Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1916 E. 2021/1583 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/10/2019
NUMARASI ….
DAVA TARİHİ : 12/06/2018
KARAR TARİHİ : 22/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2021

Taraflar arasındaki müdürler kurulu azli/ kayyım atanması istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara….. hissesinin …’e, %22 hissesinin …… dava dışı şirketin 20/10/2016 tarihli genel kurulunda davacı dışındaki hissedarlarla birlikte hareket ederek haksız şekilde davacıyı azlettiklerini, hissedarların sahip oldukları çoğunluk hakkını kullanarak önce davacıyı müdürler kurulu üyeliğinden azlederek, sonrasında haksız işlemler tesis etmeye başladıklarını, dilekçe ekinde sunulan belgelerin davalı yanın açıkça kötü niyetli olduğunu gösterdiğini iddia ederek dava dışı sevki ve idaresi, hakim ortakların şirket kayıt ve belgelerini gizlemeleri, karartmaları vb. önlenmesi için tedbiren … … ….Ltd. Şti.’ye dava sonuçlanıncaya kadar kayyum atanmasını, şirket temsilcisinin TTK madde 630 uyarınca azli ve şirketin sevk ve idaresi için kayyum atanmasını, davalının işbu işlemler nedeniyle şirkete verdiği zararın tespitini talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının haksız bir şekilde azledildiği iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının azil sonrası haksız işlem tesis edildiği iddialarından kastın aleyhinde açılmış somut zarar davaları olduğunu, yapılan her toplantıdan sonra davacının açtığı davaların red ile sonuçlandığını, aleyhinde açılan davalar dışında davacıya karşı tesis edilmiş başka bir haksız işlem bulunmadığını, tedbir talebine dayanak yapılan davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının kendi dönemindeki şaibeli işler nedeniyle kendi ibrasını isteyeceği genel kurul toplantısını yapmaktan ısrarla kaçındığını, bunun yerine ortaklarıyla suni kavgalar çıkarmayı davalaşmaya neden olacak ihtilaflar yaratmayı, blok halinde kendisine zarar verildiği veya ortaklar arasında ihtilaf olduğu görüntüsü yaratmayı tercih ettiğini, bunları da şirketin tasfiyesi/ortaklıktan çıkma davasında haklı sebep olarak sunmayı amaçladığını, davacının görevden azledilmesi kararına karşı daha önce de açtığı davanın esastan reddedildiğini, bu kararın davacının açtığı davada TTK.’nin m, 245/2, 636/2 , 638/2 hükümleri ile aranan haklı sebep dava şartını ortadan kaldırdığını, azil haklı sebep ile olmuşsa azledilenin ortaklıktan çıkmakta haklı sebebinin olmadığını, bu nedenle işbu davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; dava dışı şirketin 27.03.2018 tarihli olağan genel kurulunda davalı …’ün şirket müdürü olarak seçildiği, bu kapsamda dava dışı şirketin hesaplarından çekilen 670.000,00 USD’nin yurtdışı işçilik ücretleri için götürüldüğüne dair dava dosyasına resmi bir yazının ya da iznin sunulamadığı, söz konusu paranın şirket müdürleri tarafından çekildiği, ancak bu paranın nereye harcandığına ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı tespit edilerek bu durumun davadışı şirketin müdürü olan davalı …’ün azlini gerektirdiği kanaatine varıldığı, öte yandan davalının şirkete 670.000 USD zarar verdiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının şirkete 670.000 USD zarar verdiğinin tespitine, davalı şirket temsilcisi …’ün TTK’nun 630/2 maddesi uyarınca yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına, 4721 sayılı ….. 430/2 maddesi gereğince Ankara … … Müdürlüğü’nde … sicil numarası ile kayıtlı … … ….. mali müşavir …’nin (TC No: ….) yönetim kayyımı olarak atanmasına, kayyım için aylık 5.000,00 TL ücret taktirine, kayyım ücretinin … … … …Gazetesinde ilanına, bu hususta karar kesinleştiğinde Ankara … …. Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının dava dışı şirkete verdiği zararın 670.000,00 USD olmayıp 2.470.000,00 USD olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davalının şirkete verdiği zararın 2.470.000,00 USD olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının dava konusu işlemleri aldığı resmi izin belgeleri ile şeffaf ve denetlenebilir şekilde yaptığını, bu hususun bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, aksine davacının şirket müdürü olduğu dönemde tüm işlemleri izin belgesi almadan yaptığını, defterde harcama belgesi kaydının bulunmamasının davalı aleyhine değerlendirilemeyeceğini, TTK’nın 630.maddesinde belirtilen şartların somut olayda gerçekleşmediğini, haklı sebeplerin bulunmadığını, mahkemece hukuka aykırılık unsurunun yanlış değerlendirildiğini, tedbir talebinin dava dışı şirket hakkında olup, taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, şirket organsız olmamasına rağmen yönetim kayyımı atandığını, işbu davanın açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, mahkemenin yetkili olmadığını, davacının soyut iddialar dışında herhangi bir delil sunmadığını, kanunun ve esas sözleşmenin olaya hatalı uygulandığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, TTK’nun 630. maddesi uyarınca müdürler kurulunun azli ve şirkete kayyım atanması ve şirkete verilen zararların tespiti istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamından, davacı … tarafından davalı …’ün TTK’nun 630. maddesi uyarınca müdürler kurulunun azli ve davalı olarak gösterilmeyen şirkete kayyım atanması, şirkete verilen zararların tespitine yönelik olarak dava açıldığı, ilk derece mahkemesince 23/10/2019 tarihinde davacının davasının kabulü ile davalının şirkete 670.000 USD zarar verdiğinin tespitine, davalı şirket temsilcisi …’ün TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 430/2. maddesi gereğince Ankara … Sicil Müdürlüğü’nde ,,,,, sicil numarası ile kayıtlı … … … … ve … … Şirketine mali müşavir …’nin yönetim kayyımı olarak atanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesindeki açıklamalar ve dosya kapsamına göre dava dışı … … … … ve … … Şirketi’nin müdürü olan davalının müdürlük görevinden azli ve şirkete kayyım atanması ve davalının şirkete verdiği zararların tespiti eldeki davanın konusunu oluşturmaktadır.
Davaların açılış amacı iddia edilen konunun mahkemede kanıtlanması ve hakkın karşı taraftan alınmasıdır. Ancak dava devam ederken yani henüz dava sonuçlanmamışken iddia yerine getirilirse davanın amacı tamamlanmış ve davanın konusu da ortadan kalkmış olur. Bir dava konusuz kaldığı zaman mahkemenin yargılamaya devam etmesine ve hüküm vermesine gerek kalmayacaktır. Zira dava konusuz kaldığında davadaki anlaşmazlık da sona ermiş olacaktır.
Somut olayda, davalı vekilinin sunduğu istinaf başvuru dilekçesi ve Dairemize sunduğu beyan dilekçesine eklenen dava dışı … … … … …. ve … … Şirketi’nin 26/12/2019 tarihli ve 04/03/2020 tarihli Olağanüstü Genel Kurula ve Olağan Genel Kurul ilişkin Toplantı tutanaklarından şirketi temsil ve ilzama yetkili olmak üzere …’ın seçildiği anlaşılmakla davadaki şirket müdürünün azli ve şirkete kayyım atanmasına ilişkin talep yönünden uyuşmazlığın sona erdiği, böylelikle bu talepler yönünden davanın konusuz kaldığı dikkate alınarak ve kamu düzenine aykırılık da gözetilerek hüküm verilmesine gerek kalmayacaktır. Zira dava konusuz kaldığında davadaki anlaşmazlık da sona ermiş olacaktır.
Somut olayda, davalı vekilinin sunduğu istinaf başvuru dilekçesi ve Dairemize sunduğu beyan dilekçesine eklenen dava dışı … … … … ve … … Şirketi’nin 26/12/2019 tarihli ve 04/03/2020 tarihli Olağanüstü Genel Kurula ve Olağan Genel Kurul ilişkin Toplantı tutanaklarından şirketi temsil ve ilzama yetkili olmak üzere …’ın seçildiği anlaşılmakla davadaki şirket müdürünün azli ve şirkete kayyım atanmasına ilişkin talep yönünden uyuşmazlığın sona erdiği, böylelikle bu talepler yönünden davanın konusuz kaldığı dikkate alınarak ve kamu düzenine aykırılık da gözetilerek taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 331/1.maddesinde ” Davanın konusuz kalması halinde davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, hakim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini taktir ve hükmeder” hükmü düzenlenmiştir.
Buna göre davanın konusuz kalması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Davanın konusuz kalması halinde mahkemenin yargılamaya devam ederek davanın açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumu ile dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama giderlerine mahkum etmesi gereklidir. Eldeki davada da mahkemece alınan bilirkişi raporu içeriği ve dosya kapsamındaki belgelerden davacının, davalının müdürlük görevinden azli şirkete kayyım atanması talebi yönünden haklılığı belirlendiğinden bu talepler yönünden davacı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmiştir.
Davadaki diğer talep ise, davalının dava dışı şirkete verdiği zararların tespiti istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 106 maddesinde;” (1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” hükmü mevcuttur.
Tespit davaları genel olarak bir hakkın veya hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Hukuki ilişkiden maksat, bir kimse ile diğer bir kimse veya eşya arasında mevcut olan ve somut bir olaydan doğan hukuki ilişkidir. Buna karşılık, bir hukuki ilişki niteliğinde olmayıp maddi vakıadan ibaret olan ilişkilerin tespiti için açılan tespit davası dinlenmez. Ayrıca tespit davasında hukuki ilişkinin hemen tespitinde hukuki yararın bulunması da lazımdır.
Her dava için dava şartı olan hukuki yararın, tespit davalarında da bulunması zorunludur. Hukuki ilişkinin mevcut olması tespit davası açmak için yeterli olmayıp, hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının mahkemece tespitinde davacının hukuki yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar, hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının hemen tespitine ilişkin olmalıdır. Başka bir deyişle davacının hukuki korunma ihtiyacı güncel olmalıdır. Bu korunma ihtiyacı doğmadan (yani bu hukuki korunma ihtiyacının gelecekte duyulacağından bahisle) tespit davası açılamaz. Bir hukuki ilişkinin tespit edilmesinde hukuki yararın bulunması da şu üç şartın birlikte varlığına bağlıdır: 1-Davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı 2-Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı 3-Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü, bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olmalıdır.
Kural olarak da gelecekteki yararlara veya zararlara dayanılarak tespit davası açılamaz. Tespit davalarında hukuki ilişki ve hukuki yarar dava şartıdır. Hakim, bir tespit davasında bu iki şartın da var olup olmadığını yargılamanın her safhasında re’sen göz önünde bulundurmakla görevlidir. Açılan bir tespit davasında hukuki yarar yoksa dava esastan değil, dinlenemeyeceğinden (mesmu olmadığından) dolayı reddedilir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 12/09/2018 tarih, 2016/19224 Esas, 2018/5548 Karar sayılı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/06/2019 tarih 2018/3338 Esas 2019/4716 Karar sayılı kararı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27/05/2021 tarih 2020/6142 Esas 2021/4522 Karar sayılı emsal ilamları).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince, davacı yanca eldeki davada, davalının dava dışı şirkete verdiği zararın tespiti talep edilmiş ise de, mahkemece somut uyuşmazlıkta HMK’nın 106. maddesindeki koşulların bulunmadığı, davacı tarafın çıkma payı veya sorumluluk davası açması mümkün iken, tespit davası açmakta güncel hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek tespit talebi yönünden davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının kamu düzenide gözetilerek ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek KABULÜNE,
2-Ankara Batı Asliye … Mahkemesi’nin 23/10/2019 tarih ve 2018/404 Esas 2019/642 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)1-HMK’nın 114/1-h bendi gereğince davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından aynı Yasa’nın 115/2. maddesi gereği tespit davasının usulden REDDİNE,
2-Müdürler kurulunun azli ve kayyım tayinine ilişkin davanın konusu kalmadığından konusuz kalan dava hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının başlangıçta peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yargılama boyunca yapılan başvurma harcı, bilirkişi masrafı, tebligat ve yazışma gideri toplamı 1.614,30 TL yargılama giderinin 1/2 oranında haklılık durumu gözetilerek 807,15 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK’nın 333. maddesine göre artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde yatırana iadesine.
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcı ile 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 161,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcı ile 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 161,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
3-Davacının tespit hükmüne yönelik istinaf istemi red olduğundan yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/12/2021

….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.