Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1826 E. 2021/1594 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …..
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

……

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

…..
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/07/2019
NUMARASI ……
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/06/2017

KARAR TARİHİ : 23/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/12/2021

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekilleri tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … … ile davalı …. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, söz konusu sözleşmeye istinaden asıl asıl borçlu şirkete kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredi alacağının davalı-borçlulara keşide edilen Ankara 13. Noterliği’nin 13.05.1994 tarihli kat ihtarnamesine rağmen ödenmediğini, TMSF tarafından devralınan alacağın 15.03.2016 tarihinde … … … AŞ’ye, temlik edilmiş olup Beyoğlu 18. Noterliği’nin 06.03.2017 tarihinden … … … AŞ infisah olarak müvekkili …. … … AŞ nezdinde birleştiğini, kredi alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini, davalı borçlu … tarafından icra takibine verilen ödeme emrine itiraz dilekçesinde alacağın zamanaşımına uğradığı ileri sürülmüş ise de, fon alacağına dönüşen dava konusu kredi alacağı için 5411 sayılı Yasa’nın 141. Maddesinde öngörülen 20 yıllık zamanaşımı süresinin sona ermediğini ileri sürerek davalı-borçluların icra takibine vaki haksız itirazlarının iptali ile takibin şimdilik 1.186.810,18 TL üzerinden aynı şartlarla devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın icra takibine konulduğu tarih itibarıyla sözleşmeden doğan 10 yıllık zaamanaşımı süresinin sona erdiğini, davacının harçtan muaf olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar …, …, …….. Vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın icra takibine konulduğu tarih itibarıyla sözleşmeden doğan 10 yıllık zaamanaşımı süresinin sona erdiğini, davacının harçtan muaf olmadığını, kredi alacağının muaccel olup olmadığının … dayanak belgelerin getirilerek belirlenmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; temlik eden … …. / … Şubesi ile davalı/asıl borçlu … … Ltd. Şti. arasında 3.486.000.000,00-TL bedelli bila tarihli, 15.000.000,00-TL bedelli 25.01.1989 tarihli, 50.000.000,00-TL bedelli 02.02.1989 tarihli, 80.000.000,00-TL bedelli 13.02.1989 tarihli, 19.600.000,00-TL bedelli bila tarihli, 450.000.000,00-TL bedelli bila tarihli umumi taahhütname akdedildiği, sözleşmeyi diğer davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları, imzalanan genel kredi sözleşmesi çerçevesinde davalı … ve …’ün kefalet limitinin 4.100,60-TL, davalı …’nin kefalet limitinin 614,6-TL, davalı … …… … Ltd. Şti.’nin kefalet limitinin ise 3.486,00-TL olduğu, kefaletin akit tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 818 TBK hükümlerine göre geçerli olduğu, temlik eden bankanın Ankara 13. Noterliği’nin 13.05.1994 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabı kat ettiği, kat ihtarnamesinin asıl borçlu şirket ile davalılar … ve …’e 13.05.1994 tarihinde, … … … Ltd. Şti.’ne 16.05.1994 tarihinde tebliğ edildiği, …’ye ise tebliğ edilemediği, ihtarnamedeki 24 saatlik atifet süresi nazara alındığında asıl borçlu şirket ile davalılar … ve …’ün 15.05.1994 tarihinde, … … … Ltd. Şti.’nin 18.05.1994 tarihinde temerrüde düştüğü, kat ihtarnamesinin davalı/kefil …’ye tebliğ edilememesi karşısında anılı davalı yönünden takip tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, kat ihtarı tarihi itibari ile davacı bankanın alacak miktarının ibraz edilen bilirkişi raporuna göre nakdi alacak yönünden TL’den 6 sıfır atılmadan önceki hali ile 5.423.247.449,00-TL olduğu (5.423,25-TL), … … … A.Ş.’nin 13.01.2012 tarih ve 434 sayılı … Kurulu kararına istinaden davacının temerrüt faizi olarak avans faizinin %100’ünü talep edebileceği, nitekim akdedilen sözleşmeye göre çok yüksek oranda fahiş talep edilebileceğinden anılı … kurulu kararının alındığını, tarafların tacir ihtilafın ticari iş mahiyetinde olması sebebi ile somut olayda 6098 sayılı Yasanın 88. ve 120. maddelerinin uygulanamayacağı, bu suretle davacı bankanın asıl borçlu şirketten takip tarihi itibari ile 5.423,25-TL asıl alacak, 97.878,74-TL işlemiş faiz, 4.893,94-TL BSMV talep edebileceği, davalı kefiller yönünden yapılan değerlendirmede ise, kefilin sorumluluğunun sınırının asıl borçlunun borç miktarı, kefalet limiti ve kendi temerrüdü olduğu gözetildiğinde ibraz edilen bilirkişi raporuna göre her bir davalı kefilin kendi temerrüt tarihine göre yapılan hesaplamada, davacının davalı …’den takip tarihi itibari ile 614,60-TL asıl alacak, davalı kefiller … ve …’den 4.100,60-TL asıl alacak, 81.035,90-TL işlemiş faiz, 4.051,80-TL BSMV, davalı … ….. … Ltd. Şti.’den ise 3.486,00-TL asıl alacak, 73.169,14-TL işlemiş faiz, 3.658,46-TL BSMV tutarında alacaklı olduğu, davalı kefiller yönünden sorumlu tutulan miktarın kefalet limiti dahilinde kaldığı kabul edilerek davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, hüküm altına alınan alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda asıl alacak miktarının taleplerinin altında belirlendiğini, davalı-asıl borçlu …….. müvekkili şirkete olan borcunun anapara miktarı 12.05.1994 hesap kat tarihinden sonra faizler ve yapılan masraflar ile artarak 20.06.2013 tarihli takip itibarıyla 63.355,29 TL’ye ulaştığını, bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamada 12.05.1994 tarihli ihtar bakiyesi olan 5.423,25 TL ile sınırlı kaldığını, hesap kat ihtarından sonra … söz konusu borcun ana para miktarındaki faizler ve yapılan masraflar nedeni ile oluşan artışın hesaplamaya dahil edilmediğini, bilirkişi raporunda bileşik faiz yasağı sebebiyle asıl alacak miktarının artırılmadığı belirtilmiş ise de bu tespitin yerinde olmadığını, bilirkişi raporundaki hesaplamanın eksik ve hatalı olduğunun ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın harçtan muaf olmadığını, borcun muaccel hale geldiği 13.05.1994 tarihinde keşide olunan kat ihtarı tarihi itibarıyla zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, 23.06.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na 26.12.2003 tarihinde ek 3. Madde ile zamanaşımı süresinin 20 yıla çıkarıldığını, borcun muaccel olduğu tarihteki zamanaşımı süresinin daha sonradan yürürlüğe giren ve anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilen hükümlerle uzamasını mümkün olmadığını, somut uyuşmazlıkta 10 yıllık zamanaşımı süresinin icra takip tarihi itibarıyla dolduğunu, genel kredi sözleşmelerine istinaden teminat mektubundan doğan alacağın talep edildiği Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/462 Esas sayılı dava dosyası sonuçlandığı halde mahkemece dikkate alınmadığını, söz konusu dosya getirtilip bilirkişiye tevdi edilerek ek inceleme yapılması yönündeki taleplerini değerlendirilmediğini, teminat mektubunun banka kayıtlarına göre süresinin 30.09.2001 tarihinde sona erdiğini, davacı bankanın bu tarihten sonra riski ortadan kalktığı için herhangi bir hak talep etmesinin söz konusu olmadığını, ilk derece mahkemesince bu hususun araştırılmadığını, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı asıl borçlu şirkete genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredi alacağının davalı asıl borçlu şirketle ile diğer davalılar olan müteselsil kefillerden tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi uyarınca iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2016/20203 Esas sayılı takip dosyasında; davacının davalılar…, … ….. davalı … ve … aleyhine ……. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak için 65.355,29-TL asıl alacak, 4.447.612,00-TL işlemiş faiz, 222.380,60-TL BSMV olmak üzere toplamda 4.735.347,89-TL üzerinden ilamsız icra takibinde bulunulduğu, davalıların süresi içerisinde takibe borcun esası yönünden itiraz ettikleri, itiraz dilekçesinin takip alacaklısına tebliğ edildiği, süresi içerisinde iş bu itirazın iptali davasının açıldığı saptanmıştır.
İlk derece mahkemesince talimat yoluyla İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesince alınan ve bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişi … tarafından davacının kayıtları yerinde incelenmek suretiyle düzenlenen raporda özetle ; Temlik eden … ….. ile davalı/asıl borçlu … … Ltd. Şti. arasında 3.486.000.000,00-TL bedelli bila tarihli, 15.000.000,00-TL bedelli 25.01.1989 tarihli, 50.000.000,00-TL bedelli 02.02.1989 tarihli, 80.000.000,00-TL bedelli 13.02.1989 tarihli, 19.600.000,00-TL bedelli bila tarihli, 450.000.000,00-TL bedelli bila tarihli umumi taahhütname akdedildiği, sözleşmeyi diğer davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları, imzalanan genel kredi sözleşmesi çerçevesinde davalı … ve …’ün kefalet limitinin 4.100,60-TL, davalı …’nin kefalet limitinin 614,6-TL, davalı … … … Ltd. Şti.’nin kefalet limitinin ise 3.486,00-TL olduğu, kefaletin akit tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 818 TBK hükümlerine göre geçerli olduğu, kredi hesabı föylerine göre davacı bankanın davalı asıl borçlu şirkete 11811-404327 ve 11811-406587 nolu iki adet nakit borçlu cari hesap kredisi ile teminat mektubu kredisi kullandırmış olduğu, temlik eden bankanın Ankara 13. Noterliği’nin 13.05.1994 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabı kat ettiği, kat ihtarnamesinin asıl borçlu şirket ile davalılar … ve …’e 13.05.1994 tarihinde, … … … Ltd. Şti.’ne 16.05.1994 tarihinde tebliğ edildiği, …’ye ise tebliğ edilemediği, ihtarnamedeki 24 saatlik atıfet süresi nazara alındığında asıl borçlu şirket ile davalılar … ve …’ün 15.05.1994 tarihinde, … ……. … Ltd. Şti.’nin 18.05.1994 tarihinde temerrüde düştüğü, kat ihtarnamesinin davalı/kefil …’ye tebliğ edilememesi karşısında anılı davalı yönünden takip tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, kat ihtarı tarihi itibari ile nakdi alacak yönünden TL’den 6 sıfır atılmadan önceki hali ile 5.423.247.449,00-TL olduğu (5.423,25-TL), … tarafından sunulan yazıya göre azami faiz oranlarının hesabın kat edildiği 12.05.1994 tarihi itibarıyla %750 oranını yer aldığı, hesap kat tarihi itibarıyla yapılan hesaplamalarda bankanın fiilen uygulamakta olduğu akdi faiz oranı %270 ve temerrüt faizi oranının %50 fazlası %405 olarak görüldüğü, ancak bu oranın fahiş olduğu gözetilerek … … … A.Ş.’nin 13.01.2012 tarih ve 434 sayılı … Kurulu kararına istinaden davacının temerrüt faizi olarak avans faizinin %100’ünü talep edebileceği, tarafların tacir ihtilafın ticari iş mahiyetinde olması sebebi ile somut olayda 6098 sayılı Yasanın 88. ve 120. maddelerinin uygulanamayacağı, 12.05.1994 hesap kat tarihi itibarıyla 5.423,25 TL olan asıl alacak miktarına 12.05.1994 tarihinden 15.05.1994 temerrüt tarihine kadar %79 avans faizi ve 15.05.1994 temerrüt tarihinden itibaren de Birleşim …’ın … kurulu kararı paralelinde TCMB’nca yayınlanan avans faizi oranlarının iki misli nispetinde temerrüt faizi uygulanarak 20.06.2013 takip tarihi itibarıyla asıl borçlu …. ‘den 5.423,25-TL asıl alacak, 97.878,74-TL işlemiş faiz, 4.893,94-TL BSMV olmak üzere toplam 108.195,93 TL nakdi kredi alacağı talep edebileceği, davalı kefiller yönünden yapılan değerlendirmede ise, kefilin sorumluluğunun sınırının asıl borçlunun borç miktarı, kefalet limiti ve kendi temerrüdü olduğu gözetildiğinde ibraz edilen bilirkişi raporuna göre her bir davalı kefilin kendi temerrüt tarihine göre yapılan hesaplamada, davacının davalı …’den takip tarihi itibari ile 614,60-TL asıl alacak, davalı kefiller … ve …’den 4.100,60-TL asıl alacak, 81.035,90-TL işlemiş faiz, 4.051,80-TL BSMV, davalı … … … Ltd. Şti.’den ise 3.486,00-TL asıl alacak, 73.169,14-TL işlemiş faiz, 3.658,46-TL BSMV tutarında alacaklı olduğu, davalı kefiller yönünden sorumlu tutulan miktarın kefalet limiti dahilinde kaldığı belirtilmiştir.
Uyuşmazlık, dava ve takip konusu nakdi kredi alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, takip tarihi itibarıyla davacı temlik alan şirketin davalı asıl borçlu şirketten nakdi kredi alacağının bulunup bulunmadığı, davalı müteselsil kefillerin takip konusu nakdi kredi alacağından dolayı kefalet limitleri doğrultusunda sorumlu tutulup tutulamayacakları noktalarında toplanmaktadır.
Davalı şirketler ile davalı gerçek kişiler vekilleri cevap süresinde ayrı ayrı usulüne uygun olarak dava ve takip konusu kredi alacağının zamanaşımına uğradığını ileri sürerek zamanaşımı def’inde bulunmuşlardır. 5411 sayılı Kanun’un 132. maddesine göre Fon tarafından devralınmış alacaklar Fon alacağı hâline gelir. 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesinde bu kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olacağı düzenlenmiştir. Buna karşılık Fon alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle getirildiği için söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte henüz zamanaşımı süresini doldurmamış tüm Fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzamıştır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 16. maddesi ise 26.12.2003 tarihinden önce zamanaşımı süresini dolduran alacaklara ilişkin zamanaşımı süresini yeniden canlandırarak yirmi yıla uzatmaktadır. Bu nedenle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 16. maddesinde yer alan “…zamanaşımı ve…” ibaresi 12.09.2014 tarihli ve 29117 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.06.2014 tarihli ve 2014/85 E, 2014/103 K. sayılı kararı ile borçlunun zamanaşımına uğramış alacaklarının yeniden canlandırılması ve bu suretle yürürlükte bulunan hukuk kurallarına göre doğmuş ve tahakkuk etmiş olan zamanaşımı def’ini ileri sürme hakkının geçmişe yönelik olarak elinden alınmasının hukuka olan güven duygusunu zedelediği ve hukuk güvenliği ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa’nın 2. maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Bu durumda 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan Fon alacakları için 26.12.2003 tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmuş ise artık yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak ancak anılan tarih itibariyle zamanaşımı süresi dolmamış ise zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır. Başka bir deyişle anılan Kanun’dan kaynaklanan Fon alacaklarına yirmi yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun tespiti için öncelikle 26.12.2003 tarihi itibariyle alacağın tabi olduğu genel zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı belirlenmelidir. Eğer anılan tarih itibariyle alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi dolmuş ise bu Fon alacağına yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak, buna karşılık öngörülen zamanaşımı süresi dolmamış ise her hâlde zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır.
Bu durumda dava ve takip konusu alacağının alacaklısı olan … AŞ 22.12.1999 tarihinde TMSF tarafından devralınmış olup dava ve takip konusu kredi alacağı tarafından TMSF’ye, … de davacı … yönetimi şirketine temlik edilmiş olmakla Fon alacağı niteliğinde olduğu ve 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesinde yer alan yirmi yıllık zamanaşımı süresinin genel kredi sözleşmesinin 13.02.1989 tarihininde imzalanıp kredi hesabı kat edilmekle alacağın muaccel hale geldiği Ankara 13. Noterliği’nin 13.05.1994 tarih ve … yevmiye nolu kat ihtarı tarihinden itibaren işlemeye başlayan 10 yıllık genel zamanaşımı süresi 20.12.2003 tarihi itibarıyla dolamadığından dava ve takip konusu kredi alacağının tabi olduğu 20 yıllık zamanaşımı süresinin dava konusu takip tarihi olan 20.06.2013 tarihi itibarıyla dolmadığı zamanaşımının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. O halde davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yersizdir. (Emsal Mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/10/2019 gün ve 2019/11-327 Esas 2019/1072 Karar).
Kefalet borcunun sona ermesiyle ilgili olarak 6098 sayılı TBK hükümlerinin uygulanması gerektiği, buna göre 1997 yılında düzenlenen sözleşmeler uyarınca kullandırılan kredilere ilişkin borcun 13.05.1994 tarihli ihtar ile kat edildiği ve alacağın muaccel hale geldiği, buna göre TBK’nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce, 13.05.2004 tarihinde TBK’nın 598/3. Maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu, ancak 6101 sayılı Kanun’un 5/2. Maddesi hükmü gereği 01.07.2013 tarihi itibariyle de 1 yıllık ek süre dolmadan 20.06.2013 tarihinde icra takibinin başlatıldığı, dolayısıyla kefil olan davalıların sorumluluklarının işbu takip tarihi itibarıyla sona ermemiş olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere dava ve takip konusu kredi alacağı 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 132. Maddesi kapsamında kalan … temlik alınan fon alacağı niteliğinde olduğundan aynı Yasa’nın 140/2. Maddesi gereği dava harcından müstesna tutulmuştur.
Diğer taraftan davalılar vekili, kredi alacağının teminat mektubu depo talebinden kaynaklandığını, dolayısıyla Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/462 Esas sayılı dosyasında genel kredi sözleşmelerine istinaden kullandırılan teminat mektubundan doğan alacak ile ilgili yargılamanın bu dosyada incelenerek takip konusu gayri nakdi kredi alacağının o dosyada talep olunan aynı teminat mektubundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı belirlenmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini ileri sürmüştür. Gerçekten de dava ve takip konusu dayanak Ankara 13. Noterliği’nin 13.05.1994 tarih ve … yevmiye no’lu kat ihtarnamesinde nakdi kredi alacağının yanı sıra gayri nakdi kredi alacağı olarak teminat mektubunun depo edilmesi de davalılardan talep edilmiş ise de işbu davadaki icra takibinde kredi alacağının doğduğu bilirkişi raporunda belirlendiği üzere iki adet …… kredisinden doğan nakdi kredi alacağının ödenmesi talep edilmiş olup gayri nakdi kredi alacağına yönelik herhangi bir talepte bulunulmamıştır. Bu durumda davalılar vekilinin bu husustaki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili, takip konusu kredi alacağının hesaplanmasında takip talebinde belirtilen 65.355,29 TL’nin asıl alacak miktarı olarak kabul edilmesi gerektiğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
Bankaların kredi alacağı belirlenirken, davacının genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağına hesabın kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faiz yürütülüp kapitalize edildikten sonra temerrüt tarihinden itibaren, temerrüt faizi hesaplanarak bulunmaktadır. Bu durumda ancak kat tarihine ve kat ihtarının asıl borçlu ve kefillere tebliğ tarihine kadar akdi faiz oranının asıl alacakla kapitalize edilerek talep edilmesi mümkün olup esasen kat ihtarının tebliği ile davalı-borçluların temerrüde düştükleri tarihten sonra ise temerrüt faizinini ya da akdi faizin bu şekilde asıl alacağa kapitalize edilip borçlulardan istenilmesi gerek 818 sayılı BK’nın 104/son gerekse TBK’nın 121/son maddesindeki faize faiz yürütülmesine yol açacağından yasaklanmıştır. Dosya kapsamına ve oluşa uygun olarak düzenlenen objektif, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi raporunda; davacı banka tarafından kredi hesabına kat tarihinden sonra değişik tarihler itibarıyla faiz tahakkuk ettirilerek anaparaya ilave edildiği ve asıl alacak kısmının bu şekildeki uygulamalar ile 65.355,29 TL’sına kadar yükseltildiği görülmekle asıl alacak konusundaki tespitlerin üzerinde olan talebin uygun olmadığı belirtilmiş, ayrıca kat tarihinde 5.243,25 TL olarak tespit olunan asıl alacak miktarına artık bundan sonra bileşik faiz tahakkuk ettirilemeyecek olmakla birlikte;12.05.1994 tarihi itibarıyla bankanın tüm alacak toplamının 5.423,25 TL olmasına rağmen, 13.05.1994 tarihinde banka alacağına (sehven olsa gerek) bir 5.423,25 TL daha ilave edilerek 13.05.1994 tarihinde alacak miktarının 10.0846,59 TL’sına yükseltilmesinden, sehven 10.846,59 TL sına yükseltilen banka alacağına, ikinci üç aylık devre sonu olan 30.06.1994 tarihi itibarıyla faiz tahakkuk ettirilerek 3.056,40 TL lik faizin anaparaya ilave edilmesinden, ve yine üçüncü aylık devre sonu olan 30.09.1994 itibarıyla 13.904,59 TL na yükseltilen anaparaya 4.344,38 TL lik faiz tahakkuku ile anaparanın 19.249,25 TL sına yükseltilmesinden, 19.249,25 TLsına yükseltilen anaparaya 30.12.1994 yıl sonu itibarıyla 30.03.1995 ilk üç aylık dönem itibarıyla -30.06.1995 ikinci dönem sonu itibarıyla 30.09.1995 üçüncü dönem sonu itibarıyla ve 1995 yıl sonu itibarıyla faiz tahakkuk ettirilmesinden, tahakkuk ettirilen bu faiz ve ferilerinin anapara alacağına ilave edilmesinden 1995 yıl sonu itibarıyla 5.423,25 TL olması gereken asıl alacak miktarının 70.282,77 TL na yükseltilmesinden, dolayısıyla kat tarihinden sonra bileşik faiz uygulamasına devam edilmesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. O halde bilirkişi raporunde tespit edilen davalı asıl borçlu şirkete kullandırılan iki adet BCH kredisinden doğan nakdi kredi alacağı olarak hesap kat tarihi itibarıyla davacı bankaca talep olunan 5.423,25 TL nin esas alınması usul ve yasaya uygun olup, davacı şirketin istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin istinaf başvuru kanun dilekçelerinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalılar ve davacı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Dava konusu alacak fon alacağı niteliğinde olduğundan istinafa başvuran davacı … yönetimi alınan maktu 44,40 TL istinaf karar harcı ile 121,30 TL istinaf başvuru harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davalı taraftan alınması 7.390,86 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 1847,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 5.543,86 TL’nin davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan giderlerin kendileri üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/12/2021
,…..

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.