gayri faal olduğunu, 18/07/2014 tarihinde yapılan olağan genel kurulda davacının murahhas üyelik görevinden alındığını, sonrasında 23/09/2014 tarihinde baba …’nun daha sonra da 29/10/2015 tarihinde de …’nun vefat ettiğini, yönetim kurulunda …’nun vefatından dolayı boşalan üyeliğe yönetim kurulu tarafından anne …’nun TTK’nın 363. Maddesi uyarınca geçici üye seçildiğini, davacının 26/05/2016 tarihli genel kurula iştirak ettiğini, davaya konu genel kurul kararının … … Müdürlüğünce tescil edilmediğini, tescil isteminin reddine gerekçe olarak da TTK 420/1 maddesi gereğince davacının erteleme talep ettiği ve genel kurulun bu hüküm çerçevesinde ertelenmemesi olduğu, ortada davaya konu olabilecek bir genel kurulun söz konusu olmadığını, … Sicil Müdürlüğü tarafından genel kurulun tescil edilmesi dahi beklenmeksizin dava yoluna gidilmesi yoluyla davanın açılmasına davacının sebebiyet verdiğini savunarak, davanın esasa girilmeksizin dava şartı noksanlığı olan hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; genel kurul kararının yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptali istemiyle açılan davada davalı yan alınan kararlar tescil ve ilan edilmediğinden bu davayı açmada davacının hukuki yararı olmadığından davanın reddini savunmuş isede tescil ve ilan işlemi kurucu değil bildirici nitelikte olduğundan bu yöndeki savunmaya itibar edilmediğini, davacının; dava konusu olağan genel kurul toplantısının yapılmasına ilişkin kararı alan yönetim kurulunun hukuken geçerli olmadığını, şirkette organ boşluğu bulunmakta iken, hukuken mevcut olmayan bir yönetim kurulu tarafından genel kurul kararı alındığını iddia ettiği, çağrıda usulsüzlük halinde genel kurula bu nedenle katılamayan ortaklara bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkı verildiğine göre, kanun koyucunun çağrıda usulsüzlük halinin müeyyidesinin yokluk olarak kabul etmediğinin anlaşıldığını, çağrının usulsüzlüğü alınan kararların salt bu nedenle iptali ya da yokluğu sonucunu doğurmadığını, bu nedenle iptali istenen genel kurulda alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı hususunun tespiti yönünden şirketteki paydaşlık durumu bakımından genel kurul toptantısının hukuken geçerli olup olmadığının ayrıca irdelenmesi gerektiğini, davalı şirketteki pay durumu … %24, … %12, … … %16, M. … %24 ve … %24 şeklinde iken pay sahiplerinden …’nun 23/09/2014 tarihinde M. …’nun ise 29/10/2015 tarihinde öldüğünün anlaşıldığını, her ne kadar usulüne uygun oluşturulmamış yönetim tarafından çağrının yapıldığını, çağrının usulsüz olduğundan bahisle kararların iptali istenmişse de çağrıdaki usulsuzlük alınan kararların sarf bu nedenle iptali ya da yokluğu sonucunu doğurmayacağından alınan kararların yasaya, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiğini, şirket ortaklarından … ve …’un vefatıyla şirket hissesinin %36sının terekeye intikal ettiğini, terekeye temsilci tayin edilmediğini, iştirak halinde olan ve intikal eden şirket hisse maliklerinin birlikte hareket etmediğini, terekeye dahil olan hisse sahibi hissedarların birlikte hareket etmedikleri sürece … ve … terekesi adına mirasçıların payları oranında oy kullanmaları söz konusu olmadığından ve yine davacının %24 hissesiyle birlikte alınan hiçbir kararda karar nisabı oluşmadığından iptali istenen genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun kabulü gerektiğini, yine TTK’nın 420. md. gereğince finansal tabloların müzakeresinin ertelenmesinin davacı yanca talep edildiğini ve sahip olduğu hissesi itibariyle yasal olarak bu hakkı kullanabileceğini, bu yöndeki isteminin genel kurulca bir karar alınmaksızın genel kurulun ertelenmesi yasal zorunluluk olduğu halde genel kurulun ertelenmediğini, erteleme talebine konu hususlarla ilgili devam kararlar alındığı, sırf bu sebeple alınan 4-5-6-7-8-9-10 no’lu kararların da ayrıca iptali gerektiği gerekçesiyle karar nisabı sağlanamadığından davaya konu 26/05/2016 tarihli olağan genel kurulda alınan tüm kararların mutlak butlan ile malul olduklarının tespitiyle alınan kararların iptaline, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince veraseten şirket hisse intikallerinin yapılmış olduğunun gözden kaçırıldığını, oysa cevap dilekçesinde miras intikallerinden sonra mevcut pay durumunun …’nun %32,50, …’in %33,75 ve davacı …’nun ise %33,75 şeklinde olduğunu, bilirkişi raporlarına itiraz dilekçelerinde de belirtildiği üzere ölen şirket ortaklarının şirket hisselerinin veraset ilamına göre mirasçıları olan diğer şirket ortakları arasında paylaştırıldığı ve şirket pay defterine işlendiği hususunun da sabit olduğunu, ölen şirket ortaklarının mevcut şirket ortakları dışında başka mirasçılarının bulunmadığını, oysa verasetten doğan paylar paylaştırılmamış gibi karar verildiğini, nitekim bu konuda şirket ortaklarının verasetten doğan şirket hisselerinin paylaştırılması amacıyla açtıkları davada Ankara 7. Asliye … Mahkemesi’nin 2018/640 Esas 2019/121 K. Sayılı kararında; “verasetten doğan şirket hisselerinin şirket ortakları ve organları tarafından veraset ilamına göre pay defterine işlenebileceği, bu halde artık hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, nitekim davacının da paylaştırılan bu oranların eksik, yanlış olduğu hususunda bir itirazının bulunmadığını, yalnızca yönetim kurulunun bu hisseleri dağıtamayacağını, bunun mahkeme kararıyla yapılması gerektiğini iddia ettiğini, ilk derece mahkemesinin karar yeter sayısı bulunmadığı iddiasının açıkça kanuna aykırı olduğunu, yukarıda yapılan açıklamaya göre toplantıda TTK’nın 418. Maddesine göre toplantı ve karar nisabının bulunduğunu, nitekim bilirkişi raporlarında toplantı ve karar yeter sayılarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı hususunun tespit edildiğini, davacının aynı iddialarla 2017 yılına ilişkin 09.06.2018 tarihli olağan şirket genel kurulunun iptali istemiyle açtığı davada Ankara 4. ATM’nin 2018/615 Esas sayılı dosyasında davanın reddine, yine davacının şirketin organ yoksunluğu sebebiyle şirkete kayyım atanması istemiyle açmış olduğu davada Ankara 4. ATM’nin 2018/160 Esas sayılı ve 2018/1043 K. Sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiğini, davacının TTK’nın 420. Maddesi uyarınca erteleme isteminin yerine getirilmemiş olması sebebiyle Ankara … Sicil Müdürlüğü’nce dava konusu genel kurulun tescili istemini 30.05.2016 tarihinde reddettiğini, daha sonra şirketin 2014-2015 ve 2016 yıllarına ilişkin olarak (dava konusu genel kurulları) 02.12.2017 tarihinde gerçekleştirdiğini, tescil edilmediği için alınan genel kurul kararlarının hukuk aleminde hiç doğmadığını, hiçbir işleme dayanak olmamış ve hayata geçmemiş, yerine yenisi yapılmış genel kurulun dava edilmesinde davacının hukuki yararının bulunmadığını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin de kararında tespit ettiği üzere toplamda %36 hisseye mirasçıların elbirliği ile sahip olduklarını, ancak bu hisselerin yokluk ile sakat olan genel kurula davet ve temsil edilmediğini, çünkü elbirliği ile sahip olunan miras şirketi yok sayılarak sanki hisseler paylaştırılmış gibi yanılgılı biçimde bir Hazır bulunanlar cetveli düzenlendiğini, dolayısıyla TTK’nın477/1. Maddesi uyarınca aradığı gibi bir temsilci atamasının yapılmadığını, terek yok sayıldığına ve dolayısıyla temsilci hiç atanmadığına göre yalnızca mirasçıların (ki …’nun kesinlikle bulunmadığını) toplantıda fiziken bulunuyor denilerek miras şirketinin iradesi var sayılıp (gerekçede “toplantıda mirasçı sıfatıyla malik olanlar da dahil tüm ortakların asaleten ve vekaleten hazır bulunduğu denildiğini) ilk derece mahkemesinin yaptığı gibi farazi olarak bir hesaplama yapılmasının mümkün olmadığını, tereke üzerinde hak sahibi mirasçıların bir kısmının toplantıda bulunmasının, miras şirketine çağrı yapıldığı ve toplantıya katıldığı anlamına kesinlikle gelmediğini, sonuçta muris … ile muris … terekeleri hiçbir şekilde temsil edilmediğinden şirket genel kurulunda tüm payların temsilinin sağlanamadığını ve genel kurul organ olarak irade yokluğu sebebiyle sakatlandığını, ilk derece mahkemesi gerekçesinin işbu sebeple düzeltilerek, miras şirketinin iradesinin yokluğu sebebiyle olağan genel kurulun yok hükmünde olduğuna karar verilmesi gerektiğini, davalı şirkete ne müvekkilinin tek başına ne de mirasçıların ortak talebi ile şirket hisselerinin paylaşıldığı yönünde hiçbir başvuru olmadığını, dava konusu uyuşmazlıkta davacının dahil olduğu ve şirket hisselerini konu edinen hiçbir paylaşım sözleşmesinin yapılmadığını, mirasçıların hepsinin birlikte olduğu bir şekilde şirkete bu yönden bir başvurunun da gerçekleşmediğini, müvekkili tarafından davalı şirkete 16.05.2016 da çekilen ihtarla müvekkilinin şirket hisselerinin konu olduğu hiçbir paylaşıma katılmadığını, bu sebeple şirket paylarının paylaşılmış gibi ortaklar pay defterine işlenmesinin mümkün olmadığını, bu şekilde bir kayıt varsa düzeltilmesi gerektiğinin bildirildiğini, kaldı ki 01.11.2016 tarihinde … tarafından davalı şirketteki terekeye dahil hisselerin elbirliği halindeki mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi talepli dava açıldığını, dava konusu olağan genel kurul toplantısı çağrısının da usulsüz olduğunu, zira organsız kalan şirketin usulsüz yönetim kurulu tarafından çağrıda bulunulduğunu, TTK’nın 363. Maddesine göre kurul olarak çalışabilme yeteneğini ortadan kaldırmayacak sayıdaki açıkları Yönetim Kurulu’nun yapacağı atamalarla doldurabileceğini, bir veya iki kişiden oluşan yönetim kurulunda veya kurullarında boşalma durumunda 363/1. Maddenin işletilemeyeceğini, bu gibi durumlarda organ eksikliğinin gündeme geleceğini, davalı şirketin yönetim kurulunda da toplantı yeter sayısı, üye tam sayısının çoğunluğu olacağından (2) ve karar yeter sayısı da toplantıya katılanların çoğunluğu olacağından yine iki olduğunu, bu kurala aykırı bir şekilde kalan tek üyenin kalan üyeliği doldurarak organsız şirketin yönetilmeye çalışıldığını, çağrısız genel kurul şartlarının dahi oluşmadığını, sonuç olarak kararın gerekçesinin, “şirketin organsız olduğunun tespiti ile olağan genel kurulu toplantı ilanının terekeleri kapsamadığından usulsüz olduğuna ve bu usulsüzlüğün sonucu genel kurulun yanılgılı Hazır Bulunanlar Cetveli ile yapıldığı için terekelerin her ikisinin de hazır olmadığından miras şirketlerinin iradesinin yansıtılmadığı için sonuca etkili olduğu ve bu yüzden de olağan genel kurulu yoklukla sakatlandığı için hükümsüzlüğüne şeklinde “düzeltilerek onanması gerektiğini” ileri sürerek açıklanan bu sebeplerle kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı … şirketin 26.05.2016 tarihli olağan genel kurul toplantısınını hükümsüzlüğünün tespitine, olmadığı takdirde alınan kararların iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne, davaya konu 26/05/2016 tarihli olağan genel kurulda alınan tüm kararların mutlak butlan ile malul olduklarının tespitiyle alınan kararların iptaline, karar verilmiştir.
Bilindiği ve TTK’nın 445.maddesi hükmünde belirtildiği üzere; kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olup genel kurul kararlarına karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye … Mahkemesinde iptal davası açılabilir. TTK’nın 446. Maddesinin 1. Fıkrasının “a” bendinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahibinin genel kurul kararının iptali istemiyle dava açabilecektir.
Öncelikle, dava konusu genel kurul toplantısının yapıldığı 26/05/2016 tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü sürede, 27.05.2016 tarihinde açılmış, TTK’nın 446/1. Maddesi gereği davacı ortak adına toplantıya vekaleten …’un usulüne uygun olarak hükümsüzlüğünü ve iptalini talep ettiği dava konusu genel kurul kararlarından 1, 2,3, 4, 5,6, 7, 8, 9,10 ve 11 no’lu kararlara karşı olumsuz oy kullanarak usulüne uygun olarak TTK’nın 446/1/a maddesi uyarınca muhalefet şerhlerini sunmuştur.
Dosyada yer alan 06.05.2016 tarihli ve 9070 sayılı Türkiye … … Gazetesi örneğine göre, davalı şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı … tarafından 26.05.2016 tarihinde yapılacak olağan genel kurul toplantısı daveti yapılarak toplantı gündemi ilan edilmiş, toplantıya çağrı aynı zamanda tüm ortaklara ve denetçiye yönetin kurulu tarafından taahhütlü mektuplarla 06.05.2016 tarihli Kadıköy 10. Noterliği’nin ihbarnameleri ile yapılmıştır.
Dosyada yer alan en son 18.07.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetveline göre, başlangıçta 5 ortağı bulunan davalı şirketin, davacının murisleri … ve M. …’nun ölümü üzere 3 ortağının kaldığı, 1.500.000,00 TL sermaye karşılığı 15000.000 adet hisseden davacı ortağın ve diğer ortak …’in 360.000,00’şer adedine, diğer ortak F. … …’nun ise 2.400.000,00 adet hisseya sahip oldukları davacının murislerinden …’nun 1.800.000 adet, M….’nun ise 3.600.000 adet hisseye sahip oldukları anlaşılmıştır. Dava konusu 26.05.2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında ise; 1.500.000,00 TL olan şirket sermayesinin 15.000.000,00 adet paya bölünmüş olup 5.062.500 adet payın asaleten, 9.937,500 adet payın vekaleten temsil edildiği, 5.062.500 adet payın sahibi … asaleten, 4.875.000 adet payın sahibi …’na vekaleten … ve 5.062.500 adet payın sahibi M. …’na vekaleten … vekaleten temsil edildiği görülmüştür.
Dava konusu 2014-2015 yıllarına ait olağan genel kurulda alınan butlanına veya iptaline karar verilmesi istenen 1 no’lu kararın divan heyeti seçimi, 2 no’lu kararın divan heyetine yetki verilmesi, 3 no’lu kararın yönetim kurulu faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi, 4 no’lu kararın bilanço ve gelir-gider hesaplarının okunması ve müzakeresi, 5 no’lu kararın kar dağıtımı ve müzakeresi, 6 no’lu kararın yönetim kurulu üyelerinin ibrası, 7 no’lu kararın yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenmesi, 8 no’lu kararın yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi, 9 no’lu kararın denetçilerin ibrası, 10 no’lu kararın denetçilerin seçilmesi, 11 no’lu kararın ise ana sözleşmenin tadiline ilişkin kararlar olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında yer alan; davalı şirketin 18.07.2014 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağında alınan 6 nolu karar ile davalı şirketin yönetim kurulu başkanlığına M. …, başkan yardımcılığına ise … getirilmiş,7 no’lu karar ile anasözleşmenin idare meclisi başlıklı 7. Maddesi tadil edilerek şirketin işleri ve idaresinin Genel Kurul tarafından, TTK hükümleri dairesinde hissedarlar arasından seçilecek en az bir en çok üç üyeden oluşacak bir yönetim kurulu tarafından yürütülmesine dair oy birliğiyle karar alınmış (davacı ortak toplantıya asaleten veya vekaleten katılmamış), bu kararlar … siciline tescil edilmiş, 01.02.2016 tarihli ve Türkiye … … Gazetesinin 9001 sayılı örneğine göre; davalı şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı olan … tarafından alınan 22.01.2016 tarihli ve 2016/01 nolu yönetim kurulu kararı ile yönetim kurulu başkanı M. …’nun vefatı üzerine …’nun TTK’nın 363. Maddesi gereği yönetim kurulu üyesi olarak atanmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından 18.07.2014 tarihli genel kurulda alınan kararların butlanı veya iptali istemiyle Ankara 9. Asliye … Mahkemesi’nde 2014/909 Esas sayılı dava, ayrıca 22.01.2016 tarihli geçici yönetim kurulu üyesi atama işlemi için de Ankara 5. Asliye … Mahkemesi’nde 2016/140 Esas sayılı söz konusu yönetim kurulu kararının butlanı istemiyle dava açılmıştır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan mali müşavir bilirkişi Prof. Dr. … ile Prof. Dr. … tarafından düzenlenen 16/11/2017 tarihli bilirkişi heyeti kök ve 05.11.2018 tarihli ek raporda özetle; bir üyenin ölmesi halinde, diğer üyenin bir karar alması mümkün olmayıp, alacağı kararların, toplantı ve karar yetersayısı olmaması sebebiyle kurucu unsurları bulunmadığından yok hükmünde olacağı düşüncesiyle; dava konusu boşalan üyeliğe yeni üye atanması ve genel kurul toplantısı yapılmasına dair kararların da yok hükmünde olduğu; yok hükmündeki yönetim kurulu kararı ile toplanan genel kurulun da, kurucu unsurlarından birisi eksik olması sebebiyle yok hükmünde olduğunun kabulü gerekeceği; toplantı yapılmasına ilişkin karar dışında, yönetim kurulu tarafından yapılan çağrı da yok hükmünde olacağından, bu bakımdan da genel kurul toplantısı kurucu unsurlarından birisi eksik olarak toplanmış ve bu sebeple yok hükmünde olacağı; hazirun cetvelinde, terekeye dahil olmuş payların ayrıca gösterilip, maliklerinin elbirliği şeklinde belirlenmesi gerekirken, sanki taksim yapılmış gibi paylaştırılarak gösterilmiş olduğu; elbirliği şeklinde malik olunan paylar üzerinde maliklerin oybirliği ile tasarruf etmeleri gerekeceği; davacının bu paylara ilişkin oyların kullanılmasında ret OYU vereceği kabul edilse bile kalan paylarla karar çoğunluğu sağlandığından, bu hususun yokluk, butlan veya iptal sebebi olmayacağı; genel kurul toplantı tutanağının 4. Maddesi ile bu talebin reddedildiği ve konunun görüşülerek karara bağlandığı, davacının karara muhalefet ederek, olumsuz oy kullandığı; halka açık olan anonim şirketlerde sermayenin %5’ine, kapalı anonim şirketlerde İse %10’una sahip olan pay sahipleri tarafından talep edilmesi halinde, finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular -örneğin; yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası-, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılması gerektiği; bu gündem maddesi ile ilgili görüşmelerin ertelenmesi gerekirken, görüşülerek karara bağlanmasının TTK nun 420/1 inci maddesine aykırı olduğu; yönetim kuruluna tek kişinin seçilmiş olması bakımından kararın esas sözleşmeye aykırı olmayacağı belirtilmiştir.
Uyuşmazlık davalı … şirketin yönetim kurulu kararının yok hükmünde olup olmadığı, 22.01.2016 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirkete TTK’nın 363. Maddesi uyarınca yönetim kuruluna geçici atama yapılmasının ve daha sonra bu yönetim kurulunun dava konusu olağan genel kurul toplantı çağrısının usulsüz olup olmadığı, davacının ve diğer ortakların murislerinden gelen hisselerin elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereği usulüne uygun olarak genel kurulda temsil edilip edilmediği, genel kurulda alınan kararların butlanla malul olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle irdelenmesi gereken husus davalı … şirketin yönetim kurulunun 22.01.2016 tarihli kararı ile şirkete TTK’nın 363. Maddesi uyarınca yönetim kuruluna geçici atama yapmasının ve daha sonra bu yönetim kurulunun dava konusu olağan genel kurul toplantı çağrısının usulsüz olup olmadığıdır.
Bilindiği üzere, TTK’nın 363. maddesi gereğince, 334. maddesi hükmü saklı kalmak üzere, herhangi bir sebeple bir üyelik boşalırsa, yönetim kurulu, kanuni şartları haiz birini, geçici olarak yönetim kurulu üyeliğine seçip ilk genel kurulun onayına sunar. Bu yolla seçilen üye, onaya sunulduğu genel kurul toplantısına kadar görev yapar ve onaylanması halinde selefinin süresini tamamlar.
Somut olayda dava konusu genel kurul toplantısından önce yapılan halen Ankara 9. Asliye … Mahkemesi’nde dava konusu olan 18.07.2014 tarihli genel kurulda alınan kararla davalı şirketin yönetim kurulunun en az bir en çok 3 üyeden oluşacağına dair karar alınarak ana sözleşme tadil edilmiş ise de bu toplantıda yönetim kuruluna yönetim kurulu başkanı … ile başkan yardımcısı … olmak üzere iki üye atanmış olup yönetim kurulu başkanının görevini sürdürürken ölümü üzerine şirket yönetim kurulu başkan yardımcısı … annesi olan 85 yaşındaki F. … …’nu 22.01.2016 tarihli Yönetim kurulu kararı ile şirkete geçici olarak yönetim kurulu üyesi olarak atamış, bu atama kararı dava konusu 26.05.2016 tarihli genel kurulda alınan 6 no’lu karar ile oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Şu halde dava konusu olayda, yönetim kurulunun iki kişiden oluştuğu anlaşılmakla, yönetim kurulunun iki kişiden oluştuğu hallerde, yönetim kurulu üyeliklerinden birisinin boşalması halinde, kalan yönetim kurulunun boşalan üyeliğe bir atama yapıp yapamayacağının belirlenmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda, önem arz eden husus, iki kişiden oluşan yönetim kurulunda, bir üyeliğin boşalması halinde, diğer üyenin karar alıp alamayacağı hususudur. Zira, TTK’nın 390. maddesi gereğince, esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu durumda, yönetim kurulunun iki kişiden oluşması halinde, kalan üye ile toplantı yetersayısı ve karar yetersayısı sağlanamayacağından, boşalan üyeliğe bir atama yapılması da mümkün olmayacaktır. (bkz. aynı yönde Kırca/Şehirali Çelik/ Manavgat, Anonim Şirketler Hukuku Cilt 1 -Temel Kavram ve İlkeler Kuruluş Yönetim Kurulu s.421.) Aynı şekilde, kalan üyenin genel kurul toplantısı yapılmasına ilişkin karar alması da mümkün olmayacaktır. Ayrıca, bu durumda şirkette TTK’nın 530. Maddesinde tanımlanan organ eksikliği (boşluğu) oluşacaktır. Eldeki dava konusu olayda iki kişilik yönetim kurulunun, TTK’nın 390. maddesi gereğince toplanıp karar alabilmesi için, iki kişinin toplantıya katılması ve oybirliği ile karar alabileceği anlaşılmaktadır. Bu sebeple, bir üyenin ölmesi halinde, diğer üyenin bir karar alması mümkün olmayıp, alacağı kararların, toplantı ve karar yetersayısı olmaması sebebiyle kurucu unsurları bulunmadığından yok hükmünde olacağına göre dava konusu boşalan üyeliğe yeni üye atanması ve genel kurul toplantısı yapılmasına dair kararların da yok hükmündedir. O halde yok hükmündeki yönetim kurulu kararı ile toplanan genel kurulun da, kurucu unsurlarından birisi eksik olması sebebiyle yok hükmünde olduğunun kabulü gerekecektir. Ayrıca, toplantı yapılmasına ilişkin karar dışında, yönetim kurulu tarafından yapılan çağrı da yok hükmünde olacağından, bu bakımdan da genel kurul toplantısı kurucu unsurlarından birisi eksik olarak toplanmış ve bu sebeple yok hükmünde olacaktır.
Diğer taraftan davacının ve diğer ortakların murislerinden gelen hisselerin elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereği usulüne uygun olarak dava konusu genel kurulda temsil edilip edilmediği hususu ele alınacak olursa;
Davalı şirketteki pay durumunun, … %24, … %12, … … %16, M. … %24 ve … %24 şeklinde iken; pay sahiplerinden …’nun 23.09.2014 tarihinde; M. …’nun ise, 29.10.2015 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalı şirketin murislerinin ölümü üzerine hisselerinin veraset belgelerine göre mirasçıları olan ortakları adına pay defterine yazılmasına dair davalı şirketin yönetim kurulu tarafından alınan 27.04.2016 tarihli 2016/03-B sayılı kararı /Ankara 54. Noterliğince 03.05.2016 tarihinde tasdik edilmiş), ile pay defterine işlendiğine dair pay defterinin ilgili sayfa örneklerini ve davacı dahil tüm mirasçı ortaklara keşide edildiğine dair Kadıköy 10. Noterliği’nin 06.05.2016 tarihli ihtarname örneğini ibraz etmiştir.
Ölüm ile murisin bütün diğer malvarlığı gibi, anonim şirket payları da terekeye dahil olmaktadır. Ölüm halinde mirasçılar tereke üzerinde iştirak halinde mülkiyet esaslarına göre tasarruf etmektedirler. Dolayısıyla, mirasçılar arasında başka türlü bir taksim anlaşması olmadığı sürece, mirasçıların terekeye dahil anonim şirket payları üzerinde iştirak halinde mülkiyet esaslarına göre tasarruf etmeleri gerekecektir. Bu çerçevede dava dosyası içeriğinde bulunan mirasçılık belgelerine göre; … mirasçılarının; …, … …, … ve … olduğu; … … mirasçılarının; …, … ve … olduğu, davalı şirkette, iki ortağın ölümü ile terekeye dahil olmuş pay miktarının, … %12 ve M. … %24 olmak üzere payların toplam %36 sı olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu genel kurul toplantı tutanağında, “şirketin hazirun cetvelinin tetkikinden şirketin toplam sermayesinin 1.500.000,00 TL olduğu; sermayenin 15.000.00 adet paya bölündüğü, yapılan yoklamada, 506.250,00 TL sermayeye karşılık 5.602.500 adet payın asaleten, toplam 9.937.500,00 TL sermayeye karşılık 9.937.500 adet payın ise vekaleten toplantıya iştirak için hazır bulunduğu; – 506.250,00 TL sermayeye karşılık 5.602.500 adet payın sahibi …’in; – 487.500,00 TL sermayeye karşılık 4.875.000 adet payın …’na vekaleten…in; – 506.250,00 TL sermayeye karşılık 5.602.500 adet payın sahibi …’na vekaleten …’un toplantıda hazır olduğu” belirtilmiştir. Hazirun cetvelinde, terekeye dahil olmuş payların ayrıca gösterilip, maliklerinin elbirliği şeklinde belirlenmesi gerekirken, sanki taksim yapılmış gibi paylaştırılarak gösterilmiştir. Elbirliği şeklinde malik olunan paylar üzerinde maliklerin oybirliği ile tasarruf etmeleri gerekecektir. Şu halde davacının ve davalı şirketin diğer ortaklarının murislerinden gelen ve elbirliği şeklinde malik olan payları dava konusu genel kurulda temsil edilmemiştir. Nitekim bu husus Yargıtay 11. HD tarafından 18/01/2022 tarihli ve 2020/6453 Esas -2022/382 Karar sayılı ilamıyla onanan Dairemiz 17.06.2020 tarihli ve 2019/1736 Esas-2020/544 Karar sayılı kararıyla sabittir. TTK’nın 416. Maddesinde düzenlenen çağrısız genel kurul koşulu da somut olayda gerçekleşmemiştir. Bu sebeple de dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun kabulü gerekmiştir. O halde davacı vekilinin istinaf sebeplerinin kabulü ile açıklanan bu gerekçelerle dava konusu genel kurulun ve genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca davalı vekili, dava konusu genel kurul kararları … siciline tescil edilmediğinden hukuken hiç doğmadığını, kaldı ki 02.12.2017 tarihinde davalı şirketin 2014-2015-2016 yılları olağan genel kurul toplantısı düzenlendiğini, dolayısıyla davacının işbu davada hukuki yararının kalmadığını ileri sürmüştür.
Yargıtay 11. HD’nin 05.03.2014 tarihli ve 2013/12130 Esas-2014/4174 Karar sayılı emsal kararında benimsendiği üzere, genel kurul kararının iptalini talep edebilmek için kararın tescil ve ilan edilmesi aranmamaktadır. Davadan sonra yeni bir genel kurul toplantısı yapılmış olsa dahi dava tarihi itibarıyla davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereği esastan reddine, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca kaldırılarak dava konusu 26/05/2016 tarihli 2014-2015 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun tespitine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gerekli olan 80,70 TL maktu harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,3 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 6. Asliye … Mahkemesi’nin 27.02.2019 tarihli ve 2016/481 Esas-2019/157 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile dava konusu 26/05/2016 tarihli 2014-2015 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun TESPİTİNE,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gerekli olan 80,70 TL maktu harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 51,5 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 62,70 TL peşin ve başvuru harcı, 152,40 TL tebligat ve posta gideri, 1,00 TL dosya masrafı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.216,1 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Yargılama sırasında vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri gereği takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-HMK’nın 333. Maddesi gereği varsa kullanılmayan gider avansı, kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davacı tarafından peşin yatırılan 44,40 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
2-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı 34,30 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 155,60 TL harcın talep halinde yatıran davacı tarafa iadesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/04/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.