Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
….
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2019
NUMARASI …
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 27/07/2018
KARAR TARİHİ : 09/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2021
Taraflar arasındaki anonim şirket genel kurul kararının iptali ve şirkete özel denetçi atanması istemlerine ilişkin davaların yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı genel kurul kararlarının iptali ve şirkete özel denetçi atanması davalarının reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacılar vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin aile şirketi olan davalı şirkette toplam hisse oranının %15,62 olduğunu, 25.04.2018 tarihinde yapılan şirketin olağan genel kurul toplantısında alınan 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 no’lu kararların ana sözleşmeye, yasa ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olması nedeniyle iptali gerektiğini, ayrıca şirketin yönetimi ve hesapları ile gelir gider durumları, menkul ve gayrimenkullerin kullanımı hakkında bilgi verilmediğinden şirkete özel denetçi atanmasının da talep edildiğini, şöyle ki; genel kurul gündeminin 3. Maddesinde 01.01.2017-31.12.2017 faaliyet dönemine ait ayrıntılı bilanço ve ayrıntılı gelir gider tablosunun, müvekkillerinin muhalefetine rağmen onandığını, davalı şirket yönetim kurulu üyelerince hazırlanıp genel kurulda sunulan bilgiler gerçeği yansıtmadığından, genel kurulda alınan 3 no’lu kararın iptali gerektiğini, gündemin 4. Maddesinde faaliyet döneminde şirket bilançolarına yansıyan 12.483.412,54 TL’lik karın ortaklara dağıtılması talep edilmesine rağmen bu miktar karın olağanüstü yedeklere ayrılmasına karar verildiğini, davalı şirketin herhangi bir borcunun ya da yatırımı bulunmadığını, gündemin 5 no’lu maddesinde yer alan yönetim kurulu faaliyet raporunun müvekkillerinin olumsuz oy ve muhalefetine rağmen genel kurulda oy çokluğu ile kabul edildiğini, yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın davalı şirket ile tamamen aynı konuda faaliyet gösteren şirketler ile ne tür bir ticari ilişkiye girdiğinin belli olmadığını, gündemin 6 no’lu maddesinde hangi konularda şirkete özel denetçi atanması talep edilmiş ise de bu taleplerinin de oy çokluğu ile reddedildiğini, gündemin 7 no’lu maddesinde yönetim kurulu üyelerinin, müvekkillerinin olumsuz oy kullanmalarına ve karara muhalif olmalarına rağmen oy çokluğu ile ibra edildiğini, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullandıklarını, son olarak genel kurulun 8. Maddesinde TTK’nın 395. Ve 396. Maddeleri kapsamında yönetim kurulu üyelerine şirket ile iş ve işlem yapma ve şirket ile rekabet teşkil eden işler yapabilmelerine yönelik izinlerin muhalefet etmelerine rağmen verilmediğini ileri sürerek 25.04.2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantısında alınan 3,4,5,6,7 ve 8 no’lu kararların ana sözleşme, yasa ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olması nedeniyle tek tek butlanına, butlanına karar verilememesi halinde iptaline, olağan genel kurulda reddedilen özel denetçi kararının iptali ve davalı şirkete belirtilen hususlarda özel denetçi atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bu davanın ailevi sorunların şirket işlerine yansıması nedeniyle davacıların sahip olduğu azınlık haklarının kötüye kullanılmasından ibaret olduğunu, 25.04.2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantı tutanağına düşülen şerhin, toplantıya vekaleten katılan davacılar vekili tarafından imzalanmadığını, dolayısıyla muhalefet şerhinin geçersiz olduğunu, davacılara iddialarının aksine genel kurulda sorulan sorular ile ilgili bilgi verildiğini, nitekim davacılar adına vekaleten toplantıya katılan vekilinin toplantı tutanağına “sorularımıza tek tek sözlü cevap verilmiştir” beyanı bulunduğunu, genel kurul öncesi açıklanan ve ortaklara sunulan gelir tablosu ile genel kurulda açıklanan faaliyet karı arasında hiçbir fark bulunmadığını, 2017 yılında 10.657.821,12 TL olan satış maliyetinin 2017 yaz sezonunda açılan Belek/Antalya’da bulunan … işletmesinden kaynaklı hizmet üretim maliyeti olduğunu, ayrıca şirketin 2017 yılı amortisman giderleri toplamının 4.830.265,77 TL olduğunun da genel kurulda açıklandığını, 2016 yılı karının dağıtılmayıp olağanüstü yedeklere ayrılmasının keyfi bir muamele olmayıp TTK’nın 523. Maddesine uygun olduğunu, yaklaşık %85 hisse payına sahip ortakların kararı doğrultusunda oy çokluğu ile karın olağanüstü yedeklere ayrılmasına karar verildiğini, amacın şirket öz varlıklarının güçlendirilmesi olduğunu, şirketin bugüne kadar finans kuruluşlarına borçlanmadığını, taahhüt işleriyle iştigal eden müvekkili şirketin 2016 yılı faaliyet raporunun 1/d maddesinde, inşaat işleriyle uğraşan yönetim kurulu üyelerinin rekabet teşkil eden türden faaliyetlerinin bulunmadığının belirtildiğini, kaldı ki 2006 yılından bugüne kadar müvekkilinin inşaat ve taahhüt işinin de bulunmadığını, gündemin 6 nolu maddesi ile özel denetici atanmasına ilişkin talebin reddine karar verildiğini, özel denetim istemini reddeden genel kurul kararı iptal edildiği takdirde TTK’nın 439. Maddesinin uygulanma şartının ortadan kalkacağını, dolayısıyla davacıların özel denetim talebinin reddi gerekeceğini, davacıların, yönetim kurulu üyelerinin, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını ikna edici bir şekilde ortaya koyamadıklarını, yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında oy kullanmadan ayrı ayrı oylama yapılarak davacılar vekilinin olumsuz oyuna karşılık oy çokluğu ile ibra edildiklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; anonim şirket genel kurul kararlarının iptali ve özel denetçi atanması istemiyle açılan davada, davalı şirketin… sicil numarasına kayıtlı olduğu, şirketin 9 ortaklı olup, 225.000.000,00 TL nominal sermayeye sahip olduğu, sermayeye tekabül eden hisse adedinin 225.000 adet olup, davacı …’ın şirkete %1,04, davalı …’ın ise %14,59 oranında hissedar olduğu, davalı şirketin 2017 olağan genel kurulu toplantısının 25.04.2018 tarihinde yapılıp, genel kurul toplantısına tüm ortakların asaleten ve vekaleten katıldıkları, hazirun cetvelinde davacı-ortaklar … ve …’ın vekaleten, diğer tüm ortakların ise asaleten imzalarının bulunduğu, bu suretle toplantıda 189.813 adet hissenin asaleten, 35.187 adet hissenin ise vekaleten temsil edildiği, davacılar vekilinin genel kurulda alınan 3,4,5,7 ve 8 nolu kararlar için muhalefet şerhi yazdığı dosya kapsamı ile sabit olup, eldeki davada taraflar arasındaki ihtilafın davalı şirketin 2017 olağan genel kurulunda alınan 3,4,5,6,7 ve 8 nolu kararlarının ana sözleşmeye yasa ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı, bu suretle iptalinin gerekip gerekmediği, yine davacıların özel denetçi atanması talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı, davalı şirket 2017 yılı genel kurul toplantısının usulüne uygun çağrı ve görüşme ve karar işlemlerinin TTK. Hükümlerine ve ana sözleşmeye uygun olarak yapıldığı sabit ve taraflar arasındaki ihtilafsız ve yine genel kurul kararlarının iptaline ilişkin davanın TTK. 445., özel denetçi atanmasına talebine yönelik davanın ise TTK. 439.maddesi gereğince 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, şirkete özel denetçi atanmasını gerektirir durumun bulunmadığı, bilirkişi raporuna göre, genel kurulun 3., 4., 5., 6., 7., ve 8. maddelerinde alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasına kayıtlı davalı … … A.Ş.’nin 25.04.2018 tarihinde yapılan 2017 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısının 3, 4, 5, 6, 7. ve 8. maddelerinin iptal isteminin ayrı ayrı reddine, davacıların özel denetçi atanması taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve soyut düzenlendiğini, konusunda uzman hukukçu bilirkişi atanmadan oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor alındığını, 2017 gelirinin 2016’ya göre iki kar arttığı halde bu gelirin neden ortaklara yansıtılmadığının, gelirlerin hangi kalemlerden sağlandığının, net satış miktarının iki kat artmasına karşılık satış maliyeti olarak gösterilen kalemlerin neden 2017 yılında10.657.821.12 TL gibi bir rakama tırmanarak 10 kattan fazla arttığının izah edilemediğini, genel yönetim giderleri kaleminde; araştırma-geliştirme giderleri ve pazarlama satış ve dağıtım giderlerinin 0 TL olarak gösterilmesine rağmen sadece genel yönetim gideri olarak gösterilen 10.623.364,74 TL gibi bir rakamın mevcut olduğu ve yönetiminin bir yılda nasıl bir faaliyet içerisinde bu miktar kadar gider yapabildiği veya bu miktar kadar gider gösterildiğinin ortaya konulmadığını, özel denetçi talebinin de gerekçesi olan, şirket yüksek miktarda kar etmiş olmasına rağmen neden hala ortaklara borçlu olduğu veya borç alındığı hususunun, 225.000.000 TL sermayeli şirketin bir ortağından neden borç aldığı, alınan borcun nerede ve ne şekilde kullanıldığı, böyle bir borç alma ihtiyacının nereden kaynaklandığının hiç araştırılmadığı, sadece anlık bir gereklilik için alınmış bu normal diyerek davaya konu uyuşmazlığın çözümünün geçiştirildiğini, bilirkişi heyetinin eksik hatta hiç inceleme yapmadığını, davalı şirketin ortağına milyonlarca lira borçlanmasının detayları ile araştırılması gerekirken tek bir cümle ile geçiştirmenin kabul edilemeyeceğini, ortaklara borçlar hesabında gösterilen 52.000 TL’nin şirket bu miktarda satış ve kar yapmışken neden borçlanıldığını, şirketin çok güçlü bir sermayesi ve sermayesinin 3-4 katı değerinde malvarlığı var iken neden kar dağıtılmaması gerektiğinin açıklanmadığını, davaya konu genel kurul esnasında davalı şirketin genel kurula sunmadığı ve hatta davaya cevap dilekçesinde dahi sunmadığı, bilirkişinin rapora Ek-3 olarak sunduğu belgenin kabulünün mümkün olmadığını, davalının genel kurulda ortaklarına vermediği bir belgeyi bilirkişi marifetiyle dosyaya sunduğunu, bu hususun rapora itirazda dile getirilmesine rağmen dikkate alınmadığını, davaya konu genel kurul 25.04.2018 tarihinde yapıldığı halde … Bakanlığının yazısının ise 31.12.2018 tarihli olduğunu, dosyada olmayan bu delilin bilirkişi marifetiyle dosyaya dahil edilmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin yönetim kurulu başkanının şirketi usulsüz borçlandırdığını ve sonrasında işbu usulsüz borcu tahsil etmek için şirket karını kendi hesabına geçirdiğini, buna ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturması devam etmekle birlikte bilirkişi raporunda bu hususta bir detaya yer verilmediğini, kaldı ki borç miktarının yüksek oluşu dahi şirkete özel denetçi atanmasını gerektirdiğini ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı şirket vekili, şirkete özel denetçi atanmasına ilişkin ilk derece mahkemesince verilen karar kesin olduğundan davacılar vekilinin bu karara karşı istinaf başvurusunun usulden reddine, şirket genel kurulunda alınan kararların iptali istemiyle açılan davada verilen karara karşı istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı anonim şirketin 25.04.2018 tarihli olağan genel kurulda alınan 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 no’lu kararların butlanına veya iptali ile şirkete özel denetçi atanması istemlerine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekirse, ilk derece mahkemesince dava dilekçesine konu davalı anonim şirketin 25.04.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan ve iptali talep olunan 3., 4., 5., 6., 7. Ve 8. Maddelerinin tümü hakkında aslında davanın reddine karar verildiği halde, hükümde sanki bir kısım kararların iptaline karar verilmiş gibi “davanın kısmen kabulüne” denilmiş ise de hüküm gerekçesi ile birlikte dikkate alındığında davada kabul edilen bir kısım bulunmayıp, bu hususun maddi hatadan kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Bilindiği ve TTK’nın 445.maddesi hükmünde belirtildiği üzere; kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olup genel kurul kararlarına karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açılabilir. TTK’nın 446. Maddesinin 1. Fıkrasının “a” bendinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahibinin genel kurul kararının iptali istemiyle dava açabilecektir.
Öncelikle, dava konusu genel kurul toplantısının yapıldığı 25/04/2018 tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü sürede, 24.07.2018 tarihinde açılmış, TTK’nın 446/1. Maddesi gereği davacı ortaklar adına toplantıya katılan vekil Av. …’ nun usulüne uygun olarak hükümsüzlüğünü ve iptalini talep ettiği dava konusu genel kurul kararlarından 3, 4, 5, ve 8 no’lu kararlara karşı olumsuz oy kullanarak usulüne uygun olarak TTK’nın 446/1/a maddesi uyarınca muhalefet şerhlerini sunmuş, davalı şirkete özel denetçi atanmasına ilişkin 6 no’lu ve 7 no’lu yönetim kurulunun ibrası ile ilgili alınan kararlar için muhalefet şerhi sunmamış, ancak bu kararların da iptalini talep etmiştir.
Dosyada yer alan 27.03.2018 tarihli ve 9545 sayılı Türkiye … örneğine göre, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı … başkanlığında toplanan yönetim kurulu tarafından alınan 19.03.2018 tarihli karar ile ilanda belirtilen gündem ile 25.04.2018 tarihinde 2017 yılı olağan genel kurul toplantısının gerçekleştirileceği ilan edilmiştir.
Davalı şirketin 9 ortağı bulunmakta olup toplantıya 3 ortak vekalet katılmış, 6 ortak asaleten katılmıştır. Davalı şirketin 225.000.000,00 TL sermaye karşılığı 225.000 adet payı bulunmakta olup davacı … 32.848 adet, davacı … ise 2.339 adet hisse sahibidir. Toplantıda 189.813 adet hisse asaleten, 35.187 adet hisse vekaleten temsil edilmiştir.
Dava konusu 2017 yılına ait olağan genel kurulda dava konusu edilen butlanına veya iptaline karar verilmesi istenen 3 no’lu karar 01.01.2017-31.12.2017 faaliyet dönemine ait ayrıntılı bilanço ve ayrıntılı gelir tablosu oylanmış, 4 nolu maddede; 01.01.2017-31.12.2017 ayrıntılı gelir tablosunda vergi öncesi 12.483.412,64 TL karın dağıtılmayarak olağanüstü yedeklere ayrılması, 5 no’lu maddede yönetim kurulu faaliyet raporu, toplantıya davacı ortaklar adına vekaleten katılan Av. … tarafından cevaplanması istenen sorulara genel kurul divan başkanı tarafından tek tek yanıt verildiği, bu sorularla ilgili özel denetçi atanmasının talep edildiği ve bu teklifin oylandığı, 7 nolu maddede yönetim kurulu üyelerinin ibrası, 8 no’lu maddede ise TTK’nın 395. Md. Uyarınca şirketle işlem yapabilmeleri ve TTK’nın 396. Maddesi uyarınca şirketle rekabet teşkil eden faaliyetlerde bulunabilmeleri hususlarında yönetim kurulu üyelerine izin verilmesi oylanmıştır.
Toplantı tutanağında davacı ortaklar adına vekaleten toplantıya katılan vekil Av. … tarafından “sorularımıza tek tek cevap verilmiştir” açıklaması yapılarak imzalanmıştır.
1)Davalı şirketin 25.04.2018 tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısının 3.maddesinin iptaline yönelik açılan dava yönünden yapılan değerlendirmede;
Genel kurulun 3.maddesi ile şirketin 01.01.2017-31.12.2017 faaliyet dönemine ilişkin ayrıntılı bilanço ve ayrıntılı gelir-gider tablosunun genel kurulun onayına sunulduğu, davacıların olumsuz oyuna ve muhalefetine rağmen oy çokluğu ile şirket bilanço ve gelir-gider tablosunun onaylandığı belirlenmiştir.
İbraz edilen bilirkişi heyet raporundan; davalı şirketin 2016 yılı brüt satış toplamının 15.236.556,23 TL olup, 2017 yılında 32.588.183,33 TL’ye yükseldiği, 2016 yılı satış maliyetinin ise 949.334,72 TL’den 2017 yılında 10.657.821,12 TL’ye çıktığı, iki yıl arasındaki maliyet artışının iş, faaliyet ve zaman farkı sebebiyle davacılar tarafından karşılaştırılmasının doğru olmadığı gibi, maliyet artışının davalı şirketin Antalya/Belek’te bulunan otelinin 2017 yılı yaz sezonunda hizmete açılmasından kaynaklandığı, yine diğer maliyet kaleminin 2017 yılındaki sabit kıymetler için ayrılan 4.830.265,77 TL amortisman tutarından kaynaklandığı, bu suretle maliyet artışının işletmecilik faaliyetlerinde doğal karşılanması gereken düzeyde olduğu, şirketin 2016 yılı bilançosunda ticari malların 4.026.000,00 TL olarak yer alıp, bu rakamın 2017 yılında bilançoda aynen yer bulduğu, şirket merkezinde bilirkişiler marifetiyle yerinde yapılan incelemede, bu malların Antalya/Belek’te bulunan şirkete ait 32 adet villanın değeri üzerinden satılamamasından kaynaklandığının beyan edildiği, yine faaliyet raporunda tek iştirak olan …..A.Ş. görüldüğü, iştirak tutarının 4.224,00 TL olup, iştirakler hesabında 13.588,99 TL olarak yer aldığı, bu farklılığın 5084 sayılı kanun ile getirilen enflasyon düzenlemesinden kaynaklandığı, enflasyon düzeltmesinden şirketin yararlanmasının yapılan işlemin ortakların haklarını zarara uğratacak bir duruma sebebiyet vermediği, yine şirketin ortaklarından almış olduğu borç paralar için herhangi bir faiz ve masraf adı altında şirketten çıkış yapılmadığı, dolayısıyla alınan borçların şirkete maliyetinin bulunmadığını bu suretle şirketin ve ortaklarının zarara uğramadığı, şirketin 2014, 2015 yıllarında zarar ettiği, bu suretle yedek akçe ayrılmadığı, 2016 ve 2017 yıllarında ise kar etmesinden dolayı yedek akçe ayrılmasının doğal olduğu, şirketin genel yönetim gideri olarak bilançoda yer alan 10.623.364,74 TL’nin tamamının muhasebe teknik ve usulüne uygun belgelere dayandığı ve giderlerin büyük bölümünün 2017 yılı yaz sezonunda Antalya/Belek’te açılan otelin işletmesinden doğduğu, yine ….A.Ş. aleyhine yapılan icra takibinin 213 sayılı yasa kapsamında şüpheli alacak hesabına aktartılması ve karşılık ayrılması gerekmekte ise de, karşılık ayırmanın tamamen mükellefin takdirine bırakıldığı, bu suretle mükellefin icra takibine konu alacak için karşılık ayırmama konusundaki seçimlik hakkını kullanmasında usulsüzlük olmadığı anlaşılmakla, genel kurulun 3.maddesinde alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olmadığı gerekçesi ile 3. Maddenin iptali isteminin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır.
2)Davalı şirketin 25.04.2018 tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısının 4. maddesinin iptaline yönelik açılan dava yönünden yapılan değerlendirmede;
Genel kurulun 4. maddesi ile şirketin 01.01.2017-31.12.2017 döneminde elde edilen 12.483.412,64 TL’lik karın ortaklara dağıtılmayıp olağanüstü yedeklere ayrılması hususunda davacıların olumsuz oyuna ve muhalefetine rağmen oy çokluğu ile karar verildiği tespit edilmiştir.
Bilindiği üzere, anonim şirket kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konular için kurulup nihai amacı kar elde etmek ve paylaştırmaktır. Bu sebepledir ki anonim şirketin bütün organları bu nihai amaca uygun kararlar almak zorundadır. Şirketin nihai amacının kar elde edip ortaklara dağıtması esas olmakla birlikte anasözleşmeye konulacak hükümler yanında kanunda gösterilen nedenler, bu genel ilkenin istisnalarını oluşturmaktadır. Bu istisnaların en önemlisi ve eldeki davaya da konu edilen 6102 sayılı TTK’nın 523/2. Maddesi hükmüdür. Bu hükme göre şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa anasözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçeler ayrılmasına şirket genel kurulunca karar verilebilir. İhtiyari ve kanuni yedek akçelerin ayrılmasından sonra kalan safi karın bir kısmının dağıtılmaması ve olağanüstü yedek akçeye ayrılması mümkün olup bu konudaki genel kurul kararının anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılığı sözkonusu olmamakla birlikte, tamamının yedek akçeye ayrılması, ancak TTK’nın 523. maddesinde düzenlenen istisnai hallerde kabul edilmelidir. Kuşkusuz, bu maddedeki istisnai halin gerçekleştiğini ispat yükü ise şirkete ait olacaktır. Karın dağıtılmamasına ilişkin karar, genel kurulda gerekçelendirilmemiş olsa bile, yargılama sırasında davalının bunu açıklayarak somut deliller ile ispat etmesi gerekmektedir. Bu çerçevede ilk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan bilirkişi heyet raporunda belirlendiği üzere, şirketin 2016 yılında 148.116.788,16 TL özkaynağa sahip iken özkaynak miktarının 2017 yılında 160.600.200,80 TL’ye, şirketin net karının ise 2016 yılında 7.056.022,48 TL iken, 2017 yılında 12.483.412,64 TL’ye yükseldiği, şirketin kısa ve uzun vadeli borcu bulunmadığı ancak şirketin Antalya ili, … ilçesi, … bulunan …… Üzerindeki … Yatırımlarının Süresinin Uzatılması İle Satışına İlişkin Yönetmelik kapsamında gerekli başvuru yapıldığı ve 49 yıla uzatıldığı,… 31.12.2018 tarih ve 1071378 sayılı yazısı ile sabit olduğu,(genel kurul toplantısının yapıldığı 25.04.2018 ve dava tarihinden sonra) bu kapsamda şirket yetkililerinin belgeye konu işletme için yatırım yapılması gerektiğini beyan ederek dönem karının dağıtılmadığını ifade ettikleri anlaşılmış olmakla, … Otel’in tahsis süresinin uzatılmasına ilişkin olarak yapılacak yatırımlar için kar payının dağıtılmamasının TTK.’nun 523/2.maddesi gereğince haklı nedene dayandığının ilk derece mahkemesince kabulü ile , 4.maddenin iptali isteminin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Bu bağlamda Kültür ve … Bakanlığı’nın yazısı dava tarihinden sonra 31.12.2018 tarihli ise de, işbu yazı içeriği davalı şirketçe yapımına dava konusu genel kurul toplantısı tarihinden önce başlanan Antalya’daki otele ilişkin yatırım süresinin 49 yıl daha uzatılması hakkında olduğundan bu davada yeni delil mahiyetinde değerlendirilemeyecektir. Zira, işbu yazı içeriği davalı şirketin faaliyet raporunu da destekler niteliktedir.
3) Davalı şirketin 25.04.2018 tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısının 5. maddesinin iptaline yönelik açılan dava yönünden yapılan değerlendirmede;
Genel kurulun 5. maddesi ile şirketin 01.01.2017-31.12.2017 dönemine ait yönetim kurulu faaliyet raporunun davacıların olumsuz oyuna ve muhalefetine rağmen oy çokluğu ile onaylandığı saptanmıştır.
Her ne kadar davacılar vekili gündemin 5.maddesi ile görüşülen şirket faaliyet raporunun 28.08.2012 tarih ve 28395 sayılı … Gazete’de yayımlanan Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkındaki Yönetmeliğe aykırı olarak tanzim edildiği iddiası ile anılı maddenin de iptali isteminde bulunmuş ise de hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda faaliyet raporunun yönetmelikteki asgari hususları taşıdığı tespit edilmiş olup, ilk derece mahkemesince 5. Maddenin iptaline ilişkin istemin reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
4) Davalı şirketin 25.04.2018 tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısının 6. maddesinin iptaline ve her iki davacının özel denetçi atanmasına yönelik açılan dava yönünden yapılan değerlendirmede;
Davacılar özel denetçi atanması konusunda genel kurula yazılı teklifte bulunmuşlar, teklif genel kurulun 6. maddesi ile gündeme alınmış ve yapılan oylama neticesinde özel denetçi atanması talebinin davacıların 35.187 kabul oyuna karşılık, 189.813 karşı oy ile reddedilmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 438.maddesinde, her pay sahibinin pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu taktirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasının gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebileceğini, aynı kanunun 439.maddesinde ise, genel kurulunun özel denetim istemini reddetmesi halinde sermayenin en az onda birine halka açık anonim şirketlerde ise yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya payların itibarı değeri toplamı en az 1.000.000,00 TL olan pay sahiplerinin şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde üç ay içinde özen denetçi atanmasını isteyebilecekleri aynı yasanın 440/2.maddesinde ise, mahkemece verilen kararın kesin olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06/11/2017 tarih 2016/3294 esas 2017/6052 karar sayılı emsal içtihatında da belirtildiği üzere özel denetçi atanmasına ilişkin açılan davada mahkemece verilen karar 6102 sayılı TTK’nun 440/2.maddesi uyarınca kesin niteliktedir. Kesin olan kararlara karşı HMK’nın 341. Ve 352. Maddeleri hükmü uyarınca istinaf kanun yoluna başvurulması mümkün olmadığından, davacıların gerek davalı şirkete özel denetçi atanmasına ilişkin talepleri gerekse bu amaçla genel kurul toplantısında 6 no’lu kararla alınan özel denetçi atanması talebinin reddi kararı hakkında ilk derece mahkemesince verilen karara karşı istinaf istemlerinin ayrı ayrı usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
5)Davalı şirketin 25.04.2018 tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısının 7. maddesinin iptaline yönelik açılan dava yönünden yapılan değerlendirmede;
Genel kurulun davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin ibrasına, davacıların olumsuz oyuna karşılık oy çokluğu ile alınan 7 no’lu karara karşı davacılar tarafından usulüne uygun olarak muhalefet şerhi konulmadığı dosya kapsamı ile sabittir.
Bununla birlikte Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamı ile de benimsendiği üzere, yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, eldeki davada olduğu gibi, 6102 S. TTK 445-446 düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebilecektir. Şu halde, anonim şirket genel kurulunda alınan en önemli kararlar arasında yer alan ibra kararı, TTK’nın 436/2. Maddesine aykırı olarak alınmış olması halinde, yoklukla malul olacağından, davacıların TTK’nın 446/1. Maddesi gereği alınan ibra kararına muhalefet şerhi koyma şartı da artık aranmayacaktır.
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın 436/2 maddesinde “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında oy kullanamayacakları gibi, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitin aksine, diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında da oy kullanamazlar. Bir örneği dosyada bulunan genel kurul toplantısına ilişkin hazirun cetveline göre davalı anonim şirketin yönetim kurulu üyeleri …, …, ,,, oluşmakta olup yönetim kurulu üyelerinden … ve …’ın her biri 32.848 adet, … ve … ise 32.573’er hise sahibidir. Yönetim kurulu üyelerinin şirketteki toplam hisse sayısı 130.842’dir. Anılan yönetim kurulu üyelerinin gerek kendi gerekse diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanamayacaklarının kabulü halinde, adı geçen şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketteki toplam hisse miktarı olan 130.842’nin, şirketin toplam hissesi 225.000,00 adet hisseden mahsubu ile genel kurulda temsil edilen ve oy kullanan 94.148 adet hisseden de olumsuz oy kullanan davacıların hissesi 35.187’ni düşülmesi halinde şirket yönetim kurulu üyelerinin ibrasında olumlu oy kullanan hisse miktarının 58.971 adet hisse olduğu, dolayısıyla TTK’nın 418/1. Ve 2. Maddelerinde belirtilen toplantı ve karar nisabına uygun olarak davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmiş oldukları, bu durumda şirketin yönetim kurulu üyelerinin gerek kendi gerekse diğer yönetim kurulu üyelerinin ibralarında oy kullanmış olmalarının sonuca etkili olmadığı anlaşılmış olmakla davacılar vekilinin genel kurulda alınan 7 no’lu kararın butlanına ilişkin istemlerine itibar edilmemiştir.
6) Davalı şirketin 25.04.2018 tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısının 8. maddesinin iptaline yönelik açılan dava yönünden yapılan değerlendirmede;
Gündemin 8. maddesi ile her bir yönetim kurulu üyesi için yönetim kurulu üyelerinin TTK.’nun 395. maddesi uyarınca şirket ile ilgili işlem yapabilmelerine ve TTK.’nun 396. maddesi uyarınca şirket ile rekabet teşkil eden faaliyette bulunabilmelerine davacıların olumsuz oyuna ve muhalefetine rağmen oy çokluğu ile onaylandığı görülmüştür. Yine, şirketin yönetim kurulu üyelerine 6102 sayılı TTK’nın 395. Ve 396. Maddeleri uyarınca izin verilmesine ilişkin oylamaya katılıp, hakkında izin verilen yönetim kurulu üyesinin, TTK’nın 436/1. Maddesi hükmü uyarınca oydan yoksun olduğu halde, kararın alınmasına katılması durumunda alınan karar yoklukla malul olacaktır. Bununla birlikte bu halde oyların sonuca etkisi de dikkate alınacaktır.
6102 sayılı TTK’nın 395/1 maddesinde ”Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz. ”, 396/1 maddesinde de ”Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir. ” düzenlemeleri yer almaktadır. Ayrıca TTK’nın 436/1 maddesinde ”Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.” Ne var ki, TTK’nın 395 ve 396. maddeleri çerçevesinde alınan kararlarda, hakkında izin verilen yönetim kurulu üyesi veya üyeleri oy kullanamazlar.
Somut olayda, dava konusu genel kurul toplantı tutanağının 8. maddesinde davalı şirketin yönetim kurulu başkan üyeleri olan …, …, … ve …’ın TTK’nın 395. Ve 396. Maddelerindeki iznin verilmesine dair oylamaya, TTK’nın 436/(1). maddesi gereğince oydan yoksun olmalarına rağmen, katılarak kararın alınmasında oy kullandıkları anlaşılmış ise de adı geçen yönetim kurulu başkan ve üyelerinin oyları çıkartıldığında, işbu karara oy veren şirket ortaklarının hisse oranlarının miktarı gözetildiğinde, sonuca etkili olmadığı değerlendirildiği gibi alınan bilirkişi raporuna göre şirket yönetim kurulu üyelerinin TTK 395. ve 396. madde kapsamında almış olduğu yetkilerle şirketi zarara uğrattıklarına dair davacılar tarafından somut belge ibraz edilmediği de belirlenmiş olmakla davacıların 8. maddenin iptali isteminin ilk derece mahkemesince reddine karar verilmesi de yerinde görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin davalı anonim şirkete özel denetçi atanması ve genel kurulda toplantısında alınan şirkete özel denetçi atanması talebinin reddine ilişkin 6 no’lu karar hakkında ilk derece mahkemesince verilen karar TTK’nın 441/2. Maddesi gereği kesin olduğuna ve HMK’nın 341. Ve 352. Maddeleri gereği kesin kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması mümkün bulunmadığına göre, davacılar vekilinin ilk derece mahkemesince verilen karara karşı istinaf istemlerinin ayrı ayrı usulden reddine, davacılar vekilinin öteki istinaf sebeplerinin esastan reddine, davacılar vekilinin iptali talep olunan davalı anonim şirketin genel kurulunda alınan şirket yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin alınan 7 no’lu karara karşı istinaf isteminin ilk derece mahkemesince işbu karar bakımından verilen kararın gerekçesi yönünden kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılmasına dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)İstinafa başvuran davacılar vekilinin dava şirkete özel denetçi atanması davasında ve davalı şirketin olağan genel kurul toplantısında şirkete özel denetçi atanması talebinin reddine ilişkin alınan 6 no’lu kararın iptali istemiyle açılan davada TTK’nın 441/2. Maddesi gereği ilk derece mahkemesince verilen karar kesin olduğundan, HMK’nın 341. Ve 352. Maddeleri gereği davacılar vekilinin işbu kararlara karşı istinaf istemlerinin ayrı ayrı USULDEN REDDİNE,
B)1-Davacılar vekilinin öteki istinaf sebeplerinin ESASTAN REDDİNE, iptali talep olunan davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin ibrası ile ilgili alınan 7 no’lu kararın gerekçesi yönünden istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜNE,
2-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.06.2019 tarih ve 2018/560 Esas-2019/556 Karar sayılı KARARININ iptali istenen davalı şirketin olağan genel kurul toplantısında alınan 7 no’lu kararın GEREKÇESİ YÖNÜNDEN KALDIRILMASINA,
C)1-a)Davacıların, …. sicil numarasına kayıtlı davalı…..’nin 25.04.2018 tarihinde yapılan 2017 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısının 3, 4, 5, 6, 7. ve 8. maddelerinin iptal isteminin ayrı ayrı REDDİNE,
b-Davacıların özel denetçi atanması taleplerinin AYRI AYRI REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre alınması zorunlu 59,30-TL harçtan, peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,4-TL karar harcının davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı şirket yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
D)1-İstinafa başvuran davacılar tarafından yatırılan 222 TL (44,40 x5) TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davacılar tarafından yatırılan 242,6 TL (121,30 x2) TL istinaf başvuru harcı ile 34,30 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 276,9 TL istinaf giderinin davalı taraftan alınarak istinafa başvuran davacı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında durulma açılmadığından istinafa başvuran davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/12/2021
….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.